• urdun'un baskenti amman'in 230 kilometre guneyinde bulunan tarihi yerlesim yeri.
  • baya uzun bir yazı olacak. çayınız kahveniz varsa buyrun başlayalım.

    - mekke ismi kuran'da sadece 1 kere geçiyor.
    - mekke'de 800 senesinden (islamın doğuşundan 200 yıl sonrası) önceki döneme ait herhangi bir arkeolojik kayıt bulunmuyor.
    - mekke kervan yolu üzerinde bulunmuyor, çorak bir yerde bulunuyor.
    - mekke'de hz muhammed dönemine ait çok az arkeolojik kalıntı var.
    - ortadoğu'daki pek çok ülkede (israil, amman, ürdün, şam vs) herhangi bir kazı çalışması yapıldığında genel itibariyle eski dönemlere ait bazı şehir kalıntılarına rastlamak çok olası. aynı şekilde mekke'de de pek çok yüksek bina, otel vs yapılıyor ancak -arkeologları şaşırtacak şekilde- bu zamana kadar herhangi bir antik şehir kalıntısına rastlanmamış.
    - hz. aişe mekke'den bahsederken yeşillikler ve çimenlere dolu vadilerden bahseder. mekke'ye geldiğimizde su ve ağaçları bulduk ve oraya yerleştik der. buhari zincirlere bağlı bir esirin üzüm yemesinden bahseder. bu betimlemelerin mekke için yapıldığını söylemek zor. çünkü mekke'nin her tarafı taş ve çöllerle kaplı ve yılda 10cm'den daha az yağış almakta. hatta aşırı sıcak iklimi ve çorak yapısından dolayı bırak büyük bir nüfusu beslemeyi, herhangi bir bitkinin yetiştiğini söylemek bile zor. halbuki islamın bu kutsal şehri tanımlanırken ağaçlar, çimler ve bereketli topraklara sahip olduğu söylenir. halbuki mekke'nin çevresinde ekilebilir alan bile yoktur. eski anlatımlara hiç uymamaktadır.
    - ağaçların varlığı polen ve sporlarla kanıtlanabilir. yapılan araştırmalarda mekke'de ağaç olduğuna dair en ufak bir kanıt bulunmuyor.

    - bir diğer nokta da eski arap haritalarında mekke'nin hiç bulunmaması. ticaretin merkezi olduğu iddia edilen bir şehrin eski haritalarda gösterilmesi gerekirdi. ama hiç bir antik haritada mekke bulunmuyor. ta ki islama kadar. islam sonrası haritalarda mekke var.
    - mekke ismi 740 yılına kadar herhangi bir edebiyat eserinde geçmemiş. ancak islamın ortaya çıkışından 120 yıl sonra eserlerde adı geçmeye başlamış. yani islamın ortaya çıktığı dönemde çevredeki hiç bir topluluğun eserlerinde mekke ismi geçmiyor. bu toplulukların mekke'yi bilmiyor oluşu ilginç değil mi? binlerce askeri olan bir orduya sahip ve içinde meyveler, üzümler, çimenlikler, ağaçlar olan bir şehri komşu ulusların farketmemesi normal mi? özellikle dönemin ticaret merkezi olan bir şehrin hiç bir komşu ülkenin edebiyat eserlerinde geçmemesi normal mi?

    - bütün bu sebeplerden ötürü mekke'nin islamın doğduğu şehir olduğu iddiasının bir mitten ibaret olduğuna inanılıyor. çünkü islami kaynakların söyledikleriyle arkeologların bulguları birbirini tutmamakta. bundan dolayı arkeologlar mekke ile ilgili islami kaynakların uydurma mitler olduğunu söylemekte.

    ancak yaklaşık 20 yıldır mekke'de yaşayan kanadalı tarihçi dan gibson bunların uydurma mitler olmadığını ama mekke yerine aslında başka bir şehirden bahsettiklerini iddia ediyor: petra.

    gibson hz muhammed'in mekke değil de petra'da doğup büyüdüğüne ve müslümanların namaz kılarken kıble olarak yanlış yere yöneldiklerine inanıyor.

    islamdan önceki arap yarımadasında insanlar bölgelere göre ilahlar atfediyorlardı. örneğin mezopotamya'da yaşayan ilahlar, antik yunan'da yaşayan ilahlar vs gibi.. arap tüccarlar geçtikleri farklı bölgelerin ilahlarına saygı duyarlardı. arap tüccarların karşı oldukları ise ilahların insan veya hayvan şeklinde resmedilmeleriydi. araplar ilahlarını geometrik şekillerle temsil etmeyi tercih ederlerdi. örneğin kare, üçgen gibi..bu lokal ilahlara saygı duyulurdu. böylece spesifik bölgeler spesifik ilahlara atfedilip kutsal sayılırdı. bundan dolayı çorak bir yer veya kuytu bir köşe bile kutsal sayılabilirdi ve bu yerlerde insanlar güvende olurdu.

    islamdan önce araplar kabilelere ayrılırdı ve genelde çatışma ve savaş hali içinde olurlardı. onları bir araya getiren tek ortak nokta kutsal bölgelere yapılan hac ziyareti idi. insanlar mescidi haram'da yani şiddetin vs yasak ve haram olduğu toplanma noktasında bir araya gelir dualar ederlerdi.

