• latince ilk bakista
  • uzun zamandır internetin altını üstüne getirip sonunda bulduğum jodie comer'ın oynadığı suzie miller tarafından yazılan tiyatro oyunu. görsel

    başka sinema aracılığıyla geçen yıl sinemada izlediğim prima facie; cinsel saldırı, şiddet, cinsiyetçilik, adelet ve sınıf farkı temalarını güzel ele alan bir oyun.

    --- spoiler ---

    oyun, baş karakter olan avukat tessa'nın hikayesine odaklanıyor. tessa; işçi sınıfından gelen, başarıya ulaşmak için çok çalışan genç ve rekabetçi bir avukat. görsel sürekli olarak cinsel taciz iddiası ile yargılanan kişileri savunuyor ve bu davalardaki başarısıyla adından söz ettiriyor. bu başarısını, cambridge'deki hukuk fakültesinde kendisine öğretilen “mağdurlara karşı ilgisizliğe” bağlıyor. "önemli olan tek şey yasal gerçektir" diyor ve mahkemede sorgulanırken mağdur tarafın üzerine oynayarak açıklarından faydalanıyor. kendisi bir meslektaşı tarafından cinsel tacize uğradığı güne kadar bu hukuk sisteminin savunucusuydu ancak aynısı başına gelince bu tür vakalarda mağdur için ispat yükünü ve adaleti sağlamanın ne kadar zor olduğunu fark ediyor. işte bu trajik ironi de oyunun dönüm noktası oluyor ve en güçlü bireylerin bile inançlarının paramparça olabileceğini gösteriyor. görsel

    hukuk fakültesini kazandığım seneyi, o yazı ve okula başladığım zaman insanların bana karşı davranışlarını hatırlıyorum da tessa ile aynı şeyleri yaşamışız. oyundan alıntı:

    cambridge! yani hepimiz neredeyse mükemmel puanlara sahibiz.
    bilirsiniz, bütün yaz boyunca herkes bize 'bir şey'mişiz gibi baktı. demek istediğim, toplum bize hukuk fakültesinin senin önemli olduğun anlamına geldiğini söylüyor.

    dekan ayağa kalkıp bize şöyle diyor: 'siz kremanın kremasısınız!'
    en iyi hukuk fakültesi, en iyi şehir, en iyi notlar, en iyi insanlar. bunu duymak hoşumuza gidiyor.
    'ülkeyi değiştirecek olanlar siz olacaksınız.'
    'gerçek bir gerçek yoktur, yalnızca hukuki gerçek vardır.'
    'siz en iyilerin en iyisisiniz,
    'hayatınızın mücadelesine hazırlanın çünkü hukuk fakültesi sadece başlangıçtır.'

    ilk haftada her gelen hoca yaklaşık aynı şeyleri söylüyordu. avukat, hakim, savcı, akademisyen… ne olursak olalım herbirimiz bu ülke için çok önemli olacaktık. bir kişi hariç o da canım hocam burak gemalmazdı. hatırlıyorum gelip demişti ki size ne kadar zeki ve önemli olduğunuzu söylediler di mi biz de evet demiştik gülüp demişti ki “siz zeki değilsiniz sadece diğerlerinden daha az gerizekalısınız.”

    oyuna dönersek bu oyun yasal reforma ihtiyaç olduğunu söylüyor çünkü tessa, geçmişte onu koruyacağına inandığı hukuk sistemine karşı büyük bir pişmanlık ve öfke duymaya başlıyor. suzie miller'ın güçlü metni ve jodie comer'ın etkileyici performansı, toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve adalet sistemi üzerine sorular sorarak izleyicileri düşünmeye teşvik ediyor. görsel

    oyunu izlerken zorlandım ama kötü bir yapım olduğu için değil psikolojik olarak zorladı. bir kadının maruz kaldığı cinsel saldırının ardından yaşayabileceği tüm duyguları; başkalarına söylemenin utancını, kimsenin size inanmayacağı düşüncesini, kendinizin hatalı olduğunu düşünmeye başlamayı ve en sonunda olayın bütün detaylarını hatırlayamamaktan dolayı kendini suçlamayı çok iyi yansıtmışlar.

    hukuk sistemi, mağdura yalnızca saldırı kanıtlandıktan sonra inanmaya dayanıyor. hukukçu olarak bunun suistimallerin önüne geçilmesi için gerekli olduğunu biliyorum ve masumiyet karinesini destekliyorum tabi ki ancak her taciz olayının ispatı mümkün olmuyor. haliyle başka mağduriyetler ortaya çıkıyor.

    oyun sadece tacizin hukuki boyutuyla değil toplumsal boyutuyla da ilgileniyor. bizim toplumumuzda da o saatte orda ne işi varmış, bu kıyafetle dışarı mı çıkılır gibi sorularla(!) mağdur olmasına rağmen kadını suçlayıcı görüşler var. oyunda da tessa daha önce seviştiği bir insan tarafından tecavüze uğradığını söyleyince inanılmıyor kendisine. mesele sadece ispatlanmaması değildi yani. “ee siz ofiste sevişmemiydiniz bu adam sana niye tecavüz etsin?” kafasına sahip insanlar vardı.

