• secim donemlerinde merkez sag ve ozelliklede merkez sol secmenin mevcut bolunmus siyasal yapida dusuk oy alacaklarini dusundukleri parti ya da partiler yerine, oy orani daha yuksek olmasi muhtemel partiye oylarin verilmesi icin kullandiklari arguman, hatta bir nevi etik acidan sorunlu durumu rasyonellestirmek icin kullanilan maturbasyon cumlecigi. son secimlerde merkez sagın chpye oy vermesi seklinde vuku bulmustur.
  • kimin gerçek oyunun ne kadar olduğunun görünmesini engelleyen, böylece basın tarafından oyların rahatça manipüle edilip, amerika ve rusya kuklası hükümetlerin her devirde gelmesini garantileyen toplum mühendisliği cümlesi ve bu cümleyi yayan zihniyet.
  • mantıklı bir zihniyettir efendim.
    lütfen bütün şükelalarınızı bu entry'e verin de oylar bölünmesin.
    (bkz: sözlükte deniz baykal uyanıklığı yapmak)
  • daha kullanılmamış oyu babasının malı zanneden demokrasi özürlülerin, demokrat kisvesindeki makyavelistlerin şark kurnazlığını yansıtan zihniyettir. demokrasi, kötünün iyisini seçmek değil beğendiğini seçmektir. başka tercih yapma hakkın yoksa bunun nesi demokrasidir diye sormak lazım. daha ortada oy yokken neyi bölüyoruz allasen? önceki seçimde verilen oy bu seçimde de senin diye kim söyledi sana? benim irademe kimsin ki ipotek koyuyosun?

    (bkz: cevab veremedi)
  • en süper örneğini melih gökçek geçtiğimiz günlerde vermiştir. ülkücü kardeşlerinin oyları bölmemesini(o ne demekse) ve tekrar ankara'da onu seçmesini isteyebilmiştir. bir insanın saçmalada nasıl sınırı olamayacağını da gördük. daha neler görecez bakalım.
  • neden oy kullanırız? söz sahibi olmak için mi yoksa kazanmak için mi? neyi kazanmak için, menfaat kazanmak için mi yoksa kazananların tarafında olmak için mi?

    yerel seçimler öncesinde ülkede “oyunuz boşa gitmesin” havası yaratılmaya çalışılıyor. 2007 seçimlerinde de aynı taktik uygulanmıştı. bu taktik özellikle de merkez sağ seçmen üzerinde etkili oluyor. alternatifleri karartıp, hatta sanki siyasi faaliyetlerini durdurmuş gibi göstererek insanları “oyları bölmeme” kisvesi altında tek bir partiye oy vermeye zorluyorlar. kisve diyorum çünkü “bölmemek, birleştirmek” her zaman bir erdem olarak sunulmuştur. “bölünme” yerine “farklılıklar” denilse mesela.. o zaman iş değişir.

    “oyları bölmeyin” demek, aslında “demokrasiden vazgeçin” demekle aynı. çeşitli sesler olmasın, farklı kadrolar olmasın, tek bir fikir etrafında “mecburen” birleşelim.e o zaman seçime falan da gerek yok, tek parti kurulsun, oylar bölünmesin.

    oy vereceğimiz partinin kazanmasını isteriz. çünkü bir siyasi partiye oy veriyorsak, onu tercih ediyorsak o fikrin doğru olduğuna inanıyor ve o şekilde yönetilmek istiyoruz demektir. “oyları bölmeyelim” veya “oyum boşa gitmesin” mantığı işte bu noktada demokrasi felsefesiyle çelişiyor. sırf bu iki sloganın yarattığı baskı altında tek bir partiye verdiğiniz oylar aslında sizin desteklemediğiniz bir fikri iktidara taşıyor. peki o zaman oyunuz boşa gitmiş olmuyor mu? siz, kazanandan taraf mısınız, yoksa ülkenin menfaati için doğru gördüğünüz ilkelerin yanında mısınız? tuttuğunuz partinin iktidara gelmeyecek olması ihtimali ile partinizden yüz çevirirseniz, o parti ve desteklediğiniz fikirler nasıl ve kimlerin oyu ile iktidara gelecektir?

