• hakikat sonrası ya da gerçek ötesi olarak çevirmek doğru değil bu terimi.

    oxford sözlüğü nasıl tanımlamış: ‘nesnel hakikatlerin belirli bir konu üzerinde kamuoyunu belirlemede duygulardan ve kişisel kanaatlerden daha az etkili olması durumu’.

    yani diyor ki artık gerçekler önemli değil, insanlar olaylara duygusal yaklaşıyor. mesela hemen örnek veriyim, herkes hatırlar darbe gecesi ankara'da alçak uçuş yapan f-16'nın tam tepesine taş atılması!

    https://www.izlesene.com/…6ya-tas-atan-adam/9451132

    şimdi şu olayın teknik açıdan imkansız olduğunu bakın iddia ediyorum en gerizekalı cahil insan bile biliyor ama hikaye öyle güzel bir hikaye ki, gerçekleri umursamıyor, işine geldiği gibi yorumluyor olayı. ulusalcı damarı ağır basıyor. işte diyor türk taş attı mı böyle atar! allahu teala milletimize zeval vermesin!

    hal böyle olunca gerçek ötesi gibi bir çeviri bu terimin anlamını karşılamıyor haliyle.

    ben çevirecek olsam 'sokayım gerçeğe' olarak çevirirdim muhtemelen.
  • truth: dusunuyorum, o halde varim.
    post-truth: inaniyorum o halde hakliyim.
  • başındaki post'tan da anlaşılacağı üzere konunun bir ucu post-modernizme değiyor. bir şeyin ucu post-modernizme değiyorsa, bir adım sonra da modernizm eleştirisi gelir. post-truth'u anlamak için önce bu modernizm eleştirisi anlaşılmalıdır. çok uzatmamak için konuyu kısaca özetlemeye çalışayım. anahtar kelimeler, güvensizlik, kuşku ve inanç.

    büyük anlatılar da denen ve insanı ya da toplumu açıklayacak mutlak cevaplar peşinde koşan ideolojik (marksizm), psikolojik (freudyen psikanaliz), sosyolojik (weber/durkheim/spencer), biyolojik/genetik (darwinizm) vs. modernist teoriler, zaman içinde yanlışlanmaya ya da yetersizliği ortaya çıkmaya başlayınca "şüphe" başladı. 19. yy. sonu 20. yy. başı pozitivizmin ve bilimsel yöntemlerin el üstünde tutulması zamanla şüphe tohumlarının açmasına neden oldu. bunların üstüne newton'un mutlak kabul edilen fizik yasalarının görelilikle sarsılması, üstüne insanların yararına diye tanıtılan temel bilimlerin sonunun yıkıma ve ölüm makinalarının (atom bombası) inşasına çıkması ile şüphe yerini tepkiye bıraktı.

    güven, çok önemli bir bağlayıcı güçtür. insanları birbirine ve topluma bağlar. güven yok olursa, eninde sonunda sistem çökecektir. ikinci dünya savaşı'nın getirdiği yıkımın boyutları savaşın tarafları tarafından ancak 1960'larda anlaşılmaya başlandı. bugünkü imkanlar o günlerde olmadığı için çoğu insan gerçekten de olup biten felaketin tam ayırdında değildi. savaşın insanlığa faturası anlaşıldığında, pozitivizm, bilimsel yöntem, insanlık, teori vs. gibi modernist kavramlara karşı bir tepki gelişmeye başladı. nükleer çalışmaların insanlığın kurtuluşu olarak tanıtırken yüzbinlerin yok edilmesi için kullanılması, yahudilerin soykırıma uğraması, japonya'da yaşanan nesiller boyu sürecek katliam, freud'un teorilerinin zaman ve mekanla kısıtlı olmasına rağmen evrensel olarak lanse edilmesi, genetiğin insan yararına sağlıklı nesiller yaratmaktan ziyade ırkçı çalışmalarda kullanıldığının anlaşılması falan filan diye uzayıp giden birçok nedenden ötürü insanların güveni sarsıldı. kendilerine söylenenle yapılanlar arasında, yani vaatlerle gerçekler arasında çok büyük fark olduğunu düşünmeye başladılar. haliyle insanlar kandırıldıklarını düşünmeye başladı ve bunun ne zamandan beri devam ettiği ve ne zamana kadar devam edeceği konusundaki belirsizlikle artık otoritelerden gelen bilimsel bilgi denen naneyi ciddiye almamaya başladılar. burada otorite kavramı, siyaset, din, güvenlik, hatta akademi gibi çok geniş bir yelpazeyi barındırıyor.

