• klei entertainment tarafından yapılmakta olan yeni bir cevher.

    "bazen bir oyun başında geçirlilen saatler hiç de boşa geçirilmiş saatler olmayabilir."

    kendisi teknik olarak bakıldığında bir çeşit dwarf fortress klonu. ancak klei, bu oyunda yine farkını ortaya koyarak en başta özgün fikirli seslendirmeler, grafikler ve de aklınıza takılıp kalacak müziklerle ortaya diğer klonlardan çok daha farklı, güzel ve çok eğlenceli bir şeyler çıkartmayı "yine" başarmış.

    duplicant adı verilen insanımsı(!) bir canlı türünün* üç öğesi, ne olduklarını anlamadan kendilerini içinde bir çeşit yaşam barındıran bir asteroidin içinde bulur ve burada bir koloni kurup hayatta kalmaya çalışırlar. yapım aşamasında olan oyunun hikayesi henüz bu kadar. burada biz koloninin yöneticisi modundayız. dupelicant'larımıza ne yapacaklarını biz söylüyoruz onlar yapıyorlar. yani onları doğrudan değil dolaylı yoldan kontrol ediyoruz. anlayacağınız standart dwarf fortess klasikleri. kaynak topla ve inşaat yap, tarım yap, insanları besle vs vs.. bu üç kişiyi zamanla çoğaltabiliyorsunuz. ama baştan söyleyeyim rakamlar bu oyunda bazen hiç de iyi olmayabilir.

    bu oyunu diğerlerinden farklı ve özgün kılan şey oynanış biçimi, grafikleri vs değil. bu oyunun esas olayı, görece küçük ve kapalı olan bir ortamda yaptığınız her şeyin sonuçlarının olması. zamanla yarattığımız şeylerin neden olduğu sonuçlarla başa çıkmak zorunda olmamız. bu durum gerçek hayatta bize angarya gelirken, bu oyunda bizi bağımlı hale getiriyor.

    oyun içindeki inşaatlar, bu tip iki boyutlu oyunlarda artık klasik hale gelmiş standart blok mantığı ile yapılıyor. etrafı kazıp buradan elde ettiğiniz madenler, mineraller ile bloklardan iskeletler oluşturup, bunlar üzerine, enerji üretiminden depolamaya, tarımdan yiyecek üretimine, kanalizasyon sistemlerinden havalandırma sistemlerine, duplicant'larınızın eşyalarından kıyafetlerine kadar fonksiyonel öğeler ve bu öğeleri üreten yapılar inşaa ediyorsunuz.

    adından da anlayabileceğiniz gibi gazlar oyun için hayati önem arz ediyor. duplicant'larınız oksijen soluyor ve karbondioksit üretiyorlar. koloni üyelerinize devamlı oksijen üretmeniz gerekli yoksa boğulup ölüyorlar. tabi kendi ürettikleri karbodioksit içinde boğularak ölme imkanları da var. her durumda adamlarınız ölmesin diye bunlara ortamdaki diğer kirli ya da zehirli, solunmaz gazlardan ayrıştırılmış kapalı bir alan yaratmanız gerekli. tabi gazlar önemli de olsa oyundaki ayrıntılardan bir tanesi. yiyecek ihtiyaçlarını karşılayan sistemler üretmeniz, atıklarıyla ilgilenmeniz, bunlar üzerinde üreyen bakterileri kontrol altına almanız, steril bir yaşam alanı sunmanız, bütün bunları yaparken de dış ortamdaki dengeyi fazla bozmamanız gerekli.

    oyuna başladığınız ilk etaplarda asteroid içinde bulunduğunuz noktada ve etrafında doğal olarak oksijen bulunuyor. aynı zamanda oxylite adı verilen bir mineralden de bir miktar var. bu mineral, devamlı olarak oksijen üreterek yavaşça kendi kendini yok ediyor. bir anlamda oksijenin soğumadan katılaşmış hali diyebiliriz. ortamda size yakın alanlarda bir miktar yosun, kum, kum taşı, granit, obsidyen gibi mineraller ve bakır gibi madenler mevcut. yapılar genellikle mineraller kullanılarak inşaa edilirken özellikle makineler ve fonksiyonel eşyalar madenler kullanılarak inşaa ediliyor. örneğin iskelet diye adlandırdığım yapı bloklarını kumtaşından da yapabilirsiniz, granitten de. sonuç aynı olsa da yapı malzemesine göre özellikleri değişiyor. hemen her şeyin pozitif ve negatif özellikleri oluyor. mesela yapı bloğunuzu kumtaşı kullanarak inşaa ederseniz duplicant'larınız bunun görüntüsünü daha çok beğeniyorlar ancak yapısal olarak obsidyen ile inşaa edilmiş bir bloğa oranla daha zayıf oluyor. benzer şekilde makineleriniz için kullandığınız madenlerin de özellikleri mevcut. kimisinin dekor değeri yüksek, kimisi hararete karşı dayanıklı.

    ilk inşaatlarınızı özellikle kum taşı kullanarak yapıyorsunuz. bir süre kendinizi oxylite ile idare ettikten sonra, bu mineraller kuruduğunda tek oksijen kaynağınız etraftan topladığınız yosunlar oluyor. bu yosunlardan oksijen üretmeniz için onları bir çeşit oksitleyici makine içine yerleştiriyorsunuz. ya da yosun terrayumları içine yerleştirip doğal olarak oksijen üretmelerini de sağlayabiliyorsunuz. oksitleyiciler elektrik harcıyorlar ama daha hızlı miktarda oksijen üretiyorlar. terraryumlar yavaş oksijen üretirlerken elektrik kullanmıyorlar. aynı zamanda karbondioksit de harcadıkları için çok yararlı olabiliyorlar. ancak başlangıçta oldukça sınırlı olan temiz su kaynaklarını da kullanıyorlar. bu oyunda duplicant'lar dahil olmak üzere her şey, bir şeyler üretmek için başka bir şeyler harcıyor ve çoğu oyun öğesi üretim esnasında atıklar ortaya çıkarıyor.

    mesela duplicant'larımızı birer biyolojik makine gibi düşünelim. oksijen harcayıp bunun yerine karbondioksit üretiyorlar. hareket edebilmek için yiyeceklerden aldıkları kaloriyi kullanıyorlar bu eylemin sonucu olarak ısı üretiyorlar. yedikleri de bedenlerinden çiş, yani atık su olarak çıkıyor. duplicant'lar su içmiyorlar sanırım ihtiyaçları olan suyu yiyeceklerinden alıyorlar. yedikleri her şeyi sıvıya dönüştürme yetenekleri var. çünkü sıçmıyorlar sadece işiyorlar. en önemli meselemiz ilk etapta bu adamcıkların yaşamaya devam etmesini sağlamak. oyuna başladığınızda bir miktar yiyeceğiniz oluyor. bunlara besin barı demişler. üç kişi ile başlıyoruz demiştik. her birey günlük olarak bin kalorilik besin maddesine ihtiyaç duyar. ilk etapta da 20 bin kalorilik besin barınız var. çok geçmeden tarım yapmaya başlamamız gerekiyor. artık neredeyse klei'nin imzası haline gelmiş, şahsen çok yaratıcı bulduğum uydurma canlılarla dolu olan asteroidimizde mealwood (benim deyimimle mama odunu) denilen bir bitki var. ilk yetiştireceğimiz şey bu oluyor. burada duplicant'lar bu bitkiyi değil de onun üzerinde yetişen solucanımsı bir yaratığı yiyecek olarak kullanıyorlar. normalde her duplicant'ın belli bir yiyecek kalitesi beklentisi var. ilk başlarda bu beklentiler düşük olduğundan tadı çok kötü olan bu besinle baya bir süre idare edebiliyoruz. ama duplicant'lar geliştikçe bunu beğenmemeye başlıyorlar. o zaman ya etraftaki daha güzel şeyleri kullanarak onları kandırıp bu besinle beslenmelerine devam etmelerini sağlıyoruz, ya da sevdikleri yiyecekleri üretmeye çalışıyoruz. yoksa moralleri bozuluyor kerataların. karakterleri bir birinden farklı olan bu bireyler, uyurken çıkarttıkları seslerden ağlamalarına, kızmalarına, işerken suratlarındaki utanç verici ifadelerden yoruldukları zamanki suratsızlıklarına, kötü bişey yaptıklarında uğradıkları hayal kırıklıklarına, nefessiz kaldıkları zaman çıkarttıkları seslere kadar aşırı sevimliler. yiyecek hiç bir şey yoksa acil durumlarda toprak ve su kullanıp burada mikrop üretip bu mikroplardan yaptığınız püre gibi bir besinle beslenmelerini de sağlayabiliyorsunuz. tabi bunu yiyen herkes ishal oluyor. hepsini bol bol işetmeye hazır olun.

    işeme demişken tuvaletler inşa etmelisiniz en önemli mesele işemek. tuvalet yoksa ortaya bırakıveriyorlar. bunu ilk gördüğümde gülmekten ben de altıma işedim desem yeridir. çok komikler. özellikle adamlar işerken suratlarının aldığı ifade paha biçilemez. ilk tuvaletler adamlarınızın topraklara işedikleri basit yapılar. bu tuvaletler dolduğunda içindeki toprak kirli toprağa dönüşüyor. bu kirli toprağı bir an önce koloninin dışına taşımalısınız yoksa sürekli olarak kirli oksijen üretiyor. duplicant'lar kirli oksijen soluyabiliyorlar ama uzun süre bunu solurlarsa hasta oluyorlar ve strese giriyorlar. hasta olmak... önemli bir mesele bu. oyunda mikroplar mevcut. iki çeşit mikroorganizma var. ilk karşılaştığınız mikrop gıda zehirleyici mikroplar. bunlar besinler üzerinde üreyerek besinlerin bozulmasını sağlıyorlar. bu mikropların kaynağı ise duplicantların kendileri. çişlerinde ve terlerinde türüyorlar ve tuvaletten sonra ellerini yıkamayan, duş almayan pislikler sayesinde her tarafa bulaşıyorlar. merdivenlerden yataklara yiyeceklere kadar. normalde besin zehirleyici mikroplar katı nesnelerde ve oksijenli ortamlarda yaşayamıyorlar ve zamanla yok oluyorlar. ama pislik seviyesi çok yüksekse yemekler vasıtasıyla duplicant'ların içine giriveriyorlar. tüm mikroplar oksijenli ortamda ölürken kirli oksijenli ortamda ekstra hızlı çoğalıyorlar. adamlarımız korunmasız değil. bir bağışıklık sistemleri var. mikroplar bu bağışıklık sistemini sürekli olarak düşürmeye çalışıyorlar. bir duplicant içinde ne kadar çok mikrop varsa bağışıklık sistemi o kadar hızlı düşüyor. tamamen yok olduğunda ise adamlarımız hasta oluyorlar. hasta olanlar doğru düzgün çalışamıyorlar. yavaşlıyorlar. kimi zaman kusuyor, hapşırıp etrafa mikrop yayıyorlar. oyundaki diğer mikrop çeşidi de dışarıda bataklık biomu denilen biryerde bulunan slime lung. en tehlikelisi bu. bunun hastalığına yakalanan adamınız tedavi edilmezse 10 gün içinde ölüyor. sonrasında su taşıma sistemlerini kullanmaya başladığınızda daha steril bir ortam yaratıp atık suları adamlarınıza zarar vermeyecek yerlerde biriktirip sonrasında başka bir şeyler üretmek için kullanabiliyorsunuz.

    yukarıdaki koca paragraf sadece işeme ile alakalı bir durumu açıklamak içindi. kalan detayları artık siz düşünün. üstelik daha yazacak çok şeyim var...

    asteroid kapalı bir ortam. ürettiğiniz her türlü atık madde ve gazı kontrol altına almanız gerekli. aksi taktirde her yer çöp olabilir. koloni inşaatınızı daha çok bir uzay gemisi gibi planlamanız gerekiyor. dışarıda tehlikeli gazlar ve mikroplar olduğundan yarattığınız kapalı ortamda öncelikle gazları kontrol altında tutmanız lazım. sürekli olarak oksijen üretmeli ve adamlarınızın oksijen tüketerek ürettikleri karbondioksiti kontrol attına almalısınız. koloninizi içeride rahat bir hava akımı olabilecek şekilde inşaa etmelisiniz. hemen her oda arasında gaz geçişini sağlayacak boşluklar ya da geçirgen bloklar/kapılar olmalı. yoksa adamlarınızı uykusundayken kendi ürettikleri krbondiyoksit içinde boğabilirsiniz. yeri gelmişken belirteyim bu oyun aslında bir evren. bizim evrenimizdeki fizik kanunlarını büyük ölçüde taklit eden ama kendi çapında kendi minik elegant kuralları olan bir evren. bu evrende gazlar ve sıvılar kattiyen bir birine karışmıyor. bu yüzden mesela karbondioksit oksijenden daha ağır olduğu için genelde koloninin alt bölümlerine doğru çöküyor. dilerseniz buraya bir gaz pompası yerleştirin, bir filtre kullanarak karbondioksiti koloninin dışına taşıyın, dilerseniz yosun stoklarınız bitene kadar terraryumlar vasıtasıyla bunları tekrar oksijene dönüştürün. dilerseniz bu karbondioksit içinde mantar yetiştirip onu yiyeceğe dönüştürün, ya da bir makine yardımıyla temiz su içine hapsedip kirli su üreterek kullanın. oyun bize bir çok kontrol mekanizması sunmuş vaziyette. ama her şeyin bir sonucu, etkisi var demiştik. kapalı ortamda durmadan oksijen üreten bir yapı zamanla basınç sorunları yaşar. yani oyunda gazlardaki ve sıvılardaki basınç dinamikleri mevcut. ürettiğiniz karbondioksiti sürekli olarak dışarı pompalarsanız bir süre sonra dışarıda aşırı basınçlı bir ortam oluşturursunuz. her yer karbondioksit olur. bu durum dışarıdaki doğal ortamı etkiler. bölgede doğal olarak bulunan ve yetiştirmesi bir hayli zahmetli olan floranın gelişimini komple durdurabilirsiniz mesela. aşırı basınç (buna ulaşmak biraz zor olsa da) duvarlarınızın kırılmasına ve içeri gaz dolmasına sebebiyet verebilir. ya da adamlarınız dışarı çıkarken açılan kapılardan birden bire içeri dünya kadar istenmeyen gaz dolmasına neden olabilir. ben şahsen kapalı ortamlarda "üretilen" şeyleri dönüştürme ve mümkünse yok etmekten yana stratejiler üretmeyi tercih ediyorum. mantar yetiştirmek birden fazla probleme çözüm sunduğu için gayet uygun görünüyor. oyundaki gaz dinamiklerine biraz alışıp karbondioksitin doğal olarak biriktiği yerleri koloni yapısı yardımıyla kontrol altında tutabiliseniz bu bölgelere mantar ekip karbondioksit problemine ve yiyecek probleminin bir kısmına çözüm bulabilirsiniz. youtube'da karbondioksiti soğutup katı hale getirip daha az yer kaplayacak şekilde muhafaza eden birisinin videosunu izlemiştim mesela. enteresan bir çözümdü.

    koloninizin devamı için enerji üretmeniz de gerekli. ancak oyunun en dikkat çekici dinamiklerinden bir tanesi olan ısı üretiminizi de kontrol altında tutmanız gerekli. enerji kullanan her cihaz ki buna duplicant'lar da dahil aynı zamanda ısı da üretiyor. oyunun içine ciddi bilimsel anlamda bir termodinamik motoru eklenmiş. elementlerin oyun içindeki ısı geçirgenlikleri, kapasiteleri gibi özellikleri gerçek hayattakiyle hemen hemen aynı. içerideki ve dışarıdaki ısıyı kontrol altına almazsanız koloninizin kapalı ortamında saklı kalan ısı, dublicantlarınızın ölümlerine yol açabiliyor. dublicant'lar ısı yayıyor, kendi ısı kapasiteleri ve geçirgenlikleri bile var. enerji depoladığınız bataryalar ısı yayıyor. oksijen ürettiğiniz cihazlar ısı yayıyor. bu ısı cihazlardan gazlara, gazlardan katı maddelere, sıvılara her yere gerçek dünyadakine benzer bir dinamikle yayılıyor. bu yüzden soğutma sistemleri icad etmeli, her durumda ürettiğiniz fazla ısıyı oyun içi dinamiklerle yok etmeniz gerekli.

    gerçek dünyada gezegenin kendisi içerisinde yer alan ve zaman zaman yüzeye sızan ısı, güneşten gelen ısı, içerideki canlıların biyolojik ve kimyasal aktivitelerinden yayılan ısı, insan canlısının ve teknolojisinin ürettiği ısı, hemen her türlü ısı gezegen dinamikleri ve atmosferden uzaya kaçma gibi şeylerle yok edilir. ancak oxygen not included evreninde, içinde mahsur kalınan asteroid netronium adı verilen uydurma bir element kabuğu ile kaplı. dublicant'larımız maalesef bu kabuğu geçemiyorlar. burada ısıyı yok edebilen sadece üç dinamik mevcut:

    bunlardan ilki wheezewort adı verilen bir bitki. her haritada farklı miktarlarda, soğuk biomelarda doğal olarak sınırlı sayıda bulunan, tarımı ve üretimi yapılamayan ancak bir saksı içinde yaşamını sürdürebilen bir bitki. bu bitki çevresindeki ısı enerjisi ile yaşamını sürdürüyor. etrafındaki gazı içine çekiyor, bir miktar ısı enerjisini emip gazı daha soğuk olarak dışarı veriyor. hemen her türlü atmosferde yaşayabilen bu bitkiyi, ısı geçirgenliği yüksek olan hidrojenli, izole ve kapalı ortamlarda muhafaza ederseniz, o ortamı -60 dereceye kadar hiç bir enerji harcamadan soğutabiliyorsunuz. kendileri -60 dereceden sonra uyku moduna geçiyorlar daha soğukta yaşayamıyorlar. bitkilerle soğutulmuş hidrojen dolu bir odanın içine, uzun uzun tıpkı bir radyatör gibi dizdiğiniz, ısı geçirgenliği yüksek bir mineralle inşaa edilmiş su boruları ya da gaz borularıyla, kendinize bir soğutma sistemi inşaa edebilirsiniz. bu bitkileri direkt olarak ısı üreten makinelerin etrafına koymak da başka bir çözüm ama daha etkili değil.

    ikincisi ise etrafınızı keşfederken bulacağınız kalıntılar arasında bulunan bir makine. bu cihazı hidrojen ile beslediğinizde çevresini -140 dereceye kadar soğutabiliyor. bu makinelerin yerini maalesef değiştiremiyorsunuz. hidrojen ile beslemek de ayrı bir mesele olduğu için çok pratik sayılmaz. ama ileride aşırı derecede ısı üreten sistemlerle boğuşmaya başladığınızda imdadınıza yetişebilir.

    üçüncüsü ise sabit ısıda atık/ürün üreten makineler. (not: burada kullanacağım rakamlar oyun güncellendikçe değişebilir ya da zaten değişmiş olabilir.) mesela yosun kaynakları tükendiğinde oksijen üretebilmenizi sağlayacak tek şey elektroliz makineleri. bu makinelerde suyu moleküllerine ayrıştırıp oksijen ve hidrojen üretiyorsunuz. elektroliz makineleri kullandığınız suyun ısısı ne olursa olsun 50 derece ısıda oksijen ve hidrojen açığa çıkarıyor. benzer bir biçimde karbondioksiti temiz su içine hapsedip kirli su üreten bir makine olan "carbon skimmer" içinden çıkan kirli su, makineyi beslediğimiz temiz su ya da karbondioksitin ısısı ne olursa olsun 50 derece civarında sabit bir ısıda oluyor. elektroliz makinesi ilk zamanlarda sınırlı olan temiz su kaynaklarını hızlıca tüketir. bu makineyi ancak bir buhar gayzeri bulduğunuz zaman kullanabiliyorsunuz. buhar gayzerleri çok yüksek bir ısıda da olsa bize yenilenebilir bir temiz su kaynağı sağlıyor. buradaki buhar yoğunlaşıp su olduğunda genellikle 70-80 derece civarında oluyor. elektroliz makinesiyle bu ısının büyük miktarını yok edebiliyoruz. carbon skimmer'lardan çıkan 50 derece sabit sıcaklıktaki bir sıvıyı da yüksek ısı üreten makinelerinizin üzerine damlatıp onları soğutabiliyorsunuz.

    bunlar dışında soğutma ve ısıtma sistemleri de var. ancak mesela soğutma sistemleri soğutulmak istenen gaz ve sıvıdaki ısı enerjisini etraflarına yayıyorlar. ısıyı gerçek anlamda yok etmemiş oluyorsunuz, transfer etmiş oluyorsunuz. ısı üreten sistemler de enerjiyi ısıya dönüştürüyor. ısıtmak istediğiniz gazları ısı üreten makinelerinizin etrafında gezdirmek daha akıllıca bir çözüm. hem makinelerdeki harareti almış oluyorsunuz, hem de gazınız ısınıyor. aynı şekilde sıvıları da yavaşça bu makinelerin üzerine damlatıp makineleri soğuturken sıvınızı ısıtabilirsiniz.

    bu arada buhar, yoğunlaşma falan dedik. evet sıvı ve gaz dinamiklerindeki bu ısı ile faz değiştirme her bir şey var. kirli oksijeni soğutup sıvı temiz oksijene dönüştüren mi dersin, kirli suyu kaynatıp temiz buhar/su elde eden mi dersin, oyun benim gibi bilimcilik oynamak isteyen inekler için muhteşem bir platform ve tatmin olanağı sunuyor.

    içinde değişik sıcaklıklar mineraller ve madenler bulunan biomelardan oluşan bir asteroid içinde hayatta kalmaya çalışırken biraz bilim, biraz macera keşif, biraz deneme yanılma derken başında saatlerinizi harcayacağınız olanakları bulunan bir oyundan bahsediyoruz. hele ki otomasyon güncellemesi ile minik programcıklar yazmaya da başladık... oooh su çok sıcaksa bu bölmeye aktar burada şu dereceye kadar soğuyana kadar bekle sonra buraya taşı gibi komutları basit mantıksal devreler ile yazmaktan, kapıları sırayla açıp kapatarak onları maden-mineral taşıyan konveyor sistemlerine dönüştürmeye kadar çeşitli otomasyonculuk imkanları da tanıdığından beri ben başından kalkamadım.

    bahsetmek istediğim diğer bir durum ise oyunun beta aşamasındayken bize sunduğu ilginç meydan okumalar. şu anda steam'den beta olarak alabildiğimiz bu oyunda her dört haftada bir sabit güncelleme geliyor. her güncellemede bir önceki güncellemede yaratılan meydan okumayla alakalı dengelemeler ve yeni içeriklerden oluşan başka bir meydan okuma geliyor. mesela "thermal upgrade" adı altında termodinamik sistemi oyuna ilk geldiğinde ısıyı kontrol etmek gerçekten de bir meydan okumaydı. oyuncuları ısı ile alakalı ciddi sistemler üretmeye itti. bir sonrasında gelen "outbrake" güncellemesi termodinamik sistemini meydan okuma seviyesinden çıkartıp daha kontrol edilebilir bir duruma sokarken bu sefer de mikrobiyolojik bir meydan okuma yarattı. mikroplar ve bunları kontrol altında tutabilmek için kolonilerimizi adeta birer hastane gibi döşemek zorunda kaldık. sonrasında gelen "oil upgrade" ile mikropların etkileri normal seviyelere çekilirken petrol ve plastik üretimi gibi atık kontrolü ve devamlılığı zor bir sistemi bize sundular. şimdi de "otomation upgrade" ile bize daha kararlı sistemler üretebileceğimiz yeni bir platform sundular. bu oyunu beta sürümündeyken oynamak bir ayrıcalık. bütün bu meydan okumalar sonrasında başarılı olmak ayrı bir heyecan...

    daha petrol kuyuları kazmalar, doğalgaz kaynaklarından elektrik üretmeler, her şeyin atık maddesini başka şeylere dönüştürüp sürdürülebilir bir evren yaratmaya kadar bir sürü anlatmak istediğim şey var. ancak asıl değinmek istediğim şey bu ve bunun gibi oyunların daha önce hiç bir oyunun yapmadığı bir bilinç aşılıyor olması. çevre bilinci. üretmek, hayatta kalmak için çevremize müdehale etmek, bunu yaparken neden olduğumuz sonuçlarla yüzleşmek, bu sonuçları akılcı yollarla çözüp çevresel dengeyi korumak, tükenen sınırlı kaynaklardansa sürdürülebilir, yenilenebilir kaynaklara yönelmek, çevredeki doğal dengenin dinamiklerine entegre olmak gibi çok ama çok önemli, çoğumuzda bulunmayan bir bilinci bir oyun vasıtasıyla eğlenceli bir biçimde aşılıyorlar bizlere. bu anlamda oxygen not included gerçek bir eğitim programı ve cevher. önce siz alın, oynayın, öğrenin. sonra da mutlaka çocuklarınıza oynatın.
  • hidrojeni sıvılaştırıp roket yakıtı olarak kullanan sayko bir oyuncu olarak, hakkında ileri seviye tutorial tadında iki satır karalama vaktimin çoktan geldiğini düşünüyorum.(iki satır mı? holy fuck) çok uzun zamandır bu oyun hakkında bir entry girmeyi düşünüyordum fakat içinden çıkamayacağım korkusuyla bir türlü cesaret edemedim. fakat görüyorum ki aranızda ev tipi basit bir buzdolabıyla 1200w çeken koskoca metal rafinerisini aynı elektrik hattına bağlayıp kabloları patlatanlar, başlangıçta verilen 20 derecelik ılık mı ılık su kaynakları ile lüks tuvalet yapıp kıçını yıkayan, daha sonrasında da tarlaya su yetiştiremeyip gayzerden çıkan 95 derece suyla mahsüllerini haşlayanlar var. söz konusu entrymi tamamen onlara ithaf ediyorum.*

    bu entry'mde otomasyon ve hidrojen sıvılaştırma dahil, oyundaki bütün mekaniklere değinip elimden geldiğince detaylı olarak anlatacağım. değineceğimiz ana başlıklar sırasıyla gazlar, sıvılar, mikroplar, moral ve stres, yiyecek yönetimi, sıcaklık, enerji ve elektrik yönetimi, otomasyon ve uzay olacak. o zaman hadi başlayalım.

    öncelikle oyunumuza bir astreodin içine sıkışmış ve nasıl hayatta kalacağını bilmeyen 3 adet survivor ile başlıyoruz. her survivor'un farklı özellikleri var. madenci, inşaatçı, araştırmacı, aşçı, temizlikçi, sanatçı gibi farklı uzmanlık alanlarına sahip bu survivor'lardan oynayış tarzımıza göre 3 adet seçip oyunumuza başlıyoruz. bir adet çiftçi, bir adet inşaatçı ya da kazıcı, bir adette araştırmacı başlangıç için idealdir. tabi kendi tarzınıza göre değiştirebilirsiniz.

    başlangıçta grafiklerine aldanıp basit bir base building oyunu sanrısına kapılıyoruz öncelikle. oyun bize kısa bir süre hayatta kalabileceğimiz, ufak bir güvenli bölgede başlatıyor. çevremizde kullanabileceğimiz kısıtlı bir su kaynağımız var. yakın çevremizde sıcaklık değerleri yaşabilmemiz için ancak yeterli seviyede. ilk 3-5 günde yatacak yerleri olsun, karınları doysun, az biraz da nizami olsun, basemiz göze hoş gözüksün diye uğraşıp didinirken survivor'larımızın havasızlıktan boğulduğunu farkediyoruz. noluyo la bunlara durduk yere diyerek gaz bakışıyla gezegenimize baktığımızda kıpkırmızı bir ekranla karşılaşıyoruz. karbondioksite boğulmış vaziyette zar zor nefes alıyoruz. oksijenimiz bitmek üzere. oyunun düşündüğümüz kadar kolay olmadığının farkına ilk olarak burada varıyoruz sanırım.

    adından da anlaşılacağı üzere oyunda ilk başta nefes alabiilyor olmamız gerekiyor. oksijen üretip bunu base'mize dengeli bir biçimde dağıtmamız ve survivor'larımıza(oyundaki ismiyle duplicant) nefes alabilecekleri ferah bir ortam sağlamamız gerek. daha sonrasında suyumuzu düzgün kullanmalı, ürettiğimiz enerjiyi israf etmemeli, sonrasında sıvıları, basıncı, sıcaklığı, mikropları, ulaşımı bilmemnesi derken daha birçok şeyi komplike bir biçimde yönetebilmemiz gerek. fakat herşeyden önce nefes alabilmeliyiz. bunun için de bilmemiz gereken en önemli konu; gazlar. diğerlerine de sırasıyla değineceğim.

