• bu yazi ozu itibariyle (bkz: doğalgaz/@vitruvius kadini) devami niteliginde. o yuzden dogalgaz yazisinda "bu konu hakkinda konusmaya ihtiyacimiz" sozumu de tutmus oluyorum bir bakima. dogalgaz konusu cok kritik bir konu, bu konu uzerinde de aksiyon almasi gereken vatadans degil politikacilardir. ne demek istedigimi anlatmaya calisacagim.

    paris iklim anlasmasi denen sey aslinda bundan 15 sene onceki adiyla kyoto protokolü'nun devami niteliginde bir kuresel aksiyon. bir de doha amendment denen bir sey daha var. bunlar kabaca paris iklim anlasmasinin tarihini sunuyor bize. peki bu aksiyonlar neyi hedefliyor?

    ilk katman, yani dunya vatadanslarina anlatilan hikaye, "dunya isiniyor, dunya isinirsa hos seyler olmaz, o yuzden sogutmamiz lazim" diyor. tabii ki bu ilk defa kyoto protokulu zamanlarinda henuz gelismini tamamlamamis ulkeler gelismis ekonomilere "yahu siz bu dunyanin canina okudunuz, zenginlestiniz, simdi de "dunya cok isindi, iklim degisiyor, buna bir sey yapmaliyiz" diyorsunuz" diyorlar. haklilar tabii ki. mesela buradaki ikiyuzluluklerden birisi, paris iklim anlasmasinda bu kuresel meclisin muradi turkiye'den "gelismis ekonomi" olarak katilim saglamasi yonundeydi. yahu turkiye 2021 rakamlariyla hala daha 1 trilyon dolar output, cikti uretemeyen bir ulke. biz karnimizi doyuramiyoruz ki ac burokratlarin altina luks araba cekmekten sira gelmedi daha zenginlesmeye. turk halki aklini basina toplamadigi surece daha bir suru boyle sark kurnazi gorgusuzlerin altina mercedes alir. ulkede her turlu ticari aktivitenin kacagi onlenmis gibi gecen gun bir de sokaktan kagit toplanyanlara operasyon yapildi. bu basit gibi duruyor fakat bu de facto olarak devletin coktugunun isaretidir. artik gecinmek icin cop karistiran insanlarin dahi oradan cikardiklari riziklarina goz diktiyse bu devlet, burokratlari israf kabilindeki luks hayatlarini surdururken, bu devlet coker. coker derken oyle temerrude duser filan degil. bildigimiz coker. yeri gelmisken kamu spotunu da yapmis olalim.

    turkiye burokratlari asiri zengin halki de aclik seviyesine dusmus asiri fakir bir ulkedir. bu yuzden dunya sahnesinde ozellikle politik gucu neredeyse yok gibi. burokratlarin kendi sefahatlarini devam ettirme endiseleri yuzunden de dunya'da neler oluyor goremiyorlar. bugun bu paris iklim anlasmasi'nin arkasinda calisan asil mekanizma gorundugunden cok daha farkli. bunu anlatmak icin de bazi rakamlardan bahsetmek gerekiyor. rakamlari yazinin inandiriciligini arttirmak icin kullanmayacagim, daha cok farkli bir alana dikkati cekmek icin yapacagim. hikaye cok ilginc bu kismi cok dikkati okumanizi istiyorum.

    abd'de department of energy office of fossil energy catisi altinda, 1910 yilinda kurulmustur bu arada bu ofis, netl denen national energy technology laboratory isminda bir calisma grubu var. bu calisma grubu yaptigi bir "bilimsel" arastirmayi 2011 yilinda sunumunu yapiyor. calismanin konusu su: genel olarak dogalgaz catisi altinda toplanan shale gas sanirim turkce'de kaya gazı deniyoru, petrol ortamlarindan cikarilan bir tur gaz, coal bed methane denen, komur ortamlarindan cikarilan metan gazi ve direkt olarak dogal gaz olarak bildigimiz gazlar kullanilan uretilen elektrik enerjisinin, komur kullanan termik santrallerde uretilen elektrik enerjine kiyasen %53 daha az sera gazi cevrimi yaptigini soyluyorlar. ozetlersek, dogalgaz. komure kiyasen %53 daha temiz diyorlar, ozellikle sera gazi tarafinda. bunu kim diyor? abd devleti diyor aslinda ref1, ref2, ref3, ref4, ref5

