• aslında polisiye gerilim diye bir başlık olmasını ümit etmiştim, ancak polisiye gerilim yazınca gelen başlık ahmet ümit maalesef. sanki bu işler bir tek ondan sorulur gibi. neyse efendim.
    bu kitap türünü okuyanlar, kuntellektüel camiada aşağılanır. nedeni de bellidir: ben derinim, sen sığsın, ben bilmemne manifestolarını hatmederken sen kendini romana verdin, cahilsin, ben bana birşey katacak biyografiler ve otobiyografiler okurken sen eğlendin, dolayısıyla ben kuntel oldum, sen olamadın denmek istenir. biliyorum, öğrendim.
    fakat yanlıştır.
    kafa dolmuş binbir türlü dertle, işle, yetişmeyen bir sürü şey var insan hayatında, eksikler ve yanlışlar had safhada, bir sürü kaygı dert tasa.. şimdi ben okuyorum bir otobiyografi ya da bir tarihsel birşey, geberesim geliyor, zaten yaklaşık 100-150 senedir okuyorum ben, masteri, doktorası, şusu, busu.. ben olmuşum bir biyografi diyorum, tarihsel örgüleri okumuşum öğrenmişim, nedir ne değildir diye merak ettiğimde zaten okuyorum onları 150 senedir. ama bunaldım, delirdim, gerildim.. herşeyi, her kitabı ders kitabı gibi görmeye başladım, kaybettim kendimi derken herşey kurtlar imparatorluğu ile başladı, o ana kadar pek itibar etmedim ben bu tarz romanlara. zannediyorum 2003 senesine tekabül eder bu işlere bulaşmam. hararetle tavsiye ettiler o kitabı. dedim olur mu acaba? çekimser kaldım başlangıçta. aman da efendim okunur mu böyle birşey, zaman kaybı olur, birşey katmaz insana diye düşündüm. böyle düşündüğüm günlere lanet ederim şimdi. sanki her an kültürlenme kitapları mı okuyordum dedim, hiç değilse yatarken uyurken bir satır okuyayım dedim. o gün bu gündür okurum bunları, geceleri yatınca, okuma lambası eşliğinde ama. aydınlıkta falan değil. şahane oluyor böylesi. meğerse ne büyük bir iyilik etmişim kendime. kafası karışanlara, bunalıma girenlere hararetle tavsiye ederim, okuyunuz. sonra ne kadar kitabı varsa okudum grange'ın, her an tetikteyimdir aman yeni bir tane çıkarsa kaçırmayalım diye, sonra dan brown geldi, o da şahane yazar, sonra tess gerritsen sevdim ben, maxime chattam, glenn meade, craig russel, sonra ateşi yakalamak ve açlık oyunları vasıtasıyla suzanne collins, arada da çıkış kitabını okudum ben natsuo kirino'nun, şahaneydi, grotesk geldi sonradan, bayıldım ayıldım, tom rob smith diye bir eleman keşfettim, 44. çocuk diye bir kitap yazdı, devamını getiremedi hala beklerim. dolayısıyla, kendimi bu entariyi yazmaya ve ilgililere kitap adları vermeye vurdum şu anda.
    öncelikle jean-cristophe grange ile başlayacağız:
    1- kurtlar imparatorluğu,
    2- siyah kan,
    3- leyleklerin uçuşu,
    4- taş meclisi,
    5- kızıl nehirler,
    6- şeytan yemini,
    7- koloni.
    sanırım bu sıralama ile okudum. şahaneydi, hazır elinizde cillop gibi aynı yazarın türkçeye çevrilmiş 7 romanı var, daha ne istiyonuz? ben bekledim be bunların yarısını, ha çıktı ha çıkacak diye.
    sonra dan brown'a geçiyoruz:
    1- da vinci şifresi,
    2- melekler ve şeytanlar,
    3- dijital kale,
    4- ihanet noktası,
    5- kayıp sembol.
    gördüğünüz gibi kendisi azıcık tembel, gerekçesini de çok araştırmam gerekiyor diyerek açıklıyor, tamam diyoruz kendisine, ve bir diğer yazarımız olan glenn meade'ye geçiyoruz: (ki kendisi dan brown'u donunda sallar af buyrun)
    1- 8. gün,
    2- brandenburg,
    3- sakkara'nın kumları,
    4- buz kapanı,
    5- kar kurdu,
    6- şeytanın müridi,
    7- ikinci mesih.
    ikinci dünya savaşı ve arkeolojik işler kendisinin hobisi ve hakikaten de iyi biliyor bu işleri zalım. akabinde tess gerritsen geliyor ki kendisi ablamızdır, adli patolog işleri de ondan sorulur.
    1- cerrah
    2- çırak
    3- kan gölü
    4- günahkar
    5- kemik bahçesi
    6- mefisto kulübü
    7- hasat
    8- ikiz bedenler.
    bu ablayı okurken sıralama biraz daha önem kazanıyor, önce cerrahı ardından çırak'ı okumanız gerekiyor, diğerlerini kafanıza göre okuyun, günahkar şahaneydi özellikle. bir de yörünge isimli bir romanı varmış kendisinin ama ben dünyayı dar ettim de bulamadım. o da güzeldir kesin.
    ardından craig russell gelir. masallar, arkeoloji, polis, almanya, hamburg.. anahtar kelimelerdir. yazar yazar yazar.. şahane yazar. bir solukta biter kitap. zaten eski polismiş. kitapların kahramanı herr jan fabel ile birlikte davaları çözer çözer durursunuz artık.
    1- kanlı kartal
    2- kanlı masallar
    3- ölümsüz
    4- karnavalın efendisi.
    maalesef sadece 4 kitabı var. ama olsun. devamı gelir nasıl olsa. sonra maxime chattam'a geçeriz. içlerinde en genç olan budur. 1976 lıymış bebe. iyi yazıyor, seviyorum.
    1- zamanın kanı,
    2- karanlığın soluğu,
    3- kaosun sırları,
    4- kötü ruh,
    5- kara büyü,
    6- gaia teorisi.
    son derece sürükleyicidir. fakat arachnafobim olduğu için kara büyüyü okumadım. örümcekten korkanlara da tavsiye etmem. kapağına falan da bakmasınlar.
    ardından tom rob smith'i keşfettim maalesef tek bir kitabı çıktı: 44. çocuk. şahane bir kitap. bir daha yazmadı eleman. bekliyoruz bakalım.
    sonra ödüllü bir japon yazar var: natsuo kirino.
    1- çıkış (1998 japonya gerilim romanı ödülü almış)
    2- grotesk.
    tuğla gibi polisiye yazıyor, helal olsun diyorum.
    sonra suzanne collins var. tam olarak polisiye gerilim diyemeyiz ama harikulade iki kitabı var:
    1- açlık oyunları
    2- ateşi yakalamak.
    üçlemenin sonuncusunu bekliyoruz işte hepimiz. bir güzel ki sormayın. allak bullak etti kafamızı valla.