    - ürdün'de bulunan petra bölgesindeki kayalıklarda oraya hac niyetiyle gelmiş insanların isimleri yazılıdır. mekke islamdan önce ve islamın doğuşu süresince çevre illerde bilinmiyor, ticaret yolu üzerinde değil ve çok çorak ve izbe bir yer. dolayısıyla hadislerde ve islami kaynaklarda anlatılanlara uymuyor. peki bu sorunu nasıl çözeceğiz? cevap yine islamın kendisinde aslında.

    - bugün tüm müslümanlar kabe'ye yönelerek namazlarını kılarlar. halbuki kuranda mekke'den kıble olarak bahsedilmez. kuranda kıble mescidi haram olarak geçer yani şiddetin, öldürmenin yasak olduğu toplanma bölgesi.

    hicretten önce hz muhammed'in israil'deki mescidi aksa'ya doğru namaz kıldığı söylenir. hicretle birlikte kıble mescidi haram olarak değişmiştir.

    kuranda kıbleden şöyle bahseder;

    "doğrusu, biz, yüzünün gökyüzüne yöneldiğini, orada şekilden şekile geçerek, aranıp durduğunu görüyorduk. artık seni hoşnut olacağın bir kıbleye çevireceğiz. haydi bakalım, yüzünü mescid-i haram'a doğru çevir. siz de ey müminler, nerede olursanız olun, yüzünüzü o tarafa doğru çevirin! kendilerine kitap verilmiş olanlar da kesinlikle bilirler ki, rabblerinden gelen o emir haktır. ve allah, onların yaptıklarından ve yapmakta olduklarından gafil değildir."

    tarihi yapılarla ilgili araştırma yapmak internetin gelişmesiyle çok kolaylaştı. eskiden arabistandaki tarihi camileri araştırmak isteyen birinin bu yerlere tek tek gidip incelemelerde bulunması gerekirdi. artık internette google earth gibi uygulamalarla fiziksel olarak bu yerlere gitmeden araştırma yapmak mümkün. örneğin https://archnet.org/ sitesine gidip "bina tipi" olarak "dini yapıları" seçerek bir arama yapabilir ve çıkan sonuçları eskiden yeniye göre sıralayabilirsiniz. böylece en eski cami ve mescitlere ulaşabilirsiniz.

    dan gibson bu şekilde bir araştırma yapmış ve günümüze kadar orijinalliği hiç bozulmamış 12 cami bulmuş. amacı ise bu ilk ibadet yerlerindeki kıbleyi tespit etmek. üç ihtimal bulunuyor; ya bu mescitlerde kıble mescidi aksa'yı gösterecek ya kabe'yi gösterecek ya da başka bir yeri..

    dan gibson'un araştırmasına konu ettiği mescitler;

    1. mescid-i kıbleteyn, 623 yılında inşa edilmiş. hz muhammed'e kıble değiştirme ayeti geldiğinde yüzünü mescidi aksa'dan kabe'ye bu mescitte çevirmiştir. çift kıbleli mescit anlamına gelir.

    2. huaisheng camii. çin'dedir. 627 yılında inşaa edilmiştir.

    3. fustat camii, mısır. 641.

    4. emevi sarayı, ürdün. 700.

    5. baalbek camii, lübnan. 701.

    6. amman kalesi, ürdün. 701.

    7. sanaa camii, yemen. 705.

    8. khirbat al-minya, israil. 706.

    9. wasit camii, ırak. 706.

    10. mescid-i aksa, israil. 706.

    11. khirbat al-mafjar, batı şeria. 724.

    12. anjar camii, lübnan. 724.

    bunlardan 2 nolu camiiye bakalım. marco polo çin'e ulaştığında burada binlerce arap tüccar görür. araplar binlerce yıl boyunca çin'e ticaret için gitmektedirler. peygamberin amcası ebu vakkas da böyle bir misyon için çin'e gider. ve yazıtlara göre ebu vakkas buradaki arap tüccarlar için 627 yılında bir camii inşa eder. yani daha islamın ilk yılları.

    dan gibson bu camiiye gider ve gps araştırmaları yaparak camiinin kıblesini tayin etmeye çalışır. ve bulduğu sonuç şaşırtıcıdır. camii kabe'ye bakmamaktadır. mescid-i aksa'ya da bakmamaktadır. mekke'nin 12 derece kuzeyine bakmaktadır.

    buradaki kırmızı ile işaretli yeri göstermektedir.

