• 1970'li yıllarda iki psikolog tarafından (daniel kahneman ve amos tversky) ortaya atılan ve türkçeye ümit teorisi veya beklenti teorisi olarak çevrilen teori. teorini çıkıç noktası insanların beklenen faydayı maksimize edememeleri gözlemine dayanmıştır. günümüzde ağırlıklı olarak finans çalışmalarında kullanılır.
  • (bkz: loss aversion)
  • teori, deneklere 2 soru sorularak ispatlanmıştır. (rakamlar tam gerçeği yansıtmasa da soru aynı doğrultudadır.)

    1. soruda iki seçenek var birini tercih ediniz:

    a) 50.000 tl kaybeceksin
    b) bozuk para atacağız, bozuk para tura gelirse hiçbir şey ödemeyeceksin yazı gelirse 150.000 tl kaybedeceksin.

    2. soruda iki seçenek var birini tercih ediniz:
    a) 50.000 tl kazanacaksınız
    b) bozuk para atacağız, bozuk para tura gelirse hiçbir şey kazanmayacaksın yazı gelirse 150.000 tl kazanacaksın.

    1. soruda cevapların çoğu "b" olurken, 2. soruda cevapların çoğu "a" olmakta. aslında finansal olarak ikisi de aynı soru ancak, insanların kaybedecekleri bir olayda risk almaya istekli iken, risk alacakları durumda kazançları orantısız şekilde artacak olsa sabit kazanca razılar.

    bu teori daniel kahneman'a nobel ödülü getirmiştir.
  • iyice anlaşıldığında yatırımcıların nerede hata yaptıklarını anlamasını sağlayacak teoridir.
  • özetle aynı miktarda parayı kazanma ve kaybetme riskine, insanların eşit değer vermediğini, kayıp riskinin genellikle daha ağır basan bir motivasyon olduğunu gösteren teori. yüzde elli ihtimalle 1000 lira kaybedilecek yahut bin lira kazanılacak bir oyuna insanlar ekseri girmemeyi tercih ediyorlar imiş.
  • risk içeren olası alternatifler arasında insanların seçim yapma yoluna açıklık getirmeye çalışmaktadır. örnekle açıklayacak olursak;
    1) 1000 tl niz var ve önünüze iki seçenek sunuluyor. a yı tercih ederseniz ya +1000 tl kazanırsınız ya da hiçbir şey kazanmadan ana-paranızla geri dönersiniz. b'yi seçerseniz her halükarda +500 kazanacaksınız
    a)+1000=2000
    +0 =1000
    b)+500 =1500
    2)2000 tl niz var ve önünüze iki seçenek sunuluyor. a yı tercih ederseniz ya ana-paranızla geri dönüyorsunuz ya da 1000 tl kaybediyorsunuz. b yi tercih ederseniz her halükarda -500 kaybediyorsunuz.
    a)+0 =2000
    -1000 =1000
    b)-500 =1500
    araştırmalara göre ilk soruda insanlar genelde a şıkkını seçerken 2. soruda b şıkkını seçmektedirler. oysaki her iki soruda da sonuçlar birbirinin aynıdır.
  • bir teori öne sürülür somra bu teorinin zayif yanlari yani tutmadı durumlar ortaya çıkarılır, ve yeni bir teori geliştirilir, bilim basit anlamda böyle ilerler. ben bu girdi de biraz da işin tarihçesinden bahsedeceğim.

    belirsizlik altinda karar verme konusunda bir çok teori vardir.
    aslinda herşey yüzyıllar öncesinde pascal ve fermatın, salon oyunları müdavimi amatör bir matematikçinin öne sürdüğü bir problemi çözmeleriyle başlar. bu problem literatürde problem of points, kısaca bu problem şu soruyu soruyor: yarım kalmış bir oyunda masadaki parayı kimin kazandığına nasıl karar veririz?
    pascal ve fermat o zamanlar sık sık buluşamıyorlar bu yüzden genellikle mektuplaşarak konuyu çalısıyorlar, hatta bu mektuplar nette mevcut.
    sonunda ise expected value yani beklenen değer kavramını icat ediyorlar. basit bir örnekle açıklanabilir:
    mesela 0.3 olasılıkla 100 tl, 0.7 olasılıkla da 0tl kazanacağınız bir lotonun beklenen değeri 0.3×100+0.7×0= 30 tl olarak hesaplanmaktadır.

    daha sonra bu modelin de bazı zayıf yanları keşfedildi, mesela st. petersburg paradoksu. bu problemin üzerine yeni bir model öme sürüldü, expected utility theory. bu model de kısaca beklenen değer teorisindeki para miktarları bu paralardan elde edilecek utility yani mutluluk edinimleriyle yer değiştirildi. utility dediğimiz şey utility fonsiyonu dediğimiz bir fonsiyonla hesaplanıyor ve en önemli özelliği ise fazladan bir tl nin bir önceki fazladan bir tl ye göre daha az ek utility getirmesi: diminishing marginal utility.

    buraya kadar tamam herşey güzel ama her teorinin zayıf noktası vardır. 20.yyda deneysel yöntemlerin kullanılmasıyla birlikte, gerçek parayla yapılan deneylerde bu teorinin bir takım anomalileri tespit ediliyor: allais paradoksu, preference reversals, vs.

    prospect teori ise bu sorunları açıklamanın yolu insanların onlara verilen olasılıklari iyimserlik ve kötümserlik modlarına bağlı olarak farklı yorumladıklarını varsaymaktan geçtiğini öne sürüyor. yani 0.3 olasılığı ben 0.2 gibi sen 0.5 gibi algılayıp kararını ona göre veriyorsun diyor. bunun dışında tabiki bir de utility fonsiyonuna bir yenilik getiriyorlar: 10 tl ile -10 tl nin utilitylerinin mutlak değeri eşit kabul edilirdi, farkat prospect teori, -10 tl ninkinin daha fazla olduğunu söylüyor.
  • expected utility theory yani beklenen fayda teorisine bir eleştiri olarak ortaya çıkmış ve davranışsal finansın da modern anlamda çıkış noktasını oluşturan teoridir. loss aversion yani kayıptan kaçınma teorinin dayanak noktasıdır. teoriye göre bir insanın kayıptan duyduğu acı kazançtan duyduğu zevkin iki katıdır. dolayısıyla insanlar kaybın vereceği acıdan kaçınırlar. örnek vermek gerekirse 50.000 lira kazanma ve hiç kazanmama ihtimaliniz var. diğer bir seçenek ise 25.000 lira size kesin olarak size verilecek. ikinci seçeneği tercih edersiniz. kaybetme durumunda ise kesin olarak 25.000 kayıptansa 50.000 lira kaybetmek veya hiç kaybetmemek riskini göze alırsınız. oysaki geleneksel finansa göre hem kazanç hem kayıp durumunda seçenekler arasında beklenen fayda eşittir. davranışsal finansta ise insanlar kazanç durumlarında risk averse, kayıp durumlarında ise risk seeking bir tavır sergilerler.
hesabın var mı? giriş yap