    böyle bir mantığı insanlara dayatmak, aslında büyük bir illüzyondur. insanlar, “kazanmak zorunda olmanın baskısı” altında belirli partilere yönlendirilmektedir. her zaman her konuda kazanmak zorunda olma düşüncesi, insanlara hatalar yaptırır. önemli olan, doğru olduğuna inandığınız fikri desteklemektir. böylece toplumda farklı fikirler hayat bulur ve o farklı fikirlerden süzülen doğrular yönetim verimliliğini arttırır.

    hangi partiye oy vereceğinizin kararı, aslında bireysel olmalıdır. kişisel değerlendirmeler içermelidir. son seçim döneminde veya mevcut iktidarın hükümet döneminin başındaki ekonomik durumunuzla halihazırdaki durumunuzu kıyaslarsınız. paranız çoğaldı mı? borçlarınız azaldı mı? daha iyi yaşam koşullarına ulaştınız mı? bu soruların yanıtı “hayır” ise ve bu “hayır”’larda sizin bariz bir kabahatiniz yoksa, o yönetim size ve ülkeye bir fayda sağlamamış demektir. bunlardan sonra bir de “ülkemizin refahı arttı mı, ben iyi değilim ama komşum iyi mi, ülkemiz dünyada karar alıcılar arasına girdi mi” diye sorarsınız. bunların yanıtı da “hayır” ise ….

    bu iki “hayır” yanıtına rağmen oyunuzu gidip iktidardaki partiye veriyorsanız, yaptığınız şey hem kendiniz hem ülkeniz için başarısız bir yönetime oyunuz boşa gitmesin diye “destek” vermiş olmaktır. bu noktada kullandığınız oy acaba “boşa gitmemiş” midir? kendi iyiliğiniz için kullanabileceğiz bir aracı, size zarar veren birisinin hayrına, yine size zarar vermesi için kullanmış olmuyor musunuz? “oyum boşa gitmesin” veya “oyları bölmeyelim” diye verdiğiniz oylarla yönetime gelen insanlar yönetimleri sırasında size zarar verdiklerinde, sizi fakirleştirdiklerinde, devletin iyi makamlarına kendi adamlarını yerleştirdiklerinde kabahati kimde bulacaksınız? kime kızacaksınız?

    “oyunuz boşa gitmesin, oyları bölmeyin” diyorlar. peki ama kimin kazanacağı ne malum? acaba size tam bilgi veriyorlar mı? medyada size gösterilen siyasi ortam, bütün siyasi partileri ve faaliyetlerini kapsıyor mu? neden basında sadece üç veya en fazla dört partinin ismi geçiyorken oy pusulasında 19 tane partinin ismi var? bu partilerin adayları yok mu? siyasi faaliyette bulunmuyorlar mı? acaba matrix’de miyiz? bize gerçeği göstermiyor olabilirler mi?

    soruların yanıtları çok açık. basın her zamanki gibi iktidarla kavga ediyor gibi görünse de yine de onun ayağına basmamaya çalışıyor. insanlara “seçenekleri” göstermiyor. demokrasiyi kendi uygun gördüğü oranda yaşatıyor. benim gösterdiğim kadar izle, benim düşündürdüğüm kadarını düşün, benim gösterdiğim kadarını gör, benim verdiğim sana yeter..

