• hatırı sayılır bir süredir elemanı olduğum küme. geçmişte (bence) bolca porno izledim, muhtemelen gelecekte de izleyeceğim, ama ciddi bir süredir izlemiyorum. bunun övünülecek veya utanılacak bir tarafı yok, dolayısıyla entry’nin konusu “porno izlemeyen erkeği sonunda buldunuz qızlar! ballı gül dökün yollarıma!" değil. porno izlemeyi “neden/nasıl” bıraktığım da entry’nin konusu değil, zira sebebi fazla içsel, sözcüklere dökebilecek kadar yazım kabiliyetim olmayabilir. sadece problemin bir noktasını cevaplamaya çalışacağım. bunu yaparken "eril dil" kullanacağım ama mevzu cinsiyet/cinsel yönelim'den bağımsız.

    hani dedim ya “(bence) bolca porno izledim” diye, peki ne kadar porno izlemiş olabilirim ki? acaba izlediğim yıllarda hiç porno bağımlısı oldum mu? gereğinden fazla vakit harcadım mı? gerekli vakit ne kadar? vakit gerekli mi? belki de çevremdeki herkes kaç saat steam’de oyun oynadığını deklare eder gibi kaç saat porno izlediğini yayınlasaydı (bu bir tabu olmasaydı) en az izleyen kişi ben çıkacaktım? belki de insanların ortalama porno izleme süresinin public oluşu, herkesin izleme süresini etkileyecekti?

    okuduğum kaynaklar genelde “porno bağımlısı olma eşiği”nin haftada 11-12 saat izlemekle başladığını söylüyor. bu tek başına bir ölçütse ben herhalde hiçbir zaman bağımlı olmadım. yine de porno izlerken (özellikle son dönemlerinde) gereksiz zaman harcadığım hissiyatına kapılıyordum. bu öyle “mastürbasyon sonrası gelen pişmanlık hissi” gibi bir şey değil, daha ziyade bir türk dizisinin bir bölümünü izleyip hayattan soğumak gibi. ortada çok uzun süren berbat bir oyunculuk var ve bittiğinde “izlemeseydim de olurdu” diyorsunuz. işin ilginci, yine de izlerken zevk verebiliyor, hiçbir şey hatırlamasanız da. (100 yıl sonrasına not: aslında türk dizileri izlerken de zevk vermiyor, porno izlemediğini söyleyen bir adam şu anda porno izlemeyi türk dizisi izlemeye tercih ettiğini söylüyor, düşünün ne halde sektör…)

    bu süreç ne kadar zevkli ve gereksiz gelse de, bir şekilde başlamış. insan bireysel porno tarihini eşelerken buluyor kendini. ilk ne zaman, nasıl porno izledim ben? benim yaşım pornoyla vhs kasetleri aracılığıyla tanışılan döneme denk geliyor. hatta cinsel eğitim konusunda sınıfta kalmaktan beter halde olan türkiye’de büyüyen her birey gibi sekse dair hemen her fiziksel detayı önce porno ile öğrendim. sonra okuyarak öğrendim, sonra yaşayarak öğrendim. bu süreçte kronolojik olarak ilk gelen porno olduğu için, onun en çok öğreten olduğu yanılgısına kapıldım ama rüzgarlı bir günde geriye dönüp ufka baktığımda porno’nun bana öğrettiklerinin, kitaplar ve kadınların öğrettiklerinin yanında bir hiç olduğunu fark ettim. görünmemesi uzakta olmasından dolayı değildi, öğretilerinin küçük olduğunu fark edememem, tükettiğim zaman aralığının genişliğinden kaynaklanıyordu. first there was porn, and it stuck along the way…

    pornonun bana bir şey katmaması, pornonun değişmemesiyle de ilintili. kimin espirisi hatırlamıyorum ama, bir anda porno üretimini durdursak, insanlar ne kadar süre sonra “bütün pornoyu tükettik, daha fazla porno lazım!” der? ya da hiç der mi? bence bunun kulağa komik gelmesi, pornonun evrildiği inancında yatıyor. ama porno evrilmiyor, evriliyor taklidi yapıyor.