    tessa'nın avukatken kurbana dönüşümündeki duygularını jodie comer harika yansıtmış. bir yandan güldürüyor diğer yandan ağlatıyor. sahnede kaldığı her dakika gerek kostüm gerek ortam değişiklikleri ile temposunu hiç düşürmüyor. 100 dakikayı aşkın süre boyunca durmadan duraklamadan harika performans gösteriyor.
    tıpkı tessa'nın hukuk sistemine güvenci gibi jodie comer'ın sesi, oyunun ilk bölümlerinde yüzündeki ifadeler kadar güçlü ancak hikaye ilerledikçe ses tonu da değişiyor ve daha az emin bir ton hakim oluyor. hem zihinsel hem de fiziksel olarak sergilediği bu performans karşılıksız kalmamış seyirciler nezdinde hem oyun hem de onun performansı beğenilmiş. ayrıca, londra'da sahnelenen oyunların ödüllendirildiği, ingiliz tiyatrosunun en kıymetli ödülü olivier'da görsel ve antoinette perry broadway tiyatrosu'nda mükemmellik ödülü, daha yaygın adıyla tony ödülü'nde en iyi kadın oyuncu ödülünü aldı. görsel

    burda da rolüne hazırlanıyor görsel

    oyun bitiminde yüzündeki mutluluk ve gurur görsel

    hem yeteneğine hayranım hem de güzelliğine, sempatikliğine aşığım umarım kariyeri hep böyle parlak olur görsel

    yazarlıktan önce avukatlık yapan avustralyalı yazar suzie miller genel hatlarıyla iyi bir metin yazsa da sistemin değişmesi gerektiği harici bir çözüm öne sürmüyor. şunları söylemiş bir konuşmasında: “ben tiyatronun gücüne inanan, ona varlığımın her zerresiyle inanan bir oyun yazarıyım. değişimin aracısı olarak hikaye anlatımının gücüne inanıyorum. bir karakterin hikayesine adım atabilmemiz için izleyicileri ve hayal güçlerini harekete geçirmeliyiz.”

    çok minimal bir tiyatro setine sahip olan prima facie, cinsel saldırıya ve adalet mücadelesine dair önemli bir hikaye anlatırken güçlü mesajları ve etkileyici performanslarıyla tiyatro severlere “keşke bu oyunu canlı izleyebilseydim” dedirtiyor.görsel
    ayrıca uyarlama olarak bizde de oynanıyormuş bu oyun. onu da bir gün gidip izleyeceğim.

    jodie comer'ın adalet arayan umutsuz bir kadın tasviri son derece etkileyiciydi o yüzden bu yapımı izlemenizi şiddetle tavsiye ediyorum.

    son sahnede seyirciye yönelik ders niteliğinde bir konuşma görüyoruz. bu sistemik sorunun çözümünde toplumun sorumluluğunu vurguluyor ancak oyunun geri kalanında olduğu gibi gerçek bir çözüm sunmuyor:

    “simdi kendi tecrübelerime dayanarak söylüyorum.
    cinsel saldırı söz konusu olduğunda her şeyi yanlış anladık.
    yasanın kendi varsayımlarını sorgulamıyoruz,
    bunun yerine kurbanları sorgulamaya devam ediyoruz.
    bu değişmeli çünkü gerçek şu ki her üç kadından biri cinsel saldırıya uğruyor
    ve onların seslerinin duyulması gerekiyor, adaletin yerini bulması için onlara inanılması gerekiyor.

    bana inanmadılar.
    hukuk sistemi beni yalancı gibi gösterdi.
    julian asla özür dilemek zorunda kalmayacak.
    yaptığı şeyi asla kabul etmek zorunda kalmayacak, asla...
    hukuk sistemi hatalı ve karışık gibi görünüyor.
    hukuk sistemi çökmüş gibi.
    solunuza bakın.
    sağınıza bakın.
    ben de zarar gördüm.
    ama hâlâ buradayım.
    ve susturulmayacağım.

    neye tutunacağımı, nasıl duracağımı bilmiyorum.
    bu mahkeme salonundan nasıl çıkılacağını, bu binadan nasıl çıkılacağını bilmiyorum.
    tek bildiğim şu...
    bir yerde,
    bazen,
    bir şekilde...
    ..bir şeylerin değişmesi gerekiyor.”

    --- spoiler ---

    10/10

    edit: yeşillendirip link isteyenler oldu mesaj atanlarla paylaşabilirim linki.

    edit 2: mesaj kutum şu an kaz dağlarından daha yeşil linkini bırakayım buraya en iyisi link
  • national theatre live ve başka sinema ortaklığı ile türkiye'de beyaz perdede izleme şansını bulduğumuz mükemmel bir tiyatro oyunu. yönetmen ve senaryo koltuğunda suzie miller oturuyor. tek kişilik bu oyunu canlandıran ise jodie comer.

    bu nasıl bir oyunculuktur? bu nasıl bir sahnedir? bu nasıl bir senaryodur? müthişti arkadaşlar. tek kelime ile müthişti.

    tek kişilik ama bir o kadar da kalabalık bir oyun. yaklaşık 2 saat sürüyor. dolu dolu 2 saat yaşatıyor size. hukuk sistemini sorgulatan, kafanızda bir sürü soru işareti bırakan, cinsel ilişkide rıza tanımını bizzat bir kadının gözünden bize gösteren mükemmel bir yapıt. 1 kişinin milyonlar olduğu bir oyun.

