140 entry daha
  • ikiz bebeklerimin doğumuna giderken çok sakindim. hiç heyecanlı ya da meraklı hissetmiyordum. sezaryen sırasında tepemdeki büyük ışığın yüzeyine doktorların kolları yansıyordu, ordan izliyordum. sonra doğum hekimim ilk bebeğimin geldiğini söyledi. ışığın yüzeyine kızımın eli yansıdı. minicik parmaklarını kocaman ayırmış. hemen ardından ağlama sesi geldi. bir dakika sonra da diğer kızım geldi. o kadar hızlı ağlamaya başladım ki, düşününce hala şaşırıyorum. böylesine kudretli ve güzel bir hissi daha önce hiç yaşamadım. böyle hissedeceğimi asla tahmin etmiyordum. gözümün önünde evlatlarımın hayatı başlıyordu. ilk nefeslerini aldılar. her şeye yeterim gibi hissetmiştim.

    sonra kızlarım kuvöze girdi. bir hafta sonra eve geldiler. o kudretli his yok oldu. sanki o zorlu gebeliği ben yaşamadım, 8 ay çile çekerek başkası bekledi ve benim yatağımın yanına gökten iki bebek iniverdi bana da hadi bak besle büyüt dediler. bunlar kim? nasıl bakıcam? kesin bakmak zorunda mıyım?

    1 ay bu bebekler nasıl benim olabilir ya diye diye gezdim. iki tane çocuğum olduğu düşüncesi her aklıma geldiğinde anlık bir şok olma hissi yaşıyordum. her şey aşırı zor ve acıklı geliyordu. emzirmek çok zordu. uykusuzluk çok zordu. çok kilo almıştım. çok çirkin hissediyordum. hayatımın bittiğini düşünüyordum. iki bebekle asla sosyalleşemeyeceğimi, kariyerim için gerçekleştirmek istediğim hiçbir şeyi gerçekleştiremeyeceğimi ve bir daha asla mutlu olamayacağımı düşünüyordum. hatta ihtimal bile değildi. kesin olarak böyle olacaktı. 3. hafta deprem oldu. deprem fobim tetiklendi. günde bir saat yalnız başına evden çıkıyordum, ya ben dışarıdayken deprem olursa diye düşünmekten çıkamamaya başladım. 6. hafta memleketten bana destek için gelen anneme kanser teşhisi kondu. dünyam başıma yıkıldı. annem kesin ölecekti. sonun başlangıcıydı. o kadar üzgündüm ki annem beni teselli ediyordu iyileşeceğim korkma diye. sürekli ağlıyordum ama sürekli. asla durduramıyordum. herkese sinir oluyordum. kayınvalidemden nefret ediyordum. eve gelmesini istemiyordum.

    3 ay sonra psikiyatra gittim. uzamış postpartum dedi. biliyordum. psikologum. yaşadığım her şeyin normal olduğunu ve geçeceğini biliyordum ama bu bilgi hiçbir boka yaramıyordu. ilaç başladı. ağlamam durdu.

    sonra kızlarımı emzirerek, sarılarak, dokunarak bağ kurmaya başladım. annem ameliyat oldu, kemoterapi aldı. normale döndü.

    4. aylarında bir gün bir tanesinin üstünü değiştirmiş yatağımıza yatırmıştım. eşim de odadaydı. kızımı güldürmeye çalışıyordum. birden başımı kızımın göğsüne yasladım. kalp atışını duydum. şok geçirdim. canlıydı, kalbi atıyordu, yaşıyordu. benim kızım. eşime baksana nasıl atıyor kalbi dedim. o da başını göğsüne yasladı sonra göz göze gelip aynı anda ağlamaya başladık. o ana kadar sanki oyuncak bebek büyütmüşüm. bakımlarıyla ve kendi dertlerimle o kadar meşgulmüşüm ki, algılayamamışım.

    günler böyle geçti. her gün annelikten daha fazla keyif almaya başladım. 9 aylıklarken yüksek lisansa başladım. 14 aylıklarken işe döndüm.

    hala çok zorlanıyorum. hala onlar için attığım çoğu adımdan endişe duyuyorum. işe döndükten sonra iş-okul-ev dengesini kurmakta çok zorlanıyorum. yetemediğimi yetişemediğimi düşünüyorum (hangi anne düşünmüyor ki?). ama güzel günlerimin bittiğini de sanmıyorum artık. ebeveynlikle ilgili zorlukların son bulmayacağını, sadece başkalarıyla yer değiştireceğini de biliyorum ama aynı zamanda sabrımın, özgüvenimin, tahammülümün de sürekli genişlediğinin farkındayım. hayat bildiği gibi gelebilir. hallederiz.

    bakım vermeye, annelik etmeye, kızlarımın varlığına alıştım, kabullendim. ama hala, 32 yıldır tanıdığım kendimin nasıl da iki tane çocuğu olduğu gerçeği tuhaf geliyor. yalelli’nin ikizleri. nasıl ya?
hesabın var mı? giriş yap