• --- spoiler ---
    sozluk insaninin sinemadan anlamadigini bir kez daha ortaya koymus film.
    --- spoiler ---

    5 filmlik konuyu tek filmde islediklerinden, biraz bas dondurucu, anlasilamadigindan sıkıcı olarak nitelendirilen bir film olmus.

    oysa film sahane espriler ve muhtesem bir hikaye ile orulmus, gorsel desen "ta amina koymus", bir saniye bile kopmadan kendini basindan sonuna izletebilmis bir film olmustur.

    --- spoiler ---
    sparrow -pardon- kaptan jack sparrow'un sizofreni sahneleri inanilmaz guzeldi, karakter animasyonlari coook basariliydi.
    --- spoiler ---

    gercekci olmayan bir orgusu var diyene de kicimla guluyorum; lan zaten hikayenin kendisi gercek disi be! bi kere de zevk almak icin izleyin biseyi, savvy¿
  • son derece eğlenceli film, final haftası olduğundan normalde alabileceğim zevkten daha fazlasını aldım hatta. jack sparrow karakteri her ne kadar bir fenomen olsa ve takdirle ayakta alkışlasam da guybrush threepwood ile kıyaslayanlara "ya adamı tanımıyorsunuz ya da kaptan rottingham'dan hiç dayak yememişsiniz" diyorum. depp abiye saygım sonsuz, bugüne kadar guybrush'ın tahtına bu kadar yaklaşabilen başka bir korsan karakter tanımıyorum, belki hook ama onun da kulvarı ayrı.

    chow yun fat'ın üzerinde x o x oynanmış gibi gözüken kafası ise ayrı bir inceleme konusu. korsan lordu değil de elinde maket bıçağıyla kelinin terini silmiş bir şehir plancısına daha çok benzettim kendisini. ayrıca filmin başında adama yamanmaya çalışılan karizmayı ise doğru dürüst bir yerde kullanabildiğini göremedik. üstelik elizabeth'e yaptığı transformers reklamı kokan "more than meets the eye" iltifatı da yalandır. sevgili swann kızımız film boyunca bulunduğu sahnelerde sadece göze hitap etmiştir, öbür türlü toptan çıkarılsa da filmin eğlencesine pek bir etkisi olmazdı. hatta şu korsanları gaza getirdiği konuşmasında birinin çıkıp "hadi len" demesini bekledim epey. neyse en azından göze hitap konusunda sorunumuz olmadı. bu arada disney farketmedim sanmasın bütün güzel kız stoğunu tek oyuncuya bağlamışlar çakallar.

    filmin en bomba sahnesi ise barbossa'nın gemiyi gayet sakin dünyanın ucuna kadar götürüp kimseye söylemeden sürpriz yapıp üstüne kahkahalar atması. kaptan dediğin barbossa gibi olacak, ama kardeşler şeysi ve calypso zamazingosunda epey sıçtığını kabul etmek gerek. ikinci karizma korsanımız ise tabi ki keith richards amcam idi, az ama öz rolü ile kalplerimizi fethetti.

    filmin dört ayak üzerine düşen tek kahramanı ise turner denilen ambalaj hatası herif. sen git jack'ten daha dönek çık, düşmanla işbirliği yap onu sat sonra tekrar işbirliğine git et filmin sonunda da kaptan ol, ölümsüz ol, kızı götür, babanı kurtar vs ile görev kağıdındaki her ana ve yan görevi başarıyla yerine getirmiş yegane adamdır. tabi kızı sadece bir gün koklayabilse de 10 yıl sonunda geri dönerken hafif bir şişkinlik...neyse jenerikten sonrasına kalanlar anlamıştır.

    son lafım ise kötü adam görünümlü ingiliz beyfendisine. son sahnedesin iki yanından iki gemi geliyor, hoş yenilmiş gözüküyorsun ama üç sıra topun var bir kere ateşlesen ne blek pörl kalır ne o leviathan bozması gemi. ama sen kırlarda sevgilisine doğru ilerleyen toy bir delikanlı gibi ileriye bakıyorsun ve utanmadan sahneyi ağır çekime alıyorsun. adamların da eli armut toplamıyor. senin adamların ise farkında değil kilitlendiğinin hala utanmadan soruyorlar ateş edelim mi diye, o gemide biraz beyin sahibi biri olsa bizim korsanların sonu eşek cennetiydi. hadi onu geçtim 1e 5 gemi üstünlüğünüz var ama bi geminiz battı diye geri dönüyorsunuz. daha ne diyeyim.

