• devlet hestanesi elemanları daha deneyimlidir.
  • özel hastane de çok sıra beklemezsin ama devlet hastanesinde çok sıra beklersin
  • devlet hastanesi kısa ve nettir,gerek görülmediği müddetçe uzun süreli yatış yapıldığına rastlamadım. özel hastanelerde -işini layıkıyla yapanları tenzih ederim- gereği olmayan birkaç test (yüksek meblağlı) hadi bu gece de burda kalın hadi bi de şu sonuca bakalım derken gereksiz işlemler nedeniyle hem zamanınızdan hem de paranızdan olabilirsiniz.deneyim olarak degerlendirirsek; önceden devlette çalışıp daha sonra özel hastanelerde çalışan pek çok kişi var amma ve lakin yeni mezun iş potansiyelini de -özellikle hemşirelik bölümü için konusuyorum - en iyi değerlendiren özel hastaneler olduğu için bazı personelin tecrübesiz olduğunu deneyimleyebilirsiniz.temizlik olarak bakarsak özel hastaneler önde tabi ki.şu an hangisine gitsem karar veremedim neyse ki zaten hasta değilim.
  • devlet hastanesinde hasta yoğunluğu özel hastanelerden kat be kat fazladır.
    özel hastanelerde doktorlar hastalarla 15-30 dk kadar ilgilenirler duruma göre, devlet hastanelerinde doktorlar 2-3 dk.

    elbetteki parayla hizmeti satın alacağız. sağlıkta devrime inanan çomarlar sürünün. hakettiğinizi yaşıyorsunuz. beter olun.
  • ne kadar (bkz: ak troll) varsa devlet hastanelerinin özel hastanelerden daha iyi olduğunu savunur.

    ha bi de normal vatandaşın özel hastanelere dilediği zaman gidebileceğini akp'nin ve hazretin bunu sağladığını.

    sorsan birader hiç denedin mi bunu diye kıvırmaya başlarlar. hiç şaşmaz.
  • özel hastanelerin her yerde bakkal dükkanı gibi bitmesi nedeniyle pek farkı kalmayan durum. 5 tane pratisyen hekim bulan adam hastane açıyor.

    30 lira muayene ücreti al. antibiyotik yaz gönder.
  • öncelikle (bkz: 9 nisan 2017 koru hastanesi rezaleti)

    hem özel hem devlette çalışmış biri olarak birkaç kelam edeceğim.

    insanımızda ne yazık ki özel hastane sermaye amaçlı hareket ederken devlet hastanesi bu amaçla hareket etmez gibi bir algı var. şu anda sağlık sistemimiz o halde ki devlet hastaneleri de en az özel hastaneler kadar para odaklı çalışıyor. döner sermaye diye bir sistem var doktorlar daha fazla döner sermaye alabilmek için özel hastanedekine benzer şeyler yapabiliyorlar. sekreterlikler kurulduktan sonra devlette hastaneler daha bir işletme halinde görülmeye başlandı.hatta yöneticiler hastane işletmeciliği diye bir bölüm bitirenlerden tercih ediliyor. daha çok tabii ki torpil. kuvvetliyse böyle bir bölümü bitirmene gerek yok.

    sağlığın içine bu kadar paranın girmesi tabii ki etik değil ve kötü sonuçlar doğurabiliyor.tek çözümü var; zarar etmek pahasına sadece etiği merkeze alarak çalışmak ve işleyişi bu şekilde yürütmek. evet hastaneler,sigortalar şunlar bunlar hep zarar edebilir ama en azından vicdanlar rahat olur.

    bir de özel hastanelerde çalışan elemanlar kpss'yi kazanamamış dolayısıyla tecrübesiz elemanlardır, devlette çalışanlar da tecrübeli ancak biraz daha yorgun dolayısıyla size ilgi göstermeyecek olanlardır.
  • son zamanlar yaşadığım iki deneyimi yazmak istiyorum.

