• tedavisi is arkadasiniza asik olmak olan sendromdur.
  • ertesi gün iş, okul vs. olmasıyla ünlü bir gün olan pazar'ın gecesi ertesi günü habercisi olduğundan türlü iğrençlikleri barıp insanları kusturmasına ve (yaşamak istemiyorum bu günü yarappim) diye bağırmamıza neden olan sendrom..

    (bkz: bizimkiler)
    (bkz: annenin tv karsisinda ütü yapmasi)
    (bkz: futbol programlari)
    (bkz: sahane pazar)
  • yaklaşık bi' 30 yıl daha yaşayacağımı düşündüğüm sendrom.

    bütün hafta 8-18.00 çalış, eve gel, yat, 5 gün yap bunu, haftasonunu iple çek, cuma-ctesi it gibi gez, pazar günü için sıkıla sıkıla vakit geçir, çamaşır-ütü uğraş. 30 yıl diyorum müdür, yaklaşık 1500 hafta...

    ya ben neyse lan bişey demiyorum.
  • sanıldığı gibi pazartesi günü çalışacak olmakla ilgisi yok. işimi seviyorum, pazar günlerinden ve özellikle gecelerinden hiç hoşlanmıyorum. pazar gecesi bir insan olsaydı pilates lastiğiyle döverdim.

    eskiden pazartesi sabahı okula gittiğim için oluyor sanıyordum çünkü hiç sevmediğim bir matematik öğretmenimiz vardı ve kadın yürüyen yer elması gibiydi. ağzı sürekli birilerini eleştirip küçümsemekten eciş bücüştü, yamuktu. dudakları sadece teneffüs zili çaldığında düz çizgi olurdu. sabah onu göreceğini bilen kimse mutlu olamazdı. o halde çare büyüyüp bu okuldan kurtulmaktı. üniversiteye başlayınca geçecek diye düşünüyordum. geçmedi.

    üniversitede ilk yıl yurtta kaldım, önce şoke olsam da sonra bu karmaşık düzen hoşuma gitti. ülkenin her yerinden gelen, birbirine yabancı, saçma sapan insanlardık ve neredeyse 18 yaşındaydık. oley! bir sorun vardı, pazar geceleri yurtta da çok kötü geçiyordu. herkes bunalımda, herkes karamsar oluyordu. acaba bu sendromu ben gittiğim yere mi götürüyordum? üşenmedim, tek tek katları gezip herkese sordum. hemen herkes pazar gecelerinden nefret ediyordu. pazartesi sabahı 8'de başlayan seçmeli derslerden diye düşündüm, onlardan kurtulunca geçer sandım. yine geçmedi.

    izlediğimiz bütün amerikan dizilerinde, filmlerinde pazar en sevilen gündü. sevdiği (hatta sevmediği) bir işte çalışan herkes bütün hafta yorulup pazar günü yarınlar yokmuş gibi eğleniyordu. seveceğim bir iş bulmalıydım, eğer pazartesi günü sevdiğim işe gideceksem bu sendrom geçerdi. neden geçmesindi ki? ben sevdiğim işi buldum ama... geçmedi.

    yarın korkunç bir gün olacak. üzerime çöken e ticaret sitesini düzene sokmam, bir milyar seo ayarlaması yapmam, aptal insanlarla konuşup dert anlatmam, facebook reklam raporlarını inceleyip raporun da raporunu çıkarmam lazım. muhtemelen yoğunluk ve stresten öğlen saatleri gelmeden sümüğüm akarak ağlamaya başlarım. yine de hepsini pazar gecesine tercih ederim. bir an önce bu geceyi atlayalım ve pazartesi olsun istiyorum.

    şu an kafamda karla bonoff'tan all my life çalmaya başladı bak, odamın duvarlarından parliament sinema kulübü logosu geçiyor. salona gidip tv açsam bizimkiler çıkacak, orta yerde lojmandaki soba belirecek sanki. her bunaltıcı pazar gününün sonu da 90'lardaki çocukluk anılarıyla bitiyor.

    ben çok sıkıldım artık, lütfen pazar gününün takvimden kaldırılmasını sağlasın biri. çok rica ediyorum bak, tatsızlık çıkaracağım...
  • ertesi günün okul günü olduğunu ve bir de yetmiyormuş gibi pazartesi olduğunu bilmenin verdiği psikolojik ağırlık..televizyonda en sevdiğiniz film bile olsa reklam aralarında moraliniz bozulur..aklınıza ödevler, sınavlar, dersler, size takmış hocalar, kavgalı olduğunuz tipler gelir, yarın onlara döneceksinizdir..

    allahtan bugün mezun oldum.
  • hiç girmiyorsanız bir bokluğa delalettir. gidin iş bulun, uğraş bulun. ya da siktiredin yayın gitsin.
  • huzursuzluktur... uyuyamamaktır...
    uyumak istersiniz, saatin geç olduğunu bilirsiniz, fakat göz kapaklarınız buna yenik düşmez, direnir... bi huzursuzluk mevcuttur, uyursanız kötü bir şey olacağından korkarsınız. zorla tv izlersiniz, bazen sarar tv, uykunuz açılır, bazen boş boş bakarsınız, aslında içten içe dalmışsınızdır. dayanabildiğiniz kadar beklersiniz, "dur biraz daha oturayım, yarın işten gelir hemen yatar uyur dinlenirim biraz" dersiniz...
    bir süre sonra yenik düşer yatağa girersiniz, fakat o gözler yine kapanmaz. etrafı dinlersiniz, sakindir, herkes yeni bir haftaya başlamak için dinlenceye çekilmiştir. en düşük sesleri dinler, onlardan bir hikaye yaratır, durum analizi yaparsınız... en sonunda nasıl ve ne zaman olduğunu hatırlamayarak uykuya dalarsınız...
    sabah kalktığınızda rahatlamış, biraz dinlenmiş ve üşümüş olursunuz... yataktan çıkmak istemez "sikim ne oturdum o kadar ya, akşam gelip yatayım bari, haftaya böyle geç yatarsam..." diye söylene söylene güne başlarsınız. peki akşam gelince yatılır mı? haha, let me tell you something...
  • sırf pazartesi sendromundan kurtulup ferah, rahat bir pazartesi geçirmek için pazar öğleden sonra işe gelip işleri halledip gönül rahatlığıyla eve dönmeye kalktığınızda bile peşinizi bırakmıyor şerefsiz. ulan zaten şimdi çalışıyorum, yarın yine çalışıcam kime sendrom yapıyosun sen?
    ne gidicem lan eve yatarım ben ofiste!
  • şu an çok ağır şekilde yaşadığım sendrom. film izleyesim gelmiyor. dizi izleyesim gelmiyor. şarkı dinlemek keyif vermiyor. kitap okuyamıyorum zaten uzun bir süredir eskisi gibi okuyamıyorum. öyle mal gibi uzanıyorum. her pazar aynı şeyi yaşamaktan çok sıkıldım.
hesabın var mı? giriş yap