    bu arada müzikler ve görsellik konusunda on numara, özellikle korsan adası bombaydı. "aha monkey island sahnesi gibin" dedim bir an, o derece sevdim. bravo.

    bu incelememi bitirirken gönlümde geniş yer edinmiş ikinci filmdeki laz arkadaşları da sevgiyle anmadan geçemeyeceğim, hey gidi.
  • --- spoiler ---

    jack sparrow - bay gibbs
    gibbs - kaptan
    jack sparrow - istersen şapkamı fırlatabilirsin
    gibbs - başüstüne kaptan... yaşasınnn.. hahahaha
    jack sparrow - şimdi onu geri getir

    --- spoiler ---
  • artık izlemiş olduğumuz sinemadaki havalandırmanın çalışmaması sebebi ile kanımızın buharlaşmasından mıdır, larden loughness'ın sinemadaki bütün oksijeni tüketmesinden midir bilemiyorum ama, ilk yarısında çıkmayı düşünen insanları gördüğüm ve sıkıldığım ilk karayip korsanları filmi olmuştur.

    aslında tam da hasta olduğum bir konu, korsan var, gizem var, espri var, oyunculuk var, yönetmen süper fakat ilk filmin verdiği hazzı vermeyen klasik bir devam filmi olmuş gibi duruyor. benim yapmak istediğim tespitler farklı aslında; üç filmdir bekliyorum, artık başlayacağım tespitlere.

    bu film monkey island'dan esinlenerek yapılmıştır efendim. hem de öyle böyle değil, ciddi ciddi bir esinlenme söz konusudur. ha monkey island da disneydeki karayip korsanları adlı bir bölümden esinlenerek yapılmıştır belki ama bu film direk monkey island oyunundan esinlenerek yapılmıştır. öhöm şimdi gelelim tespitlere;

    önce karakterlere bakalım;

    jack sparrow 'u guybrush threepwood ile özleştirenler gördüm, yanılıyorlar. william turner karakteri guybrush threepwood'dan esinlenerek yaratılmıştır. aradaki benzerlik çok açıktır;

    http://www.cuandoerachamo.com/…_turner_guybrush.jpg

    captain barbosa ilk oyundaki* lechuck, davy jones ise ikinci oyundaki* oyundaki lechuck karakterinden esinlenerek yaratılmıştır.

    http://www.wolfstad.com/…p-content/2006/lechuck.jpg

    guybrush threepwood'un sevdiceği elaine marley'imize bakıyoruz;

    http://www.tentakelvilla.de/mi3/elainew.gif

    hmm bu pek benzemedi elizabeth'e değil mi. o zaman şu açıdan bakalım; oyunda elaine marley melee island valisi, filmde ise elizabeth valinin kızı.

    konuya gelince; monkey island oyunu guybrush threepwood'un korsan olmaya özenmesi ile başlıyor, daha sonra diğer oyunlarda işin içine elaine marley'i kurtarmak giriyor. monkey island 2'de guybrush threepwood'un peşinde olduğu şey big whoop adında bir sandık. fakat bu konuların üzerinde durmaya pek gerek yok, korsan filmi yapmak istiyorsan illa işin içine, hazine, sandık, harita koymak zorundasın. oyunda da, filmde de bu olgular hep var; normaldir.

    gelelim esas mevzuya;

    serideki çoğu sahne, monkey island oyunundan alıntı. örneğin ilk filmdeki, köpeğin ağzından hapishane anahtarı alma sahnesi:

    http://www.scummbar.com/…ean/full20030930154212.jpg

    bunun dışında ikinci filmdeki vejetaryen yamyam hadisesi;

    http://i.d.com.com/…limage/89/52/6/89526_large.jpeg

    aslında monkey island 1'de filmdeki köyün bir benzeri mevcut, yukarıdaki sahne monkey island 3 oyunundan.

    ikinci filmde calipso'nun evine giden yol ve calipsonun evi de, monkey island 2 oyununda voodoo lady'nin evine giden yol ve evi ile benzerlik göstermekte, buyrun;

    http://www.bobbyfoley.com/blogger/pirates6.jpg
    ve
    http://www.scummbar.com/…game=2~~sub=info&showtype=

    tüm bu bilgiler ışığında, karayip korsanları filminin - en azından ilk filmin - monkey island oyun serisinden "büyük" derecede etkilenmiş olduğunu söylemek zor olmaz sanırım.

    ha izlemedim mi filmi izledim. ama böyle bir film yapma düşüncesinin parlak ve orjinal bir fikir gibi gözükmesi bir monkey island fanı olarak beni rahatsız ediyor. ikinci filmin ve üçüncü filmin ilk film kadar güzel olamamasının da monkey island benzerliğinden gittikçe uzaklaşmasına bağlıyorum. o derece fanım birader, bildiğiniz gibi değil.

    diyeceğim odur ki; üç filmdir tutuyorum, tutuyorum kendimi. oh be rahatladım
  • filmin ilk başındaki hoist the colours ve nine of eight bölümünü anlayabilmek için pirates of the caribbean dead man s chest'i taze taze yakın zamanda seyretmiş olmanın gerektiği film. yoksa "nooluyo? bu kim? neden böyle oldu ki?" gibi sorular kaçınılmaz. anlayamayanlar ve ikinci filmi seyretmekle uğraşamayacaklar için açıklayalım :

    --- spoiler ---
    --- çılgın spoiler ---
    ikinci filmde davy jones bizimkilerden kurtulur ve cutler beckett'la işbirliği yapıp korsan gemilerine saldırmaya başlar. tüm korsanlar, dilenciler ve hırsızlar bir şekilde yakalanıp kökleri kazınmaya başlar. bu işin böyle gitmeyeceğini, kimsenin the flying dutchman gibi büyülü bir gemiyle başa çıkamayacağını bilen bir velet herkese eski efsaneyi hatırlatan şarkıyı söylemeye başlar ve olaylar gelişir. efsaneye göre korsanlar yıllar önce denizler tanrıçası clypso'yu bir şekilde yakalamış ve onu insan vücudunda yaşamaya hapsetmişlerdir. the flying dutchman'i ve kaptanı davy jones'u durdurmanın tek yolu kardeşler birliğini toplayıp - ki kendisi 9 korsan lordundan oluşmaktadır- clypso'yu serbest bırakmak ve eski ihaneti affedip onlara bu konuda yardım etmesini ummaktır. tabii ki işin içine başka başka çıkarlar, ihanetler, döneklikler girer ve olaylar dallanıp budaklanır.
    --- çılgın spoiler ---
    --- spoiler ---

    olay kısaca budur. savvy?
  • ikinci filmi seyrettikten sonra şöyle demişim:

    "ilkinden ikincisine, "us-dışılıktan ussallığa" yönelmiş bir seyri takip ettik. olduğu gibi, evet. ama filmin yapımcılarının gerçekten bir "derdi, meselesi" varsa, umuyorum ki bu üçüncü filmde vurgulayacakları ve savunacakları karakter kaptan jack sparrow olur, turner yahut doğu hindistan şirketi değil."
    (bkz: #9805119)

    şimdi bu filmi seyrettikten sonra şunu içtenlikle söyleyebilirim. film yapımcıları benim gönlümü aldılar. hatta beklentilerimden daha da fazlasıyla. turner'ı da "bizim" safa çekmişler. keşke tarihin seyri tam da bu filmde anlatılan gibi olsaydı.

    not: bunca korsan bir araya geliyor ve fakat barbaros hayrettin paşa bu filmde temsil edilmiyor. olmaz. filmin tek noksanı bu idi kanımca.
  • üç filmlik serinin son parçası olan bu filmin ardından diyebilirim ki seriye bir bütün olarak bakınca yokuşaşağı bir performans görüyorum. sanırım ilk filmde elde edilen başarının aksiyondan kaynaklanıldığı düşünülmüş olacak ki ikinci ve üçüncü filmde aksiyon giderek tırmandı ama ilk filmin başarısı mizahındaydı.

    bu son filmde ise özellikle elizabeth swann'ın "özgür korsanlar" nutku çok can sıkıcıydı. hollywood buna bir son verse çok iyi olacak. robin hood'da, braveheart'ta hatta gladiator'da bile bu nutuk olayı güzeldi ama bir yerden sonra bu iş kabak tadı verdi. gelinen son noktada, kırk yıllık korsanlara, o zenginlere has her daim makyajlı görüntüsüyle bir kız çocuğunun nutuk çekmesini 16 yaş öncesi çocuklar bile yemez gibime geliyor artık. bir de nutkun içeriği de çok rahatsız ediciydi: özgürlük için korsanlık. bu ne lan?

    ama filmde dört şey harikaydı. biri şebek jack (sparrow olmayan) ki johnny depp kadar iyi bir oyunculuk sergilemişti; diğeri kaptan jack sparrow'un babası (keith richards), üçüncüsü aynı gemide kaptanlık üzerinden vuku bulan sparrow-barbarosa çekişmesi ve dördüncüsüyse üçüncü filmin sonunun birinci filmin başı gibi olması: jack, pusulası ve kayığı.
  • bu filmden sonra kesin karara vardım.