    irsi katarakt olduğu için 20 yaşımda katarakt ameliyatı oldum. sonrasında gayet güzel görüyordum. çok güvendiğim ve sevdiğim doktorum hasan şen'e tekrar etme ihtimali ile ilgili birkaç soru sormuştum. "korkma tekrar etmez, sadece genç hastalarda opaklaşma dediğimiz bir şey olabiliyor, o da çok küçük bir operasyon ile halloluyor" demişti.
    nitekim ameliyattan 4 sene kadar sonra sol gözüm bulanık görmeye başlayınca gittim ve bir iki tık lazer vuruşu ile meseleyi çözdü. sol gözüm o günden beri gayet net görüyor.
    aradan 10 yıl geçti, başka bir şehre taşındım. burada, çocuğumu kontrole götürmüşken ben de muayene olup yedek bi yakın gözlüğü yazdırayım dedim. doktor baktı, gayet güzel dedi. sonra sol gözümde opaklaşma olup operasyonla düzeltildiğini anladı. sağ gözde de başlamış, istersen lazer vuruşu yapalım dedi. baktım sağ göz gayet güzel görüyor. dedim iyice bulanık gördüğümde yapsak olmaz mı? tabiki, dedi ama sonrasında allem etti kallem etti, sekreterine fiyatını sordurdu ve ayaküstü operasyonu yaptı.
    operasyondan sonra günlük damlalarımı damlattım, kontrole gittim, her şey güzel dedi. fakat gözümü oynatınca bir tuhaflık oluyordu, sanki bir parça büyüteç gözümün kenarında bir yerinde sürekli yer değiştiriyordu. büyüteç dedimse öyle büyük filan göstermiyor, bilakis o bölge buzlu cam gibi aslında.
    telefon ettim, onlar mercek parçalarıdır zamanla düşer dedi. bir aydan fazla oldu baktım halen geçmiyor, tekrar gittim.
    kontrol etti, bizim yaptığımız operasyonla alakası yok, vitra dejenerasyonu olmuş dedi. bende de doğuştan var, denizde dalınca daha çok fark ediyorum filan dedi.
    sgk'nın ödemediği vitrex diye bir ilaç verdi, 6 ay kullan dedi ve gönderdi.
    başka bir doktorla görüştüm, yaptığı operasyon sebebiyle değil fakat operasyon bunu tetikleyebiliyormuş. yani zamanından önce yapılan, sırf ticari kaygılarla ikna edildiğim o operasyon sebebiyle sağ gözümde 1 yıldır bir leke görüyorum.

    ikinci anlatacağım örnek daha da beter.
    oğlumuzda 6 ay kadar önce tesadüfen kanında ferritinin değerinin çok yüksek olduğunu öğrendik. bunu gören ilk çocuk doktoru "birkaç ay sonra tekrar tahlil alalım, fazla et yedirmeyin" dedi. tabi araştırmaya başladık, referans değerlerin 10 misli olan ferritin değerinin epey tehlikeli olabileceği ile ilgili birçok şey okuyunca 2 ay bekleyemeden başka bir özel hastaneye gittik. (bu arada özele gitmemizin en büyük sebebi pandemiden dolayı devletten doğru düzgün randevu alamamamız ve işlerimiz sebebiyle saatlerin uymaması) oradaki tahlilde de ferritin çok yüksek, diğer değerler normal çıkınca oradaki doktor kanımca en mantıklı yaklaşımda bulundu ve "buna bi çocuk hematologu baksın" dedi. behçet uz çocuk hastanesine gittik ve talasemiden, hive, hepatit'e akla gelebilecek bütün tetkikleri yaptılar. son tetkik talasemiydi ve onun dışındaki değerlere bakan doktor (ferritin gene yüksek ve diğerleri gene normal) "talasemi sonucunu bekleyelim, şu an bir şey diyemiyorum" dedi. talasemi sonucu da normal çıkınca doktora bir daha gitmedik. o arada eşimin pimpirikli bir arkadaşı bu konuyu öğrenince "aaa bizim doktor tam bir mucize doktor, muhakkak ona gidin, bizim çocuğu o iyileştirdi, adam acayip hesaplar yapıyor, herkes demire bakıyor o demir bağlama oranına bakıyor" filan dedi. dedim ki "bak sizin doktor genel pediatri, biz çocuk hematolojiye götürdük onlar bile bir şey diyemedi henüz"

    neyse, bir ihtimal dedik randevu aldık. bu arada bu doktorun ınstagram hesabı da "ben yemeyen çocuğu böyle obura ceviririm, büyümeyen çocuk benim sayemde büyür" temalı paylaşımlarla dolu. yani türk tipi ailelere takmış kancayı, beslenme üzerinden tatmin ediyor aileleri. tüm bunları bilmeme rağmen önyargısız gittim. hepsi gayet güncel olan 3 farklı tahlil sonucunu gösterdik. bize 45 dakika demirin önemini, demir bağlama oranını, ferritin aslında neden yükseliri anlattı, gayet tatmin olduk çünkü "ben bu yüksek ferritine takılmıyorum, bunun birkaç sebebi olabilir, biz asıl çocukta kansızlık var mı, demir bağlamaya bakalım" filan dedi. "bir de hepatit b tutmamış olabilir antihbs testi de alalım" dedi. 280 lira muayene ücretine ek, anlaşmalı laboratuvarına da 480 lira ödedik. laboratuvarin ücretini de doktor tahsil etti, laboratuara bir şey ödemeyeceğimizi söyledi (sağolsun)
    "sonuçlar çıkınca telefonla görüşürüz" dedi. sonuçlar çıkınca (gene ferritin yüksek) telefon ettik ve bize kısaca "demir iyi, bağlama oranı iyi, antihbs tutmuş, siz bunu çocuk hematolojisine gösterin" dedi.
    be !adam bunu en başta söyleyemiyor muydun?
    sonrasında hem dokuz eylül hem de ege üniversitelerine götürdüm ve öğrendim ki bu özel muayenehanesi olan arkadaşa gösterdiğim o 10 sayfalık tahlilde "bu yapılmamış, ona da bir bakalım" dediği antihbs'den demir bağlama oranına kadar tüm tahliller zaten varmış.
    mucize doktorumuz! çocuktan yok yere tekrar kan alınması ve 480 tl ek tahlil ücreti ödememize sebep olmaktan başka bir bka yaramamış.