    --- spoiler ---

    look to your left. look to your right. 1 in 3 women…

    --- spoiler ---
  • uzun zamandir bu kadar yikici bir sey izlememistim. baska sinemaya her yerden tesekkur etmek istiyorum. haftalardir torrent kovaliyordum ki ustelik bulsak da bir de ceviri yapacak biri gerekecekti.

    jodie comer’in (kendi jenerasyonunda en favori oyuncularimdan olmasina ragmen) neredeyse hic olumsuz elestiri almamis olmasi konsunda “abartiliyor sanirim” gibi bir dusunce olusmustu. ta ki oyunu izleyene kadar.

    ıki kisi gittigimiz gosterimden, yan yana tek kisi gibi ciktik. arkadasla eve yuruyene kadar yarim saatlik bir sessizlik icinde kalakaldik. sanki yorum yapmaya bile halim kalmamisti. oyunun metninin cok kuvvetli oldugunu az cok yazilanlardan biliyorduk. ama oyuncu performansi, rejisi, dekoru, muzigi sanki her seyin en iyisi bir araya gelmis gibiydi.

    jodie comer her seyde bu kadar iyi olmak zorunda misin be zalim kadin?
    keske oyunu canli izleyebilecek kadar sansli olabilseydim. yine olmadi.*

    ayakta alkislayabilmenin hayali ile yasayip, broadway’de yollarinin acik olmasini diliyorum.
  • jodie comer oyunculuğu ile başka sinema 'nın harika düşüncesiyle tiyatro sineması olarak 15 aralık perşembe günü eş zamanlı olarak istanbul, ankara, izmir ve mersin'de gösterilecek. ankara biletlerine yoğun ilgi olması nedeniyle önce 2. salonu açtılar. o da dolunca 3. salon açıldı.
  • (bkz: karine)
  • olcay yusufoğlu'nun oynadığı tek kişilik oyun. şu ana kadar bu sezon izlediğim en iyi oyun aynı zamanda. tüm unsurları çok iyi. (senaryo, türkçeye uyarlama, reji, eleştirellik ve elbette oyunculuk). çankaya sahne yerine daha iyi bir sahnede sahnelenmesini isterdim. konsept olarak da tatbikat'e çok yakışır.
  • başka sinema ek gösterim koydukça tekrar ve tekrar izlemeye devam edeceğim suzie miller oyunu.

    tek bir oyuncuyla bu kadar akışkan, dinamik, seyircinin ilgisini ateş altındaymış gibi her an uyanık tutan bir oyun yazmak herkesin harcı değil. üstelik, insanların konuşmaktan imtina ettiği travmatik bir konuyu ele alıp, sistemin içinden (ceza avukatı tessa) ve sistemin dışından (mağdur tessa) iki farklı bakış açısını çarpıştırıp sistemin çarpıklığını yüzümüze vurması da cabası. bu kadar zor bir şeyi başarabildiği için benden suzie miller’a kocaman bir alkış. yazarlık kariyeri öncesinde kendisinin avukat olduğu bilgisini de buraya iliştireyim.

    jodie comer’da nasıl bir akciğer, diyafram ve dalak üçlüsü var hala çözebilmiş değilim ama böyle bir maraton koşarken bir taraftan da bu koşuya duygu katabilmek için sadece yetenekli olmanız yetmez, azim ve çalışkanlığa da sahip olmanız gerekir. ilk sahne deneyimini bu kadar zor bir oyunla ve performansla göstermesi tüm bunlara sahip olduğunu kanıtlıyor. kendisine zaten büyük bir sevgim var ama derin bir saygı da duydum.

    ekleme: hem suzie miller hem de jodie comer olivier awards kazandılar. broadway'de de tony'i kaptı jodie. müthiş bir oyun, müthiş bir performans. böylelikle jodie, tüm prestijli tiyatro ödüllerini ilk sahne performansıyla almış oldu. ha belki, oyunu fransızca oynayıp moliere'i de almayı düşünüyorsa bilemem zira bir tek o kaldı. :)
  • ınsani koltuga civi gibi cakan bir tiyatro oyunu yuzlerce canli tiyatro oyunu izledim fakat bu oyunu sinema perdesinde izlememe ragmen yanina yaklasabilen bir oyun bile hatirlamiyorum cok etkileyici cok gercek olaganustu bir performans oyuncu olmak isteyen arkadaslarima tavsiye bu oyunu defalarca izlemeleri
  • --- spoiler ---

    link

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap