• anayasanın ilk maddesinin ifade özgürlüğü olan ülkede yazılı olmayan denetleme mekanizması. bizde ki "ayıp" kavramının farklı şekillerde tezahürü. gani müjde, programına davet ettiği japon kızcağıza, "siz hepiniz aynısınız nasıl oluyor da birbirinizi karıştırmıyorsunuz" diye sorduğunda, veya dizilerden birinde oynayan zenci karakteri, başka bir karakterin "sen sus karafatma" diye azarlaması karşısında yer yarılsa da içine girsem dediğimde, bizde de böyle bir denetleme mekanizması olsaydı keşke diye hayıflandığım olmuştur.
  • coklu kulturel toplumda sayisal (ya da sadece sozel) azinligin temsiliyetinin guvencesini saglar bi bakima. kurt`e daha yeni yeni kurt denil(ebil)digini dusundugumuzde bizim pc`de gidilecek daha cok uzun yolumuz var...
  • kopacakmış gibi duran bir ip için "amaaan, inceldiği yerden kopsun" demediğimiz, durumu daha kötüleştirmediğimiz; ama onu sağlamlaştıracak yeni ve yaratıcı önerilerden de yoksun olduğumuz için ezikliğimizi kendimize bile unutturacak tatlı ve saçma sözler söylediğimiz ("ipin incesi makbuldür") zaman içine düştüğümüz psikanalitik tuzak.
  • - ait olmadığımız ve neden rahatsız olacağını bilmediğimiz bir kesim adına gösterdiğimiz sahte duyarlılık.

    - türkiye'deki en bilinen örnekleri kadına bayan ve sakat, özürlü ya da kör, sağır vs. yerine görme, duyma vs. engelli demek olan saçmalık. bu kelimeleri kullanmaktan özenle kaçınmak, o kesimlere karşı yapılan en büyük ayrımcılık ve saygısızlıktır.

    not: aşağıdakilerin hepsi ingilizce, affola, ama yukarıdaki de ingilizceydi. isterseniz politik doğruluk başlığına girmeyi bir deneyin...

    "if all printers were determined not to print anything till they were sure it would offend nobody, there would be very little printed."
    benjamin franklin

    "political correctness does not legislate tolerance; it only organizes hatred."
    jacques barzun

    "moral indignation is jealousy with a halo"
    herbert george wells

    "idealism is the noble toga that political gentlemen drape over their will to power."
    aldous huxley

    "we live in oppressive times. we have, as a nation, become our own thought police; but instead of calling the process by which we limit our expression of dissent and wonder 'censorship', we call it 'concern for commercial viability'."
    david mamet

    http://en.wikipedia.org/wiki/political_correctness
    http://www.ourcivilisation.com/pc.htm

    http://www.bigtreemurphy.com/…litically correct.htm
    http://mywebpages.comcast.net/…bjokes/joke0066.html
    http://www.langston.com/…n_people/1997/1997bbf.html
  • buyuk bir ihtimalle insanin, insana ait eksiklikleri, rahatsizliklari, kusurlari ego tatmini yaparcasina karsindakine bastira bastira kufur ve hakaret mahiyetinde kullanmasindan dogmus bir mecburiyettir. beyin hucreleri hasara ugramis, algi ve ogrenme kapasitesinde gerilemelere maruz kalmis bireyin durumu toplum icinde populer bir hakaret olarak geri zekali sekline donusmeseydi belki gerek duyulmazdi politik dogruluk gereksinimine. evet belki gercegi ortadan kaldirmiyor ve fakat en azindan duyarsiz insandaki densizce gaf egilimini biraz olsun onluyor. hele ki bu densizlik topluma yonelik hizmet sektorlerinde belirli bir statuye cikmayi basarmis bireylerden geliyorsa.... goruyoruz cogu zaman acik oturumlarda, naklen yayinlanan meclis toplantilarinda, sozde akli basinda olmasi gereken gayet tanindik simalarin salyalar akitarak birbirine spastik diye bagirdigini ( bu sadece turkiye ye ait degil, pek gelismis birinci dunya ulkelerinde de var). konusma adabi diye bir mefhumun var olmasi gerektigine inaniyorsak, evini temizlemek icin para karsiliginda calisan emekciye para veren ev hanimefendisinin baskalariyla konusuyorken, calisan kadinin duyabilecegi sekilde " benim hizmetciye soylerim yapar " demesinin hayvanlik oldugunu dusunuyorsak politik dogruluk gereklidir. zira hakareti, incitmeyi, lafin nere gittigini bilmeyen, hissedemeyen, karsisindakine nasil hitabetmesi gerektigini bilmeyen insanlar malesef toplumda bolca mevcuttur. bir umit, en azindan onlara bir rehber olabilme ihtimalini dogurur politik dogruluk kimbilir????? insanin dusunce ozgurlugu ve konusma ozgurlugu adina istedigi kisiye, istedigi hakareti yapamamasi toplumun belirledigi bir kuraldir, ve hosumuza gitse de, gitmese de cogunlugun kabul ettigi kurallar gecerlidir. bir baskanin " anani da al git burdan" demesi nasil toplumca kaba olarak nitelendirilebiliniyorsa, resmi bir belgeye de " geri zekali" vatandasin haklari diye yazmak o kadar kabadir. bu lisanin, konusma adabinin getirdigi ve mecbur kildigi bir kuraldir ve gereklidir. dogustan ayagi tam tesekkul etmemis kardesimizle bizi yolda goren birisi, baska bir gun bize " o yanindaki topal kimdi? " diye sordugunda icimizde bir eziklik duymadan, icimiz ciz etmeden, kizmadan " o kardesimdi " diyebiliyorsak, karsimizdakini duyarsiz kategorisine koymuyorsak o zaman bu politik dogruluk gerekli degildir, aksi halde gereklidir!!!! ve fakat tabii ki, kurallar ne yazik ki yasami henuz tum dunya icin duygusal anlamda mukemmel boyutlara getirme gucunde degil, zira incelik, duygusallik ve anlayis bir insanin ancak ozyapisinda mevcut ve yapay ogretimin igreti bir davranis tarzindan ote gidemedigi de aci bir gercek.....
  • politik doğruluk, hayal aleminde yasayan, mantiksiz, liberal azinlik tarafindan gelistirilen ve basinin ana kesimini olusturan ilkesiz cogunluk tarafindan siddetle yayilan, bir boku temiz ucundan tutmanin tamamen mumkun oldugunu one suren bir ogretidir.

