• günümüzün, belki de bütün zamanların en iyi seslerinden biri olan bu kişi; aşağıda yer alan olayla bendenize çok büyük insanlık dersi vermiştir. helal olsun..

    konuyla ilgili de şöyle bir gazete linki buldum.
    (konu birçok blog ve forum sitelerinde de mevcut)
    http://arsiv.sabah.com.tr/…8bf93044557f61ffa79.html

    **************
    (bkz: forward mail)

    bu, belki bir kaç insanın işittiği bir hikayedir...

    birlikte şarkı söyleyerek dünyayı heyecanlandıran üç tenordan ( luciano pavarotti, placido domingo and josé carreras ) son ikisi hakkındadır.

    ispanya'ya hiç gitmemiş olanlar bile katalanlar ile madritliler arasındaki rekabeti bilir, çünkü katalanlar ispanya'ya hükmeden madrid'den bağımsızlıklarını almak için mücadele ediyorlar.

    placido domingo madritlidir ve jose carreras katalandır.

    politik nedenlerle, 1984'te, carreras ve domingo birbirlerine düşman oldular.

    çok popüler olduklarından ve dünya çapında arandıklarından, ikisi de kontratlarında, sadece eğer diğer tenor davet edilmezse şarkı söyleyeceklerini bildirdiler.

    1987'de carreras, rakibi placido domingo'dan daha acımasız bir düşmanla karşılaştı.

    korkunç bir teşhis ile alt üst olmuştu : kan kanseri !!

    kanserle mücadelesi çok acılı idi. sayısız tedavi gördü, bunun yanısıra kemik iliği nakli yapıldı ve kan nakli yapıldı, bunlar için ayda bir kez abd'ye gitmek zorundaydı.

    bu koşullar altında çalışamıyordu, bu yolculukların ve tıbbi tedavilerin yüksek maliyeti maddi durumunu güçleştirmişti.

    parasının bittiği zaman, madrid'de, tek amacı kan kanseri hastaları için tedavi desteği sağlamak olan bir vakfı keşfetti.

    "hermosa" vakfının desteği sayesinde carrera hastalığı yendi ve şarkı söylemeye geri döndü.

    bir kez daha yükselmiş ve layık olduğu statüye ulaşmıştı ve vakıfa katılmaya karar verdi.

    vakfın yasalarını okurken, vakfın kurucusunun, en önemli katılımcının ve vakfın başkanının placido domingo olduğunu öğrendi.

    daha sonra, placido domingo'nun bu organizasyonu sadece onun tedavisine yardımcı olmak için kurduğunu, ama carreras'nın "düşmanından" yardımı kabul etmeyebileceği gibi bir durum olur diye isminin gizli kalması nı istediğini keşfetti.

    ancak, bu hikayenin en dokunaklı bölümü onların karşılaşmasıdır...

    placido'nun madrit'teki konserlerinden birinde, carreras konseri bölüp, alçakgönüllü bir şekilde dizlerinin üzerine çöküp, ondan bağışlanmayı istedi ve seyircilerin önünde ona teşekkür etti.

    placido, onun kalkmasına yardım etti ve kocaman bir kucaklama ile büyük dostluklarının başlangıcını mühürlediler.

    placido domingo ile yapılan bir röportajda, muhabir ona neden "hermosa vakfi"nı kurduğunu sordu, düşmanının bundan yararlanmasının yanısıra en önemli rakibi olan sanatçıya yardım etmişti.

    yanıtı kısa ve kesin idi :

    "bunun gibi bir sesi kaybedemeyiz...."

    ****************

    düzeltme büdütü;
    biberli vodka'nın hatırlatmasıyla; yalanmış bu. şöyle ki;
    http://www.snopes.com/glurge/tenors.asp
  • bu süper adamın söylediği şarkılar arasında muhtemelen türkçeye en yakın olanı sene de kalmaz

    http://www.youtube.com/…bc_qevd4rm4&feature=related

    her şekilde hastasıyız.
  • dün akşam fenerbahçe arena'da konser veren, namı diğer üç tenor'lardan biri olan bu adamı dün akşam kanlı canlı izledik. ne zamandır gün sayıyorduk, sonunda gittik izledik muradımıza erdik.

    beklentimi fazla yüksek tuttuğumdan olsa gerek konser muhteşemdi diyemeyeceğim. ama eğlendik mi evet, memnun kaldım diyebilirim.

    yalnız bir konuda insanımız yine görgüsüzlüğünü belli etti. şöyle ki:
    sahnede 4 tane ünlü opera sanatçısı, 1 tane de dünyaca ünlü şef var, daha son parça bile bitmemiş, millet apar topar paltosunu alıp gitme telaşında.
    nedir arkadaşım sizin bu aceleniz, neolur yani 2 dk daha beklesen, adamlar gösterisini tam olarak bitirse, sahnedekileri bi alkışlasan da öyle çıksan?

    sinemada yapsan anlarım, ok, ben de yapıyorum. ama adamı izlemeye gelmişsin, sahnede çiçek veriliyo, bizim millet sahnede ne olduğuna bile bakmıyo. hatta son parçalardan önce de, koştura koştura kapıya çıkma telaşında. 3-5 kişi yapsa amenna diyeceğim, ama o kadar büyük bi güruhtu ki bian önce kapıya koşturmaya çalışan.

    hayır sıkılıyosan, beğenmiyosan, sabredemiyosan, gelme kardeşim, gelme. zorla mı getiriyolar seni konsere? ama geliyosan da sahnedeki adama birazcık olsun saygı göster...
  • 3 tenorsun tek tipi duzgun olan uyesi. ispanya'da herkesin taptigi tenorissimo ki tek basina butun ispanyol halklarini temsil edebilir. hemen her bolgenin sarkisini placido domingoya soyletirler. valencia, granada, etc. real madridin marsini da o soyler a la madrid a la madrid campo de estrellas donde creci die. cok genis bi ses araligi vardir don giovanni'de karajanin gazina gelip bariton bi role bile nerdeyse cikcakmis. kusursuz bi yorumu vardir. pavarotti gibi sarkilarin suratina sicmaz. (bazen). bi de her dilde sarki soyluo almanca aksani kuvvetli diilmis yukardaki arkadas oyle demis dogrudur ama italyancasi ve fransizcasi iyi ingilizcesi de cok smooth tane tane. conductor ve de opera mudurlugu de yapar. boru diil adam bu yuzyilin en buyuk tenoru. 119 tane rolde oynamisti en son 2003'de muzik tarihinin en cok role cikan adami. ne bulursa oynamis puccini'nin la bohemeini oynamis sonra sen git bi de leoncavallo'nunkini oyna bagir bas bas musette! evimin mucevheri die. ayip bi sey. ha bi de olaganustu bir mariachi albumu yapmistir cover tabi 100 anos de mariachi die tavsiye ederim. malaguena salerosa hatta kill billin sonunda var ama pop yapmislar. bi de viyanada noel sarkilari soyler placido 99da patricia kaas da soyledi onunla.
  • kariyerinin baslarinda yüksek baritonluktan tenorluga terfi ettigi söylenir. washington d.c. kennedy center'daki national opera ile los angeles operasinin müzik yönetmenliklerini es zamanli yürütmüstür. hiperaktif bir müzisyendir. almanca aksani pek iyi olmasa da wagner operalarinda (lohengrin, parsifal, die walküre) ve fidelio'da (florestan) rol almaktan geri durmamistir.
  • ulker sports arena'daki konserinde en büyük eksiklik altyazının olmayışıydı. ilk bölümünde tamamen vücut dillerinden, mimiklerinden çıkarım yaptık ne anlattıklarını. keyifliydi ama daha keyifli olabilirdi.
  • o muhteşem sesinin yanında olağanüstü rol yeteneği ile de büyüler. hatta efsanevi ingiliz aktör laurence olivier domingonun baş rol oynadığı giuseppe verdi nin otello sunun viyana temsilinden sonra şöyle der: "lanet olası herif otelloyu benim oynayabileceğim kadar iyi oynuyor bir de üstüne harika bir şekilde şarkı söylüyor."
  • ulker sports arena'daki konserinde istanbul'u biraz hafife almis olacak ki repertuari, izleyenlerin cogunu hayal kirikligina ugratti. ozellikle konserin 2. bolumu kesinlikle bekleneni karsilamadi.
  • sesi, sizi sahilden topladiginiz cakil taslarini denizde kaydirdiginiz anlara goturen tenor. oyle huzur veren bir sese sahiptir placido. quiereme mucho albumunun kapaginda verdigi afilli poza pek yakisan bir tiptir kendisi. bu albumun kapagi icin krem rengi takim elbisesinin icine giydigi sakiz beyazi gomlegiyle, eski model, ustu acik, antika gostergeleri olan bir arabanin sofor koltugunda oturmus, yandan yandan artiz bir bakis atmistir objektife. adeta az sonra orta boylu, hafif etine dolgun, boynunda uzun fulari, gozlerinde kocaman gunes gozlukleri olan guzel bir kadini yan koltuga atip kaciracak gibi bakmaktadir. severiz kendisini pek cok
  • haziran 2010 itibariyle, avrupa kültürel miras kuruluşları federasyonu europa nostra'nın başkanı olmuş sanatçı...
hesabın var mı? giriş yap