    bir diğer örnekteki camii mısır'daki fustat mescidi. islamın ilk yıllarında 641 yılında inşaa edilmiş. bu camii günümüze kadar pek çok restorasyon geçirmiş ancak camiinin zemin planları orijinalliğine koruyarak günümüze kadar gelmiş. islami kayıtlara göre camiinin ilk kıblesi doğuyu göstermekte. fakat daha sonra yapılan düzeltme ile kıble güneye yani kabeye çevrilmiş.

    aynı şekilde ürdün'deki emevi sarayının da kıblesi kabe olarak gözükmüyor.

    bu da 701 yılında inşaa edilen lübnan'daki baalbek camiinin kıblesi. bu da ne kabeye doğru ne de mescidi aksa'ya.

    aynı şekilde mescid-i aksa'nın kendisi de kıble olarak kabe'yi değil başka bir yeri göstermekte.

    yine benzer şekilde emevi döneminin sonuna doğru inşaa edilen khirbat al mafjar sarayında bulunan mescit ne mescidi aksa'ya ne de kabe'ye bakmaktadır. tamamen farklı bir kıbleye dönüktür.

    son örneğimizde yine emevilerin son döneminde lübnanda inşa edilen anjar camii. bu camii en fazla 30 yıl kullanılmış ve sonra harabeye dönmüştür. dolayısıyla kıblesi en kolay tespit edilen camii budur çünkü en ufak bir değişiklik olmamıştır. yine bu camiinin kıblesi de ne mescidi aksa ne de kabeye değil bambaşka bir yere bakmaktadır.

    ve işte zurnanın zırt dediği yere geliyoruz. bütün bu camiilerin kıblesini bir araya getirdiğimizde hepsinin ürdün'deki spesifik bir yere baktığını görüyoruz: petra antik şehri. petra böyle bir yer ve bu eski mescitlerin tümü petra'ya bakıyor: https://soz.lk/i/gpz3oufp

    petra ürdün'de bulunan çok popüler bir turist destinasyonu. her yıl binlerce turist buradaki büyük görkemli tapınakları görmeye geliyor. peki, petra kuranda bahsedilen tüm şehirlerin anası olabilir mi? islam öncesi dönemde arapların hac için geldikleri oldukça popüler bir yerdi burası. peki petra hz muhammed'in doğum yeri olabilir mi? islamın doğduğu yer olabilir mi?

    petra nebati krallığının başkenti. pek çok tapınağa ve ilaha ev sahipliği yapan bir yer. nebatiler islamdan önce dushara adlı erkek yaratıcıya tapıyorlar. dushara'ya 3 kadın tanrı eşlik ediyor: lat, uzza, menat. (bir erkeğe 3 kadın?)

    peki neyse mescitlerle ilgili olarak islam kaynaklarına geri dönelim. müslümanlara göre bu camiiler petra'ya doğru değil mescidi aksa'ya bakmaktadır. ve bunu kimden öğrenmişlerdir? meşhur hadis alimi buhari'den. ama buhari hz muhammed'ten 200 yıl sonra yaşamıştır. yukarıda örneğini verdiğimiz camiiler ise buhari'den öncedir. dolayısıyla buhari bunlara şahit olmamıştır, sadece insanların hatırladıklarını toplamıştır. buhari'nin hadislerinde de kıble ile ilgili değişik ifadeler vardır.

    örneğin;

    buhari 6/17: bir cemaat kuba mescidinde namaz kılıyordu. derken bir adam geldi ve onlara "bu gece allah resülüne bir ayet geldi ve namazında kabeye doğru yönelmesi emredildi. siz de öyle yapmalısınız" dedi. o esnada onların yüzü şam'a dönüktü, bunu duyunca kabeye döndüler.

    dan gibson hz muhammed'in medine'de iken petra'ya doğru namaz kıldığına inanıyor. haritada baktığımızda petra ile şam aynı doğrultuda kaldığından rivayetlerde şam geçmesini buna bağlıyor. yani insanlar petra'yı unuttu ve büyük büyük dedelerinin şam'a doğru dua ettiklerini düşündüler.

    kuran'da ali imran suresi 96ncı ayetinde bekke diye bir yerden bahsedilir. tefsircilere göre bekke'den kasıt mekke'dir. fakat neden mekke değil de bekke denmiştir?