    --gazlar--

    öncelikle bilmemiz gerekiyor ki duplicant'larımız oksjien tüketip karbondioksit üreten varlıklar. oyuna ilk başladığımızda çevremizde kısa bir süre bizi idare etmesi için oksijen yayan oxylite adlı bir madenimiz var. oxylite, oksijenin katılaştırılmış hali gibi bir şey oyunda. çok çok ileride roket yakıtı olarak üreteceğiz oxylite'ı. neyse kafa karıştırmayalım durduk yere. oxylite'ımız oksijen yayarak kendi kendini bitiriyor ve oksijen üretmenin farklı yollarına girişiyoruz. oksijen üretmenin de en ilkel ve basit yolu yosunlar. yosun tüketip oksijen üreten basit bi makineyle oksijenimizi üretebiliyoruz ve başlangıçta etrafımızda bol bol yosun var. ama etrafınızdaki yosunlar eninde sonunda bitecektir, elinizi çabuk tutmalısınız. daha sonrasında ise elektrilizor adlı su ile çalışan bir makine ile oksijenimizi sağlamak zorundayız. elektrilizor kabaca suyu oksijen ve hidrojene ayrıştırıyor. oksijeni solumak için kullanırken ortaya çıkan hidrojeni de elektrik üretiminde kullanıyoruz fakat enerji konusuna daha sonra değineceğim. elektrilizör ile suyu ayrıştırıp oksijen üretmek kulağa daha teknolojik ve hoş gelebilir, fakat aceleci olmayın. yosun makineleri oksijeni 30 derece civarı üretirken, elektrilizörler 70 derece oksijen üretir. buna dikkat edip, olabildiğince geç bir şekilde elektrilizörle oksijen üretmeye başlayın ki baseniz olabildiğince geç ısınsın. oyunda gerçek hayattaki gibi her gazın farklı bir hareketi ve özkütlesi var. mesela oyundaki en ağır gaz olan karbondioksit sağ alta doğru çökerken, en hafif gaz olan hidrojen sol yukarı doğru hareket eder. gazları hafiften ağıra doğru sıralarsak eğer, hidrojen, oksijen ve kirli oksijen(kirlisi de var) doğalgaz, klor ve karbondioksittir.(daha farklı gazlar da var ama temel bilmemiz gereken bunlar) yani bütün bu gazları kapalı bir odada karıştırsanız dağılımı yukarıdan aşağıya bu şekilde olacaktır. gazların hareketini bilmezsek eğer base'mizde istediğimiz hava sirkülasyonunu sağlayamaz, boğuluruz. base'mizde bu gazların rahat dolaşabilmesi için bol bol hava akış karosu kullanmalıyız. temel olarak base'mizi inşa ederken dikkat edeceğimiz en önemli husus, yukarısında hidrojenin birikeceği bir alan, aşağısında ise karbondioksit ve diğer solunamaz gazların(doğalgaz, klor vb.) birikeceği bir alan bırakmaktır. bazısı gidiyor base'ine hidrojen girmesin diye dışarı piramit şeklinde ayrı oksijen odaları yapıyor, sonra oradan pompalarla ve filtrelerle oksijen ve hidrojeni ayrıştırarak oksijeni base'e, hidrojeni de jeneratöre vererek kendi kendine yeten bir sistem yaratmaya çalışıyor falan. hidrojen jeneratörünün elektrik santral odasının dışında olmasına mı yanayım, aralıksız çalışan filtre ve pompaya mı yanayım bilemiyorum. israftan başka bir şey de değil. ne gerek var böyle şeylere. la bu hidrojen size netti? ne zararı var? dursun tepede işte. bitane de pompa koy oraya. bi tane de gaz element sensörü. bağla otomasyonu.(otomasyon konusuna da gelicem, en merak edilen konudur sanırım) hidrojen istediğin seviyenin altına ya da üstüne çıkınca ver jeneratöre bitsin gitsin. basenizin hidrojene boğulmasından mı korkuyorsunuz nedir. keşke basemde o kadar hidrojen olsa da hidrojene boğulsam. biriken enerjinizi harcayacak yer mi bulamıyorsunuz yani. vah vah derde bak. neyse. biz konumuza dönelim. base'mizde hidrojen ve karbondioksit sirkülasyonunu düzgün sağladıktan sonra anlattığım üzere hidrojeni jeneratöre pompalayarak elektrik üretiyoruz, karbondioksitten ise temiz suyu kirli suya çevirerek yok eden karbon sıyırıcı adlı alet ile kurtuluyoruz. ama gazlarla daha işimiz bitmedi malesef. klor; bütün mikropları saniyesinde öldürüp ortamı dezenfekte eden, bazı bitkiler ve hayvanların büyümeleri için ihtiyaç duyduğu bir gaz çeşididir. bütün solunamaz gazlar gibi klor da basemizde birikmesini istemediğimiz bir gaz çeşididir. dolayısıyla etrafı kazarken klora çok dikkat etmeliyiz. eğer oyunu yeteri kadar bilmiyorsanız, klordan kurtulması oldukça uğraştırıcı olabilir. bu sebepten oyunu iyice öğrenene kadar kloru basenize sokmayın. oyunu iyice öğrendikten sonrasında ise depo odanıza klor basarak bütün depoladığınız malzemelerdeki mikroplardan kurtulabilir, merhem zambağı yetiştirebilir ve cızırtılı puft gibi hayvanlara bakabilirsiniz. hatta ben olayı abarttım, kloru sıvılaştırıp tuvaletlerden çıkan atık suyumun içine karıştırıp mikropları öldürmeyi denedim, yemedi malesef. böyle bi mekanik yokmuş. olsa güzel olurdu ama. kesinlikle sapıkça. klordan da yeteri kadar bahsettiğimize göre doğalgaza gelelim. doğalgaz; genel olarak enerji üretiminde kullandığımız bir gaz çeşididir ve malesef klor gibi keyfimize göre muhattap olmayacağımız türden bir gaz değildir. oyunda biraz ilerlediyseniz farketmişsinizdir ki doğalgazla epey içli dışlı oluyoruz. basemizde kullanacağımız doğalgaz yayan iki adet alet var. birincisi gübre makinesi. bu makine kirli su, toprak ve fosforit kullanarak bize gübre üretiyor ve etrafına doğalgaz yayıyor. ikincisi ise petrol rafinerisi. petrol rafinerisiyle bin bir zahmet magmaya kadar inip çıkarttığımız ham petrolü işlenmiş petrole çeviriyoruz. işlenmiş petrolü elektrik ve plastik üretiminde kullanıyoruz. petrol oyundaki en güçlü elektrik enerjisini sunuyor bizlere. kömür jen 600w, doğalgaz-hidrojen jen 800w, buhar türbini 850w petrol ise 2000w gücünde elektrik enerjisi sağlar. bunları %50 daha fazla verim aldığımız elektrik santral odasında konumlandırırsak kömür 900w, doğalgaz-hidrojen 1200w, petrol ise tek başına 3000w gücüne ulaşır. bu da başlı başına bize dünyada var olan petrol çılgınlığı hakkında istemeden de olsa epey fikir sahibi yapar. neyse. gazları anlatıyorduk konu gene çok dağıldı. enerji konusunda daha detaylı anlatacağım. basemizde doğalgazı kontrol etmenin en basit yolu bu iki makineyi aynı odaya koyup base içinde yarı kapalı bir alanda konumlandırmaktır. eğer bu aletleri karbondioksitin çöktüğü basenizin alt bölgelerinde bir yerde konumlandırır, üstten oksijen alacak şekilde kurduğunuz yarı kapalı odaya da karbon sıyırıcı koyup gelen karbondioksiti temizlerseniz doğal olarak odanızın en altında sadece doğalgazınız kalacaktır. doğalgazın oksijenden ağır olduğunu unutmayın. dolayısıyla odanıza bir tane de hava pompasıyla filtre koyarsanız, basit bir gaz element sensörü yardımıyla hem doğalgazınızı doğalgaz jeneratörüne aktarır elektrik elde edersiniz, hem de doğalgazı basenizden düzenli olarak temizlemiş olursunuz. yalnız yukarıdan hava alması önemli, yoksa duplicantlar içeride çalışırken sık sık boğulup nefes almaya kaçarlar. özellikle petrol rafinerisini çalıştırırken ki bu da asla istemediğimiz bir olay. resimle kendi dizaynımı da ekleyeceğim, iyi anlatamadıysam daha iyi yardımcı olabilir. sorularınız varsa sorarsanız daha detaylı anlatırım.

    doğalgaz odası

    eğer basenizde doğalgazı bu yöntemle kontrol altına alacaksanız, koloninize alacağınız duplicantların olumsuz özelliklerine iyi dikkat etmeniz gerekir. oyunda duplicantlarımız gaz çıkarabiliyor çünkü. bildiğiniz osurma yani. eğer olumsuz özelliği osurmak olan bir duplicantı koloninize kattıysanız zaman içinde basenizde kontrolünüz dışında bir doğalgaz birikecektir. duplicantlarınızı seçerken buna dikkat etmenizi tavsiye ederim. sonra bi tane adam osuruyor diye kıçına doğalgaz jeneratörü bağlamak zorunda kalmayın.*

    peki o kadar şey öğrendik, biz duplicantlarımızın osurmasıyla başa çıkamayacak kadar aciz miyiz? tabii ki doğalgazı basemizde işlemenin tek yolu doğalgaz odaları değil. gazların hareketini biliyoruz artık. çok daha akılcı ve mantıklı bir çözüm olarak, basenizde bulunmasını istemediğiniz, duplicantlarımız tarafından solunamayan bütün gazları işleyecek bir hava arıtma sistemi de kurabilirsiniz. nasıl hidrojeni basenizin yukarısından pompa ile jeneratöre aktararak temizliyorsanız, aynı şekilde basenizin en altından da pompa ve filtreler yardımıyla kloru, doğalgazı hatta asitli gazı temizleyecek arıtma odası veya odaları kurabilirsiniz. basemizde bulunmasını istemediğimiz klor, doğalgaz, asitli gaz gibi gazların hepsinin oksijenden ağır ve karbondioksitten hafif olduğunu unutmayın. zaten basenizden karbondioksiti karbon sıyırıcılarla düzenli olarak temizliyordunuz, dolayısıyla basenizin en altına bu gazlarınız çökecektir. bu bölgelerde konumlandıracağınız gaz pompası ve gaz filtrelerinin yardımıyla bütün bu gazları basenizden temizleyebilirsiniz. doğalgazı doğalgaz jeneratörüne vererek kurtulabilir, kloru da eğer "varsa" büyümesi için klora ihtiyaç duyan bitkilerinize ya da hayvanlarınıza vererek temizleyebilirsiniz. yoksa da basenize karışmış olan kloru ve asitli gazları basenizin dışında konumlandırdığınız gaz çıkışına(tercihen yüksek basınçlı gaz çıkışı) aktararak da temizleyebilirsiniz. bu sistemi stabil bir şekilde oturtursanız, dilediğiniz makineyi dilediğiniz yerde konumlandırma gibi lüks bir imkanınız olduğundan hem basenizde çok büyük bir hareket esnekliği ve serbestliği elde eder, hem kazı yaparken bu gazların basenize karışma ihtimalini umursamaz, hem de duplicantlarınızın gaz çıkarması gibi basit olayları bile asla dert etmezsiniz. bu sistem çok daha kararlı ve akılcıdır ve bize çok büyük bir hareket rahatlığı sunar. fakat bu sistemin mükemmel bir şekilde çalışması için otomasyon desteğine ihtiyacınız var. aslında oldukça basit yapması. dileyene yeşillendirirse daha detaylı anlatırım. otomasyon konusunda nasıl otomasyon sistemleri geliştireceğinizden detaylı olarak bahsedeceğim zaten.

    basemizde bulunmasını istemediğimiz gazları nasıl arıtacağımız konusunda da yeteri kadar fikir sahibi olduysak biraz da kirli oksijenden bahsedelim. kirli oksijen de aynı temiz oksijen gibi duplicantlarımız tarafından solunabilir bir gazdır. fakat temiz oksijenden farklı olarak kirli oksijende mikroplar çok hızlı şekilde ürer dolayısıyla da duplicantlarınızın hasta olmasına yol açarlar. özellikle balçıkciğer en bulaşmak istemediğimiz mikrop türüdür ve kirli oksijenle temas ederse çok hızlı bir şekilde ürer. mikroplar konusunda daha detaylı açıklayacağım. kirli oksijen bu sebepten basemizde bulunmasını istemediğimiz bir gaz türüdür ve koku gidericiler kullanarak kirli oksijen temiz oksijene çevrilmelidir. kirli sular, balçık, çürük yığınları ve kirli topraklar sürekli olarak etraflarına kirli oksijen yayarlar. basenizde kirli oksijen yayan kirli su hazneniz veya depolarınız gibi kirli oksijen yayan bölgelerin yakınlarına bol bol koku giderici yaparsanız kirli oksijeni rahatlıkla kontrol edebilirsiniz. hatta base dışına açıldığınız zaman sık kullandığınız güzergahlarda balçıkciğer bulaşmış kirli oksijen varsa, oralara da koku gidericiler inşa etip temiz oksijene çevirin ki oradaki mikroplar ölsün duplicantlarınız hastalıktan perişan olmasın. kirli oksijenden de bahsettiğimize göre biraz da buhardan bahsedelim. buhar, oyunun erken aşamalarında gerekli olmasa da, orta ve ileri aşamalarında bilmemiz ve kontrol etmemiz hatta üretmemiz gereken bir gaz türüdür. bildiğiniz üzere buhar, suyun gaz halidir. su 100c'de gaz formuna döner ve buhar olur. 0 derecede ise donar ve katı hale gelir. kati haline de buz diyoruz zaten biliyorsunuz. konumuz gazlar olduğu için gaz halinden bahsedeceğim tabi ki. roketçiliğe başlarken yapacağımız ilk roketimizde, duplicantlarımıza moral için yaptığımız saunalarımızda ve enerji üretmek için kullandığımız buhar türbinlerinde buhar kullanacağız. oyunda basitçe sudan buhar üreten bir makinemiz bulunmadığı için suyun sıcaklığını nasıl 100c'ye getirebileceğimizi bilmemiz gerekiyor. başka türlü buhar elde edemeyiz. sıvı ısıtıcı suyumuzu en fazla 85-90c civarlarına getirebilir. işe yaramaz o yüzden. buhar üretmenin benim bildiğim birkaç yöntemi var. aslında hepsi aynı şey; sonuçta bi şekilde suyu ısıtacağız ama farklı tekniklerle yapıyoruz sadece. bildiğiniz üzere oyunda 100c ve üzeri sıcakları gören iki bölgemiz var. biri petrol yataklarının bulunduğu magma bölgesi diğeri de uzay bölgemiz. magma bölgemizde bu sıcaklığımız enerjisini magmadan alıyor, uzay bölgemizde ise gezegenimize yağan meteorlardan alıyor. suyu buharlaştırmak istiyorsak basitçe bu bölgelerden yardım alabiliriz. eğer suyunuzu yeraltındaki 1500c'lik magmaya ya da magmanın sayesinde 100c'den daha sıcak olan kayalardan birine temas ettirirseniz, suyunuzu anında buhara çevirebilirsiniz ki buhar türbininde magmanın bu gücünü kullanıyoruz. bir diğer seçenek de gökyüzünde meteor yağmurlarından arta kalan regolitlerdir. regolitler 100 ila 150 derece arası gezegenimizin yüzeyinde bulunur ve bize yüksek derecesi sayesinde suyumuzu buharlaştırma imkanı verir. bu sayede de roketimiz için gerekli olan buharı bu bölgeden kolayca üretebiliriz. peki başka yol yok mu. sauna yapacağız alt tarafı ulan. magmadan ya da regolitlerden buhar üretip basemize boru hattı mı döşeyeceğiz illa. evet gelelim o zaman sonraki yöntemimize. bir diğer buhar üretme yöntemimiz de alakasız bir şekilde termo sıvı ayarlayıcısıdır. bildiğiniz üzere termo sıvı ayarlayıcı, çalışırken çok fazla ısınan bir alet. onun bu özelliğinden buhar üretmek için faydalanabiliriz. eğer çelik ya da daha dayanıklı bir malzemeden termo sıvı ayarlayıcı yaparsanız 275c ye kadar hasar almadan dayanabilir. bizim için yeter de artar bile. termo sıvı ayarlayıcınızı da iyi yalıtılmış ve zemini metal karo olan bir odada konumlandırırsanız, odanız suyumuzun buharlaşması için gereken sıcaklığa gelene kadar aletinizi çalıştırabilirsiniz. 120-130c civarı rahatlıkla yeterli olacaktır. daha sonrasında da yaptığınız metal karolu zemine suyunuzu 1'er kg şeklinde damlatırsanız, suyunuz anında buharlaşacaktır. sonrasında da buharınızı saunalarınıza verip duplicantlarınıza sefa yaptırabilirsiniz. hehe. tabi ki bu sistemi kontrol edebilmeniz için otomasyonu biliyor olmanız gerek malesef. nasıl otomasyon sistemleri geliştirebileceğinizi de otomasyon konusunda açıklayacağım. umarım yardımcı olacaktır. evet benim bildiğim buhar üretme yöntemleri bunlar başka bilmiyorum malesef.

    evet genel olarak gazlarla ilgili aklıma gelenler şimdilik bu kadar. evet gazlar. bu koca paragraf sadece gazlar hakkındaydı. oyunun ayrıntı boyutunu varın siz düşünün. gazlar konusunu bitirdiysek şimdi sıvılar konusuna geçeceğim.

    --sıvılar--

    su. tabii ki en önemlisi su. tatlı su, tuzlu su ve kirli su. oyuna başladığımızda kullanabileceğimiz kısıtlı bir miktar, ısı derecesi başlangıç için tarım yapmaya uygun kısıtlı bir miktar suyumuz var. tatlı suyu tarlalarımızda, tuvaletlerimizde, karbon sıyırıcılarda, araştırmalarda, oksijen üretiminde, duplicantlarımıza moral için kurduğumuz soda makineleri, espresso makineleri gibi dinlenme aletlerinde vesaire bir çok alanda kullanıyoruz. fakat başlangıçta verilen bu suyumuzu çok iyi değerlendirmeliyiz. bana sorarsanız uzun bir süre idare etse de bu su mümkün olduğunca tarıma ayrılmalı. elektrilizör, karbon sıyırıcı, tuvaletler gibi içerisine giren suyun derecesinin çok önemli olmadığı aletlerimiz ile tarımcılıkta kullandığımız suyu birbirinden ayırmamız hayati önem taşıyor. çünkü farkedeceksiniz ki oyunda ilerledikçe en önemli sorunlardan biri soğutma. özellikle su soğutmak. tarım yapacaksanız-ki yapmak zorundasınız- suyu da soğutmak zorundasınız. dolayısıyla başlangıç suyumuzu tarıma ayırıp diğer ihtiyaçlar için kullandığımız suları çevreki daha yüksek derecede bulunan kirli suları arıtarak temin edersek çok daha uzun vadede tarım problemiyle karşılaşmış oluruz. suyu soğutmayı daha sonra sıcaklık başlığında inceleyeceğim. gelelim kirli ve tuzlu suya. kirli su arıtıp temiz suya çevirebildiğimiz, gübre makinesi gibi bazı aletlerimizin ve yetiştireceğimiz bazı bitkilerin ihtiyaç duyduğu, çevremizde de çokça bulabileceğimiz bir sıvı çeşididir. etrafına sürekli olarak kirli oksijen yayar. fakat gazlar konusunda anlattığım üzere bu problemle nasıl başa çıkabileceğimizi biliyorsak sorun değil bizim için. kirli su candır bu oyunda, adı "kirli" diye aldanmayın. ayrıca bazı makinelerimiz de atık olarak kirli su çıkarır. aklıma gelenler doğalgaz jeneratörü, petrol jeneratörü, yosun damıtıcı ve karbon sıyırıcı şu an. kirli suyu temiz suya çevirmek haricinde bahsettiğim üzere gübre makinelerimizde, pinça biberi ve kamış lifi yetiştirmede de kullanıyoruz. ayrıca kaynama noktası normal sudan daha yüksek olduğu için metal rafinerisini soğutmak için daha uygun bir seçim olacaktır.(normal su 100c-kirli su 120c'de buharlaşır yani 120c olana kadar kirli suyla metal rafinerinizi soğutabilirsiniz.) kirli suyun kabaca kullanım alanlarından bahsettiğimize göre sıra geldi tuzlu suya. tuzlu su da kirli su gibi temiz suya çevrilebilen ve kolaylıkla bulunabilen bir sıvı çeşididir. fakat kirli su gibi düşük sıcaklıklarda bulmak daha zordur. kirli su 30c civarında etrafımızda bol bol bulabilirken tuzlu suyu yalnızca gayzerinin olduğu yerlerden temin ederiz dolayısıyla genelde sıcaklığı çok daha yüksektir. en azından benim asteroidimde öyleydi. ayrıca tuzlu suyu arıtması kirli suya nazaran çok daha maliyetlidir. kirli su arıtıcısı 120w ile çalışırken tuzlu su arıtıcısı 480w gücünde elektrik tüketir ve düzenli olarak arındırdığı tuzu boşaltmak gerekir bu aletlerden. ayrıştırdığınız tuzunuzu da kaya ufalayıcıda işleyip sofra tuzu yapabilirsiniz. yemeklerde sofra tuzu kullanmak duplicantlarımıza +1 moral sağlar fakat +1 moral için tabi ki böyle maliyetli bir işe girmek akıl karı değil bana sorarsanız. zaten sofra tuzu için illa tuzlu suyu arıtmaya gerek yok tuz madenini kazarak da kaya ufalayıcınızda işleyebilirsiniz. tüm bu sebeplerden oyunun erken aşamalarında tuzlu suyu gerek yüksek elektrik maliyeti gerek yüksek sıcaklığı dolayısıyla basenize sokmamak yararınıza olacaktır. fakat oyunun daha ileriki aşamalarında tuzlu su ile marul yetiştirme işine de girebilirsiniz. neyse. tarım konusunda değineceğiz buna. gelelim sonraki sıvımıza, petrol. doğal olarak astreoidimizin en altında magmaya yakın bulunan petrol, yukarıda bahsettiğim üzere muazzam bir enerji gücüne sahiptir. tek petrol jeneratörü bile neredeyse bütün base'i döndürebilecek güçtedir. yalnız petrole gidip kurtulucam tüm dertlerden diye suitsiz, korumasız bi şekilde bodoslama gitmeye kalkarsanız duplicantlarınız haşlanır muhtemelen petrol içinde ölür zavallılar. öncesinde koruyucu suitler yapıp içlerine oksijen basmalısınız. fakat tüm bunları becerir petrole inip basenize boru hattıyla petrolü çekebilirseniz ödülünüz oldukça büyüktür. hem enerji derdinden çok büyük ölçüde kurtulmuş olursunuz hem de polimer presiyle petrolden plastik elde edebilirsiniz. plastiği de ulaşım tüpleri, yaratık tuzakları,merdivenler,lüks yataklar gibi bir çok yerde kullanıyoruz. petrol hayati önem taşıyor o yüzden. yer altındaki petrol rezervi sizi epey uzun süre idare edecektir fakat hazıra dağ dayanmaz günün birinde petrol rezerviniz de bitecek ve petrol kuyusundan petrol çıkarmak zorunda kalacaksınız. petrol kuyusu temiz su tüketip petrol üretir. zaten haritada epey su gayzeri olduğu için bu aşamaya geldiyseniz petrol çıkarmakta zorlanacağınızı da düşünmüyorum. sıvılarla ilgili genel olarak aklıma gelenler şimdilik bunlar, aklıma geldikçe editlerim. lan daha yazılacak bi dünya şey var ben ne cesaret girdim bu işe aklımı sikiyim. bundan dolayı yazmıyordum zaten bu güne kadar. neyse başladık bi kere yapacak bişey yok bitiricez. sıradaki başlığımız olan mikroplar konusuna geçiyorum.

    --mikroplar--

    bildiğiniz üzere duplicantlarımız uzun süre fazla miktarlarda mikroplarla temas ederlerse hasta olup yatak döşek yatar bizi de epey uğraştırırlar. duplicantlarımızda oluşacak hastalık problemlerinin önüne geçebilmemiz için bilmemiz ve kontrol altında tutmamız gereken bir diğer konu da mikroplardır.

    oyunda 3 çeşit mikrop vardır. birincisi gıda zehirlenmesi hastalığına yol açan bakterilerdir. bu bakteri türü duplicantlarımızın metabolizmalarında ürerler ve bildiğiniz üzere işeme-sıçma yoluyla dışarı atılırlar. tuvaletlerimizde ve tuvaletlerimizden çıkan atık sularımızda bolca bulunurlar. ilk başlarda kullandığımız basit tuvaletlerimiz ve lavabolarımız herhangi bir kanalizasyon sistemine ve temiz su tesisatına bağlı olmadığı için fazla hijyenik değillerdir. daha sonradan inşa ettiğimiz lüks tuvaletler ve lavabolarla bu mikroplarla daha kolay başa çıkmaya başlarız. kolonimizin temizlikçisi tarafından tuvaletlerimiz dezenfekte edilmeli ve sürekli olarak hijyenik olması sağlanmalıdır. tuvaletlerimizden mikropları kolayca dezenfekte edebiliriz ama atık suyumuzdaki mikropları ne yapacağız? oyunun başlarında önemsemeyebilirsiniz ama oyun ortalarında tuvaletlerden çıkan atık suyunuz biriktikçe bir sorun haline gelecek ve kurtulmak isteyeceksiniz. çünkü bu suyu mikroplarından arındırmadan temiz suya çevirip kullanırsanız mikroplarını öldürmüş olmazsınız. mikroplu bir temiz su elde edersiniz sadece. daha sonra bu temiz su kullandığınız aletlere, tarlada yetiştirdiğiniz bitkilerinize, tuvaletlerinize, artık nerede kullanıyorsanız heryere bulaşır ve duplicantlarınızı sürekli hasta eder. o yüzden tuvaletlerden çıkan atık suyumuzu oyunun ileriki aşamalarında düzgün bir kanalizasyon ve arıtma sistemi yaparak kontrol altına almalıyız. gıda zehirlenmesi mikrobuyla başa çıkabilmeniz için bilmeniz gereken, aşırı sıcak veya aşırı soğukta yaşayamayıp hızla öldükleridir. ortalama 20-30 derecelik ılıman sularda ise hızla çoğalırlar.40c den sonra ise yavaş yavaş ölmeye başlarlar. sıcaklık ne kadar fazla olursa o kadar hızlı bir şekilde ölürler. bu sebepten dolayı diğer makineleriniz ve aletlerinizden çıkan kirli sularla tuvaletlerinizden çıkan kirli suyu mikrobundan arındırmadan birbirine karıştırmamalısınız. eğer karıştırırsanız mikrop bütün kirli sularınıza bulaşıp hızla üreyecek, daha büyük bir problem haline gelecek ve çözümü daha zor olacaktır. yapmamız gereken şey basitçe düzgün bir kanalizasyon sistemi yapıp. tuvaletlerden çıkan atık suyumuzu ayrı ufak bir haznede toplamaktır. bu haznenizde konumlandıracağınız sıvı ısıtıcınızla suyunuzu 80 90c civarlarında kaynatırsanız, saniyeler içinde bakteriler ölecektir. daha sonrasında ise bu suyunuzu ana kirli su haznenize aktarıp gönül rahatlığıyla kullanabilirsiniz. ben ana kirli su haznemin içinde biryerde kuruyorum mikroplu su haznemi. zeminini de mekanize kapılardan yapıyorum. mikrop ve basınç sensörleriyle otomasyonunu yaptıktan sonra suyum mikroplardan arınıp istediğim basınca da gelince kapıları açıyorum hoop ana haznemde. sonra kapıları kapat devam aynı şekil. bu kadar basit. pompaya mompaya gerek yok böyle işler için. benim yöntemim bu siz nasıl çözersiniz bilemem artık.

    gelelim duplicantlarımızda alerjik reaksiyona sebebiyet veren diğer mikrop türümüze. polen yani bildiğin. tüydutu yetiştirirken dikkat ettiyseniz mikrop bakışında seranızın yakınındaki atmosferde "çiçeksi koku" yazar. tabi ki tüydutlarından yayılır bu polenler. çiçeksi koku bünyesinde alerjik reaksiyon özelliği bulunan duplicantlarımızda alerjiye yol açar ve sürekli hapşırtır tıksırtır. alerjiye yakalanmış duplicantınızın atletikliği büyük oranda düşer ve bünyesi zayıflar. bunun önüne geçmek içinde dikkat etmeniz gereken nokta çiçeksi kokuyla en çok muhattap olacak olan çiftçinizi koloninize seçerken alerjik reaksiyon özelliğine sahip olmamasıdır. alerjisi olmıcak yani işte. daha sonrasında ise tüydutu yetiştirirken seranızın duvarlarına çok fazla hava akış karosu yapmayın ki etrafa çok yayılmasın bu polenler. kamışliflerinde falan da olabilir çiçeksi koku olayı hatırlayamadım şuan varsa ona da dikkat edersiniz işte. evet bu mikrobumuzu da anladığımıza göre geçelim dikkat etmemiz gereken en önemli mikrop olan balçıkciğere.

    balçıkciğer duplicantlarımız için en tehlikeli mikrop çeşididir. balçıkciğere yakalanmış bir duplicant koloninizin doktoru tarafından revirinizde konumlandırdığınız tedavi makinesinde karantina altına alınıp tedavi edilmezse ölebilir çünkü. tedavi süreçleri de birkaç gün sürer öyle hemen iyileşmezler malesef. balçıkciğerler isminden de anlaşılacağı üzere balçıkta ürerler ve balçıkların yoğun olduğu bölgelerde çok yaygındırlar. bu mikropla başa çıkabilmemiz için nasıl ürediğini ve nasıl öldürebileceğimizi bilmemiz gerekiyor öncelikle. balçıkciğer sadece havada yaşayabilen, kirli oksijende hızla üreyen, temiz oksijende zaman içerisinde ölen, diğer gazlarda ise sabit kalarak varlığını sürdürmeye devam eden bir mikroptur.(klor hariç tabiki) dolayısıyla duplicantlarınız basenin dışına çıktığında balçıkciğerin yaygın olduğu bölgelerden sık sık geçiyorlarsa, o bölgelere koku gidericiler inşa edip oradaki kirli oksijeni temiz oksijene çevirmeniz yararınıza olacaktır. zaman içerisinde oradaki kirli oksijen temiz oksijene dönecek, dolayısıyla da balçıkciğer mikrobundan temizlenecektir. tabi bunun birden olmasını beklemeyin. eğer böyle bir etki istiyorsanız, gazlar konusunda bahsettiğim üzere kullanmanız gereken gaz klordur. klor bütün mikropları saniyesinde öldürür ve ortamı dezenfekte eder. mikroplu bölgenin yakınlarında etrafı kapalı bir klor kütlesi varsa orayı kazıp kloru serbest bırakarak bütün mikropları öldürebilirsiniz. tabi gazların hareketini biliyor olduğunuzu ve bu iş için klorun kirli oksijene göre yukarıda olması gerektiğini bildiğinizi varsayıyorum. öyle olmalı ki klor kirli oksijenin olduğu yere çöksün ve mikropları öldürsün di mi. oyunu iyice öğrendikten sonra da depo odanızın atmosferini klor yaparak depoladığınız herşeyin mikrobunu anında öldürebilirsiniz. balçıkciğeri bu bahsettiğim unsurlardan farklı olarak hava ile temasını keserekte öldürebilirsiniz. sadece havada yaşayabildiğini söylemiştim. örneğin balçık deponuzu suyun içinde konumlandırırsanız çok hızlı bir şekilde öleceklerdir. türlü türlü yolu var yani. seçin beğenin uygulayın. evet balçıkciğer mikrobu ve nası başa çıkılması hakkında da aklıma gelenler bunlar. mikroplar konusunu da bitirdiğimize göre sıradaki konumuz olan moral ve strese geçiyorum artık.

