• distinction: a social critique of the judgement of taste kitabını okumak kelimenin gerçek anlamıyla hayatı öğretir. tüm toplumsal ilişkilerin matematiğini belletir.
  • 20. yüzyılın en etkili düşünürlerinden; "neoliberalizm karşıtı küresel hareketin öncüleri"nden biri olan bourdieu, 2002 yılında hayatını kaybetti. bourdieu, sosyoloji ve antropoloji alanlarında klasikleşmiş pek çok çalışmaya imza atmıştır.

    nesnelcilik ile öznelcilik, mekanizm ile finalizm, yapısal zorunluluk ile bireysel eylem, sahte çatışkılar oluşturur; bu ikili karşıtlıkların her bir terimi diğerini pekiştirir ve hepsi de insan pratiğinin antropolojik gerçekliğini gizlemeye yarar.

    düşünümsel bir antropoloji için cevaplar
    pierre bourdieu - loïc wacquant.
  • fransa'da bourdieu'cü bir ekolden mezun oldum. ilk başlarda bize dayatılan bourdieu düşüncesi canımızı sıkmakla beraber, sonralarda iyi ki de bu ekoldenim dedirtmiştir bana ve okuldaki diğer arkadaşlarıma. türkiye'de halen yeteri kadar iyi tanınmayan bir düşünür olan bourdieu'nün kavramlarını ve kuramsal altyapısını aktarmaya çalışayım. nitekim yazılarının ve kitaplarının hemen hepsini fransızca okumuş birisi olarak o'nu iyi anladığımı düşünüyorum.
    bourdieu çoğunlukla, akademi ile ilgili söylemleri, televizyon ve gazetecilik ile ilgili yorumları, ya da etnografik düşünceleri ile tanınır. fakat bunların hepsi bourdieu'nün toplumsal tabakalaşma düşünceleri üzerinden türemiştir. yani bilinmesi gereken ilk şey, bourdieu'nün yola çıkışı, toplumsal tabakalaşmayı anlamaktır. bu da aslında, ilk bakışta "toplumsal tabakalaşmayla ne alakası var bunun?" diyeceğiniz habitus-alan-sermaye trilojisiyle aktarılmıştır. yani aslında bu üçleme bourdieu'nün toplumsal tabakalaşmasının merkez noktasını oluşturur. nasıl mı?
    marx'ın dayandığı ekonomik temelli sınıf çatışmaları, ve ya daha sembolik altyapısı olan weberist düşünceden ziyade, bourdieu toplumun tabakalara ayrılmış bir yapıda olduğunu söyler. ona göre sosyal uzam, binlerce mikro-kozmozdan oluşmuş bir makro-kozmozdur. bu mikro-kozmozlar bourdieu'nün meşhur "alan" (champ) kavramsallaştırmasıdır. yani sosyal uzam denen üst evren, din alanı, akademik alan, kültürel alan gibi bir alt evrenin birleşimidir. her alt evren, kendi kuralları olan bir oyundur. her oyunun kuralları, amaçları ve organizasyonu farklı koşullar tarafından yaratıldığı için, her oyundaki dominasyon kartları da birbirlerinden farklı olacaktır. batak oyunundaki bir kartın önemiyle pokerdeki aynı kartın önemi eşit değildir sonuçta.
    insanın elindeki kozlar sermayeleridir. eğer sosyal olan (le social) karşındakine sosyal uzam anlayışını dayatma mücadelesiyse, insan bu mücadeledeki üstünlüğünü sermayelerle sağlar. bourdieu'ye göre 4 temel sermaye vardır. kültürel sermaye yani neyi ne kadar bildiğin ve sahip olduğun diplomalar, ekonomik sermaye yani ne kadar paran malın mülkün olduğu, sosyal sermaye yani içinde sosyalleştiğin çevrenin kimler tarafından oluşturulduğu ve bunlara bağlı olarak da sembolik sermaye yani şeref haysiyet gibi diğerlerinden bağımsız ama onların katkı sağladığı ve simgesel anlamda sahip olduklarını ifade eden sermaye türü.