    keith ablow ve dean koontz var, kitaplarını okudum ama sarmadı beni, belki sizi sarar. bir sürüüüüü kitabı var zaten koontz'un. bugün başlasanız seneye ancak biter.. ha diyeceksin ki neden okudun? benim elemanlar seri üretim yapamıyor işte maalesef. trilyoner olursam her birine burs bağlayacağım valla. hayalim de budur. hep yazsınlar, başka bir iş yapmasınlar da ben de bol bol okuyayım diye. bir de harlan coben var, onun da orman isimli kitabını beğendim, diğerlerinden haz etmedim, bir de joseph d'lacey diye biri, et diye bir kitap çıkarmış, onu da okudum ama o az daha fantastik kuntastik idi, fena değildi de üzücüydü. ben bilmem, siz bilirsiniz.
    evet değerli sözlükçüler. yıllarca onu oku bunu oku kafayı ye, derken bu kitapları buldum da iyileştim ben. aman da ruhum sıkıldı, ay ben öleceğim herhalde diye dertlenenler varsa ısrarla tavsiye ederim. her biri candır, canandır. bakmayın siz kuntellektüel camianın aşağıladığına. dönsünler de kıçlarına baksınlar diyerek seviyeyi iyice düşüreyim.
    şöyle geriye dönüp bakıyorum da, bu baskılar yüzünden klasiklerden başka roman okumamışım ben be! türk klasikleri, dünya klasikleri, onlar da taaa lisede üniversitede bittiler, sonra sırf bilim ilim. arada yüzüklerin efendisi vardı allahtan, onu da normal roman kategorisine değil de "kutsal kitap" kategorisine koyuyorum zaten, onun konumuzla alakası yok, derken bunlar geldi. allahtan geldiler. valla aşağılarlar roman okursak diye diye ömrümüzü çürütmüşüz. ne baskıcıymışsınız kardeşim!
    he bir de asla cin ruh büyü bilmemne yok bu kitaplarda. öyle birşeyler seviyorsanız ben bilemem, kimi okuyup okumamanız gerektiğini de söyleyemem. stephen king falan sevmem, okuyamam da zaten. o tarz birşeyler isterseniz başkalarına sorunuz. benim adamlar gayet somut ve sonu mantıklı bir şekilde çözülebilen şeyer yazarlar.