    ---moral ve stres---

    kolonimizdeki duplicantlarımız strese girmeden mutlu bir şekilde yaşayabilmek için tıpkı bizler gibi morale ihtiyaç duyarlar. verdiğiniz sorumluluklar ve yetenekler ne kadar fazla olursa, diğer bir deyişle ne kadar kalifiye eleman olurlarsa, moral ihtiyaçları da o kadar artar. eğer duplicantlarınızın moral ihtiyaçlarını karşılayamazsanız, stres seviyeleri yükselir. streslerinin yükselişini önleyemediğiniz takdirde de stresleri %100 seviyesine ulaşır ve stres tepkilerini gösterirler. kimi ağlamaya başlar, kimi kusar, kimi sinirinden sağa sola vurup aletleri ya da duvarlarımızı kırar ve streslerini atmaya çalışırlar. bu süre zarfında da verdiğiniz hiçbir işi yapmazlar. uzun süre stresi kontrol altına alamazsanız koloninizin kaosa sürüklenmesi kaçınılmaz olacaktır. stres seviyesinin artışını önleyemediğimiz durumlarda masaj odalarımızda konumlandıracağımız masaj masalarını kullanarak stres seviyesini azaltmaya ve kontrol altında tutmaya çalışırız. duplicantlarımız stresleri %50'nin üzerine çıktığında masaj odalarına giderler ve rahatlamaya çalışırlar. fakat mümkün olduğunca duplicantlarınızın morallerini yüksek tutmalı ve masaj aleti kullanmamaya çalışmalısınız. çünkü duplicantlar masaj olurlarken hem uzun süre vakit harcarlar işlerle ilgilenemezler, hem de her bir masaj masası 240w elektrik yakar dolayısıyla da enerji israfına yol açar. tam tersini düşünürsek duplicantlarınız çok yüksek moralli olduklarında ise mutluluk patlaması yaşarlar. kimisi ekstra atletiklik kazanır, kimi sağa sola stickerlar yapıştırır dekor arttırır, kiminin yeteneklerine ekstradan bonuslar gelir. peki morali ve stresi neler etkiler ve nasıl moralimizi yüksek tutabiliriz? detaylarla anlatmaya çalışalım.

    duplicantlarınızın moral durumunu ve streslerini etkileyen bir çok unsur vardır. bu unsurlar içinde bulundukları fiziksel ortam, yedikleri yemek, düzenli yaşam, ilgi alanlarına göre çalışma, mola-dinlenme saatleri ve dinlenme imkanı çeşitliliğidir. bunlara sırasıyla değinip detaylarına ineceğim. bulundukları fiziksel ortamdan başlayacak olursak; en önemlisi oyunun adından da anlaşılacağı üzere; maruz kaldıkları atmosferdir. duplicantlarımız ilk olarak rahat rahat nefes alabilmelidir. dolayısıyla basemizin elimizden geldiğince her yerini oksijenle doldurmalıyız. eğer duplicantlarımız oksijensiz ortamlara ya da düşük basınçlı oksijene maruz kalıp nefes almakta güçlük çekmeye başlarsa, stres seviyeleri hızla yükselecektir. bu dikkat etmemiz gereken en önemli konudur. basemizi sürekli oksijenle doldurarak duplicantlarımızın rahat nefes almasını sağlamalıyız. base dışına çıkacağımız vakitlerde ise bu nefes alma sorununu atmotakımlar ya da eksotakımlar yapıp içlerine oksijen basarak çözüyoruz biliyorsunuz. rahat nefes alma haricinde aşırı sıcak ya da aşırı soğuk çevreye maruz kalırlarsa da stresleri yükselecektir. dolayısıyla basemizde elimizden geldiğince ılıman bir hava oluşturmalıyız. sıcaklık konusunda daha detaylı değineceğim. dikkat edeceğimiz diğer bir nokta ise duplicantlarımız aşırı basınçlı bir ortama girerlerse, kulak zarları patlayacak ve kulakları düzelene kadar stresin hızla yükselmesine neden olacaktır. dolayısıyla yüksek basınçlı olan gayzer gibi bölgelere koruyucu takımsız girmemeye çalışmak yararımıza olacaktır. bünyesinde alerjik reaksiyon bulunan duplicantımız eğer çiçeksi koku mikrobunun bulunduğu ortamlara sık sık girerse, alerji olur ve bu durum da onların stres seviyesini yükseltir. mikroplar başlığı altında anlattım bu mevzuyu. bunların haricinde duplicantlarınızı sık sık ıslak zeminlere temas ettiriyor ya da komple suya sokup çıkarıyorsanız, bu da stres seviyesinin yükselmesini tetikleyecektir. dolayısıyla sık sık yerlere dökülen sularımızı kolonimizin temizlikçisi tarafından temizlemeliyiz ve duplicantlarımızı mümkün olduğunca koruyucu takımsız suya sokmamalıyız. bazıları base'ine istemedikleri gazların karışmasını önlemek için base giriş çıkışlarına sudan perde yaparak hava kilitleri falan yapıyor dolayısıyla duplicantları sürekli bu kilitlerden geçerek "sırılsıklam" oluyor ve stres seviyesini hızla yükseltiyorlar. ben hiç gerek duymadım böyle işlere hatta bana sorarsanız amatörce bu tarz yöntemler. basenizde istemediğiniz gazlardan nasıl kurtulabileceğimizden gazlar konusunda bahsettim zaten detaylı, geçiyorum o yüzden bu mevzuyu. tüm bu sebeplerden oyunun ileriki aşamalarında base giriş ve çıkışınıza takım kontrol noktaları kurmalı, başlarda atmo-takım, ileride ekso-takım kullanarak basenize giriş-çıkış yapmalısınız ki bu çevresel etkilerin tümünden duplicantlarınız etkilenmesin. moral durumunu etkileyen bir diğer önemli unsur da dekordur. duplicantlarımız ne kadar yüksek dekoru bulunan bölgelere maruz kalırlarsa o kadar yüksek moral bonusu kazanır, dolayısıyla o kadar az strese girerler. özellikle fazla vakit geçirdikleri yatak odaları, yemek odaları, banyolar, dinlenme odaları, merdivenler gibi sık kullandıkları bölgelerin dekorunu mümkün olduğunca yüksek tutmalısınız. koloninizin sanatçısı tarafından tablolar, heykeller, çiçekler vs yaparak basenizdeki dekor değerini arttırabilirsiniz. sanatçınız ne kadar yetenekliyse yaptığı sanat eseri de o kadar yüksek dekor değerine sahip olur. her bir dekor öğesinin bir dekor değeri ve etkileyeceği bir alan vardır. oyun içinden hangi dekor öğesinin ne kadar dekora sahip olduğunu ve ne kadar alanı etkilediğini inceleyerek çözebilirsiniz. her bir karonun ulaşabileceği maksimum dekor seviyesi +120 dekordur. mümkün olduğunca fazla bölgeyi yüksek dekora maruz bırakmak istiyorsanız oyunun ileriki aşamalarında basenizde cam karolar kullanarak, bölgeler arasında dekor geçişine izin vermelisiniz. cam karolar hem dekor geçişine izin verir, hem de cam karolar ekstra dekor değeri sağlar. magma bölgesinden elde ettiğiniz elmaslarla kolaylıkla cam karo yapabilirsiniz. fakat ileride bahsedeceğim üzere basemizin sanayi bölgesinde oluşacak dekor problemini çözmek o kadar kolay olmayacaktır. kullandığımız sanayi tipi kablolar ve sanayi aletleri çok çok fazla dekor öldürür ve tablolar heykeller gibi basit dekor öğeleri inşaa ederek bu bölgelerde oluşan dekor problemiyle başa çıkamayız maalesef. peki bu bölgelerdeki dekor problemini nasıl çözeceğiz? farklı gezegenlere yolladığımız roketlerle getirdiğimiz nadide eserlerle tabii ki. sanayi bölgemizin dekorunu maksimum seviyelere ulaştırmak için uzaydan getirdiğimiz nadide eserlere ihtiyacımız var. örnekle açıklayacak olursam her bir roket görevinden en iyi ihtimalle %20 şansla(gezegenine göre değişir bu ihtimal) getirebildiğimiz 5. seviye yani oyundaki en yüksek seviye eserler, +80 dekor değerine sahiptir ve tamı tamına 10 karo etki alanı vardır. gezegenlerden getirdiğimiz bu eserleri de üstünde sergilenen nesnenin dekor değerini 2 katına çıkaran "kaide" üzerinde sergiler, kaidenizi de inşa edildiği yapının dekor değerine %20 ekleyen "granit"den yaparsanız; her yöne doğru 10 karoluk bir etki bir alanına sahip diğer bir deyişle tam 20 karo çapında +200 dekor veren hayvani bir dekor öğeniz olur. işte sanayi bölgemizde oluşan dekor problemini de bu eserler yardımıyla çözeceğiz. diğer türlü tablolarla mablolarla buralarda dekor kasmaya kalkmayın perişan olursunuz.
    evet; duplicantlarımızın bulundukları fiziksel ortamın nasıl moral ve strese etki edeceğini yeterince açıkladım. ne konuymuş amk anlat anlat bitmedi. neyse. duplicantlarımızın moralini etkileyecek bir diğer konu da yedikleri yemektir. ne kadar lezzetli yemeklerle beslenirlerse o kadar moralleri yüksek olur. oyunun erken aşamalarında kullandığımız mikrop lapalayıcıların moral bonusları çok düşüktür hatta eksilerdedir. bir an önce tarla sistemine geçip mantar, tüydutu, marul gibi bitkileri yetiştirip kolonimizin aşçısı tarafından lezzetli yemekler yapmalıyız. üst seviye yemekler için doğalgazla çalışan bir ocağa ihtiyacımız var. eğer ocağınızın doğalgaz gayzeri durağan hale geldiğinde yakıtsız kalmasını istemiyorsanız, 3 ya da 4 tane gaz rezeruarında sadece ocakta kullanılmak üzere doğalgaz stoklamalısınız. böylece gayzeriniz durağanlaştığında bir sonraki aktivitesine kadar rahatlıkla yetecektir. oyunun en lezzetli ve dolayısıyla yapımı en zahmetli yemeği olan "frost burger" hayvani bir şekilde +16 moral verir. sulusepken, barbekü ve maruldan yapılır. dahası; bu yemek "ruh yemeği" olduğu için duplicantlarınız üzerinde günlük %15 stres azalması sağlar. hangi yemeğin ne kadar moral etkisi olduğunu ve hangi malzemelerden yapıldığını ocak ya da ızgaradaki yemek listesinden bakabilirsiniz. bütün yemeklerde sofra tuzu kullanmak +1 moral sağlar. normal tuzu kaya ufalayıcıda işleyerek kolayca sofra tuzu elde edebilirsiniz. evet; yemek konusunun moral üstündeki etkisine değindiğimize göre diğer unsurlarla devam edelim.

    nasıl ki bizler yaşamımızda belirli bir düzen ve nizama ihtiyaç duyuyorsak, aynı şekilde duplicantlarımız da düzene ihtiyaç duyar. örneğin tuvaletlerini tuvalette yapmak, yemeklerini yemekhane ya da büyük salonda yemek, uyku saatlerinde yatak odalarında uyumak, dinlenme saatlerini dinlenme odalarında geçirmek isterler. hatta ve hatta aynı bizler gibi modern hayatın getirdiği şehir hayatı ve sanayileşmenin etkilerini bir nebze olsun unutmak için yeşil ve doğal alanlara ihtiyaç duyar, ufak parklarda ve büyük doğal alanlarda vakit geçirmek isterler.(oha) bir bölgenin "oda" olarak sayılması için etrafı karolarla ve kapılarla kapalı, diğer alanlardan izole bir bölge olması gerekmektedir. örneğin tuvalet +2, kışla +1, yatak odası +2, büyük salon +6, büyük doğa alanı +6 moral verir. bir odanın moral bonusunu alabilmek için oda şartlarını yerine getirmeniz gerekmektedir. örnek olarak kışla yapmak istiyorsanız oda içerisinde basit karyola olması ve endüstriyel alet olmaması, minimum 12 maksimum 64 karoluk boyutta olması gerekmektedir. hangi odanın hangi şartlarda yerine geleceğine ve hangi bonuslara sahip olacağına oyun içindeki "oda bakışı"ndan bakabilirsiniz. bütün bu odaları sonradan tasarlayabilir, yerlerini değiştirebilir, yıkıp baştan yapabilirsiniz o yüzden tek tek odalara değinmeyeceğim inceler çözersiniz ama parklar ve doğal alanlarda böyle bir şansınız yok o yüzden doğal alan konusunun detaylarına değineceğim biraz. bir odanın "büyük doğal alan" sayılması için en az 4 tane "yabani" bitki olması ve park tabelası olması gerekir. yani bu demek oluyor ki tarla karoları ya da ekim kutularında ektiğiniz bitkiler oda şartını yerine getirmez çünkü "yabani" değiller. peki yabani bitkiyi nasıl ekeceğiz ve istediğimiz bölgeyi nasıl doğal park yapacağız? oyunda evcilleştirebileceğimiz bir hayvan olan kediler, yakınlarında bulunan bitki tohumlarını ekme gibi garip bir özelliğe sahiptir. fakat kediler bitkileri yalnızca "doğal" karolara ekebilirler. tarafınızdan inşaa edilen herhangi bir karoya ekemezler. buna çok dikkat etmeliyiz. kedilerin bu özelliğinden doğal park yapımında faydalanıyoruz. yapacağınız doğal parklar da duplicantlarınızın sık kullandığı güzergahlar üzerinde olmalı ki, gün içinde ziyaret edip bu bonusu alabilsinler. doğal parkınızı olabilecek en güzel noktalarda konumlandırmak için, basenizi inşa etmeye başladığınız ilk günden itibaren en doğru yerleri düşünmeli ve basenizde park yapacağınız yerin karosunu kazmamaya çok dikkat etmelisiniz. çünkü bir kere kazarsanız bir daha yenisini yapamaz ve orayı bir daha asla park yapamazsınız. aklınızda olsun. ben doğal parkları duplicantların sık kullandıkları merdiven rotalarıyla birleştirerek inşaa ediyorum. öyle ya da böyle o merdivenleri kullanmak ve o parktan geçmek zorunda kalıyorlar böylece geçmeme şansları kalmıyor. basemden resimle de göstereyim benim gibi yapmak isteyen varsa daha açıklayıcı olur.

    doğal alan

    ben doğal alan işini bu şekilde çözdüm, siz farklı şekilde de çözebilirsiniz tabii. evet bu noktaları da anladığımıza göre morali etkileyen diğer unsurlarla devam ediyorum.

    her duplicantınızın sahip olduğu bir ilgi alanı vardır. koloninize seçerken zaten bu ilgi alanlarına göre seçiyorsunuz biliyorsunuz. ilgi alanına göre vereceğiniz her bir yetenekden ekstradan +1 moral kazanırlar. tabii ki aynı zamanda vereceğiniz her bir yetenek, duplicantınızın moral beklentisini de arttıracaktır. dolayısıyla duplicantlarınıza yeteneklerini verirken kime ne lazımsa ona göre yetenek verin. fazlasını boş vere verip moral beklentilerini yükseltmeyin. çok çok ileride hayvani moral değerlerine ulaştığınızda dilediğiniz yeteneği verirsiniz artık ama o seviyelere gelene kadar dikkat edin bu noktaya da.
    duplicantlarımızın moralini etkileyen en önemli unsurlardan biri de çalışma-dinlenme süreleri ve sahip oldukları eğlenme ve dinlenme imkanlarıdır. duplicantlarınız ne kadar fazla dinlenme süresine sahip olurlarsa moralleri de o kadar artar. oyuna başladığınızda zaman programınızda standart olarak 1 saat banyo, 2 saat dinlenme, 3 saat uyku 18 saat de çalışma süresi belirlenmiştir ve herkes aynı vardiya düzenine göre yaşar. base büyüdükçe ve ulaşım ağı genişledikçe dinlenme süreleri yetmemeye başlar. örneğin dinlenme vakti gelen bir duplicantınız o an magma bölgesindeyse, baseye ulaşması gerekecek ve bu vakit ulaşım tüpü dahi kullansanız bir miktar uzun sürecektir. nasıl ideal ulaşım sistemi yapılır ileriki başlıklarda değineceğim. dolayısıyla magmadan baseye dönen duplicantımız yeme-içme-tuvalet gibi temel ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra eğlenme ve dinlenmeye vakit ayıramayacak ve direk uyku vakti gelip yatağına yatacaktır. dolayısıyla oyunun ileriki aşamalarında duplicantlarımızın yüksek moralli olmasını istiyorsak, dinlenme sürelerini artırmamız ve dinlenme aletlerinden faydalandırmamız gerekmektedir. çalışma, dinlenme, banyo ve uyku sürelerini oyun içindeki "zaman programı" menüsünden istediğiniz gibi ayarlayabilir ve değiştirebilir, hatta duplicantlarınıza farklı çalışma vardiyaları dahi yaratabilirsiniz. farklı çalışma vardiyaları planlamak kalabalık kolonilerde tuvalet, banyo, dinlenme aletleri gibi ortak kullanım alanlarında oluşabilecek kalabalıklığı önleyerek ortak alanlarının kullanımını rahatlatır. böylelikle koloninizdeki bütün duplicantlar bütün imkanlardan rahatlıkla faydalanabilir. koloninizde mümkün olduğunca fazla çeşit dinlenme aleti yapmalısınız. her bir dinlenme aletinin moral bonusu farklıdır ve bu bonuslar üst üste eklenerek hayvani morallere ulaşmanızı sağlayabilir. tam süresini bilmiyorum ama dinlenme aletinden alacağınız bir bonus 3-4 cycle falan sürüyor sanırım. örneğin duplicantınız son 3 gün içinde espresso içti diyelim +4 ordan, soda içti diyelim +4 ordan, saunaya girdi +2 de ordan, üstüne bir de güneşlensin ohh +8 de ordan moral aldı diyelim. bu dinlenme aletleri duplicantınız üzerinde toplam +18 moral sağlar. dolayısıyla ne kadar fazla dinlenme aleti yapar ve duplicantlarınıza faydalandırırsanız o kadar yüksek moraliniz olur. kendi kolonimdeki en yüksek moral +88 ile stinky'e ait şu an. kendisi duş almakla meşgul hehe. duşunu da aldıktan sonra +90 morale sahip olacak. onun da ekran görüntüsünü paylaşayım, neyin ne kadar moral etkisi olduğunu görmüş olursunuz.

    moral

    ulan ne konuymuş arkadaş anlat anlat bitmedi bu kadar süreceğini tahmin etmedim. neyse bitti sonunda. moral ve stres konusunu da anladığımıza göre sıradaki konumuz olan yiyecek yönetimiyle entry'me devam ediyorum.

    ---yiyecek yönetimi---

    koloninizin aç kalma riskini minimuma düşürüp duplicantlarınızı sürekli yüksek moralli yemeklerle beslemek istiyorsanız ; yiyecek yönetimi konusunda bilmemiz gereken en önemli şey tarım ile hayvancılığın birlikte yürütülmesi gerektiğidir. o yüzden genel başlık altında yiyecek yönetimi dedim zaten. genelde hayvancılık geri planda tutuluyor nedense yayıncılardan izlediğim kadarıyla. sadece tarım yaparsanız ya da hayvancılığa gereken önemi vermezseniz; hem çok fazla miktarlarda suyu soğutmaya çalışıp su harcarsınız , hem de serada yetiştireceğiniz bitkiyi değiştirip farklı bir sera sistemine geçmek gibi basit olaylarda bile, yiyeceğiniz tek bir kaynağa bağımlı olduğu için zorluk çekip çıkabilecek aksaklıklarda tıkanırsınız. ya da iyi bir hayvancılık yaparsanız çok daha fazla rahat edersiniz diyelim. ne kadar iyi hayvancılık yaparsanız o kadar az tarıma ihtiyaç duyarsınız unutmayın. hem hayvancılık, tarıma göre çok daha basit ve az maliyetlidir. basit bir yumurtadan yapacağınız omlet +4 moral verir daha ne olsun. hayvancılığın detaylarına daha sonra ineceğim. tarımdan başlayalım önce.

    oyuna ilk başladığımızda bildiğiniz üzere mikrop lapalayıcıyla veya ekim kutusu ya da tarla karolarıyla yiyecek ihtiyacımızı karşılıyoruz. mikrop lapalayıcılar günü kurtaran basit fakat hızlı yapılan yiyecekler üretirler. oldukça kalitesizlerdir, çok fazla miktarda su harcarlar, moral bonusları eksilerdedir ve duplicantlarınızı hasta ederler. ishal olup ortalığa işeyip durur ve mikrop saçar bizi sürekli uğraştırırlar. dolayısıyla mikrop lapalayıcıdan biran önce kurtulup tarla sistemine geçmeli, ekim yapmaya başlamalıyız. o yüzden yapacağımız ilk araştırmalardan biri de yiyecek araştırması olmalıdır. tarım yaparken dikkat edeceğimiz önemli bir husus da, içerisine tarım istasyonu yapılmış bir tarım odasında çiftçilik yapmamız gerektiğidir. böylece yetiştirdiğimiz çiftçi tarım istasyonundan mikrobesinler üretip ekinlerimize basarak yetiştirdiğimiz bitkinin büyüme hızını %100 arttırır. hormon işte bildiğin. düzgün bir tarım sistemi oturtursak hem daha az su harcarız, hem daha az suyu soğutmamız gerekir, hem de daha az işgücü harcamış oluruz. bazılarına bakıyorum daha 10 kişilik kolonisi yok 40 50 tane tüydutu ya da mantar ekerek kolonisini beslemeye çalışıyor. napıyonuz arkadaş. ben 25 kişilik kolonime 10-15 tane ekerek hayli hayli doyuruyorum da siz nası 50 taneyle anca yetiştiriyonuz. hayır amatör de değiller bakıyorum saçma sapan sistemler. neyse. yemekağacı tarıma başlangıç için idealdir. ışık ya da su istemez sadece toprak vererek kolay bi şekilde yetiştirebilirsiniz. tarla karosuna veya ekim kutularına ekeceğiniz 10-15 tane yemekağacı oyunun başında uzun süre işinizi görecektir. daha sonraları topladığınız yemek bitlerini ızgarada da pişirebilirsiniz. fakat koloniniz gelişip duplicantlarınız level atladıkça beklentileri ve moral ihtiyaçları da artar. ne kadar vasıflı olurlarsa moral beklentileri de o kadar artar ve morali etkileyen en önemli unsur yedikleri yemektir. oyunumuz ilerleyip duplicantlarımızı geliştirdikçe yemekbiti moral ihtiyacımızı karşılamaz ve oyun bizi daha lezzetli yemekler yapmaya ve dolayısıyla yetiştirmesi daha zahmetli bitkiler yetiştirmeye iter. daha ileri düzey tarıma ilk olarak mantar ya da tüydutu yetiştirerek başlayabilirsiniz. mantar yetiştirmesi oldukça kolaydır. ışık, su falan istemez sadece karbondioksitte yetişir ve balçık ister. 35 dereceye kadar yetişebilir, bu bakımdan tüydutundan daha kolaydır (tüydutu 30c) basenizin en altında karbondioksitinizin biriktiği herhangi bir yerde mantar tarımcılığına girebilirsiniz. ya da basenizin istediğiniz herhangi bir yerinde altından karbondioksiti kaçırmayacak şekilde tasarladığınız bir mantar serasına karbondioksitinizin çöktüğü alandan pompa ile seranıza aktararak da yapabilirsiniz. illa seranızın en altta olmasına gerek yok. gazların kontrolünü biliyorsunuz artık. daha sonrasında yetiştirdiğiniz mantarı ızgarada pişirirseniz kalorisi yüksek moral olarak da tatminkar bir yemek yapmış olursunuz. fakat mantarın handikapı balçık istemesidir. mantar yetiştirmeyi düşünürseniz uzun vadede balçık problemi yaşayacağınızı bilin. eğer bunları göze alıp mantar yetiştirme işine girdiyseniz, ileride marul yetiştirme işine girmeniz de mantıklı olacaktır. marul yetiştirip mantarla birilkte ocakta pişirerek üst düzey bir yemek yapabilirsiniz. çok fazla marul yetiştirmenize de gerek yok zaten 4000kcal mantara 1600kcal marul istiyor. 5-10 tanesini hidro tarlada yetiştirseniz yeter de artar bile. marul yetiştirirken tarlanızın üstüne 5-10kg kadar su serpmelisiniz sulak alanda büyüyor çünkü. 65 dereceye kadar yetiştirebilirsiniz ve 5kg/dönüş tuzlu su tüketir. en az su isteyen bitki marul olması lazım. eğer çevrenizdeki tuzlu sular 65 dereceden fazlaysa nasıl soğutacağınızı sıcaklık kısmında anlatacağım. zaten çok az su tükettiği ve bize de az miktar marul gerektiği için ufak bir miktar suyu soğutmanız yeterli olacaktır, uğraşmayıp termo sıvı ayarlayıcıyla dahi soğutabilirsiniz. size kalmış. fakat ben hem mantarın balçık peşinde koşturması, hem marulu yetiştirmenin pinçaya göre daha zahmetli oluşu hem de pinçanın kullanım alanının maruldan daha geniş olması dolayısıyla oyunun ortalarında tüy dutu ve pinça biberi ikilisini mantar ve marula tercih ediyorum. tüydutunu yetiştirmek mantara göre biraz daha zordur. fakat mantara göre daha sistematik ve kararlı bir şekilde yetiştirilebilir. ışığıyla, verdiğiniz suyuyla, sıcaklığıyla, yalıtımıyla falan tam bir sera işidir. en fazla 30 derece suya ve atmosfere kadar yetişir. ışık zaten kolay, oyunun başında verilen su kaynaklarımız da 30 derecenin altında. hava da aynı şekil. dolayısıyla oyun ortasında tüydutuna rahatlıkla girebilirsiniz. fakat oyun ilerledikçe tüydutu atmosfer dolayısıyla ısı problemine girecek, buna da hazırlıklı olmalıyız. mantar 35 dereceye kadar dayanabildiği için bu anlamda daha avantajlıdır. fakat sıcaklıkla nasıl başa çıkılacağını biliyorsak bunlar sorun değil. en basitinden buzul biyomundan aldığımız wheezewortlerle soğutabiliriz. sıcaklık konusunda daha detaylı değineceğim bunlara. seracılıkta dikkat etmeniz gereken en önemli nokta başlarda belirttiğim üzere tarlaya verdiğiniz suyla baseye verdiğiniz suyu birbirinden ayırmanızdır. yalnızca ekinleriniz için gereken suyu kontrollü biçimde soğutun. boşu boşuna bütün suyunuzu soğutmanız hem çok uzun sürüp sera sistemini aksatacak hem de gereksiz yere size enerji harcatacaktır. oyunumuzu daha da geliştirdikçe ayrı bir tarlada pinça biberi yetiştirip tüydutuyla birleştirerek enfes bir yemek yapıyoruz ki pinçayı da yetiştirmek oldukça kolay bir iştir. sadece kirli su ve fosforit ister. fosforit zaten haritada gırla, kirli su da zaten basemizde yeterince üretiliyor.(başlarda yetmezse çevredeki kirli suları kullanabilirsiniz.) 35 derece ile 85 derece arasında yetiştiği için sıcaklık problemi yaşatmaz. zaten baseniz gitgide ısınacağı için kolaylıkla yetiştirebilirsiniz fakat başlarda oda ısıtıcı kullanmak durumunda kalabilirsiniz. ya da kirli suyunuz 35c'den soğuksa sıvı ısıtıcıyla bir miktar ısıtmak durumunda kalabilirsiniz. baseniz yeterince ısınmadıysa ve oda ısıtıcılarla falan uğraşmak istemiyorsanız, yakınınızda sıcak bir gayzer falan varsa(ki mutlaka vardır) geçici olarak seranızı oraya kurup yakınlarında da rahatlıkla yetiştirebilirsiniz. zaten pinça biberini sadece tüydutunda değil diğer yiyeceklerde de kullanabiliyoruz. ilaç üretiminde de lazım dolayısıyla öyle ya da böyle yetiştirmemiz gerek.

