• filmi izledikten sonra hala bill gates'e mahkum olmak acıklı ama üretmek ve satmak arasındaki farkı iyi gösteriyor.

    steve jobs'u ise ortalıkta dönen bilmemne mezuniyetinde yaptığı konuşmadan tanıyan bizler için, geçirdiği evrimi görmek ilginçti.

    steve wozniak ise hep steve wozniak kalmayı becermiş, helal olsunluk bir adamdır.
  • steve jobs'a karsi duydugum sempatiyi belgeseldeki, hiç utanmadan başarılı olan saygısız gıcık karakteriyle sonlandiran film olmustur. aksine bill gates'in ekmegini tastan cikaran genc goruntusu ve çalıyor ama iş yapıyor dedirten sahneleriyle izlenmesi gereken bir belgeseldir.
  • bu filmden sonra genel olarak herkes steve jobs'a hayranlık duymuş. ancak ben bill gates'e daha çok hayranlık duydum. adam akıllıca hamlelerle koskoca steve jobs'ı keklemiş. daha ne olsun.

    bill gates > steve jobs.

    hee ikisi de hırsızın önde gideniymiş, orası ayrı.
  • --- spoiler ---

    steve jobs: we're better than you are! we have better stuff.

    bill gates: you don't get it, steve. that doesn't matter!

    --- spoiler ---
  • ne kadarı gerçek ne kadarı kurmaca bilinmez ama dünün nerd’i bugünün zengini tech geek’leri gayet güzel anlatan bir film olmuş. bu dünyayı bilmeyenler için bir nevi belgesel niteliğinde denilebilir hatta.

    günümüzde kolumuz bacağımız gibi olan pc'lerin nasıl çıktığını görüyoruz ki bu steve jobs'ın dediği gibi bir devrim gerçekten de. jobs yeni bir çağın başlamasını tetiklemiş ve bilgisayar denilen naneyi normal insanların kullanabileceği bir hale getirmiş, tabi işin asıl mimarı steve wozniak. woz'un hp yöneticileri ile konuştuğu bir sahne vardı, resmen ibretlik: woz kendi geliştirdiği prototipi gösterip bu bilgisayarı normal insanlar da kullanabilecek diyor. yönetici de normal bir insan niye bilgisayar kullanmak istesin ki diye bizimkiyle dalga geçiyor. işte olayın kırıldığı nokta bu; hp, ibm gibi devlerin kendi büyüklüklerinden göremediğini birkaç hippi/nerd görüyor. adamlar ailelerinin garajında devre lehimleyerek dünyayı değiştiriyorlar. düşününce gerçekten de aya ayak basmak gibi birşey bu. sadece it’cilerin değil her türlü girişimci insanın, "birşeyler yapmak lazım abi ama ne" diyenlerin bu filmi kaçırmaması gerektiğini düşünüyorum.

    karakterlere gelirsek, woz’un teknik dehası ile jobs’ın sosyal zekası birleşince ortaya tam bir bomba çıktığı görülebiliyor. steve jobs gerçekten de revolutionary dediğimiz türden bir adam. risk almak onu için bir yaşam biçimi. kitleleri etkileyebiliyor, iyi konuşuyor, karizmasıyla ve hazırcevaplılığıyla karşısındakini bağlıyor ve tabi narsistlik derecesinde kendisine güveniyor. böyle bir adamı uzaktan görüp beğenmek kolay da senin patronun olsun mu deseniz eminim ki insanların %90’ı düşmanımın başına diyecektir. çünkü aynı zamanda anlayışsız, kaba ve sert. insanları, beklediklerini tam olarak karşılamak zorunda olan birer araç gibi görüyor. kendi ekibini birbirine düşürmekten, şirketinin dibine dinamit döşemekten çekinmiyor. egosu o kadar şişkin ki sonuçta gelecek felaketi bile göremiyor.

    bill gates ve microsoft ekibi ise temelde bir grup oportünist. ballmer denen zibidiyi zaten geçiyorum. paul allen daha aklıselim, daha teknik adam profilinde, bir nevi gates’in woz’u. ekibi sırtlayan bill gates ve onun hırsı oluyor. ibm’e, olmayan bir işletim sistemini satması zaten başlı başına bir mba case’i. işletim sistemini adamın tekinden ell bin dolara alıp, süsleyip ibm’e yedirmesi üstelik bunu yaparken de lisans haklarını elinde tutması, ibm'in dünyadan bihaber "zaten software’de para yok" diyen yöneticilerine laflarını yedirip paranın anuna koyması bir business’ı nasıl büyütürsün sorusunun cevabı gibi. tabi bin türlü sinsilikle apple'ı kopyalayıp windows’u yapması da ayrı bir olay. ben burada bill gates’ten çok steve jobs’ın kabahati olduğunu düşünüyorum. bitmek bilmez egosu yüzünden gözünün önündekini farkedememesi kendi sonunu getirdiği gibi pc dünyasını da microsoft’un domine etmesine neden oluyor. neyse ki jobs sonradan ipod, iphone, ipad gibi başka devrimci hareketler yaparak apple’ı kurtarmayı bildi ama microsoft'un günümüzde neredeyse tekele varan pazar penetrasyonuna yaklaşması halen imkansıza yakın.

    şimdinin big brother'larının 70’lerde korsan olarak çıkıp o zamanki abilerine savaş açtıklarını görmek pek enteresan oldu doğrusu. bir de söylemeden geçemeyeğim, her ne kadar kıl da olsa günün sonunda jobs gates’i döver.
  • steve jobs'un megalomalligi ve bill gates'in cizdigi ezik cin karakteriyle hafizalarda yer edinen film.
  • gui: xerox --> apple --> microsoft

    jobs'ın amacı dünyada bir şeyleri değiştirmekti. bedeli neyse ödeyerek bunu başardı.

    gates'in amacı para kazanmaktı. kazandı. ayrıca ibm'i olmayan bir işletim sistemiyle kandırması ve sistemin tüm hakkını satmak yerine lisansa bağlaması bence müthiştir.

    ayrıca yetersiz ballmer'ın zaman içerisinde geldiği konumu düşününce aklıma şu atasözü geldi; tekkeyi bekleyen çorbayı içer.
  • apple'in urettigi ilk bilgisayarlari, dos ve windows'un ortaya cikisini gormek, bir is nasil buyur ogrenmek icin izlenilesi film.

    (bkz: good artist copy great artist steal)
  • --- spoiler ---
    hem apple'ın hem de microsoft'un dünyaya sömürgeci devletler gibi baktığını anlatan film. adamlar birileri bir şeyler üretse de çalsak diye resmen sırada bekliyor.
    --- spoiler ---
  • günün anlam ve önemine binaen izlediğim film. steve sen ne pis adammışsın dedirtiyor bolca ama bir yandan da masaüstü bilgisayar furyasını başlatmaya ön ayak olduğu için seviyorsunuz. bill gates ise zaten çalıntı olan birşeyi çaldığı için beni pek kızdırmadı. hatta dos'u satma hikayesi ve macintosh prototiplerini ele geçirmesiyle "çakal makal ama hakediyor adam" dedirtiyor. iki adam da gerekliymiş bilişim dünyası için ve bugünlere gelinmiş. acaba apple dibe vurduğunda microsoft ona yardım etmeseydi durum ne olurdu acaba diye merak ediyor insan tabi. bir de jobs şirketten ayrıldığında neler olduğunu da az buçuk anlatsa iyi olurmuş.
hesabın var mı? giriş yap