• (bkz: origami)
  • paper tigerların en ünlüsü esso kaplandır muhtemelen.
    (bkz: put a tiger in your tank)
  • beck'in sea change adlı albümünden bir şarkı..yaylılar oldukça hoş bas hareketleri de..
  • "kagit kaplan" amerika'dan yayin yapan bagimsiz medya kuruluslarindan bir tanesi.
    bildirge no=1 : "kagit kaplan, yurttaş kane'e karşı"
  • ayrıca spoon'un kill the moonlight adını taşıyan albümünde bulunan bir şarkıdır
  • amerikan ingilizcesinde (argo) yüksekten atan, övünerek konuşan kimse
  • sozleri $oyle olan beck $arkisi:

    just like a paper tiger
    torn apart by idle hands
    through the helter skelter morning
    fix yourself while you still can
    no more ashes to ashes
    no more cinders from the sky
    all the laws of creation
    tell a dead man how to die

    oh, deserts down below us
    and storms up above
    like a stray dog gone defective
    like a paper tiger in the sun

    looking through a broken diamond
    to make the past what it should be
    through the ruins and the weather
    capsized boats in the sea

    oh, deserts down below us
    and storms up above
    like a stray dog gone defective
    like a paper tiger in the sun

    we're just holding on to nothing
    to see how long nothing lasts

    oh, deserts down below us
    and storms up above
    like a stray dog gone defective
    like a paper tiger in the sun
  • yaylilar ve bas duzenlemeleri l'hotel particulier'le neredeyse birebir olan beck treki, ama sanmam ki suc onda olsun, nigel godrich'in basinin altindan cikmistir bu. enfes sea change albumunde hos bir ayrinti.

    hee serdar ortac yapinca "topu topu yedi notayla kac farkli beste yapilabilir ki" oluyor da beck ilen nigel yapinca hos bir ayrinti mi oluyor dersen ben de derim ki beck'in notasiyla serdar'inki bir mi, ibis.
  • beck'in 2002 tarihli sea change adlı albümünün kilit şarkısı.

    sea change ve içindeki şarkılara baktığımızda, bitmiş bir ilişkinin ardından yaşanan hüzün, pişmanlıklar hissedilmekte. bildiğimiz sıradan temalar bunlar. fakat işin içine paper tiger girince, albüm daha farklı bir anlam kazanıyor. eğer bu şarkı sea change albümünde olmasaydı, belki de sıradan bir ayrılık albümü olarak raflarda yerini alacaktı sea change.

    albümün çoğu şarkısında beck yalnızlığından bahsediyor (lonesome tears), pişmanlığını anlatıyor (lost cause), veya mutsuzlukla nasıl başa çıkacağını araştırıyor (the golden age). fakat paper tiger'ın başladığı andan itibaren, beck'in kaybedişi kabullendiğini, artık pişmanlık veya üzüntü bile duymadığını, durumun umutsuz ve karanlık olduğunu itiraf ettiğini anlıyoruz.

    albümün diğer şarkılarında öne çıkan "üzülüyorum, eskisi gibi olsun istiyorum, sensiz ne yapacağımı bilmiyorum" temaları bu şarkıda tamamiyle bitmiş durumda. diğer şarkılarda hüküm süren melankolik hava, bu şarkıda yerini gerginliğe ve sertliğe bırakmış. beck, muhtemelen bu şarkıda durum analizi yapıyor, artık herşeyin bittiğini, asla geriye dönülemeyecek bir noktada olduğunu ve pişmanlığın, acının hiçbir faydası olmadığını anlatıyor. şarkının sözlerinde buna çok kez rastlıyoruz. (no more ashes to ashes / we were just holding on to nothing to see how long nothing lasts / capsized boats in the sea / there is no road back to you). gerçi şarkının adında da anlaşılacağı gibi, kendisini güçlü hissetmiyor, olaylardan da kurtulabilmiş, rahata ve huzura kavuşabilmiş değil. sadece keskin bir kabullenme, duruma teslim olma hali mevcut.

    şarkının çok güzel bir bass melodisi var, bunun yanında yaylılar da muhtemelen beck'in çoğu kez çok sevdiğini belirttiği serge gainsbourg imzalı melody nelson adlı albümüne göndermeler içeriyor.
hesabın var mı? giriş yap