    madem ileri düzey tutorial dedik; sulusepkene de değinmeden olmaz. sera sistemi konusunda yeterince tercübelendiyseniz sulusepken işine girmek isteyebilirsiniz. sulusepkenin doğal ortamı buzul biyomudur, dolayısıyla yetiştirmesi en zahmetli bitkidir. -55c ile 5c arasında yetişir. yani verdiğiniz suyun ve atmosferinin en fazla 5c olması lazım. moral değeri en yüksek olan yiyecekler sulusepkenle yapılır. pinça biberiyle birleştirip yaptığınız baharatlı ekmek ya da et ve marulla birleştirerek yaptığınız frost burger duplicantarınıza hayvani bi şekilde +16 moral verir. şimdi biraz basemizde sulusepken yetiştirmenin püf noktalarından bahsedelim. birincisi koloninizde herkes baharatlı ekmek ya da frost burger yemek zorunda değil. heralde duplicantlarınızın levellerini verirken sonuna kadar köklemediniz. kime ne lazımsa ona göre level verin fazlasını vermeyin. koloninizde kaba tabirle bir ayak takımı bir de elit tabaka olacak çünkü. en basit alet düğmesini açıp kapamaya bakan vasıfsız eleman da olacak, temizliğe bakan eleman da olacak astronot da olacak çünkü. astronotla çiftçiye ya da temizlikçiye aynı yemeği vermek zorunda değilsiniz. unutmayın ne kadar az suyu soğutmamız gerekirse o kadar kolay sulusepken yetiştiririz. bildiğiniz üzere kimin hangi yemeği yiyebileceği ayarlanabiliyor. ayak takımına dayayın omleti mantarı falan gitsin. +4 moral neylerine yetmiyor. fazla bile. zaten hayvancılıkta ilerlediyseniz barbeküler pişmiş balıklar falan fazla fazla olacaktır sıkıntı çekmezsiniz. tabi burada hayvancılığın önemi ön plana çıkıyor. demiştim tek bir kaynağa bağlı kalmayın diye. siz elit tabakaya yetiştireceksiniz bu bitkiyi unutmayın. en azından başlarda. hadi atmosferi 5 dereceye bir şekilde soğutursunuz da suyu sistematik olarak 0 ile 5 derece arasında tutmak ciddi ve zahmetli bir iştir. sulusepken ince işçilik ister. birincisi sulusepken yetiştireceğimiz serayı çok iyi yalıtmamız lazım. standart yalıtımda kullandığımız volkanik kaya bize istediğimiz etkiyi sağlamaz. seramik, kendi gezegenimizde yapabileceğimiz en iyi yalıtım malzemesidir. seramik fırınından kil ve kömür kullanarak kolayca seramik elde edebilirsiniz. sulusepken seramızda yalıtım yapacağımız duvarlarımızda ve su borularımızda mutlaka seramik kullanmalıyız. gerekli yalıtım ortamını oluşturduktan sonra seramızı soğutacağız. bunun birkaç yolu var. sera bölgemizi geniş tutup tarlalarımızın altına wheezewortlerimizi dizebiliriz. uzun vadede havayı mutlaka 5c'nin altına düşürecektir. buzuldaki hidrojenle beslenen aletin(antitermo etkisizleştirici) orda üretebileceğimiz oksijeni direk seraya da basabiliriz. bu da uzun vadede seramızı istediğimiz dereceye getirecektir. varsa soğuk kirli su gayzerimizden çıkan -10c kirli suyu seramızda dolandırabiliriz bu da bir seçenek. ileride bahsedeceğim üzere basemizde devirdaim yapan bir süper soğutucu sistemimiz var ise zaten çocuk oyuncağı. havayı soğutmak işin kolay tarafı açıkçası. sulusepkenin asıl zor tarafı suyunu ayarlamak. çünkü çok dar bir aralığı var. suyumuz 0 ile 5 derece arasında olmalı. 5 in üstüne çıkarsa bitki büyümez, 0'ın altına inerse sular donacağından borular çatlar. dolayısıyla çok ince bi ayar yapmalıyız. termo sıvı ayarlayıcı da suyu 14 derece birden soğuttuğundan parası neyse veririz mantığıyla da soğutamayız malesef. ya da suyu 18 dereceye falan bir şekilde getirip öyle termo ayarlayıcıya vereceksiniz ki ortalama 4 derece olarak çıksın. açıkça belirtmek gerekirse otomasyon şart bu işte. diyelim wheezewortlerde suyu soğutacaksınız, otomasyonsuz illaki suyunuz gereğinden fazla soğuyacak ve 0'ın altına düşüp boruları çatlatacak. ya da buzuldaki makinede beklettiniz suyunuzu diyelim gene aynı şey. gereğinden fazla suyunuz biraz beklese bütün borular çatır çatır çatlar. ya da tam tersi suyu yeteri kadar soğumadan sulusepkenlerinize verirseniz bitkilerinizi büyütemezsiniz bu sefer. öyle ya da böyle otomasyon sistemi yapıp suyu 5c'nin altındaysa buraya, 1 derecenin altına düşerse şuraya aktar gibi sistemler geliştirmelisiniz. boru ısı sensörleri bu iş için var zaten. biraz uğraştırıcı bir sistem ama güzel yaparsanız kusursuz çalıştırırsınız. merak edene otomasyonunu daha detaylı anlatırım. zaten otomasyon konusunda dilimin döndüğünce anlatmaya çalışacağım bunları. sulusepken yetiştirmenin de püf noktalarına değindiğimize göre; yiyecek israfından bahsedelim biraz.

    tarımcılıkta dikkat etmeniz gereken bir diğer önemli unsur da yiyecek israfıdır. eğer bitki üretiminizi kontrol altına almaz, sürekli olarak tükettiğinizden daha fazlasını üretirseniz, yetiştirdiğiniz bitkiler veya yaptığınız yemekler zaman içerisinde çürüyecek ve büyük bir israfa neden olacaktır. bildiğiniz üzere buzdolapları yiyeceklerin bozulma süresini sonsuza kadar uzatmaz, sadece bozulma süresini geciktirirler. ne kadar yiyecek israf ettiğinizi oyunun günlük veri tablosundan inceleyebilirsiniz. tabii ki yiyecek bir günde üretilip çürümediği için uzun bir zaman dilimini incelemeniz gerekmektedir. bir yemeğin üretim aşamasında harcadığınız sudan tutun, suyun ve atmosferin soğutulmasına, harcadığınız işgücüne kadar ne kadar emek ve enerji harcadığınızı unutmamalısınız. eğer buzdolaplarınız, ocaklarınız, ızgaralarınız ve tarlalarınız arasında otomasyon sistemi kurmazsanız uzun vadede büyük ölçülerde yiyecek israf edeceksiniz. tabii ki yetiştirdiğiniz bitkileri ihtiyacınıza göre tarlalara ekip sökerek de yiyecek israfının önüne geçmeye çalışabilirsiniz. fakat bana sorarsanız bu amelelikten başka bir şey değildir. nasıl otomasyon sistemleri geliştirebileceğinize otomasyon konusunda değineceğim. evet tarım konusuna yeterince değindik. sıra geldi hayvancılığa.

    hayvancılık tarıma göre çok daha az maliyetlidir, su istemez, ışık istemez, sıcaklıkla uğraştırmaz. hayvancılığa yeteri kadar önem verirseniz yiyecek konusunda sadece tarlalarınıza bağımlı kalmaz, her zaman rahat edersiniz. ve hayvancılık yaparak elde ettiğiniz yiyeceklerin moral bonusu çok yüksektir. hayvanlarınıza gerekli ortamı sağlarsanız sürekli yumurtlarlar ve en basitinden bu yumurtaları pişirip omlet yapabilirsiniz ki omletin +4 morali vardır yabana atmayın. dilerseniz de yumurtalarınızın kuluçka döneminin bitmesini bekleyip daha sonrasında da hayvanlarınızı öldürerek düzenli olarak et elde edebilirsiniz. biraz gaddarca ama yapacak birşey yok. eti ızgarada pişirip yapacağınız barbekünün tam +12 morali vardır. hayvancılığın böyle güzel yanları olmasının yanı sıra, doğru bir hayvancılık sistemi kurarsanız hem yiyecek sıkıntısı, hem de ileride çok çok lazım olacak olan çelik üretiminde sıkıntı çekmezsiniz, bildiğiniz üzere çelik üretimi için kireç gerekli. kireçi de sadece yumurta kabuğu veya petrol yatağındaki fosillerle üretebiliyoruz. ne kadar çok yumurta kabuğunuz varsa o kadar kolay çelik üretebilirsiniz yani. neyse. konumuza dönelim. barbekü ve omletin yanı sıra, pacu çiftliğiniz de varsa pişmiş balık ve barbeküyü birleştirip +16 moral veren enfes bi yemek yapıyoruz. dikkat ettiyseniz oyundaki en yüksek morali veren yiyeceklerin büyük çoğunluğunda et vardır. hatta oyunun en leziz yemeği olan frost burger işine girecekseniz sağlam bir hayvancılık yapmanız şart. tabii ki her konu başlığımızda olduğu gibi sağlam hayvancılık için de otomasyon şart. hatta ben iyice şekerpiliç fabrikasına çevirdim olayı. 4-5 tane ağıl kurup yaratık sensörleri-kuluçka makinelerini-raylı sistemleri falan kullanarak hayvanları daima mutlu edip hepsinin yumurtasını taşıyıcı raylarıyla ayrı bir ağılda topluyorum. yumurtalar kuluçka süresini tamamlayınca puftu hatchi dreckosu faresi falan iyice hayvanat bahçesine dönüyor ortalık. daha sonra 3-5 kişiyle ağıla dalıp toplu katliam yapıyorum hehe. meymenetsiz hatchlere falan acımıyorum da dreckolar çok sevimli onlar kalbimi buruyor çok. ama yapacak bişey yok insanoğlu işte oyunda bile rahat yok hayvanlara. hehe. neyse kaldığımız yerden devam edelim. hayvancılıkta dikkat edilmesi gereken birkaç önemli nokta vardır. öncelikle hayvanlarımızı mutlu etmeliyiz. mutlu etmek içinde gerekli olan 3 şart var. birincisi sıkışık ve kalabalık olmayacaklar, ikincisi aç olmayacaklar, üçüncüsü de hayvan bakıcınız tarafından bakılmış olacaklar. eğer bunları sağlarsanız(ki sağlaması oldukça kolaydır) hayvanlarınızın doğurganlığı artar ve yumurta üretimleri %900'lere varan oranda artar. ağılınızın 96 karoluk maksimum genişlikte olduğunu varsayarsak, neredeyse bütün hayvanlar 8 taneye kadar aynı ağılda mutlu mesut bir şekilde yaşarlar(fareler hariç onlar baya kalabalık olabiliyor.) sayıları 9 olduğu zaman kendilerini sıkışık hissederler ve mutsuz olurlar dolayısıyla doğurganlıkları düşer. hatch bakımı en kolay hayvandır. toprak kil taş çer çöp ne verseniz yer bu meymenetsiz hayvan. düzgün bir şekilde ağılınızı yönetebilirseniz hem size bol bol yumurta verir, hem dilediğinizde bikaçını öldürüp et temin eder pişirip yersiniz(3200kcal), hem de dışkı olarak kömür çıkartır bu yaratıklar. kömürünüzü de kömür jeneratörünüzde kullanırsınız mis gibi. daha ne olsun. taş attınız da kolunuz mu yoruldu. hayvanların büyük çoğunluğunun farklı versiyonları vardır. hatch için konuşursak taş hatch, adaçayı hatch, pürüzsüz hatch vb. gibi. her biri farklı farklı yiyecekler yer ve farklı dışkılar çıkarır fakat ben tabi ki hepsine tek tek değinmeyeceğim. oyunun veritabanından detaylı olarak inceleyebilirsiniz. ileride hayvancılığınızı geliştirmek isterseniz puft, drecko ,pacu gibi yaratıkları da evcilleştirebilirsiniz. puftlar kirli oksijen ile beslenip balçık çıkarırlar. örneğin kirli oksijen yaydıkları için atık su haznenizin üstüne kurabilirsiniz. veya kirli oksijen gayzeriyle de puftlarınızı besleyebilirsiniz bu daha mantıklı hatta. basenizdeki atık suyunuza da bir pacu çiftliği kurarsınız oh mis. atık su haznenizdeki suyunuz ne kadar fazla olursa balıklar o kadar fazla çoğalır ve size o kadar fazla yumurta ve et getirir. ya da isterseniz ayrı bir yere kurarsınız size kalmış orası. balıkları da balık besleyiciden yosunla besleyip evcilleştiriyoruz. fakat beslemeseniz de olur. öyle ya da böyle balık olduklarından çil yavrusu gibi ürüyolar çünkü. ömürleri de 25 cycle olduğundan bol bol et bırakıyorlar. diğer hayvanların ise ortalama 100 cycle ömürleri var.(dreckolar hariç onlar 150) pacu yumurtaları geride 2000gr yumurta kabuğu bırakırken diğer hayvanların yumurtaları 1000gr bırakır. bu da çelik üretimi için önemli bir ayrıntı aklınızda olsun. dreckolar da bakması oldukça basit hayvanlardır. oksijen hidrojen farketmez her atmosferde yaşarlar. yalnız beslenme olarak direk bitkinin kendisini yerler. ağılınızda 5 6 tane yemekağacı, pinça biberi veya merhem zambağı yetiştirirseniz yeterde artar bile bu hayvanlara. zor değil bu da anlıcağınız. dreckolar ekstra olarak hidrojende büyütülürse tüyleri kırpılıp kamış lifi elde edilebilir. kamış liflerini de kıyafet yapımında kullanıyoruz. çok önemli mi değil bana sorarsanız. kamış lifini tarlada da yetiştirebiliyoruz nasılsa. ama gene de aklınızda olsun. ben bulduğum her hayvanı besliyorum et ettir sonuçta. ne kadar bol etiniz ve yumurtanız olursa o kadar az tarıma ihtiyaç duyarsınız unutmayın. hiçbirşey kalmazsa iki yumurta kırar doyururum kolonimi valla. neyse. madem ileri seviye tutorial dedik, küreyen farelerden de bahsedelim. küreyen fareler asteroidimizin yüzeyinde bulunan meteor yağmurlarından arta kalan regolitlerde yaşarlar. regolit, demir veya toprakla beslenirler, boşaltım olarak da beslediğinizin %50sini geri çıkarırlar. bu yaratıklar işlenmiş metaller hariç her madeni kazıp içinden geçip gidebilirler. öncelikle küreyen fareleri evcilleştirmek istiyorsanız ağılınızı metal karolardan yapmalısınız. (metal karolar sadece işlenmiş metalden olur çünkü) hava sirkülasyonunu sağlamak için de hava akış karolarını çelikten yapmak zorundasınız. çünkü başka bir işlenmiş metalle hava akış karosu yapılamıyor malesef. ve kapısı da aynı şekilde çelikten olmalı. ağılımızı inşa ettikten sonra bu hayvanları yakalayıp içine atıyoruz fakat bu hayvanlar ne kadar verirseniz verin yerler, daima açtırlar. tonlarca regolit verin hepsini yer bitirirler anında. bu oyunun bug'ı falan mıdır yoksa hayvanın yapısı mıdır bilemem. ben asteroidin yüzeyinden ağıla taşıyıcı rayı döşeyip, günün %5 lik diliminde taşıyıcı raylarını çalıştırarak bu hayvanları besliyorum. başka türlü başa çıkılmıyor malesef. uzaya in çık in çık regolit peşinde mi koşacaz. bunlara da otomasyon şart gibi yani. küreyen fareleri beslerken karşılaşacağınız bir diğer sorunda yüzeyden getirdiğiniz regolitlerin 400-500c olmasıdır ve bu regolitleri ısıyı en hızlı şekilde ileten metal karoların üstüne koyduğunuzu hatırlatayım. dolayısıyla ayağı karoya değen duplicant yandım anam diye inleyip soluğu revirde alıyor. o yüzden bu metal karoları da bir şekilde soğutmalısınız. peki neden bütün bu zahmete girip küreyen farelere bakacağız ki ne avantajı var? cevabı çok basit. neredeyse bütün hayvanlar öldüklerinde 3200kcal et bırakırken küreyen fareler 16000kcal bırakır. yani 2 3 tane fare öldürdünüz mü 50000kcal etiniz olur direk. işte böyle zahmetin de böyle bi ganimeti vardır. öldüğünde ya da öldürüldüğünde bu kaloriyi veren bir diğer hayvan da gazlı inektir başka da yok zaten. fakat onu 50000km uzaklıktaki organik gezegenden getirebiliyoruz ancak ve kendi kendine üreyemiyorlar. ne anladım ben o işten. sürekli 50bin km ötedeki gezegenden bu hayvanı mı getirip duracağız anasını satayım. ve bakımı da açık ara en zor hayvan öyle böyle değil. gazlı ineklerde dreckolar gibi direk bitkinin kendisini yiyor ve yalnızca gazlı çimenle besleniyorlar. gazlı çimeni de aynı şekil organik gezegenden getirebiliyoruz. dönüş başına 500gr sıvı klor istiyor ve 20000bright parlaklığında ışıkta büyüyebiliyor. 2 tane 960w yakan sunlight ile 4-5 tane gazlı çimen anca büyütebiliyorsunuz yani. ben hepsiyle tek tek uğraştım hepsini yaptım sırf merakımdan. dedim koca inek lan bu, götü boklu fare öldüğünde 16000kcal bırakıyorsa bu heralde bi temizinden 100bin bırakır. 16000 bıraktı şaka gibi. kendi kendine üreseler gene neyse o da yok. neymiş efendim gazlı çimenle beslenip doğalgaz osuracaklarmış da enerji üretecekmişiz. siktiriniz gidiniz efenim o kadar zahmetin karşılığı bu mu. hayvanı uzaydan alıp ağıla sokması bile başlı başına bir eziyet. yemlerle uğraş babam uğraş. hiç mi hiç uğraşmaya değmez bu hayvanla. evet hayvancılıkla ilgili de aklıma gelenler şimdilik bunlar. yiyecek yönetimi konusunu da gazlı inekle bitirip, artık sıcaklık konusuna geçiyorum.

    --sıcaklık--

    gelelim sıcaklığa. sıcaklık herkesin de belirttiği gibi bu oyunda başa çıkılması gereken en büyük beladır. her gazın, sıvının ve katının ısınma hızı ve ısı aktarım hızları farklıdır. örneğin hidrojen en kolay ısınıp soğuyan gaz iken karbondioksit en yavaş olanıdır. katılardan örnek verirsek volkanik kaya yalıtım özelliğine sahipken kil ve toprak ısıyı hızlı aktarır. aynı şekilde 1 gram suyu ısıtmak için gerekli olan enerjiyle 1 gram petrolü ısıtmak için gerekli olan enerji farklıdır. petrol suya nazaran çok daha zor ısınıp soğur. bu ön bilgilerden sonra gelelim ısının bize nasıl bela olduğu kısmına. baseniz gittikçe gelişir, geliştikçe makineleriniz çoğalır. ürettiğiniz ve tükettiğiniz enerji artar. bunlar arttıkça da haliyle ısı da artar. ürettiğiniz ısı siz bu konuda bir şey yapmadığınız müddetçe daima yükselir ve sonu yoktur. ilk başlarda yemyeşil güllük gülistanlık olan baseniz ilerledikçe kıpkırmızı bir hale bürünür. duplicantlar makinelerin başında haşlanır, sedyelere düşer, koloninizin doktoru tarafından tedavi edilmek zorunda kalırlar. baseye gayzerden dikkatsiz bir şekilde yalıtımsız boruyla çektiğiniz 90 derecelik su, ya da yeraltından aynı şekilde yalıtımsız ve yanlış bir malzemeyle çektiğiniz petrol başınıza uzun vadede geri dönüşü olmayan sorunlar yaratabilir. seralarınız ısınır, bitkileriniz büyümez, 3 güne bi bakmışsınız bütün koloni açlıktan kırılmış. dolayısıyla basenizi olabilecek en az şekilde ısıtmak için dikkatli olmalısınız. örneğin; tarım kısmında bahsettiğim üzere tüydutu bitkisi maksimum 30 derecede yetişir. hem bulunduğu havanın hem de verdiğiniz suyun 30 dereceyi aşmaması lazım. yoksa bu bitkiyi maalesef yetiştiremezsiniz. gayzerlerden çıkan suyun 95 derece olduğunu düşünürsek çok ciddi bir soğutma yapmamız anlamına geliyor bu. suyu soğutmanın birkaç yolu var. birincisi basit bir şekilde sıvı soğutucu kullanmak. sıvı soğutucu, içerisinden geçen sıvıyı 14 derece soğutur fakat çevresine ciddi şekilde ısı yayar. yani sıvı soğutucu kullanarak aslında ısının sadece yerini değiştirmiş olursunuz. sıvıyı soğutur fakat çevresindeki havayı ısıtırsınız. sıvı soğutucunun da tamı tamına 1200w maliyetinde bir elektrik gücü istediğini ve oyunun en çok ısınan aleti olduğunu da hatırlatayım. ayrıca eğer bu sıvı soğutucuyu çelikten yapmazsanız sık sık aşırı ısınma hasarı verip canınızı sıkacaktır. tüm bu sebeplerden en spn başvuracağımız sıvı soğutma yöntemi bence bu olmalıdır. ha sıvı soğutucu işe yaramıyor mu ? tabi ki hayır. istisnai durumları var. nasıl yarayabileceğini alt paraglaflarda ve uzay başlığı altında inceleyeceğim. su soğutmada kullanabileceğimiz ikinci yöntem ise suyu buzul biyomu içinde gezdirip base geri döndürmektir. bu teknik enerji harcamadan uzun süre suyunuzu soğutacaktır fakat eninde sonunda buzulların eriyeceğini de unutmayın.
    oyunda aslında gerçek anlamda ısıyı absorbe eden üç farklı yöntem var. diğerleri bahsettiğim üzere ısıyı yok etmez, sadece yerini değiştirir. birincisi buzullarda karşımıza çıkan wheezewort adlı bitkidir. wheezewort etrafındaki havayı devamlı olarak soğutur ve dilediğiniz yerde saksıda yetiştirebilirsiniz. dilerseniz üretimin olduğu sanayi bölgenize wheezewortlarınızı eker orayı bi miktar serinletirsiniz, dilerseniz tarlanızın etrafına yerleştirip tarlanızı soğutabilirsiniz, dilerseniz yalıtımlı bir odada radyatör gibi ardarda dizip üzerinden su gezdirerek suyunuzu soğutabilirsiniz. nası kullanacağınız tamamen size kalmış. ikincisi ise gene buzullarda bulunan anti-termo etkisizleştirici adlı bir makinedir. anti- termoetkisizleştirici ise çok daha etkili, hidrojenle beslenen bir makinedir. 10g/sn hidrojen yakar. maliyeti oldukça cüzi. bu makine etrafındaki atmosferi bildiğiniz şoklar. örneğin aletin etrafını yalıtımla kaplar içerisinde oksijen üretirseniz ortalama 40 derece ürettiğiniz oksijen saniyesinde -20 -30 derecelere düşer. sonra da pompa vasıtasıyla yalıtımlı borularla basenize aktarırsınız. ya da aynı şekil içinde suyu dolandırıp suyunuzu soğutabilirsiniz size kalmış. eğer şanslıysanız astreoidinizde bu aletten 2-3 tane vardır ama benim gibi şanssızsanız tek bitanesiyle yetinmek zorunda kalırsınız. ne doğalgaz ne hidrojen gayzeri, bana sorarsanız oyunun zorluğu bu aletin kaç tane olduğuyla doğrudan ilgilidir. üçüncü yöntem ise soğuk karbondioksit ve soğuk kirli su gayzerleridir. bu gayzerler -10 derecede karbondioksit ve kirli su üretirler ve soğutma için birebirlerdir. özellikle soğuk kirli su gayzeri sıvı olması ve gaza nazaran çok daha zor ısınması sayesinde bizlere çok ciddi bir soğutma imkanı sunar. dilerseniz kirli su gayzerinden çıkan -10c suyu iyi yalıtılmış bir tarla istasyonu içinden ısı yayan borular vasıtasıyla dolandırıp kirli su haznenize aktarırsanız, tarlayı direk buzhaneye çevirip sulusepken yetiştirebilir hatta üstüne sanayi bölgenizi de dondurabilirsiniz. tabi sulusepken için verdiğiniz suyun da 5 derecenin altında olmasına dikkat etmelisiniz. yiyecek yönetiminde sulusepkeni anlatmıştım zaten. fakat gayzer durağan hale geldiğinde tarlanızın ısınacağını da unutmayın. tüm bu yöntemlerden farklı olarak bir soğutma yöntemimiz daha var ve bu en etkili olanı. o yüzden en sona bıraktım. o da süper soğutucu.

    süper soğutucu, asteroidlerden getirdiğimiz nadir malzemelerle yapılan özel bir sıvıdır ve moleküler ocaktan yapılır. çok yüksek hızlarda ısı transferi yapar ve ısınması en zor olan sıvı süper soğutucudur. 1 gramını 1c ısıtmak için 8.44dtu gerekir.(normal su 4,18dtu yani sudan iki kat daha zor ısınıyor) katılaşma noktası -273'tür dolayısıyla -272c'ye kadar sıvı halde kalabilir. bu özellikleri onu en iyi soğutma yöntemi yapar. 100kg süper soğutucu yapmak için 1kg fulleren ve 50'şer kg altın ve petrol gereklidir. altın ve petrolu gezegenimizden temin edebiliyoruz fakat fullereni sadece asteroidlerden roketlerle getirebiliyoruz malesef ve bize en yakın olan asteroidlerde %1 civarında mevcut bu malzemeden. yanlış hatırlamıyorsam her bir kargo bölmesi başına 3-4 kg falan getirebiliyoruz. yani ciddi bir farm gerektiriyor. tavsiyem roketinizde petrol motoruna geçtikten sonra 2 kargo bölmeli 2 ya da 3 tane roket yapıp farmlayın, zaten gezegenimize en yakın asteroidlerde bulabiliyoruz. yakın olduğu için de roketin gidiş geliş süresi 2 cycle falan sürüyor. hızlı hızlı farmlarsınız. tabi baya bi çelik gerekecek bunun için. peki süper soğutucuyu nasıl kullanmalıyız ve ne kadar etkili? süper soğutucu dediğim gibi -272 dereceye kadar sıvı halde kalabilen ve çok zor ısınan bir sıvı, bu da demek oluyor ki termo sıvı ayarlayıcıda devir daim yaparak -272c'ye kadar soğutabiliriz ve bu soğuttuğumuz sıvıyı da basemizde döndürerek basemizi soğutabiliriz. baseniz için düzgün bir süpersoğutucu sistemi yaparsanız gayzerden çıkan suyunuz dahil herşeyinizi kolaylıkla soğutabilirsiniz. tabii ki basemiz için süpersoğutucuyu -272c'ye kadar soğutmaya gerek yok. 0 ila -5 derece arası yeterli olacaktır. fazlası da ortalığı buzhaneye çevirir sonra gerek yok. fakat hidrojen ve oksijeni sıvılaştırırken süpersoğutucunun sınırlarını zorlamak zorundayız. uzay konusunda daha detaylı değineceğim bunlara. peki süpersoğutucuyu termo sıvı ayarlayıcısıyla soğutacaksak termo sıvı ayarlayıcıyı neyle soğutacağız? sıvı ayarlayıcımız uzun süreler çalışacağı için(özellikle başlarda) havayla yani etrafındaki atmosferle soğutamayız aşırı fazla ısınır. çelikten dahi yapsanız kısa süre içinde aşırı ısınma hasarı verip sürekli bozulacaktır. dolayısıyla sıvı ayarlayıcımızı bir sıvının içine batırıp sıvıyla soğutmalıyız. bildiğiniz üzere sıvı, havaya nazaran çok daha etkili bir soğutucudur. peki hangi sıvıyı kullanacağız? suyu veya kirli suyu kullanabiliriz. su 100c'ye kadar, kirli su 120 dereceye kadar dayanabilir, sonrasında buharlaşacak ve tekrar yenisini ekleyeceğiz. basit bir hidro sensör otomasyonuyla kullandığımız sıvı buharlaşmaya başladığı zaman yenisini ekleyerek süreklilik sağlayabilirsiniz. bu başlarda işinizi görecektir fakat gene de yeterince iyi değil. malum, gayzerler suyu 95c verdiğinden ve suyumuz 100c'de buharlaşacağından(en azından tatlı su) kısa süre içinde soğutma için kullandığımız suyumuz buharlaşacak ve sürekli yenisini eklemek zorunda kalacağız. bu durum uzun vadede su kıtlığına yol açabilir. bize aslında çok daha dayanıklı bir sıvı lazım. ne olabilir? mesela petrol. petrol tamı tamına 538 dereceye kadar buharlaşmadan sıvı halde kalabilir; ham petrolü 400c ye kadar ısıtırsanız işlenmiş petrole dönüşür, işlenmiş petrol'de 538c'ye kadar sıvı halde dayanabilir. daha sonrasında da buharlaşıp asitli gaz haline döner. yani sıvı ayarlayıcınızı petrolle soğutursanız çok çok uzun süre aynı sıvıyı kullanarak kesintisiz kullanım sağlarsınız. fakat sıvı ayarlayıcınızı da en az 538 dereceye kadar aşırı ısınma hasarı almayan bir malzemeden yapmalısınız. yani aletinize soğutucu olarak petrol kullanacaksanız ve maksimum verimlilik istiyorsanız sıvı ayarlayıcınızı ya niobyum'dan yapacaksınız ya da terminyumdan. niobyum aşırı ısınma hasarına +500c eklerken terminyum +900c ekler. niobyumu da fullereni getirdiğimiz gibi aynı şekil asteroidlerden getiriyoruz. terminyumu da niobyumu moleküler ocakta işleyerek elde ediyoruz. 5kg niobyum ve 100kg tungsteni moleküler ocakta işleyerek 100kg terminyum elde edebilirsiniz. eğer 1200kg kadar terminyum ya da niobyum elde etmeyi başarırsanız petrol soğutmalı sıvı ayarlayıcınızla süper soğutucunuzu dilediğiniz gibi soğutabilir ve basenizi adeta buzhaneye çevirebilirsiniz. tabii ki atık petrolünüzü de buharlaşmadan önce petrol jeneratörlerinize ya da roketlerinizin yakıt tanklarına aktarmayı unutmayın. yoksa ziyan edersiniz güzelim petrolü, ileride sıvı oksijen ve hidrojen işine girdiğinizde o kadar çok enerji lazım olacak ki, çok ararsınız sonra. üstüne petrol rafinesiyle uğraşmak zorunda da kalmıyorsunuz çevir dur çevir dur. daha ne olsun. neyse, süper soğutucunun ne kadar etkili olabileceğini size basemden bir iki resimle göstereyim;

    süper soğutucu
    süper soğutucu2

    gördüğünüz üzere muazzam bir soğutma gücü sağlıyor. oyunda yeteri kadar ilerler ve süper soğutucu işine girerseniz hem kendi sulusepkeninizi kolaylıkla yetiştirebilir, hem sanayi bölgenizi buzhaneye çevirebilir, hem de gayzerden çıkan 95c'lik suyunuz dahil herşeyinizi kolaylıkla soğutabilirsiniz.

    yukarılarda da biraz bahsettiğim üzere; genel olarak inşa ettiğiniz her şeyin hangi materyalden olduğuna da çok dikkat etmelisiniz. bütün metallerin erime ve aşırı ısınma sıcaklıkları farklıdır. örneğin altınla inşa ettiğiniz yapılar aşırı ısınma sıcaklığına +50c ekler ve 1100 derece civarında erir. aynı şeyi kurşunla yaparsanız(yeni eklenmiş lead olarak geçiyor petrol yataklarının oralardan çıkıyor sadece) aşırı ısınma sıcaklığına -20c ekler ve kurşun 230c civarında erir. çelik ise +200c aşırı ısınma sıcaklığı ekler ve 2500c civarında erir dolayısıyla kendi asteroidimizde yapabileceğimiz en dayanlıklı malzeme, çeliktir. fakat yapımı da bir o kadar zahmetlidir. 100kg çelik yapmak için 70kg işlenmiş demir, 20kg karbon ve 10kg kireç gereklidir. kireçi de yumurta kabukları ve petrol yataklarındaki fosilleri kaya ufalayıcıda işleyerek elde ediyoruz. epey zahmetli iş yani. neyse. peki tüm bunlar ne demek oluyor ve bu bilgiler ne işimize yarayacak? örneklerle açıklayalım hemen. mesela basenizden dış dünyaya rahatça girip çıkmak için uğraştınız didindiniz, exotakımlarınızı şıkır şıkır dizdiniz, içlerine petrol ile oksijen basıp etrafta havada uçarak geziyorsunuz. yalnız exotakım kontrol noktasını dikkatsizlik edip kurşundan yaptınız. altından yapsaydınız 125c ye kadar dayanıklı olan şey 55c ye kadar dayanıklı artık. ondan sonra günün birinde o kontrol noktası aşırı ısınma hasarından cayır cayır bozulacak, duplicantlarınız exotakımsız magmalara inecek oralarda geberecek, kimi uzay boşluğunda exotakımının petrolü bittiği için mahsur kalacak, sırf düşünemediğiniz ufacık bir ayrıntı bütün koloninin 5 dakika içinde anasını ağlatacak. başka bir örnek vereyim. uzaya çıkmışsınız, deli gibi güneş paneli döşeyip elektrik enerjisi sağlıyorsunuz. göktaşı yağmurlarından korunmak için de hayvan gibi çelik kasıp silo kapılarıyla bütün sistemi güvene almışsınız. 3-4 tane roketle aynı anda astreoidlere uzay görevlerine gidiyorsunuz. yalnız dikkatinizden kaçmış, roketinizin fırlatılacağı rampanın oradaki otomasyon kablolarından tek bir tanesini çelik yerine altından yaptınız. roket rampadan fırlarken etrafına çok yüksek miktarda ısı yayar.(petrol motoru 2000c'den fazla) sizin o altından yaptığınız otomasyon kablonuz roketin fırlatılmasıyla eridi gitti uçtu. sonra bi bakarsınız meteor yağmuru başlar, otomasyon sistemi o tek kablo yüzünden çöktüğü için silo kapıları kapanmaz, üstüne saatlerce emek verdiğiniz tüm o güneş panellerinin, camların, robo kazıcıların, uzay tarayıcıların, teleskopunuzun üstüne cayır cayır meteor yağar herşeyi kırıp geçer. size de sadece bunlar olurken ekrana bön bön bakmak düşer. geçmiş olsun. sırf bir tane boktan bir otomasyon kablosunu çelik yapmadınız diye bütün uzay sisteminizi onarmak zorunda kalacaksınız. üzerinize afiyet bi soğuk su için. ben öyle yaptım.

    sıcaklıkla ilgili tecrübelerimden aklıma gelenler şimdilik bunlar. fazlası gelirse aklıma geldikçe ekleyeceğim. bu konuyu da geçtiysek enerji ve elektrik yönetimi konusuna geçiyorum.

    --enerji ve elektrik yönetimi--

    enerji yönetimi ile ilgili bilmemiz gereken ilk kural bütün jeneratörlerin elektrik santral odasında konumlanması gerektiğidir (buhar türbini ve güneş panelleri hariç tabii ki). elektrik santral odasına konumlanmış bir jeneratör %50 daha fazla elektrik enerjisi sağlar. kömür 900w, doğalgaz-hidrojen 1200w, petrol jeneratörü ise tek başına 3000w gücüne ulaşır. oyuna başladığınızda ilk olarak kömür jeneratörü kullanacaksınız. hamster koşu bandı gibi olan ilkel elektrik üreticilerimizden bir an önce kurtulmalıyız. bu ilkel aletler hem az elektrik üretir, hem de bir tane duplicant'ınız sürekli olarak bunun içinde koşmak zorunda kalır ve diğer işlerle ilgilenemezler. dolayısıyla araştırma yaparken ilk yürüyeceğimiz seçeneklerden biri kesinlikle enerji araştırması olmalıdır. daha sonrasında da kömür jeneratörümüzü elektrik santral odasında konumlandırıp, elektrik mühendisi tarafından bu odayı işletmeye başlamalısınız. elektrik mühendisleri elektrik santrallerinden yaptıkları mikroçiplerle jeneratörleri güçlendirerek tüm jeneratörleri %50 daha verimli çalıştırırlar. dolayısıyla hem daha az kaynakla daha çok enerji üretmiş, hem de daha az sıcaklık ortaya çıkarmış olursunuz. oyunun daha ileriki aşamalarında bulduğunuz doğalgaz ve hidrojen gayzerlerinden de basenizdeki santral odalarınıza boru hattı çekmeli(ki bunu biran önce yapsanız iyi olur yoksa yakın çevredeki kömürünüz tükenecektir) ilgili jeneratörleri de bu odada konumlandırarak işletmelisiniz. elektrik santral odalarını inşa ederken dikkat etmemiz gereken bir diğer önemli husus da, atık ve kirli su havuzunuzun üstüne inşa etmeniz gerektiğidir. bildiğiniz üzere doğalgaz ve petrol jenler enerji üretirken bulundukları yere yüksek miktarda kirli su sızdırırlar ve bu atık suları boru hattıyla istediğiniz yere yönlendiremezsiniz. bu yüzden jenlerin zeminini(en azından doğalgaz ve petrol) sıvı geçirme özelliğine sahip örgü karo şeklinde yapmanız yararınıza olacaktır. base'mizi inşa ederken nasıl karbondioksit ve solunamayan diğer gazlarımızı arıtmak için alt tarafta bir yer ayırıyorsak, aynı şekilde atık ve kirli sularımız içinde büyük bir hazne inşa etmeli,kirli su sızdıran jeneratörlerimizi üzerine inşa etmeli, kirli suya ihtiyaç duyan aletlerimize de bu hazneden pompa ile aktarmalıyız. diğer türlü yok tuvaletten çıkan atık suyu pinçaya ver, karbon sıyırıcıdan çıkanı gübre makinesine ver falan şeklinde dağıtım sistemi kurarsanız herşeyi çorba yaparsınız. eninde sonunda borularınız tıkanacak ve kirli su dağıtım sisteminiz patlayacaktır. bütün atık suları tek bir haznede toplayıp o hazneden merkezi dağıtım yapmak, en mantıklısı ve kullanışlısıdır. bu haznenin de üstünü koku gidericiler inşa ederseniz kirli suyun yaydığı kirli oksijeni de temiz oksijene çevirmiş olursunuz. bazıları aman baseme karışmasın falan diye kapılarla mapılarla kitliyor, hiç gerek yok böyle şeylere. yeterince anlatamadıysam resimle daha iyi anlaşılacağını düşünüyorum:

    kirli su haznesi

    işte bu şekil. eğer merak ettiyseniz haznenin üstünde yer alan 2 ufak hazne daha var gördüyseniz. onlardan birinde tuvaletlerden çıkan mikroplu suyu kaynatıp mikroplarını öldürüp ana hazneme aktarıyorum, diğerinde ise pinçalara giden kirli suyun sıcaklık kontrolünü yapıyorum. eğer dikkatinizi çektiyse petrol jeneratörleri de en altta. bunun nedeni petrol jeneratörleri çalışırken etrafına çok fazla miktarda karbondioksit yayar ve bulundukları yeri karbondioksite boğarlar. ve o yaydıkları karbondioksit en alta çöküp temizlenene kadar çok vakit geçer ve jenler sürekli karbondioksit yaymaya devam eder. bi kısır döngü olur anlıcağınız. ben de bu problemi petrol jenlerinin bulunduğu odayı en dibe alıp oraya da duplicantlar rahat nefes alıp çalışabilsinler diye atmotakımlar yaparak çözdüm. ha siz farklı bi şekilde çözersiniz onu ben bilemem. belki daha mantıklı başka bi yolu vardır. neyse. enerji yönetimiyle ilgili bilmemiz gereken diğer bir unsur asla tek bir enerji kaynağına bağımlı kalmamaktır. bütün enerji kaynaklarını birbirleriyle koordineli bir biçimde yönetebilmeliyiz. kömür nasılsa bol diye kömüre abanırsak kömür biter, elektrilizörden ürettiğimiz hidrojen zaten ancak destek olmaya yeter, doğalgaz gayzerine güvenirsek gayzer günün birinde durağanlaşır, yeraltındaki petrol rezervine güvenip petrole abanırsak nihayetinde bi gün petrolde suyunu çeker. mutlaka güneş enerjisi ve buhar türbini gibi yenilenebilir enerji kaynaklarını devreye sokmanız ve diğer enerji üreticilerinizin yükünü hafifletmeniz gerektiğini unutmayın. özellikle güneş panelleri çok önemli. tek başına 380w üretme gücüne sahip olsa da 15 20 tanesi çok ciddi elektrik enerjisi sağlar hatta bütün enerji yükünüzün yarısından çoğunu güneş panellerinden karşılayabilirsiniz. dilerseniz yeteri kadar yaptıktan sonra oyunun günlük raporundan hangi enerji üreticinizin ne kadar ürettiğine bakabilirsiniz. fakat güneş panellerinin meteor yağmurlarında ve gece çalışmadığını da unutmamalısınız. güneş panellerinin yokluğunda diğer üreticilerinizle de basenizi döndürecek enerji gücüne sahip olmalısınız. düzgün bir güneş paneli sistemi nasıl dizayn edilir uzay başlığı altında daha açık izah edeceğim.
    enerij yönetiminde bilmeniz gereken en önemli şeylerden biri de, enerji depoladığınız bataryalarınız dolduğunda jeneratörlerin durmayıp çalışmaya devam ederek çok büyük ölçüde enerji israfına yol açtığıdır. biran önce jumbo bataryalardan kurtulup, akıllı batarya sistemine geçip, akıllı bataryalarınız ve jeneratörleriniz arasında otomasyon sistemi kurarak enerji ve kaynak israfının önüne geçmeliyiz. aksi takdirde çok büyük miktarlarda enerji israf edip, oyunun ileriki aşamalarında enerji problemine gireceğiz. otomasyon konusunda anlatabildiğim ölçüde değineceğim bunlara. enerji yönetimi konusunda yeteri kadar fikir sahibi olduysak biraz da elektrik ve kablo yönetiminden bahsedelim o zaman.

    bildiğiniz üzere 4 farklı elektrik kablomuz var. ikisi ev tipi diğer ikisi ise ağır sanayi tipi. ev tipi olanlar basit olanı 1000w, kaliteli olanı 2000w gücünde elektrik aktarabilir. sanayi tipleri ise basit olanı 20kw, kaliteli olanı 50kw gücünde aktarım yapabilir. eğer bu değerlerden fazla bir yükleme yaparsanız, kablolarınız hasar alır ve patlarlar. sürekli onarmak zorunda kalırsınız. önemli olan elektrik hattınıza bağladığınız aletlerin watt değerlerinin toplamı değil, aletlerin elektrik hattı üzerinde aynı anda çalışarak yaratacağı gerilimdir. diğer bir deyişle önemli olan potansiyel gerilim değil, anlık gerilim miktarıdır. örneğin toplam 2200w bağlanmış 2kw'lık bir elektrik hattı bütün aletler aynı anda çalıştığı için sürekli patlayabilirken, 5kw bağlanmış bir 2kw'lık elektrik hattı hiç hasar almadan sağlıklı bir şekilde kullanılabilir. elektrik hattınızı çekerken bunları dikkate almalısınız. peki ideal kablo düzeni nasıl olmalı ve hangi aletlere hangi kabloları bağlamalıyız? tabii ki basit aletleri başlarda 1kw ilerde 2kw, ağır sanayi aletlerini de başlarda 20kw ileride 50kw taşıyan kablolarla bağlamalıyız. elektrik hattımızı çekerken dikkat edeceğimiz en önemli husus, ilk önce bütün jeneratörlerimizi sanayi hattıyla birbirine bağlayıp, o hattan da bataryalara çıkmaktır. daha sonrasında ise bu bataryalardan trafolara çıkıp, basemize elektrik dağıtıyoruz. fakat burada dikkat edilmesi gereken nokta, fazla elektrik çeken sanayi tipi makineleri trafolar ile değil, enerji üreticilerimiz ve bataryalarımızın bağlı olduğu sanayi hattımızla bağlamaktır. petrol rafinerisi, oxylite rafineri, moleküler ocak, polimer presler, metal rafinesi, su ısıtıcı ve soğutucular, cam fırını, tuzlu su arıtıcı gibi makineleri direk sanayi hattına bağlarsanız, hem büyük bir kablo kalabalığından kurtulur elektrik sisteminiz daha düzenli olur, hem de mantıklı olan da bu değil midir zaten. o kabloları boşuna 50kw taşıyabilsin diye yapmadılar sonuçta. mümkünse sanayi bölgenizde sürekli kullandığınız sıvı pompaları, gaz pompaları, kirli su arıtıcı gibi aletleri de sanayi hattınıza bağlayın ki trafolarla basenize dağıttığınız elektrik hatları üzerinde gereksiz gerilime yol açmasınlar. hatta ben sanayi bölgeme yakın bi tane dinlenme odası kurup duplicantların boş vakitlerinde moral için kullandıkları atari, müzik sistemi gibi fazla yük çeken(biri 1200w diğeri 960w) aletleri de sanayi hattına bağlıyorum. 2 tane alet için trafo yapıp base'i kabloya boğamam açıkçası. tabi fazla sanayi tipi kablo kullanmanın bi eksi yanı, çok fazla dekor öldürmesidir. fakat ileride sanayi bölgemizde oluşan dekor problemini de uzaydan getirdiğimiz eserler vasıtasıyla çözüyoruz. tabii ki bunlar benim doğrularım. siz yok ben dekor kasıcam diyip bütün basenizde kablolarla da boğuşabilirsiniz. tercih sizin. net olarak anlamayanlar için kendi elektrik tesisatımın da resmini koyuyorum; daha iyi yardımcı olacaktır.

    elektrik tesisatı

    gördüğünüz gibi 7-8 tane trafo var ve basem de az buz bi base değil. 3 trafom da sadece dinlenme aletlerine ayrılmış vaziyette üstelik. ha tabi birebir olacak hali yok kendinize göre mutlaka farklılıklar yapacaksınız ama genel olarak mantığı anlamışsınızdır heralde. enerji ve elektrik yönetimi konusunda aklıma gelenler şimdilik bunlar. bu konuyu da bitirdiysek en çok merak edilen ve bence en zevkli konu olan otomasyon konusuna geçiyorum.

    ---otomasyon---

    otomasyon, açık ara bu oyunu ne kadar iyi oynayabildiğinizi belirleyen en önemli konudur ve bana sorarsanız bu oyunu bu kadar eğlenceli kılan en önemli unsur otomasyondur. otomasyon olmasa sanırım bu oyunu bu kadar oynamazdım. tasarladığım bir otomasyon sistemi kusursuz bir şekilde çalıştığında şahsen tarifsiz bir haz alıyorum. hastalık sanırım bendeki. tamamen sınırlarını kendiniz belirleyeceğiniz uçsuz bucaksız bir alandır çünkü. eğer otomasyonu iyi derecede becerebilirseniz oyunda oluşabilecek ya da oluşması muhtemel bütün problemlerin önüne geçer ve işlerinizi oldukça basitleştirirsiniz. en basit tarifiyle otomasyon; makinelerin ve aletlerin hangi şartlarda hangi tepkileri vereceğini kodladığımız algoritmalardır. ve bu oyunda otomasyon yapmadan hiçbir probleminizi kusursuz bir şekilde çözemezsiniz. nihayetinde bu oyun; ortaya sürekli olarak bir problem çıkarma ve problem çözme oyunudur ve ortaya çıkan bütün problemleri otomasyon sayesinde mükemmel bir şekilde çözebilirsiniz. otomasyon kullanmazsanız oyun ilerledikçe bütün sistemler birbirine girecek ve içinden çıkılmaz bir hal alacaktır sizin için. herşey birbirine bağlanır çünkü oyunda. en basit tuvalet giderinin tıkanmasından tutun, tarlalara verdiğimiz suyun sıcaklık kontrolüne, basenize gayzerden çektiğiniz suyun miktarından, roket rampası veya silo kapılarını açıp kapamaya, ağıldaki hayvan sayısı kontrolünden, buzdolabı dolduğunda tarla üretimini durdurmaya, jeneratörleri durdurup çalıştırmaktan, otosüpürücüler ve taşıyıcı raylar vasıtasıyla basenizi fabrikaya dönüştürmeye kadar aklınıza ne geliyorsa bütün bu sistemleri otomasyon sayesinde kurabilirsiniz. tamamen hayal gücünüze kalmış birşey.

    o zaman basit olarak başlayalım. en nihayetinde her makineye veya alete verebileceğiniz 2 tane komut vardır. biri "çalış", diğeri de "çalışma"dır. bi alet ya çalışır, ya da çalışmaz çünkü. ortası yoktur. kullandığımız sensörler yardımıyla aletlerimize "çalış" ya da "dur" komutu veririz. oyunda çalış komutuna "aktif", dur komutuna ise "beklemede" demişler. ister çalış-dur, ister aktif-beklemede, ister yeşil sinyal-kırmızı sinyal ne derseniz diyin adına. bunların hepsi nihayetinde aynı şeydir ve biz bu komutlara bundan sonra "1" ve "0" diyeceğiz. kullanacağımız sensörler yardımıyla aletlerimize vereceğimiz "1" sinyali o aletin çalışmasını, "0" sinyali ise durmasını sağlayacaktır. basit örnekle başlayalım.

    örneğin bir doğalgaz gayzerimiz var ve biz gayzerin etrafını karolarla kapatıp içerisine pompa yerleştirdik. ama belirli bir basıncın altındayken çalışıp boş boş elektrik yakmasını istemiyoruz. biliyorsunuz ki gayzerler durağanlaşınca pompamız içeride kalan gazı yavaş yavaş boşaltır ve düşük basınçta boş boş çalışmaya devam edip büyük ölçüde elektrik israfına yol açar. oysa biz sadece belirli bir basıncın üstündeyse yani gayzerimiz aktifse pompamız çalışsın istiyoruz. basit bir atmosfer sensörüyle çok kolay şekilde bunu gerçekleştirebiliriz. gayzerin olduğu odaya bir atmo-sensör koyun. sonrasında da sensörü pompaya bağlayın. sensöre tıkladığınızda bir ayar yapmanız gerekecektir. örneğin "500gr'ın üstündeyse aktif" şeklinde ayarlarsanız, odadaki basınç 500gr üstüne çıktığında sensör pompaya "1" sinyali verir ve pompamız çalışır. ya da tam tersi "500gr altındaysa bekle" şeklinde de işaretleyebilirsiniz. bu sefer de basınç 500gr'ün altına indiğinde "0" komutu verip pompayı durduracaktır. aynı şeyin farklı şekilde ifade edilişi yani. "500gr üstündeyse çalış" demekle "500gr altındaysa dur" demenin herhangi bir farkı yok değil mi? bunu herkes anlamıştır sanırım.

    bir diğer örnek de en önemli konu olan enerji israfı üstünden olsun. bildiğiniz üzere jeneratörleriniz bataryalarınız full dolu olsa bile onları durduracak bir sinyal gelmediği sürece çalışmaya devam eder ve enerji israfına yol açar. eğer akıllı bataryalarınız ile jeneratörleriniz arasında bir otomasyon kurmadıysanız, oyunun günlük veri tablosundan ne kadar enerji israf ettiğinize bakabilirsiniz. hiç bakmadıysanız büyük ölçüde şaşıracarağınızdan emin olabilirsiniz. akıllı bataryalarımız da aynı atmosensör gibi belli bir seviyenin üstündeyse "1" altındaysa "0" komutu verir. örneğin akıllı bataryalarımızı "%100 olduğunda bekle" ve %10'un altındaysa aktif et" şeklinde ayarlarsanız, bataryalarınız %100 dolduğunda 0 komutu verip jeneratörlerinizi durduracak, %10'un altına düştüğünde ise "1" komutu verip tekrar jeneratörlerinizi aktif edecektir. bu ayarları dilediğiniz gibi değiştirebilirsiniz.

    eğer oyununuzda hiç otomasyon kullanmıyorsanız, yapacağınız bu basit sistemlerle bile çok ciddi farklar elde edeceğinizden emin olabilirsiniz. bunları çoğu kişi yapıyordur sanırım ama. şimdi gelelim biraz daha kompleks sistemlere. daha kompleks sistemleri tasarlayabilmek için mantık kapılarına ihtiyacımız var. temel olarak kullanacağımız 5 tane mantık kapısı var. bunlar otomasyona giriş için yeterli olacaktır. bunlar "ve" kapısı, "veya" kapısı, "değil" kapısı, "filtre" kapısı ve "tampon" kapısıdır. örneklerle her birinin nasıl çalıştığını ve nasıl kullanacağımızı açıklayalım.

    örneğin bir sıvı pompamız var, ve biz bu sıvı pompasını hem sıvımız 30 derecenin üstündeyse, hem de sıvı basıncımız 100kg'nin üzerindeyse çalışsın istiyoruz. sadece bu iki şart aynı anda yerine geliyorsa pompamız çalışmalı. belirttiğim bu iki şarttan herhangi biri yerine gelmiyorsa pompamızın çalışmasını istemiyoruz. bu otomasyon sistemini tasarlayabilmek için de pompamıza hangi ihtimalde hangi tepkiyi vereceğini ona gösteren bir mantık kapısına ihtiyacımız var.

    verdiğim örnekte"ve" kapısını kullanacağımız için ve kapısından başlayalım. "ve" kapısı, yalnızca her iki girişi de "1" yani "aktif" sinyalini alıyorsa, çıkış olarak "1" sinyali iletir. diğer bütün olasılıklarda "ve" kapısının çıkışı "0" olacaktır. daha net anlaşılabilmesi için şemayla göstereyim.

    "ve" kapısı

    a-b = c
    1-1 = 1
    1-0 = 0
    0-1 = 0
    0-0 = 0

    bu şemada a ve b mantık kapımızın girişi, c ise çıkışıdır. gördüğünüz üzere "ve" kapısı yalnızca her iki girişi de aktif yani "1" ise çıktı olarak "1"sinyali verir. diğer bütün olasılıklarda "0" sinyali iletecektir. bizim verdiğimiz örnekte de biz pompamızın yalnızca tek bir şartta çalışmasını istemiyor muyduk? pompamız hem sıvımız 30 derecenin üzerindeyse hem de basıncımız 100kgnin üzerinde çalışacak, diğer bütün şartlarda duracaktı. dolayısıyla pompanın bulunduğu sıvıya bir adet ısı sensörüyle bir adet basınç sensörü koyup istediğimiz ayarları yapıp, bu sensörleri de "ve" kapımıza bağlayıp mantık kapımızı da pompamıza bağlarsak, yalnızca istediğimiz tek bir olasılıkta çalışan bir sıvı pompası sistemi yaratmış oluruz. nasıl. eğlenceli değil mi? umarım anlatmayı becerebilmişimdir. "ve" kapısının çalışma mantığını kavradıysak, farklı örneklerle diğer mantık kapılarımızı anlatmaya devam edelim.

