• "ortalama bir insan olduğunuz için hiçbir şey anlamadınız. ortalama bir insan; bir canavardır, tehlikeli bir suçludur, bir konformisttir, ırkçı, köle taciri ve politikaya ilgisiz bir kişidir."
  • pasolini fellini'ye, bertolucci de pasolini ye asistanlik yapmistir...
    usta-cirak olayi
  • pasolini ayni zamanda sair ve yazardir. escinsel ve komunist olmasi ve filmlerinin aykiri niteligi nedeniyle kilisenin ve muhafazakar cevrelerin epey tepkisini cekmis, bu nedenle, 17 yasinda bir cocuk tarafindan oldurulmesi saibeli bir konu olarak kalmistir. maria callas'in basrolunde yer aldigi medea filmini turkiye'de, kapadokya'da cekmistir.
  • pasolini, abel ferrara'nın biyografik filmi. pasolini'nin son günlerini anlatıyor. salo'yu bitirdikten sonraki kederli günlerini... sanatçının toplumu için bir "fikir estetiği" üretmesini ve toplumu tarafından idrak edilememesini... rahmetli pasolini, devrimci bir sanatçı. şöyle bir cümlesi geçiyor filmde: "- bu düzen sahip olma ve yok etme üzerine kurulu." sahip olma ve yok etme. bunun baş müsebbibinin de eğitim olduğunu ve eğitim denilen tornanın aslında düzene "sahip olacak efendiler ve yok edilecek köleler" yetiştirmek için uydurulmuş olduğunu söylüyor. bunları zaten bilmiyor muyuz? bilir gibiyiz, fakat bu bilgiyi yaşantıya geçiren pasolini gibiler. ve bedelini ağır ödeyenler.

    bedelsiz hayat yok. fedasız aşk yok.

    arada bir gerçekçi olmaya çalışsam da, bu harbi sanatçıların hayatları beni romantize ediyor. salt realismo kuru, sırf romantika da sulu. ikisinin karması güzel allah'tan. pasolini, bir anti moralist. "- skandallar size haz vermiyorsa moralistsinizdir." açıkçası ben skandal yaşamayı istemem. fikir bazında, genel kanının aksine şeyler düşünmeyi ve söylemeyi severim. fakat skandal yaratmak farklı. galiba sadece insanlara değil, kendine ve tanrı'ya meydan okumakla ilintili. hatta hepsinden çok tanrı'ya meydan okumakla... eh karşımızdaki öyle bir tanrı ki, kendisine meydan okumaların tarihini, itaatler tarihinden daha renkli tutmuş. bence bunda kelimeye sığmaz bir tanrısallık ve harikalık var.

    bu zıtlığı iyi okumak lazım. zıtlar, bir şeyin iki kutbu. soğuk ve sıcak, ısının iki kutbu. meydan okumak ve itaat etmek de inancın iki kutbu. cennet ve cehennem gibi. bu kadar basit mi? basit ve zor da iki kutup. kutuplararası gezintiler neticesinde hangi kutbun insanıysak oradayız. kutuplarüstü yok mu? mutlak dengeye ulaşıp kutupların çekiminden kendini kurtaran herküllere belki vardır, kim bilir?

    pasolini, parlak bir yıldızın peşinden gidip cennet'i arayan bir şair meşrepliyi resmediyor son yazdıklarında. şair, cennet'i bulamıyor fakat bir "son"un olmadığını da anlıyor. iyi ki dünyayı tanıdım, iyi ki yaşadım, diyor. iyi ki, şükür ki biz de yaşıyoruz; şükür ki bir "pierito" paolo pasolini geçmiş bu dünyadan, diyorum.

    pasolini'yi yeni yetmeliğimden beri severim. üzerimizde emeği olan insanlardan. isyanı doğru adamlardan öğrendik biz ve isyanın sonunun çok ama çok kederli olduğunu, insanın bunu kaldıracak kuvvette olmadığını da... abel ferrara'yı pasolini filmi için kutluyorum. hem sinemasal açıdan iyi, hem pasolini açısından bir vefa örneği. willem dafoe da, biçilmiş kaftan neyse o.

    pasolini'nin işlerini, sinemasını izlemek yürek ister. "resmi kültür"den başka bir kültürü de gereksinir. bu kültürün kolları politikadan cinselliğe geniş bir skalaya uzanır ve elbette deneyimle belirlenir. "- her olgu gibi cinsellik de politiktir." geçende bizdeki faşizm algısından bahsederken roma'yı örnek vermem lazımdı aslında. faşizm bir yönetim modeli olarak italya çıkışlı. o yüzden faşizmi en iyi italyanlar anlayıp anlatabilirler. biz yabancılar da faşist dönemin mesela mimarisine bakarak az buçuk fikir sahibi olabiliriz. mimari, ideolojilerin en kolay uygulandığı ve geniş kitlelere ulaştığı sanat dalı. bu husus filmde de iyi işlenmiş. doğurgan plastik görüntüyü kurmak her babayiğidin harcı değil. sinemanın gücü de, o yüksek görüntüde gizli.

    faşist mimari demişken, roma'da onun bile kendi içinde bir harmonisi var. öyle bizdeki gibi saldım çayıra mevlâm kayıra betonarmesi değil. faşizm çok yıkıcı bir ideoloji ama sanmayalım ki bir altyapısı yok. ideolojilerin altyapısı, ancak bizim gibi oradan buradan ideoloji devşiren memleketlerde yok. anlamak isteyene faşizmi iyi anlatan iki usta: pasolini ve talebesi bernardo bertolucci.

