• artık tarihe karışan arkadaşlık. şaka maka gözümüzün önünde kullanımdan kalktı kelime. acaba hala öğretiyorlar mı ilkokulda mektup arkadaşı ne demek diye ya da hala mektup arkadaşı kavramı var mı. hiç görmeden aylarca yıllarca mektuplaşırlarmış insanlar eskiden, ya da sadece bir vesikalık fotoğrafını bilerek. neyse nostalji yapmak bana düşen bir şey değil zaten, ama öğretmiyorlardır değil mi artık, çok uzakta da olsa, çok farklı görünse, farklı düşünse, farklı bir tanrıya da inansa onunla paylaşabileceğini çocuklara. halbuki çoğu kişi herkesle paylaşılabileceğini, ortak dertlere sahip olunduğunu mesafelerin veya ayrkırılıkların bizi farklı yapmadığını nasıl öğrenecek yeni nesil.
  • ben bu olaya farkında olmadan ve planlamadan başladım. eski usül penfriend olmasa da bir nevi dijital penfriend diyebilirim.
    ufaklığımdan beri içimde hep bi yurt dışı isteği var. gezmek, görmek bir yana dursun hep acaba yaşamları nasıl, ne yeyip içerler nasıl konuşur nasıl davranırlar, hayat rutinleri nasıldır diye içten içe merak ederdim. amerika'da yaşamayı hep çok istedim, hala daha istiyorum. oranın bi hayat telaşına, günlük rutinine katılmak istiyorum.sabah uyanayım işe gitmek için metroya bineyim, akşam markete uğrayayım falan gibi... aslında herhangi bir ülkenin, farklı bir kültürün de olabilir yalnızca amerika en çok istediğim. neyse efendim penfriend olayına gelicem. işte ben böyle çok seviyorum yurt dışı avrupa,amerika cart curt. sene 2013, ben üniversitedeyim. o zaman facebook daha popülerdi diğer uygulamalara göre. hem sohbet edip merakımı bir nebze gidermek hem de ingilizcem gelişsin diye bi hesap açtım ve sevdiğim ünlülerin sayfalarını takip etmeye başladım. bunlardan biri tom hiddleston'du. tom sayesinde konuşmadığım millet kalmadı adasdssa. hindistan'dan tutun da italya, polonya, hırvatistan, amerika, hatta avustralya, japonya... bir sürü arkadaş edindim. bazıları türk aktörleri çok seviyor bana sürekli onları soruyor buldukları röportajları çevirmemi istiyorlardı, hintliler ve pakistanlılar bizi resmen avrupa gibi görüyolardı falan sjsks tabi bahsettiğim kesim 20-25 yaş arası insanlar hatta bazısı daha da küçük.

    bir gün bir amerikalı kadınla tanıştım, konuşmaya başladık. kendisi kızıyla yaşayan tatlı bi hanımefendiydi. kızı hamileydi o zamanlar, kendisi de yaşlı değildi henüz orta yaşlarda 40-45 arası...moralim bozuk olunca konuşur dertleşirdim, mutlu olduğumda yazardım, ilişkilerimle ilgili konuşurduk, o da bana aynı şekilde anlatırdı. birçok arkadaşımdan daha çok destek olduğu bile olmuştur şu ana kadar bana. hala görüşüyoruz, tanıştığımızda daha doğmamış olan torunu büyüdü 5 yaşında minnoş bi kız çocugu oldu beni de tanıyor. diğer hesaba da artık girmiyorum bile bir tek lisa var artık görüştüğüm. sosyal medyanın bana kattığı en güzel şey sanırım lisa. yds'ye hazırlandığım zaman bile bazen soru gönderirdim. *
    ingilizcem öyle gelişti ki farketmeden, çeviri ile hiç ilgim olmamasına rağmen bi ab projesinde tercümanlığa başladım. o işe başlarken dahi destek olmuştu bana. burayı okumayacaksın biliyorum ama seni çok seviyorum lisa, umarım hep mutlu olursun ve bir gün birbirimizi görürüz, bana o lezzetli kurabiyelerinden yaparsın! *
  • (bkz: pen pal)
  • 25 yaşında hala *adak olan ******* *ilgisayar insanı.
