• elin oğlu ayağında nike götünde calvin klein bir elinde pepsi bir elinde jvc kamera ile pizza hut'dan çıkıp gmc ye binince; abi back to the future ne güzel film lan, bizim oğlan yapınca; reklam almışlar yaa olmamış
  • bütün filmlerini üçer beşer kere izlemiş biri olarak, bu film açık ara en beğendiğim cem yılmaz filmi olmuştur. yeşilçamı gerek göndermeleri ile gerek ise film genelinde tuttuğu hava ile bize tekrar yaşatmıştır. hayrettir kimse hakkında yazmamış ancak şu repliklerin de berkine yazılmış olduğunu düşünüyorum.

    --- spoiler ---

    a.g - oğlum 50 yaşına geldi, buna rağmen her dışarı gönderdiğimde aklım kalıyor.
    c.y - nereye gönderiyorsun ki?
    a.g - fırına.

    --- spoiler ---
  • pahalı değil kıymetli film.
  • yeni cem yılmaz filmi.

    filmin hokkabaz tadında olduğu fragmandan aşikardı. yani deliler gibi kahkaha atmak istiyorsanız gitmeyin. ancak öyle güzel sahneleri de var ki, hem mizah hem de insanın içine işlemesi adına kaliteyi hissettiriyor.

    göndermeleriyle, ince esprileriyle, yer yer duygusallığıyla da çok tatlı bir film olmuş.

    güzel vakit geçirmek istiyorsanız gidin derim.

    ------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    tüm bunların dışında da şöyle bir gerçek var: bana kalırsa cem yılmaz artık aklı başında bir kesime hitap ediyor, bunu gösterilerinden ve çektiği filmlerden de anlayabiliyoruz. yani korsan film işindeki bir adamın hikayesini mizahı çok daha güçlü kılarak, anlık (ve hatta belaltı) esprilerle çekebilirdi. misal doritos reklamındaki doktor'un korsan film işine girdiğini düşün. o zaman filme sadece güler geçerdik. yani şu kahkaha tufanı dedikleri şey olurdu. ama bana adamın derdi başkaymış gibi geliyor. yani güldürmenin yanında yer yer duygusallık, ince göndermeler ve hatta ürün yerleştirmede bile bir zeka işini ortaya koyması, "artık bana farklı bir açıdan yaklaşın" demeye çalıştığını gösteriyor.

    yani kıyaslanan komedyenlere bakıyorsun, adam aynı serinin dördüncü filmini çekerken cem yılmaz russell crowe ile kamera karşısına geçmiş, nebleym ferzan özpetek'in filminde oynamış, borusan filarmoni orkestrası'yla işler çıkarmış falan... yani adamın sırf gişe/para/komedyenlik derdi olsaydı bu toplara girmezdi gibi geliyor.
  • zeki demirkubuz'un övüldüğü , nuri bilge ceylan'ın ise dolaylı olarak yerildiği bölümler var film içinde.

    --- spoiler ---

    filmin başlarında korsan filmlerle ilgili bir mesaj veriliyor. içerik aşağı-yukarı şu; tamam anladık önüne geçmek imkansız bunun ama bari yerli filmlerin korsanını basmayın. ülkede harcanan emeğe yazık. filmci zafer bunu söylerken elinde zeki demirkubuz'un en başarılı filmlerinden biri olan kader'in korsan basımı var ve filmin adı açıkça verilmeden filmi öven 1-2 cümle sıkıştırılmış araya. filmin, ilerleyen bölümlerinde ise tansu biçer'in canlandırdığı karakter, festival filmleri çeken _yanılmıyorsam_ veli bilgin isimli bir yönetmenin asistanlığını yapıyor ve dükkana gelip filmde kullanılmak üzere ismini şu an hatırlamadığım bir şey arıyor. bu sırada filmci zafer ile tansu biçer'in canlandırdığı karakter arasında; şu festival filmi yönetmenliği de kıyak iş. arada sırada bi film çekiyorsun. oradan aldığın ödülden kazandığın paranın üçte ikisini cebe indirip kalanıyla da yeni film için bütçe ayarlıyorsun. ama settekiler de yarım ekmek kaşara talim. gibi bir diyalog geçiyor.

