• (bkz: the longest day) sarkisi da filmi de....
  • açılış evresi normandiya çıkarması olan harekattır. overlord harekatı neydi? overlord harekatı emekti. allies'ın, doğu cephesinde ibrenin terse dönmesiyle birlikte alman silahlı kanadının birçoğunu eriten rusların, canlarına okuyan ama zar zor durdurabildikleri barbarossa harekatı'nın bir benzerini, öncelikle düşmanın kendilerinden aldığı topraklara, sonra da düşmanın kalbine bayraklarını dikme amacıyla düşman topraklarına karşı başlattığı karşı ataklar ve bagration harekatı ile savaşta ön plana çıkması ile "biz de bir şeyler yapalım aga bizim neyimiz eksik" demesidir. overlord harekatı; başlangıçta müttefik kuvvetlerini kıta avrupası'na bir şekilde sokmak, bitmemiş atlantik duvarını geçmek ve paris'i kurtarmaktır. tabii müttefiklerin asıl korktukları normandiya sahilleri ve atlantik duvarı'ndan çok erwin rommel'dir. ikinci dünya savaşı'nda ağırlıklı olarak doğu cephesi için entryler ekledim çünkü doğu cephesi savaşın asıl savaş olduğu bölümdü lakin normandiya çıkarması da gayet önemli ve devasa bir harekattır.

    afrika'daki savaşlarından sonra çöl tilkisi*, ezici müttefik hava üstünlüğü nedeniyle herhangi bir saldırı planının bu cephede işe yaramayacağı sonucuna vardı. tank birliklerinin küçük gruplar halinde sahile yakın iyi korunaklı yerlerde konuşlandırılarak çıkartma anında hızla çatışma bölgesine gelmeleri gerektiğini öne sürdü. tankları pek severdi rahmetli ve işgalin daha sahildeyken durdurulması gerektiğini savunuyordu. rommel'in komutanı olan gerd von rundstedt ise, hava kuvvetleri kadar üstün ateş gücüne sahip kraliyet donanması nedeniyle işgalin sahilde durdurulmasının da imkansız olduğunu düşünüyordu. ona göre tank birlikleri büyük gruplar halinde içeride, paris yakınlarında konuşlandırılarak müttefiklerin içlere doğru yayılmasına izin verip arkaları sarılarak ikmal yolları kesilmeliydi. bu planın bir benzerini dahi mareşal erich von manstein, üçüncü harkiv savaşı ile uygulamış ve başarılı olmuştu. iki plan da mantıklıydı ama hitler'e sunulduğunda hitler, tankları ortada bir yere yerleştirerek hem rommel'in hem de von rundstedt'in planlarını işe yaramaz hale getirdi.

    tarihin en büyük deniz çıkarması için hazırlıklar uzun sürdü. rommel, hareket alanındaki oluşan kısıtlamalara rağmen müttefiklere büyük bir hoşgeldin partisi hazırlamak istiyordu. müttefikler de almanları kandırmak için çok fazla sayıda maket gemi, asker ve tankı farklı yerlere yerleştiyorlardı. bununla birlikte alman hava ordusu bunlara aldanıyordu.

    bir de çıkarmanın yapılacağı günün gecesinde alman istihbaratının uyuduğu söylentileri de dolaşıyordu. hatta rommel bile bu havada çıkarma olmasına ihtimal vermeyerek izne ayrılmış ve eşinin doğum günü için almanya'ya dönmüştü. ihtiyatını gözüpekliği ile bu sefer es geçen eisenhower, kötü hava koşullarına karşın tarihin en büyük deniz çıkarmasını yapmakta kararlıydı. detaylara gelirsek;

    planlama, *
    hitler’in reich’i, batı avrupa’nın kurtuluşuna yol açacak olan ingiliz-amerikan ortaklığının eseri normandiya işgalinden bir yıl önce, wehrmacht tarafından 1939–41 arasında fırtına gibi esmelerini sağlayan blitzkrieg ile neredeyse bütün avrupayı işgal etti. ayrıca 1941'de müttefiği italya'nın yardımına gittiğinde edindiği kuzey afrika sahilindeki bölgeyi de korudu. ancak stalingrad savaşı ve kursk savaşı’ndaki rus karşı müdahaleleri, hitler’in geniş çemberini daraltmaya başladı. yine de mihver* kuvvetleri, tarafsız ispanya, portekiz, isviçre ve isveç hariç, neredeyse tüm kıta avrupa’sını kontrol ediyordu. nazilerin savaş ekonomisi, amerika’nın artan gücünün gölgesinde kalmasına rağmen, tank ve uçak üretimi gibi kilit alanlar dışında, hem ingiltere’ninkinden hem de sovyetler birliği’ninkinden üstündü. müttefiklerin kıta üzerine doğrudan müdahalesi olmadan -büyük bir amerikan ordusunun taahhüdüne odaklanacak bir müdahale- hitler, avrupa üzerindeki askeri hakimiyetinin yıllar boyu uzatılmasını sağlayabilirdi.

    1942'den bu yana sovyet lideri josef stalin, müttefik ülkelerin başkanları olan franklin d. roosevelt ve winston churchill'i batıya ikinci bir cephe kurmak için teşvik ediyordu. savaşın başındaki koşullarda bu cepheyi açmak imkansızdı. amerika’nın ordusu henüz şekilleniyordu ve manş denizine böylesine büyük bir orduyu getirmek için gerekli çıkarma araçları dahi henüz kurulmamıştı. bununla birlikte ingiltere ve fransa’nın, 1940’ta dunkirk’ten geri çekilmesi ile birleşik devletler artık savaş hazırlıklarına başlamanın gerektiğini anlamıştı. roosevelt'in genelkurmay başkanı george c. marshall, dwight d. eisenhower'ı müttefiklerin kesin zaferini hedefleyen bir operasyon bölümünün başına atadı ve normandiya çıkarması'nın çiçeğinin tohumu toprağa verilmiş oldu.

    roundup ve sledgehammer planları
    roosevelt ve churchill tarafından atlantik birliğinde kabul edilen “ilk önce almanya” prensibinin doğru olduğuna kendisini hızlıca ikna eden eisenhower, müttefik üstlerine olası iki harekat planı sundu. 1942 yılında gerçekleştirilmesi düşünülen sledgehammer, almanların zayıflığı üzerine kurulmuş bir plandı. doğu cephesini yakından takip eden batılı müttefikler, eğer almanlar bu cephede kaybeder ise kıta avrupası istilasına 1942'de başlayacaklardı. roundup ise aksi yönde gelişen bir doğu cephesi durumunda 1943 yılında uygulamaya girecek bir plandı. doğu cephesi başta almanların, sonrasında da rusların üstünlüğünde geçti ve bu cephenin uzayabileceği düşüncesi müttefiklere hakim oldu. her iki plan da 1942'de londra'da ingilizlere sunuldu. ingilizler bu işgal için aceleci davranmak istemiyordu. öncelikleri daha farklıydı ve roundup kabul edildi.

    ingilizler, bu iki planı bastırdılar ve amerikalıları kuzey afrika’ya gelmeleri için ikna etmeyi başardılar. çölde madara olduktan sonra rommel'e karşı yapılan meşale harekatı, roundup’ın etkin bir şekilde ertelenmesine neden oldu. kuzey afrika seferinden sonra sicilya'ya yapılan amfibi harekatı* ve italya çizmesinden tepeye kadar yapılan operasyonlar, 1943’e kadar fransa'ya yapılacak olan istilaya hazırlığı iyice erteledi. erteleme washington, quebec, kahire ve tahran'daki müttefikler arası konferanslarda kaygılanmanın başlıca nedenlerinden biriydi. son toplantıda roosevelt ve stalin, 1944 mayıs'ının işgal için değiştirilemez bir tarih olarak kabul edilmesinde ısrar etmek için churchill'e karşı birleştiler. buna karşılık stalin, doğu avrupa'da eşzamanlı bir saldırı yapmayı ve almanya mağlup edildikten sonra japonya'ya karşı savaşa katılmayı da kabul etti.

    tahran’da alınan karar, amerikan’ın kanal işgalini gerçekleştirme kararlılığının nihai bir göstergesiydi; aynı zamanda churchill’in genelkurmay başkanı ve erken aksiyonun başlıca rakibi olan alan brooke’a da bir yenilgiydi. ingilizler ocak'taki kazablanka konferansında, atanan korgeneral frederick morgan tarafından koordine edilen yapısal planlarla ilerliyordu. 1943 kadrosunun overlord operasyonuna dair ilk planı, normandiya'da caen ve cotentin yarımadası arasındaki bir bölgeye başta üç tümenlik kuvvetin havadan iniş yapmasıydı. ilk iki hafta içinde, kanal boyunca çekilecek olan iki yapay liman ile onbir kuvvet daha inecekti. bir dayanak kurulduktan sonra, doğrudan abd'den gönderilen asıl kuvvet, fransa'ya son bir saldırı için fransa sahillerinde toplanacaktı. 1944 ocak'ında eisenhower müttefikler yüksek komutanı oldu.

    avrupa savunmasının güçlendirilmesi
    hitler, ingiliz-amerikan müttefiklerinin nihayetinde bir çapraz kanal istilasına girişeceklerinin farkındaydı ancak müttefik kuvvetleri akdeniz’e yayıldığı sürece ve doğudaki seferde tüm alman kuvvetleri yerlerini koruduğu sürece tehdidi küçümsemişti ta ki 1943 kasım'ına kadar. bu saldırının artık görmezden gelinmeyeceğini kabul etti ve 51 sayılı direktifiyle fransa'nın güçlendirileceğini açıkladı. savunma hazırlıklarına nezaret etmek için hitler, afrika korps eski komutanı mareşal erwin rommel'i kıyı savunma müfettişi olarak ve sonra da b ordu grubu'nun komutanı olarak atadı, tehdit altındaki kanal kıyılarına gönderdi. ordu grubu komutanı olarak rommel, batı cephesinde uzun süredir görev yapan komutan gerd von rundstedt’e rapor verdi ancak tüm savuma işlemleri führer’in operasyonel kararları erteleyen katı bir emir komuta zinciri ile kilitlendi.

    yapılanma, 1943–44
    müttefik komutanları
    ocak 1944'te müttefikler, sefer komutanı olan dwight d. eisenhower'ı atadı ve onu esnek, tamamen dürüst bir ingiliz-amerikan komuta zincirinin başına yerleştirdi. rommel’ın kuzey afrika’daki çöl rakibi olan bernard law montgomery, eisenhower’ın kara işgal kuvvetlerinin komutanı olarak atandı. bir amerikalı olan walter bedell smith, eisenhower'ın heyet başkanı olarak görevine devam etti. eisenhower'ın diğer baş astları ise hava komutanı mareşal arthur tedder, deniz komutanı amiral bertram ramsay, ve hava şefi mareşal trafford leigh-mallory'dir. özgür fransa delegesi marie-pierre koenig, fransa ulusal kurtuluş komitesi başkanı charles de gaulle ile bağlantı kurdu ve onu da sefere dahil ettirdi.

    montgomery’nin ilk hareketleri, inişi yapmak için beş bölge ele geçirmek ve orne nehri haliç'i ile cotentin yarımadası üssünü içerecek şekilde iniş alanını genişletmek olacaktı. montgomery'nin planında işgal gücü utah, omaha, juno, sword ve gold kodlu plajlara atanan iki abd, iki ingiliz ve bir kanadalı olmak üzere beş piyade tümeninden oluşacaktı. d-day, iki amerikan hava bölüğünün saldırı bölgesinin batı ucunun ardında, bir ingiliz bölüğü doğuda, amfibi zırhlı birlikleri ise önde karaya yüzecekti. amerikalılar, abd ordusu genel komutanı omar bradley emri altında, ingiliz ve kanadalılar ise ikinci ordu komutanı miles dempsey komutası altındaki orduları oluşturdular. ingiliz birlikleri 1942'den beri adada, abd ve kanada birlikleri ise 1943'ten beri abd'de yoğun bir eğitim görmekteydi. bu arada, korgeneral j.c.h. lee, 1944 yılının mayıs ayına kadar operasyonun ilk üç haftasında 20.000 araç ve 600.000 ton tedarik sağlayacak olan yaklaşık 6.500 gemi ve çıkarma aracı sağladı.

    hava harekatı
    istila, 400 civarı olan luftwaffe kuvvetlerine karşı müttefiklerin 13.000'den fazla nakliye, savaş ve bombardıman uçağı ile desteklenecekti. 1 nisan-5 haziran 1944 tarihleri arasında, ingiliz ve amerikan stratejik hava kuvvetleri 11.000 uçağı kullandı, 200.000 civarı bombayı fransız demiryolu merkezleri ile karayolu şebekelerinin yanı sıra alman hava limanlarına, kıyı topçu bataryalarına, radar tesislerine ve askeri üslere attı. bu ön harekatlarda iki bin müttefik uçağı düşürüldü ancak hava harekatı seine ve loire nehirleri arasındaki tüm köprüleri kırmayı ve işgal bölgesini, fransa'nın geri kalanından izole etmeyi başardı. luftwaffe personeli, işgal öncesi ve sırasında göze çarpan en önemli faktörün, düşmanın ezici hava üstünlüğü olduğunu kabul etmek zorunda kaldı.

    şifre çözme ve aldatma
    hava harekatı, yalnızca alman işgal karşıtı hazırlıklarını bozmak için değil, aynı zamanda bir aldatma operasyonu olarak hizmet etmek için de tasarlandı. bombaların üçte ikisi, iniş alanlarının dışına seine'nin kuzeydoğusunda, özellikle de dover'ın tam karşısındaki pas-de-calais bölgesine yapılacağı konusunda almanları ikna etmek amacıyla atıldı. aynı zamanda, çok gizli olan ultra operasyonu sayesinde, müttefikler şifreli alman yayınlarının kodlarını çözdüler ve böylece overlord harekatına katılacak olan kuvvetlerine alman karşı saldırı kuvvetlerinin nereye yerleştirildiğinin açık bir bilgisini sağladılar.

    sahte radyo yayınları ile müttefikler, güneydoğu ingiltere'de(pas-de-calais karşısında) amerikan kaynaklı ve amerikan generali george s. patton tarafından komuta edildiği iddia edilen bir hayalet ordu yarattılar. ayrıca işgalin olduğu gecede alman radar istasyonlarına, kanal sınırını geçen bir işgal filosunun sinyali verildi. bir radar karartması da normandiya'ya olan gerçek geçişi gizledi.

    sahilde mayınlar ve zırhlı kuvvetler
    hilelere rağmen almanlar tamamen kandırılmadı. hitler normandiya’ya çıkarma için son dakikalar olduğunu duyurdu. ancak o zamana kadar savunma işlemleri tam yapılmamıştı. rommel, atlantik duvarı'nın sorumluluğundaki kısa sürede mayın döşemesini arttırabildi ve böylece 5 haziran'da sahillere onbinlerce ek mayın dökülmüştü ancak tank birliklerini istediği gibi konumlandıramadı. rundstedt onları sahilden uzakta yedek olarak tutmak istedi. müttefik hava kuvvetlerinin, onları ilerledikçe yok edeceğini belirten rommel, sahilin yanına koymak istedi. karar verici olan hitler, bazı birlikleri rommel'e, bazılarını rundstedt'e ayırıp diğerlerini kendi emri altında tutarak durumu iyice kötüleştirdi. rommel’in ordu grubu b’sinin geri kalanı, normandiya ve bretonya'daki yedinci ordu’nun (friedrich dollmann’ın altında) ve pas-de-calais’de bulunan onbeşinci ordu’nun (hans von salmuth’in altındaki) piyade bölümlerinden oluşuyordu. panzer group west adı verilen ve leo geyr von schweppenburg tarafından komuta edilen yedek tank kuvvetleri, nominal olarak rundstedt'in doğrudan emri altındaydı.