    marx'ın diyalektik materyalizm, emek, işçi sınıfı anlatısı sovyetlerin yıkılışıyla ve üretim araçlarının mekanikten elektroniğe ve bugün artık dijitale evrilmesiyle artık sırt çevrilen bir anlatı haline geldi. kiliselerin, siyasetin emrinde bir tür memurluk olduğu, en vahşi savaşta bile (2. dünya savaşı) ahlaki/ruhani değerleri savunmak yerine kara propagandanın, siyasetin, liderlerin kuklası olduğu fikri yerleşmeye başladı (özellikle savaşı hücrelerine kadar hisseden avrupa'da protestan ve katolik ağırlıklı ülkelerde bu nedenle kiliseler eskiye oranla yok gibi bir şey haline geldi). polis ve askerin neden olduğu vahşet, politikacıların sonsuz yalancılığı, soğuk savaş döneminin üçkağıtları falan derken, insanlar hemen hemen hayatın her alanında güven kaybına uğradı.

    işte post-truth öncelikle bu güven kaybının ürünüdür. güven azalınca, bu saydığım odaklardan gelen mesajların inandırıcığı da azaldı. insanlar kendilerine "olgu" olarak sunulan verilere de inanmamaya başladı. kaynağa güvenmeyince, veriyi kontrol etme zahmetine bile girmemeye başladılar. bu sürecin sonunda, insanlar kendi "inandıkları" fikirlerin "gerçek" olduğunu iddia etmeye başladılar ki bunların en başında komplo teorisi dediğimiz deli saçmaları gelir. özetle post-truth, insanların doğrulanabilir/yanlışlanabilir bilimsel veriler ve hatta olgular yerine, kendi inandıkları doğruların daha sahici ve gerçek olduğunu düşünmesidir. ne kadar tutarlı ve ayrıntılı kanıt sunarsanız sunun, güvenini yitirmiş bir insan verinin her harfine bir kulp takar ve reddeder. bunun sonucunda, insanların "inandığı" gerçekler, gerçeğin kendisi haline geliverir. siz istediğiniz kadar bilgi, belge, kanıt ıvır zıvır gösterin, karşıdaki kişi bunların topyekün uydurma olduğuna baştan inanmıştır. gerçek her insana göre değiştiği anda, mutlak gerçek olmaktan çıkar. işte bu nedenle post-truth, yani hakikatin ötesi/sonrası gibi bir ifadeyle bu durum tarif edilir. artık toplumdaki bireylerin tamamı için geçerli olan bir hakikati bulmak, bilmek imkansız hale gelir.

    dünyayı beş aile yönetiyor, dünya düzdür, uzay çalışmaları yalan, aşı kısırlaştırma projesidir ve hatta bugünlerde covid-19 nüfus planlaması ve toplumları kontrol yöntemidir gibi iddialar post-truth döneminin örneklerindendir.

    insanların bu kırılganlıklarından faydalanmak isteyen siyasetçi eşrafı da çeşitli yöntemlerle post-truth'u bir silah olarak kullanmaya başladı. özellikle gizli servisler, hedef aldıkları toplum ya da toplulukları bu tür inançlar yaratarak kontrol etmeye çalışıyor. rusların abd seçimlerine müdahalesi hikayesi bile her iki taraf için de malzeme oldu ve bir taraf (ruslar) güç savaşları için diğer taraf (abd) toplumu siyasetçilere kenetleyecek düşman yaratma amacı için aynı olayı kullandı.

    mesela, aşıların faydaları say say bitmezken, çocuk felci gibi başlıca ölüm nedenleri neredeyse yok edilmişken, ortalama ömür 80+ yaşlara çıkmışken, bazı insanların bu ayan beyan ortada olan gerçekleri kabul etmek yerine, kendi "inandıkları doğruları" gerçek olarak kabul etmeleri ve bu durumun bireyleri aşıp topluluklara ve hatta toplumlara yayılması da post-truth toplumları olarak adlandırılmaya başlandı. post-truth'un bir rumuzu olsaydı "bence" olurdu. bence diyince akan sular duruyor. ne kadar saçmalarsa saçmalasın kişi bence dediği anda karşısındaki insan saygı duyayım bari diye susabiliyor.