    ben pornoyu bıraktıktan uzunca bir süre sonra “two girls one cup” olayı patlak verdi. aslında bu cümle tam olarak doğru değil, çünkü merak edip “lan bu adam ne zamandır porno izlemiyormuş” diye girip two girls one cup başlığına baksanız 10 yıl önce olduğunu görürsünüz. benimkisi o kadar eski değil, ama en azından bundan birkaç yıl sonraya tekabül ediyor. ben de pornodan uzak kalmış bir adam olarak “ulan ben bırakana kadar pornoda hiçbir şey değişmiyordu, benden habersiz naapıyorlar acaba?” diye girip bakındığımda, yine hiçbir değişiklik görmedim. two girls one cup gibi “boktan” mevzular zaten ortalama porno tecrübesinin bir parçası olmadığından, örneklem kümemizde yer almamalı. sadece benim açımdan “bi an heyecan yaptın itiraf et” durumu yarattı. girdim de ne göreyim, her şey bıraktığım gibi...

    kısacası ben porno’nun daha “ileriye” gidemeyeceğini, benim porno’dan alacaklarımı çok uzun süre önce aldığımı fark etmiştim. porno benim için çoktan satüre olmuştu.

    geçen mart’ta almanya’nın bir kasabasında bir konferansa gittim. internet/cloud computing olaylarının ticari ayağının dünya’daki en büyük tekrarlı konferanslarından birisi denilebilir. (konferanstan öte dev gibi bir parti aslında - world hosting days) konferansa davetli konuşmacı olarak katılacak kişilerden birisi grönland'daki kutup gezisi sırasında epey hastalanınca uzaktan, telekonferans ile sunumunu yaptı. telekonferans olsa da, salonun en kalabalık konuşması buydu. herkesin merakla dinlediği adam fabian thylmann. muhtemelen hiçbirinizin adını duymadığı bu genç adam milyoner bir şey, çünkü yine hiç adını duymadığınız bir firmanın kurucusu: mind geek. "ne lan bu mind geek?” derseniz içinde mutlaka birden fazlasını hepinizin bildiği şu markaların çatı firması: pornhub, redtube, youporn, tube8, brazzers, digital playground, reality kings, twistys, mydirtyhobby, mofos, sextube… daha gider. bu adam şirketi sattı, bu tip yatırımlardaki bütün hisselerini sattı. bu aralar startup’ları fund ediyor, melek yatırımcılık yapmak istiyor ancak sektördeki namından ötürü kendisine gelen çoğu “fikrin” porno ile ilgili olmasından yakınıyor. kendisi artık porno ile ilgili bir iş yapmak istemiyor ve özellikle altını çizdi konferansta: “porno sektörü doyuma ulaştı. artık porno için bir yenilik yok ufukta”. başta bu sözlerini dinlerken kendimle ilişkilendirdim ancak kendisinin bahsettiği satürasyon ile benimkisi aynı değildi. benimkisi pornonun bana öğrettikleriyle ilgiliydi, onunkisi pornonun sunumu ile ilgili. muhtemelen o zaten seksin tarih boyunca hep aynı olduğunu biliyordu.

    hakikaten de tabu olarak yaşadığı değişimler hariç, hep aynıydı. bu toplantıdan 1 ay sonra pompeii’de (italya) ayakta kalan dünyanın en eski genelevinin duvarındaki “resim”lerine anlamsızca bakıyordum, yatakta doggy style becerilen bir kadın figürü vardı. çöpten sayılabilecek kadar dandik çizimli bir adamdı, ama adamdı işte. hiç bi şey değişmemiş yani. (wikipedia, 0wikipedia, wikipedia'da olmayan benim çektiğim/bahsettiğim fotoğraf) fabian bundan yakınmıyor, muhtemelen o bunu benden onyıllar önce fark etmişti, onun derdi insanlara rahat tüketim sunabileceği metodların azalmış olmasıydı. açıkça da şöyle dedi “son hamle webcamler ile on-demand live showların sağlanmasıydı, o da sağlandı. belki geri kalan tek gelişme virtual reality olacaktır”.

    kısacası benim vhs’ten öğrendiğim aslında pompeii’de de biliniyordu. sadece çöpten adam ve çöpten kadın yerine vhs’e taşındı. sonra jpeg ile dialup aracılığıyla sunuldu. sonra pornhub ile stream edildi, en sonunda webcamden yayın yaparken kıçına bluetooth ile titreşim göndererek zevk alan kadının para karşılığında gösteri yapmasıyla etkileşimli bir hal aldı. bu süreçlerin hiçbirisinde mastürbasyon yapan adam/kadın zevkten delirecek hal almadı. yani belki pompeii’deki bir adamı 2500 yıl sonrasına ışınlasak başta fabian’ın elini öpmek isteyebilir ama sonra o da aynı satürasyonu yaşayacaktır. bu süreçte yürüdüğümüz yol daha çok süslendi, mastürbasyon yapmak için çöpten adam’dan hd’ye fırlayacak kadar süslendi, ama yolun sonunda hepimiz aynı yere vardık. ve sadece bazılarımız yolu süslemek için verilen emeklere değip değmediğini sorgular olduk. sorgulamamızın sebebi aslında şunu fark ettiğimizde başlamalı: neden yukarıdaki fotoğrafı sizinle paylaşırken +18/nsfw ibaresi koyma ihtiyacı hissetmedim?

