• anıtlar egemen güçlerin simgeleridirler. başka türlü olamazlar; ''statue'' adı üzerinde. eğer pramitleri yapanların karar verebileceklerini varsayarsak bir an eski mısır'da, herhalde firavunlar adına piramitler değil, ezilen kölelerin feryadı anıtlaştırıldı. ama olmaz, olmadı da..
    --
    (bkz: tan oral)
  • 1880 yılına dair şöyle bir görüntüsü mevcuttur. nil nehri de tüm güzelliği ile görülmekte. çok çok etkileyici bir çalışma.

    http://www.luminous-lint.com/…41652334882709065433/
  • bir hay bin kunduz şaheseri.

    şarkının sonunda "tel cambazının rüzgârsız aşklara vardığını anlatır şiirdir" şiirinden ve bekle dedi şiirinden de yararlanılmış. tadına tat katılmış. afiyet bal seker olmuş.

    https://www.youtube.com/watch?v=s6dy2khc73i

    piramit bir ağıttır gidip de dönmeyene, dışından basit görünür, içi karmaşıktır. bu şarkı tüm yarı yolda kalanlara gelsin.

    piramit kadar yüzeyselim
    neden yapıldım belli değil
    nasıl olur bu kadar yüce
    binalar, taşlar üst üste

    bütün iş insanda bitiyor
    seversin ya da sevmezsin
    konuşursun kurbağayla
    kalesi var mı önemli değil

    dünyada tek yalnız benmişim gibi
    gözüm doldu
    gözüm aktı,
    akacak.

    aktı bir damla yaş
    karıştı yeryüzüne
    bütün yaseminler yok olsun şu an
    sen iste.

    zorda kalan ben oldum,
    kendim değil hem de.
    düşürme beni,
    elini uzat buradayım.
  • joey

    (bkz: friends)
  • mısır'dakilerin kente çok yakın oluşunu yeni öğrendiğim yapı.

    yahu mezar bu! aşırı büyük, aşırı tuhaf, aşırı görkemli. kayıtsız kalınamaz. şu anda nerede olursan ol, o orada. romalılar, osmanlı, insanlar öldü geçti, fizikçiler, sporcular yaşadı. da vinci'sinden evrimle hayvanların nisbeten eski haline her şey onun için değişti veya dünkü çocuk. yemekler yendi, acılar çekildi, kahveler içildi şu dünyada. o orada öyle kaldı.

    çok keskin. çok sert.

    tanrı ölmüş, ötesi var mı? tanrı mezarı. bitmiş. finito. sanki o zamanlar insan düşünmüş, düşünmüş, düşünmüş ve sonunda kafada bitirmiş. insanın algıladığı veya algılamadığı ne varsa bitirmiş. eğlence bitti, dağılın demiş kendine insan.

    küçük dağları tanrı krallar yaratmış işte.

    ürkütücü. orada öyle duruyor. sana soracak değil.

    insan mezar kazar. bu tanrı olduğundan dikilmiş, yükseltilmiş.

    kayıtsız kalınamaz. ne sinir bozucu bir durum ya bu! bir laf dersin birine, bir türlü anlamaz da daha detaylandırırsın sonra yılarsın ya, o yapılar öyle. umrunda değilsin. o kadrajına sığmış mı, sığmamış mı, gitmiş misin, neden ve nasılını çözmüş müsün, fikirler değişmiş ilerlemiş mi umrunda değil. bitirmiş o anladın mı? çok inatçı.

    senin fotoğraf makinenden çok daha önce vardı. senin ataların bile portakal vitamini değildi. o zamanlar oradakiler öyle portakallar yedi ki, insanlığın seyri değişti. öyle eski.

    senin fotoğraf makinen doğaya karışacak, torunlarının torunları ölecek, 2-3 fotoğraf nesiller boyu çekilecek, eskiyecek, silinecek, yok olacak. o orada. piramit bir dur allasen zaten ortalık karışık diyemezsin. o tam da bununla ilgili çünkü. ortalık karışık diyor. ortam çok karışık. o kocaman çaba koca bir mezar için. o aşırı gayret bir tanrı öldü diye.

