• psikolojik propaganda hedefi içerir politik doğruculuk.
  • sanal mecralarda daha sık görülür..

    daha fazla hit,
    daha fazla beğeni,
    daha fazla ıvır zıvır almak için yapılan şebeklikler..gerçeğin çarpıtılması

    özetle yawshocklıktır
  • en önemli finansörü;

    (bkz: george soros)

    daha fazla bunlar hakkında yorum yapmayacağım, çünkü mide bulandırıyorlar.
  • biraz zaman önce ortaya laf söylemenin diplomatik yoluydu aslında bu. diplomatik kezbanlıktı yani. rus devlet başkanı çıkıp “rahat durun sikeriz sizi amerikalı orospu çocukları” demezdi de, “ülkemiz çıkarlarını engelleme sevdasını gezegenin dışına bile taşıyanlar bu çabanın sonunda, yeni doğacak kardeşlerinin rus olmasına şaşırmamalıdır” derdi.

    sonra nasıl olduysa bu akım avama indi. bir yerde eğitimliliğin, donanımlılığın bir göstergesi olduğu için, ülkede karar mekanizmasına giremeyecek kadar avam ama hödük avamdan daha eğitimli kesim tarafından benimsendi.

    özellikle abd solu (ne kadar solsa onlar da) bu yeni akıma kaptırdılar kendilerini. öyle bir kaptırdılar ki gelir adaletsizliğine değinen biri “zenciler fakirlikten hırsızlığa başladı” dediğinde sorgusuz sualsiz linçe koyuldular. bütün enerjilerini “afrika asıllı amerikalılar düşük ayrıcalıklara sahip olmaları nedeniyle yasadışı kazanç edinmeye başladı” denmesine harcıyorlar. öyle demezsen, düşman ilan ediliyorsun. zenciler ise hala fakir. adil gelir dağılımı yok. o konuya henüz gelemedi amerikan solu.

    benzeri samimiyetsiz tiplerin türkiye’de türemesi de çok sürmedi. duygu asena başta olmak üzere ülkem neo-solcuları da bu akıma dört elle sarıldılar. hatta “zenci demek ayıp” perdesinden girdiler olaya. amerikan beyazlar, zencilerin köle olarak çalıştırıldığı dönemde bu insanlara önce negro, arkasından nigger demişler. köle beyaz olamayacağı için, “5 köle lazım” yerine “5 zenci lazım” diye tarif etmişler olayı. zamanla da nigger kelimesi köle anlamına evrilmiş. bugün ispanyolca ve italyancada hala daha siyah demek olan (black demek ayıp değil bu arada...) negro kelimesi, kölelik kalktıktan sonra aşağılama kelimesi olmuş. peki bundan bize ne? biz afrikaya gidip, zencileri “avlayıp” gemilere tıkıp köle mi ettik, pazarda satma organizasyonunu mu üstlendik de zenci demiyoruz? bize de mi ayıp?

    adeta bir sans numero vakası gibi bu zenci olayını kütük gibi savundu yerli pc ekibi. bayan değil kadın kültü de yine aynı kaynaktan fışkırmış bir koldur.

    konuyu biraz geçmişten başlayarak ele alalım.

    26 kasım 1934 tarihli bir kanunla paşa, efendi, hoca, şeyh, ağa, bey, hanım, hanımefendi gibi unvanlar kaldırıldı. yerine çağdaş ve eşit unvanlar olan bay ve bayan unvanları getirildi. bu kanun kısa bir süre sıkı uygulansa da halk nezdinde karşılık bulmadı. (1)

    türkçede kız kelimesi esasen cinsiyet ve yaş ifade etse de, cinsel faaliyete başlayıp başlamama gibi bir anlam da taşımaktadır. yaşça küçük dişilere kız, erkeklere oğlan denir. kızlar yaşları ilerledikçe veya evlendiklerinde kadın, oğlanlar ise herif diye anılırlar. batıda, bilhassa fransa ve ingiltere’de bu duruma ait unvanları vardır. miss ve mrs. unvanları, matmazel ve madam unvanları yani. (2)

