• bunun en kötü versiyonu da, üstünüzdeki gömleği aldığınız mağazaya gittiğinizde, aynı gömleğin cansız mankene de giydirilmiş olduğunu görmektir.

    insan cansız mankenle pişti olur mu olum? yuhh artık.
  • en saçma bulduğum kadın triplerindendir (erkeklerde de var mı bilmiyorum). x markadan aldığı ürünü başka biriyle aynı gün giyip karşılaşınca "oooyyy poşto oldooom" diye neden şekilden şekile girilir anlamıyorum. sonuçta aldığın ürün sana özel yapılmamış, bir tasarımcının elinden çıkmamış, tek ve biricik değil. o ürünün sadece sende olmasını istemek başkasında görmeye tahammül edememek neden? hem şu açıdan neden bakılmıyor, seninle aynı zevkleri paylaşan başka bir insan var. oturup bu konuda konuşmak varken köşe bucak kaçıp günü zehir etmek neden? nedeeeeeeeen?
  • ikizinizin üstünüze düşme durumu.
  • özel hat'tan öğrendiğime göre, iki kişinin(ki bunlar x kişisi ve onun eski sevgilisi veya x kişisi ile x kişisinin eski sevgilisinin yeni sevgilisi olmalı), aralarında 100 metre mesafe bile olsa, aynı zaman dilimi içersinde aynı mekanda bulunmaları anlamına gelen deyiş.
  • iki kisinin ayni anda ayni seyi planlamadan yapmasi veya iki olayin ayni anda olmasi gibi durumlarda pisti oldu denebilir.
    (bkz: telefonla kapinin ayni anda calmasi)
    (bkz: telefonu ayni anda iki kisinin birden acmasi)
  • rastlantısal olarak aynı kıyafeti giymiş olmak. pişti olduğum kişiler bana hep sempatik gelmiştir. bundan rahatsız olanları da anlamış değilim. sanki seni karşındakiyle ayrıştıran sadece giydiğin kıyafet mi, onu senin nasıl taşıdığının bir değeri yok mu yani.
  • aracınızla giderken, öndeki araç dikkatinizi çeker. çünkü aynı model, aynı renk, hatta aynı plakadır. pişti olmak tabirini bu durum için de kullanabilirsiniz. polise bildirirsiniz, üstüne bir de sizin aracınız çalıntı çıkar, diğeri orijinaldir. taklitlerden kaçınınız.
  • proje fikri üretirken japonlarla sürekli yaşadığım olay.
    onlar önce yapıyor tabii.
  • aynı kıyafeti aynı ortamda aynı anda iki farklı kadının giymesi. "kadının" diyorum çünkü aynı takım elbiseyi giydiği için üzülen ve bunu kendine dert eden bir erkek hiç görmedim henüz. pişti olmak kadınlara mahsus bir şey gibi geliyor bana... erkekler için pek dert değil, çünkü dert etmediğiniz hiçbir şey dert olamaz!

    ama bizim için durum biraz farklı! böyle bir duruma düşen kadınlar için çok rahatsız edici bir durum bu, hiç istemeyiz böyle bir şey olsun... aslına bakarsanız, bu dert mi anasını satayım? durdun durdun üzülecek bunu mu buldun? ama üzülüyoruz işte böyle bir duruma düşünce... bir gardırop dolusu kıyafete bakıp, giyecek hiçbir şeyim yok diyen insanlarız sonuçta...

    kızım bu aralar sürekli elbise giymek istiyor. ben de hem uygun hem de güzel kıyafetleri olan hm' den alışveriş yapıyorum ona... güzel olmasına güzel de çok tercih edildiği için pişti olma ihtimali çok yüksek bir marka bu hm... bir de çocukların o dönem meşhur olan çizgi film karakteri baskılı kıyafet takıntısı olduğundan pişti olma ihtimali iki katına çıkıyor haliyle.

    bir tane elsa var, prenses midir nedir, başımızın belası! bir de bir boku becerebilen bir prenses olsa gam yemeyeceğim, buz yapma gücü var kullanamıyor, en ufak zorlukla karşılaşınca kaçıp buzdan kalesinde saklanıyo, film boyunca tripte, kardeşinin çabalarına rağmen elini taşın altına koymaktan aciz, mıyır mıyır uyuz bi şey! ya benim çocuğum daha geçen yıl doğum gününde uykucu cüce olmak istemiş bir çocuktu, ne ara prenses olma aşamasına geldi ya? uykucu cüceden prenses olur mu, sorarım size! neyse kırmayalım diyorum, alıyorum ama evin her yerinde elsa görmekten fenalık geldi ya! hafta sonu "my little pony" adlı sinema filmine gidince, kızım çok beğendi, zaten çizgi filmini de çok seviyordu, benden ponyli elbise istedi... nasıl mutlu oldum anlatamam! hemen aldım bir tane, dün de kreşe giderken giydi. inanılmaz mutluydu elbisesini giydiği için...

    akşam sınıftan çıkmasını beklerken, kızımın bu aralar elbise takıntısı olduğunu bilen öğretmeni; ipek elbisesi ile çok mutluydu bugün, ama bir arkadaşıyla pişti oldular, dedi. ben de üzüldüm, hevesi kursağında kaldığı için... eve giderken ağzını aradım, konuyu elbiseye getirdim, "anne biliyor musun serra da ponyli elbise giymiş, aynısı!" dedi sevinçle. evet sevinçle! aynı şeyi giymiş olmaktan çok memnundu. ben de sevincine ortak oldum tabi ki... sanıyorum çocuklar hayatı doğru algılama konusunda yetişkinlerden daha mantıklılar! belki de o yüzden çocukken daha mutluyduk.

    benim kızım da mutlu mesut okulda takılmış işte elbisesiyle, pişti olmayı iyi bir şey sanıyor saftiriğim benim*.
hesabın var mı? giriş yap