• "hiç bir şey bilmeyen, hiç bir şeyi sevemez.
    hiç bir şey yapamayan, hiç bir şey anlamaz.
    hiç bir şey anlamayan, değersizdir.
    oysa anlayan kişi aynı zamanda sever, farkına varır, görür...
    bir şeyin aslında ne kadar bilgi varsa daha fazla sevgi vardır...
    tüm yemişlerin böğürtlenlerle aynı zamanda olgunlaştığını düşleyen kişi,
    üzümlere ilişkin bir şey bilmiyor demektir."

    diyen kişidir.
  • toksikoloji ile ugrasmis emek vermis bir bilimadami, ronesans civarinda yasamistir. zehiri zehir yapan dozdur lafi yuksek olasilikla ona aittir.
  • ''bütün maddeler zehirdir, zehirle ilacın tek farkı dozdur. '' görüşünü ortaya atan bilim adamı.biyolojik etkide doz cevap ilişkisinin önemini vurgulamıştır.
  • 1493-1541 yillari arasinda yasamis isvicreli hekim ve simyaci. philippus aureolus paracelsus adini kullanmistir her ne kadar gercek adi theophrastus von hohenheim olsa da.

    romali hekim celsus'un yapitlari daha yeni latince'ye cevrilmis ve tip cevrelerinde derin etkiler uyandirmisti. bunu haksiz bulan philippus ustunluk sanisini "celsus'dan daha iyi" anlaminda "paracelsus" takma adini kullanarak gosteriyordu.

    babasi hem iyi bir hekim hem kitap sever idi. bu iki durum onu tip alanina cekiyor, kitapligi tamamen gozden geciriyor ve bu baslangic hizi ile 17 yasinda tip fakultesine giriyordu. fakat belli bir yerdeki bilgiler onu doyurmuyor, bilgi edinebilecegi yer neresi olursa olsun gidiyordu. asiri tartismaciligi aydin cevrelerde uzun sure kalmasini engelliyor, "ise yaramaz eskilerin etkisinde" dedigi bu kisilerden ayrilip gercekleri deneylerden ogrenmek amaciyla cevresini berberler, cellatlar, hamamcilar, cingeneler, ebeler ve falcilar arasinda genisletiyordu. hem bu, 8-10 dili konusabilmesi, halk tababetinin derinliklerine inmesini sagliyordu.

    yalniz hipocrates'i tutuyor, galen ve ibn-i sina'nin eserlerini halkin gozu onunde yakiyor, bu gosterilerle adini yerlestirdigine inanarak hasta kabul ucretini odenemeyecek duzeylere yukseltiyordu; fakat kendi degeri uzerindeki israr uzerine basel kentinden cikariliyordu.

    kendinden once sahte cabir, albertus magnus ve conelius agrippo olmakla birlikte eczacilik biliminin piri sayiliyor hatta inanilmaz yetenekli basil valentine takma adli johan tölde'nin sihirli ilaclarinin temelinde paracelsus araniyordu. cunku simyadan kimyaya gecisin baslangici kabul ediliyordu. simyanin amacinin altin elde etmek degil, hastaliklari iyilestirecek ilaclari bulmak olduguna inaniyordu. daha sonralari bu inanisi "tip kimyasi" adli bir duzen olarak gelistiriliyor, kuskusuz konunun taninip yayginlasmasinda paracelsus'un dusuk ceneli olmasinin buyuk etkileri oluyordu.

    paracelsus'dan once kullanilan maddeler genellikle bitkilerden elde ediliyordu. "laudenum" adini verdigi bitki kokenli uyusturucu eriyigi, ilk kullanan olmakla birlikte madenlerin onemini vurguluyordu. bununla vardigi sonuclarda her zaman sevindirici olmuyor, kendine asiri guveninin yarattigi inadi yuzunden zehirli olduklarini bile bile civa ve antimuan bilesikleri kullanmaya yoneliyordu. simyanin ilac falciligina, egelilerin dort temel elemanina inaniyor, musluman kimyacilarin civa, kukurt ve tuz kuramlarini kabul ediyordu. yasam suyunu (eliksir) filozof tasi kabul ediyor hatta onu buldugunu soyleyerek, olumsuzlugunu one suruyordu. fakat daha elli yasina ulasamadan ictigi meyhanede cikardigi kavgada aldigi uaradan oluyordu.

    cabir ve razi'nin bulduklari guclu asitlerle eczaciliga basliyor, urettigi ilaclar oldukca yaygin basarilar sagliyorlardi. fakat gunes'in kalbi, ay'in beyni, jupiter'in karacigeri, saturn'un dalagi, merkurun cigerleri, mars'in safrayi ve venus'un bobrekleri yonettiklerine inaniyordu. deliliklerin seytanla ilgisi olmadigini savunuyor, inmelerin beyin zedelenmelerinden ileri geldigini soyluyordu.

