• sedat kapanoglu'nun 8 mart 2008 tarihinde ayse armana verdigi roportajda sarf ettigi cumle ossyi cok iyi tanimlar:

    soru : sizin hikayenizde bir tuhaflık yok mu? öss’yi kazanamadınız ama seattle’da microsoft windows yazılım ekibinde yazılım mühendisi olarak çalışıyorsunuz.

    cevap : tuhaflık bende değil, öss’de! sınavda bana tek hücrelileri, iç açı toplamlarını, ömer seyfettin’i filan sordular. oysa ben bilgisayar mühendisi olmak istiyordum!

    (bkz: dogru soze ne denir)
  • dikkat, bu entry öss'ye tam dört kez giren, kazana kazana çomü'nün biga iktisadi ve idari bilimler cehennemini zorla kazanan bir kişi tarafından yazılmıştır, doğruluk payını bilemem ama tecrübe payı yüzde yüzdür...

    sınava hazırlanış:matematik, matematik, matematik, matematik... diğerlerini zaten yaparsın koç(eşit ağırlık öğrencisi için bahsediyorum). soru çöz, günde 465465165 tane soru çözen adamları dikkate al, almazsanız aha da biga'da okursunuz. millet senin rakibin lan, hani o çok sevdiğin dersane arkadaşın var ya, işte o ibne aslında, bi soru fazla yapsın senin 4564654 kişi önünde olm! hocaları sev, takışma hocalarınla... erkeksen kızlarla takılma, kızsan erkeklerle takılma, üniversiteyi kazan, seneye gangbang yap ulan bana ne?

    sınav arifesi: ben son sınava uyuyamadığım 28. saatte girdim, sınavda ayıldım. uyuyamazsan korkma yani. diyeceksin ki ''sen odtü'yü mü kazandın?''. ben uyuyan güzel olsam, çomü'den başka yer kazanamazdım o sınavda.

    sınav anı: let the show begin, show must go on falan hikaye... yusufu hissedeceksin, yusuf gelecek o sınıfa, alttan alttan vuracak, kalbin götünde atacak ama ne zamana kadar? ilk soruyu okumaya başladığın andan itibaren heyecan geçecek. yemin ederim geçecek.

    sınav sonrası: bitti lan işte, gez toz.

    üniversite: biga'daysan beni bul, beraber kazandığımıza lanet edelim, değilsen de defol git gözüm görmesin!

    herşeyden öte geçip giden bir sınav, ama sadece sınav.
  • hazırlananların hayatına etkileri gözardı edilemeyecek derecede fazla olan gerizekalı sınav.
    -dersçalışmayınca suçlu hissetmek
    -gece onikide uyanıp, aklına derslerin gelmesi ve beş soru çözüp uyumak
    -yanında her zaman test kitabı taşıma ihtiyacı duymak
    -ailenin çalışıp didinip kazandığı onca parayı dershanelere yatırmak
    -dershanede düşük puan yapınca sinirlenmek/ağlamaklı olmak/kafayı yiyip test kitabına abanmak
    -beş gün banyo yapmadan gezmek
    -kahve bağımlısı olmak
    -10-20 kiloya kadar vücut ağırlığının artması
    -el titremesi, göz seğirmesi
    -asosyallik(gelen mesajlara maillere cevap wermeme, telefonu iki ay açmama beş ay dışarı hiç cıkmama)
    -gastrit
    genel etkileri bunlar işte ve hazırlananların%90 ına etkileri böyle. ne gerek var bu kadar etkilenecek, yoo bana hiç böyle olmadı , sallama lan gir-çöz-çık işte diyenlere allah belanızı versin diyorum baska birsey demiyorum.
    edit: allah belanızı vermesın vazgeçtim. bi sinirle yazdım ama vazgeçtim şimdi işte.
  • bir zamanlar babaannemle aramda şöyle bir diyaloğun geçmesine sebep olan sınav

    - hep dua ediyorum oğlum kazanın diye!
    - sağol babaanne.
    - herkese dua ediyorum herkezin sınavı iyi geçsin.
    - nası yaa?
    - öyle bir tek kendine dua edersen kabul olmaz, herkese edeceksin, herkes istediği yeri kazanır inşallah
    - babaanne yapma yaa herkes kazanırsa ben nasıl kazanacağım
    - aa olur mu öyle
    - babaanne yaa! kaynaklar sabittir haberin yok mu? olmaz ki yaa!
    - öyle deme herkes kazanır inşallah!
    ...
  • tüm kalbimle desteklediğim sistemdir. ikiye bölünmesi, iki farklı oturumda yapılması ise sınavı daha da güzelleştirdi; bence sınav ideal haline ulaştı.