    "veya" kapısı

    örneğimiz karşımıza sıklıkla çıkan sera sistemimizdeki sıcaklık problemleriyle ilgili olsun mesela. örneğin pinça biberi yetiştireceğiz ve seramızın bulunduğu odanın 40 derecenin altına düşmesini istemiyoruz. odamıza bir tane ısı sensörü koyup oda ısıtıcımıza bağlarsak basitçe bunu çözebiliriz ama tek bir ısı sensörü odamızın her yerini ölçemez. birden fazla sensör kullanırsak daha kesin bir sonuç elde ederiz ve daha stabil bir sistemimiz olur. odamızın iki tarafına iki adet termosensör koyduk diyelim, bu sensörleri de ısıtıcılarımıza bağlamak istiyoruz. fakat az önceki örnekten farklı olarak bize iki ihtimalden birinin aktif olduğu yani "1" sinyali verdiği bir durumda da biz sinyalimizin "1" çıkmasını istiyoruz. öyle ya odamızın bir tarafı 30 dereceyken diğer tarafı 40 derece olabilir. biz bu sensörlerimizin ikisinin aynı anda aktif olması haricinde herhangi biri aktifse de oda ısıtıcılarımızın aktif olmasını yani çalışmasını istiyoruz. ikisinin aynı anda aktif olması tek şartımız değil. dolayısıyla kullanmamız gereken mantık kapısı "veya" kapısıdır. zaten adından da belli, a sinyali "veya" b sinyali, hangisi aktifse kapı aktiftir hesabı. daha net anlaşılması için "veya" kapımızın devre şemasını göstereyim.

    a-b=c
    1-1=1
    1-0=1
    0-1=1
    0-0=0

    gördüğünüz gibi" veya" kapısı her iki girişi aktif veya girişlerinden herhangi biri aktif olduğunda çıkışı aktif yani "1" olacaktır. sadece her iki girişimiz de beklemede ise çıkışımız "0" olacaktır. bizim örneğimizde de istediğimiz bu değil miydi? termo sensörlerimizden herhangi biri aktif olduğunda oda ısıtıcılarımızın çalışmasını istiyorduk. ikisinin de aynı anda aktif olması tek şart değildi. verdiğim örnekte her iki termo sensörünüzü de "40 derecenin altındaysa aktif" şeklinde ayarlayıp "veya" kapınıza, kapınızı da oda ısıtıcılarınıza bağlarsanız, sensörlerden herhangi biri 40 derecenin altını gösterdiği an ısıtıcılarımız çalışmaya başlayacaktır. tebrikler, basit bir şekilde harika bir sera ısı kontrol sistemi yaptınız. aynı şekilde seranıza dilediğiniz kadar sensör koyup veya kapılarıyla birbirine bağlayarak olayı daha da abartabilirsiniz size kalmış. güle güle kullanın. veya kapısının da çalışma mantığını anladıysak farklı örneklerle farklı kapıları anlatmaya devam edelim.

    "değil" kapısı

    bu sefer örneğimiz uzay konusu üstünden olsun. bildiğiniz üzere güneş panellerimizi meteor yağmurlarından korumak için silo kapılarını kullanıyoruz. doğal olarak silo kapılarını da doğru zamanda açıp kapayabilmemiz gerekiyor. çok basit olarak ihtiyacımız olan şey uzay tarayıcımız meteor algıladığında kapıları kapatmak, meteor yağmuru bittiğinde ise kapıları açmaktır. uzay tarayıcısı basit bir şekilde yaklaşan meteor algıladığında aktif yani "1" sinyali verir, meteor yağmuru bitince de beklemede yani "0" sinyali verir. biz uzay tarayıcısını herhangi bir mantık kapısı kullanmadan direk silo kapılarına bağlarsak, uzay tarayıcı meteor algıladığında aktif yani "1" olacak, dolayısıyla kapılarımız da aktif olup açılmaya başlayacaktır. meteor yağmuru bitince de "0" yani beklemede sinyali verecek ve silo kapılarımız da doğal olarak kapanacaktır. oysa bize bunun tam tersi lazım. uzay tarayıcı aktifken yani "1" sinyali verirken silo kapılarımız "0" olmalı yani kapanmalı, uzay tarayıcımız "0" iken de kapılarımız "1" olmalı yani açılmalıdır. peki bu sorunu nasıl çözeceğiz? "değil" kapımızla tabiki.

    değil kapısı, girişine gelen sinyali tersine çevirip ileten basit bir mantık kapısıdır. yani değil kapısı sinyal "1" geliyorsa "0" iletir, "0" geliyorsa da "1" iletir. işte çözümümüz bu kadar basit. aradığımız tam olarak bu değil miydi? uzay tarayıcımızı "değil" kapısına bağlayıp bu kapının çıkışını da silo kapılarına verirsek uzay tarayıcımız meteor tespit ettiğinde aktif yani "1" olacak dolayısıyla silo kapılarına da tersi olan "0" iletip kapılarımızı kapatacak, meteor yağmuru bittiğinde tarayıcımız kendini beklemeye alıp "0" sinyali verecek dolayısıyla silo kapılarımız da "1" olup açılacaktır. işte cevap bu kadar basit. umarım açıklayıcı ve öğretici olmuştur. değil kapısının şemasını da gösterelim madem

    a=c
    1=0
    0=1

    işte bu kadar. evet, değil kapısının da çalışma mantığını kavradıysak otomasyon konumuza tampon ve filtre kapılarını anlatarak devam ediyorum.

    "filtre kapısı"

    filtre kapısı, girişine gelen sinyal aktif yani "1" olduğunda, kısa bir süre daha beklemede yani "0" sinyali iletmeye devam eden basit bir mantık kapısıdır. diğer bir deyişle "1" sinyalinin iletilmesini ayarladığımız süre boyunca geciktirir. ayarlamak istediğiniz süreyi kapı ayarından dilediğiniz gibi değiştirebilirsiniz. kendi basemde kullandığım basit bir örnekle açıklayayım. daha net anlaşılmasını sağlayacaktır. basemde enerji üretirken bataryalarımı doldurmak için her zaman ilk olarak hidrojen, doğalgaz ve kömür jeneratörlerine öncelik veririm. basemi döndürecek elektrik ihtiyacını o an karşılayamıyorlarsa yani bataryalarımı dolduramıyorlarsa, son çare olarak petrole başvururum. nedenini sorarsanız; eğer hidrojen ve doğalgaz jeneratörlerine öncelik vermezsem hem basemdeki gazlardan istediğim gibi kurtulamam, hem doğalgaz ve hidrojen gayzerlerinin olduğu odalarda ilgili gazları yeterince kullanmadığım için aşırı basınç oluşacağından gayzerler gaz üretemez; dolayısıyla enerji israfına yol açar, hem de petrolün bir yere kaçtığı yok ya; duruyor gezegenin altında nasılsa. acelesi yok kullanmanın. peki ne yapacağım bunun için sürekli jeneratör açıp kapamakla mı uğraşacağım? tabii ki hayır. petrol jeneratörlerine giden otomasyon kabloma filtre kapısı koyarsam, jeneratörlerimi çalıştıracak aktif yani "1" sinyalinin dilediğim süre kadar geç gitmesini sağlayabilirim. örneğin filtre kapımızı 30 saniye olarak ayarladık diyelim. bataryalarımız boşaldığında jeneratörlere aktif yani "1" sinyali verecek, dolayısıyla petrol jeneratörleri hariç bütün jeneratörlerimiz çalışacaktır. petrol jeneratörleri ise çalışmak için 30 saniye bekleyecektir. eğer bataryalarım 30 saniye içinde dolmazsa yani "0" sinyali vermezse, petrol jeneratörleri devreye girecek ve bataryalarımı dolduracaktır. işte aradığım çözüm bu kadar basit. tabii ki bu süreyi dilediğiniz gibi değiştirebilirsiniz size kalmış. umarım yeterince açıklayıcı olmuştur. filtre kapısının çalışma mantığını da kavradıysak, tampon kapısına geçiyorum.

    "tampon kapısı"

    tampon kapısı da tahmin edeceğiniz üzere filtre kapısının tam tersidir. tampon kapısı girişine gelen sinyal beklemeye geçtiğinde yani "0" olduğunda, ayarladığımız süre boyunca aktif yani "1" sinyali vermeye devam eden basit bir mantık kapısıdır. diğer bir deyişle "0" sinyalinin iletilmesini geciktirir. tampon kapısını basit bir örnekle açıklayalım madem. örneğin tuvaletlerden çıkan kirli suyunuzu kaynatıp mikroplarından arındırıyorsunuz. daha sonrasında ise mekanize kapıları açarak suyunuzu ana kirli su haznenize boşaltıyorsunuz. fakat kapıların açıldıktan sonra hemen geri kapanmasını değil, ayarladığınız süre boyunca açık kalmasını istiyorsunuz diyelim. mekanize kapılarınıza giden otomasyon kablonuza tampon kapısı koyarsanız, otomasyon sisteminiz beklemeye geçtiğinde yani "0" sinyali verdiğinde tampon kapınız ayarladığınız süre boyunca "1" sinyali vermeye devam edeceğinden, mekanize kapılarınızı açık tutmaya devam edecektir. örneğin tampon kapınızı 10 saniye olarak ayarladınız diyelim, tampon kapınız sistem beklemeye geçtikten sonra aktif kalarak mekanize kapılarınızı 10 saniye daha açık tutmaya devam edip, sonrasında kapatacaktır. işte bu kadar. umarım yeterince açıklayıcı ve öğretici olmuştur.

    tampon kapısından da bahsettiğime göre, daha fazla mantık kapılarının detaylarına ve çeşitlerine girip kafa bulandırmayacağım. otomasyona giriş için bunları bilmemiz fazlasıyla yetecektir. buraya kadar biraz olsun anladıysanız ve kendiniz de biraz kurcalarsanız kolaylıkla çözeceğinizi tahmin ediyorum. diğer mantık kapıları hakkında sorularınız varsa veya anlamadığınız noktalar varsa yeşillendirirseniz yardımcı olurum. tabii ki her sistem bu kadar kolay yapılmıyor. takıntılı olduğumdan basit bir roket rampası açma kapama otomasyonu için bile uzun bir süre kafa patlattım ben. zevk alıyorum açıkçası böyle zeka işlerinden. portal, swapper gibi puzzle oyunlarını da çok severim zaten. umarım verdiğim bilgiler sizin için açıklayıcı ve faydalı olmuştur.

    otomasyon hakkında söyleyeceklerim şimdilik bu kadar. umarım basitçe anlatmayı becerebilmişimdir zira anlatması zor konu cidden. evet bu konuyu da bitirdiğimize göre uzay konusuna nihayet geçebiliriz.

    ---uzay---

    uzay ile ilgili söyleyeceğim ilk şey uzaya muzaya çıkmayın arkadaşlar. tünelin ucu bombok bir yere çıkıyor haberiniz olsun. hehe. inat ettim ulan illa çıkacam diyorsanız bu entrymin devamı sizin için. (bkz: istikbal göklerdedir)

    ilk kuralımız kendi gezegenimizi tamamen keşfedip kontrol etmeye başlamadan uzaya çıkmıyoruz. cübbeli ne diyor? daha yerin altını çözememişsin 7 kat semayı nası çözecen. mantığımız aynen bu. gezegenimizdeki petrol yataklarını, doğalgaz ve hidrojen gayzerlerini, su gayzerlerini, buzul biyomlarını aklınıza ne geliyorsa gezegene önce hakim olacaksınız. enerji probleminiz kesinlikle olmayacak. sağlam bir endüstriniz olacak. çelik ve plastik üretimine başlamış hatta stok yapıyor olmalısınız. çok fazla çelik ve plastiğe ihtiyacımız olacak çünkü. eksotakımları falan söylemeye gerek bile duymuyorum. eğer bütün bunları yaptıysanız artık gökyüzüne çıkmaya hazırız. başlayalım o zaman.

    oyunumuzdaki uzay bölümü bildiğiniz üzere basemize oldukça uzak. ilk olarak ulaşım problemimizi halletmeliyiz. bildiğiniz üzere basemize uzak olan yerlere ulaşımımızı ulaşım tüpleriyle sağlıyoruz. o yüzden ilk yapacağınız iş enerji üretiminizin ve bataryalarınızın bağlı olduğu sanayi hattını ulaşım borularıyla beraber uzaya kadar çekip uzayda bir ulaşım tüpü girişi yapmanız olmalı. hatta asansör yapa yapa çıkın. gidip de sakın trafo kullanıp 1kw ya da 2kw lık ev tipi kablolarla bu işleri yapmaya kalkışmayın. her bir tüp girişi 960w çeker. zaten uzaya kuracağımız güneş panellerini de sanayi hattımıza bağlayacağınızdan öyle ya da böyle o hattı çekeceksiniz zaten.böylece çok kısa sürede baseniz ve uzay aranızda mekik dokuyabilirsiniz. yalnız çok fazla enerji harcar ulaşım tüpleri, enerji probleminizin olmaması gerektiğini söylemiştim. heralde uzaya tahta merdivenle inip çıkmayı düşünmüyordunuz. hatta daha öncesinde petrol işine giriştiğiniz bölümde magmaya kadar da aynı hattı çekmiş olmanız lazımdı. hatta magmaya bu sistemi yapmak daha önemli. çünkü aşağı gene itfaiye direğiyle hızlıca inersiniz de aşağıdan yukarı merdiven kullanmak zorundasınız çünkü. neyse. lafın kısası ulaşım tüplerini gezegeninizde asansör gibi kullanmalısınız. yukarı ve aşağı yöne doğru her 40 50 karoda bir ulaşım tüpü girişi yapın. basenize giriş ve çıkışınızı da tek bir yerden vermeniz mantıklı olur karışıklık çıkmaz. yani en azından benim gezegen için böylesi doğruydu merkezde değil haritanın sağına doğru dayalı şekilde başladım çünkü. basemin sol tarafı merkezdeydi ordan verdim o yüzden. siz sağlı sollu da verebilirsiniz mantığınıza nasıl uyuyorsa. kendi ulaşım sistemimi de göstereyim belki yardımcı olur.

    ulaşım tüpü sistemi

    düzgün bir ulaşım tüpü sistemi yaparsanız ulaşım ve tedarik sorununuzu büyük ölçüde ortadan kaldırır, yapacağınız herşeyi büyük ölçüde hızlandırırsınız. evet artık gökyüzüne ulaşım sistemimizi de yaptığımıza göre hazırız. tabiki ilk yapacağımız şey ulaşım sistemimizi meteor yağmurlarından korumak olmalı. ilk silo kapılarınızı ulaşım tüpünüzün tepesine, gökyüzünün en üst noktasına yaparak başlayın. 3 tane silo kapısı yeterli olacaktır. daha sonra inşa ettiğimiz bu silo kapılarını arttıra arttıra uzay sistemimizi geliştireceğiz. fakat uzayda birde trafolarla elektrik dağıtımına ihtiyacımız var. sanayi kablomuzu çekmiştik zaten. fakat her aleti sanayi hattıyla bağlayamayız malesef. silo kapıları en başta olmak üzere. fakat bu konuya güneş panellerini anlatırken değineceğim. ilk başlarda uzaya çıktığınız bölgenin yakınlarında atmosferin olduğu en yakın yerden basitçe trafo ile 2kw lık kabloyu çekebilirsiniz. bu işi uzayda yapmaya kalkarsanız, atmosfer olmadığından trafonuzu soğutacak herhangi bir etkinin olmadığını da unutmayın. en başta basit olarak gezegenden çekin o yüzden uğraşmayın daha sonra sisteminiz gelişince uğraşırsınız. zaten en fazla 3 trafo ile bütün uzayı panellerle kapatabiliyorsunuz. neyse. trafomuzu yapıp 2kw lık kablomuzu da kullanıma hazır hale getirdikten sonra ilk olarak teleskop yapıp uzay görüşümüzü açacağız. yaptığınız silo kapılarının altına bi yere yapabilirsiniz. başlarda silo kapısı otomasyonu yapmanıza gerek yok kapalı durabilir hep. teleskopunuzun uzaya sağından solundan az bi görüşü olsa yeterli. daha işin başındasınız ay'a bakacaksınız alt tarafı dürbün bile yeter size yani. direk hubble yapmaya kalkmayın o yüzden. teleskopumuzu da yaptıktan sonra içerisine oksijen basmalıyız. en yakın nerde üretiyorsanız ordan çekin. ya da yakın bi yere yosunla çalışan oksijen makinesi yapıp ordan pompayla çekin. zor iş değil. bunu da yaptıktan sonra teleskopumuz kullanıma hazır. uzay görüşümüz açıldığına göre evrene şöyle bir baktığımızda bize en yakın cismin 10bin km, en uzak olanın anasının nikahında 190bin km mesafede olduğunu göreceksiniz. yetiştirdiğiniz astronom ya da astronot ile en yakındakilerden başlayarak bu cisimleri analiz etmeye başlıyoruz. bu teleskop araştırmaları bize gezegenler hakkında ortaçapta bilgi verir. hangi gaz ve sıvılardan oluşuyor hangi madenler ve kaynaklar mevcut kabataslak bi bilgiye sahip oluyoruz. incelediğimiz gezegenin yapısını tam olarak bilebilmemiz için oraya birkaç defa roket yollayıp araştırma modülümüzle araştırma verisi elde etmeliyiz. daha sonra elde ettiğimiz verileri de sanal planetaryumda kullanarak uzay biliminde ilerleyeceğiz. bildiğiniz üzere uzay upgradelerini süper bilgisayardan yapamıyoruz, gezegenlerden veri getirmemiz şart. o yüzden en başlarda araştırma modülsüz roket sakın kaldırmayın araştırma yapamazsınız. evet bu ön bilgilerden sonra ilk yapacağımız iş buhar motorlu bir roket yapmak. güneş panelleri için aceleci davranmayın, unutmayın güneş panelleri toplu halde işe yararlar. eliniz avcunuzdaki 3bin 5bin çeliği de 2-3 tane güneş paneli yapıcam diye silo kapılarına gömmeyin.(heralde vardır o kadar?) yeraltında kıyamet gibi petrol var. kullanın bi zahmet.

    ilk yapacağımız olan roket en zor ve maliyetli olanıdır. buhar motorunu yaparsanız gerisini yaparsınız. buhar motoru baya tuzlu 2000 çelikle yapıyoruz. komuta kapsülü ve araştırma modülü ve rampa bir şey değil 200'er çelik istiyor onlar. tabiki motoru silo kapılarımızın altına yapmıyoruz üstü açık olmalı. ilerde silo kapıları koyar açılır kapanır sistemler yaparsınız ama başlarda şart değil. roket meteor yağmurlarından zarar görmüyor. rampası hariç onu da 10 20 çelikle tamir edersiniz en kötü birşey olmaz. motorumuzu inşa ettikten sonra üstüne araştırma modülümüzü, onunda üstüne komuta kapsülünü inşa ediyoruz. rampamız komuta kapsülüyle araştırma modülü arasında olacak. ileri uzanan kısmı araştırma modülüne denk gelmeli ve roket fırlatılırken rampaya çarpmamalı. tam bi yeri var aslında rampanın. birkaç deneme yanılmayla çözersiniz en fazla rampanız hasar alır birşey olmaz merak etmeyin. onunda resmini atmıyım şimdi. roketimizi inşa ettikten sonra sıra geldi yakıtımızı doldurmaya yani buharı motora doldurmaya. kendime göre en pratik yolunu anlatayım. yüzeydeki meteor yağmurlarından arta kalan regolitlerin sıcaklık derecelerine baktıysanız geneli 100 ila 140 derece arasındadır. taze yağanlar 300derece falan ama bizim şimdilik onlarla işimiz yok şimdilik. regolitlerin olabildiğince sıcak olan yerlerinden arasına metal karolarla ufak bir hazne yapın. bildiğiniz üzere metalller hemen ısınıp soğurlar. haznenizin içini alçı panellerle kaplamayı da unutmayın sakın. yoksa uzay boşluğunda suyunuz buharınız uçar gider.daha sonra haznenize su hattınızı çekip vanaya bağlayın 200er 300er gram şeklinde odanıza akıtın. anında buharlaşacaktır. içine yerleştirdiğiniz pompa ile de motorunuza buharınızı aktarırsınız. tabi atmosensörlerle sıvıkesicilerle falan bu sistemi ne kadar iyi kontrol ederseniz sizin için o kadar kolay olur. evet benim bildiğim en pratik yol bu. belki sizin daha basit birşey aklınıza gelir onu ben bilemem tabi ki.

    roketimize buharımızı da bastıktan sonra yıldız haritamızdan hedefimizi seçip astronotumuzu mekiğimize bindirip fırlatıyoruz. yolladığımız roketin gidiş geliş süresi hedefinin mesafesine göre değişir. mesafe uzadıkça süre de uzar. en yakınımızdaki gezegenlere gidiş dönüş 2 cycle sürer. hızlı hızlı gider gelirsiniz o yüzden. astronotunuzu eğer roket pilotluğundan roket dümenciliğine terfi ettirirseniz bu süre %10 daha kısa sürecektir. yakın hedeflerde çok bir fark yaratmasa da mesafe uzadıkça önem kazanan bir ayrıntı bu. aklınızda olsun. ilk roketinizi yolladıktan sonra benim tavsiyem çeliğiniz varsa 2. roketi yapmaya çalışın. yoksa da çelik üretmeye bakın. hayvancılık yaptıysanız yumurta kabuklarından bol bol kireç elde etmişsinizdir zaten. yetmiyorsa da magmadaki fosillerden kireç yapıp çelik üretin. tek roket başlarda idare etse de ileride araştırmalar için çok ağır kalacaktır. her gezegenden en fazla 50x5 şeklinde 5 sefer araştırma verisi alabiliyorsunuz çünkü. daha sonrasında o gezegeni tamamen keşfetmiş oluyorsunuz. gitgide daha uzaklara gitmek zorundasınız. dolayısıyla tek roket çok ağır kalır. ben buhar teknolojisinde 2, petrolde 5 roketle devam ettim şahsen. gerisi sizin bileceğiniz iş. uzay araştırmalarında ilk yürüyeceğiniz seçenek petrol motoru olmalı. kargo bölmelerini falan boşverin zaten buhar motoruna kargoları inşa ederseniz o roket yerinden kalkmaz. ilk başlarda basit olsa da ileride ciddi ciddi roketinizi tasarlamanız gerekiyor. koyacağınız yakıta kadar hesaplıyorsunuz. tasarladığınız roket ne kadar ağır olursa gideceği mesafe o kadar kısalır. ve roketinizin alacağı kütle cezası ağırlığa paralel olarak artmaz, katlanarak artar. yani 3tonluk rokete 3bin km kütle cezası alıyorsanız 6tona 6bin almazsınız gittikçe katlanır. buhar motorunun 20km, petrol motorunun 40km, hidrojen motorunun 60km yakıt verimliliği vardır. bunun ne anlama geldiğini bir örnekle açıklayacak olursam buhar motorunuzu 900kg buharla doldurdunuz diyelim. yakıt verimliliğiniz kg başına 20km'ydi. 900*20=18000km saf itiş gücü elde edersiniz. ama realde roketin ne kadar gideceği ağırlığına göre değişecektir. en başta yaptığınız ilkel roketiniz 2000kg motor, 200kg araştırma modülü 200kg de komuta kapsülü boş hali 2.4tondur. 900kg de motorunuza buhar koydunuz, 3.3 ton roketinizin toplam ağırlığıdır. hangi ağırlığa ne kadar ağırlık cezası alacağınıza yıldız haritasındaki roket durumunuzdan bakabilirsiniz. ben ilk örneğimizde sizin için baktım, 3.3 tonun 3300km ağırlık cezası var. toplam itişinizden de bunu düşün, roketinizin gideceği maksimum mesafe bu olacaktır. bizim örneğimizde 14.700km oluyor bu. eğer 10bin km gidiyorsanız ona göre hesap yapıp boş yere yakıt harcamayın. kabataslak 600kg buhar sizi 10bin götürecektir. başlarda çok önemsemiyorsunuz ama hidrojen motoruna gelince 50kg sıvı hidrojen üretmek öyle bir mesele oluyor ki. neyse. konu nerelere geldi amk neyi anlattığımı da unuttum. bi kahve yapayım geliyorum beynim yandı. hah geldim. nerde kalmıştık. roket kütlesi ve gideceği mesafe arasındaki ilişkiyi anlatıyordum. buhar motorunda hesaplaması oldukça basit bunları ama ileride kargolar, oksitleyiciler falan işin içine giriyor daha zor oluyor hesaplaması. o kadarını da siz inceler çözersiniz artık gireceğim kadar detaya girdim zaten.

    5-6 kere roketinizi yollayıp araştırma için veri topladıysanız ilk upgradeniz katı yakıt iticisidir. katı yakıt iticisi roketin gideceği mesafeyi arttıran ekstra bir modüldür. buhar motorunun mesafesini 2 kat kadar arttırır. yakıt olarak demir kullanır. fakat demir tek başına işe yaramaz, demiri yakabilmeniz için bir oksitleyici kullanmanız gerekli. ne kullanacağız peki? oxylite. geldik mi bu yazının ilk paragrafına? demiştim buraya geleceğiz diye. nerden nereye be. evet katı yakıt iticimizle roketimizi upgrade ettikten sonra, 400kg kadar demiri yakabilmesi için 10kg kadar mini minnacık bir oxylite'a ihtiyacımız var. bu oxylite'ı koymadan hiçbir işe yaramaz yoksa. 1200w yakan oxylite rafinesi kurup ona oksijen vererek oxylite elde edebilirsiniz. oxylite yavaş üretilen birşey, 10kg oksijenden 10kg oxylite elde ediyorsunuz. 10'ar 10'ar birikiyor yani. katı yakıt iticisinde problem değil, zaten 10kg ihtiyacımız olan hemen yapıp modüle koyarsınız. ama petrol motoruna geçtiğimizde roketimizde katı yakıt iticisi değil, katı yakıt oksitleyici tankı diye ayrı bir modül olacak ve koyduğumuz yakıt kadar 1'e 1 oranında oksitleyici koyacağız. unutmayın oksitleyici olmadan tek başına yakıt hiçbir işe yaramaz. bu demek oluyor ki 2700kg petrol koyduysak 2700kg de oxylite'a ihtiyacımız var. üstelik bu sadece tek roket için gerekli olan. 4-5 tane roket inşa ettiğinizi düşünün? bu demek oluyor ki en az 3 tane 1200w çeken oxylite rafinerisini aralıksız çalıştıracaksınız.(bende 4 taneydi) üstelik her bir oxylite rafinenizi beslemek için ayrı bir pompa, ayrı bir filtre kullanacaksınız. tabi 2 3 tane elektrilizör de var. bunların hepsinin ne kadar güç çektiğini hesaplayın, iyi ihtimalle en az 5bin watt gücünde 7/24 aralıksız çalışacak olan bir sistem çıkıyor karşımıza. daha iki gün önceye kadar bi pompanın hesabını yapıyordunuz değil mi. üstelik sorun bunla da bitmiyor. hatırlarsanız bu oxylite oyunun başında oksijen yayarak kendi kendini tüketen bi madendi. ürettiğimiz maden aynı maden. durduğu yerde eriyor namussuz. 10kg katı yakıt iticinize koyacağınız oxylite'ın 5kgye düşmesi problem olmayabilir, ama petrol motoruna geçtikten sonra dünyanın enerjisini harcayıp stokladığınız 5000kg oxylite'ın saniyeler içinde kütlesinin yarı yarıya eridiğini görmek, insanın içine oturuyor resmen. depoya mepoya kaldırmakta fayda etmez, deponun içinde oksijen yaymaya devam eder çünkü allahsız. peki ne yapacağız oturup bunu seyir mi edeceğiz? tabi ki hayır. peki çözüm ne? bu oxylite şerefsizi havayla temas edince uçup gitmiyor muydu. o zaman suya atalım ? enayi miyiz lan biz yer miyiz bu numaraları. günlerce dünyanın enerjisini harcayıp basemin imanını gevreteceğim, elimize geçen 300 500kg oxylite mı olacak yani. o da uçup gitmeden avcumuzda kalırsa. ben başka çözüm bulamadım valla bulan varsa söylesin bana da lütfen. neyse. oxylite rafinelerinizin yanına ufak tek bir karoluk su haznesi yaparak, otosüpürücüler yardımıyla oxylitelarınızı üretildiği gibi toplayıp, taşıyıcı raylarıyla suya atabilirsiniz. ya da suyunuzun içine bir depo kurup direk depoya atabilirsiniz. nası isterseniz öyle yapın. alın kendi çözümümü de ekleyeyim belki daha iyi yardımcı olur.