    özel hastane ve muayenehanelere oldum olası güvenemedim, ne yazık ki yaşadığım acı tecrübeler de bu konuda haklı olduğumu gösterdi.

    edit: bu arada biz de araştıra araştıra, sora sora birçok şey öğrendik. mesela ferritini aşırı et tüketimine bağlayan, normalin on misli (1300 civarı) ferritin değerinin demir deposundan ziyade herhangi bir enfeksiyon (ki öyle olması için de başka
    bazı değerlerin de anlamlı yükselişler göstermesi gerekiyormuş) ya da vücutta bir tümörden olabileceğini bilemeyen ve kendi kendine geçer diye düşünüp 2 ay sonra tekrar bakalım diyen ilk doktorun ne kadar mantar olduğunu anlamış olduk.

    ilk baş, onlarca sayfalık tüm tahlilleri görmesine rağmen ben ferritine çok takılmıyorum deyip boşuna tahlil yaptırıp, sonra aklına çocuk hematolojisi gelen doktorun da ne kadar ciddiyetsiz olduğunu öğrenmiş olduk.

    ama en önemlisi, ferritin yüksekliği gibi organlara zarar verebilecek ciddi bir durumda bile hicbir doktorun sizin kadar endişelenmediğini, insanın kendi canından bir parça olmayınca her hastalığın gözünde sıradanlaştığını öğrenmiş olduk.
  • bu da biraz genelleme. benim gittiğim devlet hastanesinde de turp gibisin bir sorun yok dediler. halsizlikten yerlerde sürünüyordum. bir de özele gideyim dedim. maşallah demir depolarım boşalmış, ileri derecede kansızlık var, d vitamini anormal düşüktü. uyguladı tedaviyi yine baktık değerler artık çok normal. bir diğer örnek de devlette kuzenimin çocuğunu götürdük, kanda bir değer çok yüksekti. ve bir anda yürüyememeye başladı. açıkçası 23 nisan günü olduğu için devlete başvurduk. valla devlet hastanesinde girmediğimiz bölüm kalmadı o gün. ne çölyak araştırması kaldı ne talasemi. yaklaşık 20 gün gittik geldik bu hastaneye bir sonuç alamadık. en son bildiğim özel hastanedeki pediatri uzmanına gittik, ek tahlil istemedi bile. 2 hafta önceki bademcik enfeksiyonu uzamış daha etkili bir antibiyotik başlayalım 10 gün sonra tekrar bu değere bakalım dedi. ha o gün sadece antibiyotik için bir test yaptı hassasiyetini ölçmek için. 10 gün sonra antibiyotik tedavisi sonucunda her şey normale döndü. bir kere de devlette bana karaciğer biyopsisi önerdiler. gittim devlette yaptırdım. bir sorun çıkmadı. sonrasında özelde başka bir doktora gittim. bak dedi bu değerlerle biyopsi yapılmaz. bu her klinikte olan bir cihaz, muayene sırasında bakılabiliyor (fibroscan) gereksiz biyopsi alınmış olduğunu söyledi. aynı şekilde dayımın da tiroid kanseri şüphesiyle biyopsi yaptırması gerektiği söylendi. devlette panikledi yaptırdı. sonucu temiz bir nodül ya da herhangibir şey bile görülmedi. yine boşuna biyopsi. kızımı bir üniversite hastanesine götürdüm. çocuğu o kadar hırpaladılar ki çocuk artık doktora giderken anlayıp ağlama krizine giriyor. bilmiyorum benim gittiğim özel kurumda pek ekstra tahlil, ek teşhis yöntemi gereksiz şeyler istenmiyor. ben de pek devlete güvenemiyorum bu deneyimler sonrası. ama tabii ki bunun için genelleme yapılmamalı bu konularda.
  • özel hastanede yolunacak kaz muamelesi yapar, fazladan hastalık bulurlar.
    devlet hastesinde ise hastalığını bile uğramamak için basite alır, ilaç yazıp gönderirler.
    ps: her yerde aynı olacak diye bir kural yok ama genel durum böyle.
hesabın var mı? giriş yap