• antalya’ya 35 km. uzaklıkta, tekirova’nın hemen yanı başındaki antik bir kenttir. hellen dilinde "tanrı esirger" anlamında bir sözcükken bilge umara göre ise luwi kökenlidir ve deniz kentçiği anlamına gelir. efsanelere göre, kent m.ö. ii.binin sonunda mopsos ve lakious tarafından kurulmuştur. tarihçi athenaios’un anlattığı efsaneye göre lakious kendine bağlı bazı kabilelerle buraya gelmiş araziyi beğenmiş ve şehrin burada kurmaya karar vermiş. fakat o sırada burada kylabras isimli bir çoban yaşıyor ve sürülerini de burada otlatıyormuş. lakious , o sıralarda para mefhumu olmadığı için çobandan araziye karşılık hububat veya balık teklif etmiş. çoban kurutulmuş balığı tercih etmiş ve topraklardan sürüsünü alarak çekip gitmiş. bu yüzden kuru balığı burada adak olarak kullanmak bir gelenek olmuş. sonraki yüzyıllarda bu o kadar benimsenmiş ki ucuz bir adak için phaselis adağı bir deyim olarak kalmış.

    strabon, phaselis’in üç limanı olduğunu, en büyüğünün ise yarımadanın güneyindeki olduğunu yazar. kentin kuruluşu kesinlik kazanamamakla beraber tarihte ismi en erken fenike ile yunanistan arasında ticaret gemilerinin uğrak yeri olarak geçmektedir. kent m.ö.690 ‘da zengin ormanlık bölgeye yakın oluşundan ötürü rodosluların bir kolonisi olarak kurulmuştur. m.ö.vii - vi.yy.larda geçimini denizden sağlamış ve ticaretle gelişmiştir. batı anadolu’ya persler egemen olduğunda phselis de bundan nasibini almıştır. kent ilk sikkelerini m.ö. v nci yy.da pers standartlarına göre basmıştır.m.ö. v.yy.a ait, bilinen en eski gümüş sikkelerinin üzerinde bir tarafında gemi diğer tarafında da bir yıldız bulunur.m.s. 3.yy. a kadar da sikke basımı devam eder. büyük iskender’in anadolu’ya gelişinde kent kapılarını ona açmıştır. iskender’in bu kentten nasıl faydalandığını strabon şöyle anlatır: “... bundan sonra, önemli üç limanlı bir kent olan phaselis’e ve bir göle gelinir. bunun yukarısında, bir dağ olan solyma ve dağlar arasındaki uzun geçitlerin yanında kurulmuş termessos uzanır. bu uzun geçidin içinden milyas’a dağı aşan bir boğaz vardır. aleksandros (iskender) geçidi açmak istediği için milyas’ı yakıp yıktı. phaselis yakınında deniz kenarında dağlar boyunca aleksandros’un ordusunu geçirdiği uzun geçitler bulunur...”

    iskender phaselis’lilere son derece iyi muamele etmiş,hatta pamphlia kentlerinin elçilerini bile burada kabul etmiştir. istender’in ölümünden sonra, diğer lykia kentleri gibi m.ö.309-197 arasında ptoleimaios’luların yönetimine girmiştir. apameia barışından sonra kentin idaresi rhodos’lulara verilmiştir. m.ö. 160’da kent özgürlüğüne kavuşur ve lykia birliğine katılır bu arada kent bir müddet olympos ile birlikte korsanlara yataklık etmiştir. roma’nın bölgeye hakim olmasıyla, m.ö. 42’de brutus kente gelmiş, bölgeyi korsanlardan temizlemiş ve böylece roma hakimiyeti başlamıştır. bundan sonra kentte büyük bir gelişim olmuştur. imparator hadrianus m.s.129’da phaselis’e gelmiş, kentliler de kendi olanaklarıyla yaptıkları imparatorun heykelleriyle her tarafı donatmışlardır. ayrıca imparatorun gemisinin yanaşacağı limanın yoluna da anıtsal bir kapı inşa etmişlerdir.

    bizans döneminde kent önemli bir piskoposluk merkezi olmuşsa da m.s. iii.yy.da elverişli limanlarından ötürü korsan baskınları yeniden başlamıştır. bunun yanı sıra arap akınlarında da zarar gören kent m.s.ix.yy.da terkedilmiştir. bu lykia kentinde ticaret her şeye egemendir. antik dünyada burada yetişen yaban gülleri ve ondan yapılan parfüm çok beğenilirdi. tüccar olan halkı sırf işleri bozulmasın diye pers istilasında bile onlara yataklık etmişlerdir. zaten sikkelerindeki gemi ticareti, balık ise kuruluş efsanesini simgeler. kent insanlarının devrinde pek makbul sayılmadığını athenaus anlatmaktadır. kaynak: kenthaber.com
  • dünyanın en güzel şehri.

