• selefi, fransız peugeot j7 olan ticari araç. halefi ise; fransa'da peugeot boxer, türkiye'de karsan j9 premier'dir. fransa'da 1981-91 yılları arasında, türkiye'de ise 1981-2005 yılları arasında üretilmiştir. oyak'ın renault 12'ye, tofaş'ın fiat 131'e yaptığını, karsan da j9'a yapmıştır yani.

    bu araç hakkında şöyle bir hurafe vardır: fransa'da at taşımacılığı için üretildiği, türkiye'ye minibüs olarak "kakalandığı" söylenir. bu külliyen yalandır. her ticari araç gibi j9 da çeşitli konfigürasyonlarda, çeşitli amaçlar için kullanılmıştır. bakınız şu türkiye'de üretilmemiş olan j7'nin broşürü. görüldüğü üzere fransa'da da hem at taşımacılığı için hem de "transport d'enfants" için kullanılmış. ayrıca j9 gömenlerin övdüğü mercedes sprinter da at taşımacılığı için kullanılabiliyor günümüzde. çünkü ticari araçtır bunlar ve bir şeyler taşıyor olmaları çok normaldir. normal olmayan şey karsan'ın j9'u 2000'den sonra da üretmeye devam etmesi.

    bu konuda hala kafasında soru işareti olanlar şu videoyu da izleyebilir. avrupa'daki j7 ve j9 sahipleri güzel bir buluşma gerçekleştirmişler. videoda hem panelvan hem minibüs hem de karavan versiyonlarını görmek mümkün.

    son olarak da şunu söyleyeceğim. daha önceki entrylerde de belirtilmiş: bu aracın gerçekten kendine has bir kokusu, motor sesi ve kapı sesi vardır.
  • efsane motor sesi bugun bile cok net beynimde zonkluyor.

    normalde ses deyince insanin aklina gelen sey bellidir ama bu arkadasin motoru oyle degisik bir cinlama veriyordu ki kulaklara, kafada sadece tok ama ince bir "pppprrrrrrrr" sesi yankilaniyordu.

    ama iste insanoglu adaptasyon konusunda gercekten sasilacak derecede iyi. lisede f.altay - guzelbahce arasi yapilan sabah yolculuklarinda, duyma islevini yok edip beyni adeta bloklayan bu seye ragmen az ders calismadik o yolda.

    hey gidilerin j9'u be. ayrica o urla dolmuslarinda her zaman biraz daha yer de olurdu.
  • 2005 modeline sahiptik, 5 sene servis çektik babamla acemilik günlerimizde esenler'de az arabaya sürtmedik dönelim diye bocalarken çünkü bilen bilir kolay dönmez köftehor.
    ailecek hala "hırhır" olarak anarız rahmetliyi.
  • bunu dizayn eden orospu çocuğunun sülalesini sikeyim ben. o boktan dönme yarı çapı ile trafiğe çıkmasına müsade edenlerin de allah belasını versin.
    tanım: pejo nun dizayn faciası olan minibüs modelidir.
  • çok sövülür de, alım gücü yerlerde olan bir ülkedeki bütün personel taşımacılığının yükünü çekti on yıllarca.

    elbette eski olacak, külüstür olacak, dönme yarıçapı kötü olacak. hiç bir minibüsçünün daha iyisini alma şansı yoktu 1980'lerde, ve 90'ların büyük bölümünde.

    ayrıca bursa'ya da az istihdam ve para getirmemiştir.
    (bkz: karsan)
  • üniversitedeyken parasız kaldığımda minibüslerde şoförlük yapardım. j9u bilen bilir gitmeye gitmez dönmeye dönmez. ama az ekmeğini yemedim motor sesine kurban olduğum.
  • gençken servis çekip, yaşlanınca kokoreç büfeliği yapan çalışkan pejo modeli.
  • dikili merkez-polyak arası binerdik biz buna. gerçekten motor sesini bugün duysam, aha j9 geliyor derim. çocukluğumun tamamı bunda geçti resmen.

    işin ilginci, ilk kazamı da bununla yaptım. sürücü koltuğunda değildim elbette.

    bir gün okuldan çıktık, servise bindik. her zaman yerim belli, ön koltuklar öğretmenlerindi. ben de iç kısımda kalan en ön koltuğun tam ortasına otururdum. böylelikle şöförü izlerdim. gaza bastı, frene bastı, vites attı vs vs hepsine bakardım.

    neyse, oturdum. yine bakıyorum şöföre. güneş tam karşıdan vuruyor. bir anda durdu trafik. sonra bizimki bir frene asıldı, çekti, bi daha asıldı, sonra dan diye koyduk öndeki arabaya.

    arkadan gelen başka bir servise dökülüp gitmiştik. sanıyorum bu bahsettiğim olayın senesi 1995-1996 falandır.

    sonra bir de 15 yaşlarındayken, yine bir j9 kullanma hikayem var da, onu da sonra anlatayım.

    entry uzun olunca okuyan olmuyor zaten.
  • yamulmuyorsam vites kolu pozisyonunda, geri vitesi 1. vitesin biraz daha alt ve ilerisinde olan taşıt. şöyle oluyordu: geri vitese almak için kolu 1. vitese geçer gibi sola ileri itip, biraz daha aşağı itmek gerekiyordu. bunu bendeniz acı bir tecrübe ile öğrendim.

    minibüsün şoförü j9’u arkası uçurum olan bir yere park etmişti. ben de aracın içindeyken bu taşıtı sürmekten anlamayan bir akl-ı evvel kendince şaka olsun diye “ekeke mekeke” diyerek direksiyona oturup, vitesi de 1’e alıyorum diye sola en aşağı kadar itince vites geriye geçmiş, andavalın ayağını debriyajdan kaldırmasıyla araç geriye doğru hareket etmişti. bereket son anda fren yapmak aklına geldi hazretin, biz de teker meker yuvarlanmaktan kurtulduk. hatırladım da yeniden sinire kestim*.
hesabın var mı? giriş yap