    burada en önemli etken elbette internet ve sosyal medya. eskiden olsa aynı mahalledeki ya da belki de şehirdeki birkaç kişi arasında kalacak olan paranoya, sosyal medya sayesinde küresel hale geldi. birbirini anında bulabilen şüpheciler dünyanın her köşesinden iletişime geçmeye başladı. kendi topluluklarını kurup buradan diğer insanları ikna etmek için yayın yapmaya başladılar. taraftar buldukça, bu hareketler tabanını geliştirmeye ve normalde makul ve mantıklı sayılabilecek insanlara kadar ulaştı. bugün de pek çok konuda şüphe var. bu şüphe, artık sadece siyasetçi, bilim adamı, polis, asker, din adamıyla sınırlı kalmıyor, doktor, avukat, öğretmen, mühendis gibi toplumla bütünleşmiş mesleklere de yayılıyor.

    sonuçta, modernizmin mutlak doğrular olarak gösterdiği fikirler ve hiyerarşide ortalama insanın üzerinde konumlanan meslekler bu güven kaybından payına düşeni alıyor. post-truth toplumlarında bilgi eski "kutsiyetini" kaybetti, sıradanlaştı, şüphe çekici hale geldi çünkü çağımız aynı zamanda belirsizlikler çağı. değişim o kadar hızlı ki yetişemiyoruz. hiçkimse gdo'lu besinlerin uzun vadede neye yol açacağını bilmiyor, maruz kaldığımız elektromanyetik dalgaların ne gibi sonuçları olacağını kestiremiyor, modern hayat tarzına şüpheyle bakıyor, kendini ne olduğunu tam olarak bilemediği bir oyunun kurbanı olarak hissediyor.

    bu açılardan bakınca insanın hak vermesi zor değil. ancak bu aşırı şüphecilik aynı zamanda cehaletten ve siyasi ve ekonomik manipülasyondan besleniyor. yani bu durumu kendi lehine, rakiplerinin aleyhine kullanmak isteyenler günümüzde en büyük komplo teorisyenleri ve post-truth üreticileri.

    türkiye de payını düşeni fazlasıyla aldı. özellikle akp bu yeni durumu sömürürcesine kullanıyor. hiçbir kanıt vb. sunma zahmetine girmeden troll ve medya kuruluşları aracılığıyla hedef aldığı kişi, grup ya da kurumlar aleyhine yaydığı kara propagandayı öyle bir yediriyor ki kamera karşısına çıkan ortalama akp seçmeni içinde çok sayıda akıl hastası olduğunu düşünmeye başladık. normalde kendilerinin bile inanmayacağı ama kendilerince muteber saydıkları kaynaklardan yayılan söylentilere bilimsel bilgi gibi dört elle sarılıp, karşı argüman olarak ne söylenirse söylensin inanmayı bırakmayan milyonlar aramızda yaşıyor. bu sadece akp ile sınırlı değil elbette. pekçok parti bu durumdan istifade etmeye çalışıyor ancak hiçbir parti akp kadar geniş imkanlara ve mezhebe sahip olmadığı için olsa gerek işleri o seviyeye çıkaramıyor.
  • en güncel ve tatmin edici örneklerini, oytun erbaş ve canan karatay gibi en fazla burç yorumlayacak kalibredeki tiplerin baş tacı edilmelerinde görebileceğimiz olgu.

    yemin ederim şu hayatta verdiğim en doğru karar ürememek oldu. bak ben doğdum, bu kadar geri zekalıyla bir arada yaşamaktan ötürü çok mutsuzum. çocuğum olsaydı o da aynı boku yaşamak zorunda kalacaktı. çocuğum olsa ve bana "beni neden yaptın, mal mısın, görmedin mi dünyanın halini?" diye sorsa verecek cevap bulamayıp kafamı boklu kedi kumuna gömerdim herhalde.

    başlık hakkında bilgilenmek ve insanlıktan kesin olarak nefret etmek isteyenleriniz the post-truth era'yı okuyabilirsiniz. oturup yazayım demiştim; ama bir müddet twitter'da gezince enerjim de moralim de kalmadı. insanlık bu geri zekalılıkla bu çağa kadar çok iyi gelmiş. bize her şey müstahak, corona az bile.
  • objektif gerçeklerin kamuoyunu şekillendirmede duygular ve inançlara göre daha az etkili olduğu koşullar olarak tanımlanıyor.
  • kısaca: gerçek ötesi / gerçek sonrası

    tam anlamıyla: "nesnel hakikatlerin belirli bir konu üzerinde kamuoyunu belirlemede duygulardan ve kişisel kanaatlerden daha az etkili olması durumu"

    yaygın şekilde dolaşıma girmesi ise, ralph keyes’in 2004’te basılan kitabı the post-truth era ile olmuş

    2016 yılında oxford üniversitesi ve the society for the german language in wiesbaden tarafından yılın kelimesi seçilmişti.

