• hayatta olsa alayını ısırırdı.
  • istanbul kurucesmedeki rezil veteriner klinigi.
    hakkinda facebookta yeralan ve yayilmasi gereken bir not:

    istanbul arnavutkoye tasindigimizdan beri kopegimizi ve kedilerimizi kurucesmedeki pako veterinere goturuyorduk.

    evimizdeki 3 hayvan da sokaktan kurtarilmis, bu nedenle bazi sorunlari var. mesela comar in barinaktaki gunlerinden kalma egzama hastaligi var.

    pako veterinerdeki gunlerinde derisindeki yaralar nedeniyle, zavalli comarin 2 hafta musade altinda tutulmasina karar verildi, hayatimda duymadigim bazi hastaliklar teshis edildi, her hafta baska ilac aldirildi, testler yurtdisina gonderildi, en sonunda kortizon ignesi yapmaya karar verdiklerinde biz de hergun baska ilac aldirip hicbir iyilestirme calismasinda bulunamadiklarini belirttik ve cevap olarak

    "zaten comari biz cok seviyoruz, siz de cok iyi bakmissiniz, bundan sonra bizde indirimli olacak"

    denildi.

    biz cok ta cahil insanlar degiliz, az cok egitim gorduk, kucuk dalaverelere de hic gelemeyiz. sonucta bir daha pakoya ayak basmadik, (gonca gokcek sagolsun sahane bir veterinerimiz var artik)

    taa ki oyumuzu vermek icin acele ankaraya gitmemiz gerekip pansiyon bulamadigimiz icin 3 gunlugune comari tekrar pakoya birakmamiz gerekene kadar.

    giriste iyice tembihledim oradaki calisanlari. dedim ki bu kopek hassastir, egzamasi var, yarasina batticon surmezseniz yayiliyor, iyi mama yemezse yara cikariyor...vs gibi kolay ve onemli ricalarimi belirttim,

    bugun kopegimi aldigimda, durum icler acisiydi. yeni yaralari cikmis, iltihaplanmis, fena halde ishal, uzun zamandir disari cikartilmamis ve tuvaletinden patliyacak, tasmasina kadar her yeri kaka, kusuyor....vs zaten kokusundan bile nasil bir bakim gordugu belli oluyor.

    lutfen hayvanlarini bu veterinere goturen tanidiklarinizi uyarin, daha once bir arkadasimin kedisini oldurdukleri gibi, bugun tanistigim baska bir beyefendinin kopegini de oldurmusler.

    bu nedenle haberin yayilmasi icin lutfen bu notu paylasin. bu adamlar kendileri herhalde paraya taptigi icin bizim de uc kurusa tav olacagimizi dusunuyorlar, en onemlisi egzama gibi yaygin bir hastaligi teshis etmekten acizler.

    bu arada cok onemli bir not daha: pako veteriner ile ilgili olarak bekir coskun un yazdigi yaziyi da lutfen okuyun:

    http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/…spx?id=5214975&p=2
  • yılların hürriyet* okuru olarak yokluğunu hissetmediğim "müteveffa yazar".

    şimdi ise başrolünde pako'nun olduğu bir hatıramı anlatayım. hayvan hakları savunucularını ve pakoseverleri kızdırmak istemem. köpeğim lena'dan ayrılmak beni de üzmüştü. ama lena biz ne yersek onu yiyen, köşesi olmadığı için kırık ayağı manşetlere gelememiş bir sokak köpeği idi. bizim sokağın köşesinde bulmuştum. ilk önce "at onu sokağa" diyen annemin yarım saat sonra hazırladığı özel yemeklerle hayata dönmüştü.

    neyse efendim bu pako'nun öldüğü gün ben morgül büfe'de tost yiyorum. tv açık. personel/müşteri maaile haberleri izliyoruz. pako yoğun bakımdan çıkamamış ölmüş filan. orada çalışan garson yanıma geldi. "ya buna yapılan masrafı insana yapmıyorlar, yazık" dedi. haklısın dedim. hastane masrafları milyarı geçmiş. mamasını, sütünü, ilacını saymıyoruz. büfe çalışanı başladı kızmaya. sonra tostu boğazımda bırakan cümleyi söyledi. "500 milyon maaş alıyorum, nasıl olacak" dedi. parmağında yüzük de vardı galiba.

    yani sorun şu. bu köpek burjuva imkanlarıyla sonsuza kadar yaşayıp, patileriyle havyar tırtıklasın, şu kadar umurumda değil. ama bunun ne haberini yapıyorsunuz kardeşim. ayıp, günah.

    bu pako türkiye'ye ne katmış sorarım. hadi onu geçtim. bekir coşkun yıllarca burundan yeni çıkarılmış yarı ıslak sümük gibi yazılarıyla hangi gerçekle bizi yüzyüze bırakmış, yaptığı gazetecilik olsa içim yanmaz.
    basının işi gücü yok mu?