    bir baska "bilimsel" calisma, referans verecegim, hatta bu calisma icerisindeki biliminsanlarindan birini kisisel oalarak taniyorum, dogalgazdan uretilen elektrik enerjsinin komurden uretilene kiyasen %30 daha fazla sera gazi cevrimine sebep oldugunu soyluyorlar. ref1, ref2

    simdi bu ilk "daha az emisyon oluyor" denen grubun calismalari ayni kurum tarafindan yapilmis farkli calismalar. muhtemelen de arastirma kaynagi ayni yer tarafindan verilmis. zaten bu yuzden diyoruz uzun zamandir, 21. yuzyilda bilim denen sey parayi verenin dudugunu otturdugu bir alan diye. taraflardan biri %53 daha az diyor otekisi de %30 daha fazla diyor dogalgazdan uretilen elektrigin sera gazi katkisini. peki bu bilimsel arastirmalar yanlis mi?

    hayir degil. ilk grup direkt olarak gidiyor, dogalgazdan elektrik uretildigi zaman daha temiz bir enerji kaynagi oldugu icin elektrik de daha temiz olacak diyorlar. ikinci grup da "sen bu dogalgazi cikarirken, kuyulardan metan kacagi oluyor, boru hatlarindan gaz siziyor, metan gazi en tehlikeli greenhouse etkisi olan gaz, direkt olarak atmosfere stray gas olarak, yani basibos, serbest, serseri halde karisiyor" diyor. "bu yuzden" diyor, "bu direkt kacagi da hesaba katinda aslinda atmosfere daha cok zarar veriliyor" diyor.

    simdi bana "sen manyak misin bunlari neden burada yaziyorsun diyenler olabilir" hayir manyak degilim, fakat anlatmak istedigim bir sey var ve bunu da kanitlariyla sunmak istiyorum. bu olanlari zaten ben rahatlikla gorebiliyorum, bu aleni olan seyi de paylasmak istiyorum. simdi geliyoruz isin bomba kismina.

    peki ayni ulkede neden boyle iki farkli cenah var? neden birileri dogalgazi ovmek icin para harcarken oteki grup da yermek icin para harciyor?

    isin butun kismi tabii ki para!

    dogalgazin kullanilmasini isteyenler eski petrol sirketleri kabaca. cunku bu sirketler hali hazirdaki bilgi ve sermaye birikimleri bu alanda kullanmak istiyorlar. oteki grup da aslinda petrol dolar sisteminin artik kalkmasini istiyorlar. cunku bugun dunya'nin yonetimindeki en buyuk disli petrol ve dolar arasindaki bag. bunun 21. yuzyil icin de artik dogalgaz dolar olarak devam etmesini istiyorlar. daha sonrasi icin kabaca ne yapilacagini dusunuruz diyorlar. peki bu gruplar temel olarak kimler? 2008 obama baskanlik donemi 2009-2017 arasindaydi. abd'de 2008 civarinda ciddi bir hidrolik catlatma hydraulic fracturing ya da fraking denilen yontem ile petrol sahalarinda kaya ortamindan gaz cekme operasyonlari baslatildi. abd bu arada cok buyuk petrol ve dogalgaz rezervlerine sahip bir ulke fakat bunu harcamiyor. daha cok kendi ulkesi disindaki kaynaklari somurme pesinde. ileride ola ki bir problem olur kendi rezervlerini kullanmak istiyor. bir de abd iscilik maliyetinin cok yuksek oldugu bir ulke oldugu icin abd'nin urettigi petrol ve dogalgaz dogal olarak daha buyuk maliyetlerle uretilebiliyor ancak. fakat iste irak, libya, iran, suudi arabistan bilmem ne tarafindan daha rahat sekilde direkt o isi kendisi yapmasina degmeyecek fiyatlardan zaten satin aliyor. bu asamada kendilerine kalan neredeyse kusurat kabilinden paylarla da araplar dusunun ne kadar para yapmis vaziyetteler. fakat bu enerjiyi asil kullanan abd ve kabaca anglo-saksonlar. bu enerjiyi diger ulkeler kullanmiyor daha cok eger varsa ellerinde satiyorlar.