    öncelikle şunu söylemek istiyorum; bu kadar adil bir üniversiteye giriş sistemi dünyanın çoğu yerinde yok. bu sınav o kadar adildir ki; hangi okula ne kadar bağıs yapsa babanız; hiç fark etmez. kimi tanıyorsanız tanıyın, cebinizdeki kredi kartının limiti ne olursa olsun; sınav sonucunuz önemlidir sadece. öyle ki, bu sınav sayesinde, çalışmış kendisini yetiştirmiş bir çoban bile derece yapabilmekte ve hacettepe tıp bölümünde okuyabilmektedir. ne kadar güzel, ne kadar eşit bir sistem.

    yok amerika şöyle, amerika'da böyle... amerika'da da sat sınavları var canım benim. orda da millet bu sınavlara manyaklar gibi çalışıyor. bir sürü yayınevinin dünya kadar sat hazırlık kitapları var. ama orada merkezi bir yerleştirme yok, yani her okul istediği öğrenciyi kabul edebiliyor. e böyle olunca da sat'de hepsini yapsan bile açıkta kalabiliyorsun. baba parasının da arada ister istemez etkilediği insanlar oluyor tabii... (abdullah gül'ün oğlu türkiye'de bir halt yapamayıp nasıl harvard'a gitti diye sorma, sorma canım, sorma güzelim.) (bkz: mehmet emre gül)

    "öss kalksın, kahrolsun öss" diye bağıran insanların yanına yaklaşıp "tamam kalksın, peki yerine ne gelsin?" diye sorun. oldukları yerde çivilenecekler ve "ehem öhöm öss'ye ölüüüüm." diye nefret kusmaya devam edeceklerdir. cidden ne gelsin öss'nin yerine arkadaşım? 1.5 milyon kişiyi 500-600bin kontenjana nasıl yerleştireceğiz adil bir şekilde sınav yapmadan?

    "eskiden her okulun kendi sınavı vardı." bak kendin diyorsun, "sınav" diyorsun. hem de "her okul" diyorsun. bugün tek sınava girerek bütün üniversiteler arasında tercih yapabiliyorsun; dahası var mı?

    "öss yüzünden yüzbinler üniversite kapılarında." ahaha en çok bu iddiaya gülüyorum. benim birçok arkadaşım var; her testten 2-3 net yaparak fena olmayan yerlere gittiler. öyle bir ortam oluşturuluyor ki, sanki milyonlarca insan 1 yıl boyunca akıl almaz şekilde sınava çalışıyor; kendini paralıyor. sonrasında ise, yine hüsran yine hüsran... böyle bir olay yok arkadaşlar. ortalama zekaya sahip bir insan bu sınava 3 gün çalışsa, her testten 2-3 net yapıp bir yerlere yerleşebilir. ee ne o zaman bu üniversite kapılarında bekleyip ölenler muhabbeti? "sen daha 2 net yapamıyorsun, üniversiteyi nasıl bitireceksin? bitirince ne bok yiyeceksin?" diye sorun bu insanlara.

    "dershaneye giden kazanıyor. parası olmayan üniversite kapısında bekliyor." kaç yıl üniversite okudum, kapıda bekleyen kimseyi görmedim ben, düşünüyorum da. bekleyen varsa beklemesin, kimliğini bırakıp girsin içeriye. tabi dershanelerde insanların beynine usb bellekten bütün olası soruları, kitapları yüklüyorlar. direkt olarak yapıyorsun karşına çıkınca soru. benim kaç tane arkadaşım 3 kişilik sınıflarda okudular, bir halt olmadı sonra. dershanede hocanın yaptığı zaten tahtada konuyu basitçe anlatmak, sonra test vermek. e alırsın birkaç tane test kitabı, kendin çalışırsın cidden istiyorsan üniversiteyi. gayet de güzel öğrenirsin. üniversitede dersten hiçbir şey anlamayıp hep kendin öğreneceksin ne olsa; ön hazırlık olur hem. o kadar maddi güç gerekmiyor yani öss'de bir yere yerleşmek için.

    medyada o kadar çok gözümüze sokuluyor ki, öss yüzünden milyonların hayatı kararıyor zannediyoruz. aslında 3er netle vasat (kötü değil) bölümlere girilebildiği kimsenin dikkatini çekmiyor. "öss olmasaydı nasıl yapılacaktı üniversite yerleştirmeleri?" diyen çıkmıyor; "öss gençlerimizin piskolojisini bozuyor, ölsün öss." diye ortalarda bağıran çok insan çıkıyor onun yerine. kimse çıkıp da "madem yerleşemeyice psikolojik olarak çökecektin, niye 1-2 hafta bile olsa adam gibi çalışmadın şu sınava?" diye sormuyor.