    ürkütücü.

    giza piramitlerinin diğer adı büyük depresyon olmalı.

    bu yazıyı okuduğunda orada duruyor onlar. hepimiz öleceğiz, torunlarımız market alışverişinden dönerken yeni bir olay ya da bilimsel keşif olacak. insanlık marsa taşınacak, ikametgahlar alınacak. birinin kayınçosu nişanlanacak. günlük veya toplumsal, her ne olursa olsun o zihinsel ve fiziksel bir nelik olarak kalacak. onun içinse hiçlik cevabını biz kendimiz vereceğiz, o tenezzül bile etmez! tanrı soyut algımızın en ucu, ölüm somut algımızın en ucu. tanrının mezarı. olaya noktayı koyuyor. hayatta bazı şeylere etki edemezsin. fikirsel, duygusal veya fiziksel. piramit de onlardan biri. sen fark etmesen de. nasıl olsa senin sülalenden daha iyi biliyor insanın ne demek olduğunu. yok olsa da tanrı dirilse.

    o orada kalacak.
  • her gördüğümde aklıma stargate filmini getiren birçok hikayeye mite konu olmuş mühendislik harikası yapılar.
  • 'sinema' ve 'beyaz perde'yi eşanlamlı sayarak yarışmacının puanından düştüler. oysaki sinema yerine beyaz perde demek sözcükte anlam konusundan da hatırlayacağımız üzere dolaylamadır.

    izmir yerine ege'nin incisi demek gibi...

    bilmiyorsanız bu işleri bulaşmayın karşiiim.
  • doğrusal-ilerlemeci, doğrusal tarih anlayışına göre insanlık tarihinin her aşaması bir önceki aşamaya göre üstündür. insanlığın önemli bir bölümünün zihnine bu yanlış görüş o kadar sinmiştir ki; piramitlerin mimarisindeki üstün özellikler keşfedilince bunun nasıl olduğu, bu yanlış tarih anlayışını kabul edenlerce anlaşılamamıştır. bu yüzden “piramitleri uzaylılar mı yaptı?” sorusunu herhalde hepiniz duymuşsunuzdur. örnek olarak, hacmi 2,515,000 metreküpe ulaşan büyük keops piramidinin 147 metre yüksekliği, 230 metre taban uzunluğu ve çok özel bir tasarımı vardır. bu yapının tamamlanması için altı milyon taşın çıkartılması, taşınması, yığılması ve asırlara meydan okuyacak şekilde örülmesi inanılmaz bir güç ve beceri işidir. yanlış tarih anlayışıyla şekillenen zihinler “demek ki, mısırlılar mimaride çok ileri gitmişler.” şeklindeki basit çıkarımı bile yapamamaktadırlar.

    (bkz: doğrusal ilerlemeci tarih anlayışının yanlışlığı/1)
  • mısır'a gidip yakından gördüğüm zaman beni hayal kırıklığına uğratan ve "keşke hiç gitmeseydim de hayalimdeki gibi kalsaydı" dediğim taş yığınları. kısaca;

    1- piramitler öyle bizim hayalimizdeki gibi veya çizgi filmlerdeki gibi çölün ortasında duran ihtişamlı yapılar değil. bildiğin şehirin hemen yanında. fotoğraflarda kadrajı biraz sağa alın şehir çok net gözükecektir.

    2- yine hayalimizdeki gibi sapsarı çölün ortasında parlayan sarı renkte yapılar değiller. gün doğumu ve batımında nispeten bu renge bürünüyorlar ama normalde çöl çok açık kahverengi, piramitler ise beyaza yakın bir renkte.

    3- oraya gittiğinizde öyle mistik bir hava yok. şantiye alanı gibi bir yere giriyorsun. yerler taş, toz ve en önemlisi bir sürü çöp. ilerledikçe satıcılar peşinize düşüyor. hatta bazıları develerin üstünde. devedekilerin olur da fotoğraflarını çekip para vermezseniz vay halinize. deve ile peşinize düşüyorlar. diğerleri de tanışma amaçlı yanınıza sokulup, bir süre sonra sizi para vermeye 'mecbur' bırakıyorlar.

    4- en önemli kısım. dedik ki madem dışında bir şey yok. içeri girip hiyegrofiler, indiana joneslar, kedi heykeleri, yılanlar, mumyalar felan mistik bir hava yaşayalım. rehber önümüzde. girdik içeri. bildiğin mağara. ilerliyoruz yavaş yavaş ama hala mağara. ilerledikçe de tavan alçalıyor. eğile eğile yürüyerek devam ediyoruz. dedik heralde baya ilerledik. asıl manzaraya az kaldı.o kadar eğildik ki neredeyse çömelecez. birden rehber demez mi ki haydi dönüyoruz. sorduk rehbere. hani hiyegrofiler, hazineler, yılan, kedi heykelleri felan. adam demez mi "yok her şey bu kadar turistler için haydi dönüyoruz". küfür ede ede dönüldü haliyle.