    abd'de 2012 rakamlarina gore gunde 8 milyon varil petrol harcaniyor. bunun da 3 milyon varilini tek basina tirlar harciyor. yuk tasimaciligi yani. bir grup diyor ki "yahu biz bu tirlari dizel ile degil de dogalgaz ile calisacak turde motorlarla kullansak?" zaten buradan basliyor isler. hesap ediyorlar, bu is abd'deki masraflari daha da dusuruyor. hem gunluk 3 milyon varil daha az petrol harcaniyor, buna mukabil harcanan dogalgaz da daha ucuza geliyor. hem de karbon izi daha dusuk filan. fakat ne var? dogalgaz cikartmak aslinda petrol cikartmaktan cok daha zor. zaten bakin tam da o aradalar dogalgaz fiyatlari asiri bir yukselise geciyor. geciyor ki dogalgaz santrallerinin kurulabilmesi icin gerekli para ile dogalgazin satisi arasindaki makas bu ise yatirim yapilabilir tarafina meyletsin. boylece yer altindaki atil olarak duran deger ekonomiye kazandirilmis oluyor. soyle dusunun bunu, yer altinda duruyor, hicbir ekonomik degeri yok, o sirada gazin mmbtu cinsinden degeri 2 dolar, bunu yapiyorsunuz 8, bir anda yer altindaki o atil gaz servet haline donusuyor. tesisler kurup calistirmak icin gerekli mustakbel parayi icinde barindirir hale geliyor. boylece birileri cok daha zengin oluyor. yani birileri daha fazla gucleniyor. belli bir grup. kim karsisinda? yeni tip sanayiciler, yani tech giantlar karsisinda. eski tip kapitalistler 21. yuzyilda kaybetmeye basladiklari guclerini ancak boyle geri alabileceklerini biliyorlar.

    buna karsilik tabii ki bu teknoloji tayfasi bos durmuyor ve propagandaya basliyorlar. 2012 yilinda obama'ya bir mektup yaziliyor. "yaw obama, kapat sunlari, bunlar dogayi yok ediyor, dunya zaten isiniyor, iklim miklim iyice zivanadan cikti, insanligin kaderi vs." diye obamaya bunlari kapattiriyorlar. peki trump baskanlik yarisinda ilk dedigi seylerden biri neydi? texas'a sinyal vererekten. "hic uzulmeyin, her yeri hidrolik catlatma cenneti yapacagiz"[trump hydraulic fracturing referans vermiyorum kendiniz okuyun].

    kisacasi bu dogalgaz olayi, eski petrol sirketlerinin silikon vadisine kaptirdiklari guclerini geri tesis etmek icin oynadiklari bir koz. bu konuda da aslinda neredeyse kazanmis vaziyetteler. abd politikasini sadece bu taraftan okumak gerekiyor. senatorler sunu dedi, okazyo kortez bilmem ne yapti, bunlar kucuk isler. abd'nin bugun ikiye bolunmesinin ardindaki sebep de budur. abd eger bolunecekse, oyle turkiye'de gerizekali halk gibi sen sagcisin ben solcuyum diye bolunmuyor. bu iki sermaye grubunun hangisi asil dunya'yi yonetme gucunu elinde barindarak kapismasi bu. o yuzden son zamanlardaki bu pandora papers, zuckerberg vs olaylarini da bu taraftan okumak gerekiyor. cunku bu teknoloji sirketlerinin ortalama buyuklukte olanlarindan bir tanesi gidiyor 20. yuzyil usulu eski tip sanayi kuruluslarinin tekmilini birden satin alacak piyasa degerine sahip oluyor. ote yandan ekonomiyi atesleyen sey de enerji oldugundan, ve bu enerji tekeli eskilerin elinde oldugundan yeni tip 21. yuzyil tayfasi onlarin elinden bu gucu de almak istiyor. yeni yesil mutabakat kismini da bu sekilde okumak lazim. kisacasi oyle kureselciler, ulusalcilar meselesi degil bu. zuckerberg tarafi aslinda bu dijitalciler icindeki fraksiyonlari anlamak icin gerekli bir nokta. bunu da daha sonra konusacagiz. cunku abd'de sadece boyle 20. yuzyil zenginleri ve 21. yuzyil zenginleri diye iki grup yok. bunlarin da kendi iclerinde fraksiyonlar var. 21. yuzyil dijitalcilerinin arasinda bu zuckerberg'in basini cektigi grup almancilar grubu. anglo-sakson diyoruz ya, kelimenin icinde sakli aslinda, anglo ne, sakson ne? anglo-amerikanlar vardir mesela bunlar kim? temelde olay buraya dayaniyor. o yuzden her iki grubu bir de anglo-amerikan ve anglo-sakson olarak dusunmek onemli. kabaca alman kokenli amerikalilar ile ingiliz kokenli amerikalar.

    yeni yesil mutabakat ile yapilmaya calisilan sey petrodolar sisteminin uzerine toprak atmak. bunun yerine baska bir sistem kurmak istiyorlar fakat enerji tarafindan yani asil enerji kaynagi konusunda ne dusunuyorlar acikcasi ben anlamis degilim. cunku bu isler oyle ruzgar enerjisi ya da gunes enerjisi ile cozulebilir degil su an icin. yenilenebilir enerji kaynaklari evet cok onemli ve enerji arzi ve guvenligi tarafinda guzel bir isleve sahipler fakat bugun ihtiyac duyulan enerjini talebi karsisinda yeterli arzi saglayamiyorlar. bunun yani sira dogalgaz ise cok buyuk bir alternatif.

    benim beklentim, ozellikle lojistik sektoru tamamen dogalaza gececegi yonunde. yani yuk gemileri ve tirlar lng ya da cng ile calisan makinalar haline gelecek diye tahmin ediyorum. lng denince de akla gelen ilk ulke turkiye'de arap diye kucumsenen katar. aslinda bu onceki dogalgaz yazisini katar yazisi ile devam ettirmek istiyordum da paris iklim anlasmasi gunemi olunca turkiye'de bu taraftan devam ettirmek daha iyi gorundu gozume. bundan sonra katar hakkinda konusmak gerekiyor. katar'da bizzat bulundugum icin, oradaki gozlemlerimi de paylasacagim. ellerindeki zenginligin ne boyutta oldugunu, bu zenginligi nasil elde ettiklerini ve dunya'da hangi ulkeler ile aslinda cok yakin politik iliskiler icinde olduklarini, kucuk olduklarina bakmaksizin, dunya uluslararasi politikasinda ne kadar guclu olduklari hakkinda konusmak gerekiyor. bu gucun nereden geldigi konusunda da girisi simdi den yapalim. lng!

    dogalgaz olayi kesinlikle oyle kucumsenecek bir konu degil. onumuzdeki gunlerde kis iyice bastirinca, bu teknoloji sirketlerini kotulemek adina "bakin bunlar coin diye bir sey cikardilar, orada harcanan elektrik yuzunden burada dogalgaz fiyatlari artti" diye bir haber yagmuru da bekliyorum. fakat bunun karsilik bulmasi icin de insanlarin once soguktan bir titremeleri gerekiyor. henuz havalar sicakken bunu kimse kabul etmez. avrupa'daki bu yasanan enerji krizi son gunlerde bunun hazirliklari. yok neymis, ingilterece kamyoncu kalmamis. dunya'yi yoneten ingiltere kamyoncusuz kalacak, yani bunlara inanmak benim icin cok guc. ozellikle bir dar bogaz yaratilip, tekrardan dogalgaz yatirimlarinin feasible hale getirilmesi ve bu yapilirken de bir tasla iki kus vurmak misali bir de coincilere vurmak firsati varken bunu kullanmamak bu eski kurtlar icin tepilecek bir firsat degil.

    dogalgaz konusu cidden onemli bir konu. bu konunun bir ucu tabii ki bizim dogu akdeniz anlasmazligina dayaniyor. bu konuda da bugunlerde turkiye asiri pasif davraniyor. bunun da temel sebebi yine ekonomi. ekonomi kotu oldugu icin erdogan bu konuda baskin davranamiyor zira daha dayanacak gucu kalmadi ekonomik olarak. ic siyaset ugruna yine turkiye'nin geleceginden feragat edildigi bir donem yasiyoruz. ondan sonra icinden cikilmaz bir orta gelir tuzagi ve fakirlik ortami.
  • üstünden üç sene geçtikten sonra, küresel ısınmayı 1800'lerin sonuna göre maksimum 2, hatta 1.5 santigrat artırmaya çalışmanın bile yeterli olmayacağını gösteren veriler gelmeye başladı (gün geçtikte her bir önceki çalışmanın çok "iyimser" olduğunu görmeye başlıyoruz). değişmeyen şartlar altında şu an 3'e doğru gidiyoruz.

