• lisedeyken evan mcgregor için izlediğim ama konusunu zerre hatırlamadığım bir filmdi. son günlerde önerildiğini görünce yeniden izledim. açıkçası konusu ve oyuncu kadrosu muazzam. fakat olayların işleyişi yönünde zayıf buldum filmi. aslında özgün konusu ve kasvetli havası itibariyle tam bir yorgos lanthimos filmi gibi gelse de bir şeyler eksikti. sanki anlatım konusunda her şey havada gibiydi. ama yine de çekildiği yer, oyuncu kadrosu ve özgün konusu sayesinde beğendiğim film oldu.
  • covid-19'dan müzdarip olup, eve hapsolduğumuz şu günlerde beni derinden etkileyen film. 'özür dilerim. ilk defa buraya uzandığımızda seni daha uzun koklamalıymuşım.' repliğine gömülmek istediğim.
  • izlediğim en anlamlı sonlardan birine sahip film. ewan mcgregor ve eva green çok iyi bir ikili olmuşlar. şu günlerde izlemesi daha bir anlamlı.

    --- spoiler ---

    bana göre filmin en güzel anı: https://weheartit.com/entry/195927145

    --- spoiler ---
  • içinde bulunduğumuz bu koşullarda kesinlikle izlenmesi gereken bir film. eva green sen nasıl bir kadınsın ya tap de tapalım kral. ewan mcgregor da var daha nolsun

    "özür dilerim. ilk defa buraya uzandığımızda seni daha uzun koklamalıymışım." kalbimizi bıraktık buraya
  • bir tür distopya diyebilirim. aslında iyi bir film ama tüm etkileyiciliği ne yazık ki ''aşk/sevgi'' kutsamasına kurban gitmiş biraz benim için.

    insanlar duyularını sırayla kaybetmeye başlıyorlar ve sebebi bilinmiyor. haliyle peşinden kaos da geliyor ama bir süre sonra, zaten yapacak başka bir şey de olmadığından, bu yeni duruma uyum sağlıyorlar. bunu çok gerçekçi buldum. insanların sahip olduklarıyla yeni hayatlar, daha genel düşünürsek, yeni bir dünya şekillendirmesi fikrini ve bunun yansıtılışını çok beğendim. tat ve koku duyusunun yitiminin ardından restoranda yemeklerin seslerinin önemsenmesi, kadehlerin çıkardıkları seslerin ön plana çıkması ya da duyma yetisinin kaybının ardından diskoda herkesin hoparlörün yanında diz çökmesi ve ondan gelen titreşimleri hissetme arzusu falan benim için muazzam detaylardı.

    aslında biraz acımasız bir eleştiri olur istediğimi bulamadığım için bu filme gömmek. çünkü sonuç olarak derdi belli olan ve derdini de gayet net şekilde seyirciye geçiren bir film. ne var ki bence gözümüzün önünde durduğu halde görmezden gelinerek başka şeye büründürülen bir ''aşk/sevgi'' tanımı görünce direkt soğuyorum bir filmden ya da kitaptan. aile kavramının önemine, aşka falan bir kutsama var filmde; ama bunlar önemli olduğundan değil, içinde bulunulan şartlar bunları önemli kıldığından önemli bunlar işte. şöyle düşünelim, 10 gün öncesine kadar hepimizin başka başka dertleri vardı, hayalleri vardı; şimdi ise tek arzumuz covid 19'un bizi ve yakınlarımızı bulmaması. bu hallolduktan sonra belki o hep gittiğimiz bardaki ilk içkimiz muazzam keyifli olacak ama ikinci üçüncü içki yine rutine bağlanacak. çünkü insan beyni böyle çalışıyor. bu bir eleştiri değil, bence de elimizdekilerin değerini bilelim tamam ama değerini bilmek gerekir diyerek de bilinebilecek bir şey değildir o değer. baya baya fizyolojik nedenlere bağlı bu. elimdekinin değerini bileyim ve çok mutlu olayım diyerek mutlu olamazsın. beynin, hormonların buna izin vermez. ama bence mutsuz olmayabilirsin bak, mutlu olmaya kıyasla mutsuz olmamak sana daha çok bağlı bir şeydir çünkü. bu söylediklerimin filmle alakası var; bir şeylere sahipken o şeylerin değerini, onları kaybettiğinde fark ettiğin kadar fark etmen mümkün değil. dolayısıyla bu film, fark edin, fark etmeniz lazım diyorsa kötü; geçici süre için de olsa size fark etmeniz için bir fırsat sunuyorum gibi daha mütevazı bir tavırdaysa iyi.

    daha net örneklersem; filmi izledikten sonra sevgilinizi koklayabilirsiniz, bu güzel bir an olur. ama hepimiz sevgililerimizi sürekli koklamalıyız gibi bir söylem kabul edersiniz ki salakçadır. ben nedense filmin bu salakça söyleme daha yakın durduğunu düşünüyorum ve bu yüzden başta dediğim şekilde düşünüyorum. bu söyleme kurban edilmiş birazcık bu güzel hikaye.
  • daha önce izlediğimde, yaklaşık 4-5 sene önce, bu kadar etkilenmemiştim. aksine sıkıldım ve "bu ne be" dedim, itiraf ediyorum. amma velakin içinde bulunduğumuz durum itibarıyla aşırı derecede etkilendim ve sanırım büyüdüm ve sanırım aşık olduğum için içim sızladı. başımı iki elimin arasına aldım, düşündüm. hayat kararsa da bitmiyor, bitemiyor. insan ölmediği sürece umut hep var.

    tanım: tavsiye edilen bir film.
  • keyifle takip ettiğim kutsal motor youtube kanalı sayesinde keşfettiğim şu günlere uygun film. harika bir konu ve işleyiş.
    (bkz: eva green)
    (bkz: evan mcgregor)
  • yorumlara çok bakmadan direk izleyin derim. duyunun insanoğlu için ne kadar önemli bir elzem olduğunun altını çizen bir yapıt olmuş. romantik&drama hafif bilim kurgu tadında izleyin izlettirin.
  • izlediğim kıyamet filmleri arasında korona salgınına en çok benzettiğim film. belki de ilk aşamadayız.*
    covid-19 belirtilerinden biri de koku duyusunun kaybı.
    bende hastalanıp koku ve tat alamadan bir kaç gün geçirdim, pek umrumda olmamıştı.
  • şu günlerde izlenebilecek en güzel salgın filmlerden biri.
    müziklerini de max richter yapmış.
hesabın var mı? giriş yap