• hastalanacağını bilen, halüsinasyonlara hazır olan, deliliğin sınırında gezen martin’in macerasını tamamlarken yedinci sayfadaki şu düşünceler ölüm kavramını yeniden sorgulatıyor bana:

    birazdan gün ışıyacak.
    bir noktadan ötekine hareket etmeliyim.
    bir adım ötesini görecek kadar.
    birazdan gün ışıyacak.
    enkazı göreceğim.
    ölmeyeceğim.
    ölemem.
    ben değil...
  • geçtiğimiz günlerde bitirdiğim etkileyici william golding eseri.

    golding, diğer eserlerinde olduğu gibi insan doğasını irdelemekten çok bir anti-kahraman üzerinden varoluşu sorguluyor. eserin derinliklerinde hristiyanlıkla ilgili motifleri ve ahlak yargılarını görmek mümkün.

    kitabın sonu şok etkisi yapıyor.
  • william golding'in sineklerin tanrısı kitabının gölgesinde kalan über kitabıdır.

    kitap ilk başta tipik bir hayatta kalma hikayesisi gibi düşünülse de aslında öyle değil. william golding'in şizofrenik ve apokaliptik kafası kitaba aynen yansımış. varoluşçuluk çatışması, hikayedeki uygarlık-birey, doğa-insan ve rüya-gerçek ikilemleri ve golding'in başarılı psikolojik analizleri ile on numara beş yıldız anlatılmış.

    şahsen ben, sonunda okuru dumur eden kitaplara bayılırım. bir kitap ne kadar umulmadık, ne kadar şaşırtıcı bitiyorsa o kadar etkiliyor beni. ceberut martin de o tarz kitaplardan biri.
    kitabı okurken monologlardan sıkıldığım zamanlar olmuştu ama kitabın sonundaki o son cümle ile kitap elimde kalakalmıştım.

    kitap sizi tek bir cümle ile alt üst ediyor.

    --- spoiler ---

    christopher hadley martin, ıı. dünya savaşında britanya donanmasında görevli bir geçici deniz subayıdır. yani bizim jargonumuza tercüme edersek asteğmendir. içinde olduğu ingiliz destroyeri bir alman denizaltısı tarafından torpillenerek batırılır ve martin'in hayatta kalma mücadelesi başlar. martin, binbir güçlükle, atlantik okyanusunun ortasında, haritada bile yeri olmayan bir kayalığa yaralı olarak çıkar. martin, tıpkı robinson crusoe gibi insani ihtiyaçlarını karşılamaya çalışır, kendine sığınacak bir yer bulur, susuzluğunu yağmur sularından giderir ve yiyebileceği ne varsa onlarla beslenmeye çalışır. bir taraftan kurtarılmayı beklerken bir taraftan da düşünmeye başlar ve olaylar martinin monologları, hayalleri ve iç hesaplaşması ile gelişir. kurtarıcıları geciktikçe, martin, giderek akıl sağlığını yitirmeye başlar. gerçek ile hayal arasında bocalar ve gördüğü halüsinasyonların kucağında savrulup durur.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap