• wagnersevgilimin üç perdelik mistik ve romantik ve fevkalâde operasıdır parsifalciğim efendiciğim.. ilk kez, 1882'nin karlı bir yaz gününde, wagner kültür merkezi beyrut'ta sahneye çıkmıştır.. hemen kişilerimizle bir ağlayalım derim:

    * gurnemanz (bas),
    * kundry (soprano),
    * amfortas (bariton),
    * parsifal (tenor),
    * titurel (bas),
    * klingsor (bas)..

    şimdi bu arkadaşlarla birlik, ispanya'nın pirene dağlarındaki kutsal monsalvat şatosu'na gidiyoruz efendiciğim, hemen hazırlanın bir zahmet; evlât daha dün praetorius şatosu'ndan döndük, çok yorgunum, ben gelmesem; uzatma efendiciğim, hadi gidiyoruz..

    gral ülkesi kralı [orası da neresi demeyin efendiciğim, gral ülkesi, ortaçağ'da ispanya'da hayli nam salmış, endülüs kırması bir devlettir; atmayasın evlâdım; ne münasebet efendiciğim] amfortas'ın babacığı olan titurel, pek dinibütün bir mümin olduğundan kelli, bizim isa'nın kutsal çanak ve mızrağını saklayıp korumak içün monsalvat şatosu'nu inşa ettirmiştir.. şatonun başına da, müthiş âlicenap ve vicdanları buradan tee ay'a yol olan fedakâr şövalyeleri atamıştır..

    ve fakat efendiciğim, bu şövalyelerin en dirisi olan klingsor efendi, keskin hırs ve ihtirası hasebiyle görevinden azledilince, intikam ateşiyle yanıp tutuşmuş ve bu amaçla sorbonne'da büyücülük ihtisası yapıvermiştir.. sonra da, civardaki en işveli ve güzel genç kızlarla birlik gidip, şövalyeleri baştan çıkarmış ve kutsal mızrağı çalıvermiştir; bak sen şu mendeburun ettiğine evlât; yanlış bir yardımcı fiil kullandınız efendiciğim, neyse devam ediyorum:
    o meşum günden sonra, kederinden bedbaht olan kral amfortas'ın vücudunda cılk cılk kapanmayan yaralar bitmiştir efendiciğim; aa zona mı olmuş yoksa evlâdım; gibi bir şey efendiciğim.. kralın bu acıklı halini işiten kundry adlı cinsiyeti bilinmeyen garip bir arkadaş, krala ara sıra, kendi yaptığı kocakarı ilâçlarından getirmeye başlamıştır..

    işte böyle bir gün, şövalyelerin tabiatıyla hiç hazzetmediği bu kundry, yine aniden görünür ve ilâcı en kıdemli şövalye olan gurnemanz'a uzatır.. na tam bu sırada efendiciğim, okla vurulmuş bir kuğu, şatonun yanındaki derenin kıyısına yaklaşır; ne kuğusu bu evlâdım; sabredin efendiciğim anlatıyorum aa.. bu kuğu, genç bir avcı tarafından vurulmuştur.. yaşlı gurnemanz, bu basiretsiz gence yaptığının doğru olmadığını söylemeye çalışırken, delikanlı birden ellerini başına götürüp, kim olduğunu hatırlamadığını, derin acılar içinde kıvrandığını haykırır.. ne oluyor evlât, ben hiç anlamıyorum; durun size diyaloglarla anlatayım efendiciğim:

    - bre gafil, utanmıyor musun masum bir kuğuyu vurmaya!
    - durun şövalyem durun! ben bildiğiniz gibi biri değilim! ben.. ben.. kim olduğumu hatırlamıyorum ahgg!..

    lâkin bu sırada mevzuuya vakıf olan kundry, bu dürülü gencin aslında kim olduğunu bildiğini söyler ve tüm geçmişini anlatmaya davranır.. bunun üzerine dellenen genç adam, kundry'ye saldırsa da gurnemanz, bizim cinsi meçhul arkadaşı korur.. nasıl yani, bu genç yalan mı söylüyor şimdi evlât; henüz bilemiyoruz efendiciğim.. neyse, o gün gral şatosunda büyük bir dinsel tören düzenlenir kuzum: kutsal çanak anten getirilerek, kral amfortas'ın önüne konur; kral çanağa içli içli bakıp, kayıp mızrağı anar bir süre, bu esnada oyuncular durur, koro bağırır he efendiciğim; hah bildim evlât bildim..