    yıl 2010, mayıs sonu haziran başı bir tarih. kemerdeki sempozyum bitmiş, akşam eve dönülecek. phaselis diye bir isim hayal meyal hatırlanıyor, belki de hiç duyulmamış. kemer içinde bir taksiciden ismi öğreniliyor, ağzına kadar dolu sırt çantasıyla bir minibüse binilip anayolda iniliyor. minibüsçü "300 metre falan yürüycen" diyor ve bu söze inanılıp tabana kuvvet sıcağın içine dalınıyor. yer yer ağaç gölgeleri var. 300 metre geçilince tamamen ormanın içine giriliyor ama asfalt yol devam ediyor. 1 km yürüdükten ve ter içinde kaldıktan sonra açıkhava müzesinin kapısına varılıyor. müze kartla giriş yapılırken görevliye soruluyor "abi, içerde su alabileceğim bir yer var mı?" "hayır yok, lavabolar var ordan içebilirsin" "peki ne kadar daha yürüyeceğim" "eh işte, 1 km var yok burdan sahil".

    tabana kuvvet orman içinden ve sazlığa benzeyen göletimsi bir yerin yanından yol takip edilirken solda tapınak görülüyor. şehir dışına yapılmış. biraz ilerleyince koy gözüküyor ve yine solda mezarlıklar var, ama nerde ! tam denizin yanında, hatta bazı parçaları denize düşmüş ! ağız açık "ohaaaa ohaaaa" derken sahilden sola devam edip ilerde denize giren insanlar görülüyor. deniz tertemiz. sonra vazgeçip sağa dönülüyor, insanlar hep o biraz ilerdeki yarımadamsı kısımda dolaşıyor. uzaktan su kemerlerinin bir kısmı gözüküyor. güneşin altında son kalan güçle 150-200 m.lik mesafe geçilip su kemerlerinin altına geliniyor ve... gerisini görmeniz lazım. anlatamam. phaselis'te phaselis'le sevişmek gerekir.
  • antalya'nin görece az bilinenlerinden bir antik kent.

    taşlarında izleri bulunan her insan evladı, o doğadaki her canlı soracak size bunun hesabını geleceğinizde. tarih boyu uygarlıklar gizlemis kendini, kültürünü dağlar ardına. üzerinden geçen yüzyıllarda iki kuruş para, üç kademe zenginlik için sikip, attiniz her şeyi.
  • türkiye'nin birçok yerini gezmiş birisi olarak söyleyebilirim ki; phaselis doğası, ağaçları, antik kenti, denizi ve kumsalları ile bence en güzeli. olympos ile kıyas bile kabul etmez. başka hiçbir yerde bir antik kent içinde, ağaçların altında dinlenip, birkaç metre ilerideki tertemiz denize giremezsiniz.
    zaten pek kalabalık da olmaz phaselis. hatta her gittiğimde daha fazla kişinin keşfedip geldiğini görüp üzülürüm.
    en büyük korkularımdan birisi günün birinde olympos ya da benzeri bir hale gelmesiydi şimdiye kadar. adı geçen projenin altına imzasını atanlara yazıklar olsun. para için yapmayacağınız şey yok. oradaki tek bir ağaç bile sizden daha değerli, bunu bilin.
  • antalya'nın hala doğal ve "sakin" kalan nadir ören yerlerinden biri. bunda ulaşımın biraz zahmetli, girişin ücretli olması ve saat 19:00 olduğunda çıkış zorunluluğu da etken sanırım.

