• bu hatun yillarca degi$ik yapimlarda rol almi$ olsa da bi cok insan icin ebru gunde$'in dizisinde berdu$ motorsikletli mobilet ense gencin kendisini zorla kacirip eve baglamasi ve kizi cok sevdigi icin sonradan öss'ye goturmesiyle anilacaktir. oylum motordan indigi gibi sinav binasinin onunde "bu herif beni kacirdi, yakalayin!!!" diye bagirmi$, hala motorun ustunde oturmakta olan zibidi de "yazik oldu, ayib ettin, olmadi" minvalinde bir $eyler soyleyerek cebinde sakladigi ilac $i$esini kafaya dikip intihar etmi$ti. oyle aci sonla bitmi$ti ebru gunde$'in dizisi mi filmi mi artik her neyse.

    oylum oktem 90'larda cocuk-genc olmu$ pek cok insan icin bu sahneden ibarettir.
  • deli yurek dizisinde feraye rolunu oynuyodu.sonra ayrılcam dedi ben diyim sekiz-on bolum oynadıktan sonra ayrıldı.hata yaptım dizinin bu kadar tutcagını tahmin etmedim falan dediydi.bide yanlıs hatırlamıyosam bi kac ay once cekilmis fotografını gorduydum.hamileydi,kocasıda vardı bi kırk kırkbes yaslarında.
  • 1998 yılında önce deli yürek dizisiyle anlaşıp ardından kenan imirzalıoğlu’yla birlikte çalışmayı reddedip diziden ayrılan ve senaryonun değişmesine neden olan oyuncu idi. bu yüzden 6-7 bölüm felan sürdü feraye karakteri. güzel bir kadın. böyle bir fırsatı nasıl tepti anlamak zor. kim bilir ne başka projelerde görecektik. yazık oldu.
  • --- spoiler ---

    "bizim atölyenin orada zeytin ağaçlarıyla dolu, yanı başlarında papatyaların açtığı kıvrılan yollarda zaman zaman atlı arabalarıyla geçerken rastladım onlara. nasıl da umursamaz geçerlerdi, nasıl özgürdüler...ruhumu onların arabalarına bindirir, sevinçlerimi renklerine bular, üzüntülerimi ve hayat endişelerimi kocaman yeşil gözleriyle bakan çocuklarına ve ait oldukları tehlikeli yalnız sokaklarına salardım. hayata dair tüm manifestolar içselleştirilmiş olarak sanki onların danslarına,klarnetlerine, çiçeklerine yayılmıştı.

    farkındalar mı bilmiyorum ama kocaman gövdeli kadınları, incecik erkekleri ve güzel çocuklarıyla yok olsalar şehrin büyük bir boşluk yaratacak dokusuydular.

    heykelsi form olarak evrende kapladıkları alan içerisinde ele alındığında figüratif olarak estetiklerdi. daha yakından incelediğimde hacim ve biçim ilişkisi renk lekeleriyle birleştiğinde naturel algının içinde etkileşimlibir enerji yaratıyorlardı. ben çamurdan renk hayallerini izleyiciye bıraktım, siyah beyaz bir film karesi gibi, her düşüncede ayrı renklensinler ayrı desenlensinler istedim.

    onlarla konuştuğumda çöpten hayalleri ile çiçekten hayalleri karışır mıydı diye düşünürdüm... hayatla dalga geçerken mi bulmuşlardı o ironik sözlerini. göçle geçen hayatlarında her ülkeye ayrı adaptasyon göstermişler, müzik tınıları bile değişkenlik göstermişti.

    ben bu sergiyi yaparken, atölyede çok eğlendik, ilham olsun diye çaldığımız müziklerini duyup gece yarısı gelen fasıl heyetleri, fotoğraf çekebilmek için bohça açtırdığım " ünlü olacak mıyım" diye soran çingeneler, babam...

    bir çingene atasözü vardır, yolun virajlıysa düz gidemezsin. birden yol kesildi.

    ardından çamurlar, alçı kalıplar, tornetler beni 3 yıl bekledi...

    çingeneler heykelleri o coşkulu ve enerji dolu günlerinin seslerini fısıldayacak izleyicilerine. artık heykellerinden daha sessiz bir yüreğin ellerinden çıkmış halleriyle...

    demlenmiş düşünceyle, bugün daha da anlamlı geliyor... bence yaşamın özetidir çingeneler. en yalın, tezatlı ve coşkulu rengidir. çığlık gibi.. o yüzden düğün ve cenaze değil midir?"

    oylum öktem işözen

    --- spoiler ---

    " çingeneler" sergisinin kitapçığının açılış metnidir bu cümleler ve yirmi kadar çingene kadın o görkemli vücutları ve cüretkar renkli giysileri, ellerinde kırmızı karanfilleri ile sanatçıyla birlikte sergi açılışına katıldılar.
    "yok olsalar, şehrin büyük bir boşluk yaratacak dokusuydular" sözlerini doğrularcasına tüm neşe ve coşkularıyla...
  • deliyürek zamanı çok beğendiğim dünya güzeli insan. merak ettim son halini de etmez olaydım fena yaşlanmış ki bu benim de yaşlandığımın kanıtı..
  • kendisi su siralar palyacolar isimli bir heykel sergisi acmis..

    http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=187412
  • sirketin koridorlarında gordukden sonra once "ben bu kızı bir yerlerden tanıyorum" devamında kendisine oylum diye seslenildikden sonra "ene oylum oktem bu, ne isi var buralarda" dedirten varlıgını yeni fark ettigim mesai arkadası.
  • trafik kazasında hayatını kaybeden büyük sanatçı,hocamız prof. tankut öktem'in kızıdır.
  • şiir de yazardı bu "oylum oylum selvi boylum" dedirten kişilik.. sanırsam güzellik yarışmalarına katılan hatunlar içinde ağzının içinde dili olan bir kaç kişiden biriydi (bu laf yılmaz erdoğan'a aittir)..
  • bilgili, hissi, zarif ve üretken heykeltıraş.
    üçüncü kişisel sergisi derin deliler bir kent meselesi 30 mart'ta istanbul mimarlar odası'da görücüye çıkacak.
    şansı bol olsun.
hesabın var mı? giriş yap