    "gerçek şu ki, insanlar için yapılmış olan ilk ev, âlemlere bir hidayet ve bir bereket kaynağı olan bekke’deki evdir."

    becca kelimesi eski yahudi dilinde gözyaşı anlamına gelmektedir. becca kelimesi incil'de bir tek yerde geçmektedir ve gözyaşı vadisi diye bir yere atıfta bulunmaktadır. islamda ise gözyaşı vadisi yani bekke hz ibrahim'in hz ismail'i kesme emri alması üzerine eşiyle ve meleklerle hüngür hüngür ağladığı yerdir. kuran'da bekke denilen yer kabe'nin bulunduğu yer olarak tarif edilir. ilk inşaa edilen ev. halbuki bekke'nin israilde olması gerekirdi incildeki ayete bakarsak? peki bunun açıklaması ne olabilir?

    açıklaması şu olabilir. petra'da çok fazla deprem oluyordu. hatta 551 yılında yani hz muhammed'in doğumundan 19 yıl önce çok büyük şiddette bir deprem oldu. bu depremde petra'nın büyük bir bölümünün yıkıldığı söyleniyor. petra burada yıllarca pek çok insan öldüğü için gözyaşı vadisi olarak anılıyor olabilir.

    şimdi eğer petra hz muhammed'in doğduğu yer ise, burada hz muhammed'in kabilesi kureyş'lere ait izler olması gerekir. eğer petra'da hz muhammedin kabilesinden izler bulabilirsek bu hz muhammed'in burada doğduğu savını çok ciddi şekilde destekleyecektir.

    petra'nın 40km ilerisinde hümeyme adı verilen bir yer var. arkeologlar burada abbasilere ait bir çiftlik evi ve camii bulurlar. ıraklı müslümanlar şam emevilerini yenince hz muhammed'in aile fertlerinden birinin bu galibiyetlerini desteklemesini ve meşrulaştırmasını isterler. bunun için petra'nın 40 km ilerisinde bulunan hümeyme'ye gelirler. burada hz muhammed'in aile fertlerini ve kureyş kabilesini bulurlar. hz muhammed'in akrabalarını bulmak için mekke'ye veya medine'ye değil petra'nın yakınındaki bu yere gelirler.

    peki şimdi gelelim islami kaynaklara.. islami kaynaklarda anlatılan mekke ile petra birbirini tutuyor mu bir bakalım.

    derler ki hz muhammed'in babası abdullah dışarıda toprakta çalışmaktadır. elleri ve üzeri topraklı bir şekilde eve girer ve birinci eşiyle halvete girmek ister. karısı bu teklifi reddeder, üzerin kirli der. abdullah dışarı çıkar ellerini yıkar ve üzerini temizler. tekrar eve gelir ve bu defa ikinci eşi emine'ye aynı teklifte bulunur ve halvet olurlar ve bu birliktelikten hz muhammed dünyaya gelir.

    bütün kaynaklarda abdullah'ın üzerindeki kirden toprak olarak bahsedilir. arapça bu ifade verimli/ekilebilir toprak anlamına gelir. halbuki mekke'de ekilebilir verimli toprak yoktur. petra ise bu yönden çok zengindir. arkeologlar petra'da kuyu kanalları, bahçeler, ağaçlar, üzüm vs izleri bulmuşlardır.

    petra aynı zamanda duvarlarla çevrili bir şehirdi.

    ibni ishak şöyle der; "onu mekke'nin duvarlarından birinde otururken çevrelediler"

    işin ilginci mekke'de herhangi bir şehir duvarı bulunmuyor. halbuki ibni ishak özellikle "mekkenin duvarları" tabirini kullanıyor.

    peki ya petra? petra bir vadide kurulu. etrafı büyük dağlar ve tepelerle çevrili. burada insanlar bir dağın yamacından diğerine duvarlar örmüşler. buradaki gibi.

    petra'da aynı zamanda nehirler bulunuyor. ancak buradaki bir nehrin farklı bir özelliği var. bir dağın içinden gelip karşı taraftaki dağın içinden geçiyor. şöyle bir şey.

    islam'da hac'da yapılanlardan biri de merve ile safa adı verilen dağlar arasında 7 kez gidip gelmektir. işin ilginci buhari'nin naklettiğine göre hz muhammed bu iki dağ arasındaki yağmurlu su yolu üzerine basarak gidip gelirmiş. ama bunda sıkıntı var. çünkü bugünkü hacıların arabistanda gittiği safa ile merve aslında iki kayadan ibaret. bakınız bu. ayrıca bu karede görüleceği üzere safa ile merve arasında herhangi bir yağmur yolu bulunmuyor. halbuki petra'daki bu iki dağ ve arası aslında buhari'deki tanıma tam tamına uyuyor.

    bir diğer konu da hira mağarası. eğer hacca gidip hira mağarasına çıktıysanız mağaranın mekke'ye doğru bakmadığını farkedeceksiniz.

    eğer petra hz muhammed'in doğduğu yer ise, ona ilk ayetin nazil olduğu hira mağarasının da petra'da bulunması gerekir.

    eski kayıtlarda mağaranın şehre baktığı yazar. halbuki mekke yakınındaki hira mağarası mekke'ye doğrudan bakmamaktadır.

