• açıkçası "kişisel fikrim" diye bir ibare içeren hiçbir metni bu bağlamda okumanıza gerek yok. michel foucault reyiz zaten bunu deliliğin tarihinde uzun uzadıya anlatmıştır.
  • psikiyatriyi bilmeyen kişi düşüncesidir. burada böyle enrty yazarak da öğretilecek bir şey değil. romatolojinin aforoz kurumu olması, ankilozan spondilit teşhisi almanın insanı tek tipleştirdiği ne kadar doğruysa bu da o kadar doğru.
  • benim için bir raddeye kadar mantıksal geçerliliği olabilen önerme.

    türkiye'de yanlış anlaşılmış çok fazla şey var ve psikiyatri de bunlardan biri. öncelikle şu:

    (bkz: antidepresan kullanan insan/@silverleaf)

    ama ben konuyu daha çok "psikoloji" bağlamından ele alacağım işin içinde olduğum için. psikiyatriye de göndermelerim olacak.

    toplum hala psikolojik bir rahatsızlığı olduğunu düşündüğü insanları psikologlara yönlendirmeyi idrak edemiyor ülkede. psikoloji, özünde "danışan-danışılan" mantığına dayalı bir bilim dalıdır ve çözümlere kimyasal odaklı değil, kişi odaklı yaklaşır. yani sen bir depresyon tanısıyla önce bir psikoloğa gidersin, o senin durumunu önce "tanı"lar, ilaç kullanmana gerek olup olmadığına karar verir. (not edeyim, sadece türkiye'de var şu psikologların ilaç yazamaması meselesi. özelllikle amerika'nın çoğu eyaletinde farmakoloji eğitimi almış alan bütün psikologlar ilaç yazabilir. nihayetinde tıp okumuş insanlar kadar olmasa da psikologlar de fizyoloji ve patoloji dersleri alıyor. bu konuyu şimdilik kapatalım.) depresyonda olduğunu sanıp kendi kendine tanısını koyan bir insan direkt bir psikiyatriste gider. başta verdiğim adreste de dediğim üzere,

    "psikiyatrist hasta daha sekretere kayıt yaptırırken onun ilacını yazmış kapıda bekliyordur. budur bak. çünkü hani diyoruz ya işte bacak ağrınca nasıl ilaç kullanıyorsa ruh hastalığı olunca da ilaç kullanılmalıdır lililili. psikiyatrist de bunu biliyor haliyle. psikiyatrist aslında çoğu hastasının aslında psikolojik olarak "normal" diye tabir edilen insanlardan çok daha farklı olmadığını da biliyor. çoğu zaman hastanın gönlü almak için ilaç yazılır zaten. hasta "bir ilaç verin de unutayım şu aşk acısını doktor" der, doktorun da canına minnet zaten. ilacı verince hasta kendini "tedavi ediliyor" sanır, doktor da vicdanen rahatlar."

    türkiye'deki psikiyatristlerin bu tür insanlar olmadığını kimse bana inandıramaz. bu tür olmayan insanlar da enderdir, sonuçta ilaç firmalarıyla yapılacak güzel anlaşmalar vardır??

    şöyle bir şey var ama, uzaktan her psikolojik rahatsızlık güncel anlamda bilindiğiyle kalıyor ama öyle değil. örneğin her insanın takıntısı vardır ama obsesif-kompülsif rahatsızlığı olan bir insanın hayatı sahip olduğu takıntılar yüzünden yaşanmaz hale gelmiştir ve yardım alması şarttır. ve sen bu insanı ilaçla tedavi edemezsin. beynimizi kandırmak dediğimiz bir şey var, sen bilinçli iradenle beynini ilaçlarla kandırabildiğini sanarsın ama beyin sadece petler oluşturup var olan şeyleri geriye çeker ve ileride bir yerde mutlaka yeniden patlatır. aynı şekilde şizofreni de öyle. manik depresif rahatsızlık da, herkes kış aylarında gelen bunalım halinin ve yaz aylarındaki neşe halinin kendi manik-depresifliği olduğunu düşünür ama gerçek bir manik-depresifin hayatı bu dönemlerde çekilmez hale gelir, yardım alması şarttır. bu yönden bakıldığı zaman ortada bir aforoz edilme göremiyorum ben, psikoloji keyfine ortaya çıkmış bir bilimdalı değildir, psikolojik rahatsızlıklar da sosyete rahatsızları değildir, çoğu genetik kökenlidir hatta. bu yönden bakılınca psikolojiyi güncel bilgiler dahilinde değil bilimsel anlamda değerlendirmek gerekir. ve tüm bu hastalıklara "psikoloji" açısından bakılması taraftarıyım ben, çünkü bu alanın araştırma geliştirme eğitimini psikologlar alır.