    öss'ye henüz girmemiş olanlar (ya da yeni versiyonu her neyse işte) bence bu sınav sisteminin kıymetini bilin. bu sınav sisteminde sadece puanınıza bakılıyor ve o puanınıza göre her yeri seçebiliyorsunuz. ne her okul için ayrı sınava giriyor ne de ayrı başvuru yapıyorsunuz. kimse cüzdanınıza göre yerleştirmiyor sizi; kimse babanızın ismine bakmıyor. hepinizi bilgisayar otomatik olarak sıralamanıza göre yerleştiriyor. bundan iyi fırsat olabilir mi başarılı olmak için?

    edit: kilroyun önerisi oldukça akla yatkın gözüküyor. öss senede bir defadan fazla yapılabilir, tıpkı ales gibi. öğrenciler yerleştirme zamanı istedikleri sonucu kullanarak tercih yapabilirler. böylece sınav daha dinamik bir hal alacak, daha da adil olacaktır.
  • igrenç espri konusu:
    -sen oss'de kaç yapıyorsun?
    -doksan ama yokuş aşağı 120 yaparım (arrrggghh)
  • kurumsallaşan her uygulama gibi kaldırılması bir hayli zor gözüken adaletsiz sınav. genel esasları bir türlü oturtulamamıştır lakin sermaye ve fayda olarak kazancı ön planda tutan dersane,yazılı basın ve eğitim uzmanları tarafından sonsuz bir destekle savunulan uygulama aynı zamanda. öyle ki sınavın zorluğu veya bir öğrencinin başarısının bir diğerinin başarısızlığına bağlı olduğu gibi gerçekler topluma fazla yansıtılmaz.

    her sınavın sonunda gazetelerindeki köşelerinden sevimsiz bakışlar atarak "son 10 yılın en kolay sınavı", "çalışanın başarısız olması imkansızdı" türünden samimiyetten uzak yorumlar yapan sadık gültekin, abbas güçlü gibi aslında mevcut sistem üstüne uzman olup eğitim politikası, bütün öğrencilerin başarılı olması durumunda ne olacağı gibi teorik tartışmalara fazla bulaşmayan buna rağmen eğitim uzmanı olarak tanımlanan şahıslar, canlı yayında 360 dakikada anca çözdükleri soruların "kolay" olduğunu "kendi" dershanelerinde benzer soruların hatta zaman zaman "aynı" soruların çözüldüğünü ısrarla vurgulayan sözüm ona öğretmenler sebebiyle tüm yıllık çabanın ve stresin 180 dakikalık bir sinir harbine endekslenmesi gözardı edilmektedir.
  • aslında bunca küsur entry de sövülen sistemin tüm olayı adında gizli. devletin bütün politikası, ne bileyim türkiye de işlerin nasıl yürüdüğü bu öss lafının açılımıyla anlaşılabilir... öğrenci seçme sınavı. bir de eskiden nasılmış? eskiden lafı tam 12 eylül ile milatlanmaktadır. 1980'e kadar adı üss (üniversite seçme sınavı) olan sınav, 1980 sonrası ise sanki büyülü bir değnek değmiş gibi öss oluveriyor...

    efendim, diyeceğim o ki, 1980'e kadar önemli ve yüksek konumdaki öğrenci gireceği üniversiteyi seçerken, nasıl oluyorsa 1980'den sonra ulu(!) üniversiteler öğrencileri seçiyor. bu da çok eskilerden beri süregelen bir anlayışı çağrıştırıyor. devlet mi halk için var, yoksa halk mı devlet için... türkiye'de nedense hep ikincisi olduğu düşünülür, devlet öyle hareket eder. yani adeta size hizmet etmek için var olan bir kurum değildir devlet. işte üss ve öss isimleri de aynı bu anlayışı doğrular nitelikte. üniversiteler öğrenciye hizmet etmek, onu yetiştirmek için ellerinden geleni yapmak üzere varken, birden "öğrenci seçer" hale geliveriyorlar. düşünün, ufak bir isim değişikliği ama o bile bütün bir bilinçaltının ürünü, ve yine bilinçaltlarını etkiliyor. daha sonra dershane de dershane, özel ders de özel ders... palazlanıp gelişiyor yan sektörler. daha sonra ösym nin kendini allah sanması ve sınav sisteminin ve sorularının giderek eblehleşmesi... aslında bu isim-anlayış değişikliği üzerine söylenecek daha tonlarca laf var tabii.

    eğer neymiş bu üss derseniz, google'da küçük bir arama 65-80 arasındaki kimya sorularını size döndürebilir. http://www.kimyaokulu.com/oss/oss_sorulari.htm sayfasındaki soruları karşılaştırmayı (öss - üss) ve kararı da size bırakıyorum.
  • herakleitos'un hakkında "aynı öss'ye iki kez girilemez" dediği sınavdır. bir kere de değişmesin be.
  • bir ülkenin gencecik kızlarını, oğlanlarını hüngür hüngür ağlatan sınav. böyle terör hiç bi yerde görülmedi.
hesabın var mı? giriş yap