    çevrilmemiş metin: political correctness is a doctrine fostered by a delusional, illogical liberal minority, and rabidly promoted by an unscrupulous mainstream media, which holds forth the proposition that it is entirely possible to pick up a turd by the clean end. (alintidir)
  • ikiyüzlülüğe meşruiyet kazandıran kavramdır.
    (bkz: allahin bildigini kuldan saklamak)
  • politik doğruluğa ihtiyaç duyulması politik bir yanlışlık (ve yanlılık) içinde yaşamanın işareti değildir de nedir?

    politik doğruluk'un dikte ettiği dolaylamaların kapsamında yaşayanlar ve yaşananlar adına bir anlam ifade ettiği gerçek. nigır'dan kıro'ya siyaseten yanlış kelimelerin kullanımını engellemek en azından günlük konuşma ve diskur içinde süren ayrımcılığı, ırkçılığı, şovenizm'i azaltarak 'toplumsal barış'ı sağladığı gibi, kullanılamıyor oluşundan hareketle bu barış'ı tehdit eden zihniyeti sorgulama fırsatı da veriyor, denebilir. ve fakat toplumsal barış denen balon'un sağlanmasının bu söylemsel dolaylandırmalara ihtiyaç duyması size o barış hakkında ne anlatıyor? bana dolaylı ve söylemden ibaret bir barış olduğunu, bu sınırlandırmaları dayatanların da muradının bu tip bir barış'ın tesis ve tahsis'inden ibaret olduğunu hatırlatıyor. eğer unuttuğum bir şey varsa arada hatırlatın, ama söylem'in eylem denkliği taşıdığı, ya da, taşımak zorunda olduğu 'dolaylı yönetim' toplumlarında diskur'un saflığı ve doğruluğu, diskur'un işaret ettiği hakikatin saflığı ve doğruluğundan daha önemli oluyor.

    yönetim ve iktidarla ilişkisi sözde olan bir toplum'un ve onun uyum ve barış'ının mühendislerinin, teknisyenlerinin, yani tekmil didaktik liberal'in de kendi söylemsel araçları ile hedefledikleri bir galibiyet'i de siyaseten doğru kabul etmeleri, siyasetleri kadar dikte ettikleri doğru'nun uzamı ve kapsamı hakkında size ne anlatıyor? bana teorik bir gönderme ve ima yüklü bu retorik soru'nun anlattığı dışında bir şey daha anlatıyor: karşısına 'liberal münazara müştereği arayışı' boş-formalizm'i sebebiyle dengi olarak aldığı sağ söylemin uzam ve derinliğine sıkışmış olduğunu kendi doğru'luğunu ancak bu mutlak meşru doğru biçem ve format içinde 'kesin yanlış'ı tanımakla sınırlandırdığını, yani savaştığını iddia ettiği şeyin öteki yüzüne dönüştüğünü anlatıyor.
hesabın var mı? giriş yap