    zihinsel ve fiziksel gelismenin nedenini dogru bir gorusle tiroid bezi calismasinin aksamasinda buluyordu. paracelsus, ilk kez cinko'yu tanimliyor, meslek hastaliklari konusunda oncu oluyor, hastaliklarin ulkelere farkliliklarini gosteriyor, madensel sulatin analizlerini yapiyor hatta yasami boyunca yaptigi gozlemlerine dayanarak "guclulerin yasayacagi" konusunda darwin'e onduluk ediyordu.
  • 1493 - 1541 yillari arasinda yasamistir. "hersey zehirdir ve hicbirsey zehirsiz degildir. yalniz dozunda alinan seyler, zehir olmaktan cikar." sozu, kavaklidere yayinlarindan cikan yuksek alkollu ickiler kitabinda girise yazilmistir.
  • kendisi felsefe taşını istanbulda bulmuştur. galatadaki küçük bir meyhaneden çıkan saçı sakalı ağarmış, sessiz bir adam paracelsus'un yanına gelmiş ve ona;''sen ermişlerden olmak istiyorsun ama olamıyorsun. buraya neden geldin?'' diye sormuş. paracelsus'un cevabı kesinmiş;''o'nu bulmaya geldim.'' adam yere çömelmiş ve yerden bir avuç toprak alıp paracelsus'a göstermiş; ''aradığın şey aslında bundadır.'' dört elementin içinde en zor saflaştırılanın toprak olduğunu anımsayan paracelsus adamın kollarından tutup sarsmaya başlamış bağırarak; ''kimsin sen?? ''

    ''ben olmasını istediğin kişiyim...''

    ''hermes?? hızır?..ilyas?...''

    ''gözlerimin içine bak ve gör. adı bir taştır. ama aslında taş bile değildir. o heryerdedir. havaya karışır. çocuklar onunla oynarlar. kadınlar her gün halılarından onu aşağıya silkeler. sinekler üzerine konar. kahinler her gün onu sayıklar. günahkarlar onun adını anarak günah işlerler. senin gibilerse onu bularak huzura kavuşacağını sanır..''

    ''carthaphlius? dolanan yahudi? sen misin?''

    ''kim olduğumun önemi yok...aradığın şey avuçlarımdadır.'' der yabancı ve elini paracelsus'un alnına götürür.

    o günden sonra paracelsus yaşadığı yere isviçreye geri döner ve insanları iyileştirmek için yaşamaya karar verir. ancak her iyileştirdiği insanın o andan sonra yaptıkları, anıları ve kim olduğunu bilir. iyileştirdiği her insanın işlediği günahlar, kötülükler de paracelsus'a görünür. yaşattıklarının yaptıklarını gördükçe kendisinden nefret eder ve böylece her şeyden nefret eder. sonunda da hasımları onu öldürür ama aslında o ölmez.
  • kenevir, afyon, güzelavratotu vb gibi cadı sihirli bitkileri, papa ınnocent'ın büyücülüğü yasaklayan buyruğunu izleyen onlarca yıl boyunca büyücülük alanından tıp alanına transfer edildi. bu, büyük ölçüde on altıncı yüzyıl simyacısı ve hekimi paracelsus'un çalışmaları sayesinde gerçekleşti. bazen "tıbbın babası" da denen isviçreli paracelsus, daha çok halüsinojenik merhemlerin içinde yer alan maddeleri temel alarak, meşru bir farmakoloji (ilaç bilimi) kurdu. (pek çok başarısından biri de loudanum, yani afyon ruhunun keşfidir; afyon tentürü olan bu ilaç, yirminci yüzyıl öncesinin belki de en önemli ilacıydı.) paracelsus, tıp hakkında bildiği her şeyi büyücülerden öğrendiğini sık sık tekrarlardı. sihirli bitkileri şişelere koydu ve onlara ilaç dedi.
  • şu sözleri söyleyen adam...

    man is not body. the heart, the spirit, is man.
    and this spirit is an entire star, out of which,
    he is built. if therefore a man is perfect in his
    heart, nothing in the whole light of nature is
    hidden from him.

    ayrıca

    (bkz: homunculus)
  • kimyasal tıbbın kurucusu olarak kabul edilir. ilerleme için geçmişle ilginin tamamen kesilmesini öne sürmüştür. galen ve ibni sina'nın tıbbına savaş açan paracelcus onların eserlerini yakmakla derse başlarken, "sakalım sizden, sizin yazarlarınızdan daha çok bilir, ayakkabımın tokası galen ve ibni sina'dan daha alimdir" demiştir. bu deli hikmetin bilim adamı versiyonu sadece hipokratı adam yerine koyarmış. bilime birçok katkısı olmuştur lakin paramirum adlı eserinde insanın kükürt, civa ve tuz elementlerinden meydana geldiğini söyleyerek tabiri caizse yamulmuştur.
  • mezartaşında vitam cum morte mutavit yazan değişik bir 16.yy kişisi.
hesabın var mı? giriş yap