    sakinliği için şöyle bir örnek vereyim; geçtiğimiz yıl nazlı yarime "senin için plaj kapattım" diye onu phaselis'e götürmüştüm. evet, temmuzun ortasında antalya'da adım atacak yer yokken, o bilmemkaç kilometrelik pırıl pırıl sahil sadece bize aitti...
  • sabah okudum phaselis'in bir otel zincirine satıldığı haberini. bir yakının ölüm haberini almak gibiydi benim için. öyle içim acıdı. aynı duyguyu, artık yapamazlar parka dokunamazlar umuduyla yatıp sabah uyandığımda zavallı çocukları vahşice çadırlarından dışarı çıkarttıklarını öğrendiğim sabah yaşamıştım. ağacın, parkın, denizin arkasından ağlayan insanlar olduk gözlerini toprak doyurmayanların sayesinde. tamam lan güç sizin, para sizin, her şeye muktedirsiniz, belli ki cenneti cehenneme çevirecek kudret de sizde ama bizim cennetimizi almayın. gidin
  • "fettah tamince’nin konu ile ilgili yaptığı açıklamada, bölgenin dokusuna uygun bungalovlar yapılacağını, 5 yıldızlı otel binası olmayacağını söylediğine dikkat çeken sapan, “böylece akıllara phaselis’e komşu olimpos bölgesindeki ahşap bungalovların gelmesi amaçlanıyor. doğal dokuya zarar verilmeyeceği algısı oluşturulmak isteniyor. oysa projede otel yapılması halinde 13.5 metre, tatil köyü inşası halinde ise 10.5 metre yükseklikte inşaat izninin olduğu yer almaktadır. ayrıca hazırlanan çed dosyasında 180 gün sürecek hafriyattan, taşınacak 32 bin 300 ton ağırlığındaki 19 bin metre küplük topraktan söz edilmektedir. ayrıca iş akım şemasında kalıpların hazırlanması, beton dökülmesi ve katların inşası vardır. projede yer alan 5 milyon 957 bin 200 liralık beton işi, bungalov tipi olduğu iddia edilen yapıların ahşap olmayacağının göstergesidir. projeden anlaşıldığı kadarı ile 138 villa suit ile 41 apartın dışında kalan 86 oda ile 10 suit, burada otel tipi yapının da olacağının göstergesidir. diğer ünitelerde düşünüldüğünde milli park ve sit alanı içindeki arazi betona boğulacaktır. phaselis antik kenti’nin görünümü zarar görecektir” görüşünü savundu."

    http://gazeteciyazaryusufyavuz.wordpress.com/…ler/#
  • antik koku borsası, üç limanlı, amfitiyatrolu, hamamlı, pazarlı, su kemerli cennet.

    olimpos, phaselis ve kekova, değil antalya'nın, değil türkiye'nin, tüm akdeniz'in en güzel üç beş yeri arasında yer alır. bunları mahvetmek için bu ısrarlı çaba, ancak bizim gibi götünden sikik orta doğu toplumlarında görülür. para için, mal mülk için anasını karısını satacak tıynette insanlardan başka bir şey de beklenemez.

    bırakın phaselis'i, karşısındaki bostanlık sahiline phaselis'in bütünlüğünü bozacak şekilde otel inşa etmek isteyenin, inşaata izin verenin anasını bildiğim tüm pozisyonlarda sikeyim.

    oraya o otelin inşasına seyici kalacak farfalloneyi de götünden sikeyim.

    bakalım kanlı mı olacak kansız mı?
  • kındılçeşme 'yi katleden badem bıyıklıların yeni gözdesi.

    antalya gibi bir yerde tek eksiğimiz oteldi; hamdolsun o da olacakmış inşallah.
    hatta yetmez, 200 - 300 otel daha yapılırsa bu bölgede daha güzel olur, daha çok turiz(!) gelir.

    antalya-merkez'deki andızlı mezarlığına da çok güzel bir business-class şehir oteli yapılabilir aslında. orası çok güzel bi yeşil alan, otel yapımına uygun yani.
    uncalı'daki mezarlık ise daha büyük, tatil köyü konsepti daha uygun olur orası için.

    gözünüzü toprak doyursun...
  • türkiye sahillerindeki en güzel kumsallardan biri kanımca.ama anahtar kelime sabah erken mutlaka ve mutlaka erkenden orada olun ki keyif alabilesiniz...yoksa bir anda yirmi tanesi birden gelen tur tekneleri yüzünden kafanızın kazana dönmesi işten bile değil... mutlaka gidip görün ama erkenden...yanınızda eski usul piknik sepetiyle gidin birde...hem doğası müsait hemde bir şeyler alınabilecek pek bir yer yok...bence yapılması gereken sabah erken gidip deniz keyfinizi yapıp saat on bir gibi çamların altına çekilip pikniğinizi yapmak sonra gelen tur teknelerini uzaktan izleyip öğlen sıcağının geçmesini bekleyin tekneler koydan ayrılınca deniz sefasına devamm...

    edit: düzeltme ve ekleme
hesabın var mı? giriş yap