    oxylite rafinerisi

    işte böyle ufak bi trickle dünyanın israfından kurtulmuş olursunuz. yoksa petrol motoruna geçtiğinizde oxylite rafinerileriniz boş boş çalışır durur benden söylemesi. evet katı yakıt iticimizin de desteğiyle 20-30bin km yakınımızdaki gezegenleri araştırdıktan sonra nihayet petrol motoru araştırmamızı tamamladık. artık işkence bitti ve buhar devri kapandı. petrol motoru bize daha önce hiç ulaşamadığımız kadar uzaklara ulaşma imkanı tanır. hem yakıt olarak petrol, demir ve buhardan çok daha güçlüdür, hem de oksitleyici olarak oksilaytla birleşince verimliliği daha da artar. petrolün gücü bize 80-90bin km uzaklıktaki buz gezegenlerine, gaz devlerine, tuz gezegenlerine, organik gezegenlere seyahat imkanı tanır. petrolü boru hattıyla lıkır lıkır depolara doldurmak zevklidir iyidir hoştur ama, yukarıda bahsettiğim üzere mesele petrolün oksitleyicisi olan oksilayttır bu aşamada. direkt olarak basenizin enerji ihtiyacı en az iki katına çıkacaktır çünkü. buna hazırlıklı olmalısınız. ayrıca benim gibi 4 5 tane roketle aynı anda uzay görevlerine çıkacaksanız, petrol rezervizine çok dikkat etmeniz gerekir. petrol motoru petrol jeneratörüne benzemez çünkü. 1 dakika içerisinde 3 ton petrolü lüpletir. 4 tane roketiniz olduğunu düşünün. 10 ton petrolünüzü 5 dakikada lüpletecektir roketleriniz. o yüzden sürekli petrol durumunuzu kontrol edin, en ufak bir ihmal direk basenin çökmesine yol açar. dünyanın enerjisini harcadığınızı unutmayın. bana sorarsanız işlenmiş petrol stokladığınız sıvı rezervuarlarınızdan 1 tanesini sadece petrol jeneratörlerinde kullanılmak üzere diğerlerinden ayırın. ne olur ne olmaz. bu aşamada doğalgaz gayzerleri kömür mömür kurtarmaz sizi çünkü. petrole muhtaçsınız artık. dikkatli olun . oyunun bu aşamasına geldiyseniz muazzam bir sıcaklık problemi yaşamaya başlayacaksınız. buzul biyomlarını didik didik edip bütün wheezewortleri basenize dikmiş, hala bir umut belki bir yerlerde birkaç tane wheezewort kalmıştır diye fellik fellik arıyorsunuzdur muhtemelen. ürettiğiniz ve tükettiğiniz enerji anormal bir biçimde arttı ve sıcaklığın yükselişini artık kontrol edemiyorsunuz. oyunun bu aşamasında bir sonraki roket araştırmanız artık hidrojen motoru değil, biyolojik kargo bölmesi olmalıdır. biran önce biyolojik kargo bölme araştırmasını tamamlayıp 40 ya da 50bin km uzaklıktaki buz devinden gezegeninize wheezewort getirmelisiniz. her bir biyolojik kargo bölmesi 3 tane wheezewort getirir. ve maalesef 2 tane kargo bölmesi yaparsanız ve full yakıtla doldurursanız (2700kg petrol 2700kg oxylite) roketiniz en fazla 23 25bin km gidecektir.(yanlış hatırlamıyorsam) çünkü çok ağır bir roket tasarladınız. her bir kargo bölmesi getirdiğiniz malzemeyle beraber 2 tondur. hesaplayalım madem. 200kg motor+100kgden 3 tane sıvı yakıt tankı ve bi tane 100kg katı oksitleyici tankı 400kg bunlar. 200kg araştırma modülü.(eklemeseniz de 200kg çok birşeyi değiştirmez) 200kg de komuta kapsülü. 2tondan 2 tane kargo bölmesi 4 tonda onlar. 2.7 ton yakıt koydunuz. 2.7 ton da oksitleyici. toplam ağırlığınız tam olarak 10.400kg. e sizin motor 40km verimliliğindeydi. 2700*40=108bin km itişiniz var. sizin yerinize ben baktım. 85bin km 'de ağırlık cezanız olacak. 108k-85k= 23bin km anca giden bir roketiniz var artık. bu roketinizle yakın gezegenlerden fulleren ve niobyum farmlayacaksınız. bu nadir kaynakların ne işe yaradığını sıcaklık başlığında uzun uzun anlattım geçiyorum o yüzden. bu sebeplerden dolayı buz gezegenine tek kargoyla gitmek zorundasınız. yalnız biyolojik kargo bölmesi en son araştırmalardan biridir ve uzun sürecektir. o yüzden buz gezegenine yapacağınız 5 seyahatinizi verimli şekilde olmasını istiyorsanız biyolojik kargo bölmesi araştırmasını açtıktan sonra yapın ki dönüşte wheezewortlerle beraber dönün. yoksa boş boş sadece araştırma verisi toplayıp geri dönersiniz. benim tavsiyem oyunun bu aşamasında en az 4 roketle 2 tanesi ile 2şer kargo bölmesiyle niobyum ve fulleren farmlayın. bu gezegenleri ne kadar erken farmlarsanız soğutma sıkıntınızı o kadar erken çözersiniz. diğer 2 roketinizle de araştırmalarınıza devam edin. ben 5 roketin 2 siyle farm yapıp geri kalan 3 tanesini araştırma verisi toplamaya gönderdim. 5 abartı olabilir ama 3 ya da 4 ideal gibi. çok fazla fulleren ve niobyum lazım çünkü.

    evet bu aşamalara kadar geldiyseniz enerji problemine yavaş yavaş girdiniz. çok fazla petrol harcadınız. yavaştan gezegendeki petroller suyunu çekmeye başladı. petrol kuyuları inşa edip petrol çıkarma işine sıcak bakmaya başladınız. bir yandan da güneş enerjisinden faydalamamızın vakti geldi de geçiyor bile. sadece petrole yüklenerek başa çıkamayacağız çünkü. çok fazla enerji tüketiyoruz.

    sağlam bir güneş paneli sistemi için sağlam bir otomasyon şart. otomasyonu beceremiyorsanız hiç bu işe bulaşmayın açıkçası. ha çok zor şeyler değil. basit mantık kapılarıyla basit şeyler yapacağız zaten ama gene de yapamayan yapamaz birşey diyemem. otomasyon başlığı altında en basit şekilde izah etmeye çalıştım. gerisi size kalmış birşey artık. öncelikle uzayda çıkacak sıkıntılar basedekilere benzemez. uzayda yapılacak en ufak hatanın faturası ağır olur. önce düzgün bir güneş paneli sistemini nasıl inşa etmeliyiz oradan başlayalım. daha sonra yapılabilecek hatalar ve olabilecek aksaklıklar hakkında konuşacağım.

    tabii ki birinci amacımız güneş panellerimizi meteor yağmurlarından korumak. meteor yağmurlarının panellerimize zarar vermemesi için silo kapılarını kullanıyoruz. bildiğiniz üzere silo kapıları çelik olduğundan meteor darbelerine karşı dayanıklılardır. fakat iş bununla bitmiyor. meteorların darbe hasarını silo kapılarıyla engelledikten sonra, ısı hasarını da kapılarımızın alt tarafına inşa edeceğimiz cam karolar sayesinde engelliyoruz. böylelikle meteor yağmuru durup kapılarımız açıldığında arta kalan regolitler panellerimizin üzerine değil, cam tabakamızın üstüne düşer. daha sonra da bu cam karolardan robokazıcılarla regolitleri kazıp, panellerimizi tekrar ışığa kavuşturmalıyız. sistem tam olarak böyle işliyor. bütün cam yüzeyinin robokazıcılarla kazılabilmesi için en ideal silo kapısı düzeni, 3 kapı - 2 silo karosu 3 kapı - 2 silo karosu şeklindedir. bu düzendeki sistemde bütün camlar robokazıcılar tarafından kazınmış olacaktır. hadi onun da resmini ekleyelim anlaşılması daha kolay olsun.

    güneş paneli sistemi

    işte bu şekil 3 kapı - 2 karo şeklinde yürüyüp silo karolarınıza da ters bi şekilde robokazıcı yerleştireceksiniz. yalnız uzayda soğutma işi olmadığından (yapılır da aşırı uğraştırır değmez uğraşmaya) robokazıcılarınız her çalıştığında gittikçe sıcaklıkları artacaktır. dolayısıyla ısıya en dayanıklı malzemeden yapsanız sizin için iyi olur. yani aşırı ısınma sıcaklığına +200c ekleyen çelik oluyor bu. çelik sizi uzun süre götürür. 275c ye kadar ulaştığında yıkıp yenisini yaparsınız. ileride terminyumdan yaparsınız +900c daha dayanıklı olur neredeyse ömürlük kullanırsınız.

    eğer sürekli gezegenden trafoyla kilometrelerce kablo çekmek istemiyorsanız, güneş panellerimizi inşa etmeden önce uzayda bir elektrik dağıtım merkezi yapmanız düzen açısından yararlı olacaktır. alçı levhalarla kapatıp etrafını karolarla çevirdiğimiz ufak bir alan işimizi görecektir. içerisine koyacağınız bir adet wheezewort sürekli soğutma etkisi sağlayacak, trafolarınızı aşırı ısınmadan koruyacaktır. tabi içerisinde suni bir atmosfer yaratmayı da unutmayın. zaten teleskopunuza oksijen veriyordunuz, bi miktarda ordan trafo odanıza verirsiniz olur biter. çok zor değil.

    güneş panellerinin nasıl verimli bir şekilde kullanıldığını öğrendiğimize göre, uzay tarayıcılarımız ve teleskopumuzun nasıl konumlanması gerektiğinden bahsedelim. uzay tarayıcıların ve teleskopların etkili bir biçimde çalışabilmesi için gökyüzü ile aralarında hiçbir şeyin olmaması gerekmektedir. eğer üzerlerinde kapalı silo kapısı, cam gibi görüşü bozan herhangi birşey varsa etkililikleri son derece düşer. ne gözlem yapabilirsiniz ne de yaklaşan meteoru zamanında farkedebilirsiniz. teleskopunuzla en uzaktaki gezegenleri inceleyebilmeniz için yüksek çözünürlük sağlamanız lazım. yüksek çözünürlük için de uzayla arasındaki görüşü engelleyen hiçbirşey olmaması lazım. uzay tarayıcıları da aynı şekilde eğer görüşlerini engelleyen herhangi birşey varsa sinyal güçleri zayıflar. ve bu durum bizim için çok büyük problemlere yol açabilir. şöyle izah edeyim. silo kapılarının açılma ve kapanma süresi 30'ar saniyedir. 30 saniyede açılır ve 30 saniyede kapanırlar. eğer sizin uzay tarayıcınız yaklaşan meteoru 30 saniye önceden fark edemezse, geçmiş olsun. kapılarınız kapanmaya yetişemeyecek ve uzay sisteminize meteor yağacaktır. meteor yağmurlarını en kötü 25-26 saniye erkenden algılayabilen bir uzay tarayıcınız olmalı. bu sizi anca kurtarır. çok çok nadiren 1-2 tane meteor camınıza çarpar belki bi tane güneş panelinizi zedeler o kadar. en iyisi birbirinden farklı yerlerde konumlanmış ve görüşü tamamen açık 2 uzay tarayıcıdır. böylece 35-40 saniye erkenden meteor yağmurunu farkedebilirsiniz. ama tek bir tane düzgün çalışan tarayıcı da işinizi görecektir. peki sistemi nasıl yapmalıyız. güneş panellerinde ısı hasarından korunmak için cam kullanıyorduk, teleskop ve tarayıcılarımıza cam kullanamayız, görüşümüzü kapatır. ne kullanacağız peki? gene silo kapılarını. yani altta ve üstte olmak üzere 2 katman silo kapısı düzeni yapacağız. en üst katman silo kapısı meteor yağmuru bittiğinde açılırken altındaki katman 1 dakika geç açılacak, böylece robokazıcılarımızın kazması için gerekli süreyi tanıyacak. robokazıcılar da işlerini bitirdikten sonra da bütün kapılarımız tamamen açılacak ve engelsiz bir uzay görüşü sağlamış olacağız. 1 dakika gecikmeli olarak sadece. tabi ki bu sistem için otomasyon şart. filtre ve tampon kapıları kullanarak basit bi şekilde bunu yapabilirsiniz. merak eden yapamayan varsa yeşillendirsin yardımcı olurum. tabi ki hiç bunlarla uğraşmayıp uzay tarayıcılarınızı ve teleskopunuzu terminyumunuz bolsa terminyumdan da yapabilirsiniz. böylece regolitler yüzünden alacakları aşırı sıcaklığa rahatlıkla dayanıp bozulmadan çalışabilirler. fakat hidrojeni sıvılaştırırken çok fazla terminyum lazım olacak sonradan yıkmak zorunda kalabilirsiniz haberiniz olsun. ben ilk dediğim şekilde çözdüm açıkçası fazlası aklıma gelmedi siz belki daha farklı şekilde çözersiniz. yeterince anlamayan varsa resimde de net olarak gözüküyor zaten oradan bakabilirsiniz.

    evet teleskop ve uzay tarayıcılarımızı da nasıl konumlandıracağımızı anladığımıza göre, uzay sistemimizde başımıza gelecek aksaklıklardan bahsedelim. aslında doğru malzemeleri kullanırsanız sisteminiz hiçbir sıkıntıya girmez ama her zaman dikkatli olmuyoruz malesef. aslında temel olarak dikkat etmemiz gereken şeyler elektrik ve otomasyon kablolarımızı doğru materyalden yapmak. en basit yapacağınız hata ile başlıyım. bildiğiniz üzere sistemimize yağan meteorların yani regolitlerin sıcaklıkları 300 400c civarlarındadır ve bunlar bizim ilk olarak silo kapılarımıza temas edip bütün ısı enerjisini aktarırlar. en sık yapacağımız hata, bu silo kapılarında kullandığımız elektrik ve otomasyon kablolarının nasılsa kolay bulunuyor diye kurşundan yapmaktır. kurşunun 230 derecede eriyeceğini unutmayın. silo kapılarınız meteor yağdığında 400c'leri görecek ve siz bağlantılarını kurşun kablolarla yaptıysanız geçmiş olsun. sisteminizin ya elektriği ya otomasyonu ya da ikisi birden çökecek. dolayısıyla kapılar kapanmayacak ve bütün sisteminizin üstüne meteor yağacaktır. silo kapılarınızın içinden geçen kablolara çok dikkat edin. hatta bana sorarsanız kurşunu silo kapılarına yaklaştırmayın bile. demir kullanın, altın kullanın, bakır kullanın ne kullanırsanız kullanın. bu konuyu anladıktan sonra dikkat etmemiz gereken bir diğer hususta roketimizin fırladığı rampanın yakınlarında bulunan kablolarımızdır. buhar motoru o kadar olmasa da petrol ve hidrojen motorları roket rampadan fırlarken çok yüksek derecede sıcaklıklar açığa çıkarırlar. 2000-2500c kadar. roketinizin olduğu bölümdeki bütün kabloları en ince olanlarına öncelik vererek çelik yapın. en ince olanlar otomasyon kabloları olduğu için onlar hemen uçar giderler zaten. bi kere onlar kesin çelik olacak. entrymin en başında nası can sıkabileceğini anlatmıştım bu mevzunun. rokete 5-6 kare yakınlıkta olan bütün elektrik kablolarını yapabiliyorsanız çelikten yapın masraftan kaçmayın sonra başınıza büyük iş alırsınız benden söylemesi. gerçi petrol motoru demiri kolay kolay eritemiyor ama hidrojen motoru hiç affetmiyor haberiniz olsun. kurşun asla ama asla kullanmıyoruz bu bölgelerde tekrar tekrar hatırlatayım. bunlar da dikkat etmemiz gereken diğer önemli unsurlar. evet aklıma gelenler şimdilik bunlar fazlası gelirse eklerim sonradan. bunlara dikkat ederseniz kolay kolay herhangi bir sıkıntı çekmez gül gibi yaşayıp gidersiniz.

    düzgün güneş paneli ve tarayıcı sistemini nasıl yapacağımızı da anladıysak, sıra geldi oyunun son noktası olan hidrojen motoruna. petrolü yalayıp yuttunuz, güneş panellerini döşediniz, enerji, sıcaklık, yiyecek, su vb hiçbir sorununuz kalmadı, geriye bi leylek bıraktınız afedersiniz. bu evrenin en uzağında ne var ulan diye meraktan çatladınız. geberecem 190bin km ötedeki şeye gitmezsem diyorsunuz. o zaman sizi hidrojen motoru başlığına doğru alıyorum.

    sıvı hidrojen motoru tahmin edeceğiniz üzere bütün roket motorlarının en verimli olanıdır. yalnızca yakıtı olan sıvı hidrojen petrole nazaran %50 daha verimli olmakla kalmaz, oksitleyicisi olan sıvı oksijen de oksilayta göre %33 daha verimlidir. petrol motoru kg başına 40km itiş gücü sağlarken, hidrojen motoru 60km itiş gücü sağlar. katı oksilayt ise %100 yakıt verimliliği sağlarken, sıvı oksijen %133 yakıt verimliliği sağlar. yani depoları fulleyip en fazla ne kadar gideriz diye hesaplarsak 2700kg*60=162bin km eder. oksitleyicinizde %133 verimliliğindeydi. o yüzden bulduğumuz itiş gücünü de 1.33 ile çarpıyoruz. ulaşabildiğimiz maksimum itiş gücümüz 215.460kmdir. ağırlık cezamızı da bundan düşelim. roketimizin en boş hali yakıt dahil 6.5tondur. bunun da ağırlık cezası 19bin km. 215binden de bunu çıkarırsak 196.460km bu oyunda gidebileceğimiz maksimum mesafedir. zaten en uzaktaki belirsiz şey de 190binkm uzaklıkta. hiçbir kargo bölmesi koymadan anca ucu ucuna gidebiliyoruz yani. bu teknik meselelerden sonra gelelim nasıl hidrojen motoruna yakıt ve oksitleyici üreteceğimize.

    bildiğiniz üzere hidrojen motorunu kullanabilmek için yakıt olarak sıvı hidrojene, oksitleyici olarak da sıvı oksijene ihtiyacımız var. eğer bütün entrymi okuduysanız, hidrojeni ve oksijeni nasıl soğutabileceğimiz konusunda bir fikriniz vardır heralde. okumadığınızı ya da hatırlamadığınızı varsayarak devam ediyorum. hidrojen -252 derecede sıvılaşır, -260 derecede de katılaşır. oksijen ise -183 derecede sıvılaşıp, -218 derecede katı hale gelir. peki biz bu iki gazımızı nasıl bu kadar soğutacağız. gezegenimizin hiçbir yerinde bu kadar soğuk bir yer yok. en fazla buzuldaki makineyi kullanabiliriz. gezegenimizdeki en güçlü soğutucumuz o. anti-termo etkisizleştiriciyi kullanarak -60'lara kadar getirebiliriz hidrojeni. ama maalesef yakınına bile yaklaşamadık. -253 nere, -60 nere.

    bize bu soğutma imkanını veren tek bir şey vardır, o da diğer gezegenlerden asteroid madenciliği yaparak getirdiğimiz nadir bir kaynak olan fulleren'i moleküler ocakta işleyerek yaptığımız "süper soğutucu"dur. süper soğutucunun nasıl güçlü bir soğutma etkisi olduğunu sıcaklık başlığı altında base soğutması konusunda incelemiştim. şimdi ise süper soğutucunun limitlerine gidiyoruz.

    süper soğutucu ısıyı en hızlı şekilde aktaran ve ısınması en zor olan sıvıdır. 1 gramını 1c ısıtmak için 8.44dtu gerekir.(normal su 4,18dtu yani sudan iki kat daha zor ısınıyor) ayrıca süper soğutucu -272 dereceye kadar sıvı halde kalabilen özel bir sıvıdır. bu özelliği süpersoğutucumuzu içinden geçen sıvıyı ortalama 14 derece kadar soğutan "termo sıvı ayarlayıcı" sayesinde, devir daim yaparak -272 dereceye kadar soğutma şansını bize verir. şimdi size kendi tecrübelerimden edindiğim püf noktalarını anlatacağım.

    yapacağımız ilk şey sıvılaştıracağımız iki ayrı gazımız için iki ayrı oda ve iki ayrı soğutma sistemi tasarlamaktır. özünde ikisininde mantığı aynıdır ama sıvılaştıkları dereceler farklı olduğundan iki ayrı süper soğutucu havuzu ve iki ayrı gaz odası tasarlamalıyız. hidrojen ile oksijeni aynı odada sıvılaştırmaya ya da aynı süper soğutucuyla hem oksijeni hem de hidrojeni soğutmaya falan çalışmayın sakın. ayrı ayrı havuzlarımızı yaptıktan sonra süper soğutucularımızı bu havuzlara ekleyip oksijenimizi ve hidrojenimizi şoklamak için yeterli soğukluk derecesine gelene kadar sıvı ayarlayıcıyla devir daim yaparak sürekli soğutacağız. daha sonrasında da basitçe soğuttuğumuz süpersoğutucumuzu ısı yayan borular vasıtasıyla ilgili gazların bulunduğu odalarda dolandırarak, gazlarımızı şoklayıp sıvılaştıracağız. uygulayacağımız temel mantık budur.

    peki bu işi nerede yapacağız derseniz bana sorarsanız bu işi yapmak için en doğru yer uzaydır. birinci nedeni uzayda sıvılaştıracağımız gazlarımızın sıcaklık tepkimesine girebileceği herhangi bir atmosfer yoktur.ikincisi etrafta herhangi bir gaz ya da sıvı olmadığından ortaya çıkabilecek aksaklıkları en aza indirger, problem çıktığı durumda da çözümü olabilecek en kolay şekilde olur. üçüncü nedeni ise yakıtlar roketlerimize yakın olur, ikmal sırasında ortaya çıkacak olan ısı problemlerini minimuma indirir. ki bu son söylediğim aslında en önemli nedeni bile olabilir. ileride değineceğim üzere hidrojeni sıvılaştırmaktan çok onu yakıt deposuna aktarması mesele oluyor. gaz odalarımızı inşa ederken oksijen için standart yalıtım volkanik kayası yeterli olacaktır. ama hidrojen için ne olur ne olmaz seramik kullanın. hidrojen ince işçilik çünkü. kullandığımız inşaat malzemesiyle dahi tepkimeye girmemesi lazım. oksijenden tam 70 derece daha soğukta sıvılaşıyor ve nerdeyse mutlak sıfırda. o yüzden hidrojen için yaptığınız odaya biraz daha özenin. gaz odalarınızda dolandıracağınız ısı yayan boruların yüksek ısı iletkenliği ve ısıya tepkili bir malzemeden yapılmasına dikkat edin. kurşun bu iş için yeterli olacaktır. yüksek basınçlı gaz çıkışları yapmanıza gerek yok. 2000gr standart gaz çıkışı yeterli olacaktır. 100kg hidrojeni aynı anda sıvılaştırmaya kalkmayın. oksijen -183'de sıvılaştığı için hidrojene nazaran çok daha kolaydır. -200 derece civarında hazırladığınız bir süper soğutucu havuzu oksijen için yeterli olacaktır. hidrojen ise -252 de sıvılaşıp -260da katılaştığı için süper soğutucumuzu -259c'ye kadar soğutmalıyız. hidrojenimizi bu değerden fazla soğutursak bu sefer de hidrojenimiz katılaşıp donacaktır. bir diğer dikkat etmemiz gereken unsur da oksijen ve hidrojenimizi soğuturken süper soğutucumuzun da doğal olarak sürekli ısınacağıdır. dolayısıyla bir veya iki pompamız süper soğutucumuzu gaz odalarında dolandırırken, aynı şekil diğer pompalarımız da termo sıvı ayarlayıcılarla havuzumuz arasında devirdaim yaparak havuzumuzu soğutmalıdır. tabii ki bu iş için ısı sensörlerinden büyük ölçüde yardım alıyoruz. soğutma sisteminizde dikkat edeceğimiz bir diğer önemli unsur da gaz odasına soğutmaya giren süpersoğutucunun kaç derece geri çıktığıdır. süper soğutucumuz eğer gazımızın sıvılaşma derecesinden devamlı olarak daha sıcak bir şekilde sistemden çıkıyorsa, gazınızı malesef sıvılaştıramazsınız çünkü süper soğutucunuz çok ısınıyor demektir. ben o yüzden tek odada aynı anda çift pompayla dolaşım yapıyorum. eğer tek pompa kullanacaksanız süpersoğutucunuz oda içerisinde uzun süre devirdaim yapacağından çıkana kadar çok fazla ısınacaktır. bir diğer önemli husus da hidrojen için konuşursak süpersoğutucu havuzunuzun daima -259 derecede olması gerektiğidir. öyle olmalı ki pompalarla dolaşıma soktuğunuz süpersoğutucunuz sürekli -259c olsun. eğer gitgide ısınıyorsa yeteri kadar soğutamıyorsunuz demektir. daha fazla sıvı ayarlayıcı kullanarak havuzunuzu soğutmalısınız. ya da sıvı ayarlayıcılarınızı etkili bir şekilde kullanamıyorsunuz. gelelim süpersoğutucuyu soğutmak için kullandığımız termo sıvı ayarlayıcıları nasıl soğutacağımız kısmına. sıcaklık başlığı altında bahsettim bundan ama gene kısaca bahsedelim. birincisi termo sıvı ayarlayıcımızı havayla değil, sıvıyla soğutmalıyız. havayla soğutmaya kalkarsanız terminyum olsa 5 dakika dayanmaz haberiniz olsun. bildiğiniz üzere sıvılar havaya göre çok daha etkili soğutuculardır. dolayısıyla termosıvı ayarlayıcılarımızı sıvıya batırmalıyız. peki hangi sıvıya? suyla soğutmaya kalkarsanız suyun buharlaşma derecesi 100 olduğundan ve kolay ısındığından sürekli buharlaşacak ve yenisini eklemek zorunda kalacaksınız. o yüzden doğru sıvı tercihimiz petrol olmalıdır. petrol tam 538 dereceye kadar dayanır. petrolü 80-90 derece civarında çektiğinizi varsayarsak aynı petrolü çok çok uzun süre kullanarak sıvı ayarlayıcınızı dilediğiniz gibi soğutabilirsiniz. ayrıca petrol suya nazaran çok daha zor ısınır. tabi ki bahsettiğim üzere sıvı ayarlayıcınızın da 538 dereceye kadar dayanabilen bi malzemeden olması lazım. terminyum ya da niobyumdan yapacaksınız yani. oyunun bu aşamasına geldiyseniz bi dünya olması lazım zaten elinizde rahatlıkla yaparsınız. ha suyunuz boldur ben suyla soğutucam diyorsanız sizin tercihiniz tabi ki. ama ben petrolle soğuttuğum için kendi bildiğimi anlatacağım. petrol soğutmasının bir güzel yanı da 400c'de işlenmiş petrole dönüştüğünden geri dönüşümü olmasıdır. yanmadan önce ayrı bir atık haznesine aktardıktan sonra, atık petrolünüzü jeneratörlerinize aktarıp kolayca elektrik üretebilirsiniz. böylelikle duplicantlarınızı petrol rafinerisi belasından da büyük ölçüde kurtarmış olursunuz, hem de elinizin altında bol bol işlenmiş petrol stoğu olur rafineriye mafineriye gerek kalmadan dilediğiniz gibi kullanırsınız. tabi ki tüm bu sistemleri basınç ısı sensörleri ve sıvı kesicileri kullanarak kontrollü bir şekilde yapmanız yararınıza olacaktır. petrol atık hazneniz için de sıvı ayarlayıcınızı soğuttuğunuz haznenin altına basit 2 tane mekanize kapı koyup ısı sensörüne bağlayacaksınız alt tarafı o kadar. altına genişçe bi atık havuzu yaptınız mı tamamdır. yakmayın güzelim petrolü sonra. basınç sensörüyle petrol hattınıza bağlı olan sıvı kesicinizi de birbirine bağlar, sıvı basıncı düştü mü yeni petrolünüzü eklersiniz. oh mis. bu sistemi bir kere ayarladınız mı bi daha arkanıza bakmanıza bile gerek kalmaz.