    d-day, 6 haziran 1944
    çıkarma kararı
    mayıs 1944, mayıs 1943’te washington’da gerçekleşen konferansta işgal zamanı olarak seçilmişti. çıkarma gemilerinin montajındaki zorluklar, haziran ayına kadar ertelemeye neden oldu ancak 5 haziran, 17 mayıs'ta eisenhower tarafından değiştirilemez bir tarih olarak belirlendi. gün yaklaşırken ve birlikler hazırlıkları tamamlarken, tehlikeli hava koşulları tehdit oluşturmaya başladı. gerilimli bir tartışma ardından eisenhower ve astları 24 saatlik bir gecikmeye karar verdiler ve denizde bulunan bazı gemilerin geri çağrılmasını istediler. sonunda, 5 haziran sabahı eisenhower, meteoroloji uzmanı james martin stagg tarafından havaların bir mola vereceğinin güvencesini aldı. ve mikrofon eisenhower'da: "gidiyoruz."

    birkaç saat içinde 3.000 amfibi gemisi, 2.500 transport gemisi ve 500 eskort bombardıman gemisinden oluşan armada, ingiliz limanlarını terk etmeye başladı. o gece 822 uçak, paraşütçüleri normandiya iniş bölgelerine tepeden yağdırdı. bu kuvvet paraşüt birliklerini bıraktıktan sonra d-day'i destekleyecek olan 13.000 uçaklık hava armadasına katıldı.

    kıta avrupa'sına ayak basış görsel

    havadaki birlikler çıkarmanın öncüleri idi ve inişleri cesaret verici bir başarıydı. cotentin yarımadası'nın tabanında su altında kalmış bir bölgeye inen amerikan 82. ve 101. hava birlikleri boğularak zayiat verdi ancak yine de iniş hedeflerini korudular. ingiliz 6. hava indirme birliği, doğu ucundaki gelişmemiş hedeflerini daha kolay ele geçirdi ve özel harekat gücü, caen kanalı ile orne nehri üzerindeki kilit köprüleri de ele geçirdi. deniz birimleri 6 haziran günü sabah saat 6:30'da inmeye başladığında, gold, juno ve sword sahillerindeki ingiliz ve kanadalılar, almanların üstesinden geldi. utah’daki amerikalılar da aynı başarıyı sağladı. bununla birlikte, omaha sahilindeki abd 1. birliği, alman sahil bölümlerinin en iyileri olan 352. birlik ile karşı karşıya kaldı ve birlikler karaya doğru yürürken seri makineli tüfekler tarafından kıyıda tutuldu. sabah saatlerinde omaha'ya iniş başarısızlıkla devam etti. sadece bir kuvvet askerlerini içeride tuttu ancak 2.000'den fazla zayiat verildi.

    alman tepkisi
    alman yüksek komutanlığı, izin ile eve gitmiş olan rommel'in yokluğunda cevap vermeye başladı. hitler başlangıçta bir karşı saldırı için zırhlı birlikleri serbest bırakmakta isteksizdi. öğleden sonra 21. panzer birliği unsurları, sword ve juno sahillerindeki ingiliz ve kanada 3. birlikleri arasındaki boşluğa girerek neredeyse denize ulaştı. eğer bu saldırı devam etseydi bu bölgedeki çıkarma başarısız olabilirdi. périers-sur-le-dan'daki ingiliz tanksavar topçuların sert direnişi akşam geç saatlerde ibreyi tersine çevirdi.

    7 haziran'da sahil kuvvetleri üç ayrı bölümden oluşuyordu: ingiliz ve kanadalılar, caen ve bayeux arasında, abd 5. kolordusu port en-bessin ve saint-pierre-du-mont arasında ve abd 7. kolordusu utah sahilinin arkasındaki vire nehri'nin başındaydı. port-en-bessin'deki gold ve omaha sahilleri arasındaki dar boşluk hızla kapandı ancak birliklerin 12 haziran'a kadar amerikan ordusunun başlatacağı carentan'ı almak için sert bir çatışmadan önce bir araya gelmesi mümkün değildi. sahil başında daha sonra güvenli bir bölge oluşturuldu.

    bu arada çalışmalar, cherbourg limanına kadar taşıt ve malzemeleri boşaltmak için tasarlanan, mulberry kod adıyla bilinen iki yapay limanı tamamlamak için itinayla devam ediyordu. her liman için bir dış dalgakıran 11 haziran'da tamamlandı. gelgitlerle yükselip yanaşmak üzere tasarlanmış yüzer iskeleler, ağır bir fırtına malzemenin çoğunu tahrip etmeden önce 19 haziran'a kadar yarı yarıya tamamlanmıştı. amerikalılar fırtınadan sonra bu planı terk etmeye karar verdiler ve çoğu malzeme çeşitli çıkarma araçları ve amfibi kamyonlar tarafından sahile indirilmek zorunda kaldı.

    haziran-temmuz 1944
    tıkanıklık içinde mücadele
    kıyıda tıkanan müttefikler, iç bölgede de zorluklarla karşılaştılar. havadan inişlerin başarısı sayesinde, sahil başlarının yanları sağlam bir şekilde tutuldu ancak merkezden ayrılma çabaları, özellikle kanada birliği, caen civarında sert alman direnişi ve karşı saldırılar yüzünden hüsrana uğradı. villers-bocage’de ingiliz zırhlı birliği 13 haziran’da yenildi. caen’in batısında, saldırıya uğrayan büyük çaplı bir piyade birliği de 25-29 haziran’da yenildi. komuta merkezine kasvet çöktü; çıkmaza girildiği görülüyordu. kasvet, montgomery’nin stratejisiyle derinleşti. planı, alman zırhlı birliğini ingiliz cephesine çekmek ve tank güçleri arasında bir yıpratma savaşı çıkarmaktı. ancak başarılı alman savunması amerikalıların, planın uygulanabilirliğinden şüphe etmesine neden oldu.

    aslında almanlar da kasvet içerisindeydi çünkü sert savunmalarında, takviye kuvveti olmayan askerler ve donanımlar kullanıyordu. dahası amerikalılar, artık düşmanın zırhlı birliklerini ingilizlere karşı konuşlandırmasından kar çıkarabiliyor ve cotentin yarımadası'nın kuzeyine girerek cherbourg'da ilerliyorlardı. ağır takviye edilmiş şehirdeki son kale 28 haziran'da düştü ve limanın temizlenmesi işlemi nihayet başladı.

    alman komutasında kriz
    gerileme alman komutanlığında bir kriz doğurdu. bu gerileme öngörülemeyen zayiatlara neden olmuştu. yedinci ordu komutanı dollmann, cherbourg'daki ana garnizonun teslim edilmesinden hemen sonra 28 haziran'da aniden öldü. ölümü kalp krizi olarak belirtildi ancak intihar olması muhtemeldi. rommel cepheye giderken arabası 17 temmuz'da bir ingiliz uçağı tarafından bombalandı ve ağır şekilde yaralandı. hepsinden kötüsü, rundstedt hitler'e yenilgiyi itiraf etti, barış yapma çağrısında bulundu ve 2 temmuz'da batı panzer grubu komutanı geyr ile birlikte görevden alındı. geyr'in yerini yetenekli heinrich eberbach aldı. rundstedt'in yeri de günther von kluge ile değiştirildi. von kluge, kısa sürede rundstedt'in şüphelerini paylaştı.

    20 temmuz’da, hitler’in görevinden ayrılması şartı ile tek bir barış sağlama umuduna inanan subayların(eski genelkurmay başkanı ludwig beck, claus von stauffenberg, kont schenk vb.) bir komplo kurduğu ortaya çıktı.* temmuz darbesinin başarısızlığı, hitler’in ordu üzerinde suçlu olduğundan şüphelenilenlerden korkunç intikamını almasına neden oldu. adı geçen rommel ekim ayında intihar etmek zorunda kaldı ve kluge de bunu 18 ağustos'ta yaptı.

    alman normandiya savunması daha da kötüye gitti. büyük bir ingiliz ordusu, caen’in batısında saldırıya geçti. 18-19 temmuz’da bu saldırının başarısız olmasına rağmen abd birinci ordusu, temmuz ayının ikinci ve üçüncü haftalarında saint-lô civarında tekrar sert bir yıpratma savaşı başlattı. amacı uzun zamandır beklenen kırılma için temel oluşturmaktı.

    kırılma, ağustos 1944
    kobra harekatı
    25 temmuz’a gelindiğinde alman tanklarının çoğu, batıdan ingilizlerin goodwood taarruzu ile itilmişken, amerikalılar neredeyse savunmasız bir cepheyle karşı karşıya kaldılar. amerikan takviyesi müttefiklere tank ve piyade birliklerinde açık bir üstünlük kazandırırken, müttefik sefer kuvvetleri almanları yolda tahrip etmek için bombardıman gücüne sahipti. 25 temmuz'da yapılması planlanan kobra operasyonu yıkıcı bir hava saldırısı ile başladı. bu yeni harekatla abd birinci ordusu, 30 temmuz’da alınan avranches’e doğru gediği açtı. bu noktada george s. patton’ın yeni kurulan üçüncü ordusu en önde yer aldı. büyük bir amerikan birliği patton önderliğinde şimdi bretonya'ya yol almakta ve kuzeye manevra yaparak normandiya'daki almanları arkadan kuşatmakla tehdit etti.

    alman karşı saldırısı ve falaise cebi
    hitler, çatışmalardaki geçici tıkanmayı cepheyi restore etmek için bir fırsat olarak gördü. 2., 116., 1. ve 2. ss panzer tümenlerini hızlıca batıya getirerek, amerikan öncü noktasının arkasına geçmek ve avranches'de denize ulaşmak için tasarlanan lüttich operasyonu için emir verdi. bununla birlikte, alman şifre trafiğinin ele geçirilmesi amerikalıları tehlikeye karşı uyardı ve lüttich operasyonu 7 ağustos'ta, ağır karşı tank atışları ile karşılandı ve saldırı durduruldu.

    bu arada, bretonya'nın doğusundaki amerikan kuşatması geliştikçe, ingilizler ve amerikalılar caen’in batısında falaise’e doğru güçlü bir ilerleme kaydettiler. 16 ağustos’ta, bir fransız-amerikan kuvvetinin riviera’ya* iniş günü ertesinde hitler, kaçınılmaz olanı kabul etti ve normandiya’dan çekilme izni verdi. tek kaçış yolu, falaise'deki amerikan ve ingiliz ordu uçları arasındaki boşluktan geçmekti. pozisyon polonya'dan gelen 1. zırhlı tümen tarafından sağlanacaktı. hitler’in en üst düzey tank komutanlarından biri olan josef dietrich’in kahramanca çabalarına rağmen almanların yedinci ve beşinci panzer ordusunun kalıntıları, 16 ila 19 ağustos’a kadar büyük kayıplar verdi. sonunda seine nehri'ne ulaşan almanlar ekipmanları bırakmak zorunda kalmıştı. alman ordusu normandiya'da 50.000 ölü ve 200.000 yaralı-tutuklu bıraktı.

    seine’i geçmek
    1944’e gelindiğinde almanlar, rusya’daki geri çekilmelerinden sonraki en büyük geri çekilmeyi yaptı. hızla seine nehri'ni geçerek uzmanlıklarını gösterdiler. müttefiklerin hava saldırısıyla tüm köprüleri yıkılıp izole edilen seine'i geçtiler ve ingiliz-amerikan ilerlemesini engellemek için bu geçiş ardından kilit yerlerde savunma pozisyonu aldılar. bu savunmaya karşı müttefikler seine'nin batı yakasından fontainebleau'ya yönlendirdiler. süngüleri artık meuse nehri'ndeydi. alman çekilmesinin başarılı mimarı, doğu cephesi’nden gelmiş bir kıdemli olan “führer'in itfaiyecisi” mareşal walther model’di.

    paris'in kurtuluşu görsel

    model, kalan kuvvetleri kuzey fransa'dan belçika'ya en son hızla geri çektikten sonra, paris'teki direniş kuvvetleri, 19 ağustos'taki alman garnizonundan geriye kalanlara karşı savaş açtı. yeni katılan özgür fransa 2. zırhlı tümenine, eisenhower tarafından şehrin kurtarılması emredildi. ordu şehrin önlerine 24 ağustos'ta geldi. ertesi sabah paris'in alman komutanı dietrich von choltitz, direniş'e ve 2. zırhlı komutan jacques-philippe leclerc'e teslim oldu. 26 ağustos’ta özgür fransa’ın başı general charles de gaulle, bir zafer kalabalığı eşliğinde champs-élysées’den, notre-dame katedrali’ne geçit töreni ile şehre girdi.

    kurtuluş çok pahalıya mal olmuştu: 200.000'den fazla ölü ve yaralı müttefik ordularında vardı. almanlarda ise bu rakam 300.000'den fazlaydı. fransız sivil kayıpları ise 12.000 civarıydı. yine de normandiya çıkarması çarpıcı bir başarıydı. eylül 1944’ün başlarında fransa’nın bir kısmı özgür kalmıştı. abd, ingiliz ve kanada güçleri belçika'yı ve hollanda'nın bir bölümünü işgal etmiş ve alman sınırına ulaşmıştı. bununla birlikte, lojistik desteklerini aşmışlardı ve nihayete ulaştıracak bir saldırı başlatmak için güçleri yoktu. önümüzdeki kış, batıdaki alman ordusunun yenilmesinden önce, çok sert bir mücadele ile belçika ardenlerinde, bulge savaşı'nda* son bir alman karşı saldırısı görecekti.
  • rusların almanları yendiğini, alman ordularının dağıldığını gördükten sonra, yani iş bittikten sonra ancak harekete geçmişlerdir. hiç de cool değil. ingiltere'nin savaştaki kaybı toplam 70k mı ne, öyle komik bir rakam.

    bi de abd'nin japonya'yı işgalini ikinci dünya savaşı'nın içine ekleyip itelerler, tarihsel sahtekarlık. tarihi kazananlar yazar.
  • sloganı "overlord ayağınıza geldi"dir.
  • overlord harekâtı, 6 haziran 1944 günü müttefikler'in milyonlarca askerle yaptığı normandiya çıkarması ile başlayan ve paris'in kurtuluşu ile biten harekâttır.
  • #110263910 d-day’in provasında yaşanan şaşırtıcı olaylar silsilesi.

    (bkz: tiger tatbikatı /@amariusqueadmare)

    ——————————— ——///—————————————

    overlord harekatı’nın provasına verilen isimdir tiger tatbikatı. kaplan tatbikatı*, 2. dünya savaşı sonlarına doğru abd ve ingiltere öncülüğünde müttefik kuvvetlerinin normandiya çıkarmasından önce yaptıkları tatbikat serisinin kod adıdır.

    tatbikat yeri olarak normandiya sahiline benzer yapıda olduğundan ötürü ingiltere'nin devon* şehri kıyıları seçilmiş. devon kıyılarında 30.000 kadar asker normandiya'ya yapılması planlanan çıkarma için hazırlanırken bu askerleri denizden gelebilecek bir alman saldırısına karşı ingiliz kraliyet donanmasına bağlı gemiler korumakla görevlendirilmiştir.

    yüksek müttefik komutanı ve geleceğin abd başkanı general dwight d. eisenhower, tatbikatın mümkün olduğunca gerçekçi olmasını istemiştir. askerlerin görevin her detayını hissetmesini sağlamak için gerçek mühimmat kullanılmıştır. taşıma süreci bile, teknelerin hareketin yarattığı bulantıya alışması için derin deniz yolculuğu yaparak simüle edildi. hatta çıkarmanın yapılacağı sahil bile, askerler gelmeden bombalandı, böylece bir savaş alanı mümkün olduğunca gerçekçi bir şekilde oluşturulabilecekti.

    müttefik karargahı, 19 nisan 1944’te tiger tatbikatı’nın planlamasını tamamladı. tatbikatın idaresi ve sevki abd deniz kuvvetleri’ne verildi. ancak ingiliz kraliyet donanması amirali ralph leatham, tatbikatı düşünülenden önce sonlandırmak ya da iptal etmek durumunda kalırsa, bu emir-komuta durumunun sorun yaratabileceğini söyledi. bunun üzerine amerikan donanması amirali john e. wilkes, tatbikatta görev alacak personel ve araçların güvenliğinden sorumlu irtibat görevini üstlendi.

