• zaman içinde ne oldu bilmiyorum ama artık çok az kitap mutlu ediyor beni.

    hep bir güzellik arıyorum, bildiğiniz güzelliklerden değil, ortalama güzelliği herkes anlar, gözümüzün önünde hep duran görüntüler anlamak için emek istemez pek, oysa anlamlı olan dalından düşmez hemen, elinizi uzatmanızı bekler.

    güzellik başka bir şeydir, biraz da kusurlu olmalıdır çünkü mükemmel olmak isteyen bütün eserler can sıkıcıdır. oysa ben sanat eserinin ruhunda biraz iyilik biraz delilik olsun istiyorum.

    kabına sığmayan kitapları seviyorum. binlerce kilometre uzaktaki bir gözlemevi, fotoğraflarla kelimelerle hafifleşip rüyalarıma konuk oldu.

    carlos maría domínguez eseri "kâğıt ev" kitabını ilk gördüğümde yine böyle çarpıldığımı hatırlıyorum. bazı kitaplar böyledir, görünür görünmez insanın içinde bir sıcaklık belirir.

    geçenlerde kısa bir belgesel izledim, (ruhani fikirlere ve insanlara hiç meraklı değilim ama karşıma çıktığında yolumu değiştirmem) belgeselde ömrünün son günlerini yaşadığının bilincinde olan bir adam (ram dass) hakikat ve sevgi hakkında bir şeyler anlatıyordu, sıkıntıyla izledim ama bir şey beni tuttu. bir ara ustasının bir sözünü tekrarlayınca dikkat kesildim, "tanrı aç insana yiyecek suretinde gelir" diyordu. iyi kitap da bana öyle geliyor.

    efendi julio cortázar ise bir kitaba yapılabilecek en büyük iyiliklerden birini türkçeye "gözlemevi" olarak çevrilen bu güzel kitap için yapmış ve fotoğraflarla zenginleştirmiş. bence kitabevlerinde bir nüshayı da fotoğraf kitaplarının olduğu yere bırakmalı.

    gözlemevi, her dilde güzel bir kitap.

    not: daha somut verilerle dolu bir yazı okumak isterseniz: “kulenin bekçileri o kadar dikkatli değil
hesabın var mı? giriş yap