    bourdieu, habitus denen bir kavram yaratmıştır. habitus anlaşılması çok kolay bir kavram değildir, ama sondan başa doğru anlatayım ki daha rahat anlaşılsın. öncelikle sadece toplumsal tabakalaşmadan kaynaklanan sebeplerle değil, metodolojik olarak da weber-marx ve bourdieu aynı sosyolojik yorumlamanın içinde değillerdir. şöyle ki, yapısalcılığın durkheim'le beraber en önemli temsilcisi olan marx ve düşman taraftaki bireyselciliğin reisi weberist düşüncenin sürekli kapıştığı, yapısalcılık-bireyselcilik / objectivizm-subjectivizm tartışmalarına yeni bir boyut kazandırmıştır bourdieu ve bunu da habitusla yapmıştır. çünkü habitus, bireyin yapısal faktörler tarafından şekillenmiş, onunla iç içe geçmiş, fakat en önemlisi üretici bir olgudur. yani sosyal eylemi yani pratiklerin uygulanmasında bireyle iç içe geçmiş bu yapının inşa ettiği üretici olgu bourdieu sosyolojisini yapısalcı-inşacı yapmaktadır. birey, pratikleri sosyal uzam üzerinde habitusunun ait olduğu noktaya göre realize eder.
    kafa karışıklığı yaratmadan, daha da derine inmeden gelelim bunlar nasıl bir sosyal tabakalaşma altyapısı sunar bize?
    bourdieu'ye göre sosyal uzam, ekonomik, kültürel ve sosyal sermaye tarafından belirlenen noktalar kümesidir. her nokta, belirli bir sermaye miktarına, dağılımına ve zaman içerisindeki evrimine işaret eder. o halde, bourdieu sosyolojisinde toplumsal tabakalaşmanın temel prensibi, sermayelerin miktarı, dağılımı ve zaman içerisindeki değişimine bağlıdır. istisnalar vardır örneğin don kişot etkisi, bundan birazdan bahsedeceğim.
    birbirine yakın pozisyonlar, benzer günlük pratikleri üretirler. o halde, sosyal eylem, bireysel olduğu kadar toplumsaldır da. o halde, benzer pozisyonlar, habitusları benzer koşullar altında şekillenmiş eyleyenlerin bir araya geldikleri alanlardır. o zaman, "habitus sınıfsaldır" der bourdieu. başka bir deyişle, aslolan sınıf habitusudur. bu durum, aslında beğenilerin sadece bireysel değil, yapısal olduğu konusunda da bizi ikna eder. kendim bir örnek vereyim: siyah, modifiyeli, içinden gümbür gümbür demet akalın şarkısı gelen bir araba lastik yaka yaka el freni çekerek önünüzden geçti. hepimiz biliyoruz ki, o arabayı süren adam yani sahibi bir doçent ya da profesör değil. bir heykeltıraş ya da şair değil. peki bunu nereden biliyoruz? çünkü bir doçentin veya heykeltıraşın sahip olduğu sermaye dizilimi bu tür pratiklerin ortaya konduğu sınıf habitüsüne ters düşmektedir. yine hepimiz biliyoruz ki, hafta sonları jazz bara gidip tenis oynayan birinin kültürel sermayesi, pavyona gidip arkadaşlarıyla mangal başında rakı içen biriyle aynı değil. belki de bu iki pratiğin de gerektirdiği ekonomik sermaye aynıdır? o zaman onları ne ayırıyor? habitusları ayırıyor.
    bourdieu'nün (bkz: la distinction) kitabı yaklaşık 800 sayfa ve dolu dolu bir toplumsal tabakalaşma düşüncesi aktarıyor. ben burada o 800 sayfayı yazamam tabi. dolayısıyla ana hatlarıyla budur o'nun düşüncesi. eksik yazdığım binlerce şey var biliyorum. fakat tamamlamak istiyorsanız düşünceleri bourdieu'den tavsiye edebileceğim:
    raisons pratiques
    la distinction
    sur la télévision
    espace social et génese des classes
    social space and symbolic power
    séminaires sur le concept de champ
  • iletişim yayınlarından çıkmış ocak ve zanaat isimli, kendi yaşam öyküsü ve felsefesinin anlatıldığı, türkçeye çevrilmiş derleme bir kitap mevcuttur.