    1944 baharında düzenlenen tiger tatbikatı, normandiya’daki utah sahiline çıkacak olan u-kuvveti’nin hazırlanması için gerçekleştirilmişti. u-kuvveti’ne amiral don p. moon komuta ediyordu. plana göre, 27 nisan’da ingiltere’nin güney kıyısındaki lyme körfezi’nde 221 gemi toplanacaktı. bu son derece tehlikeli ve gerçekçi tatbikat sırasında kraliyet donanması; destroyerleri, korvetleri ve diğer unsurları ile gerek refakat gerek koruma gerekse perdeleme görevi üstlenecekti. tabikat, u-kuvveti’nin gerçekçi bir savaş deneyimi kazanmasını amaçladığından devon sahiline çıkacak olan personel tam teçhizatla donatılmıştı. çıkarma günü beraberlerinde ne olacaksa, hepsi yanlarındaydı. üstelik manş denizi’nin ingiliz kıyılarındaki slapton sands tatbikat alanına gerçekleştirecekleri çıkarma provası sırasında donanmanın kruvazör ve destroyerleri de aynı normandiya’da olacağı gibi ateş desteği sağlayacaklardı, hem de gerçek mermilerle. 4. piyade tümeni’nin mühendislerinin de dahil olduğu konvoy t-4’ün personeline sadece iki refakatçi verilmesi öngörüldü. kraliyet donanması’nın diğer olası refakat ve koruma gemileri, manş denizi ve atlantik’te görevdeydiler. çünkü bu bölgelerde alman donanması, müttefik istilası beklentisiyle, etkinliğini iki katına çıkarmıştı.

    hatalar zinciri ve aksilikler tatbikatın daha ilk gününde 27 nisan 1944 tarihinde gerçekleşti. müttefik askerlerinin bir kısmı sahile çıkarma yapmak, diğer kısmı ise çıkarmayı savunmak için gruplara ayrılmışlardı. tatbikatın başlama saati 07:30 olarak belirlenmiş. fakat çıkarma gemilerinde ortaya çıkan bazı teknik arızalar yüzünden çıkarma saati daha sonra 08:30'a kaydırılmasına rağmen, sorumlu komutan bu değişikliği tüm ilgili birliklere bildirmediği için karardan bihaber olan ilk çıkarma grubu 07:30'da sahile çıktığında sahilde bekleyen müttefik kuvvetleri askerleri, almanlar tarafından saldırıya uğradıklarını zannetmiş ve çıkarma yapan askerlere ateş açmışlardır. çıkarmayı yapan ve savunan askerler aynı tarafta olduklarını anlayana kadar geçen sürede yaklaşık olarak 450 amerikan askeri hayatını kaybetmiştir.

    tatbikatın 2. gününde olan olaylar ise şöyle; 28 nisan 1944 gecesi ingiltere’nin güney kıyılarında konvoy t-4 içindeki 2 müttefik tank çıkarma gemisi *, alman s-botları tarafından batırıldı. normandiya çıkarması için düzenlenmiş müttefiklerin kostümlü prova tatbikatı olan tiger tatbikatı’nın tam ortasında meydana gelen saldırı, yüzlerce müttefik askerinin ölümüne neden oldu. bazıları şarapnelden, bazıları yanarak, bazıları boğularak ve bazıları ise hipotermi nedeniyle hayatını kaybetti. müttefik tatbikatına dahil olan konvoy t-4’ün karşılaştığı bu felaket aslında tesadüf değildi. almanların, kuzeybatı fransa’nın işgali için başlatılan müttefik hazırlıklarını bozma çabalarının ürünüydü. alman hava kuvvetleri * ve almanya donanma istihbarat servisi * tarafından elde edilen istihbarat sonucu gerçekleştirilen bir saldırıydı. tçg’ler yavaş ve hantaldılar. yani alman donanması’nın düşman konvoylarına ve eğitim tatbikatlarına ev sahipliği yapması en muhtemel alanlarda devriye gezen hızlı torpidobotlar için ideal hedeflerdi. sadece bir refakat gemisiyle hem de telsiz sessizliği altında hareket eden konvoy t-4’ün şansı, neredeyse hiç yoktu.

    kasım 1943’te hitler, albay general alfred jodl’ın doğu cephesinden batıya doğru stratejik pivot önerisini kabul eden 51 sayılı emir’i yayınladı. emir, bir işgal durumunda müttefik kuvvetlere karşı kesin bir darbe vurularak savaşı almanya’nın lehine çevirmeyi amaçlayan içeriğe sahipti. almanya’nın en üst düzey deniz subayı olan amiral karl dönitz, stratejik pivot’un alman donanmasına orantısız bir şekilde güvendiğini açıkça gördü, çünkü goering’in luftwaffe uçakları zorunlu olarak geri çekilmişti. tiger tatbikatı’ndan sadece iki hafta önce dönitz, bir bildiri yayınlayarak donanmada görevli her rütbe ve görevde bulunan personelin kendisinin ve gemisinin hayatta kalıp kalmayacağını düşünmeden risk almasını emretti. bu adeta intihara davet bildirisiydi. alman denizcilerin güvenebilecekleri tek unsur vardı; çeviklikleri ve hızları ile göz dolduran s-botlar. aslında haklıydılar. müttefikleri en çok tedirgin eden alman s-botlarıydı. üç düzineden daha az sayıda hareket ediyor, hedeflerindeki bir konvoyla işleri bitince hemen bir diğerine geçebiliyorlar, her biri saldırı anını kendisi tespit edip uygulamaya geçiyor ve şaşırtıcı derecede başarılı olabiliyorlardı.

    almanların bu etkinlikleri nedeniyle oluşan bu tehlikeli koşullar altında, abd ve kraliyet donanmaları, sadece çok tehlike arz eden durumlar haricinde tiger tatbikatı sırasında telsiz sessizliğinde ısrar ettiler. işin en acı tarafı, felaketin yaşandığı gece bu sessizlik zorunluluğunun pek çok cana mal olmasıydı. genel anlamda bakılırsa konvoy t-4’ün başına gelenler yetersiz refaketçi sayısı ve harekat sırasındaki telsiz sessizliğinin yanı sıra bir başka nedene daha dayanmaktaydı: alman istihbaratı

    tçg’lerin görevli personeli limanlarından ayrılmadan önce; kamyonların, tankların ve diğer araçların depolarının tam dolu olduğundan emin oldular. sonuçta her şey gerçeğe uygun olmalıydı. brixham’dan hareket eden 3 tçg’ye, plymouth’dan hareket eden 5 tçg’nin de katılmasıyla 8 gemilik konvoy t-4 doğmuş oldu. mümkün olduğunca az dikkat çekmek için yavaş yavaş lyme körfezi’ne doğru ilerliyorlardı. ama ne yazık ki, almanlar hem izliyor hem de dinliyorlardı. hitler’in 51 sayılı emri, alman donanmasından geriye kalanların çoğunun manş denizi ve atlantik yakınlarına odaklanmasına yol açmıştı. konvoy t-4, lyme körfezi’ne ulaştığında bölgede luftwaffe’nin keşif uçakları vardı. tiger tatbikatı’nın sahnelenme alanı olan portsmouth çevresindeki limanlar ve girişlerde askeri birikimi tespit ettiler. spithead yol kenarında 200’den fazla kamyon saydılar. southampton ve çevresinde muhripler de dahil olmak üzere gemileri gözlemlediler; küçük çıkarma gemileri ve çok sayıda tçg kayda geçti. portsmouth limanı’nda kruvazörleri, muhripleri ve daha küçük gemileri not ettiler. pagham, chichester, langstone ile exbury limanlarında ve hamble nehrinin ağzında, almanlar çok sayıdaki çıkarma gemisini de fark ettiler. alman istihbarat servisleri de gördüklerinin bir kısmını doğrulayan telsiz mesajlarını dinliyorlardı. alman istihbarat memurları, ingiltere’nin güney kıyısındaki bu filo tarafından on binlerce insanın taşınabileceğini ve korunabileceğini saptadılar. mükemmel olmaktan uzak ve her zaman müttefiklerin aldatmacasına maruz kalan alman istihbaratı, bu kez doğru yoldaydı. gördüklerinin hiçbiri müttefiklerin aldatmacasının ürünü değildi. almanlar gözetlemeye ve dinlemeye devam ettiler. tatbikatın arifesi olan 26 nisan’da alman istihbaratı, müttefiklerin manş denizi’ndeki birikiminin doğrulandığını bir kez daha bildirdi. değerlendirmelerinden emin olan alman gözlemcileri ve analistleri berlin’deki amiralliğe eyleme geçilebilmesi için gerekli istihbaratı kapsamlı olarak ilettiler. işte konvoy t-4, bu istihbaratın kurbanıydı.

    konvoy t-4 aslında daha baştan şanssızdı. kötü bir başlangıç yapmıştı. sadece iki refakatçisi olacaktı. bunlardan biri olan hms scimitar, bir amerikan tçg’si ile çarpışınca gövdesinden hasar aldı. son anda harekata katılamadı. konvoy t-4, seyahatini sadece hms azalea’nın koruması altında gerçekleştirecekti. refakat gemisi ve tçg kaptanları, alman s-botları hakkında bilgilendirildi. silahlar ve torpidolarla donanmış olan bu botlar, mevcut olan en hızlı gemilerden bazılarıydı. onlara karşı sürekli uyanık ve tetikte olmak, saldırdıklarında anında karşılık vermek gerekliydi. konvoy t-4’ün sadece bir eskortu olduğu için bunların hepsini yapmak çok zordu.

    gecenin ortasında, ingiliz radarları konvoy t-4 civarında s-botları tespit etti. tçg’lerden birinin mürettebatı da alman botlarını görmüştü. bununla birlikte, bu gizemli gemilerin başka bir müttefik konvoyuna ait olduğunu varsayarak hareket etmemeyi tercih ettiler. ingiliz kıyı nişancıları da s-botları gördü ve hms azalea’yı uyardılar. ancak daha fazla eylemde bulunmadılar çünkü ateş etmeme emri altındaydılar. hms azalea da hiçbir şey yapmadı.

    bir süre sonra, tçg’lerin birkaçındaki personel izli mermileri gördü ve yaklaşmakta olan makineli tüfek ateşini duydu. konvoydaki tçg-507, saldırıya uğradı. köprü mürettebatı çok geç kalındığının farkındaydı. alman s-botları, r ve s-150, ikisi de tçg-507’ye yaklaştılar. iki botun attığı torpidolardan bir tanesi tçg’nin makine dairesinin bulunduğu alanı vurdu. şiddetli patlama sonrası geminin bütün ışıkları söndü. ardından daha korkunç bir durum yaşandı. makine dairesindeki yangın; yakıt depoları ağzına kadar dolu kamyonların, tankların, ciplerin ve çıkarma araçlarının bulunduğu park güvertesine ulaştı, hızla da yayıldı. silahlar ve mühimmat da bu alanda bulunmaktaydı. mürettebat, sorunun yaşandığı alanda kurtarılacak kimse var mı diye kontrol etmeye çalıştı ama nafileydi. yangın araçtan araca atlıyor, giderek büyüyordu. gökyüzü alevlerle kaplanmıştı. mühimmatın patlaması sonrası ortaya çıkan havai fişek gösteri ise duruma tuz biber kattı. mahsur kalan askerler çığlık çığlığa yardım istiyordu. kurtarma girişiminde bulunanları, azgın cehennemin sıcak havası gerisin geriye itiyordu. yapacak hiçbir şey yoktu. torpido isabetinden yaklaşık yarım saat sonra gemiyi terk etme emri verildi. bu sefer başka bir facia yaşandı. gemideki çıkarma birliklerinde görevli askerler, hızla batan böyle bir cehennemi nasıl terk edecekleri konusunda eğitim almamıştı. bazıları denize atlarken hala üzerlerinde tam teçhizatlı donanımları duruyordu. ağır çelik miğferleri ve yanlış bağlanmış cankurtaran yelekleri boğulmalarını hızlandırdı. tçg-507 yanarken diğer tçg’lerdeki telsiz operatörleri mesaj gönderdiler ancak cevap alamadılar. tçg’ler bu noktada birbirlerinden uzak kalmalarına neden olan bir formasyondaydılar. telsiz sessizliği nedeniyle, konvoyun geri kalanı aynı doğrultuda yoluna devam etti. şimdilik acil durum ihtiyacından habersizdiler. tçg-507 de tek kurban olarak kalmadı.

    tçg-507’nin saldırıya uğramasından yaklaşık 1 saat sonra iki torpido isabeti sonucu alevler içinde kalan tçg-531 patladı. 10 dakikadan kısa sürede denize gömüldü. batarken hala yanıyordu. gemideki 496 personelden sadece 29’u hayatta kalabildi. konvoy t-4’ün geri kalan altı gemisi zikzak çizerek ilerlerken mürettebat makineli tüfekler ve toplarla karanlığa ateş ediyorlardı. tçg-289 alman s-botlarından birine nişan aldı ancak yerini belli etmenin ötesine geçemedi. konum tespiti yapan s-145, tçg-289’un dümen ve kıç silahları ile mürettebat mahallini parçalayan bir torpido ateşledi. yüzebilir halde kalmayı başaran tçg-289 nihayetinde kıyıya ulaşmayı başardı. diğer gemiler de sığ suların nispi güvenliğine sığındılar. arkalarında; yağ, benzin, enkaz tabakasının yayıldığı buz gibi suda, kurtulmak için birbirine sıkıca tutunmuş silah arkadaşlarını bıraktılar.

    iki saat sonra tçg-515 olay yerine geri döndü. bu kadar geç kalınmasının sebebi alman s-botlarının bölgede olup olmamasıyla ilgili tartışmaydı. boşuna vakit kaybetmişlerdi; almanlar vur kaç akını gerçekleştirdiklerinden bölgeden çoktan ayrılmışlardı. tçg-515 mürettebatı, saldırı bölgesine dönüp araştırmaya başladıklarında yüzlerce ceset buldu. aralarında ise hiç yara almamasına rağmen hipoterminin sınırında bir sürü askerle karşılaştılar. ancak kurtarıcılar, bu duruma müdahale edecek eğitimden ve teçhizattan yoksundular; donmakta olanların kurtulmasını sağlayacak sıcak banyolar, kompresler ya da diğer tedavi araçları yoktu.

    bu olay sırasında ölenlerin sayısı hakkında kesin bir saptama yapılamamaktadır. ortalama sayı 1000 olarak verilmektedir. bu sayı beş hafta sonra utah sahilinde yaşanan gerçek çıkarma sırasında amerikan ordusunun üç biriminin; 4. piyade tümeni, 90. piyade tümeni ve 4. süvari alayının toplam kayıplarından daha fazladır.

    konvoy t-4’e sadece iki refakatçi verme kararı muhtemelen baskı altında alındı. kraliyet donanması’nın sağlayabileceği çok az refakat gemisi vardı. bununla birlikte, sadece bir refakat gemisiyle harekata devam etme kararını açıklamak daha zordu. konvoy t-4’ün adamları, normandiya çıkarması sırasında bile yüzleşmek zorunda kalmayacakları bir tehlikeye maruz bırakıldılar. müşterek değil ama karışık komuta ve sorumluluk yapısı da sorun yarattı. yine de, mevcut komuta yapısı hem amerikalılara hem de ingilizlere tatbikatı ya da bir kısmını durdurma hakkı vermekteydi. konvoy t-4, iki refakatçisinden birini kaybettiğinde iptal kararının alınmaması ise dikkat çekicidir.

    kaynak-1

    kaynak-2
  • 10/7 puan verdiğim filmdir. bir açılış sekansı vardır ki, lan sanırsın adamlar 1944'ten gerçek bir operasyon videosu bulup onu koymuşlar. o nasıl cgi - ışıklandırma - tasarım arkadaş.