    "- artık insan değil, birbirine çarpışan robotlar var.
    - peki bunları kaldırdınız diyelim, o zaman size ne kalacak?
    - bana kendim, hayatım, kitaplarım ve filmlerim kalacak."

    zıtlar ve denge için de (bkz: #46351709)
  • ''yaşamı vahşice ve umutsuz bir biçimde seviyorum.
    ve biliyorum ki bu vahşet ve umutsuzluk benim sonumu hazırlayacak.
    güneşi, doğayı ve gençliği seviyorum.
    yaşama olan aşkım benim için kokainden daha öldürücü bir alışkanlık haline geldi. varlığımı doyurulamaz bir iştahla kemiriyorum.
    hiçbir fikrim yok.
    sadece kendimi temsil ediyorum, arkamda ne bir grup ne de politik bir parti var.
    kendi adıma konuşuyorum ve söylediğim her şeyi sanki kendi bedenimde yaşıyorum.'' *

    pasolini kendi yaşamını bu birkaç cümle ile çok güzel özetlemiş. yaşama bağlılığı ve üretme isteği ile dolu kısa bir yaşamı var pasolini'nin; daha doğrusu elinden alınan yaşamı. çoğumuz onu yönetmenliğiyle tanısak da; o bir şair, düşünür, oyuncu, senarist ve gerçek bir entelektüeldir.

    onun şanssızlığı faşist bir yönetimin olduğu bir dönemde yaşamak ve öyle bir dönemde bir marksist ve eşcinsel olmaktır. pasolini kimliğini hiçbir zaman saklamamıştır; bu cesareti ona yasakları ve cezaları getirmiştir maalesef. daha en verimli olduğu yaşlarda, 53 yaşındayken (1975), feci bir şekilde katledilmiştir.

    pasolini'nin bıraktığı miras çok büyük; sistem karşısındaki duruşu, üretkenliği, insan haklarını savunması ve bıraktığı eserler...

    daha ayrıntılı olarak, sözlüğün tanıdığım en iyi sinefili @guyiks'in bu yazısından okuyabilirsiniz: (#120741949)

    alıntının kaynağı: https://dergipark.org.tr/…nload/article-file/212405

    sevdiğim bir iki fotoğrafını da iliştireceğim buraya:

    görsel

    görsel

    (bkz: pier paolo pasolini)
  • roma'daki 68 hareketlerinden bahsederken, ayaklanan ogrencilerin zengin ailelerinin simarik cocuklari; onlara karsi mucadele veren polislerinse para kazanmaya calisan fakir akranlari oldugunu soylemis kisi.
  • defalarca izlesem bıkmayacağım filmlerin yönetmeni, senaristi.. aynı zamanda şair, düşünür, ressam, roman yazarı..

    (bkz: il vangelo secondo matteo/@mimiko)
    l(bkz: la rabbia di pasolini/@mimiko)
    (bkz: porcile/@mimiko)
    (bkz: mamma roma/@mimiko)
    (bkz: il fiore delle mille e una notte/@mimiko)
    (bkz: i racconti di canterbury /@mimiko)
  • “artık neden şiir yazmıyorum? çünkü yöneldiğim kişiyi, alıcımı kaybettim. bazen çok kaba da olabilen şiir denen bu bildik samimiyetle diyalog kurabileceğim biri kalmadı.”

    shocktheworld eklemesi: "aslında şu gibi: şiir gibi bildik samimiyet deyince samimiyetin hepimizin bildiği formu şiir diyormuş gibi oluyor ama metnin orijinaline bakıp ingilizce çeviri yapınca (ispanyolca'dan da çevirip baktım) tipik şiir olarak samimiyet ve zalimlikten(cruelty) bahsediyor; yani aslında şiirden anladığı şeyden ve buna muhatap bulamamanın verdiği motivasyonsuzluğu gibi söyledikleri."

    teşekkürler.

    “anlatamamak değil
    ölüm, ölüm artık
    anlaşılamamak.”
  • hakkında karar vermek için teorema'yı seyredin. kararınız olumsuzsa hakkınızda bir karar vermem çok kolay olur.
  • bu adamin fellini'ye asistanlik yapmis oldugu, ondan etkilendigi o kadar belli ki kanimca.

    fellini'nin satyricon'unu pasolini'nin medea'si ile karsilastirdigimizda gorebilecegimiz bir husustur bu zaten. ister renk secimleri olsun, ister muzikler olsun, hatta istersen sadece muzikler olsun, tartisilmaz bir benzerlik vardir ve senaryoya o denli mistik bir hava katar ki, anlatilmasi zordur.

    ayrica baska bir unsur da hem fellini'de hem de pasolini'de gorulen dublajda kasitli yapilan agizlarin cikan ses ile uymamasi olayidir, ki mistisizme mistisizm katar. gayesi sasirtmak, sok etmektir, pek iyi yapar bunu. fellini bunun ustune bir de kamera lenslerinin uzerine vaselin surer, o ayri bir deliliktir kanimca, avantgard otesinde biseydir.
hesabın var mı? giriş yap