• jagger, 1995'te yapılan bir röportajda bunu açıkça itiraf etmiş. "cahillik ettik ama o zamanlar herkes yapıyordu" diye de eklemiş.

    ekşi sözlük bugün neye sarsak timi gururla sunar.

    röportaj linki

    sayfada "turk" kelimesini arattığınızda direkt itiraf paragrafına geliyorsunuz:

    wenner: the next record was “aftermath,” which has “paint it, black,” “under my thumb” and “stupid girl.” does that stand out in your mind at all?

    jagger: that was a big landmark record for me. it’s the first time we wrote the whole record and finally laid to rest the ghost of having to do these very nice and interesting, no doubt, but still cover versions of old r&b songs – which we didn’t really feel we were doing justice, to be perfectly honest, particularly because we didn’t have the maturity. plus, everyone was doing it.
    [aftermath] has a very wide spectrum of music styles: “paint it, black” was this kind of turkish song; and there were also very bluesy things like “goin’ home”; and i remember some sort of ballads on there. it had a lot of good songs, it had a lot of different styles, and it was very well recorded. so it was, to my mind, a real marker.

    yani özetle, erkin koray'ın ülkemiz için ne büyük bir kıymet olduğunu tekrar görüyoruz.

    (bkz: sen nasıl bir kralsın)

    edit: şunu da şuraya ekleyeyim
    (bkz: müzik tarihinin en abartılı esinlenmeleri)
  • erkin koray'ın bir eylül akşamı şarkısını dinleyince ortaya çıkan gerçek.haa ikisinin arasında tercihim yine de paint it black'ten yana olur orası ayrı.

    paint it black 1966

    bir eylül akşamı 1962
  • iki şarkının benzerliği bir yana, jagger'ın röportajının ilgili kısmının iki cümlelik özeti gibi sunulan paragraf, ingilizceyi eksik bilmekle açıklanamayacak, basbayağı kasıtlı çarpıtma içeren, tam böyle bulvar gazetesi tarzı bir yalan haber metni olmuş.

    herif bir itirafta falan bulunmuyor, bu bir. deşifresine çok da özen gösterilmemiş bir lalettayin konuşma var orda, bir virgül eklense konuşma dili akışını yansıtabilir: "'paint it, black' was this, kind of turkish song." bu cümlenin türkçedeki yaklaşık karşılığı şudur: "böyle, türk'ümsü havada bir şarkıydı" -ki gökhan aya da benzerini söylemiş-. ne itiraf ama!

    "o zamanlar herkes yapıyordu" diye eklemiyor, bu da iki. onu daha yukarıda, eski r&b şarkılarını lambır lumbur, hakkını vermeden cover'lama çiğliği yaptıklarını itiraf ettikten sonra, onunla ilgili olarak söylüyor. evet, illa itiraf arıyorsanız itiraf burda.

    iki cümlede iki yalan, biri kuyruklu. erkin babayı severim, rolling stones'u pek sevmem, mick jagger'dan hattâ tiksinirim; ama apaçık yalan gördüm mü apaçık tekzip/tashih etmeden duramıyorum.
  • fikrimce stones'un erkin baba'yı tanıması ahmet ertegün sayesinde olmuştur. kendisi atlantik records'un sahibidir. sadece rolling stones değil daha nicelerini dünya piyasasına kazandırmıştır. (bkz: ahmet ertegün)

    (bkz: led zeppelin)
    (bkz: ray charles).