    hedef şuydu: küresel ısınmayı 2 derecenin altında tutmak, 1.5'i zorlamak.

    ancak, 8 ekim'de 44 ülkeden 91 araştırmacının incheon kore'deki panelde (panel on climate change -ipcc-) açıkladığı 1200 sayfalık raporuna göre 1.5 derece artışta olacaklar ve 2 derece olacakların karşılaştırması şu şekilde:

    1) böcek türlerinin 6%sı, bitkilerin 8%'i, omurgalıların 4%'ü yaşam alanlarının yarısından fazlasını kaybedecekken (iyi ihtimal), 2 derecede sırasıyla 18%, 16% ve 8%
    2) dünyadaki kara parçalarındaki iklimler ciddi değişecek; toplam yüzeyin 1/12 ile 1/5'i arasında iklimler değişecek (bozkırdan çöle gibi), 2 derecede ise 50% daha fazla olacak
    3) en kötüsü ise... 2 derece artış mercan nüfusunun 99%'unu yok edecek, 1.5 derece artış ile 10-30%'u canlı kalabilir (o bile çok kötü senaryo)
    4) 2 derece artışta 420 milyon ekstra insan aşırı sıcağa maruz kalacak, birkaç yüz milyon insan da sıcaklıkla ilişkili fakirlikle mücadele etmek zorunda kalacak (gıda güvenliği, temiz su gibi problemler hali hazırda problemli olan sahra çevresi afrika'da büyük problem olacak)
    5) 10 cm yükselen deniz seviyeleri 10 milyon insanı evlerinden edebilir
    6) 2 derece artış 1.5 milyon-2 milyon kilometrekare arası (meksika kadar) permafrost denilen kutuplardaki donmuş kara parçalarının üstündeki buzun çözülmesine neden olacak ve içinde hapsolmuş olan metan gibi gazların salınmasına neden olacak (bu da küresel ısınmayı daha da artırıcı bir etken, katalizör diye düşünülebilir)

    * stockholm resilience centre'dan gelen verilere göre bu döngü karbonun denize çökmesine neden olacağı için, denizdeki bakteriler daha çok metan salacak ve amazon ve kuzey ormanları zarar görmeye başlayacak; bu da 0.24-0.66 santigrat arası ek artış demek

    p.s. bugüne kadar her yapılan tahmin iyimser olmuştu ve işler beklediğimizden hızlı gelişiyor, bunu unutmamak lazım.

    bunları engellemek için (karbonu atmosferden yakalamak için) hindistan ve kanada arası büyüklüğünde bir toprak parçasının ağaçlandırılması veya fosil yakıtlar yerine kullanılabilecek çimlerin üretilebileceği enerji ürünleri alanı olarak kullanılması gerekiyormuş. tabii hepimizin bildiği güneş panelleri, elektrikli araçlar vs. zaten olması gerekenler.

    ***

    çözüm çok ama ekonomik daralma olur diye kimse kasmıyor ki. zaten bugün iyi geçinenler bu işler çığırından çıkana kadar ölüp gidecek. bomba gelecek nesillerde patlasın... öyle mi?

    aslında çözüm basit. taş devrine dönelim, ben şirketimi kapatmaya da, hiç para kazanmamaya da razıyım, elektroniğin olmamasına da. müzik aleti falan alıp doğaya çekilelim, ne yiyorsak kendimiz yetiştirelim. 60 sene yaşarsak 60 sene yaşayalım, illa 80 yaşayacağız diye bir kaide mi var? ama doğru düzgün yaşayalım.
    (bu çok ütopik oldu tabii, içimden dökülenler bunlar. yoksa bu anlattıklarımın hiçbiri olmayacak, hiçbiri geri döndürülemeyecek.)