    ama önermenin geçerliliği bazı yönlerden gerçekten çok yüksek.

    çünkü, psikolojik rahatsızların hiçbir zaman kesin bir tanısı olmaz. dsm dediğimiz bir tanı kitabı vardır ve çok keskin bir çerçevesi yoktur hiçbir hastalığın. varsa da şöyledir: "şizofrenide sanrılar görülür ama yüzde bilmem kaç vakada sanrıların olmadığı da tespit edilmiştir. sanrısız şizofreniye de x x denir," gibi. klinik hocamın bir sözü vardı, "her hasta ayrı bir hastalıktır" diye. öyle gerçekten. bu bacak kırığı değil ki röntgende görebilesin ve gerekli tedaviyi yapabilesin. gayet normal ama o sıralar biraz sıkıntı yaşayan ve birilerinden yardım almak isteyen bir insana bir x psikoloğu borderline der, bir öteki manik-depresif der, psikiyatrist antidepresan yazar? herkes kendince en doğru tanıyı koymuştur ama. suistimale son derece açık bir alandır ve bunun çok tehlikeli boyutları olabilir. bir adli psikoloğun sebep olabileceği şeyleri düşünün, mesela. fakat psikiyatri bir yaftalama bilimi değildir. psikoloji ve psikiyatrideki en önemli amaçlardan biri insanların rahat bir şekilde toplumsallaşabilmesini sağlamaktır.

    gelelim psikiyatrinin gitgide kötüye gittiği iddiasına...

    bu konuyu nesnel bir şekilde irdelemem gerekirse şunu söyleyebilirim: psikiyatri, ya da kabaca (bkz: psyche) bilimi, 21. yüzyılda artık üyelerinin tamamen birbirini yemeye çalıştığı bir bilim haline gelmiş gibi geliyor bana. istanbul'da saçmasapan şekilde hipnozlar yapan psikiyatristleri herkes duymuştur eminim. artık herkes psyche bilimini yerinden oynatacak yepyeni bir şey bulma peşinde, herkes 21.yüzyıl freud'u olmak için cebelleşiyor sanki. inanılmaz bir akademik yoğunluk var. bu konudaki eleştirileri son derece anlamlı buluyorum. ilaç sanayisinin etkisi zaten yadsınamaz bir gerçek olup çıktı. (bkz: ritalin çocukları) psyche bilimi sorgulanması gitgide daha gerekli bir alan oluyor ve emin olun bunu öğrencileri olarak biz de yapıyoruz. fakat şimdilik değişecek bir şey yok gibi gözüküyor çünkü ortada olan genel yararları, kişisel zararlardan çok daha büyük gibi görünüyor.

    tektipleştirme de toplum tarafından sağlanıyor gibime geliyor bana. şu an adını hatırlayamadığım bir psikoloğun "her insan kendince naive bir psikologtur" lafı geliyor aklıma. bizim ülkemizde zaten insanlar tanı koymaya çok meraklı olduğu için, herkes bir şey diyor kendince. televizyonlarda car car konuşuluyor ve o kadar çok yanlış şey öğretiliyor ki bize.

    olabilecek en iyi çözüm, en başta ilaçsız bir tedavi-terapi yöntemi denemek. aslında kendimizce içinden çıkamadığımız çoğu psikolojik durum sadece konuşmayla bile çözümlenebiliyor bazen. gittikçe yalnızlaşan dünyada insanların kendilerini dinlemesi için başka bir insana para verdiği zamanları yaşıyoruz maalesef.
hesabın var mı? giriş yap