    hatta robert plant, led zeppelin'nin bonzo'suz ilk ve son kez sahne aldığı, celebration day adını verdikleri konserde, stairway to heaven'in ardından 'hey ahmet we did it' demişliği vardır. 8.48

    edit:imla.
  • bir esinlenme olduğu anlaşılıyor ama asıl hayret verici olan nereden biliyorsun erkin koray’ı? youtube yok, internet yok.. demek ki o zamanlarda daha iyi istihbarat varmış arkadaş. yani biri tutup plak getiriyor, diyelim ki gambiya’dan “abi bunu bir dinle” mi diyor eheeh.
  • aşağıdaki yazı hayatta oldum ki kâni; musiki oluyor tahsile mâni isimli facebook grubuna gökhan aya'nın (erkin'in ilk biyografisinin yazarı) gönderisinin kop/yap'ıdır:

    arkadaşlar, gurban olduklarım :)

    yahu nasıl dolduruşa getirmişsiniz kendinizi, hayret ettim :) burada bazı hususlar birbirine girmiş; ben izninizle şöyle bir katkıda bulunayım: bir kere hala erkin'in ilk plağının çıkışıyla ilgili bir soru işareti varsa söyliyim: derya bengi'nin dediği doğrudur, 1966'dır. evet, 1962 kafa karışıklığından benim kitap sorumlu ancak bu benim işkembe-i kübramdan atmamla olmadı :) bir yerlerde (belki burada) anlatmıştım: kitabı yazarken (1997) konuyla ilgili zamanının süreli yayınlarından başka kaynak yoktu ve kendisi de hala aramızdayken en güvenilir kaynaklardan birinin erkin koray'ın kendisi olabileceği gibi bir gençlik-toyluk hatası içindeydim; elimdeki ev numarasından kendisiyle yaptığım aşırı kısa görüşmede (aşırı kısalığı kendisinden dolayı) bu ilk plak mevzuunu sordum; "ben onu askerlikten önce mi yapmıştım yahu?" diye kendi kendine söylendi, sonra da "askerden önce yaptım ben onu"da karar kılarak benim kitaba 1962/1966(?) diye geçirmeme sebebiyet verdi. yine de ona o kadar güvenmemiş ve melodi plak'ın ilanlarına daha çok itibar etmiş olmalıyım ki kitaba o soru işaretiyle geçirdim. bir başka gerçek de erkin'in sahiden bu iki parçayı askerden önce çaldığına dair gazete ve dergilerde bilgi bulunmasıydı.. en sonunda ortaya çıkan şey ise: askerden döner dönmez, belki de müzik piyasasından uzun süredir uzak kaldığı için hemen ısınmak amacıyla hazırda bulunan bu eski parçaları plağa almak düşüncesinde olmuş olabilir. hatta belki kayıtları bile eski olabilir.. ama neresinden bakılırsa bakılsın çıkış 1966'dır. kesin!

    neyse.. arkadaşlar, erkin kariyerinde 80 sonlarına dek pek de besteciliğiyle önde olan birisi değildir. çok bestesi yoktur; dehası aranjededir. ona ait olduğu varsayılan nice beste onun değildir. buna bir eylül akşamı da dahil. o plaktaki it's so long onundur ama bir eylül akşamı değil. benim kitap çıktıktan bir iki sene sonra da o bestenin kime ait olduğunu bulmuştum; belgesini bir süre bir kenarda tuttum "kitap yeni baskı yaparsa revize ederim" veya "başka bir kitapta gerekirse kullanırım" diye.. ama sonra 2005'te "lanet olsun atom fiziğine de profesörlüğüne de" misali anadolu rock/pop olayını ardımda bıraktıktan sonra çok iyi (!) bir şey yapıp bu ve buna benzer nice belgeyi çöpe attım.. neyse; yanisi: parça erkin'in değil... o vakit her genç türk rock'çısı gibi ozellikle ingilizce şarkı söylemek istemektedir.. o açıdan tee 1961'de ıt's so long gibi ful sistem bir rock şarkısını bestelemiş olması çok doğal.. türkçe beste yapması, hem de öyle tango/twist formunda, o akor akışıyla falan.... çok uzak işler. sakın yanlış anlaşılmasın: kötülemek, "beceriksiz"miş gibi göstermeye çalışmak haddime değil.. sadece o zamanlar kendisi "türkçe beste yapma" realitesinin epey dışındaydı.. zaten ingilizce rock'la bu ulkede bu işin olmayacağına tam anlamıyla kani olup (askerlik deneyimlerinin de payıyla) türkçe söylemeye giriştiğinde uzuuun süre besteyle falan uğraşmadı.. bugünden bakıldığında sisler arasında kalmış bir şey vardır: erkin koray'ın sesi beğenilen bir sesti zamanında :) biz gitarına, rock tavrına tav olmuş olabiliriz ama o ilk yıllarda biraz daha değişik bir algıyla popüler oldu erkin koray.. sesi ve okuyuşu beğeniliyordu.. o popülariteyi asıl gönlündekine ("krallar", "meçhul" (2. versiyon), "gel bak ne söyliycem" vs) kanalize etmek istedi ama hiç bir zaman tam olarak oturmadı o.

