• köy basıldıktan sonra taylor elias'a sorar: savaştığımız şeye inanıyor musun? diye ve elias, "65 yılında evet ama şimdi hayır" der.
    tek bir cümleyle askerlerin 1967 yılından sonraki çelişki ve isyanlarını yansıtabilen, vatana olan sevgi illa savaşarak mı gösterilir diye sorgulatan olağanüstü film.
  • chris taylor ın kaskında yazan `when i die bury me upside down so the world can kiss my ass` cümlesiyle hatırlayacağım muhteşem film.
  • 17 ytl'ye satılan gamepad'i ilk günkü izlenimlerim neticesinde muhteşem bir performans vermiştir. hatta diyebilirim ki logitech ürünlerinden bile daha kullanışlı geldi. dayanıklılık önemli ama elbet. ilerleyen günlerde bu entrye edit gelbilir. eğer gelmezse bilin ki sorunsuz çalışmaktadır.
    http://www.platoon.com.tr/…t=plapadplj105rub&view=2

    edit: sağ analog aşağıya çekilince bazen takılır oldu. ama pes ya da guitar hero oynadığımdan hiçbir sıkıntı çekmiyorum. zaten her daim de takılmıyor.
  • çocukluğumda defalarca izlediğim gerçekçi savaş filmi. oliver stone'un en iyi filmidir diyebilirim. abd askerlerinin vietnamdaki haleti ruhiyesini en iyi ve gerçekçi yansıtan filmdir. bir de apocalypse now'ı eklemeden edemiyeceğim. bunda da herhalde yönetmenin kendisinin bizzat vietnam'a gidip savaşmış olmasının rolü çok büyüktür. belki de üniversiteyi bırakıp gönüllü olarak vietnama giden er taylor'da yönetmen kendi hikayesini anlatır. stone her ne kadar muhafazakar abdlilerden de olsa gerçekçilik bu filmde ön planda. abd ordusunu büyük ruhsal bunalımda olan, geceleri içki ve mariuhana ile avunup sabahları görevde düşman dost ayırt etmeden öldüren bir insan topluluğu olarak göstermek herkesin cesaret edeceği bir şey olmasa gerek. sonuçta orduda vicdan sahibi askerler ile çoğunlukta olan savaşın psikopatlaştırdıkları arasında da kaçınılmaz bir iç savaş başlar. johny depp'in oynadığı asker lerner rolü pek göze batmıyor, dikkat çekmiyor. zaten ana karakterler, çavuş ileas, başçavuş barnes, er taylor, psikopat asker bunny, korkak asker junior ve diğerleri içinde pek dikkat çekmiyor depp. hatta filmi ancak üç dört kez izleyip de altyazılar geçerken ismini gördüğümde hani lan nerede hangi sahnede oynamış diye şaşırmıştım. westernler içinde kurtlarla dans ne ise bu da vietnam filmleri içinde odur. olaya resmi abd propagandası gözü ve çerçevesinden bakan diğer süprüntü vietnam konulu filmleri silip süpürür.
  • ing. takım*
  • 2010 yılına gelinmesine rağmen halen daha her yerde satılmaya devam edilen filmdir. bu filmi izledikten sonra zorunlu askerliğin bulunduğu bütün ülkelerde askerler arasında aynı sorunların olduğunu görmüş oluyorsunuz. yeni gelen chris ve gardnerın alt devre olarak ezilmesi ve her işi onların yapması gibi.
  • --- spoiler ---

    scrubs'dan perry cox'in, two and a half men'den charlie'nin ve entourage'dan johnny drama'nın askerlik arkadaşı olduğunu öğrenmemize vesile olmuş filmdir. şaka bir yana özellikle barnes'in elias karakterini vurduğu sahne daha sonra tüm bölüğün bölgeden kaçarken aslında elias'ın ölmemiş olması ve onlarca vietnamlı tarafından kurşun manyağı yapılarak öldürülmesi ile aklımda kalacak bir filmdir.

