• tarihsel tutarlılık açısından beğendiğim film. cesuryürek gibi popülizm uğruna tarihi katletmemiş. merak edenler için olayların tarihsel değerlendirmesini özetliyorum:

    bruce'un falkirk savaşında william wallace'a ihanet ettiği doğru değil. fakat filmde de işlendiği üzere babası ikili oynuyor. cesuryürek filminde de bu konu vardı, babası "ben güneydeki topraklardan ingilizleri destekleyeceğim, sen kuzeydeki topraklardan isyanı destekleyeksin" diyordu. bu ikili oynama meselesi sayesinde ingiliz kralı edward'la barış imzalarken bazı toprakları bruce ailesine geri verildi. ihanet dedikodularının temelinde bu yatıyor. ama filmde de işlendiği gibi bunun robert bruce'un değil babasının işi olduğu düşünülüyor genel olarak.

    en büyük siyasi rakibi olan comyn ailesi ise william wallace hayattayken böyle ikili oynamamış, paşalar gibi topyekün isyana katılmıştır. tam da bu sebepten filmdeki gibi john comyn'ı ikinci kez isyan çıkarmaya ikna edemeyip öldürdüğünde ciddi bir meşruiyet sorunu ortaya çıkıyor. zar zor topladığı birkaç bin kişilik ordusuyla krallık tacını giyiyor. sonra düşman kalesine yakın bir mevzide kamp kurarken güvenlik önlemi almadığı için gece süpriz bir saldırıya uğrayarak methven savaşı'nda ordusunu kaybediyor.

    hikayenin ilginç kısmı burada başlıyor. iskoçlar tarafından wallace isyanını hakkıyla desteklememiş, üstüne isyanı desteklemiş olan john comyn'i kral olabilmek için öldürmüş, şimdi de methven savaşında başarısız önderliğiyle ordusundan olmuş gereksiz biri gibi gözükürken nereden nereye dedirtecek bir gerilla mücadelesi başlatıyor. çoğu iskoç lordu ümitsizliğe kapılıp ingiliz hakimiyetini benimsemişken, kendisi birkaç düzine sadık adamıyla etkili baskınlar düzenleyip mücadele ruhunu canlı tutuyor.

    sonunda topladığı taraftarlarla birkaç yüz kişilik bir ordu kurarak ingiliz ordusunu loudoun tepesi savaşı'nda karşılıyor. normalde 3000 zırhlı atlıdan oluşan ingiliz ordusunun sayıca 5-6 kat kalabalık olduğu iskoç yayalarından oluşan orduyu dakikalar içinde dümdüz etmesi lazım. çünkü ortaçağ standartları bunu gerektirir. zırhlı atlılar düzlükte yayalara üstün gelir, üstelik sayıca çok üstünler. tam da bu düşüncelerle ingilizler savaş alanını iskoçların seçmesine çok da aldırmadan paldır küldür taaruza geçiyorlar. fakat o da ne? meğersem iskoçların schiltron ismini verdiği, antik yunandaki phalanx'ın bir benzeri olan uzun mızraklı askerlerin sıkı dizilmesi taktiği atlılara cehennemi yaşatıyor. üstüne savaş alanının bataklık olması atlıları ekstra etkisiz kılıyor ve ingilizler bozguna uğruyor. işte filmin finalinde gösterilen savaş bu savaş.

    katılan asker sayısına bakarsak loudoun tepesi savaşı aslında ufak bir savaş. iskoç bağımsızlık savaşının asıl belirleyici savaşı iki taraftan da binlerce askerin katıldığı bannockburn savaşıdır. fakat loudoun tepesi savaşı sayesinde robert bruce çok ciddi bir itibar kazanır, önceden ingilizleri destekleyen iskoç soyluları bruce'un safına geçip iskoçyanın bağımsızlığını destekler. böylece bruce bannockburn savaşı'nda ingilizlerin karşısında binlerce asker toplayabilir, ve yine schiltron taktiği sağolsun sayıca üstün olan ingilizleri malup eder. kral ıı. edward (filmdeki sayko kardeşimiz) her ne kadar ikna olmasa da ingiliz soyluları ikna olur ve edward'ı tahtttan indirir. yeni kral iskoçya'nın bağımsızlığını tanır, ve mesele kapanır.

