• [sadece kitap ve onun da kısaltılmamış baskısı hakkında]

    en güzel birkaç çocuk masalından biri. çocukken okuduğumda gözlerim yaşarmıştı, yakın zamanda yeniden okudum, gözlerim yine yaşardı.

    peter pan, biliyorsunuz, ismini yunan mitolojisindeki doğa tanrısından alır. büyümemeyi seçmiş bir çocuktur. yokülke'de eğlenceyle, macerayla dolu bir hayat sürer. stil sahibidir, korkusuzdur, geleceği düşünmez. hiçbir zaman büyümez çünkü hiçbir zaman öğrenmez. uğradığı her haksızlık ilktir, çünkü öncekileri unutmuştur.

    kitap boyunca yokülkede bir sürü değişiklik olur. ama aslında hiçbiri nihai bir sonuç doğurmaz. korsanlar ve kızılderililer giderse yerlerine haydutlar ve kovboylar gelecektir. wendy büyüyünce yerini kızı doldurur. peter herşeyi unuttuğu sürece her gün yeni bir maceradır.

    hiç yaşlanmayacak bir varlık sevebilir mi diye bir soru geçer içimizden büyüdüğümüzde. çünkü ünlü bir aktörün başka bir mitolojik kahramanın ağzından dediği gibi, hiçbir şeyden korkmuyorsan hiçbir şeyi sevmiyorsundur, hiçbir şeyi sevmiyorsan yaşamın ne keyfi var? yanıt belirsizdir, çünkü bir taraftan peter'in wendy'i gerçekten sevdiğini, bir taraftan da kısa zamanda ismini dahi unutacağını biliriz.

    az yer almakla birlikte kitaptaki en karmaşık karakter kaptan hook'tur. kaptan, peter pan'ın istemeden büyümüş halidir. masumiyetini koruyan peter'den nefret eder. hayatını peter gibi yokülke'de maceradan maceraya sürüklenerek geçirir. yine de ölümlüdür; öyle ki en korktuğu şey saat tıkırtısıdır. eser sahnelendiğinde kaptan hook ile wendy'nin -başarılı bir iş adamı olan- babasını aynı aktör oynarmış. peki wendy'nin evine peter'in kaptan'ı öldürdüğü gece dönmesine ne demeli? burada kelimelere dökemediğim bir gerçek gizli.

    ve wendy. her zaman aklı başında olan kız. çokbilmiş. maceralara katılmaz, yitik çocuklara annelik yapmakla yetinir. her zaman bir hanımefendi. oyun bozan. hepimiz yazarın onu daha çok sevdiğini anlarız, ama doğrusu bu ya, wendy'den hala çok hoşlanmıyorum.

    ilk seferinde kitabı acıklı bulmuştum, çünkü bütün çocuklar peter pan'dır. sevgili okur, insanın yaşı ilerledikçe olgunlaştığı kuyruklu bir yalan. şahsen delikanlıyken ne toyluklar, hatalar yapıyorsam tam aynılarını yapmaya devam ediyorum. ama şunu öğrenmişim, artık yazarın kitabı bu şekilde bitirmek zorunda olduğunu biliyorum.

    yazar demişken, sahi kimdir barrie? peter arka arkaya iki cümle dizemez. wendy, maceraları bu kadar sempatik dile getiremez. kaptan hook, peter'i bu kadar sevimli tasvir edemez. olsa olsa, wendy'nin kardeşi john'dur diye tahmin ediyorum. yokülke'de kendini koyveren, yine de sonuçta büyümeyi seçen, döner dönmez de ne büyük enayilik yaptığını düşünen çocuk.

    [peter pan olmadığıma üzülmüyorum ama son zamanlarda içimde çok fazla wendy, çok az peter pan beslemişim gibi hissediyorum, hangi ara böyle gramere uygun, giriş-gelişme-sonuç'lu yazan bir insan oldum, hangi yaralarım bu kadar derindi ki bu kadar kalın kabuk bağlamışım bulamıyorum. günlük hayatımda daha az "nasılsın", "sen bilirsin", "teşekkür", "tüh", "sağlık olsun", "hoşçakal", daha çok "n'aber", "hasiktir", "eyvallah", "iyi bok", "siktiret", "hadi öptüm" kullanmak istiyorum. duvarlara "ya ameliyatlı yerime gelseydi" yazan gençlere sevgim sonsuz ama asıl erişkin yaşta yalın, hafif, içinden geldiği gibi yazabilen insanlara gıpta ediyorum]
  • once upon a time dizisinden sonra biraz olsun sempati duymadigim cizgifilm karakteri.
  • aslında esin kaynağının pek de mutlu bir olaydan beslenmediği bir karakterdir peter pan.