    filmde, veli bilgin olarak geçen ve festival filmleriyle özdeşleşen yönetmen kuvvetle muhtemel nuri bilge ceylan. festivallerden sonra alınan ödül sonrası kazanılan paranın miktarı ve bu paranın nasıl kullanıldığını, nuri bilge'nin set ekibine yarım ekmek kaşara talim ettirip ettirmediğini bilemiyorum ama cem yılmaz, zeki demirkubuz mu nuri bilge ceylan mı? sorusunun , kendi adına, cevaplamış oluyor böylece.

    --- spoiler ---
  • film iyidir kötüdür falan ama gerçek var ki zafer algöz her girdiği karakteri gerçek gibi yansıtmada büyük usta gerçekten.
  • bayramın ikinci günü biri 10 diğeri 14 yaşında olan iki yeğenimi de yanıma alarak gidip izlediğim film.

    çoğu kişi söylemiş ben de söyleyeyim; recep ivediklerin, kolpaçinoların gişe rekorları kırdığı bir sinema sektöründe bu filmin yerden yere vurulmasının mantığını anlayamıyorum.

    bazı filmler sinema sanatının tüm unsurlarını tastamam karşılamıyor olabilir ama yine de izlemesi keyif verir, bir sıcaklık hissedersin böyle filmlere, eksiklikleri gözüne batmaz, aramazsın da... (misal bazı kemal sunal, şener şen, ilyas salman filmleri, bazı müjde ar filmleri, hatta zeki alasya metin akpınar filmleri) bu tür filmler başka bir yerden yakalar izleyenleri.

    bu filmde de hafiften öyle bir hava var. ben keyif aldım.

    herşeyin maddiyata dönüştüğü günümüzde "pahalı" ile "değerli" nin aynı şey olmadığına yaptığı vurgu bile yeter de artar benim için. (küçük yeğenlerimin de bu vurgudan nasiplerini almaları da cabası. ) güzel ve iyi olan değerleri sunmaya çalışan o kadar az kişi kaldı ki, cem yılmaz bu noktadaki çabası için bile alkışı hakediyor bence.

    aynı niyetle, aynı değerlerle, aynı hevesle daha iyi filmler yapmasını diliyorum kendisinin.
  • youtube'da yayınlanan fragmanına yapılan yorumlarda gaza gelen bir türk barındıran film;
    ahmet kadayıf 2 saat önce
    ışıklandırma mükemmel olmuş cem yılmaz artık resmi olarak işin orospusu?

    ahmet kadayıf2 saat önce
    cem bunu okuyorsan beni bul?

    nasıl gaza geldiyse artık. adama hem orospu de, sonra da beni bul. ne yapacan, pezevenkliğini mi üstlenicen?
  • cem yılmaz'ın açık ara en iyi filmi.

    dramatik yapısı ve mizahı muazzam derecede dengeli.
    yılmaz erdoğan'ın neşeli hayat filmi gibi hala değerinin yeterince anlaşılmadığını ve ilerde bir küçük bir klasik olacağını düşünüyorum.

    zafer yıldız, boğaç boray, izzettin abi, beşir, ejder, ahben sonel, suat, sarhoş meral, ince… yaratılan her bir karakter tek tek çok başarılı. cem yılmaz pırıl pırıl zekâsıyla döktürmüş de döktürmüş.

    her şeyi geçtim; aşk filmlerinin unutulmaz yönetmeni gibi bir şahesere göndermeleri ve ayşen gruda gibi bir kraliçenin yer alması açısından bile fazlasıyla sevilmeye değer.
    ya ayşen gruda'nın süt kardeşler'den 38 sene sonra gulyabani'yle aynı filmde olması bile çok duygusal değil mi?

    şu filmin keşke ikincisi olsa diyorum ama ne yazık ki enis fosforoğlu, özkan uğur ve ayşen gruda'yı kaybettik. bu nedenle belki hiç dokunmamak, olduğu gibi bırakmak lazım.
  • "bilemiyorum altan.."
hesabın var mı? giriş yap