    --- spoiler ---

    bir grup amerikan askeri, nazilere ait bir radyo iletişim kulesini yok etmek üzere paraşütle uçaktan atlarlar. ama kulede radyo iletişiminden çok daha fazla dehşet vardır. film çok gore sahneler içeriyor özellikle 2. yarısında. ünlü aktör kurt russel 'in oğlu wyatt russel başrolde ve gayet te başarılı.

    --- spoiler ---
  • hitler, fransa'yı aldıktan ve britanya muharebesi'nde (the blitz) yaptığı hatalardan sonra denizaslanı harekatını gerçekleştiremeyip rusya'ya saldırmıştı. 1944'e doğru hiçbir şey almanlar için yolunda gitmediğinden dolayı hitler, rommel'i atlantik duvarı dediğimiz devasa savunma duvarının sorumlusu yapmıştı. zira ortada bir ingiltere vardır, yetmemiştir, tunus, libya elden çıkmıştır ve alman orduları italya'da çarpışmaktadır. hitler husky harekatından (bkz: operation husky/@uzumun sapi) sonra (sicilya'nın ve müteakip italya'nın işgali) müttefiklerin fransa'ya çıkarma yapıp almanlar daha ruslarla uğraşırken bir anda yeni bir cephe açmasından hitler feci derecede korkmaktadır. eisenhower da bunu bildiği için aldatma planlarıyla hitler'i deyim yerindeyse "paranoyak etmeyi" iyi bilmiştir ki, abd'nin savaşa girmesiyle norveç'in kuzey kıyılarından başlayarak danimarka'nın kuzey denizi kıyıları, belçika, hollanda boyunca devam edip fransa'nın manş denizi'ne olan kıyılarını kapsayıp atlantik kıyılarına kadar devam eden devasa bir tahkimat kurmuştur.

    müttefik kuvvetler ise fransa kıyılarına yapılacak dünya'nın gördüğü en büyük çıkartma harekatı için tüm planlamalarını tamamlamış ve harekata katılacak birlikler ingiltere'de konuşlanmaya başlamıştı.

    işte bu yazıda overlord harekatı ile birlikte fransa'nın müttefik kuvvetler tarafından almanlardan kurtarılmasını ve her iki tarafın da yaptığı doğru veya yanlış hamleleri, iç çekişmeleri ve bahse konu hamleler neticesinde; yaşanan avantaj ve dezavantajları her yönüyle ele almış olacağız. yazının görsel ve haritalar ile desteklenmiş versiyonunu okumak isteyenler blog sayfamıza alabiliriz. (bkz: historeal)

    normandiya işgali, başlamadan önce son derece tehlikeli bir harekat olarak gözüküyordu. müttefik birlikleri, düşmanın tahkim etmek ve engellerle kapatmak ve alana mayın döşemek için yeterince zamanlarının olduğu, dört yıldır işgal altında bulundurduğu bir kıyıya çıkmak zorundaydılar. almanların savunma amacıyla batı'da 58 tümenleri vardı ve bunlar çok hızlı bir şekilde karşı taarruza geçebilen panzer tümenleriydi. müttefiklerin, şu anda ingiltere'de toplanan büyük çaptaki kuvvetlerinin savaşa iştirak ettirme gücü, manş denizi'ni geçmek zorunda olmaları ve mevcut çıkarma gemi miktarlarıyla sınırlıydı.

    ilk havadan deniz çıkarma nakliyesinde, 3 hava indirme tümeni ile birlikte ancak 6 tümen çıkartabileceklerdi ve sahildeki bu miktarı iki katına çıkarabilmelerinden önce bir hafta geçecekti. onun için, hitler'in "atlantik duvarı" dediği bu duvarın taarruzla ele geçirilme şansı ve denize dökülmeye ilişkin riskler konusunda endişeli olmak için neden vardı. bununla birlikte, tahminin aksine, ilk tutunma bölgeleri hemen 130 kilometre genişliğinde büyük bir köprübaşına dönüştürüldü. düşman, müttefik kuvvetler köprübaşından yarma harekatıyla çıkıncaya kadar tehlikeli bir karşı taarruza girişmeyi başaramadı. yarma taarruzu mareşal montgomery'nin ilk planlamış olduğu tarzda ve yerde icra edildi. o zaman fransa'daki bütün alman cephesi çabucak çöktü.

    geriye dönüp bakıldığında, çıkarmanın gidişatı son derece kolay ve olumlu gözükmektedir. ne var ki görünüşler aldatıcıdır.

    nihayetinde "plana göre giden" ancak zamanlamaya göre gitmeyen bir harekattı. başlangıçta başarı ile başarısızlık arasında fark kıl payıydı. nihai zafer, müttefiklerin başlangıçta büyük bir tehlike içinde bulunduklarını ve kıl payı kurtulduklarını gizlemişti.

    işgalin sorunsuz ve olumlu bir şekilde ilerlediğine dair yaygın kanaat, montgomery'nin, "muharebenin işgalden önce tam planlandığı gibi cereyan ettiğine" ilişkin müteakip vurgulaması ve müttefik ordularının 90 gün zarfında sen nehri hattına ulaşmasıyla desteklendi. sen nehri, nisan ayında hazırlanan tahmini haritanın üzerinde, çıkarmayı takip eden (d+90) doksan gün zarfında ele geçirilmesi gereken bir hat olarak işaretlenmişti.

    sanki icra etmiş olduğu her harekatın daima tam planladığı gibi, bir makinenin kesinliği ve doğruluğunda ilerlediği ya da ilahi takdirmiş gibi konuşmak montgomery'nin "tarzıydı." o karakteristik konuşma tarzı genellikle koşullara uyum sağlamasını gölgelemiş ve böylece ironik bir şekilde esneklik ile kararlılığı sevk ve idarede birleştirmesindeki başarıdan kendisini mahrum bırakmıştır.

    asıl planda, caen şehri çıkarmanın ilk günü olan 6 haziran'da ele geçirilecekti. başlangıç iyiydi. kıyı savunmaları saat 09:00'a kadar bertaraf edildiler. fakat, montgomery'nin raporu caen'in iç kısımlarına doğru ilerlemenin öğleden sonraya kadar başlamadığını örtbas etmiştir. bu kısmen, sahillerdeki felç eden trafik sıkışıklığından, ama ayrıca kendilerini durduracak neredeyse hiçbir şey olmadığı bir anda, muharebe mahalindeki komutanların aşırı temkinliliğindendi. sonunda işgal bölgesinin kilit noktası caen'e doğru ilerlemeye başladıklarında, bütün normandiya işgal bölgesindeki yegane panzer tümeni muharebe sahasına geldi ve ilerlemeyi durdurdu. ertesi gün ikinci panzer tümeni çıkageldi. nihayet şiddetli çarpışmalardan sonra, caen'in (#120191240) emniyete alınması ve temizlenmesi bir aydan daha uzun sürdü.

    ayrıca, montgomery'nin asıl niyetine göre, ingilizlerin sağ kanadında zırhlı bir kuvvet, kıyıdan 30 kilometre mesafedeki villers-bocage'nin içine doğru derhal harekete geçecek ve böylelikle caen'in batı ve güneybatısından geçen yolları kesecekti. ancak, montgomery'nin hikayesinde bundan bahsedilmemiştir. her ne kadar caen'in batısında kıyı savunmaları yarılmış olduklarından dolayı önemsiz bir direniş olmakla birlikte, bu ilerleme başlamakta yavaş kaldı. esirler sonradan, üçüncü güne kadar cephenin 15 kilometrelik bölümünün sadece bir alman seyyar birliği olan plan keşif taburunca himaye edildiğini açıkladı. daha sonra bölgeye üçüncü bir panzer tümeni gelmeye başladı ve orada mevzilendi. ingilizler 13 haziran'da villers-bocage'ye girmeyi başarmakla birlikte, buradan tekrar atıldılar. daha sonra bölgeyi dördüncü bir panzer tümeni takviye etti. villers-bocage'nin nihai olarak ele geçirilmesi iki ay sürdü.

    asıl fikir de, cherbourg limanı ile birlikte bütün cotentin yarımadası'nın iki hafta içinde ele geçirileceği ve daha sonra bu batı kanadında harekat gününden sonraki yirminci güne kadar (d+20) yarma harekatı yapılacağı idi. fakat bu kanatta, her ne kadar alman kuvvetlerin büyük kısmı ve daha sonra gelen takviye birlikleri, aslında montgomery'nin hesaplamış olduğu gibi caen yakınında doğu kanattaki ingiliz ilerlemesini durdurmakta meşgul edilmekle birlikte, amerikan çıkarma noktalarından içeri doğru yapılan ilerleme çok daha yavaş oldu.

    her ne kadar yarma harekatı sonunda, montgomery'nin planlamış olduğu gibi batı kanadından gelmiş olmakla birlikte, temmuz ayı sonuna, çıkarmanın başlamasından 56. güne kadar (d+56) başlamadı.

    şayet müttefikler manş'ın uzak kısmında yığınak yapmak için yeterince geniş ve derin bir köprübaşı ele geçirebilirlerse, toplam kaynakları düşmanınkinden o kadar fazla olmuş olacaktı ki, er ya da geç yarma harekatı ihtimali çok güçlüydü. eğer müttefikler topladıkları kuvvetleri için yeterince arazi ele geçirebilirlerse, hiçbir su bendinin taşan sel sularını devamlı olarak durduracak kadar sağlam olması mümkün değildi.

    neticede, "köprübaşı muharebesi"nin uzaması müttefiklere yaradı. bu, "sonu hayırlı oldu" atasözü gibiydi. çünkü batı'daki alman kuvvetlerinin büyük bölümü oraya çekilirken, aynı zamanda bu birlikler yüksek komuta kademesindeki görüş ayrılıklarından ve gökyüzüne hakim olan muazzam müttefik kuvvetinin daimi engellemesinden dolayı azar azar geliyorlardı. ilk gelen ve boşlukları tıkamak için kullanılan panzer tümenleri sabit birlikler olarak kullanıldılar (zırhlı birlik değil piyade unsuru gibi). böylelikle açık arazide muharebeye girmesi gerektiğinde almanları ihtiyaç duyacağı seyyar muharip unsurundan mahrum ettiler. müttefiklerin bu yarma harekatını çok fazla geciktiren direnişin sertliği, onlara yarmayı başardıklarında fransa boyunca önü açık bir güzergah imkanı sağlamıştı.

    şayet müttefiklerin tam bir hava hakimiyeti olmasaydı, sahilde tutunma şansları olmayacaktı. donanmanın topçu ateşine de çok şey borçlulardı. ancak belirleyici unsur, avrupa müttefik kuvvetler başkomutanı eisenhower'ın yardımcısı hava orgeneral tedder'in komuta ettiği müttefik hava kuvvetlerinin felç edici etkisiydi. doğuda sen nehri, güneyde loire nehri üzerindeki köprülerin birçoğunu imha eden müttefik hava kuvvetleri, normandiya muharebe sahasını stratejik tecrit alanına dönüştürdü. alman ihtiyatları uzun dolambaçlı yolları kat etmek zorunda kaldılar ve yürüyüşlerinde o kadar sürekli taciz ve saldırılara uğradılar ki, hiç bitmeyen gecikmelere maruz kaldılar ve ancak çok azı muharebe sahasına gelebildi.

    fakat bu başarısızlıkta, bombardımanlar kadar hitler ve generalleri ile generallerin kendi aralarındaki fikir çatışmaları da etkili oldu.

    başlangıçta almanların asıl çıkmazı, hollanda'dan fransız sahillerine, oradan italyan dağ sınırına kadar uzanan 4.800 kilometrelik kıyı şeridini korumak zorunda olmalarıydı. 58 tümenin yarısı sabit tümenlerdi (mekanize ve zırhlı olmayan) ve o uzun kıyı şeridi boyunca bölgelerde mevzilenmişlerdi. fakat diğer yarısı sahra tümenleriydi ve bunların içinden 10 panzer tümeni oldukça seyyar tümenlerdi. bu durum düşmana, istilacıları sahilde tutunmadan ve tahliye edilemeyecek kadar güçlenmeden denize dökmek için ezici bir üstünlük imkanı sağladı.

    çıkarma günü 6 haziran 1944'te (d-day) normandiya'da ve müttefiklerin karaya çıktıkları kıyı şeridinin yakınında bulunan tek panzer tümeni o gün, montgomery'nin kilit caen noktasını ele geçirme planını başaramadı. panzer tümeninin bir kısmı ingiliz cephesini gerçekten yarmış ve sahile kadar inmişti. ne var ki yarma etkili olamayacak kadar küçüktü.

    şayet, 4.panzer tümeni kadar bölgede mevcut olan on panzer tümeninden üçü bile hazır olmuş ve çıkarma günü (d-day) müdahale edebilmiş olsaydı, müttefikler tutunma bölgelerinde birlikleri buluşmadan ve mevziler sağlamlaştırılmadan evvel denize dökülebilirlerdi. fakat bu şekilde herhangi güçlü ve ani bir karşı taarruz, alman komuta heyetindeki, hem muhtemel işgal yeri hem de işgale nasıl karşı konulacağına ilişkin uyuşmazlık sonucunda gerçekleşmedi.