    bütün haberleri ver, milleti aydınlat, maden işçileri stfa yüzünden ölmüş, olayın kirli taraflarını açığa çıkart... derim ki sonra "ha şimdi yüz tane pako haberi yap helaldir".
  • f.d'nin de köpeğidir. * (pek anlamam cinslerden fekat golden olduğuna eminim.)

    adaya` :bozcaada` dair hafızamda capcanlı kalabilmiş birkaç detay varsa (balık hafıza) onlardan biri de bu güzeller güzelinin, polente'nin önündeki ıslak taşlar üzerinde (yağmursuz bir gününü görmemiştim adanın) oradan oraya koşuşturması, herkese sırnaşıp adeta bir sevgi kelebeği şekline bürünmüş olmasıdır..

    yağmur hafif çiseliyor.. insanlar bekleşiyor.. pako, *cano misali oynaşıyor.. sesler duyuluyor.. insanlar koşuşturuyor.. pako kuyruğunu sallıyor.. bir gemi yaklaşıyor.. insanlar acele ediyor.. yağmur duruyor rüzgar onun kaldığı yerden devam ediyor.. yerler sırılsıklam.. küçük bir kız pako'nun uzun sarı tüylerini okşuyor.. bozcaada uğulduyor.. sesler birbirine girmiş.. gemi limana yanaşıyor.. havaya şarap kokusu doluyor.. ada'mın güzelliği başımı döndürüyor.. gemi uzaklaşıyor.. pako orada kalıyor.. birileri geyikli'ye varıyor..

    ben bozcaada'dayım..
    kalbim bozcaada'da..
    aklım pako'da..
    aklım ve kalbim bozcaada'da...
  • zamanında moda olan, tofaş doğan'lara ve nadiren renault broadway'lere de yapılan bir nevi 'modifikasyon' idi pako.

    tofaş kuş serisi ve renault broadway'lerin plakaları az çok hatırlarsınız, bagaj kapağının hemen altında, eşik dediğimiz zeminde olurdu. sağında ve solunda da arka stop lambaları vardı.

    pako, plakanın yerine takılırdı ve arka farlarla sanki birleşikmiş gibi görüntü verirdi. hani iki ayrı far değil de uzun tek far gibi. reflektör görevi de görürdü gece parlardı filan. plaka da tampona alınırdı. örnek verecek olursam 87 yapımı bir arif susam filmindeki eski kasa 131 doğan.

    sonra bu pakoların ışıklıları da çıktı. frene basınca stop lambaları gibi yanıyordu filan. ahanda örneği

    gelişen teknoloji, artık otomobillerde aerodinamiğe verilen önem pako'ların sonunu hazırladı. bizlere de 80'lerden ve 90'lardan bir hatıra olarak kaldı.
  • sanıyorum ki uç ios, android ve wp için aynı anda çıkmış bağımlılık yapıcı yeni bir oyun. flappy birdden sonra yeni çılgınlık olacağını düşünüyorum.

    konusu ise şoyle

    bir alışveriş merkezinin otoparkında polislerden kaçıyoruz. amaç ise flappy bird e benzer; en uzun sure polislerden kaçmak.

    dun geceden beri gozlerim yanıyor oynamaktan ve en fazla 52 saniye kaçabildim.
  • bu isme yakışmayan bir de veteriner kliniği var istanbulda (bkz: pako veteriner klinigi)
  • 80'lerin sonu 90'ların başında son derece yaygın olan ve murat 131'lere sınıf atlatan izmirli aksesuar markası. murat 131'ler için bütünleşik stop lambaları nostalji severler tarafından hala özenle korunmaktadır.
  • pakistanlı kişilere verilen takma ad.
  • ölümü bazı gazetelerde oguz aral'ın ölümünden çok yer bulan, bazı televizyonları ölümüyle işgal etmiş köpek.

    nedir ki yani, yazıları yazan amcam duruyor, ailenin eğlencesi olacak yeni bi köpek alırsın, onun ağzından yazmaya devam edersin. hem bu sefer golden retriever falan alırsın ki daha zeki olsun, memleket meseleleriyle daha ilgili olsun...

    köpek öldü diye üzülünecekse onu besleyip büyüten ailesi üzülsündür. törene katılıp ağlayanlar kaç kere pako'yla frizbi oynamış, kaç kere pako sırtüstü yatarken karnını kaşımışlardır ki bu kadar derin acılar duymaktadırlar? bekir coşkun'a baş sağlığı diliyor, fakat hayvanın ölümüne niye benim de üzülmem gerektiğini anlayamıyorum...
hesabın var mı? giriş yap