• pratik kelimesi pragmatizm ile aynı kökten gelmektedir.

    pragmatizm diğer adıyla faydacılık, doğruluğu ve gerçekliği tek taraflı olarak sadece eylemlerin sonuçlarıyla değerlendiren ve onlara yalnızca fayda açısından bakan anlayıştır.

    pratik kelimesinin açılımını en basit haliyle faydaya dayalı, günlük hayatta uygulanabilir olarak tanımlayabiliriz.

    örneğin bilim genel olarak teorik bir alanken, teknoloji uygulamaya dayalı olduğu için pratiktir.
  • teori söyler pratik yazar.
  • mükemmelleşmeye giden yolda tek başına yeterli gelebilmesi oldukça zordur. "pratik mükemmelleştirir." sözünü duyduğumuzda, sanki herhangi bir davranışı tekrar ettikçe onda iyice ustalaşacağız gibi düşünürüz. thorndike bu fikrin hatalı olduğunu gösteren bir deney yapmıştır. pekiştirme ve pratiğin etkilerini ayırt etmeye çalıştığı deneyinde öğrencilerine bir şekli gözleri kapalı halde 400 defa çizdirmiş ama bu denemelerde hiçbir iyileşme gözleyememiştir. ardından şekli 25 kez daha çizdirir, fakat bu sefer öğrencilerin her denemeden sonra gözlerini açıp çabalarının sonucunu görmelerine izin verir. çizimlerde belirgin bir iyileşme olduğu görülür. bundan hareketle thorndike "pratiğin pekiştirme için bir fırsat sunduğu sürece önemli olduğu" sonucuna varır. pratik elbette iyileşmeye giden yolda gereklidir, fakat pratik yaptığımız şeyin bizim için pekiştirici bir yanı olmadıktan sonra onda iyileşmemiz de zordur.

    günümüzde fizyolojik pekiştireçlerden çok ikincil pekiştireçleri elde edebilmek için pratik yapar insanlar. övgü, para, şöhret, başarı... bunların ne kadar uzak bir geleceğe ait olduğu da çok önemli değildir. ortada istenilen bir pekiştireç varsa insanlar bunun için çabalarlar genelde.

    pratiğe dair bu deneyi okurken ray bradbury'nin iyi yazmak isteyen insanlara verdiği önerilerden birini hatırladım. "bir yıl boyunca her hafta bir kısa öykü yazsanız bu toplamda 52 kısa öykü eder ve arka arkaya 52 tane kötü öykü yazmanız neredeyse imkansızdır." diyordu bradbury. bu önerisini çok seviyorum, ne zaman hatırlasam bir şeyler yazmak için daha büyük bir istek duyuyorum ama yazı defterimin son sayfalarına bir göz attığımda tek gördüğüm yarım bırakılmış, daha başında sona ermiş öyküler oluyor. bir süredir yazmayı çok istediğim halde tamamlayabileceğim bir şeyler bulma konusunda zorlanıyorum. işte, bunları düşünürken bu durumun da pekiştireç yokluğuyla ilgisi olabilir mi diye düşündüm. yazmak ve çizmek konusunda iyi olmak istiyorum, bunları ortada bir amaç olmadan yapması da mutluluk veriyor ama hala bunlar için, özellikle yazma konusunda yeterince özenli olamıyorum. aslında ortada "mutlu hissetmek" ve "daha iyiye gitmek" gibi gayet geçerli iki pekiştireç varken yine de istediğimiz şeyler için gerekli çabayı göstermemek, pratik yapmamak gerçekten garip.
  • gülten akın'ın kısa şiirlerinden biri:

    "attığım adım yanlış mıydı
    durduğum yerden biliyorum"
  • pkk kokenli yayinlarin kullanmaya bayildigi kelime.

    - orgut pratigimizde bu yoktur.
    - önderlik pratigine uygun kacti mi sence bu?

    ingilizceden dev$irme bu kelimeyi adim ba$i kullanmalari bayagi dandik gorunuyor..
  • müzik enstrümanı çalanların en büyük gereksinmesi... hatta hans von bülow derki; "bir gün pratik yapmazsam kendim anlarım, ikinci gün arkadaşlarım anlar, üçüncü gün dinleyenlerim..."
  • teorilerinin saglamasi
  • eylemsel, aksiyona dayali, teorigin uygulamasi, arkadashim gidiyo shimdi.
  • işini çabuk halleden.. el becerisi yüksek olan ki$i. (bkz: çabuk)
  • başarının kılavuzudur bu dünyada. herşey bir türlü gelir yerine, er ya da geç olur ancak birinden vazgeçerek olmaz işte o yerine gelen. o da pratiktir...
hesabın var mı? giriş yap