• ben verirdim.
    sen ve seningibiler yüzünden 20 yıldır memleket bu halde.
    lanet size...
  • kendine efendi ya da kabile lideri mi seçiyorsun yoksa temelde sana hizmet etmesi gereken bir görevli mi? sorunun cevabı burada gizli. bir tarafta monarşi, bir tarafta cumhuriyet.
  • hatasız "kul" olmaz diyerek verilir. ilahlaştırmaya gerek yok kimseyi. asıl verilmeyip kayırılıyorsa problemdir.
  • cezayı yiyen adam sen ben gibi insan olduğu için ve hata yapabileceği için,
    herseyde önemlisi sen ve ben gibi ceza yiyebildiği için, seve seve oy verirdim.
  • söz konusu başbakan, suçunu kabul ediyor, polisi sürmüyor ve cezasını ödüyor ve hatasını düzeltip özür diliyorsa, öyle adama/kadına can kurban. öylesine oy vermek gerekir. islamın da gereğidir bu.

    bakın peygamber, devlet görevlisi pozisyonunda ve muhacir kadınlarla ilgili bir şey söylüyor/emrediyor allah;

    ey nebi! mümin kadınlar sana bağlanmak (biat) için geldiklerinde, hiçbir şeyi allah'a ortak koşmamaları, hırsızlık yapmamaları, zina etmemeleri, çocuklarını öldürmemeleri, başkasından kazandıkları çocuğu yalan dolan ile kocalarına mal etmemeleri ve marufta sana isyan etmemeleri şartı ile onların bağlılıklarını kabul et. allah'tan onların durumlarının düzeltilmesini bağışlanmasını dile. çünkü allah bağışlar, ikrâmı boldur mümtehine 12

    ne diyor orada? sana marufta isyan etmesinler diyor yani, marufa aykırı durumda isyan edebilirler. günümüzün anlayışıyla, itiraz etmek, muhalefet etmek olarak düşünülebilir. hatta, cezai bir işlem gerekirse ceza da kesmek gerekir. peygamber bile olsa, marufa aykırı davranamaz eğer davranırsa, itaat edilmez.

    maruf, doğrulardır, öncelikli olarak kur'anı ve aynı zamanda da bilimi, fıtratı temsil eder. batı, fıtrata (yaratılış kanunları bakınız rum suresi 30. ayet) fıtrata uyduğu için (en azından bazı konularda) doğru işler yapıyor ve karşılığını alıyor.

    buna göre, bir sistemde eğer polis, kanunu uygulamayıp ilgili başbakana ceza kesmeyip kayırırsa, o polis cezalandırılır. ya da söz konusu başbakan kurala uymazsa cezalandırılır veya, kendisine ceza kesen polisi sürdürürse, yine başbakan cezalandırılır. ve halk da bunun arkasında dimdik durursa, o toplum hem islama uygun iş yapmış olur hem de medeni bir toplum olur.
  • bu ülkede bir belediye başkanının oğlu 11 mayıs 1998 tarihinde şişli abide-i hürriyet caddesi’nde ses sanatçısı sevim tanürek’e çarparak ölümüne sebep oldu. kazadan hemen sonra, belediye’ye ait arazözler, kazanın yapıldığı caddeyi baştan aşağı deterjanlı sularla yıkadılar, böylece delil mahiyetindeki 35 metrelik fren izleri ortadan kaldırıldı

    bu belediye başkanının oğlu kazadan sonra tutuklanmayıp ingiltere'ye gitti. sevim tanürek'in eşi ve oğlu kazaya sebebiyet veren kişiden şikayetçi oldular. trafik raporunda bu belediye başkanının oğlunun kusur oranı (bakın burası çok enteresan) sekizde üç (3/8) olarak tespiti yapıldı. savcı rapora dayanarak 3 aydan 20 aya kadar hapis istedi ancak sevim tanürek'in hastanede hayatını kaybetmesi üzerine istenen ceza 2 yıldan 5 yıla kadar çıkarıldı. mahkemenin adli tıp trafik ihtisas dairesi'nden istediği raporda bu belediye başkanının çocuğu kusursuz bulundu.

    bu çok sayın belediye başkanı bu olay sonrasında herhangi bir şekilde oy kaybetmek şöyle dursun bu ülkeye önce başbakan sonra cumhurbaşkanı oldu..