    çıkarmadan evvel, hitler'in sezgisi generallerinin müttefiklerin nereye çıkacağına ilişkin tahminlerinden daha başarılı çıktı. ne var ki, çıkarmadan sonra hitler'in sürekli olarak müdahalesi ve katı kontrolü onları durumu düzeltme şansından yoksun bıraktı ve nihayetinde felakete yol açtı.

    batı cephesi komutanı mareşal gerd von rundstedt, çıkarmanın manş denizi'nin dar kısmı olan calais ve dieppe karşısından geleceğini düşündü. rundstedt'in görüşü, bu hareket tarzının müttefikler için daha doğru bir strateji olduğuna ilişkin kanaatine dayanıyordu. ancak bu kanaat eksik bilgiyle desteklenmişti. işgal ordularının toplanmakta olduğu ağzı sıkı (ketum) adadan önemli bir şey sızmadı.

    rundstedt'in kurmay başkanı general günther blumentritt, daha sonraki sorgulamasında, alman istihbarat teşkilatı'nın nasıl kötü bir şekilde afallatıldığını anlatmıştır:

    "ingiltere'den sızan haberlerin çok azı güvenilirdi. (istihbarat) teşkilatımız bize, güney ingiltere'de amerikan ve ingiliz birliklerinin toplandıkları yerler hakkında genel raporlar verdi. ingiltere'de gözlemlediklerini telsiz vericileriyle rapor eden az sayıda alman ajanı vardı. fakat bize ilettiklerinin (gözlemlerinden) dışında pek az şey öğrenebildiler. öğrendiğimiz hiçbir şey bize işgalin gerçekten nereden geleceğine ilişkin kesin bir ipucu vermedi."

    bununla birlikte, hitler'in içinde normandiya'ya dair bir "his" vardı. hitler mart'tan bu yana generallerine caen ve cherbourg arasında bir çıkarma ihtimaline ilişkin defalarca uyarılar gönderdi. hitler, bu isabetli sonuca nasıl vardı? karargahında bulunan general warlimont'a göre bu sonuç ingiltere'de birliklerin, amerikalıların güneybatıda olmak üzere genel tertiplenmeleri ile birlikte müttefiklerin mümkün olan en kısa sürede büyük bir limanı ele geçirmeye gayret edecekleri ve bu gayeleri için en muhtemel limanın cherbourg olacağına ilişkin inancından esinlenmişti. hitler'in vardığı sonuç gözlemcilerin, birliklerin normandiya'daki planlanan bölgeye benzer düz ve açık bir kıyı şeridinde karaya çıktıkları devon'daki (güneybatı ingiltere) büyük işgal tatbikatına ilişkin raporlarıyla güçlendirildi.

    manş kıyısındaki kuvvetlerin komutanı olan rommel, hitler'in dediğine geldi. rommel, son birkaç ay içerisinde, sualtı engellerinin, bomba emniyetli koruganlarının inşalarını ve mayın sahalarını döşemesini hızlandırmak için hummalı bir gayret içindeydi ve haziran ayına gelindiğinde atlantik duvarı bahardakinden çok daha kalındı. fakat müttefiklerin şansına, rommel'in normandiya'daki savunma tesislerini arzu ettiği ya da sen nehri doğusundakilerin durumuna bile getirecek ne zamanı ne kaynağı oldu.

    rommel, ayrıca normandiya çıkarması'na nasıl karşı konacağı konusunda rundstedt'le anlaşmazlık içindeydi. rundstedt, müttefikler karaya çıktıktan sonra onları mağlup etmek için girişilecek güçlü bir karşı taarruz planına güveniyordu. rommel ise bunun müttefiklerin hava hakimiyeti ve onların alman ihtiyatlarını böyle bir karşı taarruza kalkışmada geciktirme kapasitesi göz önüne alındığında çok geç olacağını düşünüyordu. rommel, istilacıları yenmek için en iyi fırsatın onları adamakıllı bir şekilde sahile yerleşmeden önce durdurmak olduğunu anladı.

    fiili plan bu farklı fikirler arasında bir uzlaşma planı haline geldi ve iki işi birden yapmak isterken hiçbirini başaramadı. daha kötüsü hitler, muharebeyi uzaktaki berchtesgaden'deki karargahından kontrol etmekte ısrar etti ve ihtiyatların kullanılmasını çok sıkı bir şekilde kontrolünde tuttu.

    normandiya'da, rommel'in sorumluluğunda sadece bir panzer tümeni vardı. rommel bu tümeni caen'in hemen arkasında mevzilendirdi. böylece tümen ingilizleri çıkarma günü (d-day - 6 haziran 1944) orada durdurabildi. rommel, amerikalıların çıkarma yaptıkları sahillere yakın olan st. lo bölgesi yanına yerleştirmek amacıyla ikinci bir panzer tümeni için boşuna yalvarmıştı.

    çıkarma günü (d-day) alman cephesinde değerli saatler tartışmayla harcandı. mevcut en yakın genel ihtiyat birliğinin bir kısmı olan 1. ss panzer kolordusu paris'in kuzeybatısındaydı. ancak rundstedt, hitler'in karargahının izni olmadan onu intikal ettiremedi. mareşal von rundstedt'in kurmay başkanı blumentritt bu olayı şöyle naklediyordu:

    ''daha saat 04:00'da mareşal von rundstedt adına hitler'in karargahına telefon ettim ve rommel'in vurucu gücünü artırmak için bu kolordunun serbest bırakılmasını istedim. fakat jodl, hitler adına serbest bırakmayı reddetti. jodl, normandiya'daki çıkarmaların bir aldatmadan öte bir şey olup olmadığından kuşkuluydu ve başka bir çıkarmanın sen nehri'nin doğusuna yapılmakta olduğundan emindi. münakaşa kördöğüşü bu kolordunun nihayet bizim kullanmamız için serbest bırakıldığı saat 16:00'a kadar bütün gün sürdü. ''

    çıkarma gününe ait diğer iki şaşırtıcı gerçek bizzat hitler'in sabahın geç saatlerine kadar çıkarmadan haberi olmaması ve rommel'in bölge dışında olmasıydı. bu etkenler olmasaydı, almanların tepkisi daha ani ve güçlü olabilirdi.

    hitler'in churchill gibi gece yarılarına kadar yatmama alışkanlığı vardı. bu, geç saatlere kadar yatamayan ancak sabahleyin sorunlarla uğraşırken genellikle uykulu bir halde bulunan karargah personeli için çok yorucu bir alışkanlıktı. hitler'i sabahleyin uykusunda rahatsız etmekte isteksiz olan jodl, rundstedt'in ihtiyatların serbest bırakılması ricasına karşı direnmeyi görev edindi.

    şayet rommel, normandiya'dan ayrılmamış olsaydı, ihtiyat birlikleri daha önce serbest bırakılabilirlerdi. zira, rommel, rundstedt'in aksine, hitler'e sık sık direk telefon ediyordu ve hala üzerinde herhangi bir generalden daha fazla nüfuzu vardı. ne var ki rommel bir gün önce, almanya'ya yapacağı bir ziyaret için karargahını terk etmişti. anlayacağınız, müttefikler tam zamanında saldırmıştı...

    şiddetli rüzgar ve dalgalı deniz şimdilik işgali mümkün kılmayacak gibi gözüktüğünden, rommel hitler'e normandiya'da panzer tümenine ihtiyaç duyulması konusunda ısrar etmek için yapacağı ziyareti, karısının doğum günü için ulm yakınlarındaki evine yapacağı ziyaretle birleştirmeye karar vermişti. ertesi gün sabahın erken saatlerinde, daha hitler'i görmek için hareket edemeden evvel çalan telefon çıkarmanın başlamış olduğunu bildirmişti. rommel istilacıların sahilde tam anlamıyla tutundukları akşama kadar karargahına dönemedi.

    normandiya'nın çıkarma yapılan bölgesinin komutanı da, bir tatbikatı yönetmek için brittany'de (kuzeybatı fransa) bulunuyordu. panzer ihtiyat kolordusu komutanı bir ziyaret için belçika'ya gitmişti. başka kilit önemdeki bir komutanın geceyi uzakta bir kızla geçirmiş olduğu söyleniyordu. eisenhower'ın, dalgalı denize rağmen çıkarma kararı alması, müttefiklerin yararına oldu.

    hitler işgalin yerini doğru tahmin etmekle birlikte, müteakip haftaların ilginç bir özelliği, çıkarmalar gerçekleştiğinde, hitler'in bir şekilde, bu çıkarmanın sen'in doğusuna yapılacak asıl çıkarma öncesindeki tali çıkarmalar olduğu yönündeki fikre kafayı takmasıydı. bu nedenle, o bölgedeki ihtiyatların, normandiya'ya intikal ettirilmesine karşı isteksizdi. ikinci çıkarmada bu inanç, istihbarat teşkilatı'nın manş denizi'nin öteki yakasında hala mevcut olan müttefik tümen miktarını abartması nedeniyleydi. bu ise kısmen ingilizlerin aldatma planından dolayıydı. fakat bu britanya'nın casusluğa karşı "güvenilirlik" tarzının bir başka sonucu ve kanıtıydı.

    ilk karşı taarruzlar aksayınca ve müttefiklerin köprübaşında devam eden yığınaklarını önlemede bariz bir şekilde başarısızlığa uğrayınca, rundstedt ve rommel, derhal batıda herhangi bir hatta tutunmaya çalışmanın umutsuzluğunu fark ettiler. kurmay başkanı blumentritt sonucu şöyle aktarıyordu:

    ''umutsuzluk içindeki mareşal von rundstedt, hitler'in fransa'ya gelmesini rica etti. o ve rommel, beraberce, 17 haziran'da so-issons' da hitler'le buluşmaya gittiler ve durumu anlatmaya çalıştılar. fakat, hitler geri çekilme olmaması gerektiğinde ısrar etti. "olduğunuz yerde kalmalısınız." hitler, bize birlikleri en iyisi olduğunu düşündüğümüz şekilde hareket ettirme serbestisine bile izin vermeyi kabul etmeyecekti. emirlerini tadil etmeyeceğinden, birlikler yarılmakta olan hatlarında tutunmakta devam etmek zorundaydılar. artık bir plan yoktu. biz ise sadece umutsuz bir şekilde caen-avranches hattını, ne pahasına olursa olsun elde tutmamız gerektiğine ilişkin emrine itaat etmeye çalışıyorduk.''

    hitler, mareşallerin uyarılarını, onlara yeni "v" silahı olan uçan füzelerin savaşın üzerinde hemen kati bir etkisi olacağına ilişkin teminat vererek bir kenara itti. o zaman mareşaller, şayet bu silah o kadar etkili olacaksa çıkarma sahillerine atılmaları gerektiğini ya da eğer bu teknik açıdan zorsa, güney ingiltere' de işgal edilecek limanların hedef alınmalarında ısrar ettiler. hitler ise, füzelerin "ingilizleri barışa yöneltmek için" londra'ya yoğunlaştırılmaları gerektiği konusunda ısrar etti.

    fakat füzeler hitler'in umduğu etkiyi yaratmadı. müttefiklerin ise normandiya'da baskısı artmıştı. bir gün hitler'in karargahından telefonla, "şimdi ne yapacağız?" diye sorulduğunda rundstedt, cevabı yapıştırdı: "savaşı sona erdirin. başka ne yapabilirsiniz?" hitler'in cevabı rundstedt'i azletmek ve yerine doğu cephesi'ndeki kluge'yi getirmek oldu.

    blumentritt, "mareşal von kluge'nin, sağlam, sert yapılı bir asker" olduğuna dikkat çekti. başlangıçta, bütün yeni atanan komutanlar gibi çok neşeli ve kendinden emindi. birkaç gün zarfında ciddi ve sakin hale geldi. hitler, kluge'nin raporlarındaki değişen tonu sevmedi.

    rommel, 17 temmuz'da yolda müttefiklerin uçaklarının hava saldırısı sonucu arabası kaza yapınca çok kötü yaralandı. ondan üç gün sonra 20 temmuz'da hitler'i doğu prusya'daki karargahında öldürme girişimi ortaya çıktı. komplocuların bombası asıl hedefi bulmadı, fakat bu teşebbüsün getirdiği "şok dalgasının" batı'daki muharebenin en kritik anında müthiş dolaylı etkileri oldu.

    blumentritt şöyle diyordu:

    ''gestapo komployu soruşturduğunda mareşal von kluge'nin adının geçtiği belgeleri buldular, bu nedenle von kluge ciddi kuşku altındaydı. daha sonra başka bir hadise işleri daha kötü hale getirdi. general patton'un, normandiya'dan yarma taarruzuyla çıkmasından kısa bir süre sonra, avranches'de kati muharebe cereyan ederken, mareşal von kluge karargahıyla on iki saati aşkın süredir temasını kaybetmişti. nedeni ta cepheye kadar gitmesi ve şiddetli bir topçu bombardımanı altında mahsur kalmasıydı. bu arada, biz arkadan (karargahtan) bombardımana maruz kalmaktaydık. çünkü, bulunmuş olan belgeler göz önüne alındığında mareşalin uzun süreli "yokluğu" hitler'in kuşkularını derhal depreştirdi. hitler, mareşalin ta cepheye kadar gitmesindeki amacın, müttefiklerle temas kurmak ve bir teslim koşullarını müzakere etmek olduğundan şüphelendi. sonuçta mareşalin dönmesi, hitler'i yatıştırmadı. hitler'in bu tarihten sonra, mareşale gönderdiği emirler daima sert ve hatta aşağılayıcı bir dilde kaleme alındılar. mareşal çok endişeli bir hale geldi. her an tutuklanacağından korkuyordu ve aynı zamanda sadakatini hiçbir muharebe zaferiyle kanıtlayamayacağını fark etti.''

    25 temmuz'da amerikan 1.ordusu "kobra" adında yeni bir taarruzu başlattı. aynı zamanda kısa bir süre önce karaya çıkmış olan general patton'un 3.ordu'su, taarruzu takibe hazırdı. ingilizleri durdurmak için son alman ihtiyatları muharebeye sokulmuştu. 31 temmuz'da, amerikan öncü birlikleri avranches'de cepheyi yardılar. gedikten akan patton'un tankları önlerindeki açık araziyi çabucak kapladı. hitler'in emirleri üzerine panzer kuvvetlerinden arta kalan birlikler bir araya toplandı ve avranches'deki geçidi kesmek için umutsuz bir hücumda kullanıldılar. hücum başarısız oldu, ki hitler buna alaylı bir şekilde,

    "çünkü sadece kluge başarmak istemediği için başarısız oldu." dedi.

    alman ordularından bütün geriye kalanlar şimdi, hitler'in zamanında yapılması gereken her çekilmeyi yasaklamış olması nedeniyle içinde bulundukları kuşatmadan kurtulmaya çalışıyorlardı. büyük bir kısmı "falaise cebi"nde, ya da daha bilinen adıyla "normandiya'daki stalingrad"da (falaise cebi muharebesi) kuşatılmışlardı ve kurtulanlar sen nehri'ni tekrar gerisin geri geçerken ağır silahlarının ve teçhizatlarının büyük kısmını terk etmek zorunda kaldılar.

    işte o zaman kluge görevinden azledildi. almanya'ya dönerken yolda zehirli kapsül yuttuğundan arabasında ölü bulundu (kurmay başkanının açıkladığı gibi, ülkesine varır varmaz gestapo tarafından tutuklanacağına inanıyordu.)

    karşılıklı suçlamalar sadece alman cephesinde ve yüksek komuta kademesinde baş göstermedi. şans eseri, sonradan olumsuz tesirleri olan bir hoşnutsuzluk yaratmakla birlikte, müttefik cephesindeki suçlamalar meselenin ya da şahısların üzerinde böylesi ciddi sonuçlar doğurmadı.

    muharebe sahasının gerisinde amerikalıların avranches'deki cepheyi yarmalarından on beş gün önce ingilizlerin köprübaşından girişecekleri yarma harekatına ilişkin buyük bir tartışma çıktı. dempsey'in komutasındaki 2.ordu en uç kanada caen'in doğusuna taarruza geçti.

    bu, bütün harekatın birbirine yakın tertiplenmiş, üç zırhlı tümenin gerçekleştirdiği en büyük tank taarruzuydu. üç tümen orne nehri üzerindeki küçük köprübaşında usulca toplanmıştı. tümenler 18 temmuz sabahı oradan, iki bin ağır ve orta bombardıman uçağının iki saat süren muazzam bombardımanından sonra saldırıya geçti. bölgedeki almanlar şaşkına döndüler ve esir alınanların birçoğu infilakların seslerinden o kadar sağır olmuşlardı ki, en azından yirmi dört saat sonrasına kadar sorgulanamadılar.

    fakat, alman savunma mevzileri, ingiliz istihbarat teşkilatı'nın düşünmüş olduğundan daha derindi.

    böylesine bir saldırıyı bekleyen rommel, taarruzun arifesinde, yerinde bir şekilde ismi konmuş sainte foy köyü yakınlarında ingiliz uçaklarına yakalanana ve aracı isabet alana kadar savunma mevzilerini derinleştirmeyi ve takviye etmeyi hızlandırmıştı. ayrıca ingiliz zırhlıları taarruz için geceleyin doğuya doğru ilerlerken düşman çok fazla sayıda tankın sesini duymuştu. alman kolordu komutanı dietrich, dikkatini başka yöne çeken gürültülere rağmen rusya'da öğrenmiş olduğu bir numaraya göre kulağını toprağa dayayarak altı kilometreyi aşkın bir mesafeden onları duyabildi.