    --- spoiler ---
  • sıradan bir amerikan propagandası filminden öte bir oliver stone filmi. savaşın "ateşli" tarafından çok "ateşsiz" ama daha vurucu olan psikolojik yönü ile ele almışlar anlatıcımızın bakış açısından. 1986 yılında çekilen film sanırım öyle özel efektleri sevenler için pek iç açıcı değil. buna rağmen bu eksiği izlenmesinde bir sorun teşkil etmiyor.

    anlatıcımızın filmin sonunda da dediği gibi savaş beden yaralarından çok, bıraktığı ruhsal yaralarla insanı yaralıyor. ve dahası insanlar savaş boyunca; edindikleri prensipleri, yaşam amaçlarını kaybediyorlar barnes'ın kaybettiği gibi ya da ironik olarak başlarda ona (ve davranışlarına) karşı çıkıp, hatta sırf bu nedenle onunla kavga eden chris bile sonunda aslında barnes'ın ta kendisi oluyor.

    filmin öylesine gerçekçi bir havası var ki (özel efekt eksikliğine rağmen evet) pusuda yatan askerlerle birlikte heyecanlanıyor, yaklaşan düşman karşısında paniğe kapılıyor, gördükleri cesetlerden etkileniyor, onları rahatsız eden sinekler,böcekler bizi rahatsız edercesine ekrana bakakalıyoruz adeta. bu gerçekçilikten doğmuş olsa gerek film boyunca tarif edemeyeceğim bir baskı hissediliyor.

    filmin bir bölümde geçen bir replik aslında savaşları çok iyi özetliyor:

    --- spoiler ---

    fakirler. onlar istenmeyen kişiler.yine de bizim toplumumuz ve özgürlüğümüz için savaşıyorlar. garip, en dipteler ve bunu biliyorlar. belki bunun için onlara "er" deniyor, çünkü bir er herşeye dayanır.

    --- spoiler ---

    sadece şu cümlelere bile bakarak, savaş alanlarında değişen şeyin, sadece artık daha ölümcül silahların kullanılması olarak görüyorum. günümüzde hala başkalarının savaşlarında kendi hayatlarını veren insanlar yok mu ?

    yanılmıyorsam 2001 tarihli hbo yapımı band of brothers dizisinde bir gazi şu ifadeyi kullanıyordu:

    "bu bizim savaşımız değildi. o almanı öldürüyordum ama başka şartlar altında çok iyi dost olabilirdik, belki de benim gibi balık tutmayı severdi. bilemezdiniz."

    aslında filmi savaş filmi olarak nitelendirmek bana pek doğru gelmiyor. evet savaş nedir/nasıldır sorusunu çok iyi bir şekilde cevaplıyor ama bunun yanında savaş neden kötüdür sorusunu da eksiksiz şekilde cevaplıyor.

    tüm bunları bir kenara bırakırsak sanırım film sadece john c. mcginleynin (çavuş o'neil) o aksanı için bile izlenebilir.
  • sessiz sinema oynanıyorsa kesin anlattırılır ki kilit olsun.
  • kubrick gibi bir sinema dehasının beğenisini kazanmış çok başarılı bir savaş karşıtı filmdir.
    kubrick'ten söz açmamızın nedeni ise üstad efsaneleşmiş filmi full metal jacket'ı hazırladığı sıralarda bu filmin vizyona girip ortalığın tozunu atmasıydı. kubrick ise kendi filmini bekletmemiş 1986 yapımı platoon'dan hemen bir yıl sonra metal zarflı mermiyi hazneye sürmüştür.
    bu iki film ile birlikte the thin red line'ı birbirlerinden habersiz üç farklı yönetmenin aynı zamanlarda çektiği kusursuz bir trilogy olarak düşünmüşümdür hep.
hesabın var mı? giriş yap