    çok acayip, kimilerinin tek derdi ve oy verme kıstasları oy verecekleri insanın daha önce ne yaptığı veya ne gibi durumların içinde bulunduğu değil! bu durumlardan ceza alıp almadığı..

    edit : madem dayanamayıp kendi ekşi boykot kararımı yedim tanürek'in eşi davadan neden çekilmek zorunda kalmış tekrar hatırlatalım ki bi boka değsin.

    "tayyip'in oğlu kırmızı ışıkta hızla geçiyor. peşine siren çalarak ekip takılıyor. kaçarken, yaya geçidine 5 metre kala eşime çarpıyor. 30 metre sürüklüyor. eşim 6 gün sonra vefat etti. yakalandığında polislere tayyip'in oğlu olduğunu söylüyor. zaten o andan itibaren her şey değişti. karakola gittik, çocuğun ehliyetini sormuyorlar. polislere bunu hatırlattığımızda ‘siz ukalalık etmeyin, biz ne yapacağımızı biliriz' dediler. kazadan hemen sonra caddemize belediye arazözleri geldi. tarihte ilk kez, caddemiz baştan aşağı yıkandı. 35 metre fren izi vardı ve her şeyi bir anda yok ettiler. çocuğun ehliyeti yoktu. kazadan sonra, üç ay önce verilmiş gibi ehliyet düzenlediler. mahkeme başladı, çocuk bir kez olsun gelmedi. babası tarafından yurtdışına gönderilmişti! ama tayyip'in adamları hep oradaydı. karımın hakkını ararken bir şey söylediğimizde dirsek yedik, tehdit edildik, tacize uğradık.

    hakime çocuğun ehliyeti olmadığını, kazadan sonra babasının forsuyla düzmece ehliyet verildiğini söylediğimizde ‘ne demek yani, siz koskoca belediye başkanını sahtecilikle mi suçluyorsunuz' diye azar işittik. sakin bir insanımdır ama o anda elimde bir şey olsaydı kafasına fırlatırdım.

    olayın oluşunu gören tanıkların hepsi tehdit edildi ve korkutuldu. buna bir yakınımız dahildir. sadece bir tek genç kız tanıklık yapmakta direndi. fakat işin rengi değişmişti. başına iş gelmemesi için ona da tanıklık yaptırmadık. şişli karakolunda çocuğun ehliyetini sormayan polislerin ve sahte ehliyet veren trafikçilerin aileleri dava görülürken defalarca gelip yalvardılar, işin üzerine gidersek kocalarının görevine son verileceğini, aç kalacaklarını söylediler. onlardan da şikayetçi olmadık!

    kapımızda her gün belediye araçları durur, tayyip'in adamları önümüze çıkardı. tanıklara olduğu gibi, bize de, uğraşmayalım diye en az 20 ‘ricacı' geldi. tayyip belediye başkanıydı. o zaman anladık ki, karşımızda bir ‘dev' vardır ve onunla baş etmek mümkün olmayacaktır. biz bu durumda aile meclisi olarak toplandık ve işin ucunu bırakmaya karar verdik… çünkü bir sonuç çıkmayacaktı. onlar çok güçlüydü. sonuçta efendim, mahkeme kararını verdi! 8'de 4 kusurlu olan çocuk 3 ay hapis cezası aldı. bu da paraya çevrildi…''

    unutursak kanımız kurusun..
  • "ki ben hepinize avrupayı'yı ders diye okuturum" bu cümleden sonra karşımda bir nihat doğan olduğunu anladım ve okumayı bıraktım
  • polisin korkmadan başbakana ceza yazabilecek bir sistem var ise adaletin ve eşitliğin ne boyuta ulaştığının kanıtıdır.

    maalesef t***** halen monarşi yönetimini, otorite bir güç tercih etmektedir. (bkz: koyun sürüsü)
  • polise, kendisine ceza kesecek demokratik ve özgür ortamı sağladığı için oy veririm asıl.
  • bu olay türkiye'de yaşansa birçoğumuz polise oy verirdi.
hesabın var mı? giriş yap