    yine bir neyse diyelim.. sonuçta parça zaten erkin'in değil. üstelik ben sahiden anlamadım, böyle bir "şok şok şok! mick jagger itiraf etti" gibi bir manşetle paylaşılmış bu gönderi ama o ropörtajda ben koltukta kaykılmış, baygın baygın "ha o öyle türk müziğinden etkilenilmiş gibi bir şey" diyen bir adam görüyorum :) söylediğinin öyle itirafla falan alakası yok! ki tüm efsanevi statülerine rağmen batılı rockçı arkadaşların doğu müziğiyle alakaları mahmutpaşada düğün şekeri satan esnafın godspeed you black emperor'la alakası kadar olabiliyor.. oryantalist cahilliklerinin icinde turk=arap=iran hatta =hint seklinde debeleniyorlardi o zamanlar... mesela birilerinin adını "kashmir" koydukları şarkı kashmir'le en ufak alakası olmayıp bariz kuzey afrika arap müziği süsüyle duvaklanabiliyordu.. sarp hakli.. stones olayında da adama "madem türktü balkandı, elinde sitar ne arıyor kardeşim?" diye sorarlar.. onlar da, samimi bir anlarına denk geldiğinde, "baba, 1966'nın ingiliz bebesi ne anlayacak sitarla sazın arasındaki farkı, sitar popülerdi onu kullandik, o zamanın heyecanından ne yaparsan gidiyordu" diyecektir :)

    karşılaştırmaya gelirsek: paint it black'in bir eylül akşamı'nın temasındaki akışa benzeyen melodisi çok bariz bir mi armonik minör. öyle derin akor analizlerine, makam araştırmalarına gerek yok. paint it black "mi, fa#, sol, la, sol, fa#, mi, mi, re#, mi, fa#, mi, re#" diye gidiyor, bir eylül akşamı ise "mi, fa#, sol, la, sol, fa#, mi, do, re, si, si" diye giden bir natürel minör.. armonik ve natürel minörler yazılan ezgiler çok yakınsa tabii ki benzetilebilir, doğaldır çünkü sadece tek bir yarım ses fark var bu diziler arasında. ikisi de mi minör ailesinden yani, bu kadar :) zaten iki parçanın köprü bölümlerine bakarsanız son derece alakasız olduğunu görürsünüz (yani erkin'de "dökülmüş yapraklardan.." diye başlayan, stones'da "ı see a line of cars.." diye başlayan bölümler). oralar zaten kopuk.

