• romandaki en hoş ayrıntı, kanımca, bi bölümün bitiş kelimelerinin diğer bölümün başlangıç kelimelerini oluşturmasıdır..
    ayrıca arkeologların akşam yemekleri, insanın ağız sularını sayfalarla buluşturacak cinstendir. bu nedenle tok karna okunması tavsiye edilir..
  • sırf yüzbaşı eşref'in pkk ile dağdaki çatışmasını anlattığı birkaç on sayfa için bile okunur bu kitap.
  • dildeki yapmaciklik ve hatta ozensizlik super kurgusu olan bir roman olan patasana'nin en buyuk sorunudur.
    tabletler 2700 yil once varolan bir ifade sekliyle yazilmis hissini uyandirmiyor. arkeoloji grubunun kendi aralarindaki konusmalar ise hep ahmet umitin o bolumde anlatacagi konuya -bolgenin yemek kulturu, pkk ile savas, ermeni techiri, yabancilarla turklerin algilama farkliliklari vb.- pas acacak nitelikte duzenlendiginden yapay duruyor.
    romanin bir diger handikapi ise katilin son dakikaya belli olmamasi icin gosterilmis ve bir yerden sonra rahatsiz edici bir hal almis olan caba bence. polisiye roman okurlari katil olmak icin daha mantikli nedenleri olanlarin cogunlukla katil cikmadiklarini bilirler. patasana'da yer alan hemen herkesin katil olma nedenlerini tek tek anlatmanin akiciliga zarar verdigini dusunuyorum. ben kendi adima katilin kim oldugunu, kimse ondan suphelenmedigi icin, kitabin daha sonuna gelmeden bulmustum.
    biraz da guzel seylerden bahsedeyim. yan hikayeler hem iyi secilmis hem de romanin atmosferine uygun sekilde yerlestirilmisler. polisiye roman akiciligi kaybedilmeden gayet ilginc ve faydali bilgiler veriliyor. turklerin birbirleri arasindaki iliskiler ile gruptaki yabancilarin bu iliskilere yaklasimlarinin anlatildigi yerler etkileyici. techir ve pkk sorunu ile ilgili tarafsiz gozlem ve degerlendirmelere yer verilmis. ve bence en onemlisi, uc bin yillik bir hikaye, gunumuz gercekleri ve polisiye kurgu ile gayet guzel bagdastirilmis.
    tavsiye olunur.
  • konusu, işledikleri, kurgusu gerçekten başarılı olan ama bunun yanında ahmet ümitin klasik özelliği haline gelmiş olan diyaloglardaki yapmacıklık hissi ve fazla ilginç sonuyla süper sıfatını kaçırmış olan kitaptır. yine de oldukça okunasıdır. tavsiye edilir.
  • okuduğum ilk ahmet ümit kitabı. timothy( romanın kahramanlarından biri) ilginç ve doğruluk payı yüksek bir tespit yapmıştı kitapta;

    --alıntı--

    aşk ulaşamayacağın birini abartarak, onun kafandaki ideal kişi olduğunu sanarak tutkuyla bağlanmaktır. aradaki engeller ne kadar artarsa bu yanılsama o kadar tutkulu olacaktır. nasıl tarih öncesi atalarımız doğum olayını çözemediği için kadınlardan tanrı yaratmışsa, biz de yolumuzun kesiştiği birini yaşamımızın vazgeçilmez kişisi sanarak, neredeyse ona tapınmaya kadar varan bir bağlılık yaratmışız. kanımca aşk, o ilkel abartma duygusunun günümüze kadar gelmiş halidir.

    ---alıntı---
  • tabletlerdeki hikâyeyle arkeologlaron başından geçenlerin bir şekilde tek hikayede birleşmesini beklediğim kitaptı. öyle ya. tabletler asıl öyküden daha heyecanlıydı. bi yerde birleşecek, tabletlerde yazılanlar ile cinayetlerin işlenme şekli örtüşecekti. sonra yine tablerlerde yazılanlardan yola çıkılarak katil bulunacaktı. ya da sadece ben öyle istedim bilmiyorum.

    asıl hikayeye gelince yazar sanki hayatta kalan üç-dört karaktere çöp çektirmiş kısa çöpü çekene aklındaki sonu uyarlayarak onu katil ilan etmiştir. bir kaç küçük değişiklikle aynı son pekala diğer karakterlere de uygulanabilir. yada bu teknikle aynı sonu kullanıp sekiz kitap daha yazılabilir. zira son ile asıl hikayenin hiç bir bağlantısı yok.
  • içinde aşka dair ilginç bir metnin de yer aldığı, ahmet ümit'in 2000 yılında yazdığı roman.