    not: kitapları çıkış tarihlerine göre dizmedim. galiba en beğendiklerimi başa aldım. tam olarak neden böyle yaptığımı bilemiyorum.
    şimdilik bu kadar..

    ekleme:ölü ruhlar ormanı çıktı o arada. jean cristophe grange'ın. pek güzeldi. beğendim.
    sonacıma ejderha dövmeli kız'ı okudum, güzeldi, ama gerilim azdı. böyle otopsi rapoları ve çok fazla kan revan yoktu, serinin 2. si elimde henüz okumadım. çok güzelmiş öle diollar.
    paul cleave diye biri temizlikçi diye bir roman yazmış. fevgaladeydi. ikinci kitabı çıkar mı diye her gün kontrol ediyorum internetten. bir de cody mcfadyen'in gölge adam'ını okudum. bu da çok hoşuma gitti, bu kişinin de 2. kitabı yok, beklemedeyim. şahane birşeyler okursam ekleyeceğim.
    düdüt: söz verdiğim gibi düdütleme yapıyorum:
    bu türün kötüsü hakkaten de adam öldürür ha. çok sıkıcı bir kaç kitaba denk geldim. lisa gardner mesela. olmamış. bence zahmet edip okumasanız da olur. ama boşta kalmışsanız da okuyabilirsiniz tabii.
    cody mcfadyen'e hakikaten de bayıldım. çok kral yazarmış. ölümün yüzü diye bir kitabı daha çıktı, hemen aldım okudum, bayıldım güzeldi.
    paul cleave de temizlikçi den sonra mezarcı diye bir kitap çıkardı, onu da beğendim ama temizlikçi daha güzeldi sanki.
    natsuo kirino'nun real world isimli kitabı hala türkçe'ye çevrilmedi, tuğla kadar kitabı da ingilizce okuyamam doğrusu.
    ayrıca stieg larsson'un üçüncü kitabını da hemen okudum: arı kovanına çomak sokan kız. fevgalbeşer bir romandı. ben beğendim rahmetlinin tarzını. keşke ölmeseydi. neyse evet.
    suzanne collins'in alaycı kuş'unu da okuduk üçlemeyi böylece tamamladık. üzücüudü, çok üzücüydü, ayrıntıları yazamam spoiler olmasın ama ağladım ben bir yerde. sormayın, anlatmayacağım.
    konumuzla alakası olmasa da birşeyler söyleyeceğim müsadenizle, şu ildefonso falcones fena yazar değilmiş haaa. deniz katedrali ve fatıma'nın eli'ni okudum. kalın kalın kitaplardı ve sürükleyiciydi. polisiye değil de tarihi roman aslında ama içinde polisiyelik olaylar var, kim vurdular falan.
    bir de ken follett hoşuma gitti, sonu olmayan dünya'yı okudum. o da çok kalın kitap, bence polisiye-gerilim sevenler de okusun. ağır ağır okunuyor öyle bir solukta değil tabii ama insanın kafasını epey bir boşaltıyor.
    milletten öğrendim tom robbins diye bir yazar, parfümün dansı isimli kitabını aldım. değişik bir kitaptı ama nedense bana pek hitap etmedi, fanatiklerinden özür dilerim ama sarmadı biraz diyebilirim.
    eğer bütün bu kitapları bitirirseniz, michael ende okuyun. bitirmeden de okumaya başlayın hatta. undendliche geschichte ve momo'yu okudum. çok da beğendim. polisiye değil ama polisiye okurunu sarar o kitaplar bence.
    arada yukarıda yazdığım adamların çıkan kitapları da oldu onları da okudum. koloni mesela. uuu beybi dedim. tess gerritsen'de çıkardı birkaç tane. onları da okudum ama listeleri yenileyemeyeceğim maalesef işim var.
    siz beni dinleyin. hadi babay.

