• van'ın otlu köy peynirini yapmak öyle kolay değilmiş. bizim süpermarketlerde aldığımız ambalajlı peynirlerin sadece teknik anlamda otlu peynir olduğunu düşünüyorum bu yüzden.

    öncelikle içine koyun sütü koymak gerekiyormuş. başka hayvanın sütünü koyunca olmuyormuş. otlar baharda toplanıp önce salamura ediliyormuş ve peynirler sonbaharda üretilmeye başlanıyormuş.

    yapılışı ise şöyle,koyunlardan sütler sağıldıktan sonra, daha ılıkken içine mayası ekleniyor. eskiden mayalar da otlardan üretilirken, yapımı çok meşakkatli olduğundan dolayı artık hazır maya kullanılıyormuş. mayası eklendikten sonra, peynir kovası bir köşede üstü kapalı halde beklemeye bırakılıyor. gerekli süre geçtikten sonra, içine otları karıştırılıp, bizim peynir altı suyu dediğimiz suyunun tamamen süzülmesi için tülbentle sarılı halde bir köşede bekletiliyor. ne zaman ki, tülbentlerden artık su damlamıyor, o zaman anlıyorsunuz ki peyniriniz oldu. peynir altı suyu da atılmıyor ve kaynatılıp, peynire lezzet versin diye hazırlanan peynirlerin içine ekleniyor. isteyen bu haliyle de yiyebiliyor. asıl otlu peynir ise, önce tuzlanıyor yani peynir parçaları tek tek tuza bulanıyor, sonra da turşuluk plastik kavanozlara konuyor. burdan sonrası önemli, zira peynir toprağın altına gömülüyor ve bir kaç ay toprak altında bekliyor. bu esnada hiç hava almaması gerekiyor.

    köylerde yapılan otlu peynirin otları da, daha şafak sökmeden yola çıkan ve dağlara tırmanan bir grup genç tarafından toplanıyor. bu gençler, hangi otun nereden toplanacağını ve bir otun toplanması gereken en iyi zamanı biliyorlarmış. ve van'da en güzel otlar, dağların van gölü'ne bakan tarafına yetişiyormuş.
  • vanlilarin peyniri. ovunmek gibi olmasin ben de vanliyim ve bu peyniri bir zamanlar sabah, ogle ve aksam yerdim. bu o kadar leziz bir peynirdir ki bize misafir -tabi ki vanli misafir- geldiginde sofrada et veya tavuk oldugu durumlarda bile bu peynir yenilirdi. vanli olmayanlar icin tadi biraz farkli gelebilir ve hoslanmayabilirler. en iyisi sadece vanlilar yesin.
  • sadece van'dan gelen peynirdir.
    her türlü marka ve ambalajlanmış çeşidini denememe rağmen, hala van'dan getirilen torba içindeki 1 kilo otlu peynir'in tadını bulabilmiş değilim.
    o yüzden nasıl bir peynirmiş diye merak edipte süpermarketlerden almaya kalkışmayın.
  • sabah kahvaltısının biricik, tadına doyulmaz peyniri
  • kalitelisinin lezzeti bambaşka olan van menşeili peynir türüdür.

    istanbul'da kadınlar pazarı denilen semtte bolca bulmak mümkündür. dikkat edilmesi gereken husus, ortalığı sarmış siirt otlu peynirlerinin arasında hakiki van peynirini bulabilmektir. niyeti olana dükkan ismi verilir.
  • van'da kurulmus ilk rock toplulugu idi... 1999'da konser vermis ve sonra dagilmislardi sanirim
  • kimse bu peyniri sevmek zorun değildir, herkesin damak tadı farklıdır. bu yüzden de çeşitli karalamaları hak etmeyen bir peynirdir. sevmiyorsan yemezsin! bu kadar net...
  • insanlarin bu peyniri begenmemesi o kadar hosuma gidiyor ki "siz begenmeyin, hatta begenmediginizi de herkese soyleyin ki kimse merak edip almasin" diyorum.

    bu yaziyi gecen hafta tesco'dan aldigim cheese selectiondan dolayi yaziyorum. icerisinde mini brie, edam, medium cheddar, blue stilton, red leicester, smoke flavour processed cheese, wensleydale with cranberries bulunduruyor.

    oncelikle brie denilen peynirden baslamak istiyorum. offf, o nasil bir koku laaan. yeminlen peynirin tadina dahi bakamadim. arkadasima verdim, "sunu sizin eve gotur de yesinler" dedim. manyak isvicreli, her boku yiyor. hatta bana, bu peyniri yiyemedigim icin, sasirdi.

    stilton peynirinin sadece kokusu kotu degil ayni zamanda tadi da berbat. sadece iki lokma yemeye dayanabildim. tavsiye etmiyorum. zaten tavsiye etsem de yenilecek gibi degil. bizim damak tadimiza uymuyor. simdi bu yaziyi gorenler "hadi canim, sen herkesin damak tadini nereden biliyorsun" diye cikisabilir ama size sadece sunu soyleyeyim: bu peynir kuflu abicim, kuflu. normalde bizler kuflu yemekleri, bozuldugu dusuncesiyle atariz, bunlar peynirini yapmis.