  • fransız olandır. ayda bir mektup almak suretiyle ingilizce pratik edinmek için çabaladığımız dönemler. üzerine neredeyse yirmi yıl geçti ve sonunda internette kendisini buldum. otuzdan fazla mektubum vardır dolabımda. ok büyük zenginlik valla.
  • aylarca cevabını beklediğim mısır vatandaşı hayırsızdır. ıngilizce hazırlık okuyanlar bilirler, ilkokul bitiminde bi sene ingilizceye doyururlardı sizi bi zamanlar. çok da sevmiştim, o ayrı. ınternetle tanışmamıştık henüz. ıngilizce pratik yapacak birileri öyle ekranınıza düşmüyordu yani lap diye. bir mektup arkadaşı çok şey demekti o zamanlar. bir umut mektup yazdığım mısırlı hayırsız mart ( adı buydu. tam adını bile hatırlıyorum. nasıl dokunmuşsa, iz bırakmış.), küçücük bir kızın hayallerini yıkan küçücük bir başka kızsın sen. yılansın. unutamadığımsın. hayat amacı mi edinsem seni bulmayı bilmiyorum. tüm arkadaşlarıma cevap gelirken, beni çaresiz bekleyişlerde bıraktın. neden mart neden?
  • görüntülü görüşme olanaklarının olması ve artması sonucu, artık kullanılmayan bir arkadaşlık çeşidi.
  • rusya'dan bi kizla yaptığım sey. gerçekten harika ve ingilizcenizi gelistiriyor. ama bu aralar ne yazsam diye düşünüyorum. ilgisini cekcek bi konu lazım
  • eskiden alman bir penfriendim vardı. ne güzeldi o günler...
    resim filan yollardı. ondan çok şey öğrendim gerçekten. ilkel yollar bazen daha iyi oluyor. beklemek çok zevkliydi heyecan veriyordu. şimdi her şey çok kolay.
  • penfriend kelimesi ile hazırlık yıllarımda tanışmıştım. o zamanlar da hocama gayet iyi sövüyordum çünkü hala arayıp bulmak istediğim densizler adres bırakıyordu ama adreslerine mektup gönderince dönüş yapmıyorlardı. elimizde telefon vs olmadığından hocamıza da ispatlayamıyorduk bu durumu. gel zaman git zaman bir mektup arkadaşı buldum. cinsel zeka mı dersiniz algıda seçicilik mi bilemem ama karşı tarafın cinsiyetini bile bilmyordum. 3-5 aylık süre zarfında tüm mektupları toplayıp öğretmene götürdüm ve +10 puan gibi çok da takmadığım bir puan diliminde öğretmenin eklemesine o zaman biraz mutlu oldum. sonra bu mektuplarda kendimi anlatırken yalandan kullandığım hebele cümlelerin arasında şu ilgimi çekti ''ı want to meet with new people'' gerçekten seviyor muydum ? dersten güzel notlar alsak da ben bu mektup arkadaşlığı olayına taktım bir iki yıl farklı insanlara yazmaya devam ettim. antalya'ya gelmeyi düşünen turistlere sayfalarca tavsiyeler, istanbul'u gezmek isteyenlere farklı kartlar, fotoğraflar derken belki zamanın turizm bakanlığı'ndan fazla yordum kendimi güzel ülkemi anlatabilmek için. mektup dönüşümlerinde gördüm ki dışarıdan benim gördüğüm kadar güzel görünmüyordu ülkemiz. benim anlattığım şirin anadolu insanı tasviri, penfriendlerime pek şirin gelmemişti. liseyi bitirip iki yıllık üniversite hayatımın sonuna geldiğimde, ilk mektup arkadaşım ülkemize gelmek istediğini söyledi. gidip havaalanından onu almam gerekecekti ama kalacak yeri, gezilecek yerleri bir sürü iş