    nüfus almış başını gidiyor, hükümetler "büyüme büyüme" diye kafa patlatırken, fabrikalar harıl harıl çalışıp otomobil, televizyon, telefon falan üretiyor. çok mu ihtiyacınız var?
    yahu 154 milyonluk nijerya'da nüfusun yarısı 18 yaş altında. varlığından haberdar olmadığımız nijer bile (nijerya değil) geleceğin en büyük nüfuslu ülkelerinden olacak. dünyada 8 milyara yakın insan var ve bu yüzyıl yarısında 15 milyarı bulacağımız tahmin ediliyor. ne kadar insan; o kadar üretim, o kadar tüketim demek, o kadar hızlı iklim bozulması demek.

    bu kadar insan ne yapacak burada? kafalarına kül ve ateş mi yağsın ileride?
    temiz su ve gıda kıtlığı olunca kimse petrolü umursayacak mı sanıyoruz?
    bugün petrol veya başka bir kaynak için birbirini kesenler gün gelecek açlıktan ve susuzluktan birbirini bile yiyecek (literally diyorum). şakası yok bunun.

    paris anlaşması, rio veya kopenhag anlaşması falan dünyayı kurtaramaz. daha tahmin bile tutturamıyoruz, korkunç bir şekilde üretiyoruz ve tüketiyoruz. (sadece eviniz, apartmanınız ve sokağınızdan çıkan atıkları düşünün; ve bunu milyarlarla çarpın ki bir günde tüm dünyada nasıl bir çöp/atık çıktığını hayal edin.)

    peki tüm bunlar neden?

    sadece birilerine (insanlığa) daha fazla tükettirip daha fazla para kazanalım diye.
    trump gibi birkaç sene sonra geberip gidecek herifler daha çok kazanmak için "küresel ısınma yok" diyor ve onlar yesin diye sizlerin ve gelecek yıllarda doğacak çocuklarınızın birbirleri ile eşi benzeri görülmemiş bir vahşet yaşamalarına müsaade ediyoruz.

    bunun olmasını istemiyorsanız isyan edin ortalığı yıkın kırın ekonomik aktivitelerin durmasını sağlayın, işe gitmeyin, her şey kapatın. yoksa üstte yazdığım her şey teker teker olacak ve bunu durdurmak için yapabileceğiniz hiçbir şey yok. (aslında ilkini yapamayacağınız ve yapmayacağınız için korkulanların hepsi -ve daha fazlası- gerçekleşecek.)

    bugün yaptığınız tüm uzun vadeli planlar, ekonomi, politika falan hepsi yalan dolan. yaşanacak bir dünya olmayacak ki politikası olsun? sadece kaos olacak.
  • asalak milyarderler kendileri özel jetlerle, 30 metrelik yatlarla fink atarken sözde iklim değişikliğinin suçunu garibanlara paylayıp daha fazla para kazanacak, garibanların tasmasını daha fazla sıkacak.

    sıradan insanın bunu desteklemesi kesim hayvanlarının kasapları desteklemesi gibi bir şeydir.
  • global yoksullaştırma projesidir

    karşısındaki tek büyük engel olan trump ve cumhuriyetçiler al aşağı edilerek önü açılan, aşıda oynadıkları oyun ortaya çıkmadan apar topar hızlandırılan, dünyanın binlerce noktasında çıkarttıkları orman yangınlarıyla gerekli bütün ön çalışmaları tamamlanan anlaşmadır

    dünya küresel bir salgınla (!) savaş verirken ve herşey pandemiye odaklanmışken hangi ara oradan buraya geldik?

    ülkelerin sera gazı emisyon oranlarına bakınca en yüksek paydanın sırasıyla çin (%28), amerika (%15), hindistan (%5) olduğu görülmekte. bu ülkelere getirilecek sınırlamalar problemi çözebiliyor ama bu yapılmıyor ve dayatmalar bütün ülkelere getiriliyor. temiz bir dünya öncesinde de dünyayı temizleyen milyarlarca ağaç yakılıyor

    anlaşmanın görüntüsünde küresel ısınmaya yol açan karbon salınımının önüne geçmek için fosil bazlı yakıt olan kömür ve petrol ürünlerinin vergilendirilerek sınırlandırılması ve bir süre sonra tamamen kaldırılması var. ambalaj bu.. her zamanki gibi güzelce süslenmiş bir "insanlığa iyilik" kılıfı. ancak paketi açtığınızda içinden bambaşka bir şey çıkıyor