    stones'un bu plağa bir şekilde erişip etkilenmesi birkaç açıdan zor; belki hiçbir şey imkansız değil ama burada sahiden muhtemel değil. melodi firması yabancı büyük plak şirketlerinin lisanslarıyla yabancı müzik plakları çıkartmak üzere kurulmuş ve o sistemle çalışan bir şirketti; türkiyeden çıkarttıkları plakların sayısı hem çok azdır, hem aşırı derece alakasız bir seçkidir, hem de bu plakların arkalarında hiç durmamışlar, o vahşi piyasaya girmeyi becerememişlerdir. tek bir ciddi yerli piyasa başarı öyküleri var, o da 1970-71 arası hümeyra.. onun dışında erkin'in ilk 45liği olsun, selçuk alagöz'ün decca etiketli 45likleri olsun, kazandıkları bir müsabakanın hediyesi olan plak çıkartma işini yüzlerine gözlerine bulaştırdıkları meteorlar olsun, bu işi yapmayı, hele o 60'lardaki halleriyle becerememişlerdir. sonuçta plaklar aşırı az satmış, zaten çok da umurlarında olmadığı için peşine de düşmemişlerdir. yani mesele sadece plakların "tutulmaması" değil.. iddia ediyorum ki bir sene sonra, 1967'de, plakçıları dolaşsak, erkin'in bir eylül akşamını bulmamız epey zordu.. anca anca doğubank'taki mağaza veye depolardan çıkardı; piyasadaki plakçılarda sanırım 66'da öyle bir göründü ve kayboldu.. . erkin'in aynı sene sayan'dan çıkardığı balla balla bile daha iyi satmıştır, komple ingilizce ve o yıllara göre epey sert olmasına rağmen.. yani ingiltere'de ve dunyada ünlerinin ilk doruklarını yaşayan, basınla ilişkilerden, konserlerden, partilerden, seyahatlerden zaten ne zaman müzik yapmaya vakit bulduklarına şaştığım stones'un bu plağa erişmesi falan...... bilmiyorum, tesadüfoğlu üstü tesadüfkızı tesadüf olabilir.. öyle şeyler hayatta var mı? var :) ama ben, eğer ki dinledikleri bir şey varsa, bir arkadaşlarının dinlettiği (o zamanda world müzik denmiyordu ama öyle diyelim) bir dünya müziği/folklorik plaktan aynı mi armonik minör dizisine sahip bir parçadan etkilendiklerini düşünüyorum.. oturup o seslerle inici ve çıkıcı bir ezgi yaratmak isteseniz benzer bir şeyle çıkma ihtimaliniz stones'un bir eylül akşamı'nın plagini bulup etkilenmesinden kat kat yüksek :)

    ps: yahu tabii burada erkin bizden oldugu icin konuyu ilginc kiliyor ama bu ikisi degil de, benzerlikleri suphe uyandiran ikililerden eagles'in "hotel california"si ile jethro tull'in "we used to know"u meselesi bence daha bir cekici :)
  • ıngilizcesi kuvvetli degerli bir dostum* ile tartisdik. onun cevirisi soyle: aftermath albumunde genis bir muzik yelpazesi vardir."paint it black" bir nevi turk sarkisydi; sonra blues tarzi "going home" gibi sarkilar vardi; bazi baladlar da hatirliyorum albume aldigimiz.

    buradan bir itiraf cikartmak bence yersiz olur.

    sarkilarin benzerligine gelince; adamlar erkin koray'in sarkisin kesin duymuslar ve esinlenmisler diye dusunuyorum. baska bir dostum da ayni gorusde. arin

    benim nacizane fikrim: ikisi de harika sarkilar.
  • erkin koray'ın ne kadar büyük işler yaptığının ve türkiye'de değil de başka bir ülkede doğsaydı ne kadar ünlü olacağının kanıtıdır.

    yukarıdaki entrylerden birisinde the rolling stones'un, o yıllarda erkin koray'ın bu şarkısına nasıl eriştiğine hayret edilmiş.
    olay şu ki, the rolling stones'un aftermath albümünün dağıtımını üstlenen şirket, led zeppelin ve ray charles gibi ünlü sanatçılar ile çalışan atlantic records'dur. atlantic records'un sahibi de ahmet ertegündür. öyle tahmin ediyorum ki, the rolling stones hedeflenen albüm satış sayılarına ulaşamayınca, halihazırda bu şarkıyı bilen ahmet ertegün aracılığıyla, böyle bir yakın esinlenme metoduna gidilmiş.
  • bir müzisyen değilim ama röportajda da söylemiş. erkin babanın parçasından bluesy notaları ve balad kullanımını keşfetmiş, almış çok daha güzel bir şekle sokmuş.
    konu şu ki eksik kalanı tamamlamış. tam olmuş.
  • keith richards melodiyi yarı çingene yarı yahudi diye tanımlıyor.
    keith richards on paint it black
hesabın var mı? giriş yap