• sedatif etkisinin yani sira, serotonin salgilanmasini da saglayabildigi gözlemlenmistir. en karanlik anda bile etrafi isiklar içinde görmeye yol açar, ruha iyi gelir. sanki diplerde, derinlerde saklanmis kahkahalari isitilir kilar, deniz köpügünün hissettirebilecegi serinligi verir, biraz güçlü esen ve nefese dönüsen rüzgarin önünde uçusuluyormus hissi yaratir. sadece 5 dakika içinde, guliverin gezilerine tas çikarir güzellikte geziler yapmak, jules vernes'in öngördügünden daha uzaklara gitmek, ya da söz konusu huzur, keyif ve o an için gerekebilecek her ne ise ona dönüsmek ve onu saglayabilmek sihridir. sihirlidir.
  • hayatın fon müziği...
  • ölüm döşeğinde, en son dinlemek istediğim eser. umarım hayal ettiğim gibi olur..
  • unlu pesteci pachelbel'in en onemli eseridir. huzur ve baris hisleri insanin icini doldurur, soyle bir kendine getirir. eskiden trt2'de penguenler cikardi, arkada bu calardi.
  • akor dizilimi d a bm f#m g d g a $eklinde olan eser
  • klasik müziğin "gıy gıy" dan ibaret olduğunu düşünen insanlara acilen dinletilmesi gereken bir eserdir bu.
    en kötü anlarda yatağın üzerine yığılıp son sese dinlenirse passifloradan daha az yan etkisi olan fakat daha çok etki eden bir ilaçtır.
    hiç dinlememiş olan birine verilebilecek en güzel hediyedir.
    bir insanın ardında bırakabileceği en güzel bestedir...
  • her dinleyişimde hep aynı duyguları ve bir "şey" i anımsatıyor bana. hani bazen olur ya sahip olmayı çok istediğiniz bir şeyler. aslında şeyler değil de "şey"dir o. çünkü ona ne konduracağınızı bilemezsiniz ya da bir sıfatı nasıl yakıştıracağınızı bilemezsiniz. bir sıfat koymak istersiniz ona da, bilemezsiniz. o kadar belirsizlikler içerisindedir ki her şey ve geçmiş zaman, bu ritmleri dinlerken uçarsınız.

    böyle romantik, gerizekalı insanlar gibi anlatacağım ama başka türlü betimleyemiyorum, gözlerinizi kapatın ve uzanın bir yerlere, yemmmyeşil çimenlerin üzerinde uçuyorsunuz, kollarınızı açmışsınız iki yana, bir öyle bir böyle. aşağıda bir hatun var, dans ediyor çimlerin üzerinde, gözlerini kapamış bir o yöne bir bu yöne salınıyor. saçları savruluyor bir yandan, siz yere iniyorsunuz elini tutuyorsunuz, ardından belini kavrayıp sımsıkı sarılarak dans ediyorsunuz onunla. sonra o gözlerini açıyor, size bakıyor ve hiç bir şey söyleyemiyorsunuz, sadece o gözlere bakıyorsunuz, belki de hiç bir zaman sahip olamayacağınız o gözlere, konuşmak değil de gözlerini merak ve özlemle düşünüyorsunuz.

    bunca şeye rağmen huzur veriyor bu şarkı bana, hayalinizdeki ve de çok uzaklardaki birisini düşünürken. sizi sadece düşündürüp, hayal ettirebilen bu şarkıyla özlemle düşlüyorsunuz, o, şeyi.

    ve şimdi sen , gözlerini kapa, şarkıyı aç ve dediklerimi yap.
  • dunya uzerinde kelimelerle tarif edilemeyecek seylerinde olabilecegini gosteren eserdir. muzigin zarafetle, mukemmellikle, bazen de sicacik bir gulumsemeyle butunlesmesidir. eseri dinlerken hayatla olan butun baginiz kopar, sizi kemiren stresiniz, kizginliklariniz, tarifsiz kederleriniz bile son bulur... insan olmeden once mutlaka bir sekilde dinlemeli...
  • müziği sözcüklerle anlatmaya çalışmak yapılabilecek en büyük hatalardan biridir.öyle ki 'o' kendini yeterince iyi ifade eder,başka bir araca ihtiyaç duymaz.ama müzikten zevk alıp, kendini bu yolla ifade etmeyi beceremeyen kişi bir sanat eseri karşısında duyduğu hayranlığı başka hangi yolla dile getirebilir ki? bir kitap eleştirisi ya da film üzerine bir makale mantıklıdır, çünkü eleştirin hedefi olan eserin bir metni vardır.aynı şey müzik için geçerli değildir.müzik ayrı bir disiplindir, kendine has bir dili vardır ve bu dilin şifresini çözmek dünya üzerindeki tüm diller biraraya gelse bile imkansızdır.işte ben bu hataya düşüp bu muhteşem eseri sözcüklerle anlatmaya çalışacağım dostlarım..

    hayat kısadır,bunu biliyordum.ama hayatın birkaç dakika kadar kısa olabileceğine inanmazdım.gel gör ki bir eser..

    zarif girişiyle hayat nasıl başlarsa öyle başlar.yavaştır,hiç bitmeyecek gibi gelir.kulağa hem hoş gelir, hem de ruhun dilinde acı bir tat bırakır.bu anlar gerçekten hayatın kendisidir, sokakta oynayan bir çocuğun neşesini ve saflığını hissettirir.gözleriniz kapamak istersiniz,bunun için henüz erkendir.çünkü hayat daha yeni başlamıştır,ve yeni bulunan aşkın ilk anları gibi sonsuzluk vaad eder.sonra gittikçe büyür,o büyüdükçe sizin duygularınız da yeşerir,serpilir dört bir yana.uçsuz bucaksız vadileri,bir peri misali süzülen bulutları hissedersiniz teninizi öpen rüzgarla birlikte.dünyanın insana bahşedilen en güzel hediye olduğuna inanırsınız.ölüm o kadar uzaktır ki o anda, düşüncesi bile terketmiştir zihninizi.müziğin ruhu nasıl dinlendirdiğiyle ilgili söylenenlere inanmışsınızdır artık,hatta en büyük savunucusu oluverirsiniz.sonra düşünürsünüz, insanoğlu nasıl böyle kusursuz bir şey yaratabilir diye.oysa ki insan mükemmel değildi ve yarattığı hiçbir şey de kusursuz olamazdı.ama bu kez olmuştu işte,ama nasıl? bu soruya bir cevap bulamadığınızdan bu eserin başka bir alemden geldiğine - ya da gönderildiğine - inanırsınız.sonra vazgeçersiniz.'insan da bir mucize değil mi zaten?' diye düşünürsünüz ve bu eserin yaratıcısına teşekkür edersiniz içten içe.sanki o anda sizi izliyormuş ve yarattığı şeyin gururuyla hafif bir gülümsemeyle sizi selamlıyormuş gibi..vakit ne çabuk geçmiştir,bu birkaç dakika hiç bitmeyecek gibi gelmişti halbuki.eser sona gelmiştir, hayat gibi çabucak geçmiştir.her güzel şeyin bittiği gerçeği kalbinizi mateme sürükler.size hayatı anlatan müzik bitmiştir, ve o anda hayat da bitmiştir.coşkun duygularla parlayan gözlerin yerini sisli ve yaşlı gözler alır.artık onların da kapanma vakti gelmiştir.çünkü söyledim ya, hayat bitmiştir.
hesabın var mı? giriş yap