• abd missouri st.lois'de çoğunlukla zencilerin yaşadığı bir mahalle. 1972'de bu mahalledeki vaktiyle mimari açıdan pek başarılı bulunmuş ödüllü toplu konutların, zamanla çevrede tehlikeli vandalizm olaylarının ortaya çıkmasına yol açması sebebiyle (uzun koridorlar, kimliksiz yarı mahrem mekanların denetimsizliği vs.) yıkılışı ile "modern mimarlık"ın öldüğü ileri sürülür. (bkz: modernizm)
  • charles jenks postmodernin doğuşunu tam olarak şu şekilde müjdelemiştir:
    " modern mimarlık abd missouri st.lois'te 15 temmuz 1972 günü saat 15.32'de ölmüştür.ölüm cezası pruitt - igoe mahallesindeki birkaç binanın dinamit ile yıktırılması şeklinde infaz edilmiştir."
  • "(...) mimarlık alanında, charles jencks modernizmin sonunun ve postmoderniteye geçişin sembolik tarihini, le corbusier'nin "modern yaşam makinası"nın ödül kazanmış bir versiyonu olan, st. louis'deki pruitt-igoe toplu konut bloklarının, içinde yaşayan düşük gelirli insanlar için oturulmaz bir çevre olduğu gerekçesiyle dinamitle havaya uçurulduğu 15 temmuz 1972 günü saat 15:32 olarak verir. bundan böyle, ciam'ın, le corbusier'nin ve "yüksek modernizm"in öteki havarilerinin fikirleri çeşitli olanakların istilası karşısında yenilgiye uğrayacaktı"

    anlayacağınız, charles jencks beyefendinin "postmodern" mimarinin doğuşunu simgelediği tarih ve mekân üstünde durmasının sebebi, aslında le corbusier'e göndermede bulunmaktır. doğru olup olmaması bir yana, harvey'nin malum çalışmasında belirttiği gibi, postmodern mimari pek fazla "çıkış yolu" sağlamaz, "eklektik, eklektik" denir ve fakat yeknesanlık devam eder.

    ancak gene de "postmodern mimari" olarak adlandırılsın veya adlandırılmasın bilhassa batılı ülkelerin kent plânlamalarında ciddi değilse bile önemli değişimler geçirdiği aşikâr. ama sonuçları açısından düşündüğümüzde, maalesef bu da pek umut verici değil. ,

    kaynak: david harvey, postmodernliğin durumu, metis yayınları, 2003

    (bkz: gentrification)
  • "modern mimarlığın öldüğü gün"

    http://www.arkitera.com/…mimarligin-oldugu-gun.html
  • "pruitt-igoe'daki krizin öteki önemli nedeni de içinde yasayan insanlarin görgü ve kültür düzeyi ile ilgiliydi. en güç ve önemli özellik ise insanlari egitmek onlarin çagdas görgü ve kültür düzeyine çikmasini saglamakti. pruitt-igoe 'daki olaydan her konut plancisinin ders almasi gerekir."

    denmiş önceki entry'lerde . bunun yanı sıra pruitt-igoe'nin, modern mimarinin başarısızlığı, yani konut sahiplerinin ihtiyaçlarını karşılamaktaki eksikliğinin üzerinde durulmuş. bu kadar kıytırık, adeta ezberlenilmiş, hiçbir şeyi sorgulamayan, ırkçı, alt sınıfları hor gören, tarihsel yönü sıfır açıklamalar pruitt-igoe'nin neden bir başarısızlık olduğuna dair hiçbir şey söylemiyor. aksine oldukça yüzeysel ve kafa karıştırıcı söylemler bunlar. pruitt-igoe'nin neden fiyasko ile sonuçlandığını anlamak istiyorsak amerikan tarihinin belirli noktalarına bakmamız lazım. pruitt-igoe'nin akibetini yaratan koşullar, bu konut projelerinde yaşayan insanlardan değil; bizzat dış sebeplerden kaynaklanmaktadır.

