• unutulmamalıdır ki: bir insanın paranoyak olması takip edilmediği anlamına gelmez.
  • istatistiklere gore paranoyaklarin omru normal insanlara oranla daha uzun oluyormus. e mantikli...
  • yasadiklari sonucu herseyin oldugunu gordukten sonra herseyden herkesden herseyi bekleyen insan tipi.. hic bisey imkansiz gelmez.. kimseye guvenilmez.. hatta kendine bile.. hatta ben doktora mi gitsem acaba? acaba paronayak miyim? acaba acaba? ulan..
  • ' just because u're paranoid, doesn mean someone is not after you. '
  • paranoyak kişi başkalarının kendisine haksızlık yaptığına, eziyet ettiğine inanır. ... hasta çok canlı sanrılar yaşayabilir, olmayan sesler işitebilir. günlük olaylara, rastlantılara, başkalarının sıradan hareketlerine, kendine ilişkin olağanüstü anlamlar verir. kulak misafiri olduğu konuşmaların kendisine ilişkin olduğunu, bunun herkesin ona karşı birleşmiş olduğunu kanıtladığına inanabilir. sokaklarda, rastlantı sonucu birbirine benzer insanlar görse, izlendiği kanısına kapılabilir. sonuç olarak, paranoyak kişi çoğunlukla korkak, kafası karışık ve sinirlidir.
    bir paranoyak bu entryi okunduktan sonra şunu demesi muhtemeldir.
    -siz bunları nereden biliyorsunuz, onların içinde miydiniz?bunları benim içinmi söylüyorsunuz ?
  • en yakınlarının,en sevdiklerinin dahi o yokken,arkasından sinsice onu bitirecek, mahvedecek, felaketine yol açacak işler çevirdiğnden şüphelenen,zaman zaman bu şüphelerinin çok mantıksız,manyakça şeyler olduğunu kendi kendine itiraf etse de bir süre sonra bu şüphelerine kaldığı yerden devam eden,hayatı kendine cehennem yapan kişlerdir paranoyaklar.
  • aslında bu konu hakkında yazacak oldukça ilginç ve bilgilendirici şahane fikirlerim mevcut. fakat bu benim çok doğru ve şahane tespitlerimi enrty yi gören moderatorlerden biri bu fikir niye benim aklıma gelmedi de niye ben yazamadım diye kıskanıp hem beni uçurur hem de entrymi çalar veya piskoloji konusundaki bir uzman "evet evet çok doğru" diyerek paranoyaklık hakkındaki bu şahane düşüncelerimi sanki kendine aitmiş gibi kitap yapar da paranın amına koyar bende göt gibi kalırım diye korktuğumdan yazamıyorum.
    (bkz: örnek cümleyle konuyu açıklamak)
  • durumun sosyal çevre ve şans boyutuna baktığımızda kökeninde kişiyi -propaganda yapar gibi- farkında olarak ya da olmayarak şekillendiren bir dizi sürekli tekrarlanmış söz ve davranış örüntüsü ile buna eşlik eden travmatik yaşam olayları olduğu görülür.

    örneğin, bu kişilere çevresindekiler* tarafından ilk düşüncelerine inanmamaları sürekli ve kişiyi küçümseyici bir şekilde telkin edilmiş ve nihayet olayları değerlendirmeye yönelik özgüvenleri tuzla buz olmuş olabilir.

    yine aynı durum travmatik bir/birkaç olay sonrasında çevresindekilerin onun üzerine gelerek sürekli olarak "saf olmaması" gerektiği, karşı tarafın ne gibi bir çıkar güderek ona yaklaştığı, insanların çıkarsız herhangi bir şekilde ona yaklaşmayacağı, kolayca kandırılmaya uygun biri olduğu, insanların çok zekice ve kolayca yalan söyledikleri, gibi şeyler -tıpkı propaganda yapar gibi- söylenmiş olabilir.

    bu bakış açısına göre, çevresindekiler onu sözel öğrenme yoluyla ve davranışı ödül/ceza ile biçimlendirerek "her şeyden şüphelenmesi gerektiğini" ona öğretmiştir.

    sonuç olarak, kişi sürekli olarak aklına gelen her şeyden, ona söylenen her şeyden, dikkatini çeken her şeyden süphelenmesi gerektiğine "ikna olur", şüphelenmezse diğer insanlar onu salak ve saf yerien koyacaklardır, çünkü insanlar çıkarsız bir şey yapmazlar, "insanın aklına gelmeyen başına gelir", her şeyin arkasında başka bir sebep vardır ve o sebep her neyse o düşünülüp bulunmalıdır, kesinlikle oyuna gelinmemelidir, insanın gözü her an tetikte olmalıdır, uyurken bir gözü açık kalmalıdır.

    ilk önce olaylar beklenilen şekliyle gelişmezse düşünceler üremeye başlar. daha sonra olaylar beklenilen şekliyle gelişse de karşıdakinin başka ne amaçla ona -örneğin- yardım ettiği üzerine düşünülmeye başlanır, başka bir aşamada ise onunla ilgili olmayan olaylar ve tanımadığı kişilerle ilgili düşünceler üremeye başlar.

    düşünceler [ "her şey" ile kastedilen uyarıcı durumları] tabiki seçici algı çerçevesiyle sınırlanan şeylerdir; kişi hangi konuda özellikle hassassa o şeyler hakkında daha çok düşünce üretir.

    bu kişileri paranoyak olmakla suçlayarak onlara yardımcı olamayacağımız için, düşüncelerinin kökeninde ne tip korku ve kaygıların olduğunu anlayabilmek gerekir. kimse kimsenin hayatını zehir etmek ve kendini daha mutsuz etmek için paranoyak olmuyor sonuçta.

    buna karşın, herkese güvenmeyi telkin etmek de elbeteki yanlıştır; bir insana "x'e gözü kapalı güvenebilirsin, neden güvenmiyorsun ?" diyebilir miyiz ? bu garantiyi kim kime verebilir ? öyleyse tedavi hakkında şöyle bir soru geliyor insanın aklına : hiçbir şeyin aslında hiçbir zaman bilinemeyeceğini ve hiçbir şey için garanti verilemeyeceğini kabul eden bizler bir insanın hayatı kendine zehir etmeden yaşamasına nasıl yardımcı olabileceğimizin garantisini verdiğimizi iddia edebiliyoruz ?
  • "aramadığına göre heralde konuşmak istemiyordur" düşüncesiyle kimseyi arayamayan, biriyle buluşacağında "acaba buluşmak istemiyordu da söyleyemedi mi? kesin istemiyordur zaten öylesine söyler gibiydi acaba sazanlık mı ettim gitmesem mi?" gibi kendi kendine sorular soran, güvensiz kişi. ya da bu benim tanımım mıydı acaba?
  • "ne var lan ne var ne yaptımda 33 entry girdiniz"
hesabın var mı? giriş yap