    oyunuz boşa gitmez. çünkü verdiğiniz her oy,kendinize gider. kime inanıyorsanız ona atarsınız, kimin güçlenmesini istiyorsanız ona destek verirsiniz. eğer desteklemediğiniz, “buna oy verdim” diye gururla söyleyemeyeceğiniz bir partiye oy verirseniz işte o zaman oyunuz boşa gitmiş olur. sağda solda söylenen “oyları bölmeyelim, oyunuz boşa gitmesin” söylemleri sadece sizi hipnotize etme çabasıdır. sizin gözünüze bir hayal perdesi çekerek oylarınızın desteğiyle o hayali gerçeğe dönüştüren ve içinde asla size rol vermeyen bir oyun.. inanmadığınız insanlara oy verdiğiniz sürece o oyunda asla yer alamayacaksınız. başkaları sizin oylarınızla elde ettiği zenginlikleri, rahatlıkları yaşarken siz kredi kartı borçlarıyla, doğalgaz zamlarıyla boğuşacaksınız. hep onlar yaşayacaklar, hep onlar mutlu olacaklar, kendi akrabaları, tanıdıkları hak etmedikleri paraları kazanırken, boşa gitmesin diye oyunu attıktan sonra sen kendi derdinle baş başa kalacak, çocuğuna iş bulabilmek için kapı kapı dolaşacaksın. sen otobüste tıkış tıkış işe gitmeye çalışırken siyah camlı makam arabaları içinde yanından geçen insanları tanıyor musun? merak etme, onlar da seni tanımıyor artık. oyunu kullandın çünkü. boşa gitmedi, işlerine yaradı, teşekkür ediyorlar sana..

    kimin kazanacağı seni ilgilendirmesin. kendi fikrin kazansın diye oy ver. oyunu kendine ver. inandığın insana oy ver. sadece bir oy alacağını biliyor olsan bile “ikincisi benim oyum olsun” diye oy ver.
  • deniz baykal'ın yıllardır chp lideri olarak kalmasını sağlayan zihniyet. ayrıca chp'yi de mecburiyet partisi gibi algılamaya sebebiyet verir.
  • işini zorlaştırmamaları için koyunlarının ayrılmamasını isteyen çobanın telaşıdır. işin acı tarafı, koyunun hikayesi hep aynı yerde biter; midede.
  • hiçbir zaman savunmadığım bu tabiri, artık chp nin* kazanmasının, bir iran a dönme-dönmeme meselesi (çoğuna abartılı gelecek biçimde ölüm-kalım meselesi) olmasından, türkiye cumhuriyeti'nin cumhuriyet olarak kalıp kalmaması meselesi haline gelmesinden dolayı, bu seçimlerde sonuna kadar savunuyorum. partisi ne olursa olsun, başkanlarının fark yarttığı iller/ilçeler dışında (mesela şişli'de sarıgül, efendim eskişehir'de yılmaz büyükerşen ve iskenderun'da mete aslan gibi), diğer illerde/ilçelerde oyların bölünmemesi ve kararsız bünyelerin chp'ye oy vermesi gerektiğine inanıyorum. bu şımarık bir arzu değil, bir serzeniş, bir imdat çığlığıdır.
  • atılan oyun, yani kişisel tercihinizin ve temsil hakkınızın boşa gidebileceğini utanmadan, sıkılmadan aleni anlatan zihniyet. yalnız aynı zihniyet temsil hakkımın neden ve nasıl elimden alınabildiğini, alınırken hangi mantıklı, insani ve demokratik hakla elimden alınabildiğini anlatmakta zorlanmaktadır. oy, neden boşa gider? oyun boşa gitmesi, benim bu ülkede yaşamıyor kabul edilmemle aynı değil midir? oyum beni temsil edemiyorsa, demokrasi neyi temsil eder? yoksa çocukken yalandan karımızın, yalandan fincanlarla, yalandan masalarda kahve servisi yapması biçiminde evcilik oynadığımız gibi, büyüyünce de, yalandan seçimlerde, yalandan oylar verip, yalandan iktidar ve muhalefet seçerek, demokrasicilik mi oynuyoruz? bir de yanılmıyorsam, çok seslilik, çok partili sistem filan gibi kavramlar vardı ama onlara ne oldu bilmiyorum.
hesabın var mı? giriş yap