    çok parlak bir şekilde başlayan taarruz, savunmanın ileri hatlarını geçtikten sonra derhal etkisini kaybetti. öncü zırhlı tümen, etrafından dolanmak yerine, gerideki köy mukavemet noktaları arasında sıkışıp kalmıştı. diğer tümenler dar köprübaşından çıkmaya çalışırken trafik sıkışıklığı nedeniyle geciktiler. onlar muharebe alanına gelmeden öncü tümen durmuştu. ikindi olduğunda büyük bir fırsat kaçmıştı.

    bu boşa giden hamle uzun bir süre esrarını korumuştur. eisenhower raporunda bu saldırıdan planlı bir "yarma harekatı" ve sen havzası ile paris istikametinde başarıyı genişletmek için bir taarruz olarak bahsetmiştir. fakat savaştan sonra yazılan bütün ingiliz tarihleri, bu harekatın böylesine geniş kapsamlı hedefleri olmadığını ve bu kanatta hiçbir zaman bir yarma harekatı düşünülmediğini vurgulamıştır. ingiliz tarihçileri bu harekatın amerikalıların yaklaşan kuşatmayı yarma taarruzuna yardımcı olmak için bir "tehdit" yaratmak ve ikinci olarak, amerikan yarma taarruzu kuvvetleri doğu istikametinde düşmana karşı taarruza geçtiğine, büyük çaptaki müttefik kuvvetlerin güneye ve güneydoğuya saldırıya hazır halde bulunabilmesi için araziyi emniyete almak için tasarlanan sadece "bir mevzi muharebesi" olduğunda ısrar eden montgomery'nin açıklamalarını kabul ettiler.

    eisenhower, savaş sonrası anılarında, bu muharebeyi anlatmaktan kaçınarak meseleyi incelikle geçiştirirken, churchill sadece yüzeysel olarak değinmiştir. ne var ki bu dönemde cephe gerisinde bulunan herkes patlayan şiddetli fırtınanın son derece farkındaydı. hava kuvvetleri komutanları, özellikle avrupa müttefik kuvvetler başkomutanı eisenhower'ın yardımcısı tedder çok kızgındı. kızgınlık hali, eisenhower'ın deniz yaveri albay butcher'in günlüklerinde gözler önüne seriliyordu:

    "akşam civarı tedder, ıke'a (eisenhower) telefon etti ve montgomery'nin aslında zırhlı birliklerin harekatını durdurduğunu ve daha ileriye salmadığını söyledi. ıke, çılgına döndü."

    bu nedenle montgomery cephesinde bu tür şikayetlere karşı, bu kanatta yarma harekatı fikrinin asla düşünülmediğine ilişkin derhal bir tepkinin ileri sürülmesinin gerekliliği doğaldı. bu iddia çok geçmeden öğreti haline geldi ve ondan bu yana askeri olayları kaydedenlerce sorgusuz sualsiz kabul edilmeye başlandı. lakin, iddia taarruza ingiliz at yarış pisti adının harekat kod adı olarak verildiği "goodwood harekatı"nın orijinal notlarıyla birbirini tutmuyordu. ayrıca montgomery'nin 18 temmuz'daki taarruzu ilk duyurduğu "yarma taarruzu" terimi ile de birbirini tutmuyordu. ayrıca ilk gün kaydedilen gelişmeden çok memnun olduğuna ilişkin açıklamasının, ikinci gün tekrarlanan benzer çapta bir taarruzun yokluğuyla bağdaşması zor gözükmekteydi. bu "goodwood harekatı"nın hedefinin büyük bir yarma harekatı olduğuna inanmamış olsalardı, ağır bombardıman uçak armadasını bir kara harekatına sevk etmeyi kabul etmemiş olacak olan hava kuvveti komutanlarını çileden çıkarırdı.

    montgomery'nin sonraki iddiasında gerçek payı vardı, ancak gerçeğin tamamı bu değildi. bu olay montgomery'nin şöhretine zarar verdi. bu kanattan bir yarma harekatı yapmayı planlamamıştı ve harekata güvenmiyordu. ancak bu kadar büyük bir saldırı altında, alman çöküşünü ve şayet vuku bulursa onu genişletmeyi hesaba katmamış olması nedeniyle aptal durumuna düşmüş olacaktı.

    ikinci ordu'ya komuta eden dempsey, hızlı bir çöküşün mümkün olduğunu düşündü ve çöküşteki başarıyı genişletme harekatına hazır olmak amacıyla zırhlı kolordu karargahına gitmişti: aklındaki caen'den argentan'a kadar orne nehri üzerinde bulunan bütün geçiş noktalarını ele geçirmekti. bu, almanların geri bölgesinde bir engel oluşturacak ve onları batı kanadında girişilecek herhangi bir amerikan yarma taarruzunun yapabileceğinden daha etkili bir şekilde kuşatacaktı. 18 temmuz günü öğleyin dempsey'in tam bir yarma taarruzu umudunun gerçekleşmesine ramak kalmıştı. aklında olanların açıklaması göz önüne alındığında birçok iddianın falaise'e ulaşma çabası fikrini taşımadığını işaret etmek eğlendirici olmaktadır. zira onun beklediği hedef olan argentan yaklaşık iki katı uzaktaydı.

    dempsey de umutlarının yarattığı düş kırıklıklarının telafi edici bir avantaja dönüştürülebileceğini fark edecek kadar zekiydi. karargah personelinden biri "goodwood harekatı"nın başarısızlıklarına ilişkin basının eleştirisine itiraz etmesinde ısrar ettiğinde, "merak etme, bu bizim amacımıza hizmet edecektir ve muhtemel iyi bir aldatma planı işlevi görecektir," diyerek cevap verdi. karşı kanattaki amerikan yarma taarruzu, düşmanın dikkatinin caen yakınlarındaki yarma harekatı tehlikesine yoğunlaştırılması taktiğine kesinlikle çok şey borçluydu.

    fakat daha batıda bulunan avranches'de gerçekleştirilen yarma taarruzu, derhal alman kuvvetlerinin irtibatını kesmeye yaramadı. bu yarma harekatının başarı şansı doğu istikametinde çok hızlı bir ilerlemeye ya da düşmanın kuşatılana kadar mevzilerinde tutunmasına bağlıydı.

    aslında, 31 temmuz'da, avranches'deki yarma taarruzu gerçekleştiğinde, o nokta ile loire nehri arasında bulunan yüz kırk beş kilometrelik koridorda sadece birkaç dağınık alman taburu vardı. o nedenle amerikan öncü birlikleri hiçbir direnişle karşılaşmadan doğu istikametinde ilerleyebilirlerdi. ne var ki müttefik yüksek komutanlığı, bu büyük fırsattan en iyi şekilde yararlanma şansını, müteakip adımını batı istikametine hareketle brittany limanlarının ele geçirilmesinin yer aldığı modası geçmiş çıkarma öncesi programa bağlı kalarak heba etmişti.

    brittany limanlarını ele geçirmek için yapılan şaşırtma bir yarar sağlamadı. zira, almanlar brest'te, patton'un bu kentin ele geçirildiğini zamansız olarak açıkladığı tarihten kırk dört gün sonra 19 eylül'e kadar dayandılar. aynı zamanda lorient ve st. nazaire savaşın sonuna dek düşman elinde kaldı.

    amerikan kuvvetleri argentan'a ulaşacak kadar doğu istikametinde ilerlemeden ve ingiliz sol kanadıyla aynı hizaya gelmeden önce iki hafta geçti ki bu arada caen'in hemen ilerisinde hala düşman kontrol ve baskısı altındaydı. bu yeni durum karşılıklı suçlamalara neden oldu. çünkü patton'a, ingilizlerle çatışma çıkar korkusuyla, boşluğu kapatmak ve almanların kaçış yolunu tıkamak için kuzeye ilerlememesi gerektiği bildirildiğinde telefonda şöyle haykırmıştı:

    "bırakın şu falaise'e gireyim ve ingilizleri başka bir dunkerque yaşatarak denize dökeyim!"

    hitler'in oradan "asla geri çekilinmeyecektir" diyen inatçı ve aptalca emirleri olmasaydı, alman kuvvetlerinin, sen nehri hattına çekilmek ve orada güçlü bir savunma engeli hattı tesis etmek için yeterli zamanlarının olacağı aşikardı. hitler'in bu ahmaklığı müttefikleri kaybolan fırsatlarına yeniden kavuşturdu ve o sonbaharda fransa'yı özgürlüğe kavuşturmalarına olanak tanıdı.

    savaş, eylül 1944'te kolaylıkla sona erdirilebilirdi. batı'daki, alman kuvvetlerinin büyük bir bölümü normandiya muharebesi'ne katılımışlardı ve orada hitler'in "geri çekilme yok" emirleri uyarınca mahvolana kadar ve büyük bir kısmı kuşatılana kadar tutuldu. küçük unsurlar şimdilik daha fazla direniş kapasitesine sahip değillerdi ve çok geçmeden ingiliz ve amerikan mekanize kolları büyük ölçüde yaya olarak icra edilen geri çekilmelerinin önüne geçti. müttefikler, normandiya'dan gerçekleştirdikleri hızlı bir harekattan sonra, eylül başında alman sınırına yaklaştıklarında, orada onların almanya'nın merkezine girmesini önleyecek teşkilatlanmış bir direniş yoktu.

    3 eylül'de, ingiliz 2.ordusu'nun öncü birliklerinden zırhlı muhafız tümeni, sabahleyin kuzey fransa'da çıkış noktasından başlayarak belçika üzerinden kat ettiği 120 kilometrelik ilerlemeden sonra brüksel'e girdi. ertesi gün, zırhlı muhafız tümeni'yle aynı hizada olmak için yarışa kalkmış olan 11. zırhlı tümen, antwerpen'e doğru ilerlemesine devam etti ve orada şaşkınlığa uğramış alman üs birliklerinin herhangi bir tahribe girişme şansı olmadan önce, zarar görmemiş muazzam büyüklükteki dokları ele geçirdi.

    aynı gün, amerikan 1.ordusu'nun öncüleri, meuse nehri üzerindeki namur'u ele geçirdi. dört gün önce, 31 ağustos'ta, patton'un amerikan 3.ordusu'nun öncü birlikleri 160 kilometre güneyde verdun'da meuse nehri'ni geçmişti. ertesi gün, devriye birlikleri 55 kilometre daha doğuda bulunan metz'in yanında moselle nehri'ne doğru mukavemetle karşılaşmadan ilerlediler. devriye birlikleri orada, alman sınırındaki büyük endüstri bölgesi saar'dan neredeyse 50 kilometre ve ren nehri'nden 160 kilometreden daha az uzaklıktaydılar. fakat asıl kuvvetlerin yakıtları tükendiğinden, moselle'e doğru girişilen harekatı akabinde takip edemediler ve 5 eylül'e kadar nehre doğru ilerlemediler.

    düşman bu zaman zarfında patton'un taarruzuna öncülük eden altı güçlü amerikan tümenine karşı moselle'i tutmak için tanksavar silahlarıyla çok yetersiz bir şekilde donatılmış beş zayıf tümen toplamıştı.

    bu arada ingilizler, ayrıca almanya'nın en büyük endüstri bölgesi olan ruhr havzası'nın giriş noktasındaki ren nehri'nden 160 kilometreden daha az mesafedeki antwerpen'e ulaşmışlardı. şayet, ruhr havzası ele geçseydi, hitler savaşı sürdüremezdi. bu kanatta, ingilizlerin karşısında, şimdi 160 kilometre genişliğinde muazzam bir boşluk vardı. elde henüz bu boşluğu dolduracak bir alman kuvveti yoktu. bir savaşta nadiren böyle bir fırsat ele geçmiştir.

    bu olağanüstü durumun haberi doğu cephesi'nde uzakta bulunan karargahındaki hitler'e ulaştığında, 4 eylül öğle saatinde berlin'de bulunan paraşüt birlikleri komutanı general student'e telefon etti. student'e antwerpen'den maastricht'e uzanan açık kanadın sorumluluğunu alması ve albert kanalı boyunca hollanda'dan toparlayabileceği garnizon birliklerinden bir hat teşkil etmesi, aynı zamanda almanya'nın çeşitli kısımlarında eğitimde olan dağınık paraşüt birliklerini hızla kanala sevk etmesi emredildi. bu birlikler mümkün olan en kısa zamanda alarma geçirildi, seferber edildi ve trene bindirildi. yeni teşkil edilen birlikler silahlarını ancak indirme istasyonlara geldikten sonra aldı ve daha sonra hemen marş marşla cephe hattına sevk edildi. ancak bütün bu paraşüt birliklerinin toplamı sadece yaklaşık 18.000 askerdi, bu ise ancak bir müttefik tümeninin dengiydi.

    bu döküntüler toplamı çok sayıda eksikliği örten şatafatlı bir unvanla "birinci paraşüt ordusu" olarak adlandırıldı. zayıf erat kadrosunu doldurmada yardımcı olması için on altı yaşındaki erkek çocukların yanı sıra, polisler, denizciler, iyileşmekte olan hastalar, yaralılar çağrıldı. silahlar çok yetersizdi. üstelik albert kanalı kuzey yakasının savunması için hazırlanmamıştı; tahkimat, mukavemet noktaları ya da siperler yoktu.

    savaştan sonra general kurt student şunları söyleyecekti:

    ''ingiliz tank birliklerinin antwerpen cephesini aniden yarması hitler'in karargahını son derece gafil avladı. o sırada bizim batı cephesi'nde ya da memleketimizde kayda değer hazır ihtiyatımız yoktu. 4 eylül'de albert kanalı hattı üzerindeki batı cephesinin sağ kanadının komutanlığını üstlendim. o anda elimde sadece acemi ve nekahet birlikleri (hastalıktan yeni kalkan ya da iyileşmekte olanlar) ve hollanda' dan gelen bir adet kıyı savunma tümeni vardı. bu birlikler, sadece yirmi beş tankı ve kundağı motorlu topları olan bir müfrez panzer birliğiyle takviye ediliyordu.''

    o zaman, müttefik öncü birliklerinin 2.000 tankına karşılık almanların, bütün batı cephesi'nde muharebeye hazır ancak 100 tankı vardı. almanların, bunları desteklemek için sadece 570 faal uçağı vardı, halbuki ingiliz ve amerikalıların o sırada batı'da görev yapan toplam 14.000'i aşkın uçakları vardı. böylece müttefiklerin tanklarda fiili üstünlüğü 1'e karşı 20 iken ve uçaklarda 1'e karşı 25 idi.

    ne var ki müttefiklerin akını neredeyse tam bir zafere kavuşmak üzereyken etkisini kaybetti. müttefikler 17 eylül'e dek geçen müteakip iki hafta içerisinde, çok az ilerleme kaydettiler. ingilizlerin öncü birlikleri yeniden tertiplenme, yakıt alma ve istirahat için verilen moladan sonra 7 ekim'de tekrar harekete geçti ve derhal antwerpen'in doğusundaki albert kanalı hattı üzerindeki bir geçiş noktasını emniyete aldı. ancak ingilizler müteakip günlerde meuse-escaut kanalı istikametinde ancak 30 kilometre daha ilerlediler. bataklık arazinin içinde serpiştirilmiş vaziyette küçük dereler vardı ve burada müthiş bir cesaretle savaşan alman paraşütçüleri sayılarının azlığıyla kıyaslanmayacak oranda direniş gösterdiler.