    bu arada loudoun tepesi savaşında ingiliz kralının esir düşüp salıverilmesi kısmı tarihe uymadığı gibi mantıken de biraz saçma olmuş. sanırım hikayeyi uzunca anlatamadıkları için "makamının verdiği güce güvenip ona buna psikopatlık taslayarak adam olduğunu sananlar böyle kendi kibrinin batalığında kan kussun inşallah, bokunuzda boğulun ey zalimler, yaşasın sevgi barış kardeşlik çiçek böcek" fikrini özetleme amaçlı konmuş. ama hoş tabi koskoca ingiliz kralını o halde görünce içimin yağları erimedi değil.
  • bu filmin hakkı en az 2.5 saatmiş, en az !

    çok büyük bir potansiyel ama yarısını kullanabilmişler. savaş sahneleri, ölüm şekilleri benim diyen filmde yoktur.

    son zamanlarda o kadar sövdüm netflix’e ama bu film için bir saygıyı hakediyor.

    keşke daha uzun sürseymiş, ah keşke.
  • tek gerçek kral stannis, jeor mormont, brynden tully gibi got karakterlerini seyredip bir nebze hasret giderebileceğiniz, tarihe, özellikle britanya tarihine merakı olanlar için hoş bir seyirlik olmuş.
  • son zamanlarda yaşanan orta çağ film kıtlığına soluk getirmiş 8/10 ayarında güzel bir film. (bkz: braveheart) devamı niteliğinde gibi bir şey. ondan sonraki olayları anlatıyor.
  • hell or high water'dan hayran olduğum david mackenzie ve chris pine işbirliği ile ortaya çıkan ve bu sene izlediğim en iyi filmlerden biri olan netflix yapımı.

    --- spoiler ---

    genel kanı, filmin potansiyelinin harcandığı yönünde. zaten yönetmenin elinde toplam 4 saatlik bir film varmış ve bunu iki saate düşürünce kurguda ciddi sıkıntılar ortaya çıkmış. hatta toronto film festivalinde gösterildikten sonra, yönetmen içerisinde bir savaş sahnesi, 8 dakikalık kovalamaca sahnesi ve robert'ın ormanda william wallace ile karşılaşması gibi sahneleri barındıran yaklaşık 20 dakikayı daha kesmiş. director's cut versiyonunu görmek lazım.

    david mackenzie'den daha iyi işlenmiş karakterler bekliyordum ama bu filmde sinematografi konusunda kendini aşmış. robert the bruce'a kanım ısınmadı. ne yapması gerektiğine bir türlü karar veremeyen ve beceriksiz bir görüntüsü vardı. kardeşleri ile ilişkisi de aynı şekilde iyi işlenmediği için onlar öldüğünde de hiçbir şey hissedemedim.

    filmin en büyük artısı sinematografisi. savaş sahnelerinin gerçekliği ve çekim tekniği sizi filmin içine alıyor. hatta filmin ilk 9 dakikası* tek sekans.

    sözlükteki çoğu insan filmin sonuna ve prens ile olan düelloya takılmış. bu sahne aslında kingdom of heaven filminde kudüs kralı ile balian arasındaki düello gibi hayali. tarihi kaynaklara göre, filmin sonundaki savaşta prens bulunmamakta. kral da aslında bu savaştan sonra vefat edip londra'da gömülüyor. dolayısıyla, neden onu serbest bıraktı diye sormak yerine sembolik önemine ve prense biçilen karakterin çözümüne dikkat etmek gerekiyor.

    braveheart ile kıyaslanması ile bu filme yapılan bir haksızlık zira iki filmin dönemleri ve kulvarları farklı. braveheart'ın ele aldığı william wallace, tarihi kaynaklara hiç uymayan bir kurgu.
    --- spoiler ---

    velhasıl, orta çağ filmlerine hayran olan kitleyi fazlasıyla tatmin edecek bir film. ancak senaryodaki yetersizlikler ve filmin tempo sorunu geri kalan kitleyi çok memnun etmeyecektir. şahsen 7.5/10 veriyorum ve sadece türün takipçilerine öneriyorum.
  • 9 dakikalık tek plan sekansı ve muazzam savaş sahnesi ile türünün en iyileri arasında rahatlıkla yerini almıştır.