    bu mevzuları düşünürken hep emerson’un "bir çağın dini, bir sonrakinin edebi eğlencesidir” lafı geliyor aklıma. çünkü arada bir yerde “bir nesle göre boktan gelen eserler, bir sonraki neslin mastürbasyon malzemesidir” durumu yaşandı. ben o çağı biraz kıvrakça atlattım neyse ki ama pornoya erişemeyen, çükü yeni kalkmaya başlamış bir neslin uyduruk müziğe çekilen erotiğimsi kliplerle mastürbasyon yaptığı karanlık bir dönem var. bu ergenlerin en büyük problemi, ondemand erotizme erişemeyip, beklenmedik anda maruz kalabilmeleriydi. bugünkü neslin anlayamayacağı bir şey bu, çünkü beklenmedik anda erotizme maruz kalan ergen, tabletinden ondemand istediği kategorideki pornoya erişebiliyor. bu yüzden veya değil, bir şekilde buna erişebilen ergen ejaculation’ın önşartı olarak yeteri miktarda pornoyu koyuyor. yani önce bir göz doyacak ki boşalabilsin.

    boşaldıktan sonra geçiyor tv’nin karşısına, bir western filmi açıyor. filmde kovboylar poker oynarken kağıtlarda çıplak kadın figürleri olduğunu görüyor. peki normal mi bu? 200 yıl önceki “ondemand” erotizm çıplak kadın resimli iskambil kağıdıyken, bugün bu demand patlamasının sonucunda daha çok tüketimle aynı sonucu alıyor olmak normal mi?

    aslında gayet normal. ayrıca ejaculation’a ulaşmak için yürünülen yolun giderek süslenmesi (çöpten adam’dan hd porn’a evrimlesi) de gayet normal. bu süslü yolda yürümekten zevk almak da çok normal. yani bunların utanılır şeyler olmaması gerekiyor. ama utanıyoruz.

    zaten fabian gibilerin önündeki en büyük engellerden birisi de bu. işiyle/sektörüyle ilgili en zorlandığı şeyler sorulduğunda hep bu tabuyu dillendirdi. adam çok para verip en iyi datacenterdan yer tutmak istiyor, datacenter adı çıkacak diye endişe duyuyor. en iyi network güvenlik uzmanını işe alacak, “eşe dosta ne derim” diyor eleman. hadi bunları aşıyorsun, bu sefer şirketin parasını bankada tutacak, en büyük problem işlem yapacak banka bulması olmuş. fabian “teknik olarak yapacak bişey kalmadı” deyince “nasıl ya, insanlar demandlerini şıp diye bulabiliyor mu? ai bunun neresinde? doğru indexing var mı? hala dropdown menülerden saçma sapan kategoriler seçiyorlar, bunu kullanıcı bazlı sunmamak teknik olarak geri oldukları anlamına gelmiyor mu?” diye düşünmüştüm, ancak konuşmasının sonunda anladım. bu sektör tabularla dolu olduğundan, tüketicilerinin tamamı anonim, dolayısıyla (hemen) her zaman karşında “her şeyi isteyebilen tek kişi var”mış gibi bir içerik sunman gerekiyor. bugünün internet dünyasına pek uymuyor. (facebook feed’inizin size ait değil de, 1.5 milyar insanla ortak olduğunu düşünün…) muhtemelen adam bu çıkmazlara bakıp “ben ejaculation’a giden yolunuzu en fazla bu kadar güzelleştirebilirim” deyip işi bıraktı.

    bir de bu “yolu güzelleştirme”nin öteki tarafı var. yukarıda bahsettiğim “bir sonraki neslin mastürbasyon malzemesi” olan dandik müzik klipleri bir yana, hepimiz bir film/dizi izlerken hakikaten erotik/hot bir sahnede etkilenmiş, tahrik olmuşuzdur. bu tip sahnelerin başarısı özenilmişliklerinde mi yatıyor? oscar’lı oyuncu kullanmalarında mı yatıyor? ışıkçının bir önceki çalıştığı filmin yönetmeninin fularlı olmasından mı ötürü? neden demand ettiğim porno bu kalitede olamıyor? tahrik olduğum bütün o sahnelerin karşıma beklenmedik anda çıkması, kısacası surprise factor ne kadar etkili?