    tıpkı çoğu hikaye gibi, misal andersen'in the little mermaid'i ya da ugly duckling'î gibi. gerçi andersen'den örnek vererek yazıya girişmek ne kadar doğru oldu bilemiyorum. sözün özü, çoğu hikayenin ardındaki itkinin aslında - genellikle - olumsuz bir yaşanmışlıktan kaynaklanmasıdır. şimdi yazarken aklıma geldi mesela jonathan swift'in gulliver's travels adlı eseri. günümüzde çocuk romanı olarak - maalesef ki - görülmekte olan bu roman, sevimli gulliver'in cüceler ülkesine, devler ülkesine, atlar ülkesine yaptığı ziyaretlerden ibaret olmayıp, aslında ağır mizantrop swift'in insanlığa karşı verdiği mücadelenin sembolü idi.

    her ne ise konu fazlası ile dağılmadan peter pan'in özü de şu şekilde:

    peter pan'in yazarı j.m barrie 8 yaşında iken, ağabeyi olan david 13 yaşında hayata gözlerini yumar. bu trajik olay üzerine barrie'nin annesi ağır bir çöküntüye uğrar. küçük barrie de annesinin bu durumuna bir çözüm bulmak amacı ile ağabeyi david'in anısını yaşatmak adına onun kıyafetlerini giymeye başlar. zaten ağır bir travma geçiriyor olan annesi ise zamanla barrie'nin kişiliğini bir kenara itip, hayatta olan küçük oğlunu hepten ölen oğlu david gibi görmektedir.

    hatta bir gün küçük barrie'nin odasına girdiğinde onu david sanarak "sen misin?" diye heyecanla sormuş, bunu yaparak da gerçekliği hepten yadsır hale gelmişti. barrie de bir yazısında, aslında çocukluğundaki ruh halini yansıtan şu sözleri sarf etmişti:

    "and i said in a little lonely voice, 'no, it's no' him, it's just me.'"*

    zavallı küçük barrie, annesinin nazarında ölü ağabeyinin belki de sadece bir maketi olarak görülmekteydi. yalnız bir çocuğun, ölü bir kimlik içerisinde sıkışıp kalması ise tüm insanlığın ileride bilecek olduğu bir karakteri yaratmasına vesile olmuştu. ne kadar ilginç, yalnız bir çocuğun yarattığı bir karakterin ne kadar da kalabalık bir zümre tarafından sarmalanıyor oluşu.

    sanırım peter pan karakteri ise her şeyi niteleyen bir özellikte: hiç yaşlanmayan, her daim çocuk kalan, lost boys*grubunun lideri.

    peter pan hem kendi kişilik özellikleri, hem de yazarının yani yaradanının kişilik özellikleri tarafından çok boyutlu olarak psikanalitik kuramlara ilgi duyanlar tarafından ele alınabilecek bir karakter. barrie'nin hayatının önemli bir yansıması.

    ____________

    * ve küçük, yalnız bir ses tonu içinde şöyle dedim, 'hayır, hayır o değil, sadece benim'"
  • idolümdür
  • --- spoiler ---

    bütün o büyümeyen çocukların aslında ölü olduklarını anladığınız an.
    --- spoiler ---

    keşke hiç görmeseydim a.k.a. childhood ruined
  • james matthew barrie'nin sonradan romana uyarlanan ünlü oyunu "peter pan - büyümek istemeyen çocuk" ülkemizde 1966 yılında bilge karasu çevirisiyle, eğitim bakanlığının "modern tiyatro eserleri serisi"nin yüz altıncı kitabı olarak basılmıştır. olmadıklar ülkesi'nde geçen oyundaki kimi kişilikleri şöyle türkçeleştirmiştir değerli yazarımız karasu :

    . nana - dadım
    . tinker bell - çangırdak çan
    . tootles - incecik
    . nibs - sivricik
    . slightly - azıcık
    . curly - kıvırcık
    . captain hook - kanca kaptan
    . skylights - ışıldak
    . bill jukes - eğlence bill
    . noodler - makarna kafa
    . great big little panther - kocaman büyük ufarak pars
    . tiger lily - pars zambağı
  • başını sonunu net olarak hatırlayamasam da bildiğim ve sevdiğim bir çocuk masalı.
    geçenlerde hakkında şöyle bir image gördükten sonra gerçekten çocukluğum mahvoldu.durdum,düşündüm mantıklı da geldi.hakkında daha derin inceleme yapmak isteyenlerin google'a 'peter pan heaven theory' yazması yeterli.
  • peter pan kitabı çocuk kitabı değildir. tam metin okunduğunda bu sonuca varılmaktadır.