    bizim amnezi mağduru delikanlı da töreni izleyenler arasındadır efendiciğim; nasıl olur, onu niye içeri almışlar ki evlât; kalabalık olsun, zengin göstersin diye efendiciğim; haa, işgüzarlara bak evlât; tabii efendiciğim, kimse sizin gibi bir mantıkperver olamaz ki; ah rica ederim keh keh, abartıyorsun evlât; elbette efendiciğim..
    şimdi tam bu tören olurken, beri yanda klingsor, kendi şatosunda kundry'ye, gücünden endişe duyduğu yabancı gençten dem vurmakta ve ona büyü yaparak şatosuna çekme planından bahsetmektedir; aa nasıl yani, o genç sahici miymiş, vay hayın kundry; durun heyecanlanmayın efendiciğim.. nitekim, klingsor büyüsünü yapar ve her şeyden bîhaber genç şatoya yaklaşır.. o anda büyücü, şık bir reveransla şatoyu ortadan kaldırır ve şatonun yerinde huri kılıklı güzellerle dolu bir bahçe belirir..

    kundry, bahçeye yaklaşan gence "parsifal" diye seslenir ve aniden delikanlı anasının da kendisini aynı isimle çağırdığını hatırlar, kafasında şimşekler çakar.. o sırada kendisine aşkı öğretmekle iştigal eden kundry'nin ellerinden kurtularak, "amfortas!" diye bağırır [bu kundry midir mundry midir her ne hikmetse işte, ne kadar aşüfteymiş evlâdım, cinsi sapık ne olacak; çocuğu da dinden imandan çıkartacak bak, tövde tövbe; efendiciğim size ilk önce aşkı öğretmeliydim, haklısınız, onsuz her şey böyle iğreti duruyor ne yapalım]..
    telâşa kapılan kundry, büyücüyü derhal yardımına çağırır; büyücü de bir hışımla elindeki kutsal mızrağı gence fırlatır, lâkin mızrak parsifal'in başı üzerinde havada asılı kalır.. bu hadiseyle birlik, klingsor'un büyüsü bozulur, şatosu ve sihirli bahçesi yok olur efendiciğim; ay valla evlât, bir şey anladıysam ne olayım; anlamayın zaten efendiciğim, sadece hissedin yeter, anlamak masal kahramanlarının işidir malûmunuz; çok mu derin konuştun evlât, yoksa bana mı öyle geldi; kuşkusuz size öyle geldi efendiciğim; neyse devam et bakalım evlât:

    aradan uzun bir süre geçer efendiciğim.. bir 'kutsal cuma' günü, yaşlı gurnemanz'ın kulübesi önünde bir savaşçı, olanca haşmetiyle belirir: parsifal'dir değil mi evlât bu; ta kendisi efendiciğim.. gurnemanz ona, ihtiyar titurel'in öldüğünü, amfostas'ın da kafayı yediğini ve işbu yüzden şövalyelerin dağılmak üzere olduğunu, hepsinin new york borsasına girmeye meylettiğini anlatır.. parsifal, yanına kundry'yi de alarak şatoya yönelir.. şatoda, cenaze töreni başlamış, üşütük amfortas tahtalıköy otobüsüne binmiş el sallamaktadır.. parsifal, hemen otobüse atlayarak mızrağını amfortas'ın yarasına dokundurur ve yara aniden kapanır.. ikisi birden, otobüsten alkışlar içinde inerlerken, kundry'nin cansız bedeni yere yığılır.. büyü ortadan kalkmış, herkes sen sağ ben selamet olmuştur yani efendiciğim; o aradan geçen uzun sürede ne olmuştur, ben orasını anlamadım evlâdım; aman efendiciğim siz de osuruktan nem kapıyorsunuz he, o süre, karakterler şöyle bir otursun, olanı biteni enine boyuna tartsın biçsin diye geçmiştir elbet, kayda değer bir şey olsa ben size anlatmaz mıyım a efendiciğim; ben bu librettoyu hiç beğenmedim evlât; zamanla her şey efendiciğim, zamanla..

    ve perde, amfortas ve gurnemanz'ın parsifal'in önünde diz çökmesiyle birlik kapanır.. aa demin kapanmamış mıydı perde evlâdım; ay tır tır konuşuyorsunuz efendiciğim, perde mi dayanır sizin çenenize be; tamam tamam sustum evlât; ah sizi kırdıysam beni mazur görün efendiciğim, havalar yüzünden böyle nobranım galiba, biliyorsunuz ki sizden gayri sevdiğim hiçbir şey yok bu devranda; biliyorum biliyorum evlât; neyse size, sevgili parsifalciğimizin en şahane bölümlerinden biri olan kundry'nin ağıdını dinleterek göynünüzü alayım bari giderayak; ay o hayın kadının müzüğünü mü dinleyeceğiz bir de; efendiciğim!; peki peki:

    "seit ewigkeiten harre ich deiner"..
  • wagner'in ilk kez 1882 yılında, klasik olarak bayreuth'ta sahnelenen beş saat kadar süren operası ve aynı zamanda son eseri. birçokları açısından, wagner'in kendine has beste tekniğinin zirvesidir parsifal. kişilere ve duygulara "atanan" motifler arasında en yumuşak ve doğal geçişler, bu operada karşımıza çıkar. ilk kez sahnelenmesinden sonra büyük ses getirmesi ise, müzikal yapısına bağlı olmamıştır fakat.

    o zamana kadar tannhäuser, tristan ve isolde, uçan hollandalı, der ring des nibelungen gibi alman efsanelerinden esinlenerek besteler yapan wagner, yaşlılığın etkisi midir bilinmez, son operası için "sapına kadar" hıristiyan bir efsaneyi konu olarak seçmiştir. birçokları bunu "wagner hidayete erdi, misyoner oldu" gibi yorumlamışlar ve çeşitli spekülasyonlar üretmişlerdir. hatta denilene göre, wagner'in yakın arkadaşı ve büyük hayranı nietzsche bu operayı görünce wagner'e demediğini bırakmamış, hararetli bir wagner düşmanı haline gelmiştir ("bu kadar yıldan sonra dine sarıp beni satacak mıydın? hani übermensch? hani iyinin ve kötünün ötesinde?" mealinde bir takım sözler sarfetmiş olması mümkün müdür bilinmez).

    bu kadar "eleştiri" ye karşın, wagner'in parsifal yorumunun ne kadar "hıristiyan" olduğu da şüphe götürür tabii. parsifal'in zaten hıristiyan kaynaklar yanında pagan kaynaklardan da beslenen bir efsane olmasının yanında, wagner de parsifal'in mistik yönlerini değil, bireysel kahramanlığa ilişkin ve psikolojik taraflarını, hıristiyan sembolizmasından kaçınarak, daha çok geleneksel pagan çizgiye yakın bir tarzda işlemiştir.
  • muhteşem yemekleri olan vejetaryen / vegan mekan. bir başka vejetaryen mekan olarak ifade edebileceğiniz zencefilin karşısında, fransız konsolosluğuna yakn mekandır. zencefil'in aksine dost canlısı, sıcak, yemeklerin içeriğini bilen, gerektiğinde sizi uyaran, iki kere gördüğünde sizi tanıyan garsonları vardır. sıcacık, tatlı mekandır.
  • istiklal caddesinin en sevimli restoranlarından. aslında vejeteryan lokantası olsa da illa ki et yemek isteyenler için tavuk bulunuyor menüde. kazandırdığım müşteriler yüzünden bana indirim yapmalarını istiyorum ama nafile. kapanma saatine doğru biraz baştan savma yapılıyor yemekler sanki ama çün usulu sebze sote için gidiyoruz işte.
  • ingilizcesi perceval, holy grail'i bulan ortacag mitoloji kahramani. (bkz: kral arthur) (bkz: yuvarlak masa sovalyeleri)
  • bir donem mudavimi oldugumuz, zencefil e nazaran fiyatlari daha makul ve menusunde en azindan beyaz et barindirarak sebzelerden sebze begen iskencesine son veren, kurabiye sokak no 13 de hizmet veren vegeteryan mutfagi.
  • beklediğinizin çok ötesinde lezzetlerle karşılaştığınız küçük, sıcak restoran.
  • bugun kesin bos olur diye anlamsiz bir kis gununde gidip oturacak yer bulamadan geri donebileceginiz mekan... hava guzel olunca, geleneksel olarak, kapinin onune iki masa atiliyor ama bu, oturacak yer sayisini ne yazik ki arttirmiyor...
  • eger taksimdeysem cebimde paramda varsa sakizli muhallebi yemek icin ugramadan gecmedigim zencefilin yaninda deepin karsisindaki kucuk mekan. garsonlari komik ve guleryuzlu tabii ki restoranlarin olmazsa olmazi kedileri de var.
  • insanı vejetaryen yapabilecek kadar güzel sebze yemeklerine, çorbalara menüsünde yer veren mekan.
    son olarak the new york times travel guide'da hakkında güzel yorumlarda bulunulmuş. http://travel.nytimes.com/…l/restaurant-detail.html
hesabın var mı? giriş yap