    kaynaklar:
    https://teyit.org/yilin-kelimesi-post-truth-nedir/
    http://www.dw.com/…anys-word-of-the-year/a-36702430
  • türkçesi için tezvirat kelimesini öneriyorum. ki mesele, tekrarlanan yalan(lar)ın ikna edicilikte artık hakikatten üstün olması; olmamışların olmuş gibi gösterilip fikirler ve inançların birtakım emeller doğrultusunda manipüle edilmesiyse, yüzyıllarca önce de bu manalarda kullanılan tezvirat cuk oturuyor. ayrıca bu sözcüğün yine post-truth kavramının önemli bir parçası olan zırva kelimesiyle kök ve dil olarak olmasa da fonetik yakınlığı olması da cabası.
  • kucağımıza yeni düşen kavram-kelime.
    ....ve benim bir teorim var paylaşayım:
    post truth aslında post modernizmin sonuna işaret...

    ...şimdi anlı şanlı yıldızlı falan bir restoranda olduğunuzu düşünün yemeği yapan adam da geldi size anlattı; bu yemekteki bulguru falanca yerden getirdik işte buğdayını biz ektik, etini şöyle bulduk zart zurt...ve yemeği yediniz... post modernite size bu lafları anlatırken sizi manupule edip bu yemeğe 500 tl vermenizi istedi ve verdiniz. siz de herkese anlattınız havasını bastınız...buraya kadar herşey yolundaydı..ama bir gün dank etti o kadar para bayıldınız ama sofradan aç kalktınız işte bu gerçekti...şimdi bu kavram o gerçeği anladıktan sonraki halinizi karşılıyor...

    bunun politik karşılığı: aktif elitlerin onlara 'laf' sattığına isyan eden grubun karşı aksiyon yani 'aç kaldık' demesi üzerine kurulu. buradan şu mantığı zorluyorum trump v.s de gerçek değil ve onlar da gerçeği manupule etmeye çalışıyor ama kullandıkları arguman elitler sizi kandırdı... yani trump ve diğerleri aslında son postmodernler olabilir.

    edit: bu durumda bir hata var. post truth bir nevi uyanis gibi yazmisim. uyanma ihtimalimiz yok bence... yani uyandik ve artik postmodernizm bitti deme ihtimalimiz yok. entropiye aykiri... post modernizmin kaotikliginin evrildigi nokta demek daha dogru gibi...yalanlar yalanlar o kadar artacak ki yalan yalanliktan cikacak tam bir kaos.
  • "post truth", daha doğrusu "post truth politics" modern dünyanın yeni siyasal terimi, bu aralar karşımıza çok çıkan ikili.

    gerçek ötesi, hakikat ötesi gibi çevirebilirsiniz bu iki kelimeyi. ben post gerçek olarak kabul ettim. oxford literatürüne 2016'nın en çok aranan kelimesi yani "2016 yılın kelimesi" olarak geçen bu terim neden önemli peki?

    düşünün, önünüzde bir kırmızı elma var; kocaman kıpkırmızı leziz bir elma. ama siz o elmanın aslında göründüğünden farklı olduğunu söylüyorsunuz. o elma aslında sizi zehirlemeye çalışanların hazırladığı bir meyve.
    o elmanın gerçekliğinden uzaklaşıp gerçek ötesi bir anlam yüklemeniz sonucunda sonraki tüm benzer tanımlamaları sabit bir komplo teorisiyle yapmanız anlamına geliyor bu aynı zamanda.
    ancak sizin yüklediğiniz doğru veya yanlış herhangi bir ekstra ifade o elmanın niteliklerini ve özelliklerini, en önemlisi varlığını değiştirmemektedir unutmayınız. o hala büyük kırmızı leziz elmadır.

    ben bunları neden yazdım?

    sosyal medyada gördüğü her şeye inanıp kendini komplo teorisyeni zannetmenin ve kendi gibi düşünmeyenleri yaftalamanın ne gereği vardır ne de bizlere faydası. bazen gerçekler göründükleri kadar basittir.

    yani iki kitap okumaktan aciz olup bu kadar çok şey bilmenin mümkünatı yoktur. cehalet her şeyi bildiğini zannetmenin ta kendisidir.
  • dil bilimci olmasa da bu işlere baya meraklı ingilizce hocalarımdan birinin (bkz: yurdanur özkan) haberdar ettiği terim. kendisi türkçeye "öznel gerçekleme" olarak çeviriyor. hali hazırdaki türkçe çevirilerine bakınca daha makul görünen bir çeviri olduğunu düşünüyorum
hesabın var mı? giriş yap