    söz verdiğimiz gibi düdütü: john katzenbach diyorum. psikoanalist isimli kitabı, türkçe'ye çevirilirken ipek ibik diye bir hanımın elinde perişan olmuşsa da okunur. o kötüüü reziiiil berbaat çeviriye rağmen iyi bir kitap olduğu belli. ikinci kitabı da çıktı şizofren. o da güzel.
    maxime chattam dayının ve grange abimizin de yeni kitapları çıktı açın kitapyurdu'na bakın derim.
    bir yeni sevdiğim yazar daha oldu ki: s. j. bolton. ben bu kişini zaten kurban isimli kitabını okuduydum çok da beğendiydim ama ikinci bir kitap çıkarmadı herhalde diye düşünüyordum. sonra buldum yazın. zehir diye bir kitap. hakikaten de zehir. uu beybi. korkunçluydu. çok korkunçluydu. polisiye gerilim okuru mutlak surette okusun.
    tess gerritsenn'in yeni çıkan kitaplarını da yazmaya kalksam sayfa yetmez. amma da kitap çıkarır oldu ha. ben de kedi aldım. daha doğrusu bize kedi geldi, benim oldu. bu yüzden de hepsini bitiremedim tess gerritsen kitaplarının. normalde 3 güne bir kitap bitiriridim de kedi okutmuyor geceleri pezevenk.
    neyse amacımızdan ve konumuzdan sapmayalım. amacım john katzenbach ve s. sj bolton tanıtmaktı. tanıttım. hayde

    yine bir dudut: sevgili suserler merhaba.
    bu dudute utançlar içinde basliyorum. gerçekten yüzüm yerde geziyorum. vay ben ne bok yemişim. vay ben ne bicim de bir polisiye gerilim okuyucusuymuşum. vay beni vaylar beni vay.
    huzurlarinizda thomas harris ustadan binlerce milyonlarca kez özür dilerim.
    o bir vorbildmis, o bir onculmus, o acik ara birinci, diğerleri hep onun izinden gidenlermisya la?
    hayir bir de övünmüşüm satirlar dolusu. ne anlarsam polisiyeden diyorum artik. cok sinirliyim kendime. ama açıklayabilirim: ben film izlemem demiş miydim? filmler bozar beni. yilda bir tane izlerim. o da bi hal olur mesleki olur bisey olur. o zaman. hannibal film furyasına yabanciydim bu yüzden de. bu yüzden okumadım bence ben kuzularin sessizliğini falan. anaaaam. ne yazmis ne yazmis.
    1- hannibal doguyor
    2- hannibal
    3- kuzularin sessizliği
    4- kizil ejder.
    datca'ya giderken ender dinlenme tesisleri'nde durmuşuz allahtan orda vardi sepet içinde. dedim alayim lan. okurum belki.
    hemen yarin gidiyorsunuz. ediniyorsunuz. satilmiyor bazilari off print mi olmuşlar ne olmuşlar. ama farketmez. yilmiyoruz. gittigidiyor.com'a daliyoruz. sipariş ediyoruz. bekliyoruz. geliyor. hemen basliyoruz okumaya.
    kizil ejder'i hannibal den önce okumayin ama. once hannibal okuyun. sonra hannibal doguyor okyun. sora öbürlerini okuyun. uykusuz kalacaksiniz ama. ise okula gec kalacaksiniz. benden söylemesi.
    ayrica craig russell kitaplari ve natsuo kirino kitaplari neden hala türkçeye çevrilmiyor anlayamıyorum. deli olacagim. yani mutlaka polisiye gerilim okuru da allah de ötesini birak mi okuyacak ne okuyacak anlayamıyorum.
    he grange'in ve chattam'in son cikanlarini da okudunuz inşallah? hepsinin adini yazamayacagim simdi. ben size adamlarin adini vermedim mi? verdim. son cikanlari da kendiniz bulun bi zahmet.
    ayrica john katzenbach okuyoruz değil mi? aman ha ihmal etmeyin.
    he ben tess gerritsen okumayi biraktim bu arada. bas edemedim zilyon tane kitabiyla. hepsini yeni yazıyor saniyordum da bir suser arkadaş uyardi sagolsun: kadinin eski kitaplariymis. turkiye'de cok tutulunca isik hiziyla ceviri çevirip sürüyorlarmis ortaya. aman ben s1k1ld1m artik. neyse ne.
    tamam şimdilik. daha yazacagim.
    hadi selametle.
    evvet. yeni bir ekleme, yine bir ekleme ile karşınızdayım.
    paul cleave abimizin avcı isimli eseri de piyasaya düştü sonunda. dün gece başladım, çok az kaldı, gecede 150 sayfa okumayalı çok olmuştu. okuma lambası ışığında üstelik. pili bitti de kapattım kitabı. şimdi gözlerim şiş ama aklım kitapta. alınız. biliyorsunuz temizlikçi, mezarcı, kolleksiyoncu, öldürme saati isimli dört eseri daha var kendisinin. ama ben avcıyı beğendim galiba en çok.
    geçenlerde de kızıl 1-2-3'ü okudum, john katzenbach'ın. onu da seviyorum. ancak s.j. bolton'da sıkıntı yaşadım. kan hasadı isimli kitabı
    --- spoiler ---