    yaşı ilerlemiş olsa da evlenmemiş bir ingiliz ya da fransız kadına mrs. ya da madam dendiğinde bozulup, “matmazel” diye düzelttikleri vakidir. işte aynı şekilde türkiyede de bir kadına kadın dendiği zaman işin içinde eser miktarda da olsa özel hayat iması taşıyacağından, nezaket göstermek isteyen aydın kesim o ölü doğan unvanı kullandılar, bayan demeye başladırlar. tamamen kibarlık olsun diye yani. hatta aynı dönem kadın demek ayıplandı.

    ne zaman ki cahil, köylü, çirkin ve hepsinden önemlisi fakir erkekler de kadınlara bayan diye, hatta “bağyan” diye hitap etmeye başladı, o an tukaka oldu bu hitap şekli.

    neyse, politik doğruculuk denen şeyin bugün yine başta abd’de bu denli popüler hale gelmesinin başlıca nedeni zaten bozuk olan eğitim sisteminin iyice çökmesidir. söyleyecek lafı olmayan, söylese de dinlenmeyecek cahil, daha doğrusu okumuş ama hala yarı cahil bir kesimin imdadına yetişmiştir. henüz okulu bitirmemiş, işe girmemiş, para kazanmamış abd gençliğine “doğru ve haklı” tarafta olma imkanını ilk kez sağlamış bu akım. o nedenle de kapılanı çok olmuş. çünkü içinde insan olmayan bir sistemde, her şeyin para için yapıldığı, parayla ölçüldüğü, kararların sadece kar-zarar kıstasına göre verildiği amerika’da parası olmayan bir bireyin yaşaması bile zül o ülkeye.

    yani dün diplomatik yolla küfür etmek için kullanılan ama bugün kibarlık, elitlik göstergesi sayılan politik doğruculuk akımı kapitalist sistemde kendi insani birikimini yok sayan yapıya bir başkaldırış. elden o kadarı geliyor çünkü. kendine ait bir kültürü, geçmişi, mirası, hatta millet denecek kadar birbirine bağlı insanları bile olmayan amerika birleşik devletlerinde kültürel veya manevi değer taşıyan ne olabilir ki? düşünsenize ülkede antika veya tarihi eser denebilecek tek şey ingiliz yapımı eski silahlar. böyle ülkede sanat tarihi okumuş bir insan neden değer görsün ki?

    bu başkaldırı bir yerde de tam amerikan stilinde devam ediyor öte yandan. örnek olarak söylüyorum: fransa, norveç, yunanistan gibi normal ülkelerde eğitimli gençler işsiz kalsalar, bırakın işsiz kalmayı bir de kıymetsiz görünüyor olsalar bir şekilde organize olup, ortalığı ayağa kaldırır, o saygıyı söke söke kazanırlar. çin’de bile olur bu iş. lakin abd’de olmaz. zira tıkınmak için salondan kalkıp buzdolabına yürümeye üşendikleri için segwayi icat eden amerikalılar, bu saygınlığı da zahmetsizce edinmek için bu yola başvurdular. sadece bin yıl önce ismi konmuş şeylerin isimlerinin yerine tanım yaparak kolayca edindiler işte o “saygınlığı”. zenci demeyelim afrikalı amerikalı diyelim. orospu demeyelim seks işçisi diyelim. terzi demeyelim dikiş uzmanı diyelim. böyle demeyeni de dışlayalım ki gücümüz görünsün.

    insanlığın kapış kapış götürdüğü, veba’dan sonra ikinci popüler epidemik tehlike ise gerizekalılık maalesef. anında benimsiyoruz. kore’de zengin bebeleriyle taşşşak geçerken yapılan komik dansa da sardırıyoruz, hareketli arabadan inip dans etme eblehliğine de. nerede bir saçmalık var havada kapıyoruz. bu politik doğruculuk ve arkasından gelen “böyle denecek lan” çeteciliğine de anında sarıldık. ya bir boka derman olduğunu gördüğümüzde ya da fakirler de politik doğruculuğa başladığında vazgeçeceğiz.

