• erkan oğur yorumunu dinleyen bir kişi "bunu sürekli dinleyen adam kanser olur." demişti.yara açan bir türkü.
  • girişinde çalınır akor kopuzla öldürür zatı o dakika. yaşamanın bütün isteği kaybolur. anlamsızdır hayat. o akor sesleri kopuzda bir daha bu kadar güzel çıkmaz. vurur tellere erkan hoca *.

    çalmaz hiç bir konserinde, dinletisinde. ağlar her an. der ki " bu türküyü bir kere çaldım ve söyledim o da stüdyo, bir daha çalmamı istemeyin, çalamam, tutamam kendimi. ki nicedir denemiştir konserlerde çalmayı ama olmamıştır, yarıda kalmıştır "şah" eser. akmıştır gözlerden yaş. nice insanlar seslenmiştir "pencereden kar geliyor"u isteriz diye ancak denememiştir. ağlamıştır, yarım kalmıştır.

    ufak bi anı olarak: "ilk kez erkan oğurla tanıştığım vakit edindim kasetini her yerde o çalıyo. bir gün amcama dinletmeye başladım eserleri. gülün kokusu vardı çalmaya başladı. amcam kim bu hatun tanıyamadım dedi. dedim amca erkan. dedi yok hatun bu. dedim erkan oğur. olmaz dedi. bu hatun sesi. yok dedim. bu ses erkan oğur un. seslenirilen eser ise pencereden kar geliyor idi."

    eser seslendirilir. her dörtlükden sonra solo geçilir. ismail hakkı demircioğlu'nun divan bağlamasıyla solosu gelir. o kadar bellidir ki bu kayıdır bir kere yapıldığı. ismail hoca bir yerde bam teline yanlış vurur, orda kayıt kesilmez ve ismail hoca yanlış vurduğu teli eliyle susturur. kesilse kayıt olmaz birdaha böyle bir kayıt. bilincindedir bunun.

    sonrasında sirah şahrikaoğlu duduk ile solosunu girer. o an işte o an kesilmiş olan tüm nefenler soluksuz kalır. hayatsızlığın başlangıcıdır. madde mi ağır yoksa mana mı ağır anlamsızca sürer yaşam bir süre.

    acılara, hasretlere, sevdalara, aşklara, kaybedilmişliğe hoşgeldin.
  • dogrudan anneye hitap ettigi icin mi,
    gurbet dedigi icin mi,
    erkan ogur nameleri icin mi,
    disarda karanlik bir hava oldugu icin mi,
    sigara bittigi icin mi,
    yoksa ben öleyim dedigi icin mi,
    bilmiyorum; ama bu sarkiyla hüzün yapmak duygularin en güzeli.
  • salonda oturuyorduk, dün gece, oniki gibi..
    annemlerin, ablamı bugün istanbul'a yolcu edecek olmanın verdiği hüzün oturmuş yüreklerine, annem dikiyor kafasına şarabı, babam rakısını..ablam "ne diye büyütüyorsunuz" edalarında..
    ben eve, aile kavramına asosyal gençlik, odamda müzik açmış kitabımı okuyorum, bir yandan bilgisayar başına geçip böceklere bakıyorum, salondaki ayrı dünyadan haberim bile yok, halbuki bugün her şey eski haline bile dönse, gidilecek yerlerde asla göremeyceğim, tadamayacağım apayrı bir dünya varmış salonda..

    vurdular duvara,-her daim odamda olduğum için çağıracakları zaman ki sinyaldir duvara vurulduğunda çıkan ses- -bir nevi odalar arası sessizlik çağrısı-, gittim yanlarına, azıcık otur bir görelim hem bak yarın ablan da gidiyor dediler, eyvallah dedim sıkıla sıkıla..geldiğinde her daim kavga ettiğim ablam gidecek,sonra gene gelecek gene kavga edeceğiz gene gidecek bu devran böyle sürecek, neyini abartıyorlarsa diye homurdandım, izliyorum bizimkileri..
    gece neredeyse bir olmuş, babam yıllardır her daim uykuya daldığı saati geciktireli tam iki saat olmuş, çok garip..
    ben bitirmek üzere olduğum kitaptan alıkoyulmanın verdiği rahatsızlıkla bitse de gitsek modunda, ruhani dünyaya kapılarını kapamış, uzun zaman önce getirildiği donukluk mertebesinde padişah oluşunu kutlayan bir edayla..
    annemin kafa gittikçe güzelleşiyor, babam sessiz, ablam laptop'ından ne kadar türkü varsa çalıyor, hepsi de nedense(!) pek acıklı, birileri ağıt yakıyor, dinliyoruz, ben sıkılıyorum..
    bilgisayarımın başındayken bile aklımdan geçen o "neler neler", salonda ailemin yanında sıfırlanıyor, sadece bomboş gözlerle bakıyorum, içimdeki boşluğu dile getiremem de, gerek de yok..onlara uyum sağlıyorum..

