• (bkz: özgüven)
  • özgüven'in doğru yazılışı.
  • ekşi sözlük'ün yanlış yazalıma yönlendirdiği bir kelime.
  • türk dil kurumuna göre doğru yazılışı 'öz güven' olması gereken isim.
  • tdk'nin yayımladığı güncel türkçe sözlük'e göre bu birleşik kelimenin doğru yazımı ''öz güven'' şeklinde ayrı yazılmış hâlidir; ancak ekşi sözlük, anlaşılmaz bir öz güven ve inatla, bu kelimenin ''özgüven'' şeklinde bitişik yazılması gerektiğini savunuyor ve öyle kabul ediyor: (bkz: özgüven)
    neyse.
    onunla başkaları uğraşsın.

    üstat nurullah ataç ise buna nefse itimat demiş:
    ''nişanları ve arabası olan bir zatın, meşhur bir doktorun salonunda, dantelalı bir parisli kadının yanında olsaydı bu zavallı kâtipçik, hiç şüphesiz, çocuk gibi tir tir titrerdi; fakat burada, rouen'da, rıhtım üzerinde, bu hekimciğin karısı önünde, göz kamaştırdığından peşinen emin olarak, kendini gayet rahat hissediyordu. nefse itimat, vaziyete bağlıdır: binanın asma katında, dördüncü kattaki gibi konuşulmaz ve zengin bir kadının iffetini, tıpkı korsesinin astarındaki zıh gibi, etrafındaki kâğıt paraları korur.'' * *
  • saçmalamaya, saçmalamayı önemsememeye, saçmalama işiyle iştigal ettiği yüzüne vurulduğunda bunu da önemsememeye özgüven diyorsanız sadece zaman ve enerji kaybısınız. keşke ölseniz. *
  • korumacı ailelerin çocuklarının geliştirmekte zorlanacağıdır. şüphesiz öz güven, öz saygıdan kaynaklanmaktadır ve birey olma yolundaki insanın varlık sebebi de bu kendine duyduğu sevgi ve saygının yansımasıdır.

    sorun şu ki birey olmak ve kendini gerçekleştirmek gibi iki nadide varoluş sebebi, bizimkisi gibi tradisyonel, geleneklerine bağlı ve bağımlı toplumların en büyük düşmanı olmaya devam edecektir.

    çocuklarınızı tam anlamıyla salın veya evlatlarınız sokaklarda sürtsün(!) demiyorum fakat bir ölçüde de kişisel alan bırakmalısınız onlara ki kendi başlarına hayatı deneyimleyebilsinler.
  • tdk'ye göre özgüven'in doğru yazılışı. tdk'ye göre öz eleştiri ayrı yazılıyor, özveri bitişik yazılıyor, öz saygı ayrı yazılıyor, özgeçmiş bitişik yazılıyor. peki bunun nedenini hiç merak ettiniz mi? nedeni şu: senelerce tdk'ye faşistleri doldurdular da ondan. kafalarına göre tırıl tırıl kurallar koyuyorlar. türkçenin kullanım mantığından haberleri bile yok. burada sıra sıra kelimelerin bitişik yazılma kurallarını yazmışlar: https://www.tdk.gov.tr/…yazilan-birlesik-kelimeler/

    başı "öz" olan bir kelimeyle ilgili hiçbir örnek yok çünkü bununla ilgili tutarlı bir kural yok. halbuki kural şudur: iki tane ayrı kavramı niteleyen kelime birleştiğinde, yeni bir anlam ortaya çıkıyorsa bitişik yazılması gerekir.

    öz: bir kimsenin benliği, kendi manevi varlığı, iç, nefis, derun.
    güven: korku, çekinme ve kuşku duymadan inanma ve bağlanma duygusu.
    öz güven: insanın kendine güvenme duygusu.

    e o zaman? bitişik yazılması gerekmez mi?

    ben tdk'nin sitesini çok ziyaret ederim. güzel dilimiz diğer diller tarafından tecavüze uğradığı için bazen doğru yazılışından emin olmadığım kelimeler oluyor. ben de siteye bakıp doğrusunu öğreniyorum. mesela eskiden "mütevazi" yazardım, halbuki doğrusu "mütavazı" olmalıymış. mütevazi, paralel demekmiş. arapça kökenli bu kelimeleri öğrendik tamam da, türkçe kelimelerin ve türkçenin canını okumak niye? buradan yetkililere sesleniyorum:

    özgüven bitişik yazılmalı. kafanızdan element uydurmayın.
  • “bilge adamın yemeğidir, aptal adamın içkisi...”
  • ego ve vurdumduymazlıkla arasında ince bir çizgi varsa da çıktıları arasındaki fark, epey büyüktür.

    en çok karıştırılanı egodur ve farkı anlamak zaman alır bazen. ancak kimi durumlarda egolu gördüğünüz kişiler, masumdur. nitekim, fazla mütevazılık da kibirdir. dahası sisteme öyle egolu adamlar dâhil olur ki, adeta bir atı ya da eşeği durdurmak gerekircesine bir "hössst" demek zorunda kalır insan. bu duruma, egona ego resti diyorum ben içimden :) yani savunma mekanizması olarak egoya da ihtiyaç duyar insan.

    vurdumduymazlık da bir öz güven sanrısı yaratır en başta; ancak bunu anlamak daha kolaydır. bazen birkaç saatte dahi çözülebilir.

    öz güven, bana hep buğday gibi gelir. doğal, vazgeçilmez, temel, kadim ve işlevsel bir unsur.

    içinde kendi zaaflarını keşfetmek, en kötüsüne hazır olma bilinci vardır.

    doğuştan mı gelir, sonradan mı gelişir bu durum, bunu bilemiyorum hâlâ bugün için. ancak bir mistik dokunuş var bir yerinde. ister bir travma ister bir acı ister bir tecrübe ister bir aktarılmışlık... bir kazanılmışlık hissediyorum bu mizaçta çünkü.

    para verilip alınamayan şeyler listemde, aşkla birlikte yer alıyor.
    kıvamını mükemmel yapıyor insanın, hamlıktan kurtarıyor; çürümeyi durduruyor. askıda bir olgunluk oluşturuyor. çok derin bir mevzu bu. yarattığı aura, çok etkili. insanın tüm seçimlerinde dokunuşu var. sabrın, sürekliliğin mirası bu.
hesabın var mı? giriş yap