çıkmıştı başıma. havaalanına gidip almamayı bile düşündüm. sözümüz söz gazıyla bulunduğum imkanları fazlasıyla zorladım ve gittim havaalanına o günün sabahında. arkadaşımı aldım eve getirdim. rus olması sebebiyle eve vodkasını, cinini, rakısını doldurdum. bir kaç gün normal düzeyde muhabbet ettik. dışarıda içen penfriend evde içmiyordu. benim içtiklerimi sayıyordu. durumun normal olduğunu düşünüp kafama takmadım. ancak aylar sonra bana dediğine göre güvenmemişti bu kadar iyi niyetli olduğunu düşünen saygıdeğer bendenize. yaklaşık bir hafta sonra bir çok yer gezdikten sonra sanıyorum artık güven baloncuğu oluştu ve olduğundan daha mutlu daha güler yüzlü biri oluverdi. inanılmaz eğlendiğimiz bir iki haftanın daha sonunda, yolculuk günü geldiğinde ayrılmak istemedim. ülkesine döndüğünde ise bana tekrar gelmek istediğini söyledi. yahu yeni bir üniversiteye kayıt yaptırıcam desem de bu durumun önemini anlatamadım. aşık mıyım arkadaş mıyım dönemini atlattıktan sonra harika eğlendiğim ve ne yazık ki o kadar iyi vakit geçirebilecek birini hala bulamadığım yıllardan sonra ailemden gizli olarak penfriendimin şu an yaşadığı amerika'ya gitme kararı aldım. planı programı öğrenci değişimi, iş olanakları derken yine kendimi fazlasıyla zorlamıştım. sonunda boston'a gidebildim. nedenini bilmiyorum o dönemdeki arkadaşlarıma bile bunu söyleyemedim. aileme söylememek de ilginçti tabiki... her neyse yıllar sonra boston'a gittiğimde havaalanında karşılanmayı beklerken. geçirdiğim 15 gün süresince telefonlarıma cevap verilmedi. skype ve msn, dönemin popüler instant messaging sistemlerinden de dönüş alamadım. döndüm çaresizce geriye. bir iki ay ulan adam yine kendini kaptırdın bir pollyannaya oldu mu şimdi tarzında yakarışlara ver yansın ettim. değer mi değmez mi anlayamadığım bu 15 günlük süre zarfında otel etrafında turlamak dışında bir şey yapmadım. söz konusu penfriend ise döndükten yaklaşık 3-4 ay sonra onu çok iyi misafir ettiğimi ama kendisinin o kadar iyi imkanları olmadığı için beni aramadığını söyledi. rezillik mi dersiniz, hayal kırıklığı mı yoksa umut verme cümleleri mi halen anlamış değilim. buna da tamam dedim ve konuşmaya devam ettim. bir zaman sonra nefret duygusu biraz ağır bastı bende ulan neler yapmıştım nelerden vazgeçmiştim de benim için o kadar önemli sayılabilecek günlerde gittiğimde kimseyi bulamamıştım. derken şanssızlıklar dizesi ard arda geldi. şimdi başka bir türk arkadaşımızla birlikte olduğunu söylüyor. ümit besen abimle birlikte bazı gecelerde mutluluklar diliyorum kendilerine de yine de düşünemeden edemiyorum. hadi birini buluyorsun tamam da neden benim ülkemden birini buluyorsun be kadın. başka millet mi yok dünyada, gece gece yine efkar bastı içimi. kim açtı lan bu başlığı demek istiyorum. he he arkadaşın olarak görmüşsün diyorum yine isyan ediyorum...

    (not: devamını yazarım belki de şimdi çok iyi hissetmiyorum kendimi. nereden geldik yine buralara)
hesabın var mı? giriş yap