    netflix’in en kaliteli işlerinden, 8/10.
    orta bölümde tempo düşmeseydi rahat 9/10’luktu.
  • konuyu sündürmeden, gereksiz uzatmadan tertemiz anlatan bir film.

    güzel bir tarihi film, izlenir.
  • netflix filmi olduğu için biraz şüphe, biraz da temkinli izlemeye karar verdim. çok büyük de beklentim yoktu. tarihi ve bu dönemlerde geçen filmleri ayrı bir severim. o sebeple de beklentimi ciddi düşük tuttum.
    yalnız olmuş ya bayağı. eleştiriler olabilir, -ki olacaktır da. ancak; bugüne dek gördüğüm, netflix filmleri içerisinde çok nadir bir yerde yerini almış bir filmdir.
    oyunculuklar iyiydi. savaş sahneleri bence oldukça yeterli idi. bu tarz sevenler film bitmesin istemiş olsa da gereksiz uzatmamaları da filmi daha iyi bir çizgide bıraktığını düşünüyorum.
    özetle; hiç düşünmeden izleyebilirsiniz. 7,5/10.
  • --- spoiler ---

    bir an için mızrağın ucundaki kellenin mel gibson'a ait olabileceğini düşünerek heyecan yaptım fakat değildi.

    iskoç kraliçesinin üstünde durulmaya çalışılmış ama filme yedirememişler bunu, en azından ben hissetmedim.

    kral karakterinin diyalogları çok sığ kalmış. oğlu denen karakter de facia.

    filmi çekerken sanırım şöyle düşünülmüş; her şeyden biraz koyalım ama hepsini vermeyelim. aslında bu tam olarak netflix tarzı. oldu bitti yapıyorlar hep.

    tek dokunaklı sahne, drew karakterinin ölmek üzereyken tacı işaret etmesiydi. çocukta ne göz varmış, cam gibi parlıyordu göğsünde mızrak varken.

    douglas karakteri ise, filme dair kusur bulamadığım tek şey oldu. sağlam bir sayko çıkarmışlar.

    özetle, filmi hiçbir şekilde ciddiye alamadım.

    --- spoiler ---

    bravehearth ile isimler dışında hiçbir alakası olmayan, yanından bile geçemeyecek çerez bir film. indirdim, izledim ve sildim.

    (biri bilgisayarıma indirmiş. torrent diye bi şey kullanmış. bir araştırdım ki, torrent denen zıkkımın hapishaneye kadar yolu varmış.böyle illegal şeylere asla bulaşmam)
  • bildiğiniz üzere bizlere braveheart filminde anlatılanların hepsi doğru değildi. yanlış anlaşılmasın kandırılmadık. sadece mel gibson ve yapımcılar daha çok para kazanmak için gerçek hikayeyle biraz oynadılar. aşk hikayesi ve çoğu karakter uydurmaydı. william wallace ın aristokrat bir tarafının olduğu ise doğru değinilmiş bir noktaydı. bu filmde ise ona ihanet ettiğini zannettiğimiz robert the bruce un hikayesini izliyoruz. iskoçları gerçekten bir araya getiren adamın hikayesini.
    müthiş ve lezzetli bir dokuz dakikayla açılıyor film. kamera dokuz dakika boyunca bizden kopmuyor. sonrasında ise film hızlı bir şekilde ilerlemeye devam ediyor. aslında sıkıntı burada başlıyor. güzelim filmi kısaltmışlar. tamam akıcı ve sürekleyici bir film kalmış. ancak karakter derinliği sıfıra inmiş. robert ın neden isyana kalkıştığını bile tam olarak anlayamıyoruz. elbette kanı kaynıyordu. sırf william wallace ın koparılmış parçalarını gören halk yüzünden mi bir anda barışı bozmaya karar verdi.
    kısaltılması harici çok güzel çekilmiş, el emeği göz nuru bir film var karşınızda. savaş sahnelerini doya doya izleyin.
hesabın var mı? giriş yap