    5 - bir de şu piramitleri uzaylılar yaptı muhabbeti varya :) orada ki 3 büyük piramit hariç diğer küçük piramitlere bakınca ve bazılarının yamuk yapıldığı görünce uzaylıların geometri dersinden torpille geçtiğini anlamak...

    kısacası; benim gibi küçüklüğünüzden beri piramitler aşırı ilginizi çekmiş ise hayal kırıklığına hazır olun. ama kahire müzesinde 5000 yaşındaki açık mumyaları görünce, baya etkilenip bu hayal kırıklığınızı bir nebze de olsun telafi ediyorsunuz.
  • keops piramidi, mısırda bulunan en eski ve en büyük üç piramitten birisidir. eski dünyanın yedi harikalarından birisi ve günümüzde büyük oranda bozulmamış tek yapısıdır.

    bu piramitlerin nasıl yapıldığına dair birçok teori bulunsa da, henüz nasıl yapıldığı kesinlik kazanamamıştır. bu teorilere chris massey isimli birisi ilginç bir teori daha eklemiştir. bu teoride bazı eksik noktalar olsa da, temel noktası taşların taşınması ve şekillendirilmesinde suyun kullanıldığıdır.

    keops piramidinin yakınlarında su kaynağı bulunmamaktadır. en yakın su kaynağı nil nehriyle birleşen küçük bir akarsudur ve keops piramidiyle arası yaklaşık 10 kilometredir.

    heredot, keops piramidinin bulunduğu gize şehrine geldiğinde, kendisine piramidin tamamlanmasının 10 yıl sürdüğü söylenmiş. chris massey, incelemeleri sırasında bölgede çok sayıda su yolu ve şerit görmüş ve teorisini bu gördüklerine dayandırmış.

    kalker taşı, taş ocağından çıkarıldığı ilk etapta yumuşak bir taştır ama atmosferdeki karbondioksit ile temasa geçince sertleşir. kalker taşını taş ocağından çıkardıktan hemen sonra suyun altına koyarak setleşmesinin önüne geçilmiş ve bu sayede yumuşak kalan taşlara şekil vermek daha kolay olmuş. aynı zamanda taşları suyun altında çevirmesi de daha kolay hale gelmiş. su seviyesinin, taşı şekillendirmede boyut olarak faydası da olmuş. suyun dışında kalan parçalar kesilerek, her taş aynı boyuta getirilmiş.

    kalker taşını suyun içinde hareket ettirmek kolay değildir. suyun kaldırma kuvvetini kullanarak, bu işi kolaylaştırmaya çalışmışlar. kalker taşını suyun içinde yüzdürmek için çeşitli yöntemler kullanılmış. ilk etapta kalker taşına tahta bağlandığını düşünse de, dönemin şartlarındaki imkanlara göre pek inandırıcı olmayan miktarda odun gerektiği, bu sebeple odundan başka malzeme kullanıldığını düşünmüş massey. teorisine göre, hayvan derisini papirüs ile kaplayarak, kalker taşını bununla sarmışlar ve bu şekilde suyun içerisinde yüzdürmüşler.

    papirüs, mısırda yaygın olarak kulanılan bir malzeme. hayvan derisi ise o zamanlar su ve şarap gibi sıvı maddeleri taşımak için yaygın olarak kullanılan bir malzeme.

    daha önceki teoriler kalker taşlarının nil nehrinden papirüs tekneleri üzerinden getirildiğini söylemektedir. bu yöntem ise hem daha güvenli, hemde taşların devrilme ihtimalini ortadan kaldırmaktadır.

    taşların taşındığı geçit yolu, daha önce belirtildiği gibi su yolu ve şeritlerden oluşmaktadır. ilk geçitin su seviyesi, limandaki su seviyesiyle aynı olabilir. kalker taşı ilk kapıdan geçtikten sonra kapı kapanacaktır. suyu tutan ikinci kapı ise yükselerek taşları tepeye doğru çıkaracaktır.

    suyun içerisinde kalker taşının yukarı doğru gitmesi pek mantıklı gelmese de, atmosfer basıncı sayesinde mümkün. kısaca şöyle ve şöyle

    ilk iki kapı genel olarak şöyle özetlenebilir.

    taşları daha yukarı itmek için daha fazla basınca, dolayısıyla daha fazla kapıya ihtiyaç vardır. taşları yan yana getirmek için işçilerin halat kullandığı düşünülmektedir.

    son kapıdan geçen taş, hendeğe doğru yüzdürülerek inşaat alanına ulaştırılır. inşaat alanında son işçilikler yapılarak, taş istenilen yere getirilir ve istenildiği gibi şekillendirilir.

    piramidin bir tarafı bu şekilde inşa edildikten sonra, aynı sistem diğer yanları inşa etmek için kullanılır.

    son olarak başka bir su yolu olduğu düşünülen şöyle bir fotoğraf daha bulunmaktadır.

    bu teoriyle ilgili daha detaylı bilgi youtube üzerinde bulunmaktadır.
hesabın var mı? giriş yap