    petra'da doğrudan şehri gören bu mağarada pek çok ilahı temsil eden geometrik şekiller bulunmaktadır. burası tam da kayıtlarda anlatıldığı gibi şehri tepeden gören, insanın hayatın anlamını sorgulamaya gidebileceği bir yer.

    kuranda insanların mescid-i haram'da toplanıp dua etmesinden bahseder. mescid-i haram yani öldürmenin, günahın, kötülüğün haram ve yasak olduğu toplanma yeri. yani bu yasak bölgenin bir sınırları olmalı ve burada kuş dahi öldürülmemeli. kabe'de böyle bir çevrili alan yok.

    petra'ya giden turistlere kenarları keskin kare dikdörtgen şeklinde kayaları gösterir ve bunların "cin kayası" olduğunu söyler yerel rehberler. kayalar şöyle bir şeydir. büyük ihtimalle bu kayalar yasak bölgeyi çevreleyen kayalardı ve bunların ortasında kabe vardı. ama artık yok. neden? çünkü ibn zübeyr adında biri kabe'yi buradan taşıdı.

    abdullah ibni zübeyr islamın kutsal şehri petra'nın valisiydi. fakat çok mutsuzdu. çünkü o devrin hakimi emeviler başkent olarak şam'ı seçmişlerdi ve pek çok insan şam'daki çatışmalardan ve rüşvet ve yolsuzluklardan dolayı mutsuzdu. 683 yılında yani hz muhammed'in vefatından 64 yıl sonra abdullah ibni zübeyr kendisini islamın halifesi ilan etti ve bu durum ikinci müslüman sivil savaşını başlattı. emeviler zübeyr'in kendisini halife ilan etmesine çok sert tepki gösterdi ve üzerine bir ordu gönderdiler. ibni zübeyr herkesi şoke eden şeyi yaptı: islamın doğduğu petra'daki kabe'yi yıkıp yok etti. yerle bir oldu. ve buradan çıkardığı siyah taşı (hacerül esved) bir beze sardı. (bu arada binlercec yıl önce bölgeye meteor düşmesi ve meteorun düştüğü alanın petra'ya mekke'den daha yakın olması ve hacerül esved yani gökten gelen siyah taşın aslında bir meteor parçası olduğu ve nesillerce kutsal hale dönmesi gibi bir durum var..) emeviler bu süre zarfında şehri kuşatmış ve ibni zübeyr ile savaşıyorlardı. savaşın 40ncı gününde emevi halifesinin öldüğü haberi geldi. bunun üzerine yeni emevi halifesi başa geçti. 40 gün sonra o da öldü ve bu 40 gün içinde zübeyr'i kuşatan ordunun geri dönmesi kararlaştırıldı. ancak haritaya baktığımızda o günün şartlarıyla hem halifenin ölüm haberinin gelmesi hem yeni halifenin dönme kararı vs bunların 40 gün içinde mekke gibi uzaktaki bir şehirde yapılamayacağı açık. petra resme tam uyuyor.

    tabari'yi biliyorsunuz. büyük islam tarihçisi. yaşadığı dönemde her yılı kitaplarında bir kaç bölümde anlatıyor. ama ilginç bişeler oluyor. islamın kutsal şehri petra'yı kuşatan emevi ordusunun bu kuşatması bir kaç yıl sürüyor. bu yüzden 70 yılı islami tarih açısından çok önemli. şimdi tabari 69 yılını toplam 15 sayfada anlatıyor. 71 yılını ise 27 sayfada anlatıyor. peki ya 70 yılı? hiç. o tarihle ilgili en ufak bir yazı yazmıyor tabari. bu yıl için yazacak hiç bir şey bulamadı mı yoksa ondan sonra gelenler bu sayfaları sansürlediler mi?

    musab ibni zübeyr yani abdullah bin zübeyr'in kardeşi kuşatma esnasında şehre pek çok sayıda at ve deve getiriyor. ve bu at ve develerle birlikte zübeyr ve takipçileri emevi kuşatması altındaki petra'dan çıkıp arabistan çöllerinde başka bir kutsal şehir arayışına koyuluyorlar. ve bütün bunlar tabari'nin tarih kitabından çıkarılıyor. zübeyr kabe'yi yeni bir yerde kurmayı planlıyor. peki ama nerede? daha güvenli ve uzak bir yerde mi? böylece ibni zübeyr atlar ve develerle ve takipçileriyle arabistan çöllerine çıkıyor ve bugünkü mekke'de yeni kabe'yi kuruyor. yanında da kutsal siyah taş hacerül esved var ki bu taş sayesinde istediği yerde kabe'yi kurabilir.

    el haccac daha büyük bir emevi ordusuyla petra'yı tekrar kuşatıyor. bu defa devasa mancınıklar getiriyor. kuşatma 6 aydan fazla sürüyor. kuşatma esnasında mancınıklardan gelen dev kayalar petra'da zübeyrin yıktığı kabeyi daha da yıkıyor. ve en nihayetinde zübeyr savaşı kaybediyor. ama medine, mekke ve küfe'deki takipçileri onun fikrini yaşatıyor.

    bu arada islam dünyası ikiye bölünüyor. şimdi namaz kılarken petra'ya mı yönelecekler yoksa kabe'nin taşındığı yeni yer olan mekke'ye mi?

    şam'daki emeviler petra'ya doğru namazlarını kılarken, doğuda kurulan abbasiler mekke'ye doğru namazlarını kılıyorlar. işte tam da bu zaman dilimi içerisinde inşa edilen cami ve mescitlerde kıble farklılıklarını görmeye başlıyoruz. bu tarihten önceki tüm camiler petra'ya doğru bakarken bundan sonra kurulanlar mekke'ye doğru bakmaya başlıyor. ama sorun halen ortada duruyor. eski camileri ne yapacağız? onlar halen petra'ya bakıyor? işte tam da bu zaman dilimi içerisinde camiilere kıbleyi gösteren işaretler konmaya başlıyor. o dönemde abbasi halifeleri tüm camilere bu kıble işaretlerinin konmasını emrediyor böylece herkes yeni kıbleye göre namazlarını kılmaya başlıyor. yine bu zamanda "mihrap" kavramı ortaya çıkıyor. mihrap bugün camiilerin standart özelliğidir ancak çıkış noktası kıblenin yönünü göstermek içindir.

    sivil savaş devam ederken emeviler petra'ya, diğer yerlerdeki müslümanlar ise mekke'ye doğru namazlarını kılmaya devam ederler. ibni zübeyr küfe'deki müslümanlarla karşı karşıya gelince küfeliler "ey ibni zübeyr biz seninle aynı kıbleye bakan müslümanlarız" derler. burada kasıt biz seninle beraberi demektir aslında ve kıblemiz mekke'deki kabe'dir. küfe bundan sonraki islami gelişimde büyük rol oynar. çünkü ibni zübeyr ölür ve küfe islamın yayıldığı abbasi yönetimindeki merkez haline gelir.

    hz muhammed'ten sonra müslümanlar sadece politik olarak değil, islamik olarak da birbirlerinden ayrıldılar.

    islamın ikinci yüzyılında inşa edilen camilerde de bir tuhaflık vardır. araştırmalara göre bu camilerin bazıları ne mekkeyi ne de petrayı göstermektedir. buna "şaşkınlık dönemi" deniyor. acaba bu dönemde bir şey mi oldu da camiileri inşa edenler ne mekkeyi ne de petrayı seçmediler?

    hz muhammed'in ölümünden 100 yıl sonra pakistan lahor'da inşa edilen bir camiinin kıblesi mekke'dir. bu cami önemlidir çünkü şaşkınlık, karmaşıklık döneminden sonra mekke'nin kıble alınmasında bir öncüldür.

    amman'da kurulan emevi sarayını hatırladınız mı? bu saraydan önce kurulan mescid petra'ya bakarken, 120 yıl sonra kurulan saray mekke'ye bakmaktadır. burada görüldüğü gibi. ve bu sarayın inşaa edildiği dönemde mekke ismi edebiyat eserlerinde geçmeye başlar.

    yani ortada üç grup vardır. emeviler yani gelenekciler petra'ya doğru namazlarını kılarken, abbasiler yani reformcular mekke'ye doğru namazlarını kılarlar. bir de diğerleri dediğimiz üçüncü bir grup bunlarda her iki tarafı reddedip farklı bir kıbleye yönelirler.

    bir süre sonra abbasiler emevileri ortadan kaldırır ve bağdat'ı başkent yaparlar. burada inşaa ettikleri görkemli camiiler artık tek kıbleye bakmaktadır: mekke.

    kaynak: https://www.youtube.com/watch?v=tiw1oph6qvm&t=327s

    bonus: https://www.youtube.com/watch?v=cypyxwaubq8
  • petra, günümüzde ürdün sınırlarında yer alan, islamiyetin doğduğu erken 7.yüzyılda ise doğu roma imparatorluğunun sınırlarında yer alan yunanca ve aramicenin hakim bir şehirdi. bu süreçte mekke ve medine arasında geçtiğini kabul ettiğimiz politik, sosyal ve dinsel devrime benzer bir durum petra ve x şehri arasında yaşanmış olsaydı, roma kaynakları ve hatta pers kaynaklarının doyurucu bilgilerle dolu olması gerekirdi. buna karşın romalıların islamın farklı bir din olduğunu, hristiyanlığın batıni bir kolu olmadığını yüzyıllar sonra anlayabilmişler ve hz.muhammed dönemiyle ilgili islami kaynakları takip etmişlerdir. bunun yanında kuran'daki dilin grekçe veya aramiceden etkilenmemiş olması veya roma kültür havzasıyla ticaret dışında içiçe olmaması da petra tezini geçersiz kılar.

    not: islamiyetin ilk dönemleri üzerinde yoğun bir sis olduğu doğrudur. mekke üzerinde herhangi bir araştırmacının şüphe içerisinde olması da çok normaldir ama bu petranın mekke olduğuna dair teorinin gülünçlüğü ve tarihten kopukluğunu değiştirmez.
  • bizim ekşici ateistler neden böyle anlamıyorum. adamlar komplo teorisi bile sayılamayacak belgesellere iman ediyorlar, sonra bunu harfi harfine yazıya döküyolar. üstüne gelip akıldan, sorgulamaktan falan söz ediyorlar.