    hayaletli bir şekilde girdi olaya gibime geldi.
    --- spoiler ---
    tam da emin olamadım devamından. ne skim gibi bir spoiler oldu ama olsun. tedbirli olalım. onu okuyamadım işte. tess gerritsenn'i de annem okuyor artık. iyice anne kitabı gibi oldu kitapları. söylemiştimya bıraktım.
    haaalaaaa ve haaalaaa craig russell ve natsuo kirino kitapları çevrilmiyor ya hayretler içerisindeyim. bu ülkenin çevirmenleri neyle meşgul hiç anlayamadım. gidip en sonunda bana allah yeter okuyacağım. napalım :(
    hadi okuyun gidin alın.
    bir de yazın alper canıgüz'ün oğullar ve rencide ruhlar isimli kitabını okumuştum. kitapsız kaldığım bir ara kuzenim verdi. okunmaz la bu diye düşünerek başladım, çok da beğendim. bence siz de beğenirsiniz polisiyeci gerilimciler. geçenlerde de diğer kitaplarını da aldım ama okuyamadım. kelimelik diye bir oyuna dadandık çünkü bok varmış gibi. dıt dıt yazıp duruyoruz. o olmayaydı okur bitirirdim. okuyunca yazacağım. bence siz de alın.
    yine eklerim. kib.
    flaş flaş flaş..
    thomas harris kara pazar çıktı. thomas harris kara pazar.
    kara pazar thomas harris'in kitabı. anlatabiliyor muyum? çıktı söylemiş miydim? dikkat dikkat. satışa sunulmuştur.. 14 tl bile değil. çabuk alın. hadi. çıktı. abimizin büyüğümüzün son kitabı. flaş flaş flaş..
    aha bi düdüt daha: sözüm memleketin yayınevlerine!! eeyyy tembeller, eeey cimriler, la niye çevirttirmiyorsunuz craig russell ile natsuo kirino'yu hala ya? kitapyurdunun eşantiyon yolladığı kitapları okudum be ya. töh sizin yüzünüze töh!!
    bu arada doruk ateş diye bir yazar mabet isimli bir kitap çıkardı ve beni biliyorsunuz pampalar ben türk polisiyesi okumam ama bu çok güzeldi be ya. bir de alper canıgüz'e haksızlık olmasın onu da beğeniyorum türk polisiye gerilimcisi olarak.
    yalnız herr jan fabel'siz, natsuo kirino'suz da şiştim şiştim..