    evet sistemimizi düzgün bir şekilde kurduk hidrojenimiz sıvılaşmaya başladı. gelelim ikmal konusuna. sıvı oksijen ve hidrojeninizi roketinizin yakıt tanklarınıza aktarırken dikkat etmeniz gereken birkaç şey var. bunların en önemlisi, ikmal sırasında yakıtlarınız birkaç derece ısınacaktır. bunun neden kaynaklandığını tam olarak bilmiyorum. pompanın yarattığı ısı enerjisi de olabilir, borunun kendi öz ısısınından kaynaklanıyor da olabilir. birincisi bunun önüne geçemiyoruz bunu bilin. ben denenebilecek herşeyi denedim. dolayısıyla ikmal sırasında yakıtlarınızın sıcaklığının 2 3 derece kadar artacağını hesaba katıp, öncesinde ona göre soğutma yapın. bana sorarsanız hidrojen için -255'den, oksijen için ise -186'dan daha sıcak bir değerdeyse, ikmal yapmayın. yakıtlarınızı sıvılaşma noktasından kesinlikle birkaç derece daha soğuk tutun ki ikmal sırasında ısınıp borularınız çatlamasın. yani anlıcağınız petrolde olduğu gibi öyle metrelerce borularda hidrojeninizi ya da oksijeninizi bekletemezsiniz. dakikalar içinde ısınmaya başlayacağı için çatır çatır borularınız çatlar ve yakıtlarınız ziyan olur. öyle sıvı tanklarında falan bekletmeye de boşuna kalkmayın, çok çabuk ısınırlar çünkü. ürettiğiniz oksijen ya da hidrojeni roketinizin yakıt tankı hariç hiçbir yerde bekletemezsiniz. ikmal borularınızda en kaliteli yalıtım malzemesi olan "yalıtım" ı dahi kullansanız fayda etmeyecektir. yalnızca ısınma etkisini geciktirecektir. tabi ki bu dediğim boru yalıtımını önemsemeyin demek olmuyor. hepsini seramikten yapmaya çalışın. volkanik kaya çok çabuk ısıtır bilginiz olsun. elektrik tesisatlarının üstünden geçirmeyin. ürettiğiniz yakıtınız eğer yakıt tankına gitmeyecekse, ürettiğiniz yerde kalmalıdır. tabi bu odayı da yakıt üretimine devam etmiyorsanız dahi soğutmaya devam etmelisiniz. ısı sensörlerinden bu konu için yardım alabilirsiniz. ikmal yaparken dikkat edeceğiniz bir diğer husus da, pompanız eğer 20kiloluk bir basıncın altında sıvıya batırılıysa kesinlikle çalıştırmamanızdır. pompanız en az 10'ar kg'lik bloklar halinde sıvı hidrojeninizi ya da oksijeninizi yollamalıdır. hatta bana sorarsanız en az 30-40 kilo basınç yoksa çalıştırmayın. çünkü hidrojeni ya da oksijeni 10'ar kiloluk bloklar halinde ikmal yapmazsanız, olması gerekenden çok daha hızlı şekilde ısınır ve borularınızı çatlatırlar. yani öyle 300er gram 500er gram yakaladığımı yolliyim şeklinde ikmal yaparsanız borularınızı çatlatır durur perişan olursunuz. eldeki avuçtaki yakıtta uçar gider. peki herşeyi becerdik, yakıt tanklarımız dolduktan sonra borularımızda hiç yakıt kalmamasını nasıl becereceğiz? biz nerden bilelim pompayı çalıştırdığımızda ne kadar yakıt gidecek. ölçmedik ki hıamına.(şaka şaka ölçtüm) ben bu konuya da baya kafa patlattım 2 çıkış yolu bulabildim. ilk aklıma gelen çözüm; yakıt tanklarına giden ikmal hattımızın depolarımız dolduktan sonra borularda birikme yapmaması için bir geri dönüş yolu olmalıydı. en kötü ihtimal giden yakıt geri havuza döner diye düşündüm. ama bu yöntem bana hem yeterince iyi gelmedi sevmedim bi türlü. hem de mutlaka bu sorunun daha akılcı bir çözümü olmalıydı. ikinci bulduğum çözüm ise şuydu. eğer pompanın saniyede kaç kilo sıvı pompaladığını bilirsem pompamı tam olarak istediğim süre kadar çalıştırarak roketime gerekli olan yakıtı aktarabilirdim. ne eksiği ne fazlası. ben de bu şekilde çözdüm. oyunda sıvı pompaları her 1 oyun saniyesinde 10kg sıvı yollama kapasitesine sahip. örneğin 2000kg hidrojen mi gerekiyor roketimize. 200 saniye boyunca aktif sinyali verip sonra beklemeye geçen bir otomasyon sistemine ihtiyacımız var demektir. ve bu sistemi hem dilediğimde kendim basit bir şalterle kontrol edebileceğim, hem de roketin geri dönüşünde verdiği sinyalle otomatikleştirebilmeliyim. saat sensörü ya da tampon kapılarını kullanarak bu yöntemle pompanızın tam olarak istediğiniz miktar kadar yakıt ikmali yapmasını kolaylıkla sağlayabilirsiniz. ben de bu şekilde yaptım. isteyene otomasyonunu anlatır gösteririm.belki sizin aklınıza daha yaratıcı ve güzel başka bir fikir gelir tabi onu ben bilemem. gelirse ya da biliyorsanız bana da söylemeyi unutmayın ama lütfen. bildiğim herşeyi size anlattım çünkü ayıptır ulan. hehe. neyse. hidrojen motoru hakkında tüm tecrübelerimde bunlar. daha fazlasını aklıma geldikçe yazarım. size kendi sıvı oksijen ve hidrojen sistemimin videosunu da çektim. daha iyi anlamanıza yardımcı olur belki anlamadığınız noktalar varsa.

    sıvı hidrojen ve oksijen sistemi

    oyunun en üst noktası olan hidrojen motorunu da anlattığıma göre entrymi gönül rahatlığıyla sonlandırıyorum. aklıma gelen noktalar oldukça ufak tefek editler yaparım tekrar. soracağınız sorularınız varsa yeşillendirebilirsiniz elimden geldiğince yardımcı olurum. umarım oyunun sevenlerine faydam dokunacak birşeyler paylaşabilmişimdir. oyunda ciddi bir tutorial eksikliği var ve doğrudürüst türkçe kaynak yok hiçbir yerde. bende bu eksikliği tecrübelerimi aktararak ve kendi mantığımla elimden geldiğince gidermeye çalıştım. umarım keyif almışsınızdır.

    bu kadar emek verip yazdığım ileri seviye rehberimden sonra köşeme çekilip 190bin km uzaklıktaki tuhaf cisimde(spoiler vermeyelim) kolonimle birlikte sizi bekliyorum.* orada görüşmek dileğiyle, oksijeniniz bol olsun kalın sağlıcakla.
  • gerçekten çok güzel survivor tarzı bir oyun.105 saat oynadıktan sonra bu konuda rehber tadında bir yazı yazmak isterim.ve süreklide güncelleyeceğim.evet başlayalım

    27.03.2018 güncel.

    oyuna başlarken hangi adamı seçtiğiniz ilk etapta çok önemli değil ama aralarında bir tane çiftçi olursa iyi olur.balçıklara gelene kadar mikrop direnci olan adamada pek gerek görmedim açıkcası.şimdi şu gün şunu yaptım bugün bunu yaptım diye anlatmam mümkün olmadığından(500 günün nesini anlatayım)hemen hemen her konu hakkında bildiklerimi anlatacağım.

    -su,evet su.kirli su,temiz su,sıcak su,soğuk su ve gayzerlerden çıkan buharlı su ve de erimemiş buz yani o da bir nevi su.temiz sular haritanın belli yerlerinde ve kirli suya nazaran daha az bulunur,gayzer dediğimiz yerden periyodik olarak sıcak su dökülür.kirli sularda ise durum farklı,öncelikle kirli suları temiz suya çevirebilirsiniz ve bir çok makine kirli su üretebilir.misal dogalgaz jenaratörü doğalgazı çeker enerjiye dönüştürür ve bunu yaparken kirli su ve karbondioksit atar.attığı kirli suyu gübre makinesine yollayıp gübre üretirken çıkan karbondioksitide karbon temizleyen makineye yollarsanız bir yandan karbondioksiti oksijene çevirir diğer yandan oda kirli su üretir.yani doğalgaz gayzeri bularak elektrik bile harcamadan ki jeneratör kendi üretiyor; hem kirli su hemde gübre üretebilirsiniz.kirli sular dememe gerek yok mikrop karbondioksit her türlü pisliği barındırır ha temiz suyun içinde materyal varsa oda zamanla mikrop saçabilir.kirli suyu çok fazla kullanacaksınız ama temiz suyu bitkilerde işte ne bileyim oksijen üreten makinelere falan kullanıyorsunuz.ha buz bölgelerini eriterekte kirli ve temiz su üretebilirsiniz ama orda yetişen bitkileri daha da yetiştirme şansınızı kaybedersiniz.buzları nasıl eritcem derseniz çok ısınan makineleri oraya yerleştirirseniz bir süre sonra buzları eritir ve buz bölgelerine hazırladığınızı varsaydığım havuzlarınıza birikir ya da topladığınız buzlar için bir depo seçin ve oraya depolasın orda sıcaklık yükselince depodaki buzlar erir ve havuzunuza düşer.yani istediğiniz su olsun arkadaşlar.

    -sözelci olarak hava diyorum ama şimdi ki konumuz gazlar arkadaşlar.sayısalcılar daha iyi bilir ama bildiğim kadar anlatacağım.arkadaşlar oksijensiz yaşanmıyor bu yani`::d`arkadaşlar her gazın ayrı ayrı detaylı özellikleri var misal karbondioksit sağa doğru çökerken hidrojen yükselir,oksijen basıncı düşürürken daha ağır gazlar basıncı yükseltir.hidrojen üretmek isterseniz oksijen üreten makineyi yaparsanız bir yandan oksijen üretir bir yandan hidrojen üretir.makinenin üzerinize tıkladığınızda bunlar yazıyor zaten anlatmama gerek yok.karbondioksiti yok etmek için ayrı makine kirli oksijeni yok etmek için ayrı makineler vardır.elinizden geldiğince yaşam alanınızda oksijen olsun.hidrojen ve doğalgaz hafif gazlar olduğu için en yukarıya kullanmadığınız bir yer açın ki hidrojen orada biriksin yatak odanızda değil yani.klor gibi gazlar çıkardığınız cevherleri temizlemeye yarıyor.birde bir yeri kazmadan önce oranın doğasını bozmamaya çalışın,misal klorda yetişen bitkinin olduğu yeri kazıp içindeki kloru dağıtırsanız orda o bitki dahada yetişmez.atmosferlere çok müdahale etmeyin.kapı falan koyun çıkmasın gaz.gazlara sık sık değineceğiz ama temel olarak her gazın bir hareketi bir ısınma soğuma süresi ve kullanış biçimi var.

    -bitkiler çiftçilik yani yemek.bakın bu yemek konusu çok önemli,4 gün yemek bulamasınlar dahada toparlayamazsınız durumu haberiniz olsun.başlangıç olarak yemek ağacı yapacaksınız bu garanti.gübre ister su ister 30 dereceye kadar yaşayabilir,sizide uzun bir süre götürür(40 gün tahminim) 600 kcal enerji verir.bolca yapın,tohum kalmazsa yetiştirdiklerinizden tohum düşüyor düşenleri tekrar dikin.en dandiği bu.dut tohumu falanda dikebilirsinizde ışık su tesisatı falan onla uğraşırsınız.ha şimdi sen ne yapıyorsun derseniz ben 500.gündeyim ve mantar yetiştiriyorum.mantar iyidir karbondioksit ve balçık ister.şimdide buz bölgesine buz tahılı yetiştirmeyi düşünüyorumda acelesi yok.250.000 kcal yemek stoğum var.yemeklerle ilgili sıkıntılara gelecek olursak ilki ısınma, evet ısınma büyük sorun.o yüzden çok ısınan makineleri işte bataryalar büyük makineleri tarla kuracağınız yerin taa diğer ucuna koyun.illaki yaşadığınız yer ısınacak ki bu konuya sonra geleceğiz.ikinci sorun ürettiğinizin yetmemesi yani 10 kişi varsa her biri max 4000 kcal tükettiğini varsayarsak ve her bitki ağacı(hani su üzerinde böcek gezenler) 600 kcal desek işte hesaplayın.o yüzden daha fazla kalori veren yiyecekler ekin hatta onlarıda kızartarak daha çok kalori ve de kaliteli yemek sağlayın.üçüncü sorun ise ürettiğiniz yemeği herkes beğenmiyor misal adama iş olarak işler kısmından deneyimli çiftçiye kadar çıkardınız diyelim.hemen deneyimli çiftçi olamıyorsunuz öncesinde bir alt mevkiyi tamamlamak gerekiyor bu arada.deneyimli çiftçi olunca napsın sizin kıçı kırık böcek yemeğini adam stres yapıyor.o yüzden ekranın üstünde ki çatal bıcak işareti olan tüketilenler kısmında kimin neye ihtiyacı olduğunu görebilir ve ona göre ihtiyaçlarını karşılayabilirsiniz.tahminime göre en zahmetsiz ve kaliteli olanı sulu sepken buzda yetişen tahıl.ısınma derdi yok ışık istemez sürpriz çıkaracak bir durumunu göremedim.akşama deneyeceğim.ne yaparsanız yapın aç kalmayın.ha baktınız bir bölgede bitkiler büyümüyormu hoop başka yere başka çiftlik kurun.ayrıca her önünüze gelen adamı almayın ilk etapta 4-5 kişiden fazla almayın hatta uzun bir süre 4-5 kişi takılın.

    -temizlik konusu bağışıklığınızı tetiklediği için önemli bir konudur.bağışıklık sıfıra inerse balçık ciğer olursunuz maymun gibide yatarsınız ha birde müdahele eden olmazsa yattğınız yere taşınızı dikerler üstelik o arada düzgün iş yapamadığınızdan dolayı iş kaybından bahsetmiyorum bile.müdahele eden olursa bile bir süre yine yatıyorsunuz.olmayın yani.mikrop konusunu normal hayat gibi düşünmek lazım yani şimdi depoya organik birşey atıyorsunuz misal yosun balçık.e bunlarda zamanla dezenfekte edilmezse mikrop bulaşıyor birde havaya geçiyor al işte.ya da gittiniz pis yerlerde takıldınız o mikrop sizle geziyor bağışıklık düşüyor.kirli yerlerden dönerken kapıya lavabo kurmanız lazım.duş ve tuvaleti ihmal etmemek lazım.mikrop saçan malzemeleri ayrı bir depoda tutmak lazım orayıda duvarla örmek lazım.misal benim bir odam var 5 tane depo kurdum sadece organiği seçtim bütün yosun balçık hepsini oraya atıyorum.mikrop üreten yerleri otomatik olarak dezenfekte ediyorlar ama siz yinede bariz olan yerleri duvarla kapatın bir tanede kapı yapın ki bulaşmasın.balçık ciğer mikropları zamanla kaybolur hatta sıcakta daha hızlı kaybolur.extra bir alet yapmanıza gerek yok.duş,tuvalet ve lavabo. ve mikrobu duvarla örtüp dışarda bırakmak.balçık ciğer olmuş birini aynı yere göndermemek için manuel kapılarda giriş çıkışlarını ayarlamalısınız.ben buna sonradan ayıldım.tabii ilaçlarda var bağışıklık ve vitamin içinde yinede siz hasta olmamaya bakın derim.

    -gelelim en büyük sorunlarınızdan biri olacak sıcaklığa.her makine ısı üretir üretir ve üretir hiç durmaz.oyuna yeni başladığınızda yemyeşil renkle temsil edilen yerler yanacak arkadaşlar,bitkiler kuruyacak bazen yeri gelecek aletler sıcaktan çalışmayacak ve adamlarımız strese girecek.yalıtımla duvar yapmakta fayda etmiyor.hadi ısınan aletleri yalıtımın içine alalım deseniz evet dışarıya ısı daha az yayar ama bu sefer iç sıcaklık yükseleceği için alet bozulur.hadi bitkileri yalıtsak oksijen içeri girmez basınç düşer bitki yine yetişmez.kalıcı bir çözüm uygulayacak olursa ilk önce buz bölgesinden 3-4 tane hışırtı bitkisi topluyoruz ve sadece hidrojen dolu bir yere yalıtımlı bir oda yapıp içine bitkilerimizi ekip (saksıya) hidrojenli odayı soğutuyoruz.neden hidrojen derseniz hidrojen geç ısınıyor yani daha fazla soğuk kalıyor.sonra thermo regulatör kuruyoruz ki bu makineler aşırı derecede ısınır bu yüzden hışırtı bitkilerini kurduk.thermo regulatörü içinden geçen gazı soğutur.pompalayıcı ve 2 thermoyu kurup birbirine bağladıktan sonra (birinden çıkarıp diğerine verin gazı 2 kere soğutsun) bütün boruları yaşam alanımızda gezdirip en son borunun ucunu yine aynı odaya veriyoruz.yani aynı hidrojeni devir daim ediyoruz.içerdeki hidrojen -15 derecede çıkıyor soğuta soğuta 25 derece geri dönüyor hop tekrar soğut tekrar gönder mantık bu.ama enerji kesilmesin sürekli devir daim olsun.ne kadar mantıklı değilmi.ha buz bölgesinde buz düzeneği kurabilirsiniz ama buzları eritirsiniz yani geçici çözüm olur.çok sıcak olan yerlere direk hışırtı bitkiside dikebilirsiniz oda olur ama bu dediğim daha etkili.fanı vantilatörü boşverin hiç bir işe yaramıyor.2-3 tane buz bölgesi var birini feda edip orayada kurabilirsiniz ayrıca su elde etmiş olursunuz.geçici dedim ama şimdi yazarken kafama yattı sonuçta şu an suyada ihtiyacım var oyunda.ayrıca sadece makineler ısıtmaz sağdan soldan aldığınız sıcak sularda ısıtır.o suyu alıyorsunuz gidiyorsunuz oksijen makinesine pompalıyorsunuz sonra oda havaya veriyor misal.sularıda soğutcak alet var ama oda çok ısınıyor ve elektrik yer bilginiz olsun.

    bu arada buzda tahıl yetiştirmeyi deneyeceğimi söylemiştim denedim,yemedi.-35 derecede bitki yetişiyor ama elektrik kabloları 1 dakika içinde patladı.önce buzu ısıtmak gerekcek sanırım ve mantar yetiştirmek için sürekli balçık gerekiyor.balçıktan yosun yapabılıyoruz ama balçık üretemiyoruz.bir hesap yapalım 11 kişi var maximum 400 kcall (ki her zaman bu kadar tüketmiyorlar) 11x4000=44000 gerekiyor. bir mantar 2400 kcall eğer kızartırsak 2800 olursa 15 tane mantar gerekiyor e bu adamlar hergün bu kadar tüketmediği gibi mantarda bir günde yetişmiyor.akşama bu işi çözümleyeceğim,dediğim gibi yemek sekteye uğrarsa oyun biter.

    neyse biz devam edelim su,sıcaklık,yemek,hijyen,gazları inceledik.sıradaki konumuz basınç;

    basınç beni oyunda en çok elimi kolumu bağlayan sorun,fizikten anlasaydım bu kadar sorun olmazdı ama anlamam.gaz pompasıyla zehirli gazı bir yerden diğer yere taşımamız gerektiğinde bu sorunla karşılaşıyoruz,taşıyacağımız yerde de zaten bir gaz var e noluyor bu durumda pompalamıyor.sınırlarınızı belirlerken taş beton yerine hava geçiren karoları kullanmanız lazım.zaten taş duvar kullanırsanız bütün oksijen duvarlara takılacağı için bir üst kademeye geçmez bile.bir yere gaz taşıyacaksanız taşıyacağınız yere önce oksijenle doldurun, çünkü oksijen yüksek basıncı alır karbondioksiti yok edin.eğer içerde başka türlü gaz varsa hidrojen doğalgaz gibi onlarıda elektriğe çevirin.bu 3 şeyi uygularsanız basınç sıkıntınız kalmaz.ama direk gazı başka odaya taşırsanız boru bir tıkanır bir tıkanmaz. ana yaşam alanınızda her zaman hava geçiren karolar kullanın gidipte taş beton kurmayın.(ilk başlarda mecburi kullanacaksınız onu saymıyorum zamanla değiştirirsiniz.) bol bol oksijen basın.

    gelelim oyundaki en büyük 2. sıkıntıya(ki ilki benim için yiyecektir)...enerjiye.ama ondan önce bir öğle yemeğine çıkayım.

    şimdi enerji üretmek için manuel jenaratörlerimiz var,hamster gibi koşup enerji üretiyorlar bu enerjiyi ya direk olarak makineye veriyorlar yada bataryaları dolduruyorlar.ne kadar basit gibi görünsede sıkıntılı iş.şimdi bu arkadaşlar bu alete bindiklerinde bir zaman geçiriyorlar ve diğer işlerini yapamıyorlar,tedarik temızleme kazma gibi işlerden mahrum kalıyorlar doğal olarak.bataryayı doldurana kadar çeviriyorlar sonra iniyorlar ve bataryalarda çok dayanmıyor,hadi onu geçtim uyuyunca hop batarya boşalıyor elektrikler gidiyor.10 tane adam bütün yaşam alanına elektrik sağlayacak diye diğer işleri halledemiyorlar.daha çok batarya koyarsanızda etrafı daha çok ısıtıtırsınız.bu kadar manuel jenaratör koyma bir kişi çalışsın diye düşünebilirsiniz,unutmayın normal kablo sadece 1000 watt taşıyabilir,yani kabloları ayırmak zorundasınız ve o her kablo içinde ayrı jenaratöre bağlamanız gerekecektir.buda demek ki her jenaratörede bir adam koymak zorundasınız.kablo çekmek oyundaki en değerli metal olan ham metal harcar.öyle kilometrelerce kablo çekeyim olmuyor yani.büyük kablo 20 kw gibi yüksek bir elektrik taşıyabilir yavaş yavaş buna geçin.ortalama bir makine 240 watt falan çeker,yani 1000 watt kaldırabilen kablolara 3-4 makine bağlarsınız.ha şöyle birşeyde var benim bir kablomda şu anda 3250 watt bağlı ama buna bağlı aletler aynı anda çalışmıyor.yani önemli olan kaç makinenin bağlıı olduğu değil önemli olan bu makinelerin aynı anda çalıştığında toplamlarının 1000 wattı aşmaması yoksa alakasız bir yerden kablonuz bir kopar uğraşır durursunuz.enerji üretmenize en yardımcı olabilecek gaz hidrojen gazı,daha önce dediğim gibi oksijen makinesi açıklamasında yazdıgı gibi bir miktarda hidrojen üretir,sürekli oksijene ihtiyacımız olacağı için hidrojende bedavaya geliyor.520. gündeyim ve daha yeni yeni doğalgazdan enerji üretmeye başladım ki bu ürettiğim enerjiyide gübre ve kirli su üretmekte kullanıyorum,kendi kendilerine anca yetiyor.yani 800 enerji üretiyorsa bu enerjiyi üretmek için kurduğum aletler zaten 300-400 watt falan harcıyor.kömürle enerji üretmek desen zaten piyasada çok kömür yok.ya su soğutma aleti 1200 watt harcıyor,dandik elektrik kablosunu tek başına zorlar yani.yeni araştırmalar açıldıkça bu elektrik sağlam sorun olacak bilginiz olsun.

    şimdilik diyeceklerim bunlar..ha birde hayvan yetiştirme upgrade çıkardılar .oda şöyle oluyor.yaratıklarımızı bakım odası,kuluçka ve yaratık bırakma noktası olan bir odaya atıyoruz bakımlarına birini atıyoruz(öncelikli işini yaratık bakma yapalım).önce onları yabanilikten evcilleştiriyor sonrasındada sevip okşuyor falan onlarda yumurta veriyor bizde gidip omlet yapıyoruz yada kuluçka makinesine atıp yenisini çıkarıyoruz.bu yani.

    sorununuz yada eksik gördüğünüz birşey olursa yeşillendirin.

    edit:doğalgaz yukarı çıkar demişim,yukarı çıkan hidrojendir yanlış yazmışım.
  • doğalgaz gayzeri bulup herhalde bitmez bu deyip iki jeneratörle base'e elektrik vermeye başlamıştım. ağır watt kabloları, trafolar falan derken her şey yerli yerine oturdu. tüm elektrik ve oksijen sorunlarım çözülmüş, binlerce kalorilik yemeğimle paşalar gibi yaşıyordum. atmo suit'lerime bile oksijen basmaya başlamıştım. hatta altlara inip petrol çıkarma işine girmiştim, kablolar, borular falan döşemeye başladım. petrol çekmek üzereydim.

    öyle bir an geldi ki, ben bu bütün sistemi doğalgazın bitmeyeceğini düşünerek yapmıştım. gayzer bir süre sonra uyku moduna geçti, tüm elektrik gitti, buzdolabı çalışmadı, oksijen ürettiğim hidroliz makineleri durdu, base bir anda sessizliğe gömüldü. stres bir anda tavan yaptı, bağışıklık sistemleri zayıflamaya başladı, açlık başladı.. sonrası ölümler, boğulmalar vs. tam rezillik.

    çıkarılacak sonuç: gayzerlere asla güvenmeyin. uyku moduna geçerse sıçarsınız. alternatif enerji kaynakları bulun. kömür bir süre idare edebilir. en azından gayzer tekrar uyanana kadar. tek enerji kaynağına bağlı kalmayın.

    götü toplayana kadar eski save'den nasıl devam ettiğimi anlatamam. kaç defa geri dönmek zorunda kaldım.

    en sonunda kömür falan derken idare ettim, enerjiyi minimum kullandım, bir iki fireyle hayatta kaldım. stres, hastalık falan milleti perişan etti. o ara petrol çekmeye inemiyorsun tabi, sıcaklık 100 derece. atmo suit için enerji yetmiyor.

    15 - 20 cycle sonra gayzer tekrar uyandı, acilen eski düzene geri döndüm. hemen petrol çıkarmaya giriştim. bokunu çıkara çıkara 15 tane 5 tonluk likit rezervuarı yaptım, sırf göt korkusuna. elektrik tekrar giderse alternatif olsun diye.

    dünyadaki petrol çılgınlığının sebebini bana kavratmaya yetti. 15 depo nedir arkadaş ya, gözüm doymadı. bi tane daha, bi tane daha. daha da yaparım aga ben.
  • bugün itibariyle ömrümün 1629 saatini bu oyuna harcamis durumdayim. araliksiz iki aylik bir süre. sanirim yardima ihtiyacim var.

    okul bitti, issizim su an, almanya'da koronavirüsünün en yaygin oldugu bölgede oldugum icin sirketlerde is görüsmeleri öncelik sirasinda düstügünden ve insanlar kendilerini karantinaya aldigindan daha birkac ay da böyle gibi durum. karantina sirasinda günümün cogu bu oyunla geciyor. bu kriz durumu gecince topluma nasil karisacagim emin degilim.

    merhaba, ben frottce, hala bir bagimliyim.
  • yavaş yavaş eklenen güncellemelerle, daha tam sürüm yayınlanmadan tarihteki en iyi hayatta kalma oyununa doğru evriliyor. tek eksiği bünyesinde bir öğretici kısmın eksik oluşu. onu da tam sürüme saklıyor olabilirler.

    son gelen "cosmic" güncellemesiyle sanırım oyuna "yüzey" eklemişler ki bu benimde hayallerimden bir tanesiydi. daha deneme şansım olmadı. başlığı takip edenleri bilgilendirmek istedim.
  • son zamanlarda gördüm ki güzel olduğu kadar optimizasyon sıkıntıları olan bir oyunmuş. biraz eski ama nispeten iyi bir bilgisayar ile oynuyorum. (12gb ram, i7 işlemci var) ilk 200-300 cycle sorunsuz geçiyor. sonra yavaş yavaş açılışta uzamalar başlıyor, base'i yüklemesi zaman alıyor vs. bunları fps droplar takip ediyor. 500-600a doğru iyice hissettiriyor bu yavaşlıklar, özellikle zoom out yaptığınız zamanlarda. 800den sonrası zaten çile, benim için oynanmaz hale geldi. forumlarda benzer çokca şikayet var, klei sorunların farkında olduğunu iyileştirmeler yapacağını söylemiş. sonuçta early access bir oyun olduğu için kızmak da çok doğru değil tabii ki. üstelik bu early access muhabbetini en iyi kotaran firmalardan biri klei. en iyi şekilde çözüm getireceklerini umuyorum.
  • eğer düzeni seven, planlı ve problem çözücü control freak bir karakteriniz varsa, bu oyun sizin karakterinizin tüm buglarına hitap ettiği için inanılmaz bağımlılık yapacaktır. siz bir sorun çözme delisisiniz ve bu oyunda sorun asla bitmiyor. kendinizi 1 saat oynayıp bırakim diye oturup 12 saat kesintisiz ekrana bakıp kafayı yerken bulabilirsiniz. online dersin 10dk arasında oyuna girip dersin 2. yarısını kaçırabilirsiniz. sabah işe gidecekken gece 3e kadar başından kalkamayabilirsiniz. rüyanızda içeriyi karbondioksit basabilir.

    oyun başı oksijen işini alg dönüştürerek ve suyu ayrıştırarak çözdük, bir de baktık su pompalarına enerji yetmiyor. enerji için odunları ethanole dönüştürüp ethanolden enerji üretelim dedik, acayip fazla karbondioksit çıkıyor, karbondioksiti havadan filtre edelim su kullanarak dedik, hop su bitmeye başlıyor. su kaynağının -15 derecedeki tuzlu suyunu damıtalım da bari onu kullanalım dedik, hop bu sefer de suyu ısıtmaya enerji yetmiyor.
    hepsini çözdük tam düzenli oksijen ve enerji ürettik havayı rezil etmeden dedik, bir de baktık ki yiyecek bitiyor. hemen yeni çiftlikler otomasyonlar kuralım dedik, o sırada odun bitmeye başladı enerji üretemiyoruz, tekrar biraz ağaç ektik, bu sefer karbondioksit biriktiği için basınç oluşmuş ağaçlar yetişmiyor.

    bu oyunda yiyecek enerji ve oksijen sorunlarını ne kadar erken, kaynaklar tükenmeye başlamadan çözerseniz, sürdürülebilir kaynaklara o kadar erken ulaşır ve uzun süre hayatta kalırsınız
  • öyle bir oyun ki, bunu oynayan insandan kimseye zarar gelmez.
    rahatlıkla kefili olabilirsiniz.
  • görsel oyunda en az elektrik harcayan ve az yer kaplayan besin üretim düzenlerinden biri. suyun ısısına dikkat etmek gerekiyor sadece.
    edit düzeltme:görsel
hesabın var mı? giriş yap