    bourdieu sosyolojisini okumak anlamak isteyenler için aöf felsefe bölümünün yanılmıyorsam 4.sınıf dersi olan sosyolojide yakın dönem gelişmeler kitabında kendisi için ayrılan ünite, kişisel kanaat olarak o söylemem gerekirse başlangıç düzeyindeki en iyi kaynaktır.

    birçok büyük boy kuramcı sosyolog ve felsefeci, konu toplumsal tabakalaşma ve toplumsal değişim olunca, genelde önlerinde şövale, tuval, ellerinde fırça, boya tüpü, resim yaparken bourdieu fotoğraf çekmiş bir sosyolog gibi gelmiştir hep bana.
  • sanırım ekolünde paragraf kullanımını barındırmıyor.
  • bourdieu, 'beğeni' kavramının estetik bir yatkınlık değil, sosyolojik bir açı olduğunu öne sürer.

    beğenilerimiz, sınıfsal pozisyonlarımızın gereği olarak sürdürdüğümüz bir yaşam tarzı pratiğini yansıtan davranış eğilimleridir.

    yemek yeme biçimimiz, müzik zevkimiz, gazete okuma alışkanlıklarımız içinde bulunduğumuz toplumsal sınıfa göre şekillenir, yani beğenilerimiz toplumsal sınıflaşma/farklılaşmalarda rol oynar.

    beğeni tarzını dışa vurmak bir anlamda sosyal tanınma ve statü göstergesi/mücadelesidir.

    o yüzdendir ki bourdieu, çocuğuna piyano dersi aldıran bir ebeveynin sınıf atlama çabasında olduğunu ileri sürmüştür. çünkü, toplumsal sınıflar, 1.taklit, 2.ayrım mekanizmalarına sahiptir.

    taklit mekanizması, bir alt sınıfın bir üst sınıfın beğeni ve zevklerini taklit edip sınıf atlamaya çalışmasıdır. üst sınıf bunu bir tehdit olarak görür çünkü, alt sınıf bu beğeni süjesine ulaştığında üst sınıf ayrıcalıklı konumunu kaybedecektir. bu yüzden de ayrım mekanizmasına gider. başlangıçta soylu olan bir beğeni burjuva ya da halka ulaştığında seçkinler o beğeni süjesini terk ederler ve başka beğenileri meşrulaştırırlar.
    böylece hiyerarşik düzleme oturmuş beğeni anlayışını sürdürmüş olurlar.

    beğeni kalıpları sosyo kültürel alandaki iktidar mücadelesinin bir tezahürüdür.

    son olarak, bourdieu'ye göre estetik hoşgörüsüzlük sembolik bir şiddettir. aslında beğeni yargısında bulunmak da sembolik bir şiddet içerir. çünkü sınıfsal konumumuzun olduğumuz şeyi açığa vurması ve bizim sınıfımıza ait olmayan beğenilerin reddedilmesi anlamına gelir.
  • ayrım adlı temel kitabının uzun süredir yeni basımı satılmıyor. ikinci el piyasası ise 120 lira... haydi heretik
  • bugün 18. ölüm yıl dönümü olan sosyolog.
  • "habitus" ile gerçekten disiplinlerarası çalışmaların önünü açmıştır ve bu insanı lacan'dan tutun borges'e bile çok güzel ilişkilendirebiliriz, ancak sosyoloji okumadım ve bana kaynak önerisi okuma önerisi olan yazarların bir yeşil kadar uzağındayım. kaplumbağa adımları ile okuma yapamayacak kadar elzem bir bilgi yığınına ihtiyacım var.
hesabın var mı? giriş yap