    --- spoiler ---

    karayip korsanları serisinin senaristleri çılgın korsan jack izlemiyorsa neyim!

    jack sparrow'la, çılgın korsan jack'in mimiklerinin birbirine cuk oturması zaten kıllandırıyordu ama bu seferki filmin içerisine ithaf olarak jean pierre effet'i bile koymuşlar.

    --- spoiler ---

    sıradaki film için:
    (bkz: karayip korsanları şirinlik abidesi kalesi)
  • serinin birinci ve ikinci filmini çok yakın bir tarihte izlediğimden pek kifayetli bir karşılaştırma yapabilmek mümkün.. at world’s end ilk iki filmin fena halde gölgesinde kalmış ve bende ufak çaplı hüsran yaratmış bir filmdir.

    hemen bir flashback’le başlayalım :

    2 hafta evvelsine kadar ilk iki filmi izlemişliğim yok idi. madem 3.’sü geliyor ve ilk ikisini herkes ballandıra ballandıra anlatıyor, o halde kapayım dvd’sini de izleyeyim dedim..üstelik eşden dosttan, konudan komşudan doldurularak, büyük bir beklentiyle oturdum koltuğa. benzeri şekilli ön koşullanmalarla izlediğim tüm filmler allahına hayal kırıklığı ve yavan gelmiş olduğundan “ulan yine millet bizi doldurdu..hiç yorum duymadan izlesem beğeneceğim film bi acayip gelecek şimdi” diye dertlenmelerdeydim..

    ve fekat kazın ayağı hiç de öyle çıkmadı..”vay anasını ne güzelmiş lan hakkketten” diye bitirdim filmleri..üstelik genel kanının aksine 2. filmi 1.’den de fazla beğendim..

    at world's end ise peh dedirtiyor bana...sebebi basit..

    öncelikli olarak şunu belirteyim ki sebep kıvamında anlaşılsın..1. filmde jack sparrow’u bir yanda kahramansı diğer yandan olaylardan sıyrılırken biraz müfettiş clouseau kokan tavırlar çizerken gördük..ikincisinde ise komedi unsurlarını daha ön plana çıkaran ve hikayeden dolayı daha da tırsak bir jack sparrow çizilmişti..bilhassa kabileden kaçış kısmı inanılmazdı..

    şu bir gerçek ki serinin ana karakteri jack sparrow..izleyiciyi “hadi kahramanca bişeyler yapsın” ‘dan “bak bak komik bişiiler yapıcak şindi” ‘ye uzanan geniş bir yelpazede bir beklenti içine sokan da o..iki üç yan karakter de var ama herkesin gözü onda..

    işte ilk iki filmin tarafımdan ve genel izleyici kitlesi tarafından beğenilmiş olmasının en büyük sebebi 2. planda tutuluyor bu filmde..yani jack sparrow ne komik, ne de kahraman..yanına ana karakter kulvarına iteklenmek istenen o kadar çok tipleme sokuluyor ki, o ilk iki filmdeki lezzet bozuluyor..

    diyeceğim o'dur ki, cap’n jack’in parıldamadığı bir film, ne olursa olsun 1 ile 2 ‘nin gölgesinde kalıp yavan gelecektir kanaatindeyim..

    haaa şunu da belirtmeden geçemeyeceğim..jack davenport ne zaman kadrajda yalnız belirse, arkadan jeff * 'in çıkıp "breasts!! breasts!!" demesini bekler oluyorum..bu adam bizim gözümüzde nasıl sıyrılacak steve karakterinden bilemiyorum..
  • dünya milletlerinin 'bitmeyen film istiyoruz!' çığlığına bir yanıt.

    bitmiyor, doyamamış gore verbinski bey bu filmi çekmeye. hala geceleri rüyalarından nolur azıcık daha çekiyim lütfen diye sayıklayarak uyanıyormuş.
hesabın var mı? giriş yap