    (1) sayın erdoğan’ın ana muhalefet liderine “bay kemal” demesi bu tutmamış, dışlanmış devrimin kendisine yansıtılması amaçlıdır.

    (2) bugün madam, matmazel, sinyorita ve miss gibi hitaplara da “sana ne benim yaşımdan, kukumdan” mantığıyla itiraz edilir oldu batı feminizminde.
  • “beni kimse ciddiye almıyor, ezik ve mantıksız bir embesilim. acaba nasıl dikkat çekerim?” cümlesinin cevabı olan ifade.
  • aslinda inanmadigin bir şeyi, dogru oymus gibi ifade etmek.

    bu ulkede en yaygini; kürtlere, hepimiz kardesiz demek.
  • yukarıda bir yazarın da değindiği gibi bizim toplumumuzla alakası olmayan hassasiyetleri devşirmeye başladık. ülkede zenciler konusunda ithal bir politik doğruculuk başladı. halbuki zenci ve siyahi kelimeleri arasında gerçekten bir fark yok. insanlar sadece ne kadar hassas ve düşünceli olduklarını göstermek istiyorlar. samimiyetsizliğin bu kadarı...
  • (bkz: #97961979)
  • ömrümüzden ömür çalan şey.

    hem yaparken hem de maruz kaldığımızda olumsuz bir durumla güzellemelerle yüzleşmek zorunda olmanın bir şekli. sonu zaten bombok bir yere çıkacak, sadece ucuz insan egomuzun bu süreçte ezilmemesi için ödediğimiz ek bir bedel. konuyu doğrudan söylememek bu olumsuz durumla karşılaşmalarda sadece çekilen acıyı uzatmadığı gibi aynı zamanda kafada bir soru işareti de kalması, bir acaba olur mu düşüncesine sürüklenmeye sebep oluyor. bence rahatsız edici asıl kısım bu. halbuki net ve doğrudan konuşmak en değerli olan zamandan tasarruf sağlamakla birlikte kişinin hangi noktada olduğunu daha iyi görmesini sağlıyor. buna karşılık politik doğruculuğa maruz kalan kişide bir belirsizlik bir peki şimdi ne olacak şüphesi bırakıyor. bence kaostan beslenenlerin yaptığı bir şey.
  • kavram karaya oturdu resmen. önceleri sadece politik düzen tutucuların tuttukları düzenin bozulmaması için yüzdürdükleri bir gemiydi. şimdi bildiğin yeni bir izm olmuş, ideoloji olmuş. önceleri sadece siyasi vesayetler dünyayı onüç yaşında kız çocuğu olarak görüp bu tutumu takınırdı. şimdi onüç yaşında kız çocukları politik doğrucu.

    bakınız ideal olanın dillendirilmesi fena değildir. hayvan hakları, kadın hakları, azınlıklar, faşizm eyvallah, taçlandırılmalı, kurşunlanmalı. ancak gerçeklerle aramıza ideal olanı koymaya başladığımızda ideal olana ulaşmış olmuyoruz, bu da unutulmamalı. duvarınızdaki çatlağın üstünü boyamanız ve oraya bir tablo asmanız evinizi güzelleştirir, çatlağı değiştirmez. daha büyükçe bir tablo asıp arkasına geçip yeni bir duvar inşaa etmeli. elli yıl sonra, bina yıkıldı yıkılacak, etrafta tek bir çatlak bile görmeyen gezginler tebessümle bakıyor tablolara. ah picasso bebeğim ne kadar da kübiksin.
hesabın var mı? giriş yap