    ikinci dünya savaşı sonrasında şehir merkezindeki nüfusun büyük bir bölümünü kaybetmeye başlayan, insanların banliyölere akın ettiği bir st.louis var önce. ikinci dünya savaşı öncesinde etnik olarak daha melez bir görüntü veren şehir merkezinin yerleşim yerleri bilinçli bir devlet politikasıyla çürümeye terk edilir. çünkü banliyöler ve inşaat sektörü ekonominin dinamosunu teşkil etmektedir ikinci dünya savaşı sonrası çökmüş ekonomide. banliyöler yeni, huzurlu, daha üst sınıf, homojen ve güvenli bir rüyalar dünyası olarak pompalanırlar sağlanan çeşitli krediler aracılığıyla. tabii böyle olunca insanlar banliyölere taşınmaya başlarlar. yalnız banliyölere akan insanların neredeyse tamamı da orta ve orta-üst sınıf beyazlardır. ayrıca belirtelim sanayi de o sıralar şehir çeperlerinde, banliyölerin hemen yakınlarında geilşmektedir.

    o zamanlarda ölmekte olan bu şehrin oldukça merkezi denebilecek noktalarından birine inşa edilen, sanayi alanlarından hayli uzak, doluluk oranı hiçbir zaman yüzde 91'i geçmeyen hatta genellikle yüzde 60-70'lerde seyreden, belediye tarafından ihmal edilmiş bir sosyal konut projesinden ne beklemek gerekir? varsıl olmayan insanları, işsizliğin tavan yaptığı bir şehre alt sınıf siyahları tıkamak ne için bir çözüm olabilir? onu geçtim sanki bunların benzerleri diğer amerikan şehirlerinde de olmuyor. pruitt-igoe gibi bir toplu konut projesi ırkçı bir tecrit etme aracıdır. siyahların şehir içinde yayılmasını önlemek, onları kontrol etmek amacıyla planlanmıştır. ters tepmiştir o ayrı.
  • bu yapıdaki en ilginç özelliklerden biri de asansörlerin sahip olduğu skip-stop düzeniydi. buna göre asansörler sadece birinci, dördüncü, yedinci ve onuncu katlarda durup indirme bindirme yapıyordu. bunun amacıda ara katlardaki yerleşimcilerin asansöre ulaşmaya çalışırken sık sık birbiri ile karşılaşıp komşuluk ve sosyal ilişkilerini geliştirmeleri isteğiydi fakat ironik bir şekilde bu durum asansörün uğramadığı katlarda tenhalaşmaya ve suç işlenmesi için uygun bir hale gelmesine sebep olmuştu.
  • mimarlığın sadece 'mimarlık'*la ilgili olmadığı konusunda bir örnektir... mimarlık 'güzel' bina yapmaktan ibaret değildir; bina da kent bağlamından kopuk dekoratif bir obje değildir... ve 'kullanıcı' olmadan o 'güzel' binalar bir hiçtir... kısacası; kent - bina - insan üçgeninde, üzerinde tartışılacak çok malzeme vermiştir.
  • hakkında yapılmış 2011 tarihli the pruitt-igoe myth adlı bir de film var. yönetmeni chad freidrichs http://www.imdb.com/title/tt1788461/
  • pruitt dünya savaşı kahramanlarından afrikalı-amerikan bir pilotmuş siyahların bloklarına onun ismi verilmiş. ıgoe ise beyaz bir parlementer. onun ismi de beyazların yaşayacağı bloklara verilmiş. aslında herşey le corbusier'in tarif ettiği gibi yapılmış. sosyal amaçlarla kullanılacak kamusal koridorlar falan. geniş açıklıklar ama yüksek yoğunluk. toplam 230.000 m2 de 2800 konut. km2 de 50.000 kişi. ülke genelinde sosyal konutların ortalamasından %60 daha fazla para da harcanmış. insanlar önceleri çölde bir vahaya da benzetmişler fakat toplumsal açıdan çökmeye başlaması bir kaç yıl içinde olmuş. yıkılması da 1972 de, bitirildikten 18 yıl sonra. jencks'in modern mimarlığın ölümü dediği tarih bu.

    bu ibret alınacak başarısızlık hikayesinin sosyolojik ekonomik yönleri varsa da mimarlığının da bunda payının büyük olduğu düşünülüyor. ve doğal olarak pruitt-ıgoe yıkıldıktan 45 yıl sonra bizim türkiye'de aynı hataları yapmamamız lazım.
  • sadece mimarlıkla ilişkili olarak ele alınamayacak büyük bir hadise. zira tarihin ve düşüncenin seyrinde mihenk olma niteliğine sahip bir olayı ifade etmektedir. postmodern dönemi felsefeden ziyade mimarinin önceliyor oluşu bile kendiliğinde önemli ayrımlara ve gelişmelere işaret etmektedir. detaylı bilgi için bkz.
hesabın var mı? giriş yap