    yine sinirli bir düdütle merhaba.
    ben bu memlekete ne diyeyim hiç bilemiyorum.
    robert galbraith adını duydunuz he mi? kendisi aslen harry potter serisinin yaratıcısı olan yazar. mühim biri yani. ne yazsa dünyada yok satan, gerçekten de kalemi kuvvetli bir ablamız. ve bu ablamızın robert galbraith mahlasıyla üç kitap çıkardığını herhalde biliyorsunuzdur?
    1- ipekböceği adıyla çevrilen the silkworm,
    2- guguk kuşu adıyla çevrilen the cuckoo's calling
    3- career of evil. türkçe adını bilmiyoruz. neden? türkçeleştirilmedi. türkçeleştirilmeyi bırak, ingilizcesi dahi satılmıyor. sıçarım böyle aşkın ızdırabına afedersiniz. nerde sikimsonik kitaplar var, rafları doldurmuş, yani bu polisiye okuru ölsün mü ne yapsın bilemiyorum. saçmalık saçmalık üstüne. zaten senelerdir evet evet senelerdir craig russell romanlarından şu lenox serisi türkçeye çevrilmedi. bunun sebebi okur olmaması mı yoksa maliyet mi yoksa çevirmen yokluğu mudur nedir hiç bilemiyorum da her ne sebepse nalet gelsin o sebebe. yani böyle elalem okurken, bütün dünya kitaplarına zamanında kavuşurken biz ağzımızı açıp bakalım millete. 20 3kin 2015 tarihinde ingiltere'de falan raflarda yerini aldı bu son kitap. ve iki ay geçti len vicdansızlar. çevrileceğine dair sinyal de yok, ne zaman okuruz bilen de yok.

    ne natsuo kirino çevirdiler, ne tom rob smith çevirdiler, ne craig russell çevirdiler diye ağlaşırken bir de yenisi eklendi bu çevrilmeyenlere. robert garlbraith!!! ben cormoran strike'ı ve onun talı assistanı robin'i hakikaten de çok sevdim. tam olarak polisiye tam.
    yani içim şişmeye devam ediyor. zenginleyemedim de bir türlü ki kendim çevirteyim de sunayım alemlere bu kitapları.
    vallahi nalet gelsin.
  • dişi polis.
  • çok erkek yazar egemen bir yazın türü değil bence polisiye. p d james, agatha christie, val mcdermid, ruth rendell ve mahlası barbara vine, donna leon, minette walters, patricia highsmith, brigitte aubett, karen slaughter, sue grafton, nihan taştekin, cahide birgül. liste uzar. bunu ilginç buluyorum zira uğraştığı konular genelde kadınların uzak durduğu düşünülen konulardır. düşünen kimse yanlış düşünüyor demek ki.
  • arastirilasi olaylari konu edinen oyku / roman turu.
  • aslen kendileri bir edebiyat türüdür. ilk önce polisiye romanlar yazılmış, türlü listelerde türlü başarılar elde edilmeleri ile birlikte filmleştirilmekte gecikilmemiştir efenim bu tür. bu diğer türlerde de karşılaşılan bir olaydır. fantastik, bilim kurgu türlerinde olduğu gibi.

    polisiye türde şansa yer yoktur. uçuk kaçık olaylarla karşılaşılmaz. insanların başına gelen her türlü olay mantık çerçevesi içinde açıklanabilmektedir. bir anda piyasaya uzaylılar, orman balinaları gibi garip yaratıklar çıkmaz. insanlar elde ettikleri ipuçları ile sonuca doğru mantıklı şekilde adım adım ilerlerler. her adımda da ellerine yeni bir ipucu geçer.

    eğer yazar iyi kurgulamayı becerebilmiş ise; roman maceradan sıyrılıp heyecanlı ve kafakarıştırıcı bir hal alabilir. son sayfaya kadar da akılda türlü soru işaretlerine rastgelinir. yok eğer yazar pek yeteneksiz ise daha başından sonu bilinen bir roman ile karşılaşılınır.

    günümüzde en bilindik örnek ahmet ümit' romanlarıdır. kitapları polisiye tür bakımından gayet başarılı olmakla birlikte içeriği bilgi de barındırır. şimdilerde, bir dönem, ahmet ümit karakteri olan komiser nevzat kanun namına ile ekranlara da taşınmıştır.
  • ne zaman iyi bir polisiye okusam ya da izlesem "hemen şimdi gidip bir polisiye hikaye yazmalıyım" hissine kapılıyorum.
    hepsi teşebbüs aşamasında kalıyor tabi.
  • edebi bir tur olarak baslarda dunyada da uvey evlat muamelesi gormesine ve "eglencelik citir hikayeler" damgasindan kurtulmasi icin uzun yillar gecmesi gerekmesine ragmen daha sonralari akil almaz eserler uretilmistir. bir hirsiz polis kovalamacasi gibi, polisiye yazari okuyucusunu kandirmak ve hikayeyi esrarengiz hale getirmek icin cabaladikca, okuyucu butun bu gizemleri cozmeyi ogrenmis; tur icerisinde okuyucu - yazar interaksiyonunun sonucu olarak okuyucu da turun gelismesine katki saglamistir. bu vesileyle modern polisiyeler artik agizlari acik birakacak derinlige sahip hale gelmistir.