    --- alıntı ---

    ...ana tanrıçayı bilirsiniz. iki yanında birer pars, bacaklarının arasında bir çocuk olan şişman ilk kadın tanrı. insanlığın ilk tanrısı. anadolu'nun eski insanlarının onu neden tanrı olarak seçtiklerini biliyor musunuz? çünkü erkekler kendi dölleyici rollerinin farkında değillerdi. kadınları dölleyen şeyin rüzgar, yağmur, ırmak, yani doğa olduğunu sanıyorlardı. bu düşünce o zamanlar için hiç de yadırgatıcı değil. insanlar kendilerini doğanın bir parçası olarak görüyorlardı. doğumu bir büyü, bir mucize sanıyorlardı. kuşkusuz bunda o dönem anaerkil sistemin yaşanıyor olmasının da payı vardı. ama asıl etkili olan konu üremenin bilinmemesiydi. işte bu bilinmezlik, insanlığın ilk tanrılarından birini ana tanrıça'yı yarattı...

    ...aşk da tıpkı tanrıça gibidir; yani muhteşem bir yanılsamadır. öncelikle erkeklerin icadıdır. erkeğin açmazı da budur işte. bir yandan kadın kendine ait olsun diye aileyi kurar, öte yandan gözü komşunun karısında kalır. ilyada'daki paris'in helen'i kaçırmasını anımsayın, ortaçağdaki şövalye aşklarını anımsayın. ama kadınlar için durum daha vahimdir. çünkü anaerkil dönemde pek çok sevgilisi olan kadın, ataerkil dönemde bir erkeğin malı olarak evine hapsedilmiştir. onun gözünün de komşunun kocasında, oğlunda kalmasından daha doğal ne olabilir? ama bu istek yasaktır, günahtır, ayıptır, işte aşk bu ulaşılmazlıktan doğar. aşk, ulaşamayacağın birini abartarak, onun kafandaki ideal kişi olduğunu sanarak tutkuyla bağlanmaktır. aradaki engeller ne kadar artarsa bu yanılsama o kadar tutkulu olacaktır. nasıl tarih öncesi atalarımız doğum olayını çözemediği için kadınlardan tanrı yaratmışsa, biz de yolumuzun kesiştiği birini yaşamımızın vazgeçilmez kişisi sanarak, neredeyse ona tapınmaya kadar varan bir bağlılık yaratmışız. kanımca aşk, o ilkel abartma duygusunun günümüze kadar gelmiş halidir.

    --- alıntı ---
  • diyalogların ve karakterlerin biraz yapmacık olduğu doğru ama genel olarak kurgu iyi, çok fazla şey beklemeden okunası bir kitap. bir bölümde patasanın dönemi diğer bölümde günümüzü anlattığı için merakla sayfaları çevirip kısa zamanda bitirilecek kadar da sürükleyici.
    --- spoiler ---

    en etkileyici bölümüyse kesinlikle yüzbaşı eşref'in pkk ile çatışmasını anlattığı bölümdü. asker kızı olmamdan mı bilmiyorum ama okurken göz yaşlarımı tutamadım.
    --- spoiler ---
  • biraz aceleye getirildiğini düşündüğüm ahmet ümit romanı. merak duygusunu iyi besliyor buna rağmen.
    çok hikaye anlatacağım diye uğraşırken romandaki kişilikler üstünkörü geçilmiş. oysa neler çıkardı o kadar malzemeden. her şey film izler gibi bir düzeyde tutulmuş.
    patasana'nın anlatımlarının dönemine göre fazla romantik, detaylı ve bugüne ait olduğunu düşündüm her okuduğumda. yazarın tercihi deyip geçiştirdim.
    en çok arkeolog esra'yı başarılı buldum karakter olarak. çok "insan" olmuş, varlığına oturmuş.
    okumaktan hiç sıkılmıyorsunuz kitap boyunca. ahmet ümit bu anlamda işini iyi yapıyor.
hesabın var mı? giriş yap