    surprise factor’ın önemsizliğini dolaylı yoldan görmek için, school of life’ın tavsiyesine uymayı deneyebiliriz. kendileri porno sektörünün aldığı boktan hali eleştirip “ama porno güzeldir” deyip http://pornastherapy.com/ diye bir web sayfasıyla deneysel bir girişim başlatıyor. güzel bir girişim olsa da, porno izleyen birisine pat diye bunu gösterip “boşver onları al bak bu süper” deseniz “bu ne lan” deyip kenara atar. çünkü problem surprise factor’da yattığını düşündüğümüz erotizmin fabian’ın bizim için döşediği süslü yolla bir tutulmaya çalışılmasında yatıyor. benzer şekilde porn as therapy de bu yolla özdeşleştiriliyor. pornonun sadece erkekler için çekilmesinden rahatsız olup kadınlara yönelik porno çeken feminist yönetmenler de bu hataya düşüyor. (bkz: erika lust) yurt dışında özellikle bağımsız internet yayıncılığında en çok satış yapan kitap türü olan erotik kitapların da bu yolun yerinin tuttuğu yanılgısı özellikle ülkemizde yaygın. (izleyenler hatırlar, bir friends bölümünde joey rachel’ın erotik kitap okuduğunu fark eder ve olaylar gelişemez).

    insanlar hayatının içine, farklı duyularıyla (okuyarak, dinleyerek, izleyerek) farklı zamanlara yayarak edineceği erotik tecrübeyi bir stack halinde, fabian’ın bizlere sunduğu yolda deneyimlemeye alışmış. bu süreçte aynı anda sadece ses ve görüntüyle, belki etkileşimle maruz kaldığımız ancak birim zamanda çok fazla “şey” görmek istediğimiz acayip bir hal alıyor porno. sonra bunu boşalma/orgazm ile taçlandırıp olduğu gibi rafa kaldırıyoruz. bu “yoldan yürümek" partnerimizle seviştiğimizde bize hiçbir katkı sağlamamış oluyor, bu süreçte bırak entelektüel bir tecrübe yaşamayı, hayal gücümüz bile çalışmıyor. sonuçta da porno, “pre-ejaculation stimulator” (boşalma öncesi uyarıcısı) olmak dışında bir işe yaramamış oluyor.

    pornonun insanların seks yaşamını sekteye uğratmasının altında yatan temel neden, fabian’ın bize sunduğu yolun tam olarak ne işe yaradığını kavrayamamış olmamız ve cinsel tecrübe yaşayabileceğimiz başka erotik süreçleri kökünden kazımasına farkında olmadan izin vermemiz. yaratıcılıktan ölesiye uzak bu sektörün bizim için en keyifli süreçteki yaratıcılığımızı köreltmesine şaşırmamak işten değil. bırak geri kalan bin tane erotik sanat formunu, dünya’da en yaygın şekliyle sunulan "erotik kitap”lardan bir tanesini açıp okumamış türk erkeğinin/kadınının kendini yatakta harikalar yaratıyor sanıp çoğunlukla tökezlemesi ama bunun farkında olmaması tamamen bununla ilintili. 50 shares of grey gibi pornodan bozma film/kitapları erotik zannedip hayal kırıklığına uğramamız da öyle. durumumuz resmen "sürekli justin bieber dinleyip kendini mozart sanan megaloman” bir hal alıyor.
  • erkekler porno izlemezler zaten. hızlı hızlı ileri alırlar.

    ayrıca, porno sitelerindeki içeriklerin önemli bir kısmı kadın zevklerine göre değişmeye bile başlamışken, erkeklerin "izlemiyorum" yalanını yiyecek kimse kalmadı.
  • hiç porno izlememiş erkek bulmak zor olabilir ama porno izlemeyen erkek bulmak zor değildir.
  • lumiere kardeşler ve öncesinde doğmuş kişiler. başka da yoktur.
  • adeta bir beyaz atlı prens.

    (bkz: 404 not found)

    üzgünüm kızlar :(
  • izlemeyen erkek porno filmi gibi hayati olan erkektir. hayati normal ise izleyen erkektir. ızlememis olanini bulmak kutsal kaseyi bulmaktan zordur.
  • ben değil. izliyorum. kızlar sanki izlemiyor. hele bazı erkekeler hiç duymamış gibi.
  • doğmamış olandır.
hesabın var mı? giriş yap