    amerikan 1.ordusu ingilizlerle aynı hizaya geldi, ancak daha fazla ilerlemedi. 1.ordu'nun büyük kısmı aachen şehri civarındaki tahkim edilmiş ve kömür madenlerinin olduğu bir bölgeye rast geldiler, bu şehir almanya'nın tarihi olarak ünlü "nizamiyesinde" bulunuyor ve girişi engelliyordu. amerikalılar burada takılıp kaldılar ve batağa saplandılar; aynı zamanda da ellerinden büyük fırsatlar kaçtı. zira, alman sınırına ulaştıklarında, aachen ve metz bölgesi arasındaki 130 kilometrelik şerit ardenler'in dağlık ve ormanlık bölgesinde tertiplenmiş sadece sekiz düşman bataryası tarafından tutuluyordu. almanlar, bu engebeli arazi şeridini 1940 yılında fransa'ya düzenledikleri baskın şeklindeki taarruzlarında çok etkili bir şekilde kullanmışlardı. müttefikler almanya'ya uzanan daha kolay gibi gözüken bu yaklaşma istikametlerini seçmek suretiyle daha büyük zorluklarla karşılaştılar.

    bu zorluk hem güneyde hem de kuzeyde görüldü. zira, patton'un üçüncü ordu'su moselle nehri'ni daha 5 eylül'de geçmeye başlamıştı. hoş iki hafta sonrasında ya da aslına bakılırsa iki ay sonrasında bile az ilerleme kaydetmişti. üçüncü ordu'nun taarruzu almanların başlangıçta hiçbir yerde olmadığı kadar yoğun tertiptenmiş oldukları tahkimli metz şehrinde ve yakınlarında saplanıp kaldı.

    almanlar eylül ortasında savunma mevzilerini bütün cephe boyunca ve özellikle en büyük boşluğun olduğu ruhr havzası'na uzanan en kuzey bölgede güçlendirdiler. montgomery 17 eylül'de, ren üzerinde arnhem'a (hollanda) diğer bir büyük taarruza hazırlanıyordu ve bu almanlar için daha büyük bir talihsizlikti. montgomery, bu taarruzda ingiliz ikinci ordusu'nun önünü açmak için yakın zamanda kurulan birinci müttefik hava indirme ordusu'nu ön plana atmayı tasarlıyordu. bu taarruz hedefine ulaşmadan düşman tarafından durduruldu ve arnhem'a indirilmiş olan ingiliz 1. hava indirme tümeni orada tecrit edildi; ve yardım gelinceye kadar dayanmak için gösterdikleri cesaretlerinden dolayı efsanevi hale gelen bir çabadan sonra teslim olmaya mecbur bırakıldılar. (bkz: operation market garden) ertesi ay amerikan birinci ordusu'nun aachen savunmalarını zayıflatmasıyla geçti. aynı zamanda arada montgomery, kanada birinci ordusu'nu, antwerpen schelde halicine uzanan geçişlere hakim brugge'ün (belçika) doğu kıyısındaki ve walcheren adası'ndaki (hollanda) iki alman "cebini" temizlemesi için getirdi ve böylece ordu, arnhem harekatı sırasında, limanın kullanımına engel oldu. ceplerin temizlenmesi meşakkatli ve yavaş bir süreç oldu ve kasım başına kadar tamamlanamadı.

    bu arada, almanların ren'i kaplayan cephe boyunca yaptıkları yığınak, malzeme kaynaklarındaki yetersizliğe rağmen müttefiklerin yığınağından daha hızlı ilerliyordu. batı cephesi'ndeki altı müttefik ordunun hepsi kasım ortasında genel bir taarruza geçti. taarruz ağır zayiat karşılığında düş kırıklığı yaratacak şekilde çok az yer ele geçirdi. müttefikler sadece en güneyde alsace'da ren nehri'ne ulaştılar ve bunun da pek bir önemi yoktu. kuzeyde ise hayati önem taşıyan ruhr havzası'nı örten nehir bölgesinden hala yaklaşık 50 kilometre uzaktaydı. bu bölge ancak 1945 ilkbaharında ele geçirildi.

    müttefik orduların eylül başında kaçan fırsat için ödedikleri bedel çok ağırdı. batı avrupa'yı kurtarmak için verdikleri üç çeyrek milyon zayiatın, yarım milyonu eylül ayındaki duraklamalarından sonra meydana geldi. duraklamanın dünyaya bedeli ise çok daha kötüydü. savaşın bir uzantısı olarak milyonlarca erkek ve kadın muharebelerde ve alman toplama kamplarında hayatlarını kaybetti. ayrıca, eylül'de rus taarruz dalgası daha henüz merkezi avrupa'ya nüfuz etmemişti.

    sonuçlarıyla bu kadar felaket yaratan kaçırılan bu fırsatın nedenleri nelerdi?

    ingilizler amerikalıları, amerikalılar ingilizleri suçlamışlardı. ağustos ortasında ingilizler ile amerikalılar arasında, müttefik orduların sen nehri'ni geçtikten sonra takip etmeleri gereken hareket tarzına ilişkin bir tartışma başlamıştı.

    takviye birliklerinin artmasıyla birlikte normandiya'daki müttefik kuvvetler, 1 ağustos'ta her biri ikişer ordudan meydana gelen iki ordular grubuna ayrılmışlardı. montgomery'nin komutasındaki 21. ordular grubu'nun bünyesinde sadece ingiliz ve kanadalılar mevcutken, amerikalılar omar bradley'in komutasında 12.ordular grubu'nu teşkil ettiler. ancak, avrupa müttefik kuvvetler başkomutanı eisenhower, kendi karargahını kıta avrupası'na nakledene ve direk kontrolü devralana kadar, (1 eylül) montgomery'nin, her iki ordular grubunun harekat kontrolüne ve "taktik işbirliğine" devam etmesi gerektiği yönünde bir düzenleme yaptı. muğlak bir şekilde tanımlanan ve hassas olan bu geçici düzenleme, hem eisenhower'ın uzlaştırma ruhu ve montgomery'nin duygularına gösterdiği anlayış hem de onun büyük tecrübesini takdir etmesine neden olmuştu. ne var ki iyi niyetli uzlaşma sıklıkla olduğu gibi sürtüşmeyle sonuçlandı.

    17 ağustos'ta, montgomery, bradley'e, "sen nehri'ni geçtikten sonra, 12. ve 21. ordu gruplarının toplam 40 tümenlik kuvvet olarak birlikte bulunmaları gerektiğini, böylece meydana getirecekleri bu güçle hiç kimseden korkmamaları gerektiğini tavsiye etmişti. bu kuvvetlerin kuzeye "antwerpen'e ve sağ kanatlarını ardenler bölgesine vermek üzere"· aachen'e ilerlemeleri gerekiyordu. bu önerinin ifade biçimi, henüz montgomery'nin düşmanın uğradığı çöküşün mertebesini ya da "topluca birlikte ilerleyen bu ordular grubunun" yavaş tempoda ilerlemedikçe lojistik desteğin idamesinin zorluğunu fark etmemiş olduğunu yansıtmaktadır.

    bu arada bradley ile patton saar havzasını geçtikten sonra frankfurt'un güneyinde ren nehri istikametinde bir taarruz fikri üzerinde tartışmaktaydılar. bradley, bunun bu hat boyunca her iki amerikan ordusunu kullandığı asıl taarruz olmasını istiyordu. bu, kuzeydekinin tali taarruza indirgenmesi demekti ve elbette montgomery için cazip değildi. üstelik bu taarruz doğrudan ruhr havzası'nı hedeflemiyordu.

    eisenhower şimdi, ana ast birlik komutanları arasındaki şiddetli bir çekişmeden sıkıntılı bir vaziyetteydi. 22 ağustos'ta, farklı önerileri muhakeme etti ve ertesi gün, "tek bir harekata" yoğunlaşmanın öneminde ısrar eden ve ikmal maddelerinin büyük bölümünü o harekata tahsis eden montgomery ile bir görüşme yaptı. bu doğu istikametindeki taarruzunda tam hızla ilerlemekte olan patton'un durdurulması anlamına gelecekti. eisenhower siyasal zorlukları işaret etmeye çalıştı: "amerikan kamuoyu bunu asla hoş görmeyecektir." ingilizler henüz aşağı sen nehri'ne ulaşmamışlardı, halbuki patton'un doğu istikametindeki taarruzu halihazırda onlardan 160 kilometreden daha ileride ve ren nehri'ne 320 kilometreden daha az bir mesafedeydi.

    birbirleriyle çatışan görüşlerle karşı karşıya bulunan eisenhower, uzlaşmayı içeren uygun bir çözüm bulmaya gayret etti. şimdilik montgomery'nin kuzey istikametinde belçika'ya yapacağı taarruza öncelik verilmeliydi ve amerikan 1.ordusu, montgomery'nin harekatının başarısını temin etmek için, onun istediği gibi ingilizleri örtmek ve sağ kanatlarına yardımcı olmak amacıyla onlarla birlikte kuzeye ilerleyecekti. bu arada, mevcut ikmal maddelerinin ve ulaştırma ile lojistik imkanlarının büyük bir bölümünün patton'un zararına olmak üzere kuzeydeki harekatın idamesi için kullanılması gerekmekteydi. fakat antwerpen ele geçirilince müttefik orduları "geniş bir cephe boyunca ardenler bölgesinin hem kuzeyinden hem güneyinden" ren nehri'ne doğru ilerlemeyi öngören çıkarma öncesi hazırlanan plana geri döneceklerdi. (ikinci dünya savaşı'nın büyük komutanları: vol. 1)

    eisenhower'ın, ana ast birlik komutanlarından hiçbiri bu uzlaşma planını beğenmedi, lakin şikayetlerini o vakit, sonraki aylarda olduğu kadar yüksek sesle dile getirmediler ve her biri eisenhower'ın o karar sonucunda zaferden yoksun kalmış olduğunu hissetti. general patton, bu kararı "savaşın en önemli hatası" olarak nitelendirmişti.

    patton'un üçüncü ordu'sunun ikmal ihtiyacı eisenhower'ın emri üzerine günde 2.000 ton ile sınırlandırıldı, oysa hodges'in birinci ordu'suna günde 5.000 ton ikmal maddesi tahsis ediliyordu. bradley, patton'ın karargahına, "hodges ve monty'nin canı cehenneme" diye gelerek, "şayet üçüncü ordu'nun yola devam etmesine izin verirseniz, lanet olası savaşınızı kazanacağız," diyerek "boğa gibi böğürdüğünü" söyleyerek geldi.

    ikmal maddelerindeki sınırlamaya boyun eğmekte gönülsüz olan patton, öncü kolordusuna petrolü kalmayana kadar harekata devam etmesini "ve daha sonra inip yürümeleri talimatını" verdi. 31 ağustos'ta tankların yakıtı tükenmeden önce meuse'ye ulaşıldı. patton'un ordusu önceki gün günlük 1.500.000 litrelik yakıt tahsisatı yerine 120.000 litre yakıt almıştı ve artık 3 eylül'e kadar yakıt almayacağı bildirildi. 2 eylül'de eisenhower ile chartres'de buluşan patton patladı:

    "askerlerim palaskalarını yiyebilir, ama tanklarımın yakıta ihtiyacı var!"

    4 eylül'de antwerpen'in ele geçirilmesinden sonra doğu istikametinde ren nehri harekatı için, patton'a tekrar birinci ordu'yla eşit miktarda yakıt tahsis edildi. ne var ki, patton şimdi çok daha güçlü düşman direnişiyle karşılaştı ve çok geçmeden moselle nehri'nde durduruldu. bu patton'un, ağustos'un çok önemli son haftasında montgomery'nin taarruzunun yararı için yakıt tahsisatının kısılmış olmasına çok daha şiddetli bir şekilde yakınmasına neden oldu. patton, "lke"ın ahengi stratejinin önüne aldığını ve en iyi erken zafer şansını "montgomery'nin iştahını yatıştırmak" arzusuna feda ettiğini hissetti.

    öte yandan, montgomery, eisenhower'ın "geniş cephe" ile ren'e ilerleme fikrini temelde yanlış buldu ve kuzey istikametindeki harekatın akıbeti muallakta iken, ikmal maddelerinin sevkıyatının herhangi bir şekilde patton'un doğu istikametine sevk edilmesine karşı çıktı. arnhem'a yaptığı harekat amaçladığı sonuca ulaşmadıktan ve umutları suya düştükten sonra şikayetleri doğal olarak daha artmıştı. montgomery, patton'un bradley'le ve bradley'in eisenhower'la anlaşmalarının çekişmede belirleyici olduğunu ve kendi planının başarı şansını mahvetmiş olduğunu hissetti.

    montgomery'nin, kendi planına doğrudan katkıda bulunmayan herhangi bir girişimi onaylamamasını anlamak kolaydır. görünüşte, montgomery'nin, eisenhower'ın bu iki koldan taarruza devam kararına ilişkin yakınması o kadar haklı gözükmektedir ki, ingiliz savaş yorumcularının birçoğu, bunun zaferin heba edilmesinin asıl nedeni olduğu konusunda mutabık kalmışlardır. lakin, daha yakından incelendiğinde bu etkinin nispeten küçük olduğu açıktır.

    zira, aslında, patton, eylül'ün ilk yarısında günlük ortalama sadece 2.500 ton yakıt aldı. bu miktar ordusunun durdurulduğu günler zarfındakinden yalnızca 500 ton fazladır. bu fazlalık 500 ton, kritik dönemde kuzeydeki harekata iştirak eden orduların günlük toplam tahsisatlarıyla karşılaştırıldığında cüzi bir miktardı ve ancak bir ilave tümene kafi getirdi. onun için başarısızlığın gerçek nedenlerini daha derinliğine araştırmamız gereklidir.

    önemli engellerden biri, kuzeydeki harekata yardımcı olmak için brüksel'in güneyinde, belçika sınırında tournai yakınına büyük hava indirme birliklerinin atılmasını öngören plandan kaynaklandı. kara birlikleri, indirme harekatının beklendiği 3 eylül'den önce oraya vardı ve bu yüzden atlama iptal edildi. fakat, hava indirme harekatının hazırlığında görev alan nakliye uçaklarının geri çekilmesi, ilerlemekte olan ordulara 5.000 ton ikmal maddesine mal olan altı günlük ertelemeye yol açtı. ikmalin petrol açısından gerçekleştirildiği düşünüldüğünde bu, düşman hala büyük bir kargaşa halindeyken, iki orduyu hiç mola vermeden ta ren nehri'ne kadar taşımaya yeterli olacak 5,5 milyon litreye eşit petrolün nakli demekti.

    aslında çok ağır bedeli olan bu gereksiz hava indirme planının sorumlusunu tespit etmek kolay değildir.

    garip bir şekilde, hem montgomery hem de eisenhower savaş sonrası açıklamalarında bu plana sahip çıkmışlardır. eisenhower,

    "bana brüksel bölgesinde yararlı bir hava indirme harekatı için iyi bir fırsat doğuyor gibi görünmüştü ve uçakların ikmal görevlerinden geri çekilmesinin akılcılığına ilişkin farklı fikirler olmakla birlikte denemeye karar verdim," demiştir.

    fakat montgomery ise,

    "benim tournai bölgesine yapılacak hava indirmeye ait planlanın hazırdı" diye ifade ediyor ve o plana "kendi fikrim" diyordu. aksine bradley, "ben ıke'a hava indirme planını bir kenara bırakmasını ve uçakları ikmal için bize vermesini rica ettim,'siz oraya varmadan biz orada olacağız,' diye uyardım," diyordu. bu doğru çıkmıştı.

    diğer bir unsur ise, kuzeydeki harekat için gerekli ikmal maddelerinin büyük bir oranının, düşman çöküş halinde olduğu sürece, takibinin devam ettirilmesi ve toparlanma şansının tanınmaması için ihtiyaç duyulacak yakıt ikmalinin idame ettirilmesi yerine, ihtiyaç duyulmayan cephanenin bütünlemesine tahsis edilmesiydi.

    üçüncü keşif ise montgomery'nin taarruzu için ikmal maddesi akışının en kritik zamanda ciddi bir şekilde azaltılmasıydı, çünkü ingiliz yapımı üç tonluk 1.400 adet kamyonun ve bu model yerine ikame edilen bütün araçların pistonları hatalı çıkmıştı. şayet bu kamyonlar kullanılabilmiş olsaydı, ikinci ordu'ya iki tümeni daha idame etmeye yetecek kadar ilave 800 ton ikmal maddesi teslim edilebilirdi.

    dördüncü ve daha önemli olan nokta ise büyük miktardaki ingiliz ve amerikan ikmal maddelerinin savurganlığının neden olduğu büyük dezavantajdı. müttefiklerin planlaması, günlük olarak 520 tonu ileri bölgede olmak üzere, her bir tümenin 700 ton ikmal maddesi tüketeceği esası üzerine kuruldu. almanlar çok daha tasarruflu idiler, onların ikmal ölçüsü bir tümen için günlük sadece yaklaşık 200 tondu. üstelik, almanlar havadan ve gerillalardan gelecek olan daimi tacizi hesaba katmak zorundaydılar. bunlar müttefiklerin maruz kalmadıkları iki ciddi sorundu.

    müttefiklerin, haddinden fazla büyük çapta planlanan ikmal maddelerinin onlara yüklediği olumsuzluk birliklerinin müsrifliği ile arttı. göze batan bir örnek yakıt ikmalinde çok önemli olan on dokuz litrelik (5 galonluk) benzin bidonlarıydı. haziran ayında çıkarmadan bu yana fransa'ya gönderilen 66 milyon litre yakıttan, sadece 9,5 milyon litre yakıtın akıbeti takip edilebildi.

    kuzeydeki taarruzdaki başarısızlıktaki diğer büyük etken, amerikan birinci ordusu'nun -neredeyse birinci dünya savaşı'nda selanik'in müttefikler için muazzam büyüklükte bir "enterne kampı" haline gelmesi gibi- stratejik "büyük bir engel" olan aachen civarında, tahkimli ve kömür madenleri olan bölgede saplanıp kalmasıydı. konu tahlil edildiğinde amerikan ikmal malzemelerinin yaklaşık üçte ikisinin patton'un aleyhine tahsis edildiği amerikan birinci ordusu'nun gerçekleştirdiği taarruzun başarısızlığına, montgomery'nin bu ordunun büyük bir bölümünün kendi sağ kanadını himaye etmesi için ardenler bölgesinin kuzeyinde kullanılması gerektiğine ilişkin talebinin neden olduğu kesinlik kazanmıştı. montgomery'nin kendi ilerleme hattı ve ardenler bölgesi arasındaki mesafe o denli dardı ki, amerikan birinci ordusu'nun aachen'in etrafından dolanabilmesi için çok az hareket alanı ya da şansı vardı.

    çok kötü bir şekilde sıkışan o ordu, eylül ortasında arnhem saldırısını başlattığında montgomery'ye müteakip safha için hiç yardım da edemedi. ayrıca ingilizler burada olağanüstü bir hatanın bedelini ödediler. 11. zırhlı tümen 4 eylül'de hızla antwerpen'e girdiğinde tersaneleri sağlam bir şekilde ele geçirdi lakin varoşlarda, albert kanalı üzerindeki köprüleri emniyete alamadı. bu köprüler iki gün sonra tam kanaldan geçecekleri esnada havaya uçuruldu. o vakit tümenler doğuya kaydırıldı. tümen komutanı işgal ettiği kentin köprülerini derhal ele geçirmeyi düşünmemişti ve üst kademeden de hiç kimse köprüleri uçurmasına ilişkin emir vermeyi aklına getirmemişti -bu montgomery'den aşağı kademeye doğru, genellikle önemli ayrıntılar hakkında hem enerjik hem de dikkatli olan sıralı dört komutanın sebep olduğu birden fazla yanlışlıktı.

    bundan başka, antwerpen'in ancak 30 kilometre kuzeyi, sadece birkaç yüz metre genişliğinde bir geçit olan beveland yarımadası'ndan çıkış noktasıdır. eylül'ün ikinci ve üçüncü haftaları esnasında, manş denizi kıyısında irtibatları kesilen alman 15.ordusu'nun kalan unsurlarının kuzeye doğru kaçmasına imkan tanınmıştı. onlar daha sonra gemilerle scheldt nehri'nin karşısına taşındılar ve beveland geçidi'nden kaçtılar. tümenlerden üçü, montgomery'nin arnhem'da ren'e yapacağı taarruzdan önce ve taarruzu durdurmaya yardım etmek için düşmanın hollanda'da son derece zayıf olan cephesini güçlendirmek için zamanında geldiler.

    diğer tarafa (almanlara) göre müttefiklerin izlemeleri gereken en iyi hareket tarzı ne olmuş olabilirdi?

    blumentritt sorgulandığında montgomery'nin, kuzeyden ruhr havzası'na ve ardından berlin'e girmek için ileri sürdüğü güçlü yarma harekatını onayladı ve şunları söyledi:

    "kuzey almanya'yı ele geçiren almanya'yı ele geçirir. hava hakimiyeti ile birlikte böyle bir yarma harekatı zayıf alman cephesini yerle bir etmiş ve savaşı sona erdirmiş olacaktı. berlin ve prag'ı ruslardan önce işgal edilmiş olacaktı."

    blumentritt müttefik kuvvetlerin gereğinden fazla geniş ve muntazam bir şekilde yayıldığını düşünmüştü. özellikle metz'e yapılan taarruzu eleştiriyordu:

    "metz'e doğrudan bir taarruz gereksizdi. metz müstahkem mevkinin etrafından dolanılabilirdi. buna karşılık, lüksemburg ve bitburg istikametinde aniden kuzeye yön değiştirmekle büyük bir başarı kazanmış ve bizim birinci ordu'nun sağ kanadının, ardından yedinci ordu'muzun çökmesine neden olmuş olurdu. kuzeye doğru böyle bir kanat harekatıyla, bütün yedinci ordu'nun ren nehri'nin gerisine çekilemeden irtibatı kesilebilirdi."

    5 eylül'de, blumentritt'in yerine batı cephesi kurmay başkanlığı'na geçen general westphal'e göre, bu koşullarda bir nokta taarruzunun seçilmesi, almanya'ya karşı yapılacak toplu bir taarruzdan daha az önemliydi.

    batı'daki genel durum son derece ciddiydi. cephe o kadar fazla boşluklarla doluydu ki, bu ismi hak etmiyordu ve cephe boyunca herhangi bir yerde alınan ağır bir yenilgi, şayet düşman bu fırsattan ustaca yararlanırsa felakete yol açabilirdi. ren nehri üzerinde hiçbir köprünün tahrip için hazırlanmamış olması özel bir tehlike kaynağıydı, bu tahrip hazırlığı iki haftayı alan bir ihmaldi. düşman (müttefikler) ekim ayının ortasına kadar cepheyi diledikleri bir noktadan kolaylıkla yarabilirdi ve daha sonra ren nehri'ni geçebilir, neredeyse engelle karşılaşmadan almanya'nın derinliklerine girebilirdi.

    westphal, eylül'de bütün batı cephesi'nin en savunmasız kısmının koblenz kentinde, ren nehri istikametine açılan lüksemburg bölgesi olduğunu söyledi. westphal'in ifadesi blumentritt'in metz ve aachen arasında, uzun ve zayıf bir şekilde savunulan ardenler arazi şeridindeki bir taarruzun sonuçları hakkında söylemiş olduklarını teyit etti.

    bu kritik dönemden bu yana aydınlığa kavuşan başlıca kanaatler nelerdir?

    eisenhower'ın normandiya çıkarması'ndan önce tasarlanan, ren nehri'ne doğru geniş cepheli ilerleme planı, güçlü ve hala yenilmemiş olan bir düşmanı yıpratmak ve direnişini kırmak için iyi bir yol olmuş olacaktı. fakat bu plan, düşmanın zaten çökmüş olduğu ve akıbetinin cephelerinin yarılmasından sonra harekatın daha derinlikte ve daha hızlı geliştirilerek onlara toplanma şansı bırakmayacak şekilde gelişmesine bağlı olduğu fiili duruma çok daha az uygundu. o mevcut durum ara vermeksizin takibi gerektiriyordu.

    bu koşullarda, ilke olarak montgomery'nin tek ve güçlü bir taarruz tezi, çok daha iyiydi. lakin, gerçekler ortaya çıkınca, kuzeydeki harekatın başarısızlığının nedeninin aslında yaygın bir şekilde kabul gördüğü gibi, ikmal maddelerinin patton'a sevk edilmesi nedeniyle olmadığı anlaşılmıştı. çok daha büyük ve birçok unsurdan meydana gelen engel, montgomery'nin kendi alanında ortaya çıkan bir dizi zorluklardı. bunlar arasında antwerpen limanı'nın faaliyete açılmasındaki gecikme; gereksiz hedef için havadan ikmalin altı günlük kesilmesi; aşırı mühimmat ve diğer ikmal maddelerinin tedariki için ulaştırma araçlarının yakıt taşıması gerekenlerden alınması; arızalı 1.400 adet ingiliz kamyonu; amerikan birinci ordusu'nun kanat kısmında "hareket kabiliyeti" olmayacak bir şekilde görevlendirilmesi; albert kanalı üzerindeki köprülerin imha edilmeden ele geçirilmesindeki ihmal ve düşmanın nehir geçişlerine birlik yerleştirmesi sayılabilir.

    ren nehri'ne ulaşmanın önündeki en ölümcül engel, brüksel ve antwerpen'e ulaştıktan sonra, 4 ile 7 eylül tarihleri arasındaki duraklamaydı. bunu montgomery'nin vurguladığı "düşmanı sen nehri'nden ren nehri'ne kadar dosdoğru kovalamak ve bize karşı koymak için tekrar bir cephe teşkil etmeden evvel ren nehri'nin karşısına geçmek olarak altını çizdiği hedefle bağdaştırmak zordur. her derinlemesine yarma ya da takip harekatındaki başarıda inatçı tempo kilit önemdedir ve bir günlük bir duraklama bile başarıyı engelleyebilir.

    fakat, bütün müttefik kuvvetlerinde belçika'ya girdikten sonra genel bir dinlenme eğilimi vardı. bu eğilim yukarıdan da destekleniyordu. eisenhower'ın müttefikler arası istihbarat teşkilatı, ona almanların sınırlarındaki savunma hatlarını tutmaları için yeteri kuvvet temin edemeyeceğini söyledi ve ayrıca basına "sınırdan doğrudan gireceğiz" diye teminat verdi. eisenhower, bu güvenceleri ana ast birlik komutanlarına aktardı. hatta, daha 15 eylül'de montgomery'ye şöyle yazıyordu:

    "çok yakında ruhr, saar ve frankfurt bölgesini ele geçirmiş olacağız ve bundan sonra ne yapmamız gerektiği konusundaki görüşlerinizi bekliyorum."

    bütün çevrelerde benzer bir iyimserlik havası hüküm sürüyordu. öncü kolordu komutanı general horrocks, albert kanalı üzerindeki köprülerin ele geçirilmesindeki ihmali açıklarken dürüstçe, "o zaman albert kanalı üzerinde ciddi hiçbir direniş beklemedim. bize almanlar tamamen dağılmış gibi gelmişti," dedi.

    john north ingiliz resmi harp tarihi kaynaklarına dayanan 21. ordular grubu tarihinde durumu yerinde bir şekilde özetliyordu: "savaş kazanıldı" tavrı bütün rütbeler arasında hüküm sürüyordu." sonuçta eylül'deki hayati önemdeki on beş günlük süre esnasında komutanlar arasındaki aciliyet duygusu azdı. birlikler arasında daha ileri gitmekten sakınmak ve herkesin "savaşın bittiğini" varsaydığında öldürülmekten kaçınmak için doğal bir eğilimi vardı.

    savaşı hızla bitirecek en iyi fırsat, muhtemelen patton'un tankları ren nehri'ne ve köprülerine ingilizlerden 160 kilometre daha yakın oldukları ağustos'un son haftasında, "yakıtları" kesildiğinde kaybedilmişti.

    patton, müttefik cephede inatçı bir tempoyla takibin kilit önemi konusunda herkesten daha keskin bir sezgiye sahipti. her istikamete başarıyı genişletme harekatına hazırdı. aslında 23 ağustos'ta, ordusunun doğu istikameti yerine kuzeye ilerlemesini teklif etmişti. müteakiben yaptığı yorumu çok can alıcıydı:

    "kimse bir plan yapıp daha sonra koşulları bu plana uydurmaya çalışmaz. koşullara uygun planlar yapmaya çalışır. bence yüksek komuta heyetinde başarı ve başarısızlık arasındaki fark tam böyle bir plan yapma konusundaki yeteneğine ya da yeteneksizliğine bağlıdır."

    fakat, müttefiklerin en büyük fırsatı elde ettikleri zamandaki sorunlarının kökeninde en üst seviyede planlama yapanların hiçbirinin, ağustos'ta vuku bulduğu gibi düşmanın böylesine tam bir çöküşünü öngörememiş olmaları vardı. müttefikler bu fırsatı süratli, uzun mesafeli bir yarma harekatıyla genişletmek için zihinsel ya da maddi olarak hazırlıklı değildiler... the blitz
  • debe entrysine ithafen; mümkünse bizim milletimiz ikinci dünya savaşı hakkında yorum yapmasın. kendi tarihinizi yediniz yuttunuz ikinci dünya savaşı kaldı geriye değil mi?

    her neyse entryi yazan arkadaş "hitler müttefiklerin fransa'da ikinci bir cephe açmasından feci derecede korkmaktadır". demiş ve patlamış. bir kere bunu yazan adam daha hitler'i tanıyamamış ww2 yorumluyor. aksine hitler müttefiklerin bir an önce gelmesini istemiştir. zira onun düşüncesine göre düşman ingiltere'de beklediği zaman alman orduları onlara hiç bir zarar veremez, yani hitler; "gelsinler ve onları yenerek denize dökelim, sonra bir daha hiç gelemeyecekler" düşüncesindedir. bu bile bize onun psikolojisi ve optimizmi hakkında fikir verir. v2'ler ile savaş kazanmayı planlayan adam düşmanın gelmesinden korkuyormuş peh peh. daha fazla okuyun ama yabancı kaynak okuyun.
  • debe’ye girmiş ve şimdilik 111 kişinin favladığı uzuuuun entry’i #161961817 kaç kişi okudu merak ediyorum (111 kişi okudu mu?!)

    gerçekten, ikinci dünya savaşındaki bir harekatı bu kadar merak ediyor musunuz?
    bu kadar merak ettiyseniz, şimdiye kadar okumadınız ya da belgesel izlemediniz mi?

    debe diye okumaya başladım ama dayanamadım. kişisel tecrübe olmadan, papağan gibi yazılmış, wikipedia maddesi gibi yazılmaya çalışılan uzun entry’ler sadece bana mı sıkıcı geliyor? gerçek bilgileri ansiklopedilerden ya da ders kitaplarından edinmek daha mantıklı değil mi?

    tanım: ikinci dünya savaşında bir harekat.
hesabın var mı? giriş yap