    9. yy öncesi tüm camiilerin kıblesi folk astronomy denen yöntemlerle bulunuyordu. bu kesin. dan gibson inat edip sadece islam tarihinin, nebati tarihinin değil bilim tarihinin verilerini de çarpıtmakta (ki zaten bu alanların hiçbirinde uzman değil, hatta temel akademik çalışmalardan habersiz) ve 9. yy öncesi camiilerden bir petra'ya bakış çıkarmakta. ki gerçekte hiçbiri petra'ya bakmıyor. david a. king'in makaleleri daha önce defalarca paylaşıldı bu tartışmalarda ama herhalde dil problemi yüzünden okunmuyor bizdeki ateistler tarafından, biraz translate çevirisi gibi ama şu sitede türkçeye çevirisi var galiba kısım kısım; petra iddiası

    ortada üzerine tartışacağınız hiçbir bilimsel ve tarihsel veri yok. kur'an'dan ayet koparıp absürd şekilde yorumlamalarla bir yere varılmaz. islam tarihinden olaylar ve mekanlar koparıp gerçeği bu demek ayrı birer gerizekalılık örneği ve bu gerizekalılıkların sonu yok. bu salaklıklara cevap vermekte imkansız çünkü hiçbir harita bilgisi, hiçbir bilim ve matematik tarihi bilgisi, hiçbir islam tarihi bilgisi, hiçbir tefsir bilgisi, hiçbir coğrafya bilgisi, hiçbir nebati, pers, bizans tarihi bilgisi vs. olmayanlar için bu şekilde tezler ortaya atmak çok kolaydır, ama işte cevap vermek için her alanla ilgili çalışmaları takip edip, okuyup göstermek gerekiyor. ve bu da zor bir uğraş. günümüzde bu birçok şeyle alakalı yalanı yaymak çok kolay ama hakikati konuşmak zor.

    net konuşuyorum petra'nın kıble olduğuna inanmak düz dünyaya inanmaktan bile daha absürd ve salakça bir şey.

    dan gibson'ı geçelim mevzunun nerde koptuğunu söyleyelim. patricia crone ve michael cook'un hagarism çalışmalarıyla başlayan revizyonist islam tarihçiliği ortaya tutarlı tezler koyamıyor, ki bunlara inananlar da islam düşmanları ateistler veya ermeni, evanjelist hıristiyanlar falan genelde. bakın net konuşuyorum bunların çoğu oryantalistlerden beter, tüm müslüman kaynakları yok sayıyorlar ve hıristiyan kaynakları üzerinden bir islam tarihi yazmak istiyorlar. bu da islamı mesiyanistik veya monofizit hıristiyanlığa veya yahudiliğe bağlama uğraşısıyla paralel gidiyor. hatta öyle tezler var ki ilk dönem müslümanlar güya kendilerini hıristiyan olarak biliyorlarmış falan filan.

    bakın olay aslında şurada islam'ın kuruluşu gayet ortada ve nettir. çünkü kur'an'ın kendisi bir "kurucu metin"dir. yani islam toplumunu oluşturan şey kur'an'dır. inciller gibi etkisiz bir metin değil yani. üstelik hz. muhammed'in hayatı gayet nettir, isa'nın musa'nın veya buda'nın yaşayıp yaşamadığı bile tartışma konusu olabilir akademik tarih tarafından ama hz. muhammed'in im-kan-sız.

    günümüz revizyonist tarihçileri işte buna gölge düşürmek için kasıyorlar. ama herşeyi şüpheli hale getirdikten sonra ortaya bir tez atamıyorlar ki. örneğin crone'un bu camiler kuzey arabistan'da bir yeri gösteriyor mekkeyi göstermiyor iddiası(ki o da d. king'in gösterdiği gibi ilk dönem camiilerinin kıblesini folk astronomy'yle yapıldığından habersiz bir şekilde ortaya attı bu iddiayı)na kanalım o zaman gerçek mekke nerede? sorusuna bir cevap verilmesi gerek öyle değil mi? petra uydurması bu masallardan sadece biri, kimi suriye'yi kimi gazze'yi kimi mezopotamya'yı kimi hatta merv'i falan gösteriyor. sadece mekke gerçek mekke değil de birleşiyor revizyonistler. diğer herşey çorba. ki mekke'nin mekke olmadığını tespitleri absürd. önce islam kaynaklarını tamamen reddet, sonra yok oradan ticaret yolları geçmiyormuş falan gibi halen tartışılan ya da islam öncesi arap yarımadası arkeolojisi gibi zaten oldukça zayıf veriler olan alanlardan verilerle mevzuyu karıştır karıştırabildiğin kadar.