    turun detayli bir tarihcesi ve en onemli eserleri surada gorulebilir:

    https://line.do/…siye-edebiyati-tarihi/2v4/vertical
  • sas ortak adlı ön kapağında çeşitli şekillerde ve kostümlerde (genelde çok az giyinik) bayan resimleri bulunanları gazete bayilerini süslerdi 90larda bu tür hikaye kitaplarının. hep merak ettim içeriği de kapağıyla alakalı mı diye. ukte oldu büyüdü.
  • ülkemizde polisiye deyince, yayınevleri hakkında da birkaç kelam edilmeli. bu işe soyunmuş bilebildiğim ilk yayınevi 100 kitap civarı bir seri çıkaran kedi amblemli akba. 1960'larda hiç durmadan basmışlar. kitapları sahaflarda bulunuyor. sahaf adresi vermeme gerek yok herhalde. yine altmışlarda iki seri halinde polisiye basan üç maymunlar serisi var. 10'luk seriler halinde, cep kitabı formatında, çok şekil kapak ve logo dizaynlı kitaplar. yalçın ofset'in öykü türünde basımları da ebat olarak üç maymunlar ile benzer. ancak üç maymunlar daha ciddi kitaplar basmış.

    bir dönem metis bu konuda önde gidiyordu. raymond chandler tekrar basımları, ve leo malet çevirilerini son derece önemli buluyorum. daniel pennac falan gibi günümüz yazarlarına da eğilmişlerdi. oğlak ve maceraperest serisi takip edebildiğim kadarıyla şimdi bayrağı devir almış durumda. lawrence block'dan sue grafton'a (hoş grafton artık artemis tarafından basılacak) val mcdermid'den john harvey'e (ki bu mahlas ian rankin'e ait) geniş bir çerçeveleri var. türk polisiyesi konusunda da (celil oker, nihal taştekin gibi) çalışmalar yapıyorlar. minnettarız. can yayınları minette walters yayınladı bize iyilik yaptı, sanırım ilk baskısı metis'den çıkan trendeki yabancılar da (ki enfes bir çeviri) can tarafından tekrar basıldı. ayrıntı dan kavannagh ve donna leon'a yoğunlaşmış durumda. buzlar kraliçesi ruth rendell'ı doğan yayıncılık bıkmadan usanmadan basıyor, çok da iyi ediyor. vaktiyle milliyet yayınlarından çıkan, polisiye severlerin eminim kaçırmamış olduğu, maj sjöwall/ per wahöö serisi martin beckleri inkılap tekrar bastı, aydın arıt'ın kusursuz türkçesiyle. ilk çeviriler de zaten kendisine aitti. çitlenbik yayınları da orta afrika'da geçen, tersonun allahı , alexander mccall smith basıp olayın coğrafyasını genişletiyor. henning mankell de kişisel kanaatimce, altın kitapların kendi altın madeni. bir dönem yine milliyet'in bastığı chesterton'ın father brown serisine neden kimse uyanmıyor merak içindeyim gerçi. bir dönem faaliyet gösteren nisan yayınları da georges simenon açlığımızı doyurmuştu. çilekli kitaplar, çağdaş edebiyat içinde polisiyeyi unutmadı ve eduardo mendoza'nın iki kitabını piyasa sürdü vaktiyle.
    son olarak çemberi kapatmak için kedi amblemli kitap yayınevi ellis peters'ın 'cadfael birader' serisinin ilk kitabı marazi bir kemik merakı'nı sevin okyay çevirisiyle yayımladı. belli ki gerisi gelecek.
    türe burun kıvıranların çokluğu, okuyucu sayısının azlığı falan bu işin ne kadar deli işi olduğunu anlamaya yeter. ama deliler çok yaşasın. takip ediyoruz.
hesabın var mı? giriş yap