    birden ince, bir yerlerden tanıdık, durağan benden daha sessiz bir ses giriyor..
    şarkı sessizliğini garip bir şekilde salona yayıyor, ve odadaki herkesin dudaklarına konduruyor, kimsenin ağzından çıt çıkmıyor..
    ben hala durma modundayım, uzaktan bir şeylerin fısıldadığını duyuyorum, ama sıkkınlığımın bünyemde yarattığı duvarı aşmaya çalışıyor bir şeyler, hissediyorum, başta algılayamıyorum, fakat herkes susmuş..
    niye konuşmuyorlar lan diyorum, ama kafamı yerden kaldıramıyorum..
    hıçkırıkları duyduğumda kendime geliyorum, nerede ne yaptığımı içinde bulunduğum durumu ve uzaktan gelip herkesi büyülemiş o sessizliği fark ediyorum, geç olmuyor, fark etmemle birlikte beni de alıyor, aynen benden önce kendilerini teslim etmiş olan ablam, annem ve babamı da aldığı gibi..
    babam..
    25 yıl önce kaybettiği kardeşinden bu yana hiç ağlamamış, ağladığını görmedim, en fazla babası öldüğünde gözleri dolmuştu..
    şimdi titriyor..
    kolum dizinde, kolum titriyor..
    aman annem dedikçe daha önce bu halini hiç görmediğiniz insana takılı kalıyorsunuz, babasının cenazesinde bile ağlamadı bu adam, ağlayamadı belki de..şimdi bırakmış, sanki hiçbir şey umrunda değil. utanıyor muydu bilmem, yüzünü kapatmıştı tek eliyle, ağlarken çıkardığı seslere karışıyor türkü. ilk defa anlarını yaşamayalı ne çok olmuş, halbuki her saniye daha önce farklı farklı yaşanmış olsa da..garip dünya..
    ablama bakıyorum, farklı bir şekil almış yüzü, daha önce görmüştüm, ama böyle değil..annemin içi kopuyor, kızı gidecek, ama iki dakka evvel böyle ağlamıyordu, ona da olmuş olan..
    ben, kaybedilmiş bir ruha teslim, uzun zamandır içinde biriken taşlardan, yap boza dönüşmüş kalbinin yıkılan gururundan, attığı çığlıkları dışarıya duyurmamak için içime attığım göz yaşlarım, uzun zamandır akmalarına müsade etmediğim ve türkü sırasında da uzun müddet gülerek direndiğim göz yaşlarım, bedenimden kopuyor gibi..uzun zamandır onları özgürlüğüne kavuşturmamamın cezasını veriyorlar sanki, bir türküyle, bir şarkıyla, sessizlikle, ne olduğunu kavrayamadığım bir tek dokunuşla..

    pencereden kar geliyor..içimizi yakıyor..kavurup geçiyor gözlerimizi..
    aman annem, gurbet bana zor geliyor, ben öleyim..her yerleşke bir gurbet gibi, her daim birer yerleşik yabancıyız..
    sevdiğimi eller almış,aman annemo da bana ar geliyor..
    aman annem..nasıl dayanır ki yürek buna, sevileni kaybetmeye, bir daha hiç öpüp koklayamamaya..hep ölüm mü vardır, kaybettik mi..ayırdılar..
    kanadını ayırdılar kelebeklerimin, ben öldüm..
    daha doğarken, sonu ölümle biten bir hastalığa yakalanmak, hak mıydı bize, durup durup neden ağlardık, ne kadar dayanırız zorluklara, daha ne zorluklar varken..
    bir tek annem mi kalacak..
    aman annem, en sonunda seni de benden ayıracaklar..
  • madem bu gece ağlıycaz belli oldu, bari erkan oğur'la başlayalım denilen oturumların şaheseri.
  • karlı bir hava olmasa dahi dinleyince insanın içine lapa lapa kar yağdıran türkü. hele bir de gurbetteysen, hakket zor gelir gurbet. "koduğumun izmirinde de kar yağmıyor ki, zaten yazın yağar kar başıma" dedirtiyor insana. "aman annem!"
  • ağlatıyor, dağıtıyor, allak bullak ediyor..
  • bin tane kursun yesem bu turku kadar mahvetmez beni.
  • erkan oğur un dinlendiği zaman insanin tuylerini diken diken eden parcasi.
    (bir arkadasin avustralyada onlarca kez dinledigi ve geldiginde bir erkegin soyledigine inanmadigi muhtesem bir ağıt).
  • heralde bu şarkı eşiliğinde dilim dilim kesilse insan haberi dahi olmaz; bu kadar sersemletici bir yorum ve solo olamaz.
    (bkz: eksik olma erkan ogur bu nasil solo mahvoldum)
hesabın var mı? giriş yap