    ne çıkıyor
    yakıtı kömür veya doğalgaz olan fabrikalar, karbon salınımına yol açan büyükbaş ve küçükbaş hayvanlar, benzin ve mazot kullanan araçlar, kömür ve doğalgazla ısıtılan evler.... hemen hemen her şey

    sonuç... büyük sanayilerin yavaşlaması, küçük sanayilerin çökmesi, gelişmiş ülkelerin durgunlaşması, gelişmemiş ülkelerin tamamen bitmesi, bu şekilde ortaya çıkacak global bir resesyon ve ekonominin en kötü senaryosu olan stagflasyon

    bir taraftan sınırlı üretim, azalan tedarik ve dolaşımdaki paranın artmasıyla fiyatların roket hızında yükseleceği bir enflasyon, diğer taraftan sınırlanan üretimle gerileyen büyüme, buna bağlı işsizlik ve artan vergilerle ortaya çıkacak olan bir ekonomik durgunluk. bu ise global yoksulluktur

    daha anlaşılır bir ifadeyle fabrikalar kapanır, üretim durur, insanlar işsiz kalır, hayvancılık yerle yeksan olur, yapay et piyasaya sürülür, çiftçi traktörüne mazot alamaz, pahalılık yüzünden tarlasını ekemez ve sonuç olarak açlık ve kıtlık başlar.

    böylece ülkeler dünya bankası, imf gibi küreselci kurumların kaynaklarına ve koşullarına mecbur bırakılır, insanlar ise başka bir küresel çözüme...

    sanayi devrimini başa sarar, öncesindeki derebeylikleri ve hali hazırda dünyanın en verimli topraklarından milyonlarca dönüm arazi toplayanları düşünürseniz bu sizi sıradaki küresel çözüme götürebilir

    insanlar kimin nerede ne kadar offshore hesabı var umursamaz, ancak tabaklarını önlerinden alırsanız onlara her şeyi yaptırabilirsiniz

    birileri çıkıp "ben insanlığı kurtaracağım" diyorsa yapılacak tek iş oradan kaçmaktır
  • bu iklim meselesi de halkın kıçına girecek. virüs nedeniyle hayatımızın altüst olması gibi iklim sorununun da tüm sorumluluğu gelecekte bireylere yüklenip osurup metan gazı yaydığınız için bu hale geldik gibi saçmalıklarla kısıtlanacağız görünüyor. bu yeşil kalkınma planlarının sonu hayırlı olmayabilir. endüstrinin arzı siz talep ettiğiniz için değil, sizde talep yarattıkları için. günü geldiğinde onlar yine dünyayı kurtarırken ceplerini doldurur ve siz onların talep etmenizi istedikleri şeylere yönelirsiniz. örneğin gezegendeki insan varlığının devamı için sentetik et yemeniz gerektiği söylenir ve onlar çok daha evvel yapmış oldukları sentetik et yatırımları ile daha da zenginleşip etleri lüpletmeye devam ederken siz de artık yapay ete talim olursunuz... oysa ömrünüzce ağız tadıyla et bile yiyemediniz çoğunuz. ama her şey sizin yüzünüzden.

