• kendisine bir şiir yazdım ve paylaşmak istiyorum. şiirimin adı, peynir.

    sabah öğle akşam gece deseler peynir ye...
    yerim.
    kaşarından beyazına ayırt etmem, verin derim
    yerim.
    bazısı diyor, duyuyorum; yok bu peynir çok öeeeh...
    çok özür dilerim ama sizin damağınızı
    sikerim.
    seni çok seviyorum peynir.
  • bazen içimden kendime öldürücü sorular soruyorum.
    "ikisinden biri dünya üzerinden tamamen silinecek ve bu kararı sen vermek zorundasın: bitter çikolata mı, peynir mi?"
    işte o anda acı çekerek verdiğim cevap hep "tamam çılgınca ağlayarak da olsa bitter'e veda edelim, peynirsiz nasıl yaşanabilir ki?" oluyor.
  • (bkz: eroin)
  • bizim eve girerken başkalaşıma uğrayabilen bir yiyecek bu.

    lokantalarda, özel gün minvalli yemeklerde, uyduruk ordövr tabağına konmuş olan dünyanın en yüzeysel beyaz peyniri, henüz bizim eve giremedi bu sebeple. bildin değil mi o tabaklardaki üçgen şekilli, kireç sasılığındaki peyniri? hani yanında bir top rus salatası, bir top da haydari çakması vardır da ucundan da azıcık peynire bulaşmışlardır. ona bayılır benim 10 yaşındaki oğlum. önce kendi tabağındakini, sonra bizimkileri, sonra çevrede tanıdık varsa onların peynirlerini lüpletir. orada kıtlıktan çıkmış gibi yer ya, heveslendirir bizi. "amanın oğlan peynir yicek kocaaaam koş" derim. ilk alışverişte, o yemekteki kalitede bir peyniri (ucuz, beyaz, kireçsi) arar, bulur, alırız. eve gelince de bugüne kadar deneme amaçlı alınan 50 çeşit peynir gibi "ama bu o öğretmenler gününde hani gittiğimiz yerde, hani yediğimiz peynir vardı ya hani, ona hiç benzemiyor ki" diye yemez oğlan onu. böreğin içinde bir şekil harcanır peynirler, oğlum tarafından bozuk para gibi harcanan "oğlum peynir yiyecek" umutları gibi. "aman peynir de yemesin, amma edebiyat yaptın" deme. peynirden vitaminini almasın mı yavrım?

    tabaktan olabilir, ışıklardan olabilir, kalabalık efektinden olabilir, bir minik üçgene bir kalıp parası ödediğimizden olabilir, aslında peynir sevmiyor olabilir, ya da oğlum kıl olabilir. "çocuk senin olcak, ver etcen sopayı" derdi eskiler. iyi ki benim.
  • alışkanlık yapan maddelerin başında gelir aslında ama adı fazla telaffuz edilmez.

    bağımlılık çocuk yaşlarda başlar. aile ve çevresel faktörler etkili olabilir. temiz yüzlü, iyi niyetli bir anne çocuğu abur cubur atıştırmasın diye dolabı açtığında ağzına "peynir" at gibi öğretilerle çocuğu habersiz bir biçimde bağımlı hala getirebilir. eğer çocukcağızda bir de pavlovun köpeği eğilimi varsa dolap her açıldığında peynir peynir diyerek ağız sulanmalarıyla başbaşa kalır.

    bütün bu çocukluğa dayanan travmalar daha sonra peynir konusunda bir saplantıya pek tabi dönüşebilir. kahvaltı öğünüyle başlayan haşır neşir olma durumu diğer öğünlere de sıçrar. aaa zeytin yağlıyla pek güzel oluyormuş diyen bünye yavaş yavaş kırmızı et, tavuk ve balık yanında da peynir tüketmeye başlar. eee tabi bir de salataya katılanı var bunun.

    ana öğünlerden istediği randımanı alamayan kişi, atıştırma devrelerinde de peynir-ekmek, peynir-domates, peynir-ot-bok kombinasyonlarını denemeye başlar. daha sonra her çeşit peynirin ne tür ekmekle uyum sağlayacağını kafasında kategorize etmeye kadar götürür işi. mesela beyaz ekmeğe kaşar yakışırken, mısır ekmeği beyaz peynirle güzel olur; e tabi teneke tulumunun peksimetle yaptığı ahenkli dansı unutmamak gerekir.