    ortada islam tarihini değiştirecek bir akım da yok, ortada ciddiye alınacak tezler de yok yani. revizyonist okulun tezlerini ancak hıristiyan misyoneriyseniz mutlak kabul edersiniz. ya da popüler herşeye inanan komplo teoricileriyseniz.
  • firsati olan herkesin mutlaka ve mutlaka gidip gormesi gereken yer. sanirim simdiye kadar gordugum en guzel yerlerden birisi urdun. akabe'den baslayip wadi rum, petra, wadi mujib, olu deniz ve amman rotasi izlenerek cok guzel birkac gun gecirilebilir.

    kibleymis mekkeymis pek onemli degil tarihi acidan muhtesem bir cografyanin parcasi.
  • aslında "mekke karavan yolu üzerinde bulunmuyor." cümlesinden sonrasını okumayacaktım... sonuçta benim de bir karavan alma niyetim var ama mekke'ye gidemeyeceksem neden alayım değil mi karavan?

    dan gibson demişsin ama bu bildiğin dan brown kardeşim.
  • ingilizceden caravan'ı direkt karavan olarak çevirince anlam başka yerlere kayıyor tabii ki. yukarıda hala tartışılan dediğim makalenin kısa bir özeti burda varmış; islam öncesi antik dönemde "kervan" güzergahları üzerinde mekke

    çoğu kaynak ingilizce olduğu için makale paylaşmakta zorlanıyoruz. o yüzden yukarılarda dandik bir blogu mecburiyetten ekledim. onun yerine david a king'in academia'daki makalelerini okuyabilirsiniz. ama özetle şunu demek lazım çünkü bu petra konusu ateistler arasında nasıl bir propagandaya/mutlaklığa dönüşmüşse bana sürekli saçma sapan itirazlar yöneltiliyor, o yüzden son kez yazacağım;

    tarihçi falan olmayan dan gibson'ı siktir edin sadece o değil, patricia crone'dan tom holland'a bütün revizyonistler bildiğin kaynaksız sallama derdindeler. sadece schacht'ın hadis eleştirileriyle tüm islam kaynaklarını(halbuki hadisler zaten gelenektede eleştiriye daima açılmış, ama artık tevatüre ulaşmış haberleri yok saymak anlamsız) yok sayıp alternatif bir islam tarihi yaratmak derdindeler. (zaten fikirin kökenindeki incillere uygulanan tarihsel-kritik metodu kur'an'a uygulama noktasında bile mevzular karışıyor da bu metodik problemleri şimdilik geçelim.) ama işte tezlerini doğrulayacak hiçbir(bakın hiçbir diyorum) kaynak yok ki doğru dürüst. neyle alternatif yazacaksınız? ancak uydur uydur ipe diz mantığına dönüşüyor işler.

    günümüzde bu revizyonist çalışmalar tarihsel olarak geçersizdir. ama işte 11 eylül'den sonra batıda yükselen islam düşmanlığıyla sırf islam'ı spekülasyon konusu yapmak için adamlar bakıyorlar şimdi hz. muhammed'in varlığını inkar etmek imkansız; bu sefer islam'ın kuruluşuna gölge düşürelim mantığı devreye giriyor, hazır daha önceden hagarism falan var, mekke orada değilmiş diyelim; hiç islam uzmanı olmadan tefsirleri, islam geleneğindeki epistemolojik tüm kaynakları boşvererek inciller gibi kuranı tarihsel bir metine çevirelim hatta klasik arapça falan hiçbir şey bilmeden buradan zorlama tefsirler yapalım; mantık bu işte.

    ortada spekülasyon konusu yapılacak hiçbir mesele yok. robert hoyland'ın "seeing islam as others saw it" kitabı gibi tamamen islam dışı kaynaklar odaklı "gerçekten akademik ve kaynaklı" çalışmalar çoğalınca bu durum anlaşılacak. hoyland'ın bazı kaynaklarına değinen bir makalenin özeti daha..
  • (bkz: #94977781)
  • islamcılar bir olayı savunurken '' gerizekalı, salaklık '' tarzında ifadelere başvuruyorsa bilin ki sinirlenmişlerdir ve emin olun ki söz konusu inkar ettikleri olay doğrudur.

    kalıbımı basarım petra gerçek kabedir.
  • civilization vi oyununda bir wonder.

    amanitore, cleopatra veya mansa musa ile oynarken yapmanız gereken wonder’lardan birisi.
hesabın var mı? giriş yap