    edit: yine komplo teoristi olmuşuz. ben veganizmle ilgili bir sürü destekleyici entry girmiş bir hayvanseverim. fakat ben hayvan sömürüsünü protesto eden etik veganı desteklerim. hayvanları sömürerek para kazanan veya bunlara hizmet eden aynı insanlar bu sefer veganizm üzerinden yapay etle cebini doldurursa bu iki yüzlülüktür. örneğin, bill gates'in yapay et yatırımı yapması benim komplom değil bu bilinen bir şey. bunun yanı sıra sahip olduğu tarım arazilerinde mc donalds'a patates yetiştiriyor olması da bilinen bir şey. ayrıca kendisinin vejetaryen bile olmadığı da bilinen bir şey. veganizmin yıllar içinde öne çıkacağını ve destekleneceğini zaten göreceksiniz şimdiden mc donald's, burger king gibi fast food firmaları vegan burger meselesine ağırlık vermeye başladılar. pardon ama siz biyoçeşitlilik ne halde haberiniz var mı, dünyanın anası ağlamış. beslenme biçimimizi değiştirmezsek gelecekte 10 milyar nüfus nasıl beslenecek? dünyadaki kullanılabilir tarım alanlarının en az yüzde 60'ında büyükbaş hayvan yetiştiriliyor. siz sadece 5 yılınızı planlıyor olabilirsiniz, ileride su, gıda, enerji sıkıntısı yaşar mıyız vs. diye hiç düşünmüyor olabilirsiniz ama bu adamlar 30 yıl sonra ne olacağını hesaplıyor ve buna göre bir değişim gerekiyorsa halkı yönlendirip hazırlıyor ve uygun zeminde de dönüşüme hız veriyor. onlara bir bok olmaz ama yoksunluğu siz çeker ve fedakarlığı siz yaparsınız. bakın dünyanın en zenginleri listesine giren 40 milyarder hangi işlerle uğraşıyor; covid 19 için test, aşı, maske vs. üretenler.link ayrıca halihazırda dünyanın en zengin milyarderlerinin zenginleşme grafiklerini de yine forbes yayınladı. vuhuu 2019 2020 arası uçmuşlar. merak eden baksın onu da arayıp bulamayacağın şimdi. siz milyar dolarların döndüğü bu işlerde her şeyin çok şeffaf ve etik yürüdüğünü bu insanların birer kahraman olduklarını ve önceliklerinin halkın sağlığı ve selameti olduğuna inanıyor olabilirsiniz. bazı insanlar doğuştan köle ruhludur, doğasında güdülmek vardır. ne söylesen boş. önümüzdeki 10 yıl içinde neler olacağını göreceğiz zaten.
    sizin iyiliğiniz ve sağlığınız için götünüzden kan almamız gerekiyor, tıbbi bir uygulama, bilimsel... ve domalan milyarlarca insan! böyle olacak elbette.
    (bkz: götünden kan almak)
  • meclisten oy birliği ile geçen, küresel sermayenin ve onların köpeği embesil libleft'lerin kırbacı.

    ulan şu ülkede akp ve chp'nin, mhp ve hdp'nin hep birlikte kabul ettiği tek teklif, milletvekillerinin maaşına gelecek zam teklifidir. bundan başka bir meselede oy birliği duyulmamış, görülmemiş iştir. ama demek ki emir büyük yerden olunca boyunlar kıldan ince.

    şimdi gelsin bakalım benzine, motorine, alkole, yediğiniz içtiğiniz her zıkkıma öküz gibi zamlar. hatta zamla falan ne uğraşacaklar ya tek tek? "iklim vergisi" diye bir kalem çıkarırlar, itiraz edenin üzerine de aptal sol liberalleri salarlar, 'yeşil karşıtları', 'doğa düşmanları' diye havlasınlar, mis.

    vay anasını avradını be. oy birliği demek... gözlerim yaşardı.

    (bkz: #128301919)
  • anlaşmada karbon emisyonu daha yüksek olan gelişmiş ülkeler ile daha düşük karbon emisyonuna sahip gelişmekte olan ülkeler arasında bir ayrım bulunmamaktadır. anlaşmanının mantıksız kısmı budur.
  • bill gates tarafından fonlanan the guardian'da bill & melinda gates vakfı sponsorluğunda (iki haberin de sol tarafında yazıyor) yayınlanan 2 haberde corona yüzünden çıkacak kıtlıkta 265 milyondan fazla kişinin açlıktan öleceği yazılıyor:

    https://www.theguardian.com/…f-biblical-proportions

    https://www.theguardian.com/…n-covid-19-warns-oxfam

    paris iklim anlaşması yüzünden çıkacak kıtlığın faturasını corona'ya kesecekler anlaşılan, onun yolunu yapmışlar.
  • evet alık muhaliflerimiz buyrunuz eseriniz... oy birliğiyle yelizlendiniz...

    https://twitter.com/…mli/status/1445840678882185221

    siz hala iklim siklim, televizyonda ne ezberletildiyse öyle devam edin.. çok akıllısınız ya.. hep bilime güveniyosunuz, menzil tarikatının kollarına koşup bize alman sokun diye çığrınıyorsunuz ya.. o bakımdan.
hesabın var mı? giriş yap