    bütün bu kategorizasyonlar bu peynir bağımlısının saplantılarının hepsini oluşturmaz. gerçek peynir bağımlısı peynire ihanet etmez. daha baskın çıkacak oluşumların içinde peyniri görmek istemez. mesela cheesecake denen şey konusunda dehşet tutucu olabilir. neymiş efendim kekmiş, tatlıymış... sen peynirden haber ver peynirden.

    ayrıca gerçek bir peynir sever bulunduğu iklim koşullarının peynirine bir kere alıştıysa, gittiği yerdeki yenilikleri tatmakla kalmayıp alışık olduğu yerin peynirini de yanında taşır. böylece misal sevgili peynir dostları izmir-ankara arası yolun her kilometresini ezbere bilebilirler.

    ama bütün bu bağlılık, sadakatin sonunda ne olur. kazık yersiniz kazık. bir bakarsın daha 23ünde kolestrol canavarı seni yakalamış. doktor der ki: yemeyin bu kadar peynir bünyeye yazık. bunun sonucunda peynir bir kenara atılır mı?? tabi ki hayır. sütten kısarsın, yoğurttan kısarsın ama gene de bırakmazsın peynirini.

    neden?
    çünkü peynir bir aşktır. aynı zamanda bağımlılıktır.

    yeme de yanında yat
  • benim için en önemli rakı mezesidir. mevzubahis peynirse sofranın gerisi teferruattır benim için. sofraya oturur oturmaz beyaz peynirimi isterim ve sofradan kalkana kadar bitirmem o peyniri. ufak ufak parçalar alırım, bir cerrah gibi işlerim o peyniri. sonunda, en son yudumuma eşlik edecek bezelye kadar bir beyaz peynir parçası bırakırım mutlaka.

    yine işte böyle bir akşam sofrası, oturduk arkadaşlarla içiyoruz. başlangıçlar kalkerken ben peynirimi kapıyorum tabaktan ''şunu ben aliiim şööle'' diyip kenara koyuyorum. ara sıcak, balık, meyve, tatlı... hepsinden sonra ''şunu ben aliiim şööle'' diyerek peynirimi ilelebet müdafaa ediyorum. en sonunda yine bezelye kadar bişii kalmış, son yuduma geliyorum. garson çayları getirdi, sonra yanıma yaklaşıp kulağıma eğildi ve ''peyniri paket yaptırayım mı abi'' diye sordu.

    höö yoptur, gtk ben senin hıyar. sen benim peynirle aramdaki şeyi bilmeden nasıl öle şeyediyosun bi kere? içimde kaldı gtk, cevap veremedim ya la :(
  • türkiye'de o kadar farklı peynir olmasına karşın, yurtdışında bile meraklıları türkiye'nin zenginliğini bilirken tükiye'de herkes aynı peyniri yer. farklı peynir yemeye çalışan da aynı peyniri yer. gider çeçil peyniri alırsın bilinen taze kaşar ile aynıdır. gerçek çeçil peynirinin ne olduğunu ancak memleketinden gelen bir örneğini yiyince anlarsın. gerçeğini yiyince standardize edilmiş olanını beğenmemek değildir bu, gerçekten çeçil peynirine benzemesi için çaba bile gösterilmemiştir daha önce yenilenler, sadece fiziksel olarak benzetilmiş alakasız süt ürünleridir.

    aynısı tulum çeşitleri için de, gravyer için de, eski kaşar için de geçerlidir. asırlarca iyi olunan hayvancılığın meyvesi peynir zenginliği, asırlarca daha iyi olunan umursamazlık, boşvermişlik, gerizekalılık sayesinde yok olmuş gitmiş. yörsan penir yiyip la vache qui rit almaya devam siktiredin.
  • süt uyuyunca peynir olurmuş.
    artun ünsal'da kitabına "süt uyuyunca" adını vermiştir. peynir severlerin kitaplığında olmalı, tabi paraya kıyabilenlerin, biraz tuzlu da.
  • bozulmayacağını bilsem evimin baş köşesine taht kurar, oraya oturturum bunu. bakarım. hayran kalırım. sonra dayanamam, yerim. sonra aynısından bir tane daha koyarım. bakarım. hayran kalırım. sonra...

    adama hayvani ebatlarda tost yaptırıp, yedirir bu.
  • yeryuzundeki en lezzetli yiyeceklerden biri..
hesabın var mı? giriş yap