    peter pan'in kendisi ise hayatımın aşkıdır.
    temel reis safinaz'a ne ise, peter pan de benim için odur.
    kahramanım "to die will be an awfully big adventure" der hook'a kafa tutarak.
  • gercek olsaydi kesinlikle tanismak icin elimden geleni yapardim. beni alsaydi neverlande goturseydi. demir ayakli kaptanla savasip onu uyuz etseydik falan.

    hatta patrick de olsaydi yanimizda. ama sunger bob olmasaydı.

    hayali kahraman. zaten sadece hayallerde olur.
  • çocukluğumda uzun yıllar etkisinde kaldığım kahramandır. kahraman dediysek pencereden balkondan uçmaya çalışmıyorduk.

    hiçbir bölümünü kaçırmadan pür dikkat izlemişimdir tüm serisini. ulan ne güzel uçuyor çocuk, kulaklar sivri falan ama göze görünmüyor. babamdan daha çok idol oldu herif, o derece.

    her gün izleye izleye sağda solda peri arar oldum artık, kafa sıyrılmaya başlanmış haberim yok. bahsettiğim dönem ilkokula daha başlamadığım dönemler.
    çok iyi hatırlıyorum her bölümün sonunda alttan billur sesli bir ablamız "eğer peter pan'a gerçekten bir şey söylemek isterseniz, yağmur bitene kadar ona bir mektup yazın ve yağmur sularına bırakın. çok geçmeden o da size bir mektupla cevap verecektir." derdi. lanet karı. tabi önceleri billur sesli ablaydı şimdilerde lanet karı demeyi daha uygun görüyorum.

    her şey çok güzel ama en büyük sorun ben ne okuma ne yazma biliyorum. acilen öğrenmem gerekli. gel zaman git zaman yazı yazmayı öğrendim fakat bu kez de yağmur yağmıyor arkadaş. yağmur yağsa ben evde olamıyorum mektup yazacak ortam bulamıyorum. kış bitmek üzere hala yağmur yok. atıştırıyor gidiyor. kağıdı şapka yapıp taksam daha çok ıslanır o kadar az.

    aylardan nisan oldu artık. yaz bitti hayaller seneye kaldı diye düşündüğüm anda yavaş yavaş hızlanan yağmurla birlikte ümitlerimde başak gibi canlandı.

    dünya umurumda değil tabi. şimdi ne yazdım hatırlamıyorum. o kadar hızlı gemi yapıyorum ki seri üretime geçsem filo çıkartırım o kadar hızlıyım. yağmur da benimle yarışır gibi hızlandıkça hızlanıyor. allahım bu ne güzel bir gün. (gökyüzü kapkara, yıldırımların arkası kesilmiyor. :)

    acil cevap bekliyorum bu yüzden ilk bulduğum akıntıya bıraktım mektuptan gemimi. allahım ne güzel de gidiyor bir sağ bir sol sallana sallana. arada taşlara değiyor kendiliğinden kurtuluyor. diyorum yeminle peter pan'a gideceğini biliyor gemi.

    tabi herşeyin bu kadar kolay olmaması gerekiyordu, olmadı da. bizim gemi logar kapağından hooooop curk diye içeri düştü. peter pan uçan kaçan bir varlık lağamda ne işi var bunun diye düşünüyorum. ama bir yandan da yer çekimine karşı mektup gelecek diye bekliyorum olmadı uçar yani, peter panın mektubu sonuçta.

    gelmedi arkadaş o mektup gelmedi. üstünden 20 yıl geçti olayın, ben hala o logar kapağına bakınca aklıma gelir hep.

    o billur sesli ablamın adı da artık "lanet karı", buna hakkım var diye düşünüyorum.
    peter pan'ın adı da artık "pitır pen" olarak değişmiştir.

    her yağmurda hala akla gelirsin pitır pen.
    hainsin çocukluk gittin mi gelmiyorsun.

    not: wendy hatıralarımda değişmeyen tek karakterdir. ne güzel kızdın sen wendy, kahkülünü sevdiğim.
hesabın var mı? giriş yap