    ama allah var edam iyidi bak.

    wensleydale peyniri yenilecek gibi degildi. bir de icine cranberry koymuslar.

    tutsunlenmis peynir hakkinda konusmuyorum ama sirf merakimdan denedim. igrenc degil ha! tek kelimeyle: berbat (bence). denemeyin. sizin yerinize ben o izdiraba katlandim.

    aslinda ilk geldigimde agir oldugu icin cheddar da yiyemiyordum ama simdi alistim. zaten yukardakileri denedikten sonra cheddar bana lokum gibi gelir.

    simdi bizim peynirimize gelelim:
    bu peyniri begenmeyin demistik, degil mi?

    begenmeyin ki her seyin cok hizli bir sekilde tuketildigi bu modern ve zengin zamanlarda cok sevdigimiz bu degerli peynirimizi sadece biz sevenler tuketelim. sahsen ben cok begeniyorum. herkes sevse ve herkes bu peynire ulasmak istese cok pahali olur (mesela cok begenilen anzer balinin kilosu 1000 lirayi buluyor).

    bu peynirin en iyisi van'in catak ilcesinin, kurtce ismi goyandest olan, gorentas koyunde yapilir. zaten fatih'teki kadinlar pazarina giderseniz oradaki peynirlerin uzerinde, peynirin iyi oldugunu gostermek icin, "gorenta$ peyniri" yazilmistir.
    ama yalan ha, o peynirlerin hic biri gorentas peyniri degildir.

    aslinda gorentas peynirine ulasmak kolay degil. o kadinlar pazaridaki saticilarin cogu yalan soyluyor cunku o peynir catak ilcesi sinirlari icerisinde hemen tuketiliyor. van merkez'de bile zor bulunuyor bu peynir. aslinda cok da mesele degil, baska koylerde de bu lezzette peynir bulmak kolay. peyniri ozel yapan -muhtemeldir ki- icerisine konulan otlardir ama bence onu farkli kilan: yapim sureci ve teknigidir (makina yapimi olan peynirlere benzemeyen ve yapildiktan sonra bidonlar icerisinde, tuzlu suyla, toprak altinda bekletilmeyi iceren uzunca bir surec).

    bazi ailelerin yaptigi peynir cok tutulur. oyle ki o ailerin kizlari hemen istenir...
    hatta babam bi ara bi koyden bana bi kiz anlatmisti. "senin icin isteyelim" dedikten sonra ailesi hakkinda bilgiler verirken "ailesi her sene bize bidon bidon peynir gonderir" diye eklemisti. gulmustum, hala guluyorum. ailem istanbul'da yasadigi icin birilerinin onlara o gorenta$ (goyande$t) peynirini gondermesi lazim yada birileri memlekete gitse muhakkak peynir getittirilir.
    otlu peynir bu kadar bizim ailenin merkezindedir.

    otlu peynir gunun her ogunu -enteresan bir sekilde- soframizda yer alir.
    bu peyniri, etli yemege tercih eden misafirlerimize-akrabalarimiza rastlamak bizi sasirtmaz. cogu zaman da sofrada misafirler peynirden soz eder, sorarlar: kimden aldiniz, kim getirdi, kac kilo var vs... ve de surekli tadi, onceki yedikleriyle kiyaslanir. nasil ki ertugrul ozkokler misafirlerine surekli saraptan soz ediyor, bizimkiler de misafirlere surekli peynirden soz eder.

    okula goturdugumuz beslenme cantasinda da -tahmin edilecegi gibi- surekli otlu peynir bulunurdu.
    ah o peynirlerin agir kokusu sinifa da bir yayilirdi ki, sorma gitsin!

    yilmaz erdogan'in yasayabilme ihtimali siirinin ilk kitasi olan

    "soguk ve sehirlerarasi otobuslerde vazgetim cocuk olmaktan
    ve beslenme cantamda otlu peynir kokusuydu babam"

    dizelerini gordugumde, kendisinin babasindan ayri bir yerde ogrenci oldugunu ve babasinin ona otlu peynir gonderdigini, o peynirin kokusundan babasini hatirladigini hemencicik anlamistim.

    otlum, peynirim, kokuna ragmen seviyorum seni.

    (gereksiz bir romantizm mi kattim acaba?)
  • gozunu sevdigim yilmaz erdogan sayesinde dimaglarimiza baba kokusu olarak gecen peynir.. arkadasim nalakasi var benim babam otlu peynirden ziyade kimyon kokan birisidir.. yillarca pinar et in antreposunda calismasinin verdigi bir baharat kokusudur bu. fakat fitratini sevdiimin yilmaz erdogani otlu peynir kokusuyla ozleslestirdi baba kokusunu, babayi hatirlamadan yiyemiyoruz otlu peynir..

    buradan van büyük sehir belediyesine sesleniyorum "otlu peynirin imajini şey edin.. lütfen!"
  • tadlari asiri derecede farklilik gosterir, yapildigi yere ve icine katilan ot cesidine gore, kimi midenizi bulandirir kiminin tadina doyamazsiniz
hesabın var mı? giriş yap